DURAK: BALAT – FENER – AYVANSARAY

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
2. DURAK
BALAT – FENER – AYVANSARAY
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
25 Eylül 2021 – Cumartesi
22 Şubat 2023 Çarşamba12:10 – 14:14
27 Kasım 2023 Pazartesi
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
YAVUZ SULTAN SELİM, BALAT,
AYVANSARAY
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR

Tarihi yarımada gezisinin 2.durağında Balat – Fener bölgesine gitmek için yola çıktık. Ancak mahalleler iç içe olduğundan Ayvansaray’a da geçmiş olduk.

Balat denilince 3-4 katlı, bitişik nizam, pencere kısmı dışarı çıkıntılı, demir balkonlu, sıra sıra dizilmiş renkli apartmanlar, daracık sokaklar, şato surları gibi kiremit renkli ihtişamlı Özel Rum Okulu –ki Fener Rum Patriği zannedilir çoğu zaman- aklıma geliyor. Diğer zamanlarda önünden geçtiğimiz Musevi vatandaşlarımız tarafından işletilen Özel Balat Hastanesi ve “demir yığını” Bulgar Kilisesi akla gelen diğer yapılar.

-FENER RUM ORTODOKS PATRİKHANESİ
AYA YORGİ KİLİSESİ
-DR. SADIK AHMET CADDESİ

Sabah 10 gibi Eminönü yönüne doğru yol alırken Balata geldiğimizde aracı park edecek yer aradık. Önce iç kısımlarda bir tur attık. İçimize sinen bir yer bulamadık. Tekrar caddeye çıktık. Sabah erken saatler olduğundan cadde üstünde uygun bir yer bulduk. Meğerki arabayı park ettiğimiz yer Fener Rum Patrikhanesinin hemen alt kısmı imiş. Doğal olarak geziye ilk önce buradan başladık.

Patrikhane dendiğinde ihtişamlı bir yapı tahayyül edilir. Hatta yukarı da bahsettiğim gibi Özel Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi binası çoğu zaman patrikhane ile karıştırılır. Patrikhane Dr. Sadık Ahmet Caddesi üzerinde bulunuyor. Dr. Sadık Ahmet Batı Trakya Müslüman-Türk liderlerinden… Dıştan görünüşü oldukça sade. Koyu kahverengi ahşap kaplama (?) ile yapısal olarak ayrılıyor. Aya Yorgi kilisesine üstten bakan herhangi bir orijinal tasarımı olmayan bir bina görünümü veriyor. Bu kompleks içerisinde ziyarete açık kısım Aya Yorgi Kilisesi… Güvenlik kontrolünden geçtikten sonra içeri girdik. Küçük bir avlu içerisinde Kilise ve okul patrikhane bulunuyor. Tabi ki patrikhaneyi sadece dıştan gördük. Kiliseyi gezdik. Avludaki çeşme dikkatimi çekti. Kilisenin içerisinden birkaç fotoğraf çektikten sonra Dr. Sadık Ahmet Caddesinde ilerledik. Cadde dubalarla çevrilmiş dubaların bazıları açık bazıları kapalı. Büyük ihtimal pazar günleri veya özel ayinlerde kapatılıyor. Etrafında güvenlik önlemi alınmış. Cadde üzerinde ilerlerken binanın müştemilatı olduğunu tahmin ettiğimiz yapının içerisinde onarım vardı.  Açık kapıdan yüzyıllara şahitlik etmiş bir çınar ağacı ilgimizi çekti. Gövdesinde boşluklar oluşmasına rağmen halen dimdik ayakta… Sokakta pencere önündeki kediler fotoğraf karemize yakalandı. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin FENER RUM ORTODOKS PATRİKHÂNESİ maddesine bakılabilir. E.T.:25.9.2021)

-VODİNA CADDESİ

Sabah çok erken olmamasına rağmen burada hayat öğleden sonra başlıyor. Gezdiğimiz saatlerde dükkânlar açılmış, kafeler, masa ve sandalyelerini dizmiş tek tük olan müşterisini ağırlıyordu. Sokaklarda adım başı küçücük mekânlarda masa ve sandalyesini kaldırıma çıkarmış çok sayıda kafe vardı.

Caddeden tekrar geri döndük yol ayrımında Vodina Caddesi başlıyordu. Cadde üzerinde sağlı sollu masalarını kaldırıma yerleştirmiş müşteri bekleyen kafeler, hediyelik satan dükkânlar, tarihi yaşatmaya çalışan dükkânlar, antikacılar… Renkli binalar, renkli simalar…

Bu bölgenin en önemli özelliği sokakların dar oluşu, öğleden önce sakindi, yürümekte zorlanmadık. Ancak öğleden sonra kalabalık artmaya başladı. Hele bir de araç geçtiğinde yürümekte zorlanıyorsunuz.

Öncelikle girdiğimiz sokağı sonuna kadar bitirelim. Sonra diğer sokaklar için de aynı planı uygulayalım diye düşündük.  Tabi ki gezerken gezinin akışına bırakmak, farklı sokaklara girerek yeni şeyler görmek daha gizemli ve daha güzel oluyor…

Vodina Caddesinde devam ediyoruz. İlaç alacaktık, reçetenin günü geçmesin diye eczaneye uğradık. Eczanenin dışı nostaljik eski dükkanları andırıyor. İlacı alırken içeride dış vitrinde Facıd marka manuel hesap makinasını görmek beni petrol ofisimizin olduğu yıllara götürdü. İşyerinde aynı model hesap makinası vardı. Kolu çevirdiğinizde işlem yapıyordu.

HZ. HÜSEYİN SADIK (r.a) KABRİ
TAHTA MİNARE CAMİİ

Caddede ilerken sol tarafta camekânlı bir oda içerisinde Hz. Hüseyin Sadık Radiyallahu anhuma yazılı kabire rastladık. Kabrin hemen yanında tabelasında 1458 senesinde yapıldığı yazılı Tahta Minare Camiini gördük. Ancak ne hikmetse kapılar kapalıydı. Geçen hafta da Zeyrek bölgesini gezerken öğleden önce camiler kapalı idi. Bazı camilerin yüksek avlu duvarları ve de üzerinde de jiletli teller… Hapishane duvarı gibi. Ülkem adına -hırsızlık vb güvenlik nedeniyle- bu tür küçük Mescid türü camilerin kapalı olması bir yana jiletli telle çevrilmesi ne kadar da üzücü.

Bu kadar hediyelik dükkân önünden geçiyoruz uğramamak olur mu? “-Bende bir şeyler almak istiyorum” diyen Zeynep için Saklıbahçe isimli dükkâna girdik. Girerken dükkânın büyüklüğünü çok da anlamamıştım. Ancak dükkân bölge şartlarına göre geniş ve de çok fazla çeşit var. Antika imitasyonları çok güzel. Hediyelik eşyalar, nostaljik  ahşaptan arabalar, kılıçlar, kuklalar, vazolar… Bu kadar çok çeşit olunca karar vermekte o denli zor oldu.

AHRİDA SİNAGOGU
HACI İSA CAMİİ ÇEŞMESİ
HACI İSA CAMİİ
KASIM GÜNANİ PARKI
KASIM GÜNANİ SEMT KONAĞI
SAHABEİ KİRAMDAN ABDULLAH EL-ENSARİ R.A

Kürkçü çeşmesi sokağında dolaşırken Ayvansaray bölgesinde kalan “Ahrida Sinagogunun” önünden geçmişiz. Kapısı kapalı olduğu gibi Türkçe herhangi bir ibare bulunmadığından ne olduğunu anlayamadık o anda. Sonradan internetten baktığımızda anladık. Zaten anlasak ta içeri giremezmişiz. Çünkü girmek için özel izin almak gerekiyormuş.

Bölgede gezerken gördüğümüz camiler alan olarak çok küçük. Mahalle mescidi görünümünde. İşte bu camilerden birisi de Gevgili Sokağında bulunan Hacı İsa Camii idi. Yine mahalle mescidi formatında küçük bir camii. Fatih müftülüğü tarafından asılan mermer tabelada “Fatih’in sancaktarlarından ve ni’me’l-ceyşten Hacı İsa tarafından H.870 / M 1465-66 yılında yaptırılmıştır. Kareye yakın planlı kagir eserin banisi giriş kapısının sağında medfundur” ibaresine rastladık. Cami her zaman olduğu gibi yine kapalıydı. Bu sebeple caminin içini göremedik. Caminin önünde aynı döneme ait isminin camiyle anıldığı Hacı İsa Camii Çeşmesi bulunuyor. Çeşmenin üst kısmında -sanki eklenmiş gibi- kitabe yer alıyor. Kitabede bir çok çeşmede yazdığı gibi besmele ve insan suresi 21.ayeti kerime yer alıyor.

Sokakları arşınlamaya devam ettik. Rengarenk apartmanların bulunduğu Çilingir sokağa girdik. Biraz ilerledikten sonra ferah bakımlı bir parka rasgeldik. Fatih Belediyesince yaptırılan bu parkın içerisinde Kasım Günani isminin verildiği Semt Konağı binasını ve hemen yanında Aile Sağlık Merkezi binasını gördük. Sırtımızı binalara vererek karşısında bulunan renkli binaları fotoğrafladık. Gezdiğimiz her yerde Fatih Belediyesinin izlerini gördük. Bizim gezdiğimiz günlerde 360 apartmanın dışının boyanması ile ilgili afişler her yanda bulunmaktaydı. Çilingir sokağından geldiğimiz yönde geri dönerken apartman arasında kalmış bir sahabe kabrine rastladık. Dikdörtgen olarak kesilmiş mermerin üzerinde “Sahabei Kiramdan Abdullah El Ensari Hz. Ra.” yazısını okuduk. Kabirde yatanlara dua ettikten sonra yolumuza devam ettik.

Çilingir sokakta renkli evlere sırtınızı dönüp karşı tarafa baktığımızda minaresi gözüken bir cami gördük. O yöne doğru rotamızı belirledik. En yakın sokaktan parkın yanındaki sokaktan gidelim dedik, ancak sokak çıkmaz sokakmış, tekrar geriye dönüp diğer sokaklardan geçerek uzaktan minaresini gördüğümüz camiye ulaştık. Bu cami Pastırmacı Sokakta bulunan Odun Yarıcızade Camii idi.

ODUN YARICIZADE CAMİİ
MAHMUT CELALETTİN ÖKTEN PARKI
-SEMT KONAĞI
FERRUH KETHÜDA CAMİİ
FERRUH KETHÜDA CAMİİ ÇEŞMESİ

Pastırmacı sokağı yukarı doğru uzayan merdivenli bir sokak. Sokağın başında tabelayı gördüğümüzde ismiyle müsemma olmuş, “pastırmamız çıkacak” diye söylendik. Merdivenleri çıkarken sol tarafta camii vardı. İçeriye yine giremedik kapalı olduğundan. Merdivenler yukarı doğru daralarak kıvrıla kıvrıla uzuyordu. Yukarı çıksak mı yoksa geri mi dönsek diye düşündük. İlerleyip sonra çıkmaz sokak diye geri dönmekte vardı. Buraya kadar gelmişken geri dönmeyelim ilerleyelim dedik. Yukarı doğru çıkarken merdivenler sağa doğru dönüyor ilerisi görünmüyordu. Çıkmaya devam ettik merdiven küçük şirin iki katlı bir apartmanın önüne sola doğru ilerliyordu. Merdivenin sağına baktık otların her yeri sardığı tarihi kalıntılar tabi ki çöp ve bira şişeleri. Belli ki burası bazı saatlerde birilerinin mekanı… Geri mi dönelim yoksa tarihi kalıntıların üzerine çıkarak ilerisini göremediğimiz yola mı girelim. Kalıntıların olduğu tepeye çıkmaya ve ilerlemeye karar verdik. Tepeye çıkıp biraz ilerlediğimizde önümüz açıldı ve Haliç manzarası ortaya çıktı. Tepe de patika yolda ilerledik önümüzde bambaşka bir mahalle ve daha bakımlı bir ortam… Aşağı doğru bakıldığında güzel bakımlı bir park hemen yanında yeni onarıldığı belli tarihi bir cami yer alıyordu. Aşağıya doğru Fatih Belediyesinin adını İmam Hatiplerin açılmasında öncü rol oynamış ismi birçok okulda yaşatılan Mahmut Celalettin Ökten Parkına doğru inmeye başladık. Park bu kadar yoğun bina arasında ortama ferahlık katmış. Aşağı inerken parkın hemen sağında sıvaları kazınmış restore edilen yapı gördük. Burasının afişlerdeki ifadelerden yola çıkarak Fatih Belediyesince Semt Konağı yapılacağını anladık. Yapılacak semt konağını tarafından cami avlusuna girmek için kapı vardı. Ancak kapalıydı. Diğer kapıları baktık. Açık olan kapıdan avluya girdik. Bu cami yeni restorasyonu bitmiş Mimar Sinan tarafından yapılan Ferruh Kethüda Camii idi. Avludan camiye doğru yöneldik. Hem iç kısmı görelim hem de 2 rekât tahiyyatül Mescid namazı kılalım diye. Kapı yine kapalıydı. Ancak avluda bekleyen görevli bizi fark etti. Camiyi görmek istersek açabileceğini söyledi. Öğle namazından önce kapıyı kapalı tuttuklarını çocukların girip ses sistemiyle oynadıklarını söyledi. Teşekkür ettik. Böylece caminin içerisine girdik. Cami tavanı ahşaptan ortada ters kase gibi kubbe vardı. Cami dışından bakıldığında normal çatılı bir yapı gözüküyor. Bugün gördüğümüz en bakımlı cami olduğunu söyleyebilirim. Cami avlusunda camiye ismini veren Ferruh Kethüdanın mezarı ve birkaç mezar daha bulunmaktadır. Cami çıkışında cami avlusu duvarında yeni onarılmış Ferruh Kethüda Çeşmesinin ve suyun akar hale getirilmesi bizi ziyadesiyle sevindirdi.

Namazımızı kılıp çıktıktan sonra hemen parkın yanında Fatih Belediyesince kiraya verilen bir kafe gördük. Buraya kadar gelmişken çay içelim dedik. Günün bu saatinde oldukça sakindi. Eşimle birlikte biz çay aldık. Zeynep ise listeden seçim yapmakla meşguldü. Bu mu olsun şu mu olsun derken Karpuz Frozen denilen içecek olsun dedi. Ancak bu içeceği hazırlayan personel henüz iş başı yapmadığından bu seçenek iptal oldu. Kafeterya da sorumlu hanım Zeynebe sana limonata yapayım dedi. Zeynep limonatasını içtikten sonra yola devam ettik.

YUSUF SECAATTİN AMBARİ CAMİİ
YUSUF SECAATTİN AMBARİ CAMİİ ÇEŞMESİ
HAFİZE HANIM ÇEŞMESİ
-İBB PARKI???
STEVİ STEFAN BULGAR KİLİSESİ

Haliç kenarında bulunan ana caddeye Mürselpaşa caddesine çıktık. Arabamızın olduğu yöne Eminönü yönüne doğru yürüdük. Caddenin solunda geniş bir avluda yer alan küçük bir camii olan Yusuf Secaattin Ambari Camiini gördük. Avluda çukurda kalmış mahsun bir çeşme gördük. Cami girişinin solunda duvara yaslı çeşme dikkatimizi çekti. Araştırmalarımız sonucunda çeşmenin Hafize Hanım Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin 2 satırlık bir kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin alt satırının sonunda 1241 / 1826 senesi okuyoruz. Camiye doğru yöneldik. Bu kez cami açıktı bir kaç basamak çıkarak içerisine girdik. Cami üst katta, alt katı bir vakfın merkezi olarak kullanılıyor. Caminin isminde yer alan Secaattin kelimesinin yazılışı farklı farklı yazılımı vardı.

Hafize Hanım Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1241 / M.1826
Kitabesi;
Hâlâ ser-çukadâr-ı Hazret-i şehriyârî Bekir
Efendinin vâlidesi Hafîze Hanım’ın
müceddeden ihyâ eyledikleri hayrâtlarıdır.
Fî13 Zilhicce 1241

Camiyi fotoğrafladıktan sonra Haliç Sahilde Eminönü yönüne doğru ilerliyoruz. Sol tarafımızda İBB tarafından parkın kaldırımları sökülmüş ve betondan yeniden yapılmıştı. Ancak beton estetik değildi. Tarihi doku içerisinde aykırı ve iğreti duruyordu. Kaldırımlarda daha nostaljik farklı taşlar kullanılabilirdi. Her ne hikmetse bu tür tadilatlarda estetik düşünülmüyor. Bir an gözümüz Haliç’in karşı kıyılarına takıldı. Uzaktan kıyıya sıfır gibi gözüken 4-5 katlı inşaat halindeki binalar göze hiç de hoş gelmiyordu. Neden kıyı bandına bu tür bina yapılır diye eleştirmekten kendimizi alamadık. Binanın ne olduğunu daha sonra araştırmak üzere yürüyüşümüze devam ettik cadde boyunca… Parkı geçtikten sonra daha önce de rehber eşliğinde gezdiğimiz Stevi Stefan Bulgar Kilisesine girdik. Bulgar Kilisesi geniş bir avluda yer alıyor. Avluyu gezmeden önce içerisini görmek için ilerledik. Bulgar Kilisesinin diğer kiliselerden farklı kılan özelliği –birçok kişinin de bildiği üzere- tümüyle demir kullanılması ve prefabrik olmasıdır. Aya Yorgi Kilisesinde oturaklar sandalye şeklinde ve aralarında az da olsa mesafe vardı. Burada ki oturaklar okul sırası şeklinde. Oturakların arkasında anlamını bilmediğim kanatlar arasında bir çocuk başı vardı.  Her kilisede olduğu gibi yoğun renkli, figürlerin resimlerin olduğu bir mekân… Üst kata çıktık oradan da fotoğraf çektik. Kiliseden çıktık, avluyu gezmek üzere… Avlu da fildişini andıran ayaklı mozaik ile bezenmiş küçük bir süs havuzu vardı. Küçükte olsa güzel bir bahçesi var. Nar ağaçları ilgimizi çekti. Kilise avlusundan çıkarken solda üç tane lahit gördük. Üzerinde kuru kafa ve çapraz kemikler yer alıyordu. Dikkat ölüm tehlikesi işaretlerini andırıyordu.

SANAT MERKEZİ CAMHANE
KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ VE BİLGİ MERKEZİ VAKFI

Eminönü yönünde ilerlemeye devam ediyoruz. Cadde yıkılmış kemerin altından geçerken iyice daralıyor. Sol tarafta tarihi küçük bir bina da Sanat Merkezi CamHane tabelasını görüyoruz. Bahçeden binalara doğru ilerledik. merdivenler ile aşağı iniliyor. Merdivenin duvarına “Cama dair tüm olasılıklar ellerimden dökülecek, tüm bilgim ve tecrübem konuşabileceğim renkli bir lisana dönüşecekti. ” diye devam eden bir önsöz formatında yazılmış tabela vardı. Aşağısını kalabalık gördük inmedik uzaktan fotoğraflamakla yetindik.

Camhanenin hemen yanında yine parkın içerisinde İBB’ye ait “Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı” tabelalı tarihi binayı görüyoruz. Bahçesine girdik. Haftasonu kapalı olduğundan içeriye giremedik. Dışarıdan fotoğraf çekmekle yetindik. Binaya camhane’de olduğu gibi merdivenlerle inildikten, açık avlu gibi bir yerden geçtikten sonra giriş yapabiliyorsunuz. Binaların ilk hali de böyle miydi, yoksa zamanla doldurulduğu için bina cadde seviyesinin altında mı kaldı bilemiyorum. Bana 2.şık daha mantıklı geldi. Araştırmak gerek…

Caddenin karşı tarafına geçmek üzere hareket ettik. Karşımızda rengarenk yanyana dizilmiş binaları fotoğrafladık. Fatih Belediyesi 360 adet apartmanın dış cephesini boyadığı ile ilgili afişler her birçok yerde asılmış durumda.

ALİ YAZICI CAMİİ
DİMİTRİ CANTEMİR MÜZESİ

Mürselpaşa Caddesi yazılı tabelanın duvarında asılı olduğu küçük caminin Ali Yazıcı Cami olduğunu öğreniyoruz. Tekrar Fener Rum Patriğinin bulunduğu sokağa giriş yapıyoruz. Daha önce gezilecek yerleri araştırırken fotoğraflarda gördüğümüz renkli merdivenleri olan sokağa doğru yol alıyoruz. Rengarenk merdivenlerin hemen yanındaki tarihi mekanın duvarında Dimitrie Cantemir Müzesi tabelasını görüyoruz. Tabeladan bu binanın ünlü Romen tarihçi, yazar, felsefeci ve bestekar, Berlin Akademisi üyesi, Boğdan Voyvodası Dimitrie Cantemir’e (Kantemiroğlu) (1673-1723) ait olduğunu öğreniyoruz. Bu tabelanın hemen altında 1453 Balat Antik Kafe tabelası bulunmaktadır. Kapıdan içeri girdiğimizde bizi tepemizde asılı rengarenk şemsiyeler karşıladı. Burası oldukça kalabalık bir mekandı. Kafede oturanlar, fotoğraf çekenler, üstelik henüz öğlen saatleri. Kim bilir birazdan kalabalık nasıl artacak. Bizde fotoğraf çekmekte zorlandık, sürekli karemizde insan olduğundan fazla fotoğrafta çekemedik. Müzenin uzun süredir kapalı olduğunu öğreniyoruz. Binanın bahçesinde kemer altlarında masalar ve çoğunlukla turistler vardı. Zeynebin dikkatini etrafı çitle çevrili içerisinde tavuskuşu ve ördeklerin bulunduğu kısım çekiyor. Hızlıca gezip bir kaç kare fotoğraf çektikten sonra Merdivenli Mektep Sokaktan yukarı doğru çıkıyoruz.

FENER RUM ORTAOKULU VE LİSESİ
TEVKİİ CAFER MEKTEBİ SOKAĞI ÇEŞMESİ
FENER YOAKİMİON RUM KIZ LİSESİ 
FENER RUM ERKEK MEKTEBİ
MESNEVİHANE CAMİİ
Mesnevihane Kapısı Üzerindeki Kitabe
(5 satır-2 sütun)

1 Mâlik-i ilm-i ledünnî kâşif-i esrâr-ı Hak
Zü’l-kerem Seyyid Murad ol çâker-i âl-i abâ
2 Hazret-i Mollâ-yı Rûmun Mesnevîsin şerh edip
İlim ü feyz-i maʻnevîsin kıldı uşşâka atâ

H. 1260 / M. 1844-45
Kitabenin devamını okumak için bakınız!

Artık yorulmuştuk. Ancak tepede kiremit rengi Fener Rum Ortaokulunu gördüğümüzden buraya kadar gelmişken o bölgeyi de dolaşalım dedik. Ve son bir gayretle yukarı doğru merdivenleri adımlamaya başladık. Merdivenin sonunda 3 katlı kiremit renkli bina göze hoş geliyordu. Yanyana bir kaç estetik binadan sonra sokağın yol ayrımında sağ tarafta onarılmış aktif bir çeşmeye gözlerimiz takıldı. Çeşmenin tarihi bir özelliği veya ismi var mıdır bilmiyorum. Araştırdığımız kadarıyla çeşme Haritonides Villası olarak geçen kagir binanın duvarında bulunmaktadır. Çeşmeye, sokağın ismi Tevkii Cafer Mektebi Sokağı Çeşmesi ismini veriyoruz. Çeşmenin olduğu sokak aşağı doğru iniyordu. Sokağın sol tarafında kapıları kapalı, tarihi bir mekan olduğu görünüşünden anlaşılan yapının fotoğrafını çektikten sonra geri dönüp yukarı doğru yürümeye devam ediyoruz. Tevkii Cafer Mektebinin dar dolambaçlı sokaklarında yürürken bahçe duvarından görünen bodrumuyla birlikte 3 katlı bina ve büyükçe bahçesi dikkatimizi çekti. Bu yapının Fener Yoakimion (Yuvakimyon) Rum Kız Lisesi olduğunu öğreniyoruz. Yine sokağın köşesinde iki katlı taş binanın büyük bir konak veya okul vb bir yapı olabileceği aklımıza geliyor. Araştırmalarımız sonucu bu yapının Fener Rum Erkek Mektebi olduğunu öğreniyoruz. Dar, kıvrımlı sokaklarda yokuş yukarı çıkarken Fener-Rum okulunun etrafında döndüğümüzün farkındayız. Binanın sağ tarafından çıkıp, sol tarafından aşağıya doğru ineceğiz birazdan… Tam okulun üst kısmında köşede, minare ve Mesnevihane Camii tabelasını görüyoruz. Giriş avlu kapısının üzerinde 2 satırlık Arapça bir kitabe yer alıyor. Kitabede bu yapının Mesneviyi okutmak amacıyla inşa edildiğini belirtiliyor. Avlu kapısının yanında bulunan büyükçe bir panoda Mesnevihane başlığı altında şu bilgilere yer verilmiş: “Şeyh el-Hac Hafız Seyid Mehmed Murad Efendi tarafından kitabesindeki kayda göre H. 1260 / 1844 senesinde yapılmıştır. Devrinin önde gelen mesnevi hanlarından biri olan Şeyh Murad Efendi bu tekke ve müştemilatını Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevi isimli meşhur eserinin eğitimi gayesiyle inşa ettirmiştir. Dersane olarak kullanılan mescid, tevhidhane, derviş hücreleri, kütüphane şadırvan ve su hazinesi, çeşme, mutfak, selamlık ve daha sonra ilave edilen türbeden oluşan külliyeden; halen mescid, türbe, su hazinesi, çeşme ve şadırvan dışındakiler yok olmuştur. Dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ahşap çatılı mescidin tavanı ve Mevlevi şikesi biçiminde alemi olan minaresi 1968 de tamir görmüştür. Eserin banisi su hazinesine bitişik türbede medfundur.” Avludan içeri giriyoruz. Bu mekan okula sıfır, yani bitişik. Caminin bahçesinden okula ait fotoğrafları daha yakından çekiyoruz. Cami giriş kapısının üzerinde 5 satır, 2 sütun kitabe yer almaktadır. Cami küçük güzel bir camii. Avluda tek başına banisine ait kabir bulunmaktadır. Cami avlusunda Trabzonlu olduğunu öğrendiğimiz imam ile ayak üstü sohbet ediyoruz. (Fener Rum Ortaokulunu daha yakından fotoğraflamak isteyenler için cami avlusu ideal)

TEVKİİ CAFER CAMİİ
-TEVKİİ CAFER CAMİİ HAZİRESİ
İSMET EFENDİ TEKKESİ

Camiden çıktığımızda çok az bir gayretle yukarı doğru gidersek yolumuz isminin Tevkii Cafer Camii olduğunu öğrendiğimiz camiye çıkacaktı. Son bir gayretle bu camiye de girdik. Cami avlu kapısındaki tabelada “Bânisi: Kadıasker Taçzâde Nişancı Câfer Çelebi Yapımı: H.921 M.1515” yazıyordu. Cami girişinde sağda bulunan mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Taçzâde Nişancı Ca’fer Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Kendisi H. 921 / 1515 tarihinde vefat ettiğinden caminin bu tarihten önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabede bildirildiğine göre II. Abdulmecid tarafından tamir ettirilmiştir. Banisi hazirede medfundur.” Çıkışta avlu kapısının tam karşısında restorasyonda olan -ismini sonradan öğrendik- İsmet Efendi Tekkesi bulunuyor. (İsmet Efendi Tekkesi ile ilgili ayrıntıyı bağımsız sayfamızda bulabilirsiniz). Öğlen namazını kıldıktan sonra tepe noktadan okula doğru aşağıya inmeye başladık. Bu kez Fener Rum Okulu sol tarafımızda kalacak şekilde dik yokuştan inmeye başladık. Okul hem yüksekte, hem de eğimli dik bir arazi üzerine kurulu olduğundan binayı çevreleyen duvarlar çok yüksek. Sokaktan binaya doğru bakıldığında sadece binanın tepe kısımları gözüküyor. Aşağı doğru inmeye devam ediyoruz. Okulun giriş kapısı önünde çok sayıda insan fotoğraf çekiyordu. Biz de okulu bu açıdan bir kez daha fotoğrafladık. Bu okulu yek pare en iyi Fethiye Müzesi veya Recep Tayyip Erdoğan İmam Hatip Lisesi bölgesinden görebilirsiniz. Arnavut kaldırımlı sokaktan aşağı inerken zorlanıyoruz. Aşağı inmeye yaklaştığımız yerde yol çatallaşıyor. Bölgeyi gezenlerin fotoğraflarında en çok paylaştıkları binalarla karşılaşıyoruz. Ortada kalan dış cephesi yuvarlak bina tadilatta idi. Sağdaki Akçin sokağından inerek aracımıza ulaşıyoruz. Böylelikle bugünkü tarihi yarımada turumuzun Balat-Fener bölümünü tamamlamış olduk. Bugün süremizi aştık. Yorulduk. Bundan sonraki turlarımızda -inşaallah- saat 12 gibi turu bitirmeye karar verdik.

EK: AYVANSARAY (22 Şubat 2023 Çarşamba)

Günlerden çarşamba Şubat ayının sonuna yaklaşırken İstanbul da hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerinde. Tarihi yarımada gezimiz sırasında Ayvansaray bölgesinin önemli bir kısmını görmemiştik. Bugün o eksikliği tamamlamak üzere eşimle birlikte yola çıktık. Yola çıktık ancak 6 şubatta meydana gelen 2 deprem yüreğimizde bıraktığı hüzünle, gezimize başladık. Aracımızı Tekfur Sarayına yakın bir mesafeye park ettikten sonra gezimize başladık.

EĞRİKAPI
HZ. ŞU’BE KABRİ
AVCI BAŞI MEHMED BEY KABRİ
AVCI BEY CAMİİ

Aslında yola çıkarken gezi gündemimizde yoktu. Fatih’e gitmek üzere yola çıkmıştık. Ancak trafik yoğunluğu ve park sorunu nedeniyle anlık olarak fikrimizi değiştirdik, rotamızı Eyüp Sultan ilçesine bağlı Defterdar Mahallesine çevirdik. Bu mahalle bir tarafı mezarlık, düğer üç tarafı ana yollarla çevrelenmiş bir adacık gibi. Kısa sürede gezdikten sonra tam karşısında bulunan Haliç’e kadar inen surların sınırını çizdiği Ayvansaray’a Eğrikapı‘dan girdik. Araçla yokuş yukarı çıkarak boş bir araziye park ettik. Tam karşımızda Adile Sultan Camii bulunuyordu ki bu bölgeyi gezdiğimizde görmüştük. Hemen ileri de ise Tekfur Sarayı görünüyor. Öncelikle araçla geldiğimiz yolu bu kez yürüyerek Şişhane Caddesinden yokuş aşağı giriş yaptığımız kapı yönünde ilerliyoruz. Daha yokuşun başında iken sağımızda Sahabe kabirleri sol tarafta ise cami görüyoruz. Kabirlerin yanında İstanbul hazireleri çalışması kapsamında iki ayrı tabela ve iki ayrı bölüm bulunuyor. İlk tabelada Hz. Şu’be Kabri ikinci tabelada ise Avcı Başı Mehmed Bey Kabri yazılarını okuyoruz. Hz. Şu’be Kabri tabelasında medfun olanlar hakkında şu bilgiler verilmiş: “İstanbul’un fethi için yapılan kuşatmalardan birine katılan sahabelerden olduğu kabul edilen Hz. Şu’be’nin kabrinin vaktiyle yanında bulunan Hekimzade Hacı Ali Efendi Mektebi arsasında yer aldığı vakıf kayıtlarından anlaşılmaktadır. Sultan II. Mahmud devrinde ve 1953 yılında tamir gören kabrin yenilenmiş olan sülüs hatlı şahidesi şu şekildedir: Hâzâ el-merkadü’ş-şerif / min eshabi’l-kiram Şu’be / radıyallahu teala anh / ve nefe’anallahu bi-şefaatihi / Sene-i hicret 46 (m 666-667) Yakın zamanda yenilenmiş olan türbenin cephesinde vaktiyle mevcut olan Sultan II. Mahmud’un tuğrası, bugün mevcut değildir. Cephede ayrıca “Şefaat eylesün dersen Resuli” / “Ziyaret eyle ashab-ı Şu’be’yi” şeklinde birer yazı bulunmaktadır.” Kabir giriş kapısı üzerinde tuğra yerinde duruyordu. Tuğranın altında ise tabelada belirtildiği üzere “Ziyaret eyle…” yazısı yer alıyor. Hz. Şu’be kabrinin hemen yanındaki Avcı Başı Mehmet Bey Kabri yazan tabelada ise Mehmed beyin Fatih’in Avcıbaşısı olduğunu ve ni’me-l ceyşten sayıldığını okuyoruz. Avcı Mehmed bey kendi adıyla anılan hemen karşısında bulunan caminin de ilk banisidir. “Açık türbe şeklinde şeklinde düzenlenen kabirde farklı zamanlara ait mezar taşları bulunmaktadır.” Ruhlarına fatiha okuduktan sonra hemen karşısında bulunan Avcı Bey Camiine yöneliyoruz. Camiyi çevreleyen bir bahçe bulunmamaktadır. Direk kapısı sokağa açılıyor. Yeni restore olmuş izlenimi edindim. Cami kapalı idi. Bu sebeple içerisini göremedik. Cami giriş kapısının üzerinde kiremitle çerçevelenmiş iki satırlık talik hatla yazılmış kitabe bulunmaktadır. Kitabede anladığım kadarıyla “Fatih Sultan Muhammed Han hazretlerinin avcıbaşı banisi muhammed beğ” yazmaktadır.

EĞRİKAPI ÇEŞMESİ (Restore bekliyor)
KESİKBAŞ VE DERVİŞ MOLLA MUHAMMED TÜRBESİ
HZ. HACETİ HAFİR R.A. KABRİ
HZ. ABDUSSADIK AMİR İBN-İ SAME KABRİ
-EĞRİKAPI KABRİSTANI

Avcı Bey Camii fotoğrafladıktan sonra caddeden yokuş aşağı inmeye devam ediyoruz. Sol yanımızda Surlar ve giriş yaptığımız Eğrikapı girişi gözüküyor. Şişhane Caddesi bitiminde köşede Eğrikapı Çeşmesi yer alıyor. Çeşmenin tekne ve ayna kısmı yol seviyesinin altında kalmış ve kaldırımla kapatılmış. Aynanın çok az bir kısmı yerüstünde kalmış gözüküyor. Kitabesi ve musluğu bulunmayan çeşme tahminime göre 1550 – 1650 yıllarına ait. Banisini araştırmak üzere çeşmeden ayrılıp araçla giriş yaptığımız Eğrikapıya doğru yöneliyoruz (Eğrikapı Caddesi). Eğrikapıdan çıkmadan sol tarafta tabelası yeşile boyanmış, biraz da bakımsız kalmış bir türbeye rastlıyoruz: Kesikbaş ve Derviş Molla Muhammed Türbesi. Türbe dendiğinde akla kapalı bir mekan veya en azından üzeri kapalı çoğu zaman sanduka bulunan yapı akla gelmektedir. Burası ise türbeden ziyade kabir dense daha uygun olur. Tabelada yazdığı için bizde türbe ifadesini kullanıyoruz. Sur dibine bitişik olan bu iki kabir yeşile boyanmış, az bir çaba ile restore edilebilir. Eğrikapıdan sur dışına çıktığımızda sağ tarafımızda Hz. Haceti Hafir Kabri bizi karşılıyor. İlk okuduğumda Hz. Hatice olarak okudum. Ancak ikinci kez okuduğumda arada fark olduğunu gördük. Kabrin etrafı düzenli bir şekilde yüksekçe, pencereli demirli bir şekilde çevrelenmiş. Kabrin giriş kapısı üzerinde 5 satır, 2 sütunluk bir kitabe ve kitabenin hemen üzerinde rozet içerisinde tuğra yer almaktadır. Eğrikapıdan çıkıldıktan sonra yani surun dış kısmı Eyüp Sultan Belediyesine ait. Ancak bütünlüğü bozmamak adına tarihi yarımada yazıları içerisine aldık. Surdışının bu bölgesinde çok sayıda kabir bulunmaktadır. Kapı isminden dolayı burayı Eğrikapı Kabristanı olarak kodladık. Hz Haceti Hafir kabrinden ana caddeye kadar olan kısımlarda sağlı sollu kabirler bulunmaktadır. Etrafı düzgün bir şekilde çevrelenmiş Hz. Abdussadık Amir ibn-i Same Kabri bunlardan biri. Kabir duvarına A4 fotoblok ebadında tabela asılmış. Tabeladan burada medfun zatın, Emeviler döneminde İstanbul’un kuşatmasına katılmış sahabilerden olduğunu anlıyoruz. Tabelada yazılanlardan Reisü’l Hattatin Eğrikapılı Rasim Efendi‘nin kabrinin de burada olduğunu öğreniyoruz. Duamızı ederek Eğrikapıdan içeri gezimize devam etmek üzere bu kez yürüyerek giriyoruz.

Mimar Hacı Mustafa Ağa Çeşmesi

Yapılış Tarihi: H.1179 / M.1765 – 1766
Tamir Kitabesi;
Bu mâ’-i fî-sebîlillâh revân etmişdir inşaât
Ola mağfûr-sezâ cennet-mekân yâ Kâdiü’l-hâcât
Bu dil-cû çeşme-i pâki mürûr eyyâmdan sonra
Bakıp evlâd-ı İsmaîl taʽmîr eyledi bizzât
Gelip nûş eyleyenler hasbeten-lillâh duâ etsin
Ser-i miʽmâr Hacı Mustafâ’dır sâhibü’l-hayrât
Niş içindeki Kitabesi;
Bismillahirrahmanirrahim
 “Ve minel mai külle şey’in hayy”
Kaynak: https://kulturenvanteri.com
(E.T.: 25.2.2023)
PANAYİA SUDA KİLİSESİ
MİMAR HACI MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ
(Restore bekliyor)
İVAZ EFENDİ MEYDAN ÇEŞMESİ (6 yüzlü)
(Mimar Mustafa Ağa Çeşmesi)
(Restore bekliyor)
KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ
(Mimar Sinan)
KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ HAZİRESİ
ANEMAS ZİNDANLARI (Restore ediliyor)
HANÇERLİ HAMAMI
(Hançerli Sultan Hamamı)
(Restore bekliyor)

Eğrikapı Çeşmesinin köşesinden geçerek bu kez Eğrikapı Caddesinde ilerliyoruz. Sol tarafımızda yüksel avlu duvarlı ile çevrili, avlu kapısı üzerindeki haç sembolünden dolayı kilise olduğunu anladığımız yapıyı görüyoruz. Eğrikapı Caddesi – Kandilli Türbe Sokak ve Tandır Sokak arasında kalan kilisenin Panayia Suda Kilisesi olduğunu öğreniyoruz. Eğrikapı Caddesinden sola Dervişzade Sokağına sola doğru dönüyoruz. Sokak önce sağa doğru sonra sola doğru kıvrılarak devam ediyor. Bina stoku olarak yeni yeni restore olan yıkılıp yapılan binalara rastlıyoruz. Sola kıvrıldığımızda hafif bir yokuş yukarı merdivenle rastladık. merdivenleri çıkmadık yola devam ettik. Bu kez hafif yokuş aşağı Dervişzade Sokağında biraz ilerledikten sonra sol yanımızda ayakta zor duran ciddi bir restorasyondan geçmesi gereken Mimar Hacı Mustafa Ağa Çeşmesi ile karşılaşıyoruz. Çeşme, 1179 yılında yapılmış. Çeşmenin 2 sütun, 3 satırlık kitabesi ve ayna kısmının üst kısmında 3 satırlık kısa bir kitabe daha bulunmaktadır. Besmeleden sonra, bir çok çeşmede “her şeyi sudan yarattık” mealinde insan suresi 21. ayeti kerimesi yer alıyor. Tekne kısmı yol seviyesinin altında kalmış olan çeşmenin doğal olarak musluğu da bulunmamaktadır. Dervişzade sokağın başına doğru ilerliyoruz. Önümüze altıgen -altı cepheli- bir meydan çeşmesi çıkıyor. Hemen yanındaki camiden ismini alan İvaz Efendi Meydan Çeşmesi, Mimar Mustafa Ağa Çeşmesi olarak ta biliniyor. Çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Çeşmenin üst kısmını boydan boya oymalı, desenli bordür dolaşmaktadır. Çeşmenin hemen karşısında Kazasker İvaz Efendi Camii yer alıyor. Camiinin Mimar Sinan eseri olma ihtimali yüksektir. Saat 12.30 avlu kapısı dahi kapalı. İslam Ansiklopedisine göre: “…Cami plan bakımından dikdörtgen beden içinde altı pâye ile taşınan kubbeli tiptedir. Mihrap, kıble yönünde dışarıya çıkıntılı olarak taşan küçük bir mekân içindedir… Altıgen esaslı camilerde usulden olduğu üzere harimin kıble duvarına kadar uzanan iki yanına mahfil galerileri yapılmıştır. Bunlar, her tarafta altışar olmak üzere sütunlara dayanan sivri Türk kemerlerine bindirilmiştir… Caminin her tarafında açılmış çok sayıda pencere harimin bol ışık almasını sağlamıştır. Cephelere değişik bir estetik veren pencere düzenlemesi bir dereceye kadar Mimar Sinan’ın eserlerinden Eyüp’te Zal Mahmud Paşa Camii’ni hatırlatır… Minare alışılmışın dışında kıble duvarının köşesinde yer almış olup kürsü kısmında ufak bir mihrapla cami duvarına bitiştiği yerde içi mukarnaslı küçük bir tromp yer alır… İvaz Efendi Camii’nin iç süslemesinde çini yalnız mihrapta kullanılmıştır…İvaz Efendi Camii, Mimar Sinan’ın yaptığı altıgen sistemli ibadet yerlerinin benzeridir...” (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin İVAZ EFENDİ CAMİİ maddesine bakabilirsiniz. E.T.: 27.2.2023) Avlu duvarının dışından camiyi fotoğrafladık. Cami avlusundaki hazirede bir çok kabir bulunmaktadır. Avlu penceresine asılı A4 ebatındaki fotoblokta Kazasker İvaz Cami ve Haziresi başlığı altında şu bilgileri okuyoruz: “Cami, İvaz Efendi (V. 1586) tarafından inşa edilmiştir. Sadrazam Rüstem Paşa’nın desteğiyle müderris olan ve Bursa, Edirne ve İstanbul kadılığı yapan İvaz Efendi, daha sonra Anadolu ve Rumeli kazaskerliği görevlerine de getirilmiştir. Ayvansarayı Hazretleri, caminin banisinin mihrap önündeki hazirede medfun olduğunu söylemektedir. Üzerinde yazı bulunmayan büyük taşlı kabrin İvaz Efendi’ye ait olma ihtimali yüksektir. Külliye içerisinde sıbyan mektebi, çeşme ve medrese de bulunmaktaydı ancak çeşme haricindeki binalar günümüze ulaşamamıştır. Haziredeki diğer zatlar: Ahmed Efendi Hz. (h.1121, Şeyh Hafız Salih (h. 1193), Şeyh Muhammed Said Efendi (h. 1222)” Cami avlu duvarı boyunca ilerliyoruz. Avlu duvarının bitimiyle birlikte Dervişzade sokağı yokuş aşağı devam ediyor. Cami avlu duvarının bitişiğinde solda İBB tarafından restore edilen Anemas Zindanları bulunuyor. Etrafı çevrili olduğu için zindanları göremedik. Zindanların 11. yüzyıl Doğu Roma / Bizans döneminin en büyük saraylarından biri olan Blakhernai Sarayı’nın bir parçası olduğunu, sur duvarlarına bitişik olarak inşa edildiğini, 14 hücre odasından ve bu odaların altındaki iki katlı bodrumdan oluştuğunu öğreniyoruz. Bazı kaynaklarda Anemas Zindanları isminin hayali olarak sonradan verildiğini tarihsel bir gerçekliği olmadığı belirtilir. (Ayrıntı için https://istanbulsurlari.ku.edu.tr E.T.:15.3.2023 ve https://tr.wikipedia.org/ E.T.:15.3.2023) Biz yokuş aşağı inmek yerine yönümüzü sağdaki Ahmet Rufai Sokağına çeviriyoruz. Sol tarafımızda mescid ve tekke binasını görmeyi gezinin sonuna bırakarak sokakta ilerliyoruz. Sokakta biraz ilerledikten sonra İlk gördüğümde türbeye benzettiğim, sonradan hamam olduğunu öğrendiğim yapıyla karşılaşıyoruz. İsmi Hançerli Hamam olan bu yapının dıştan hiçbir tarihi özelliği kalmamış. Giriş kapısının üzerinde özelliği bozulmuş tek satırlık bir kitabe bulunuyor. Zaten kitabe olmamış olsa sıradan bir bina diyerek geçilmesi içten bile değildi. Kitabesinde “Tahâretle erer Hakka erenler / Şifâ bulur bu hammâma girenler” ibaresi bulunmaktadır. 1262 (M. 1846-47) tarihinde yapılmış olan hamam, Hançerli Sultan Hamamı olarak ta tanınıyor. EK: (24 mart 2023) Ramazan ayının ilk cumasını Kazasker İvaz Efendi Camiinde kılmak nasip oldu. Çalışanlarımızla Ramazan ayında cuma namazını tarihi bir cami de kılalım diye karar almıştık. Bugün avlu kapısından dahi namaz vakti yakın olmasına rağmen kapalı olduğundan- içeri giremediğimiz İvaz Efendi Camiindeyiz. Cami yeni restore edilmiş gibi. Avludan içeri girer girmez İBB tarafından hazırlanan prizma tabelada yukarıda yazılanlardan farklı bir şey var mı diye okuduğumuzda cami ölçülerinin verildiğini görüyoruz: “… İvaz Efendi Camii, 15,60 x 14,50 m boyutlarında, karye yakın dikdörtgen planlı bir yapıdır. Cami, altı payeye dayanan 9,80 m çapında ve 16,60 m yüksekliğinde büyük bir merkezi kubbe ve bu kubbeyi üç yönden destekleyen beş yarım kubbe ile örtülüdür. Yarım kubbelerin ikisi, caminin sağında, diğer ikisi solunda bulunmakta, beşinci yarım kubbe mihrap çıkıntısının üzerini örtmektedir… Günümüzde caminin son cemaat yeri mevcut değildir. Giriş cephesinin sağında olması gereken minare, güney kıble duvarının köşesine ayrı bir kütle olarak yerleştirilmiştir. İvaz Efendi Camii’nde alışılmış büyük cümle kapısı yoktur. … Caminin önemli bir özelliği de 16. yüzyılın ikinci yarısına ait İznik Çinileri ile süslü mihrabıdır.” Avluda caminin ve hemen bitişiğinde bulunan Anemas Zindanlarından da bir kaç kare fotoğraf çekiyoruz. Cuma namazı için camiye girdiğimizde cemaat sebebiyle kısıtlı olarak iç mekanı fotoğraflayabildik. İmam kardeşimiz namaz öncesi kitaptan namaz bahsini okudu. Eksik kalan bölümü tamamlamanın verdiği huzur ile görevimizin başına döndük.

Ebu Zer el-Gıfari Türbesi Kitabesi

1 Habîb-i Hazret-i Mevlâ’nın ashâb-ı güzîninden
Cenâb-ı Bû Zer-i Gıfârî nâm bir zât-ı âli-şân
2 Stanbul feth olunmazdan mukaddem fî-sebîlillâh
Gazâya azm ü niyyet eyleyip ol server-i merdân
3 Kılıp küffâra şîrâne hücûm âhir reh-i Hakda
Şehâdet şerbetin nûş eyleyip kıldı fedâ-yı cân
4 Makâm u medfen-i ashâbı baʻd-ez feth-i İstânbûl
Olup keşf eylediler her birinin kabrin âbâdan
5 Mürûr-ı ezmineyle bu güzîde zât-ı vâlânın
Der ü divâr ü sakf-ı medfeni olmuştu pek vîrân
6 Olup tevfîka mazhar bu makâm u mescid-i pâki
Yeniden kıldı inşâ Vâlide Sultân-ı Mahmûd Hân
7 Resûlullâha taʻzîmen kılıp ashâbına hürmet
Zihî hayr eyledi ol mehd-i ulyâ-yı kerem-bünyân
8 Hudâ hem zâtını hem nûr-ı çeşm-i Hân Mahmûd’u
Kıla her hâlde mahfûz u setr-i dîde-i udvân
9 O şâhın sâyesin dûr etmeyip fark-ı ibâdetten
Serîr-i saltanatta müstedâm-ı ömr ede Sübhân
10 Sezâdır yazsa Vâsıf bendesi bu mısraʻ-ı târîh
“Bu âli meşhedi yaptırdı raʻnâ Vâlide Sultân”
H. 1227 / M. 1812-13

1 Allah Resulü’nün seçkin dostlarından şanı
yüce bir zat olan Ebu Zer-i Gıfari Hazretleri,
2 İstanbul fethedilmeden önce Allah yolunda
gazaya çıkan bir mertler serveridir.
3 Kâfirlere aslancasına hücum edip sonunda Hak
yolunda şehadet şerbetini içerek canını feda etti.
4 İstanbul’un fethinden sonra ashab-ı kiramın
makam ve medfenlerini bulup her birinin kabrini
ihya ettiler.
5 Zaman içinde bu seçkin ve yücezatın türbelerinin
kapısı, duvarı, kubbesi pek viran olmuştu.
6 Sultan Mahmut’un annesi Valide Sultan Allah’ın
yardımına mazhar olup bu tertemiz makam
ve mescidi yineden inşa ettirdi.
7 Mayası cömertlik olan o padişah annesi
Hz. Peygamber’e saygıdan ashabına hürmet
edip ne de güzel bir hayır eseri yaptı.
8 Allah, hem onu hem de Sultan Mahmut’un
gözü nurunu her halükârda düşman gözünden
koruyup gözetsin.
9 O padişahın gölgesini ibadet üzerinden uzak
etmesin. Ömrünü saltanat tahtında daim
kılsın. Hizmetkârı Vasıf, “Valide Sultan bu
yüce türbeyi pek güzel yaptırdı” cümlesini
tarih mısraı olarak yazsa lâyıktır.
Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 4.3.2023)
EBUZER GIFARİ CAMİİ
EBUZER GIFARİ CAMİİ SARNICI
ÇINARLI ÇEŞME
YUKARI SİNANAĞA ÇEŞMESİ (Restore bekliyor)

Hamamı karşımıza aldığımızda sol yanındaki dar aralıktan girdiğimizde aşağıda sokağa kadar inen uzunca bir merdiven sizi bekliyor. Sol tarafımızda hakim tepede Tekke binası ve müştemilatı gözüküyor. Aşağı doğru kıvrılarak inen merdivenlerden insek mi inmesek mi derken, inmiş olarak kendimizi Albayrak sokağında buluyoruz. Merdivenden iner inmez sağa doğru daracık bir yoldan ilerliyoruz. Sol tarafımızda yüksek bir duvarla çevrili birazdan diğer cephesini de göreceğimiz bir kilise bulunuyor. Sağ tarafımızda Sur kalıntıları yer alıyor. Kilise avlu duvarının bitimiyle birlikte yol biraz daha genişliyor. Sağda kalarak ilerliyoruz. İleri de incecik uzanan farklı bir modeli olan kahverenkli kısa minare dikkati çekiyor. Caminin yanına geldiğimizde sahabenin önemli isimlerinden Hz. Ebuzer Gıffari isminin camiye verildiğini görüyoruz. Ebuzer Gıfari Cami küçük bir cami. Cami avlusunda ayrı bir bölüm olarak bir kabir bulunmaktadır. Kabir duvarının dış cephesinde asılı panoda Ashab’dan Ebu Zer Gıfari Hazretlerinin kısa bir hayat hikayesi yer almaktadır: “İlk Müslüman olanların beşincisidir. Müslüman olmadan önce adı Cündeb b. Cünane, lakabı Mesihü’l İslam, künyesi Ebu Nemle’sir. Beni Gıfar kabilesinden olduğu için “Gifâri” denmiş ve künyesi ile kabilesi birleştirilerek Ebu Zer Gıfari adı verilmiştir. Kavmi arasında atılganlığı, cesareti, kuvvet ve yiğitliği ile meşhur olmuştur. Bir gün putlara tapmaktan vazgeçerek her şeyin tek bir yaratıcısını aramaya başlamış ve Mekke’de Peygamber Efendimizi le şereflenerek Müslüman olmuştur. İslamiyeti kabul ettikten sonra kabilesine dönmüş ve insanları imana, ahlaka, yardımlaşmaya çağırmış, kötülük haksızlık ve zulümden sakındırmış kendisini dinleyenler İslam ile şereflenmişlerdir. Ebu Zer Gıfari (r.a) daha sonra Medine’ye hicret etmiş, Hz. Ebu Bekir (r.a)’ın vefatından sonra Şam’a gitmiş, Hz. Osman (r.a)’ın hilafeti zamanında Medine yakınlarındaki Rebeze’ye yerleşmiş ve buraya bir mescid yaptırmıştır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Hicri 32 / M 652 senesinde vefat etmiştir. Allah kendisine rahmet eyleye…” Cami avlu kapısı kapalı idi. Avlu kapısından gördüğümüz kadarıyla avlusunda tarihi kalıntılar yer almaktadır. Araştırmalarımız sonucu bu kalıntıların cami ile aynı isimli Ebuzer Gıfari Camii Sarnıcı olduğunu öğreniyoruz. Albayrak sokağını bitirdiğimizde caminin diğer girişinin de olduğu Ağaçlı Çeşme Sokağına dönüyoruz. Cami avlu kapısı kapalı idi. Fatih Belediyesince 2010 yılında hazırlanan bilgilendirme tabelasından cami hakkında şu bilgileri okuyoruz: “Ebu Zer Gıfari Camii Şerifi, 1716 yılında, dönemin Sadrazamı Şehit Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Rivayete göre bu mabedin yapılmasına, Şehit Ali Paşa’nın bir rüyası vesile olmuştur. Cami’ye Ebu Zer Gıfari Camii adının verilmesi de bu rüyayla ilgilidir. Burada Sahabe-i Kiramdan Ebu Zer Gıfari Hazretlerinin makamı bulunmaktadır. Kabri ise Medine’ye 5 km uzaklıktaki Rebeze’dedir. Peygamberimizden 281 hadis rivayet etmiştir. Zaman içerisinde yıpranan tarihi yapı, Sultan 2.mahmut’un annesi Nakşidil Valide Sultan tarafından 1812 yılında yeniden yaptırılmıştır. Yapı malzemesi olarak kesme taş kullanılan cami, yanına inşa edilen vakfiyesi sayesinde uzun dönem müminlere hizmet vermeye devam etmiştir.” Avlu kapısının üzerinde 5 satır, 4 sütun uzunca bir kitabe yer alır. Kitabenin sol alt bölümünde 1227 tarihi not düşülmüş. Caminin müştemilatı olarak avluya bitişik köşede 2 katlı küçük şirin bir yapı yer alıyor. Köşede yer alan bu yapıyla birlikte cami sonra eriyor (Esnaf Loncası Sokağı). Yüksekçe bir istinat duvarı gibi yapı üzerinde duvara yaslı tarihi çeşme dikkatimizi çekiyor. Ancak çeşmenin ön kısmına gerilen ipe asılan çamaşırlardan dolayı tam olarak fotoğraflama imkanı bulamadık. Araştırdığım bilgilere göre çeşme bir kaç isimle anılıyor: Çınarlı Çeşme, Ağaçlı Çeşme, Lonca Çeşmesi gibi. Çeşmenin hangi döneme ait olduğuna dair bir iz bulamadım. 1958 yılına ait bir fotoğrafta çeşmeden su taşıyan insanlar gözüküyor. Esnaf Loncası Sokağında 2-3 katlı eski yapılar ağırlıkta. Sokakta birkaç adım ilerledikten sonra ilk sağdan Eğrikapı Fırını Sokağına giriyoruz. Sağ tarafta yıkılmak üzere olan bina etrafında bir kaç fotoğraf çektikten sonra Pazarcık Sokağına giriyoruz. Sokağı geçen Kundakçı Sokağına sonrasında Yatağan hamamı Sokak sapmadan Pazarcık Sokağında devam ediyoruz. Pazarcık Sokağı Yatağan Sokak ile birlikte sona eriyor ve sokak ismi Hacı Arif Efendi Sokağı olarak devam ediyor. Sokak 2-3 apartmandan sonra sola 90 derece kıvrılarak devam ediyor. Kıvrımın köşesinde iki bina arasında yukarı doğru kıvrılarak ilerleyen dar merdiven basamakları göze çarpıyor. Sokakta adeta S çizerek apartmanlarının önü biraz daha açık bir alana çıkıyoruz. Demirci Hasan Sokağından yokuş aşağı sahil yönünde ilerliyoruz. Sağdaki Sinanağa Çeşmesi Sokağına yöneliyoruz. Haliç’e paralel olarak dar sokakta ilerledikten sonra sağımızda taştan örülmüş bir istinat duvarını görüyoruz. Sokağı kesen Dökmeci İbrahim Sokağına çıkıyoruz. Tam köşede bir yapı var ancak ne olduğunu anlayamadık. Daha sonra araştırmak üzere yolun karşısına geçerek Sinanağa Çeşmesi Sokağında devam ediyoruz. Biraz ilerledikten sonra sağ tarafımızda sokaktan ismini alan, ancak bir sokak aşağısında aynı isimli bir çeşme daha olduğu için Yukarı Sinanağa Çeşmesini görüyoruz. Çeşme restorasyona ihtiyaç duyuyor. Bazı bölümlerinden parçalar kopmuş durumda. Çeşmenin alt kısmında biraz sonra diğer sokağından geçeceğimiz belediyeye ait bir otopark bulunuyor. Sahile buradan iki sokak kalmış durumda. Sinanağa Çeşmesi Sokağının sonuna geldik.

FATİH BELEDİYESİ AYVANSARAY OTOPARKI
BALAT BALİNO RUM KİLİSESİ
MAHKEMEALTI PARKI
AŞAĞI SİNAN AĞA ÇEŞMESİ

Sinanağa Çeşmesi Sokağını kesen Çınçınlı Çeşme Sokağına girerek aşağı doğru iniyoruz. Üçüncü sağ sokak, Mahkeme Altı Caddesinden sağa dönerek Ferruh Kethüda Camii hizasına kadar sokakta hızlıca ilerliyoruz eksik bir yer kalmasın diye. Sonrasında aynı yoldan tekrar geriye dönüyoruz. Mahkemealtı Caddesinde ilerlemeye devam ediyoruz. Sol tarafımızda Fatih Belediyesi Ayvansaray Otoparkını görüyoruz. Belediyenin bazı otoparklarının görünümü daha güzel ve düzenli. Burası da düzenlenmeye ihtiyacı olan otoparklardan tabelayı görmemiş olsak sıradan bir otopark havası veriyor. Otoparkın bitiminde Balat Balino Rum Kilisesi yer alıyor. Kilisenin bir bölümü Otopark içerisinde kalmış. Kiliseye bitişik, ancak kapısı caddeye açılan 2 katlı dış cephesi kiremit renkli tuğla ile kaplı yapı dikkati çekiyor. Kapısı kilitli, kapısı üzerinde insanbaşı kabartması yer alıyor. Onun üzerinde ise Yontucu yazıyordu. İlk etapta aklıma gelen mezartaşı yapılan yer olması idi. Yontucu, daha çok Heykeltıraş anlamına geliyor. Kilise, 16. yüzyılda inşa edilen kilise, geçirdiği yangın sebebi ile, 18. yüzyılda yeniden inşa edilmiş ve bu tarihten sonrada defalarca restore edilmiştir (1843, 1877, 1912 ve 1992). Dörtgen bazilikal planlı olan kilisenin içerisinde Ayios Menas Ayazması bulunmaktadır (Ayazma: Rumlarca kutsal sayılan, suyunun şifâlı olduğuna inanılıp ziyaret edilen çeşme veya pınar kaynak kubbealtı lügati). Kilisenin tam karşısında Mahkemealtı Parkı, sur kalıntıları, sonrasında da Haliç kenarındaki yeşil alanlar görülüyor (İBB Balat Parkı). Haliç kenarındaki surlarda onarılabilse güzel olurdu. Mahkemealtı Parkı içerisinde prefabrik Aile Sağlığı Merkezi, çocuk oyun gurubu ve bir kaç bank bulunuyor. Parktan çıkarak tekrar Mahkemealtı Caddesinin devamı olan Kırkambar Sokağına iniyoruz. Kırkambar Sokakta ilerlemiyoruz. Eski bir yapıyı fotoğrafladıktan sonra Mahkemealtı Caddesinin bitimi, Kırkambar Sokağın başlangıcı arasında yokuş yukarı çıkan Dökmeci İbrahim Sokağına giriyoruz. Sokağa girer girmez hemen soldaki Esnaf Loncası Sokağının başında solda Fatih Belediyesince yeni restore edilmiş Sinan Ağa Çeşmesini görüyoruz. Yukarıda da aynı isimli çeşme olduğu için buna -bazı kaynaklarda- Aşağı Sinan Ağa Çeşmesi denmiş. Çeşme tüm müştemilatı ile beraber restore edilmiş. Ayna kısmının üzerinde kalın çerçeve ile sınırları çizilmiş 2 satırlık bir kitabe bulunmakta. ilk satırın ortasında II. Abdulhamid Hana ait bir tuğra ve sahibu’l hayr Sinan Ağa yazısı yer alıyor. Alt satır iki sütuna bölünmüş. İlkinde Rumi takvim heabıyla “Târîh-i hedmi – Fi 28 Haziran yevm-i Salı Sene 1310” (10 temmuz 1894), diğerinde ise hicri takvime göre “Târîh-i inşâsı – Fi 12 Rebiülevvel yevm-i Pençşembe 1317” (21 temmuz 1899).

Şatır Hasan Ağa Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1104 / M. 1692-1693
Kitabesi;
Habbezâ Şâtır Hasan Ağa ki ol kân-ı sehâ
Eyledi bu çeşme bünyâd ola hayr ile yâd

Teşneler kandırdı dünyâda bugün cûy-ı kerem
Havz-ı Kevserden ide yârın iʽtâ Rabbü’l-ibâd

Gûş idip itmâmını Vehbî dedim târîhini
Âb-ı sâfî-i Hasan rûh-ı Hüseyni kıldı şâd
Kaynak: https://kulturenvanteri.com
(E.T.: 12.3.2023)
AYA DİMİTRİ KİLİSESİ
-TOPKAPI ÜNİVERSİTESİ
ATİK MUSTAFA PAŞA CAMİİ
(CABİR CAMİİ) (Kiliseden dönme)
(Restore ediliyor – Vakıf)
HZ. CABİR TÜRBESİ
(Restore ediliyor –Vakıf)
ŞATIR HASAN AĞA ÇEŞMESİ
(Restore ediliyor)
-BALAT HASTANESİ
(Or-Ahayim hastanesi)

Aşağı Sinan Ağa Çeşmesini fotoğrafladıktan sonra Esnaf Loncası Sokakta ilerliyoruz. Dörtyol ağzına geldiğimizde sağa Haliç’e doğru Demirci Hasan Sokağına dönüyoruz. Karşımıza bir kilise çıkıyor, Kırkambar Sokağına açılan avlu kapısının üzerindeki tabeladan Aya Dimitri Kilisesi (Ayios Dimitrios Kanunu Kilisesi) olduğunu anlıyoruz. Araştırdığımız kadarıyla Kilise Rum Ortodoks mezhebine bağlıdır. ilk olarak 1204 tarihinde, sonrasında 1730 tarihinde Patrik II. Paisios devrinde yeni baştan inşa edilmiştir. İbadete açık olan kilise 1933 ve 1960 yıllarında restore edilmiştir. Bu noktada kilise avlu duvarı bitiminde Kırkambar Sokağı yerini Ağaçlı Çeşme Sokağına bırakıyor. Sokaktaki çizgilerden sokakta pazar kurulduğunu anlıyoruz. Sokakta Balattaki gibi bir kaç renkli apartman ile eski ve yenilenmiş binalar bulunuyor. Ancak biz ilk sokak Sebil Sokaktan sola dönerek Mustafapaşa Bostanı Sokağına giriyoruz. Bu sokakta tek farklı husus, restore edilen veya yerinde yeniden yapılan bazı tarihi görünümlü binaların üniversite binaları olarak kullanılması (Mustafapaşa Bostanı Sokağı ile Kundakçı Sokağı kesişiminde). Topkapı Üniversitesini geçtikten sonraki ilk sokaktan sola Çember sokağına dönüyoruz. Sağda etrafı restore edildiğinden kapalı olan kiliseden dönme Atik Mustafa Paşa Camii ve Hz. Cabir (ra) Türbesi yer alıyor. (Vakıflar Genel Müdürlüğü tabelasında restorasyon adı “..2830 Ada 64 Parselatik Mustafa Paşa (Kocamustafa Paşa – Hazreti Cabir) Camii, Türbesi ve Çevre düzenlemesi Uygulama (Restorasyon) İşi”) Cami Cabir Camii olarak ta anılıyor. Cami İstanbul’un fethinden sonra II. Beyazıt döneminde kiliseden camiye çevrilmiştir. Türk Mimari üslubuna göre kubbe yeniden ele alınmış, pencereler açılmıştır. İslam Ansiklopedisinde devamla şöyle demektedir: “Kilise apsis çıkıntısının sağındaki hücre, Hz. Câbir makam-türbesi olmuştur. 1894 zelzelesinde kısmen yıkılan minaresi sonraki yıllarda taş külâhlı olarak yenilenmiştir. Klasik üslûptaki mihrap apsis eksenine eklenmiştir. Geç devirde yapılan minber, kürsü, mahfil gibi ahşap kısımlar ise herhangi bir sanat değerine sahip değildir.” (ATİK MUSTAFA PAŞA CAMİİ hakkında ayrıntılı bilgi almak için İslam Ansiklopedisinin ilgili maddesine bakılabilir E.T.:12 mart 2023). Cami girişinin tam karşısında Şatır Hasan Ağa Çeşmesi yer almaktadır. Çeşme sırtını haliçe vermiş durumda. Çeşmenin önünde demir kapı ve korkuluk bulunuyor. Belli saatlerde kapatılıyor herhalde. Çeşmenin 3 satır, 2 satırlık bir kitabesi bulunuyor. Teknesi sağlam olan çeşme akar durumdadır. Çeşme 1104 yılında Şatır Hasan Ağa tarafından yaptırılmış. Şatır kelimesini merak ederek lügatime baktığımızda tarih kapsamında iki anlama geldiğini görüyoruz: (1) Pâdişâhın maiyetinde bulunan merâsim ve alaylarda peykler gibi atının yanında yürüyen görevliler sınıfına mensup kimse (2)  Sadrâzam ve vezirlerin maiyetinde debdebelerini arttırmak için bulunan, yolsuz davrananların tevkif ve götürülmesinde bir nevi zaptiye görevi yapan kimselere verilen isim. (http://lugatim.com E.T.: 12.3.2023). Çember Sokağının bitiminde Ayvansaray Caddesine çıkıyoruz. Yolun karşısında herkesin yakından tanıdığı Özel Balat Hastanesi yer alıyor. Hastane tarafına geçmeden karşısına gelecek kadar Eminönü yönünde ilerleyerek kamerayı yakınlaştırarak fotoğraflıyoruz. Hastane Türkiye Yahudi Cemaati tarafından işletilmektedir. Hastanenin resmi sitesinde tarihçesi hakkında bilgi verilmiş: “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarihi içerisinde bir vakıf kurumu olarak varlığını sürdüren 125 yıllık Balat Or-Ahayim Hastanesi’nin öyküsü, 1800’lü yılların sonlarında birkaç gencin, muhtaç hastalara, evlerinde tıbbi yardım götürme çabalarından günümüze kadar süren bir dayanışma ve fedakarlık öyküsü…  “Hayat Işığı” anlamına gelen Or-Ahayim hastanesi, 1898 yılında, idealist doktorların ve hayırseverlerin katkılarıyla, Sultan II. Abdülhamid’in fermanıyla küçük bir sağlık ocağı olarak kurulmuş…” (Yazının devamı için https://www.balathastanesi.com.tr/ adresine bakılabilir. E.T.: 12.3.2023)

Hz. Muhammed el-Ensari Türbesi Kitabesi
(5 satır-2 sütun)

1 Hazret-i Mahmûd Hân kim ol mücedded-hasletin
Oldu bu yüzden yine halka kerâmâtı ayân
2 Bu mübârek türbenin tevsîʻine himmet edip
Eyledi şân-ı sahâbîde riâyet bî-gümân
Kitabenin tamamını okumak için bakınız!

Hatice Sultan Çeşmesi Kitabesi (Ayvansaray)
Yapılış Tarihi: H.1123 / M.1711-1712
                          
Bu çeşme-i dil-cu ile bu mekteb-i vâlâ
Guyâ suyu pâkize-nigin-i güher oldu
Birisi revân-bahş-ı cihandır biri ammâ
De’b-i şâkkin teşne-i feyz-i hüner oldu
Her birisi hakkâ ki açdı kânâ bal hayır
Şâyân-ı sitâyiş eser-i mu’teber oldu
Zâd-ı reh-i ukbayı ider böyle müheyyâ
Keyfiyet-i âlemden o kim bâ-haber oldu
Tâib dedi târihini bu hayrı görenler
Allah kabul eyleye âli eser oldu
Kaynak: https://kulturenvanteri.com (E.T.: 12.3.2023)
PANAYİA VLAHERNA AYAZMASI MERYEM ANA
SKENDER PAŞA ÇEŞMESİ (Restore ediliyor – İBB)
HZ. MUHAMMED EL-ENSARİ TÜRBESİ
HATİCE SULTAN SIBYAN MEKTEBİ (Harabe)
HATİCE SULTAN ÇEŞMESİ 
(Etrafı çevreli, restore ediliyor?)
HALİÇ SURLARI

Ayvansaray Caddesinde tekrar Eyüp Sultan yönünde gerisin geriye dönerek yürüyüşümüze devam ediyoruz. Solumuzda biraz önce geçtiğimiz Çember Sokağı geçiyoruz. Sonra gelen Ayvansaray Kuyusu Sokağına sola dönüyoruz. Sokağın sağ tarafında restore veya yeniden inşa edilmiş milenyum “millennium” adı verilen binalardan oluşan kompleks (otel) dikkat çekiyor. Yapılar surlara kadar uzanıyor. Sırtınızı Haliçe verip Ayvansaray Kuyusu Sokağından baktığınızda tam karşımızda Kilise görünüyor. Kiliseye doğru hafifçe yokuş yukarı ilerleyerek yanına varıyoruz. İsminin “Panayia Vlaherna Ayasması Meryem Ana” olduğunu avlu kapısının üzerindeki mermer tabeladan anlıyoruz. Kilise avlu kapısı açıktı. Avluyu fotoğrafladıktan sonra, sokakta yokuş yukarı kilisenin avlu duvarı bitimine kadar ilerledik. Kilise avlu duvarının tam karşısında köşede girişi olan milenyum otel bulunuyor. Tekrar aynı sokaktan aşağı doğru Ayvansaray Caddesine açılan köşesine kadar ilerledik. Biraz önce dikkatimizden kaçan tam köşede etrafı ibb tarafından restore edilmek amacıyla çevrilen bir çeşme dikkatimizi çekti. İçerisini göremedik, lakin telefonumu üstten uzatarak yarım yamalak bir görüntü aldık. Araştırdığımız kadarıyla çeşmenin ismi İskender Paşa Çeşmesi. Çeşmenin hicri 975 /1567 yılında yapılmış ve Mimar Sinan eseri olduğuna dair bazı bilgilere rastlıyoruz. Ayvansaray Caddesindeki yürüyüşümüze verdiğimiz kısa bir aradan sonra devam ediyoruz. Cadde boyunca ara ara Haliç Surları kalıntıları yer alıyor. Biraz ilerledikten sonra solumuzda Hz. Muhammed el Ensari Türbesi yazan yapıya ulaşıyoruz. Türbe kapısının üzerinde 5 satır, 2 sütunluk bir kitabe, kitabenin üzerinde II. Mahmud’a ait bir tuğra yer alıyor. Türbe kapısının hemen sağında yer alan İstanbul Hazireleri tabelasından şu bilgileri okuyoruz içeri girmeden evvel: “İstanbul’u fethetmek için gelen sahabelerden olduğu kabul edilen ve Muhammed el-Ensari’ye atfedilen bu türbe Sultan II.Mahmud devrinde yeniden inşa edilmiştir. Türbenin kapısı üzerinde yer alan Vakanüvis Es’ad Efendi tarafından söylenen ve Hattat İzzet Efendi tarafından yazılmış olan kitabe şu şekildedir…” diyerek 1251 / 1835 de yazılan kitabeye yer vermiş. Türbe biraz yol seviyesinin altında kalmış. bir iki basamakla türbeye giriş yapıyorsunuz. Giriş avlusunun yanındaki oda da sanduka bulunuyor. Medfun zata ve geçmişlerimize dua edip, türbeden ayrılıyoruz. Türbenin hemen bitişiğinde Hatice Sultan Sıbyan Mektebi ve Hatice Sultan Çeşmesi yer alıyor. Etrafı çevrelenmiş çeşmenin yine yukarıdan elimi uzatarak fotoğrafını çekiyorum. Çeşme kemerinin hemen altında 2 satırlık bir kitabeye rastlıyoruz. ilk satır, 2 sütun, ikinci satır ise 4 sütun olarak yer almış. Ayrıca bu kitabenin altında devamı olarak tek satır 4 sütun kitabe yer alıyor. Çeşme H 1123 yılında yaptırılmış. Mekteb ile birlikte restore edilirse bir eser daha ayağa kalkacak, canlandırılmış olacak. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Haliç Surları ara ara bazen restore edilmiş, bazen yıkık bir şekilde yer alıyor. Bu kısımda daha bir bütünlük arz ediyor. Fatih İlçe sınırı yani tarihi yarımada sınırı burada biterek Eyüp Sultan sınırları başlıyor.

AHMED EMİR BUHARİ MESCİDİ
EMİR BUHARİ TEKKESİ

Bu kısım Eyüp Sultan ilçe sınırları içerisinde kaldığı için sadece tarihi mekanların sadece ismini vermekle iktifa edeceğiz: “Hz. Kaab Camii, Mehmet Ağa Çeşmesi, Mehmet Ağa ve Hacı İbrahim Çeşmesi, Hz. Hamdullah El-Ensari Türbesi, Hz. Ebu Şeybe El-Hudri Türbesi, Toklu Dede Haziresi, Hz. Ka’b Türbesi ve Süleyman Paşa Su Terazisi.”

Tekrar sur içine girerek ivaz Efendi Camiinin alt kısmından Dervişzade sokağından yokuş yukarı çıkmaya başladık. Yokuşun alt kısmında sağımızda iki katlı ahşap görünümlü yapı bir il derneği tarafından kullanılıyor. Yokuşun sonuna doğru solda Ahmed Emir Buhari Mescidine ait küçük bir avlu kapı bulunuyor. Buradan girmek için hamle yaptık, lakin kilitli olduğu için giremedik. Avlu duvarının köşesine kadar ilerleyerek ana kapıya yönlendik. Ana kapıda güvenlikten izin alarak mescide girdik. Mescid aynı isimle anılan Emir Buhari Tekkesiyle aynı avlu içerisinde bulunuyor. Mescid ve Tekke hakim bir tepede. Bakımlı bir bahçesi bulunuyor. Mescid girişinin hemen sağında mescid duvarına yaslı abdest almak 3 adet çeşmesi olan için şadırvan yapılmış. Mescid ile Tekke arasında birçok kabrin bulunduğu hazire yer alıyor. Mescidin içi oldukça sade. Güzel ve temiz. Mihrap kısmında Kur’an öğretildiği için o bölümden fotoğraf çekemedim. Öğlen namazımızı burada eda ederek bugünkü gezimize son verdik. (14:14)

Not: Dönüş güzergahımızda İvaz Efendi Caminin yanından geçerken bu saatte de açıktır diyerek avlu kapısına elimizi attığımızda kapının kilitli olduğunu gördüğümde çok sinirlendim. Böylesine bir caminin saat 14’te avlu kapısının dahi kapalı olması bizi ziyadesiyle üzdü. Korkuluk demirlerinden yukarı tırmanıp en azından avluyu gezeyim diyerek hamle yaptım. Ancak eşim bunun uygun olmayacağını ifade ederek engel oldu. Bir apartmanda camdan bakan teyzemize caminin neden kapalı olduğunu, sordum. O da kendince cevap verdi. Fatih Müftülüğüne durumu yazmak istesem de sonra günlük koşuşturma içerisinde unuttuk yazmayı. Ancak cami imamı kardeşim adına üzüldüğümüzü ifade edelim. Yazık. Camii imamının misyonu ufku çok önemli. Tarihi yarımada da öyle camiler gördük ki, caminin her yanı jiletli tellerle çevrelenmiş. Öğlen namazı vakti girmeden cami açılmıyor. Öyle camilerde gördük ki sabah saatlerinden itibaren cıvıl cıvıl. Bir hareketlilik var. Bu cami de hayat olduğunu anlıyorsunuz. Böyle imamlarda var. Öğlen namazını kıldırır kıldırmaz avlu kapısını dahi kapatan imamlarda var. Rabbim gayretli imamlarımızın sayısını artırsın.

EK: 27 Kasım 2023 (-AYVANSARAY MAHALLESİ, SURÜSTÜ MAHALLESİ)

EĞRİKAPI MAKSEMİ (Eğrikapı Surdışı)
(Eğrikapı Kırk Çeşme Suları Maksemi Savaklar Çeşmesi)
-KASTURYA SİNAGOGU (Ek Bina)
HACI İLYAS -YATAĞAN- CAMİİ
—SADAKA TAŞI (HACI İLYAS -YATAĞAN- CAMİİ AVLUSU)
YATAĞAN ÇEŞMESİ
TOPÇUBAŞI HACI İLYAS -YATAĞAN DEDE- KABRİ

Bugün Ayvansaray bölgesinde eksik kalan küçük bir bölgeyi gezmek için eşimle birlikte Eğrikapı istikametine doğru yol alıyoruz. Daha önce bu bölgeyi gezmiştik. Surun dışı Eyüp Sultan ilçe sınırlarında kalıyor. Dönmeden sağdaki çeşme bir önceki gezimizde de dikkatimizi çekmişti. Eğrikapı dışında aracımızı sağa park ederek çeşmeyi fotoğraflamak üzere iniyorum. Bütünlük bozulmasın diye bu kısmı yazıya ekliyorum. Görünüşte çeşme olan bu yapı araştırdığımızda bir maksem olduğunu öğreniyoruz. Eğrikapı Maksemi. Bu makseme, İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı isimli eserde Eğrikapı Kırk Çeşme Suları Maksemi Savaklar Çeşmesi ismi ve adres olarak ta Ayvansaray-Fatih verilmiş. Kitapta verilen bilgiler göre: “Yüksekçe bir duvar üzerinde, kilit taşında bir rozet bulunan geniş yuvarlak kemerli bir niş görülmektedir. Kemerin iki yanına birer dilimli kabara yerleştirilmiştir. Nişin içerisindeki ayna taşı, dört köşesinde birer rozet bulunan bir çerçeve içerisine alınmıştır…”(İBB-İSKİ-İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:3 S: 148) Maksem; -bir başka deyişle maksim veya maslak- “Şehre gelen suları şehir içindeki çeşme ve binalara dağıtmak için, su miktarını belirleyen lülelerden savak denilen dağıtım teknelerine akıtan düzeneğe sahip, üstü kubbe veya tonoz ile örtülü bir binadan oluşan su hazneleridir.” (İBB-İSKİ-İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:1 S: 55) Sözlükte ise kısaca, “Toplanan suların belirli ölçülere göre şehre taksim edildiği yer, su taksim yeri, maslak” anlamına geliyor (Kubbealtı lügati). Maksemin caddeye bakan cephesinde çeşme yer alıyor. Çeşmeye ait herhangi bir kitabe bulunmuyor. Ayna taşı üzerinde kabartma perde motifi bulunuyor. Eğrikapı Maksemini fotoğrafladıktan sonra Eğrikapıdan sur içerisine giriyoruz. Tekfur Sarayının yakınında bulunan boş araziye aracımızı park ettikten sonra gezimize başlıyoruz.

Daha önceki gezimizin bitim noktasında bulunan Hatice Sultan Camii (Adile Şah Kadın Camii) önündeyiz. Daha önce iç kısmını görmüştük. Yine de cami avlusunda hızlıca çevreye bakıp eksik bir nokta kalmış mı diye baktıktan sonra Sulu Sokaktan sağa döndükten sonra Mumhane Caddesi ve Hoca Çakır Caddesi köşesinde bulunan daha önce fotoğrafladığımız harabe haline gelmiş Kasturya Sinagoguna geliyoruz. Bu kez harabe Sinagog’un karşısında sinagogun bir parçası olan ek binayı fotoğraflıyoruz. Sinagogdan geriye sadece arazisinin etrafını çevreleyen avlu duvarları ve kapısı kalmış. Avlu duvarının bazı bölümleri çökmüş, açıklık sac ile kapatılmış. Sacın aralığından içerisini fotoğraflıyoruz. İçerisi atık ve çöple dolmuş. Kasturya Sinagogu ve ek binayı fotoğrafladıktan sonra geriye dönüp bu kez Hatice Sultan Camiinin alt sokağından -Mumhane Caddesi- ilerliyoruz. Hatice Sultan Camii (Adile Şah Camii) boyunca yüksekse istinat duvarı bulunuyor. Sanki istinat duvarı farklı bir yapıya aitmiş gibi duruyor. Araştırmak üzere ilerliyoruz. Sol tarafımızda boş arazi ve yine yıkık dökük avlu duvarı görüyoruz.

Mumhane Caddesinin başlangıcına kadar yürüyoruz. Sol tarafımızda korumaya alınmış bir duvar parçası görüyoruz. Cadde bitiminde çatallaşıyor. Biz sol taraftan Eğrikapı Caddesine dönüyoruz. Biraz ilerledikten sonra karşımızda önceki haftalarda fotoğrafladığımız kiliseyi görüyoruz. Daha fazla ilerlemeden sağa Dervişzade Sokağına U dönüşü yapar gibi giriyoruz. Dervişzade Sokakta biraz ilerledikten sonra sokak sağa sonra sola doğru kıvrılarak devam ediyor. Sokaklar oldukça dar. Sola doğru kıvrım yerinde merdivenle diğer sokağa bağlantı kurulmuş. Dervişzade Sokağı Ivaz Efendi Çeşmesi ve Camiine kadar uzanıyor. Ivaz Efendi Çeşmesinden sağa dönerek Mahkeme Külhanı Sokağında ilerliyoruz. Sağa Çetik Pabucu Sokağına dönerek yola devam ediyoruz. Uzunca bir süre kıvrımlı bazen yokuş yukarı ilerledikten sonra Sakalar Yokuşu Sokağından doğru oldukça dar sokaktan aşağı iniyoruz. Sokağın sonuna doğru yol sağa devam ederken, sola doğru Ebe Sokağı döndüğümüzde karşımıza Hacı İlyas -Yatağan- Camii çıkıyor. Kırmızı tuğladan kemerli avlu kapısından girdiğimizde küçük şirin bir avlu bizleri karşılıyor. Avlusunda oldukça yaşlı bir çınar ağacı yıllara şahidlik etmiş heybetiyle yerini almış. Cami duvarında asılı olan mermer tabelada cami hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Fatih’in Topçubaşısı Ni’me’l Ceyşten Hacı İlyas Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kanuni devrinde Yatağani Dede adlı zat bu civarda oturduğu ve Yatağan çeşmesinin yapılmasını sağladığı için “Yatağan Camii” ismiyle de anılır. Eser bozulmadan ve aslından hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar gelmiştir. Kare planlı, ahşap çatılı caminin duvarları iki sıra tuğla bir sıra kesme taşla örülmüştür. Sonradan eklenmiş ahşap iki katlı son cemaat yeri vardır. Caminin en kıymetli unsurları Fatih devrinden kalma ahşap işleridir. Bünyesinde geç dönemde bir tekke faaliyet göstermiştir. Yatağan çeşmesinden, civarındaki mektep ve camiinin şadırvanından eser kalmamıştır. Cami 1900-1901’de tamir görmüş, ahşap tavanı 1975 de tamir edilmiştir.” Fatih Belediyesi panosunda, mermer tabeladan farklı olarak, “caminin minberini Kazancı Hacı İlyas Çelebi 1007 / 1598 koydurmuştur. Yatağan Dede’nin meczup olduğu ayrıntısı verilmiş.” Caminin içerisi sade. Avlu da muhtemel bir kısmı kırılmış sadaka taşı olduğunu öğrendiğimiz yuvarlak silindir bir taş bulunuyor. Bu kez cami avlusunun diğer kapısından Yatağan Hamamı Sokağına çıkıyoruz. Ancak tekrar avluya girerek ilk girdiğimiz avlu kapısından Ebe Sokağına çıkış yapıyoruz. Cami solumuzda devam ettiğimizde Sakalar Yokuşu Sokakta karşımıza yeni restore edilmiş Yatağan Çeşmesini görüyoruz. İki katlı bir apartmana sırtını dayamış çeşme mimari olarak 16 veya 17.yüzyıl mimarisine benziyor. Çeşmenin kitabesi 3 satır, 2 sütun kitabesi bulunuyor. Teknesi sağlam olan çeşmenin musluk takılı. Yatağan Camii etrafında dönüyoruz. Yatağan Hamamı Sokağına girdiğimizde cami solumuzda kalmış oluyor. Hacı İlyas Yatağan Camii avlusunda hafiften sokağa taşmış Topçubaşı Hacı İlyas -Yatağan Dede- Kabrini görüyoruz. Mezarlığın kapısı kapalı. Kabrin etrafı demir korkuluklu pencerelerden içerisini fotoğraflıyoruz. Duvarda iki ayrı kitabe yer alıyor. Pencerenin hemen üzerinde olan kitabe 3 kısa satırdan oluşuyor. Diğeri biraz daha üst kısımda daha uzun 5 satırlık bir kitabe. Kitabenin sol alt kısmında 1318 tarihi yer alıyor. Pencereden gördüğümüz manzara da kabrin bakımsız olduğu ve odun parçaları ile dolu olduğu görülüyor. Üzücü bir durum. Üçüncü bir kitabe – latinize Türkçe- mermer tabeladan şu bilgilere ulaşıyoruz: ” Fatih Sultan Mehmed’in Topçubaşısı Hacı İlyas tarafından mescid olarak yapılmış (1453-1481 mescide adını vermiş Yatağan Dede Kanuni devrinde 1520-1566 be çevrede yaşamış caminin bahçesinde görülmüştür. Hacı İlyas Çelebi H.1007/1598-99 ‘te ikinci bir minber ekleyerek yapıyı camiye dönüştürmüştür.”

HOCA ALİ CAMİİ
HOCA ALİ BABA KABRİ
-ULUBATLI HASAN İLKOKULU
AYVANSARAY BAHÇE

Yatağan Cami solumuzda kalacak şekilde ilerliyoruz. Şamdancıbaşı Sokakta ilerleyerek sokağın en uç kısmındaki Hoca Ali Camiine ulaşıyoruz. (Google Earthtaki görüntülerde birkaç ay öncesine kadar caminin sağ tarafında Molla Şakir Sokağı olduğu, sokakta ilerlediğinde cami etrafında bir çok -genelde tek katlı- yapıların bulunduğu görülüyor. Fatih Belediyesi çok güzel bir çalışmaya imza atarak caminin bu bölümündeki yapılar yerine Ayvansaray Bahçeyi projelendirmiş ve hayata geçirmiş.) Cami küçük güzel bir cami. 4-5 basamakla cami kapısına ulaşılıyor. Caminin ön kısmında bahçesi bulunmuyor. Sadece Ayvansaray Bahçeye doğru uzanan yüksek demir korkulukla çevrili bahçesi bulunuyor. Hem cami hem de yandaki bahçe kapısı kapalı. Cami giriş cephesindeki mermer tabelada bazı yazıların boyası silinmiş. Ancak yine de okunuyor: “Hoca Ali Çelebi tarafından kendi adına yaptırılan caminin minberini II. Selim koydurmuştur. Bu sebeple XVI. yüzyılda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Uzun zaman harab vaziyette kalan cami 1964 yılında hayır sahiplerince ihya edilmiştir. Kâgir ahşap çatılı, fevkani caminin banisi hazirede medfundur.” Caminin şadırvanı ve imam evini de içine alan küçük avluda tarihi herhangi bir özelliği olmayan tek başına mermer bir kabir görüyoruz. Başka hazire var mıdır bilmiyorum? Mezar taşında latinize Türkçe ile Hoca Ali Babanın kabri yazısı ve 1568 tarihini okuyoruz. Caminin arka kısmında uzaktan çocuk oyun gurubu göze çarpıyor. Henüz Ayvansaray Bahçeden haberdar değiliz. Camiyi sağımıza alarak yokuş aşağı ilerleyip caminin arka tarafına doğru ilerliyoruz. Dar sokakta U dönüşü yaptıktan sonra Çınçınlı Çeşme Sokağından yokuş yukarı çıkıyoruz. Solumuzda Ulubatlı Hasan ilkokulu bulunuyor. Okulun önünde sağa doğru Çınçın Çeşme Sokağında Fatih Belediyesine ait Ayvansaray Bahçeye ulaşıyoruz. Merakla bahçeden içeri giriyoruz. Bir gurup öğrenci eğitim almış toplu fotoğraf çekilmek üzere toplanıyor neşeyle. Girişteki yönlendirme levhasında Meyve Bahçesi Piknik Alanı, Atölye, Tarlalar Sera, Kümesler yazısını okuyoruz. Bahçe çeşitli bitkiler için bölümlere ayrılmış. Her bir bölümde bir okul ismi yazıyor. Bahçelerin etrafında çok sayıda üzeri kapalı piknik masaları bulunuyor. Bahçede bulunan görevli arkadaş hakkında mekanın kullanımı hakkında bilgi alıyoruz. Bahçeye piknik için gelinebiliyormuş. Uygulama üzerinden randevu almak gerekiyor. Öğrenci gurupları da yine randevu alınarak geliniyor. Çocuklara küçük saksılar da ektikleri çiçekler hediye ediliyor. Bahçenin aynı zamanda haliç manzaralı olduğunu da ekleyelim. Randevulu gelenler için semaver de çay ikramı da yapılıyor. Bahçe içerisinde bir çok bilgilendirici tabelalar bulunuyor. En temelden başlayarak tarım nedir? Bitki nedir gibi başlığı altında kısa kısa bilgiler verilmiş. Zeytin ağaçları dikkatimizi özellikle çekiyor. Uygulamadan mekan hakkında bilgi edinirken bir takım atölyelerin ve etkinliklerin yapıldığını okuyoruz. Bunlar arasında en ilgi çekicisi menemen etkinliği. Atölyeler arasında çocuklara arıcılık, bahçıvanlık, anne-çocuk salata Atölyeleri yer alıyor. İklime göre etkinlik türleri ve çeşitliliği artıyor. Camiye doğru olan bölümde tavuk kümesleri yer alıyor. Caminin ön kısmında iken gördüğümüz salıncak ve oyun gurubu Ayvansaray Bahçeye ait.

MOLLA AŞKI PARKI
-MACARLAR YOKUŞU FENERLİ ODA
SAHABE-İ KİRAMDAN HASAN VE HÜSEYİN KABRİ
HOCA KASIM GÜNANİ CAMİİ
SAHABE-İ KİRAMDAN HAZRETİ HALİDİN SAKASI
CAFER İBNİ ABDULLAH KABRİ

-ŞEHİT TOLGA ECEBALIN KIZ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ

Ayvansaray Bahçeden çıkıp, Çınçınlı Çeşme Sokakta ilerliyoruz. Ayvansaray Bahçenin karşısında yeşili az da olsa bir Molla Aşkı Parkı bizi karşılıyor. Molla Aşkı yazısını okuduğumuzda aklımıza aynı adlı cami ve yanında bulunan kafe geliyor. Parkta üzeri açık bir kaç piknik masası ve çocuk oyun gurupları yer alıyor. Parkın etrafındaki Demirci Kuyusu Sokağa giriş yapıyoruz. Sunullah Efendi Sokak, hemen sonrasında Molla Aşkı Cami ve Molla Aşkı Teras Kafeye doğru devam eden Yatağan Sokak. Karşımızda Molla Aşkı Teras Kafenin bahçesi içerisinde kalan harabe yapı dikkatimizi çekiyor. Araştırdığımızda buranın Macar Yokuşu Fenerli Oda olduğunu öğreniyoruz. Fenerli Oda formatına bir kaç mahallede daha rastlamıştık. Nişanca, Katip Kasım bölgesini gezerken Fenerli Oda’ya işaret etmiştik. 18. yüzyıldan sonra gayrimüslimlerin iki katlı olarak inşa ettikleri mimari yapılara Fener Evleri dendiğini öğreniyoruz. (İlginç konunun ayrıntısı için tıklayınız).

Molla Aşkı camii önünden Paşa Hamamı Caddesinde ilerliyoruz. Caddenin başına doğru epeyce mesafe katetikten sonra sağ tarafımızda merdivenle çıkılan sokak dikkatimizi çekiyor. Merdivenli Kahve Sokağı. Merdivene tırmanmadan caddede yürüyüşümüze devam ediyoruz. Bu kez solumuzdaki Hasan Hüseyin Yokuşunda duruyoruz. Aşağıya merdivenle iniliyor. Yokuş aşağı baktığımızda aşağıda yeni restore edilmiş yapı görüyoruz. Aşağı doğru iniyoruz. Sahabe-i Kiramdan Hasan ve Hüseyin Kabri ile karşılaşıyoruz. Kabir genişçe bir bahçe içerisinde bulunuyor. Avlu kapısı kapalı. Demir korkuluklu pencerelerden içerisini fotoğraflıyoruz. Merdiveni bitiminde Hoca Kasım Günani Camii müştemilatı olan Kuran Kursu tabelası gözüküyor. Son basamağı bitirdiğimizde Sultan Çeşmesi Sokağına adımımız atmış oluyoruz. Cami avlusuna girmeden öncelikle cami etrafını dolanıyoruz. Caminin giriş kapısı sokağa açılıyor. Kapı kapalı idi. Normalde bu kapımı aktif kullanılıyor bilemiyoruz. Cami kapısı ahşaptan ve üzerinde siyah zemin üzerinde kitabe bulunuyor. Kitabenin orta kısmında tuğra yer alıyor. Tuğranın her iki yanında 5’er satırlık kitabe yer alıyor. Sol tarafımızdaki metnin altında 1251 tarihi dikkatimizi çekiyor. Kapı ve kitabenin bakımdan geçmesi gerekiyor. Kapının solunda mermer tabelada cami hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Fatih devri alimlerinden ve Ni’me’l Ceyşten Ebu Eyyub el-Ensari’nin hizmetinde bulunan Hasan ve Hüseyin isimli iki zatın burada şehid edildiği rivayeti sebebiyle “Hasan Hüseyin Mescidi” olarak ta bilinir. “Meydancık Camii” ismiyle de anılan eser, tamir kitabesine göre 1835’te II. Mahmud zamanında ihya edilmiştir. Fevkani ve ahşap kaplamalı caminin çatısı da ahşaptır. İçerde duvarlar tamamen kalem işleriyle süslüdür. 1970 yılında caminin ahşap kaplaması Vakıflar İdaresi gözetiminde yenilenmiştir. Caminin ön kısmında Ebu Eyyub el-Ensari’nin sakası, ashabı kiramdan Cafer b. Abdullah el-Ensari’nin türbesi vardır.” Caminin alt katı taştan, üst kısmı ahşaptan görünümlü, tam köşe de yer alıyor. Fotoğraflamayı tamamladıktan sonra avluya giriyoruz. Avluda şadırvan ve tek başına bakımsız bir kabir görüyoruz. Kabrin yanında Sahabe-i Kiramdan Hazreti Halidin sakası Cafer İbni Abdullah el-Ensari Radiyallahu anhü yazılı tabelayı okuyoruz.

SAHABE-İ KİRAMDAN HÜSAM İBNİ ABDULLAH KABRİ
FATİH BELEDİYESİ AYVANSARAY SPOR MERKEZİ
SULTAN ÇEŞMESİ
DRAMAN PARKI
BOĞDAN SARAYI ŞAPELİ

Hoca Kasım Günani Caminin avlusundan diğer sokağa Şehit Tolga Ecebalın Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin bulunduğu sokağa Yörük Sokağa geçiş yapıyoruz. Yörük Sokakta biraz ilerledikten sonra sağa yokuş yukarı çıkan Helvacı Hasan Sokağına giriyoruz. Yokuşu çıktığımızda Selma Tomruk Caddesine ulaşıyoruz. Caddeye çıktığımız noktanın tam karşısındaki merdivenlere gözümüz takılıyor. İki katlı evin bahçesinden görülen Sahabe-i Kiramdan Hüsam ibni Abdullah Kabri yazısını görüyoruz. Ancak kabir sokaktan görülmüyor. Bahçeye girip basamakları çıktıkça düz bir alan ve duvara yaslı kitabe ve bir kabir dikkati çekiyor. Kitabe 4 satırdan oluşuyor. Hüsam İbni Abdullah Kabri ise solumuzda bulunan etrafı çevrili, büyük çınar ağacının altındadır. Kabirden geriye sadece sembolik iki küçük sütun şeklinde taşı kalmış. Tekrar merdivenleri inerek Selma Tomruk Caddesine çıkıyoruz. Bulunduğumuz nokta caddesinin sonu. Cadde çatallaşıyor. Çatalın sağında Sultan Çeşmesi sokağı devam ediyor. Sokağın köşesinde Fatih Belediyesi Ayvansaray Spor Merkezi yer alıyor. Sağımıza Spor Merkezini alarak ilerlediğimizde sol tarafımızda Fatih Belediyesi tarafından yeni restore edilmiş Sultan Çeşmesini görüyoruz. Çeşme iki gözlü, sivri kemerli klasik dönem mimari özelliklerini taşıyor. Yapım tarihi hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Mimarisine bakılarak 1550 -1650 tarihleri arasında inşa edildiği söylenebilir. Çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Günün son fotoğrafını Draman Caddesi üzerinde geçmişteki görüntülerden anladığım kadarıyla istimlak edilerek 5 dönüme yakın yeşil alan park elde edilmiş (yada otopark alanı zaten devletindi). Draman Parkı. Draman Parkı bölgeyi rahatlatmış. Park içerisinde üstü kapalı piknik masaları, çocuk oyun gurupları bulunuyor. Bu kez havuz yapılmamış. Fatihteki parkların çoğunda havuz bulunmaktaydı. Parkın içerisinde etrafı çevrilmiş kalıntı dikkatimizi çekiyor. Sonradan araştırmalarımıza göre bu kalıntı Boğdan Sarayı Şapeli imiş. Yani İstanbul’da Boğdan voyvodalarının veya onların temsilcilerinin oturdukları saray. Boğdan Sarayı ibadethânesinin 1877’de çizilmiş bir gravürü İslam Ansiklopedisinde yer alıyor. 150 yıl önce yapının en azından bir kısmı ayakta imiş (Ayrıntılı bilgi için bakınız). Aracı park ettiğimiz noktaya doğru giderken daha önce fotoğrafladığım bazı yerin fotoğrafını çekerek gezimizi tamamlıyoruz. En son Tekfur Sarayının önünde bulunan Tekfur Sarayı Parkını fotoğraflıyorum.

https://www.fatih.bel.tr/tr/main/news/draman-parki-hizmete-acildi/3717

https://islamansiklopedisi.org.tr/bogdan-sarayi

https://www.trthaber.com/haber/turkiye/700-yillik-sapelin-lastik-deposu-olarak-kullanildigi-ortaya-cikti-536559.html

18 Haziran 2024 Salı (EKSİK CAMİLERİN TAMAMLANMASI)

-TARİHİ HARABE
İSMET EFENDİ TEKKESİ
İSMET EFENDİ TEKKESİ MESCİDİ
(Mustafa İsmet Efendi Camii)
İSMET EFENDİ TEKKESİ HAZİRESİ
CAFER SUBAŞI CAMİİ
(Camcı Mescidi)
CAMCI ÇEŞMESİ

Bugün 18 Haziran 2024 Salı. Kurban Bayramının 3.günü. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Camilerimizi ziyaret ederken çevresindeki görmediğimiz diğer tarihi unsurları da eklemeyi unutmuyoruz. Bugün gördüğümüz camileri 4 gezi güzergahına ekledik.

Balatta Mercimek Sokakta yokuş aşağı inmekteyiz. Solumuzda restorasyon çalışması biten İsmet Efendi Tekkesinin kale duvarı gibi yüksekçe avlu duvarı sokak boyunca uzanıyor. Sokağın bitiminde sağ yanımızda köşede tarihi harabe dikkat çekiyor (Mercimek Sk-Karadavut Sk köşesi). Araştırmalarımızda bu harabenin neye ait olduğuna dair ipucu bulamadım. Mercimek sokaktan sola dönerek İsmet Efendi Tekkesi avlu duvarı boyunca ilerliyoruz. Yukarıda İsmet Efendi Tekkesi hakkında bilgi verilmişti. Hüsn-i Hat dersimizden birini henüz resmi açılışı yapılmadan önce bu mekanda yapmıştık. Tekkeyi gezmiştik. Tekkedeki hüsn-i hat örneklerini hocamızdan dinlemiş, bahçesinde oturmuştuk. Bu bahçede kimler gelip kimler geçmiş hocamızdan dinlemiştik. İsmet Efendi Tekkesinin halka açık girişi Tevkii Cafer Caminin tam karşısından yapılıyor. Bizde tekke içerisinde bulunan Mustafa İsmet Efendi Camiyi görmek üzere giriyoruz. Kısa bir minaresi ile küçük güzel bir cami. Caminin etrafında hazire bulunuyor. Tekke bahçesindeki camiyi içten ve dıştan fotoğraflayarak çıkıyoruz. İç kısımlarına, geniş bahçesine uğramıyoruz. Rotamızı Cafer Subaşı Camiine çeviriyoruz. Mesnevihane Sokaktan yokuş aşağı, sonra sola dönerek yine yokuş aşağı Camcı Çeşmesi Yokuşu Sokağında ilerliyoruz. Sağımızda yeni restore edilmiş Camcı Çeşmesi, solumuzda ise Cafer Subaşı Camii bulunuyor. Avlu girişi yanında cami duvarında mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Subaşı Cafer Ağa’nın yaptırdığı mescidin inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Karşısındaki Camcı Çeşmesinden dolayı “Camcı Mescidi” adıyla anılan cami 1941’de tamamen yanmış ve 1955 yılında cemaat tarafından tekrar inşa edilerek ibadete açılmıştır.” Öğlen namazını cemaatle bu camide eda ediyoruz. Küçük bir camii. Cemaat çıktıktan sonra cami içerisini fotoğraflıyoruz. Caminin küçük bir avlusu bulunuyor. Avludan kahverenkli devasa okul Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi yakından gözüküyor. Namazı kıldıktan sonra camcı çeşmesini fotoğraflıyoruz. Çeşme, yeni restore edilmiş. Çeşmenin herhangi bir kitabesi bulunmuyor. 15.veya 16 yüzyıl çeşme mimarisini andırıyor. Tarihi çeşmelerin restore edilerek hayatın bir parçası olarak hizmet vermesi çok güzel bir faaliyet. Vatandaşlarımız duyarlılık gösterip, çeşme üzerine yazı yazmaz iseler restorasyon sonrası uzun yıllar sağlam kalacaktır.

EK: 7 Temmuz 2024 – Pazar EKSİK KALAN CAMİLERİ TAMAMLIYORUZ

-PANAGİA PARAMYTHİA KİLİSESİ
(Panayia Vlahsaray Rum Ortodoks Kilisesi)
-TARIK US ORTAOKULU
-MERYEM ANA RUM ORTODOKS KİLİSESİ

Bugün yine eksik kalan camilerimizi tamamlamak üzere yola çıktık. Nişanca bölgesindeki Havuzlu Mescid, Vefa bölgesindeki Hoca Gıyaseddin Camii ve Sarı Beyazıt Cami ve Ali Kuşcu bölgesinde Pirinçci Sinan Ağa Camii, Ayvansaray Mahallesindeki (Atikali-Dervişali gezi güzergahına ekledik) Hammami Muhyiddin Camii, Çarşamba gezi güzergahına ekleyeceğimiz Katip Muslihiddin Camiiyi gördükten sonra Balatta yolculuğumuza devam ediyoruz. Aracı park ettiğim Draman Parkı yakınına doğru ilerliyoruz. Kazancı Selim Sokak başına kadar ilerliyoruz. Tam karşıda harabe halinde kilise kalıntısını görüyoruz. Kazancı Selim Sokağından sola Çimen Sokağa dönerek Kiliseyi sağımıza alarak ilerliyoruz. Araştırdığımız kadarıyla Panagia Paramythia Kilisesi restorasyon programına alınmış. Kilise, Panayia Vlahsaray Rum Ortodoks Kilisesi olarak ta biliniyor. Duvar kalıntısındaki haç işareti olmasa Kilise olduğu ilk bakışta anlaşılmayabilir. Kilisenin avlu duvarı sokak boyunca uzuyor. Geniş bir alana sahip. Çimen Sokak ile Alay Sokak köşesinde Tarık Us Ortaokulu yer alıyor. Sağımızda Kilise avlu duvarı olduğu halde devam ediyoruz. Çimen Sokak bitinceye dek. Çimen Sokak bitiminde sağa Balat’ın hareketli caddelerinden Vodina Caddesine dönüyoruz. Yine sağ tarafımızda kilisenin avlu duvarı boyunca yürümeye devam ediyoruz. Sağ yanımızda biri yüksekçe iki avlu kapısı yer alıyor. Avlu bitiminde kiliseye ait 2 katlı sıbyan mektebine benzeyen mimari de bir yapı görüyoruz. Yapının alt katında genişçe bir kemerle koridor görüyoruz. Etrafı sac ile kapatılmış. Google Earth tan gördüğüm kadarıyla bahçesi oldukça geniş olan bu komplekste Metroroloji Kilisesi, Metroloji Çeşmesi, Metroloji Sarnıcı yer alıyor. Sancaktar Yokuşu ve Akçin Sokağının ortasında yer alan fotoğraflarda çokca yer alan yuvarlak silindirimsi yapının kaldırıma yakın kısmındaki basamak gibi kullanılan motifli taş nedense fotoğraf karemize takıldı. Çeşmeye benzetsem de oraya konmuş kalıntı da olabilir. Renkli Merdivenden yokuş yukarı zorlansak da çıkıyoruz. Biraz ileri de kırmızı kiremit renkli Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesini görüyoruz. Daha önce Balat gezimizde bir türlü görememiş etrafında dönüp durmuştuk. Bölgede eksik kalan cami işaretlemişim. Ancak bir türlü bulamadık. Yanlış adres. Gezmiş olduk. Fethiye Ortaokulu ve Camii bölgesine doğru yol alırken dönemin mimarisini yansıtan evler dikkat çekiyor. Geniş, kemerli yüksekçe girişi olan apartmanlar güzel gözüküyor. Tevkii Cafer Caminin Haziresini daha önce fotoğraflamamıştım. Gelmişken hazireyi de fotoğraflıyorum. Sonunda Draman Parkına tekrar geliyorum. Düğüne yetişmem lazım. Aceleyle markete girip atıştırmalık bir şeyler alıp parkta yiyoruz.

BAZI SOKAK İSİMLERİ

GEZİ GÜZERGAHI-1: -FENER RUM ORTODOKS PATRİKHANESİ, -AYA YORGİ KİLİSESİ, -DR. SADIK AHMET CADDESİ, -VODİNA CADDESİ, -HZ. HÜSEYİN SADIK (r.a) KABRİ, -TAHTA MİNARE CAMİİ, -AHRİDA SİNAGOGU, -HACI İSA CAMİİ, -HACI İSA CAMİİ ÇEŞMESİ -KASIM GÜNANİ PARKI -KASIM GÜNANİ SEMT KONAĞI, -SAHABEİ KİRAMDAN ABDULLAH EL-ENSARİ R.A, -ODUN YARICIZADE CAMİİ, -MAHMUT CELALETTİN ÖKTEN PARKI, -SEMT KONAĞI, –FERRUH KETHÜDA CAMİİ, -FERRUH KETHÜDA ÇEŞMESİ -YUSUF SECAATTİN AMBARİ CAMİİ, -YUSUF SECAATTİN AMBARİ CAMİİ ÇEŞMESİ, -HAFİZE HANIM ÇEŞMESİ, -İBB PARKI, -STEVİ STEFAN BULGAR KİLİSESİ, -SANAT MERKEZİ CAMHANE, -KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ VE BİLGİ MERKEZİ VAKFI, -ALİ YAZICI CAMİİ, -DİMİTRİ CANTEMİR MÜZESİ, -FENER RUM ORTAOKULU VE LİSESİ, -TEVKİİ CAFER MEKTEBİ SOKAĞI ÇEŞMESİ, -FENER YOAKİMİON RUM KIZ LİSESİ -MESNEVİHANE CAMİİ, -TEVKİİ CAFER CAMİİ, -İSMET EFENDİ TEKKESİ
GEZİ GÜZERGAHI-2 EK: 22 Şubat 2023 Çarşamba) -EĞRİKAPI, -HZ. ŞU’BE KABRİ, -AVCI BAŞI MEHMED BEY KABRİ, -AVCI BEY CAMİİ, -EĞRİKAPI ÇEŞMESİ (Restore bekliyor), -KESİKBAŞ VE DERVİŞ MOLLA MUHAMMED TÜRBESİ, -HZ. HACETİ HAFİR R.A. KABRİ, -HZ. ABDUSSADIK AMİR İBN-İ SAME, -EĞRİKAPI KABRİSTANI, -PANAYİA SUDA KİLİSESİ, -MİMAR HACI MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ (Restore bekliyor), -İVAZ EFENDİ MEYDAN ÇEŞMESİ (6 yüzlü) (Restore bekliyor), -KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ (Mimar Sinan), -KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ HAZİRESİ, -ANEMAS ZİNDANLARI (Restore ediliyor), -HANÇERLİ HAMAMI (Hançerli Sultan Hamamı) (Restore bekliyor), -EBUZER GIFARİ CAMİİ, -EBUZER GIFARİ CAMİİ SARNICI, -ÇINARLI ÇEŞME, -YUKARI SİNANAĞA ÇEŞMESİ (Restore bekliyor), -FATİH BELEDİYESİ AYVANSARAY OTOPARKI, -BALAT BALİNO RUM KİLİSESİ, -MAHKEMEALTI PARKI, -AŞAĞI SİNAN AĞA ÇEŞMESİ, -AYA DİMİTRİ KİLİSESİ, -TOPKAPI ÜNİVERSİTESİ, -ATİK MUSTAFA PAŞA CAMİİ (CABİR CAMİİ) (Kiliseden dönme) (Restore ediliyor – Vakıf), -HZ. CABİR TÜRBESİ (Restore ediliyor –Vakıf), -ŞATIR HASAN AĞA ÇEŞMESİ (Restore ediliyor), -BALAT HASTANESİ (Or-Ahayim hastanesi), -PANAYİA VLAHERNA AYAZMASI MERYEM ANA, -İSKENDER PAŞA ÇEŞMESİ (Restore ediliyor – İBB), -HZ. MUHAMMED EL-ENSARİ TÜRBESİ, -HATİCE SULTAN MEKTEBİ (Harabe), -HATİCE SULTAN ÇEŞMESİ (Etrafı çevreli, restore ediliyor?), -HALİÇ SURLARI, -AHMED EMİR BUHARİ MESCİDİ, -EMİR BUHARİ TEKKESİ
GEZİ GÜZERGAHI-3 EK: 27 Kasım 2023 Pazartesi): -EĞRİKAPI MAKSEMİ (Eğrikapı Surdışı), -KASTURYA SİNAGOGU EK BİNA, -HACI İLYAS -YATAĞAN- CAMİİ, -SADAKA TAŞI (HACI İLYAS -YATAĞAN- CAMİİ AVLUSU), -YATAĞAN ÇEŞMESİ, -TOPÇUBAŞI HACI İLYAS -YATAĞAN DEDE- KABRİ, -HOCA ALİ CAMİİ, -HOCA ALİ BABA KABRİ, -ULUBATLI HASAN İLKOKULU, -AYVANSARAY BAHÇE, -MOLLA AŞKİ PARKI, -MACARLAR YOKUŞU FENERLİ ODA, -SAHABE-İ KİRAMDAN HASAN VE HÜSEYİN KABRİ, -HOCA KASIM GÜNANİ CAMİİ, -SAHABE-İ KİRAMDAN HAZRETİ HALİDİN SAKASI CAFER İBNİ ABDULLAH KABRİ, -ŞEHİT TOLGA ECEBALIN KIZ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ, -FATİH BELEDİYESİ AYVANSARAY SPOR MERKEZİ, -SAHABE-İ KİRAMDAN HÜSAM İBNİ ABDULLAH KABRİ, -SULTAN ÇEŞMESİ, -DRAMAN PARKI, -BOĞDAN SARAYI ŞAPELİ
EK-4 18 Haziran 2024 Salı-TARİHİ HARABE, –İSMET EFENDİ TEKKESİ, –İSMET EFENDİ TEKKESİ MESCİDİ (Mustafa İsmet Efendi Camii), -İSMET EFENDİ TEKKESİ HAZİRESİ, –CAFER SUBAŞI CAMİİ (Camcı Mescidi), -CAMCI ÇEŞMESİ