10. DURAK:  AKSARAY – CERRAHPAŞA – HASEKİ SULTAN

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
10. DURAK
AKSARAY – CERRAHPAŞA – HASEKİ SULTAN
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
11 Aralık 2021 Cumartesi (9:41-14:21)
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
-AKSARAY, -CERRAHPAŞA,
-HASEKİ SULTAN
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR

Bugünkü gezimizi Aksaray olarak belirledik. Gezinin sonunda yazmam gereken ayrıcalıklı hususları yazının başında vermekte yarar var. İlk olarak şu ana kadar gezdiğim bölgelerdeki en yoğun ve birbirine yakın külliyeleri bu bölgede gördük. Dört adet külliye vardı. Ancak hepsi ya ilk kuruluşundan beri ya da sonradan içerisinden yol geçerek külliyeyi en az iki parçaya ayırmış. (Haseki, Bayrampaşa, Davutpaşa ve Cerrahpaşa). İkinci olarak bu bölgede kilise veya havra görmedik. Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığını anlıyoruz. Üçüncü olarak diğer bölgelere göre yeşil alan -park- bu bölgede yok gibi. Dördüncü olarak 3 büyük hastane bu bölge de. (Yürüyerek gezemediğimiz, ancak araçla geçtiğimiz Org. Abdurrahman Nazif Gürman ve Küçük Langa Caddelerinden Yenikapı’ya doğru uzan kıvrımlı yol ve bölge bavul ticaretinin yoğun olduğu bölgeler, yukarıda bahsettiğim bölge ile karıştırmamak gerekiyor)

CEVDETPAŞA ÇOCUK PARKI
NEVBAHAR MESCİDİ
(Ekmekçioğlu Mescidi – Minare Kalıntısı)

BİBERAĞA MEZARLIĞI
SU TERAZİSİ HASEKİ SULTAN

Bir önceki gezide Aksaray bölgesini gezmeyi planlamış ancak aşırı kalabalık olduğundan gerçekleştirememiştik. Şu an 4.kez aynı rotayı kullanıyoruz. Kızılelma Caddesinde sağda aracı park ettikten sonra, karşıya geçerek Cevdetpaşa Caddesi boyunca yürümeye başladık. Uzun bir yürüyüşten sonra sol tarafımda küçük bir çocuk oyun alanını görerek günün ilk fotoğrafını çekiyorum. Parkın adı Cevdet Paşa Çocuk Oyun Parkı. Parkın ortasında küçük bir tarihi kalıntının etrafı çevrilmiş korumaya alınmış. Uluslararası bir sempozyumda Biberağa Mezarlığı ve Mescid konu edilmiş (1). Bu kalıntı bulunan Nevbahar Mescidinin minaresine ait bir kalıntı imiş. İlk defa Fatih’in Ekmekçibaşısı Muhyeddin (Muhiddin) Efendi tarafından yaptırılan Ekmekçioğlu Mescidi, daha sonraları Haseki Hürrem Sultan’ın Nevbahar isimli hizmetlisinin ismiyle yeniden ayağa kaldırılmış. Ancak 1918 yılındaki büyük yangından sonra sadece parkın ortasında bulunan minarenin kalıntısı kalmış. Parkın diğer kapısından çıkarken uzaktan çokta belli olmayan parkın içerisindeki kabirleri görüyoruz. Burası Biberağa Mezarlığı. 2000 yılında yapılan araştırmalarda kabir taşlarından anlaşıldığı kadarıyla mezarlıkta medfun, Hz. Ömer neslinden Şeyh Mahfuz Efendi ve ailesi hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş. Mescidin ilk banisinin kabrinin de bu mezarlıkta bulunduğunu öğreniyoruz. Muhyiddin Efendi’nin mezar taşında 920 tarihi görülüyor. Mezarlığın bitişiğinde Şehit Polis Memuru Ahmet Şakir Gülgöner adına çeşme yaptırılmış. Donuk, sönük mermerden yapılmış bir çeşme. Mevcut çeşmenin ilk hali 17.yüzyılda inşa edilmiş ve bazı kaynaklarda ismi Paşa Kethüdası Ali Ağa Çeşmesi olarak isimlendirilmiş. Daha sonra mevcut tarihi çeşme tümden yıkılarak yeni kimliksiz çeşme yapılmış. Tarihi çeşme aslına uygun olarak yeniden inşa edilse idi ne güzel olurdu. Çeşmenin ismi gerekirse yine polis memurumuz ismi olsun fark etmezdi. Mezarlık etrafı çevrelense ve mescid ayağa kaldırılsa ne iyi olurdu.

Parkın tam karşısında Tevfik Fikret Sokağında sadece bir kolonu kalmış muhtemelen bir su terazisinin kalıntısı bulunuyor (Haseki Sultan Su Terazisi). Kalıntıyı hızlıca fotoğrafladıktan sonra tekrar caddeye çıkıyorum.

BAŞÇI MAHMUD CAMİİ
BAŞÇI HACI MAHMUT ÇEŞMESİ
Başçı Hacı Mahmut Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1218 / M.1803-1804
Kitabesi;
Ve sekâhum rabbuhum şarâben tahûrâ (el-İnsan / 21)
Başçı Hacı Mahmud Efendi ibni Sinan Çeşmesi

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:29.1.2022)

Cevdetpaşa caddesinde yolumuza devam ediyoruz. 100 metre kadar ilerledikten sonra bugünkü ilk camimiz caddenin sonunda köşede bulunan bir kaç basamak merdivenle avlusuna çıkılan Başçı Mahmud Camii. Caminin Kitabesinde: “Fatih’in başçıbaşısı, ni’me’l-ceyşten Sinanoğlu Mahmud tarafından XV. yüzyılda yaptırılmıştır. XVIII. yüzyıldan itibaren Gülşeni Tekkesi’nin tevhidhanesi olarak da kullanılan mescid 1918 yangınında harap olmuştur. 1986’da aynı adı taşıyan, eski yapıdan farklı bir cami inşa edilmiştir. Bir de çeşme çeşme yaptıran caminin banisi hazirede medfundur.” yazısını okuyoruz. Cami, tek kubbe üzerine kurulmuş, güzel bir camii. Alt katı Kur’an Kursu olarak kullanılıyor. Karşımızda Haseki Külliyesi görünüyor. Etrafı ferah görünüyor. Sırtımızı camiye verip karşıya külliyeye yüzümüzü döndüğümüzde karşımızda köşede yolun kenarında Başçı Hacı Mahmut Çeşmesini görüyoruz. (Cevdetpaşa caddesi – Kimyon Sokak kesişimi). Çeşme Meydan çeşmesi formatında 4 bir yanı açık, ancak tek yüzünde çeşme yer aldığı için diğer meydan çeşmelerinden ayrılıyor. Çeşmenin ön yüzü üç yüzlü. Çeşme ortama güzellik katmış. Çeşmenin musluğu bulunuyor. Üzerinde 1218 tarihli kitabe kitabede insan suresi 21.ayeti yer alıyor.

Haseki Külliyesi İmareti Kapısı üzerindeki Kitabe
(Ey hayırlı kapılar açan Allah’ım! Bizlere de hayırlı kapılar aç)
…………………………….
…… ki Sultan …kıldı bünyâd
Rebiü’l-ahir ayı ahirinde
Tamâm idi bulup hayrı ile hoş âd
Görüp fazl-ı ehli onu dedi tarih
“Ola dâ’im niamla matbah âbâd”
H. 947 Rebiü’l-ahir / M. 1540 Ağustos sonları

Haseki Hürrem Sultan Çeşmesi
“Rableri onlara tertemiz bir içecek içirir.”
Haseki Sultân’ın ihyâ etdi rûh-ı pâkini
Eyledi âfâkı sîr-âb-ı zülâl-ı iltifât
Zemzem-âsâ akdı ayn-ı çeşme-i âb-ı hayât
Hızr elinden âb-ı hayvân içdi cümle kâinât
H. 1180 / M. 1766-67

Her yeri lütuf suyuna kandırınca Haseki
Sultan’ın tertemiz ruhunu ihya etti.
Ölümsüzlük suyu çeşmesinin pınarı
Zemzem gibi aktı. Bütün kâinat Hz.
Hızır’ın elinden hayat suyu içti
Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:30.1.2022)
(Fatih Belediye Başkanlığı)
-HASEKİ KÜLLİYESİ (Mimar Sinan)
HASEKİ HÜRREM SULTAN ÇEŞMESİ

Haseki Külliyesi bugün Diyanet İşleri Başkanlığı burayı Eğitim Merkezi olarak kullanıyor. Tam ismi Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezi“Külliye, Cami, medrese, sıbyan mektebi, çeşme, imaret ve dârüşşifâdan meydana geliyor. Kanûnî Sultan Süleyman’ın ünlü hasekisi Hürrem Sultan (ö. 1558) adına Mimar Sinan’ın hassa başmimarı olduktan sonra yaptığı ilk eserdir.” Külliyenin dıştan dört bir yanından fotoğraf çekiyoruz. (Cevdetpaşa Cd – Özbek Süleyman Efendi Sk – Haseki Cd) Haseki Caddesinde ilerliyoruz. Cadde üzerinde tarihi yapılar karşılıklı olarak dizilmiş. Solumuzda Haseki Külliyesinin yüksekçe kapısı ve kapının hemen bitişiğinde Haseki Hürrem Sultan Çeşmesi yer alıyor. Kapının üzerinde yer alan kemer içerisine sığacak şekilde kitabe bulunuyor (Hürrem Sultan İmareti Kitabesi). Kitabe 3 satır olarak tasarlanmış. Kapının üzerindeki kitabenin latinize edilmiş halini “Kitabelerin Kitabı Fatih” isimli eserde buluyoruz. Bazı bölümleri okunamadığından boş geçilmiş. Külliyenin yüksekçe kapısının yanındaki Haseki Hürrem Sultan Çeşmesinin tekne kısmı yol seviyesinin altında kalmış. Çeşmenin kitabesi 4 satır, ilk ve son satır tek sütun, 2 ve 3.satır 2 sütundan oluşuyor. İlk sütunda insan suresi 21.ayeti kerime yer alıyor. Çeşmenin hemen yanında demir korkuluklardan içeri baktığımızda bir çok kabir görüyoruz. Aşağı doğru sol tarafımızda külliye olduğu halde yürümeye devam ediyoruz. Külliyenin Haseki Caddesi kısmında kalan bölümü az çok yol seviyesinin altında kalmış. Sol tarafımızda büyük kapıdan sonra daha küçük bir kapı bulunuyor. 50 metre aşağısında ilki gibi yüksekçe 3.kapı bulunuyor. Kapının üzerinde yine kemer var ancak bu kez kitabesi bulunmuyor. Sağ tarafımızda ise Haseki Sultan Camii ve Bayrampaşa Külliyesi yer alıyor. Haseki Külliyesi Ayrıntılı Bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi maddesi (E.T.11.12.2021)

-BAYRAMPAŞA KÜLLİYESİ
BAYRAMPAŞA TÜRBESİ
BAYRAMPAŞA SEBİL VE ÇEŞMESİ
BAYRAMPAŞA MEDRESESİ
—BAYRAMPAŞA MEDRESESİ HAZİRESİ

-MİNİ PARK (İsimsiz)
ARKADYOS SÜTUNU (Avrat Taşı)
Bayrampaşa Sebili Kitabesi
1 Merhabâ âsef-i sütûde-şiyem
Habbezâ zât-ı bî-misâl ü adîl
2 Nice âsef ki himmetiyle ider
Mihr ile meh menâzilin tekmîl
3 Böyle sâhib-şifâ ola hergiz
Hıfz ide kudretiyle Hayy ü Celîl
4 Ey Safâyî duâ-yı devleti
Eyle tâ ki ömrü ola tavîl
5 Bir duâ ile dedi târîhini
“Teşnegân-ı cihâna oldu sebîl”
H. 1044 / M. 1634-35

1 Ey övülmüş huylara sahip vezir, merhaba.
Ne de güzel eşi benzeri bulunmaz bir kimse.
2 Ne vezir, himmetiyle güneş ve ay menzillerini tamamlar.
3 Böyle şifa sahibi asla bulunmaz. Baki ve celal sahibi olan
Allah, onu kudretiyle korusun.
4 Ey Safayi, devleti için dua et ki ömrü uzun olsun.
5 Bir dua ile ded tarihini:
“Cihanın tüm susamışlarına sebil oldu.”

Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:30.1.2022)
(Fatih Belediye Başkanlığı)

Haseki Külliyesi hemen bitiminde karşısında sağ tarafımızda Bayrampaşa Külliyesi yer alıyor. Külliyenin avlu duvarında külliyenin ismiyle anılan Bayrampaşa Külliyesi Çeşmesi bulunuyor. (H. 1044 / M. 1634). Çeşmenin kitabesi ve musluğu bulunmamaktadır. Çeşmenin hemen ilerisinde külliyenin parçası olan Sadrazam Bayrampaşa Sebilini görüyoruz. Sebil, türbeye bitişik estetik bir şekilde yer almış. Sebilin pencere kemerlerinin üzerinde tek sıra dizilmiş kitabe dikkatlice bakınca göze çarpıyor. Türbe sekizgen yapıda köşeye uyumlu bir şekilde yerleştirilmiş. Külliye, Haseki Kadın Sokağı ile ikiye ayrılıyor. Her iki yanda da hanımlar ile ilgili çalışmalar yapan vakıflar faaliyet gösteriyor. Sağda bulunan STK’nın kapısı açıktı. İçeride bahçe, kabirler ve derslikler yer alıyor. Külliyenin önünde yer alan prizma tabelada (-Haseki Kadın Sokağı sağ tarafta köşede türbenin önünde-) şu bilgilere ulaşıyoruz: “Külliye, 17.yüzyılın ikinci çeyreğinde Sadrazam Bayram Paşa tarafından yaptırılmıştır ve tekke, mescid, medrese, türbe ile sebilden oluşmaktadır. Bünyesinde cami bulunmayan, 17. yüzyıla has küçük ölçekli Osmanlı Külliyelerinin özelliklerini taşıyan bu yapının mimarının dönemin Hassa Başmimarı Kasım Ağa olduğu düşünülmektedir. 18. yüzyıldan bu yana bir takım onarımlar geçirmiş olan külliyenin sıbyan mektebi dışında diğerleri esas biçimlerini koruyarak günümüze ulaşmıştır. Tekkede, revakların arkasında yer alan kubbelerle örtülü derviş hücreleri birbirine dik iki kol üzerinde uzanır; bu kollardan birinin ucuna dershane yerleştirilmiştir. Tekkeye ayrıca, bir koridorla dershaneden ayrılan bir şeyh odası eklenmiştir. Avluda bir mescid bulunmaktadır. Sekizgen planlı ve kubbeyle örtülü bu mescid, aynı zamanda semahanedir... Türbe, külliyenin iki cephesinin baktığı sokakların kesiştiği köşede, tek kubbeli bir yapıdır. Köşk ve kasır gibi sivil mimarlık örneklerinde rastlanan üç eyvanlı plan şemasıyla dikkati çeker. Bayrampaşa Sebili, sebil türbe ilişkisinin, simgesel olmanın da ötesinde, yapıların kütlesel biçimlenişinde kurulduğunu gösteren ilginç bir örnektir. Sekizgen planlı sebil, türbe eyvanına birleşerek iki yapının iç mekanları arasında bağlantı kurulmasını sağlamaktadır.”  Bayram Paşa Külliyesi Ayrıntılı Bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi maddesi (E.T.11.12.2021) Haseki Kadın Sokağında ilerliyoruz. Sokak dar bir sokak. Türbenin karşısındaki külliyenin parçası olan yapının avlu kapısının yanında asılı tabelada Bayrampaşa Medresesi yazıyor. Medreseden sonra sol tarafımızda normal konutlar başlıyor. Sağ tarafımızda ise külliye biraz daha devam ediyor. Büyük bir proje ile bölgenin dokusuna uygun çevre düzenlemesi yapılabilir. Sağ yanımızda külliyenin bitiminde külliyeye ait el iş yemeklerin satıldığı küçük bir mekan bulunuyor. Apartmanlar Külliyeye bitişik maalesef. Yapacak çok iş var. Bu bölge bir şekilde tarihi dokusunu korumuş. Üç külliyeyi de içerisine alacak şekilde tarihi doku yeniden canlandırılabilir. Sokağın sonuna doğru sağ tarafımızda -isimsiz- küçük bir çocuk oyun parkını görüyoruz. Caddeye çıkmak üzere ilerlerken 2 katlı ahşap apartmanın yanında etrafı çevrelenmiş, içerisinde küçük bir tepe misali büyük taş yığınları dikkatimizi çekiyor. Sur kalıntılarına benzemiyor. Büyükçe taşlar üstüste yığılmış gibi. Araştırmalarımıza göre bu yapı “Arkadyos Sütunu. Avrat Taşı olarak ta biliniyor. “Roma İmparatorluğu’nda 5. yüzyılda İmparator Arkadyos’un devrinde çıkan Gotisyanını Hun Hakanı tarafından bastırılıp, isyancı Gainesi yenip kellesinin İstanbul’a gönderilmesi üzerine imparator tarafından İstanbul’da dikilmiş zafer sütunudur. Uzunluğu çeşitli kaynaklarda 47 metre, 50,4 metre, 46,09 metre olarak belirtilmiştir. Bu ölçü hem Kontantianpolis’teki hem de Roma’daki benzer sütunlardan yüksektir. Günümüze sadece sütun tabanı, kaidesi ve gövdesinin en alttaki bandının bir kısmını içeren 11 metrelik bölümü kalmıştır. Arkadyos sütunu, tarihçi Teofanis’e göre 403/404 yıllarında inşa edilmiştir.] Sütunun tamamlanmasının ise II. Theodosios devrinde gerçekleştiği, sütunun üzerine Arkadios’un heykelinin konulması ile 421 yılının Temmuz ayında bir tören düzenlendiği belirtilir. Üzerindeki heykelin 542 ve 550 yıllarındaki depremlerde zarar gördüğü; 26 Ekim 740’ta meydana gelen depremde ise devrilip bir daha yerine konamadığı düşünülür. Osmanlı döneminde Avrat Pazarı’nın ortasında kalan ve Avrat Taşı adıyla da anılan sütun, 1711 yılında onarılamayacak oranda hasarlı olması ve devrilme tehlikesi nedeniyle kaidesi dışında yıktırılmıştır…” (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/ E.T:3.2.2022) Haseki Kadın Sokağını Koca Mustafapaşa Caddesi kesiyor.

Keçecizade Kazım Efendi Çeşmesi
1 “Keçecizâde Hanedanı makberesidir”
2 Vâlidi atşândan târîhle eyler recâ
“Çeşmeden gel iç su rûh-ı Kâzıma eyle duʽâ”
H. 1276 / M. 1859-60
1 Keçecizade hanedanı kabristanıdır.
2 Babası, susamışlardan tarih ile rica eder:
“Gel, çeşmeden su iç, Kâzım’ın ruhu için dua et.”

Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:30.1.2022)
(Fatih Belediye Başkanlığı)
CANBAZİYE CAMİİ
KEÇECİZADE KAZIM EFENDİ ÇEŞMESİ

Haseki Kadın Sokağını bitirdiğimizde tam karşımızdaki sokakta bir cami görüyoruz. Kargı Sokağın hemen başında sol taraftaki bu cami, avluya giriş kapısının üzerindeki ismiyle “C.Paşa Cambaziye Camii”, kitabesinde ise “Canbaziye Camii (Cerrahpaşa)” yazıyor. Tabelasında: “Fatih devri ricalinden ve ni’me’l-ceyşten Canbaz Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştır. Koca Mustafapaşa’daki diğer camisinde medfun banisinin vefat tarihi 1485 olduğuna göre, caminin bu tarihten evvel yapıldığı anlaşılmaktadır. Beraberinde günümüze ulaşamayan mektebi, medresesi ve tekkesinin bulunduğu bilinmektedir. 1511 tarihli vakfiyesinde ve 1546 tarihli bir kayıtta caminin zengin evkafı bildirilmiştir. 1940 yılından sonra harab olan cami, duvar bakiyeleri ve yıkık minareden ibaret haldeyken 1975’de halkın yardımıyla eski temelleri üzerine yeniden inşa edilmiştir. Meşhur zatların kabirlerinin bulunduğu haziresinin önündeki çeşme, Keçecizâdelerden Kazım Bey’in hayratıdır.”   yazmaktadır. Cami kapalı olduğundan ve de pencerelerden dahi fotoğraflayamadığımızdan iç kısım hakkında bilgi edinemedik. Caminin minaresi kırmızı tuğladan yapılmış, sanki diğer bölümler gibi yıkımdan etkilenmemiş orijinal gibi. Başka bir zaman fotoğraflarız inşaallah. Caminin avlusunda kabirler bulunmaktadır. Camiden çıktıktan sonra Kargı Sokaktan aşağıya doğru iniyoruz. Sol yanımızda caminin dış duvarına bitişik çeşmeyi görüyoruz. Cami kitabesinden isminin Keçecizade Kazım Efendi Çeşmesi olduğunu okumuştuk. Çeşme ince uzun bir yapıda, en üst kısmı kemerli, kemerin hemen altında irice yazı, onun altında ise hüve yazısından sonra 2 satır kitabe yer alıyor. Tarih olarak ise 1276 tarihi not düşülmüş. Çeşmenin işçiliği güzel. Şimdilerde yapılan hayratlar da bu süslemeyi göremiyoruz maalesef… (Canbaziye Cami hakkında ayrıntılı bilgi için Fatih Kaymakamlığı ilgili web sayfasına bakabilirsiniz E.T.:30.1.2022)

BULGUR PALAS
AHMET PAŞA SIBYAN MEKTEBİ
-ÇEŞME YOKUŞU SOKAĞI HAZİRE
KÜRKÇÜBAŞI CAMİİ
KÜRKÇÜBAŞI CAMİ ÇEŞMESİ

Keçecizade Kazım Efendi Çeşmesinin hemen bitişiğinde büyükçe bir kapısı olan bir bina görüyoruz. Daha doğrusu yüksek duvarlar sebebiyle binanın çatı kısımlarını görebiliyoruz. Kapının yanındaki prizma tabelada Bulgur Palas ismini okuyoruz.  Bu ismi ilk defa duyuyorum. Uzaktan gördüğümde Balattaki kırmızı kiremitli Rum ortaokulu gibi okul olabilir mi diye düşünmüştüm. Halbuki büyükçe bir köşkmüş. İlginç hikayesini tabeladan okuyalım: “Konut olarak tasarlanan Bulgur Palas, Ulusal Mimarlık Akımının zengin konutuna uyarlanmış ilginç bir örneğidir. İlginç olan, Türk mimari geleneğinin bu kadar bariz uygulandığı bir binanın mimarının, İstanbul’da bir çok önemli bina inşa etmiş olan İtalyan Giulio Mongeri olmasıdır. Bu konağa “Bulgur” denmesi, burayı Mongeri’ye sipariş eden mülk sahibinin Dünya Savaşı sırasında karaborsa olarak sattığı bulgurdan dolayı zenginleşmiş olması nedeniyle aldığı kinayeli bir addır. Ancak konak karaborsa kazancıyla bile döndürülemeyecek kadar lüks olduğundan, birkaç kez mebus olan Habib bey masraflarını zamanla karşılayamaz hale gelince1921’de burayı ipotek ettirmiştir. Bu ipotek ile beraber binayı Osmanlı Bankası kullanmaya başlamış ve kısa bir süre sonra Habib Bey ölünce binanın mülkiyeti de bankaya geçmiştir. İlerleyen yıllarda banka, arşivinin bir kısmını burada muhafaza etmiştir. Bazı yüksek mevkideki memurlar da burayı ev olarak kullanmışlardır. İlginç bir bir mimariye sahip ve etrafı yüksek duvarlarla çevrili olan bu yapı; bir tarafının kırmızı tuğla öbür tarafının ise sıva olması nedeniyle yapışık iki bina gibi gözükmektedir.” Bulgur Palas’ın tam karşısında Hobyarlı Ahmet Paşa İlkokulu bulunuyor. Kargı Sokaktan aşağı doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Kargı Çıkmazı Sokağından Bulgur Palas’ın görünen kısmını fotoğrafladıktan sonra yine Kargı Sokakta önce sağa 90 derece, sonra sola 90 derece dönerek ilerliyoruz. Sokak oldukça dar ve kıvrım kıvrım… İkinci dönüşten sora sağ tarafımızdaki Hobyar Mektebi Sokağına giriyoruz. Dar sokaktan hiç sapmadan Yokuş Çeşmesi Sokağına kadar ilerliyoruz. (Kargı Sk – Hobyar Mektebi Sk – Yokuş Çeşmesi Sk). Hobyar Sokağın sonunda solda köşede yüksekçe bir duvarla çevreli hazire yer alıyor. Hazirenin Çeşme Yokuşu Sokağına bakan cephesinde sağ üstte 10 satır, 2 sütun kitabe yer alıyor. Hemen bitişiğinde ise mektep yer alıyor. Hobyar Sokağı bitiminde karşımıza Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi çıkıyor. Yokuş Çeşmesi Sokağı çift yönlü olarak Koca Mustafa Paşa Caddesinden başlayarak Küçük Langa Caddesine kadar iniyor. Yokuş Çeşmesi sokaktan aşağı doğru yani denize doğru- ilerliyoruz. Sağımızda sokak boyunca aşağı kadar hastane yer alıyor. Solumuzda tarihi bir yapı bulunuyor. Araştırmalarımızda burasının Ahmet Paşa Sıbyan Mektebi olduğunu anlıyoruz. Okul 19.yüzyılda yaptırılmış. Okul, halen bir il derneği tarafından kullanılıyor. Tarihi binayı geçtikten sonra yokuş aşağı daha fazla inmeden -bir de çıkması var- soldan Kürkçübaşı Çeşmesi Sokaktan içeri giriyorum. Çeşme ismini duyunca sokağa özellikle girdim çeşme görebilirim umuduyla ancak çeşmeyi sokağın sonuna kadar göremedik. Sokak çıkmaz sokaklarla dolu. Kürkçübaşı Çeşmesi 5.Çıkmazı gibi. Sokak oldukça uzun, dar bir sokak, istikameti bozmadan sokağın başına kadar ilerledik. Sağlı sollu onarılmış veya yeniden yapılmış güzel binalara da rastlıyoruz. Sol tarafımızdaki merdivenleri meraktan çıkıyoruz. Küçük bir düz alanda ASM yapılmış. Ve yukarı doğru tekrar uzayan merdivenler görüyoruz. Hızlıca tekrar sokağa dönüyorum. Sokağın başına doğru yokuş yukarı çıkmaya devam ediyoruz. Sokağın tam köşesinde yeni yapılmış veya restorasyonu yeni tamamlanmış küçük bir camii görüyoruz. Kürkçübaşı Camii. Caminin avlu kapısı açık. Avludan içeri giriyoruz, ancak camii kapısı kapalı. Caminin pencereleri yüksekçe. Camdan içerisinin fotoğrafını çekiyorum. Cami tabelasında: “Banisi Kanuni Sultan Süleyman’ın Kürkçübaşısı Ahmet Şemsettin Bey’dir. Bu cami dışında İstanbul’da iki mescidi daha vardır. Bu bölgede 1520 yılında yapılan ilk büyük cami olduğu için mahalleye de ismini vermiştir. 1892 yılındaki yangında yanmıştır. 14 şubat 1309 / 1894 yılında Osmanlı Arşivlerinde bulunan projesi tekrar çizilmiştir. Fakat 1894 büyük depreminde çok sayıda cami yıkılınca tekrar  yaptırılamamıştır. Arsanın üçte ikisi Cumhuriyet döneminde satılmıştır. Cami 2017 yılında İbrahim Çetin tarafından 1894 yılındaki proje ölçülerine göre ihya edilmiştir.” yazısını okuyoruz. Caminin bahçe duvarları jiletli tel ile çevrili. Daha önce de yazmıştım çirkin bir görüntü. Burada bir adım daha ileri gidilmiş giriş kapısının alt kısmı da jiletli tel ile çevrilmiş. Yani -Allah korusun- yanlışlıkla ayağınız kapıya değmeye görsün en azından pantolon veya ayakkabınızın zarar görmesi içten bile değil. Hangi akla ziyan bu jiletli teli kapının alt kısmına koymuş anlamak mümkün değil. Eğer kedi girmesin diye ise bu daha da vahim bir durum. Caminin avlusu yüksekçe bir konumda. Bir çok fotoğraf çektikten sonra avlu kapısındaki jiletli tele takılmadan dikkatle çıkıyorum. Caminin hemen yanında bir çeşme var. Ancak kullanılmıyor. Musluğu yok. Çeşmenin ismi Kürkçübaşı Çeşmesi. Yani sokağın başında bulunan çeşme sokağa isim olmuş. Sonunda çeşmeyi bulduk. Çeşme, Cerrahpaşa Camii Sokağında, apartmanın hemen önünde olduğu için çeşmenin üst kısmı çiçeklik olarak kullanılıyor. Caminin karşısındaki tekel tabelası ise ortama hiç mi hiç uymamış. Camiye mesafesi göz ardı edilmiş. Nasıl ruhsat almış bilmiyorum.

Cerrah Mehmed Paşa Çeşmesi Kitabesi
Yapılış Tarihi: H. 1002 / M. 1593-1594
(ilk iki satır 2 sütun, son satır 3 sütun)

1 Minnet Allâhu Teâlâya o hayrü’l-vüzerâ
Câmiʽi kurbuna bir çeşme getirdi zîbâ

2 Kevser-i mâ’-i maʽîn oldu bu ayn-ı Zemzem
Câmiʽidir harem-i Kâʽbe-i ashâb-ı safâ

3 Nûş edip Sâʽî-i dâî dedi ol dem târîh
Çeşme-i cârî-i mâ’ âb-ı Mehemmed Paşa
Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T:30.1.2022)
-CERRAHPAŞA KÜLLİYESİ
CERRAHPAŞA CAMİİ
CERRAH MEHMET PAŞA TÜRBESİ
CERRAHPAŞA ÇEŞMESİ
(Cerrah Mehmet Paşa Çeşmesi)
HASEKİ GEVHER SULTAN MEDRESESİ

Camiden yukarı doğru Cerrahpaşa Cami Sokaktan yokuşu çıkıyoruz. Sokak oldukça dik. Sağ tarafımızda açık bulduğumuz kapıdan caminin avlusuna giriyoruz. Bu camii Cerrahpaşa Camii... Camii, Hekimoğlu Ali Paşa ve Hadım İbrahim Paşa Camilerine benziyor. Mimar Sinan’ın eseri olabilir mi diye tahmin ediyorum ancak bu kez tahminimde yanılıyorum Mimar Sinan’ın talebesi, zamanın baş mimarı Davud Ağa tarafından yaptırıldığı bilgisine ulaşıyorum. Cami avlusunda bulunan prizma tabelada: “Caminin 1002 (1593-1594) yılında Cerrah Mehmed Paşa tarafından dönemin baş mimarı Davud Ağa’ya yaptırılmıştır. Yangın ve depremlerde zarar görmüştür. Minaresi, 20.yüzyıl başlarında taş külahlı ve ve değişik bir üslupla yeniden yaptırılmıştır. Cami, altı payeli merkezi plan tipinin en başarılı örneklerindendir. Merkezde hafif basık olan ana kubbe sivri kemerler aracılığı ile altı payeye oturmaktadır. Kubbe baskısı altı yöndeki eksedralar vasıtası ile duvarlara aktarılmıştır…” “Cami, türbe, çeşme ve çifte hamamdan oluşan külliye, muvakkıthane  binası, Gevher Sultan tarafından yaptırılan medrese ve Şerif Halil Efendi’nin yaptırdığı ahşap kütüphane ilave edilmiştir. Zaman içerisinde eşitli sebeplerle çifte hamam yıkılmış, kütüphane binası ise şahıs mülkiyetine geçmiştir…” ,  Caminin avlusunda açık alanda mezarlıklar ve Cerrah Mehmed Paşa Türbesi bulunmaktadır. Türbenin penceresinden baktığımızda sandukaları görüyoruz. Türbenin duvarındaki tabelada: “Cerrah Mehmed Paşa III. Murad döneminde saray cerrahlığı yapmış zamanla çeşitli devlet kademelerinde görev almış bir Osmanlı tabibi ve devlet adamıdır. III. Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’i  (III. Mehmed) sünnet etmesi nedeniyle “cerrah” lakabıyla anılmıştır.  III.  Mehmed  döneminde 1598-1599 yılları arasında dokuz ay kadar sadrazamlık makamında bulunmuştur. 10 Ocak 1604 tarihinde vefat eden Cerrah Mehmed Paşa, 1593-1594 yılında Hassa Başmimarı Davud Ağa’ya inşa ettirdiği külliyenin haziresindeki türbeye defnedilmiştir. Cerrah Mehmed Paşa’nın türbesi, caminin kuzeybatı köşesine yakın bir yere avlu duvarlarına bitişik olarak sekizgen plan üzerine inşa edilmiştir. Klasik Osmanlı türbesi tarzında ve kesme taştan inşa edilen türbe kubbe ile örtülüdür. Alt kat pencereleri dikdörtgen olup, mermer söveli, üst kat pencereleri ise sivri kemerlidir. Kapısı önünde son yıllarda yapılmış olan ahşap direkli bir sundurma mevcuttur. İçi oldukça sade olan yapının kubbesinde bitkisel motiflerden oluşan kalemişi süslemeler vardır. Türbede, Cerrah Mehmed Paşa ve evlatlarına ait üç adet ahşap sanduka mevcuttur.” Cami kapalı idi. İlk kez bu büyüklükte bir caminin kapalı olduğuna şahit oluyorum. Mahalle camilerini anladık. Ancak bu kadar yoğun bir bölgede bu güzel caminin kapalı olması hoş bir durum değildi. Bahçede temizlik yapan görevliye sordum. Öğlen namazından kısa bir süre önce açılacağı cevabını aldım. (Gezinin son anlarında bu camiye tekrar yolum düştü. Bu kez içeri girdim. İçeride küçük bir program vardı. Bu sebeple daha çok kubbe kısımlarını çekerek camiden çıktım. Gerçekten güzel bir camii. 4 avlu kapısı bulunan Caminin Cerrahpaşa Caddesi tarafındaki kapısından çıkıyorum. Caminin hemen karşısında tarihi küçük bir külliye var. Bu külliye aslında Cerrahpaşa Külliyesine ait iken caddenin geçmesiyle iki ayrı yapı imiş gibi gözüküyor. Bu bölüm Cerrahpaşa Külliyesinin devamı olarak Haseki Gevher Sultan Medresesi Gevherhan Sultan Medresesi diye de anılıyor. Bu bölüm Cerrahpaşa Tıp Fakültesince Müze olarak kullanılmış, Cerrahpaşa Külliyesi Ayrıntılı Bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi maddesi (E.T.12.12.2021)  Caminin caddeye bakan köşesinde camiyle aynı isimli Cerrahpaşa Çeşmesi (Cerrah Mehmet Paşa Çeşmesi) bulunmaktadır. Çeşme Hicri 1002 tarihinde inşa edilmiştir (M. 1593-1594). Çeşmenin kitabesi 3 satır, ilk iki satırı 2 sütun, son satırı ise 3 sütundur.

Davutpaşa Çeşmesi
Sahibul hayrat ve’l hasenat baniyi evvel
Ve sani merhum muhallebeci el hac muhammed Ağanın
Ruhları içun el fatiha sene 10 Receb 1329
KAHVE-HANE –Cerrahpaşa
MEHMET AĞA ÇEŞMESİ – Davutpaşa
SEYDİ BABA TEKKESİ KABRİ

Cerrahpaşa Caddesinden yukarı doğru Koca Mustafapaşa Caddesine doğru ilerliyoruz. Uzun bir yürüyüşten sonra sağda Fatih Belediyesine ait Kahve & Hane’yi görüyoruz. Caddede ilerlemeye devam ediyoruz. Sol tarafımızda Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi bölümleri var. Sağ tarafta bulunan Güzel Sebzeci Sokağa giriyoruz. Sokakta ilerliyoruz. Soldaki ilk sokaktan Davutpaşa Çeşmesi Sokağından içeri giriyoruz. Bugün çeşmeden yana bolluk var. Sokağın tam ortasına geldiğimizde restore edilmiş ve etrafı çitle kapatılmış çeşmeyi gördük. Çeşme 1,5 metre kadar yol seviyesinin altında kalmış. Çeşmenin isminin sokağın ismiyle aynı olacağını düşünerek, Davutpaşa Çeşmesi ismini yazıyoruz. Ancak kitabeyi okuduğumuzda çeşmenin banisinin Muhammed Ağa olduğunu öğrendiğimizde çeşmenin ismini Mehmed Ağa Çeşmesi olarak düzeltiyoruz. Kitabesi 3 satırdan oluşuyor. Tarih olarak 1329 / 1911 yakın bir tarih. Çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra tekrar geri Güzel Sebzeci Sokağına dönerek yolumuza yokuş yukarı devam ediyoruz. Sokak bitiminde sola dönüyoruz. Hekimoğlu Ali Paşa Caddesine çıkmış oluyoruz. Henüz ilerlemeye başlamıştık ki sağ tarafımızda Seydi Baba Tekkesi Kabrini gördük. Üç tane küçük mezar taşı bulunan küçük bir alan. Tarih olarak Rumi 1226 tarihi yazılmış. (M. 1811-12) Hemen bitişiğinde basitçe bir çeşme yapılmış.

GÜLBUY KADIN ÇEŞMESİ
YAVUZ MEHMET AĞA CAMİİ
MEZARLIK (mahzun)
(Uçuruk Medresesi Mezarlığı?)
(Erdi Baba Tekkesi Haziresi?)
Gülbuy Kadın Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1153 / M.1740-1741
Kitabesi;
Kethüdâ Kadın bu ayn-ı sâfı icrâ eyleyip
Mevkiʽinde kıldı irvâ-yı atâş-ı kâinât

Hak bu kim sükkânı bu semtin suya muhtâc idi
Edicek ahvâline sarf-ı nigâh-ı iltifât

Niyyet-i hayr ile bu çeşmeyi bünyâd edip
Sû yerine eyledi icrâ gül-kand-ı nebât

Lûle gördüm Rûhiyâ târîhini işrâb eder
Çeşme-i Gülbûy’dan akdı aceb mâ’ü’l-hayât

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T:11.2.2023)

Caddede ilerlemeye devam ediyoruz. Bu kez sol tarafımızda restore edilmeyi bekleyen tarihi bir çeşme gözümüze ilişiyor. Gülbuy Kadın Çeşmesinin ismini bulmak zor oldu. Çeşme Hicri 1153 tarihinde yaptırılmış (M.1740-1741). Çeşmenin ön yüzü eski fotoğraflarla karşılaştırıldığında restorasyondan geçmiş. Ancak yine restorasyona ihtiyacı bulunuyor. Çeşmenin kitabesi 4 satır 2 sütundan oluşuyor. Çeşmenin hemen yanında sıfırdan yeniden ayağa kaldırılan bir cami inşaatı görüyoruz. Cami de çalışan görevlilere bu caminin ismini soruyoruz. Gülbey Camii olduğunu söylüyorlar. Büyük ihtimal çeşmeden esinlenerek bu ismin söylendiğini düşünüyorum. Belki de caminin bir ismi de Gülbuy Kadın’dır. Ancak araştırmalarımız sonunda caminin isminin Yavuz Mehmet Ağa Camii olduğunu öğreniyoruz. (Cami 27 Ocak 2023 tarihinde restore edilerek ibadete açılmıştır. https://www.fatih.bel.tr/tr/main/news/yavuz-mehmet-aga-camii-ibadete-acildi/3733 E.T.:11.2.2023) İlerlemeye devam… Sol tarafımızda iki katlı Hekimoğlu Ali Paşa ilkokulu bulunuyor. Sağ yanımızda ise -okulun tam giriş kapısının karşısında- etrafı korunaklı çevreli mezarlık dikkatimizi çekiyor.  Apartmanların arasında bir apartman boşluğu kadar alanda garip / mahzun kalmış. Google Earth’da demir korkuluk üzerinde Erdi Baba Tekkesi yazılı A4 ebadında fotoblok bilgilendirme tabelası asılmış görülüyor. Ancak yazının sadece Erdi Baba Tekkesi kısmını okuyabiliyorum. (Yazı muhtemel ya koparılmış, ya da bizim dikkatimizi çekmemiş) (Başka bir kaynakta ise Uçuruk Medresesi Mezarlığı olarak kayıt düşülmüş.) Mezarlığın bitişiğinde iki katlı, bir ilimizin iş adamlarına ait dernek binası bulunuyor. Okulu geçer geçmez caddenin sol tarafında bizi Davutpaşa Külliyesi karşılıyor. (Davud Paşa Külliyesi Ayrıntılı Bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi maddesi (E.T.11.12.2021)

-DAVUTPAŞA KÜLLİYESİ
DAVUTPAŞA CAMİ
DAVUTPAŞA TÜRBESİ
DAVUTPAŞA CAMİ HAZİRESİ
DAVUTPAŞA ÇEŞMESİ
MEDRESE DAVUTPAŞA
Davutpaşa Camii Girişi Kitabesi

Elâ yâ kad benâ Derviş Davud
/ vezirun ebheriyyü’l-istikâme

Li-Sultân Bâyezid bin Mehmed
/ feridü’d-dehr-i fî-ikdi’l-imâme

Binaü’l-hayri merfu‘u’l-mebâni
/ hamâhullâhu mâ-nâhat hâmâme

Teemmel fî-hi ve’nzur hüsne tarihin
/ li-sâhibike’s-se’âdete ve’s-selâme

Kaynak: Vezîriâzam Davud Paşa
ve Külliyesi, İbrahim Akkurt Fatih Belediyesi
E.T.: 28.5.2023

Davutpaşa Külliyesi, arasından yol geçen iki ayrı parça halinde bulunuyor. Caminin bulunduğu bölümün etrafı açık. Camiye ait hazire, türbe, çocuk oyun parkı, yüzü Hekimoğlu Ali Paşa Caddesine bakan bir çeşme yer alıyor. Avluda bir kaç fotoğraf çektikten sonra prizma tabeladan cami ve külliyenin tarihçesi hakkında bilgi ediniyoruz: “Külliye; cami, medrese, sıbyan mektebi, tabhane, çifte hamam, imaret ve çeşmeden müteşekkildir. II. Beyazıt’ın veziri “Koca Davut Paşa” tarafından 1485’de yaptırılmıştır. Kostantinopolis’in fethinden sonra yapılan “yan mekânlı”, “tabhaneli” veya tersT planlı” camilerin son örneklerinden biridir. İstanbul depremlerinden Davutpaşa Külliyesi de büyük  ölçüde  etkilenmiş ve muhtelif  zamanlarda onarım görmüştür. Camii; zaviyeli camiler planında olup, ortada tek kubbeli ana mekân, yanlarda ikişer kubbeli yan bölümlerden oluşur. Son cemaat yeri, altı granit  sütunun taşıdığı sivri kemerli beş küçük kubbe  ile örtülüdür. Harim, içten 18.30 m  ölçüsünde kare bir mekândan ibarettir. Dışa taşkın mihrabı beş cephelidir ve üzeri  yarım bir kubbe ile örtülüdür. Ana mekanın her iki yanında yer alan tabhane odaları da  kubbelerle örtülmüştür. Davut Paşa Türbesi; 1485 tarihli, 8 köşeli, kubbeli bir yapıdır. Türbenin doğusunda, dört sütunun taşıdığı, tek kubbeli bir revak bulunmaktadır.  Giriş kapısı üzerinde Arapça bir kitabesi yer alır. Medrese; Osmanlı medreseleri tipinde, revaklı bir avlu etrafında onaltı hücre ve  ortadaki büyük kubbeli  dershaneden  meydana  gelmiştir. Girişlerinde barok kalem işleri  görülür. Çeşme; avlu kapısı dışındadır.  Bugün İstanbul’da mevcut, kitabeli  en eski Osmanlı çeşmesidir. Kesme taştan yapılmış ve son derece sade görünümlü olan çeşme, kırık, sivri bir  kemerden ibarettir. Aşhane ve imaret vakfiyede görülmesine rağmen bu bölüm tümüyle yok olduğundan, yeri dahi  bilinmemektedir. Sıbyan  Mektebi ise bugünkü Davut Paşa Lisesinin bulunduğu yerde bulunmaktaydı.  Sonraları bina yıkılarak yerine bir okul yaptırılmıştır. Külliyenin günümüze ulaşmamış diğer bir yapısı olan  hamamı da çifte hamam planındaydı.” Uzunca  bilgilendirme yazısı bir çok şeye ışık tutuyor. Cami kapalı olduğundan içerisini göremedik. Caminin giriş kapısının üzerinde 4 satır iki sütunluk kitabe bulunuyor. Kitabe turkuaz ve kiremit renkli bir fon üzerine beyaz harflerle yazılmış, güzel bir görüntü oluşmuş. Hazirenin bir kısmının etrafı çevreli, üstü açık ve kapısının üzerinde tek satır 3 sütunluk bir kitabe bulunuyor. Ortasında 1152 tarihi yazıyor. Sağda ve solunda ise…… Caminin avlusunda şadırvan bulunuyor. Şadırvan üzerinde de daire içerisine alınmış 3 satırlık kısa bir tamir kitabesi yer alıyor. Kitabenin en alt kısmında 1213 tarihi yer alıyor. (“Gâzî Dâvud Paşa merhûmun şadırvanı tecdîd ü taʽmîrine muvaffak olan mütevellî Seyyid Mustafa Ağa Sene “) Caminin giriş kapısı üzerindeki oyma işçiliği görülmeğe değer. Kapının hemen üzerinde Arapça kitabe yer alıyor. Mealen şöyle diyor: “Ey kişi, dikkat et. Bu binayı, halifelik halkasında zamanının yegânesi olan Mehmet’in oğlu Sultan Beyazıt’ın, doğruluğuyla meşhur veziri Derviş Davut yaptırmıştır. Bu hayır binası, diğer yapıların en yücesidir. Güvercinler öttüğü sürece Allah da onu korusun. Onu incele, şu güzel tarihe bir bak: “Allah, senin sahibini daima saadet ve selamette” (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:30.1.2022) (Fatih Belediye Başkanlığı) Yukarıda yüzü caddeye dönük tarihi Davutpaşa Çeşmesinden bahsetmiştik. Çeşme, restore edilmiş, çatısı yenilenmiş. Kısa ötesi kitabesinde “Sâhibü’l-hayrât merhûm Dâvud Paşa” yazıyor ve tarih olarak ta H. 890 / M. 1485-86 tarihi not düşülmüş. Caminin hemen yanında arada sadece bir sokak bulunan Medrese Davutpaşa binası bulunuyor. Burası bilgilendirme notundaki gibi. Avlu kapısı açıktı, içerisinden bir kaç fotoğraf çektik. Etrafı revaklarla çevreli medresenin ortasında küçük bir havuz ve yeşil alan, çiçekler, belki yazın güller yer alıyor. Güzel bakımlı bir medrese. Fatih Belediyesinin katkılarıyla hayat bulmuş. Bu mekanda yüksek lisans ve doktora öğrencileri mekanı kullanabiliyor. Rahatlıkla tezlerini hazırlıyorlar. Aynı zamanda halka açık seminerler vererek çalışmalarını taçlandırabiliyorlar.

-DAVUTPAŞA ANADOLU LİSESİ
-HAYDAR KETHÜDA CAMİİ
-HASEKİ SULTAN CAMİİ
(Mimar Sinan)
Davutpaşa Anadolu Lisesi Kitabesi
1 Asrında şâh-ı âlemin olmakta mülkü pür-ziyâ
Bulmakta ilm ü maʻrifet devrinde her dem iʻtilâ
2 Yaptı bu âlî mektebi lutfiyle ol şâh-ı cihân
Şevketle etsin pâyidâr tahtında zât-ı Kibriyâ
3 Tâhir kulu târîhini yazdı bu mısraʻla hemân
“Gir besmeleyle mektebe Sultân Hamîde kıl duâ”
H. 1311 / M. 1893-94
1 Âlemin şahı olan padişahın devrinde
devleti aydınlık olmakta ve devrinde
ilim ve marifet her an yükselmektedir.
2 O cihan padişahı lütfuyla bu yüce
mektebi yaptı; yüce Allah onu tahtında
azametle payidar eylesin.
3 Tahir kulu bu mısra ile derhal tarihini yazdı:
“Mektebe besmeleyle kıl ve Sultan
Abdülhamit’e dua et.”
Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:30.1.2022)
(Fatih Belediye Başkanlığı)

Cami ile medrese arasındaki sokaktan Davutpaşa Medresesi Sokağında denize doğru iniyoruz. Sağ tarafımızda külliyenin duvarları olduğu halde yürüyoruz. Duvarın bitiminde Davutpaşa Anadolu Lisesi binası yan duvarı başlıyor. Kitabe yazısında da bahsedildiği üzere lisenin bulunduğu alan ilk olarak Sıbyan Mektebi olarak külliyenin bir parçası olarak yapılmıştır. 1893 tarihinde 3 katlı okul inşa edilmiştir. 1893 Lisenin ana kapısı Koca Mustafa Paşa Caddesine açılıyor. Lise binasının aktif olmayan caddeye bakan kapısı üzerinde nişan ve altında kitabe yer alıyor. Kitabe, Davutpaşa Merkez Rüşdiyesi yazısı, 3 satır 2 sütun olarak alt kısmında devam ediyor. Külliyenin parçası olmaktan 1893 yılında çıkarılmış. Binanın orijinali nasıldır bilmiyorum, ancak dışarıdan hiçte estetik değil. Külliyenin parçası olarak kalmalı ve ona uyumlu bir şekilde yine eğitim kurumu olmalı idi. Maalesef bütünlük bozulmuş. Uydudan bakıldığında bu daha bariz gözüküyor. Okul caminin bir parçası olarak ilk yapıldığı gibi kalsa iyi olurdu. Her neyse olan olmuş, caddede sağımıza liseyi alarak ilerliyoruz. Sol tarafımız tümden Cerrahpaşa hastanesine ait. Biraz ileride sol tarafımızda üniversite alanı içerisinde ancak giriş kapısı caddeye bakan Haydar Kethüda Camii‘ni görüyoruz. Caminin girişindeki kitabesinde: “Kanuni devrinde kethüda beyi olan Haydar Ağa tarafından 16. asırda yaptırıldığı yazmaktadır. Cami, ahşap çatılı, kagir bir bina olarak inşa edilmiş, zamanla bakımsız kalmış 1982 yılında aslından farklı biçimde yapılmıştır.” yazmaktadır. Caminin iç mekanı küçük, ancak temiz, renk uyumu iyi sağlanmış. Cami duvarlarına büyükçe hüsn-i hat levhaları asılmış. Camiden ayrılıp tekrar Hekimoğlu Alipaşa Caddesi – Topçu Eminbey Sokağı – Ahmet Hikmet Sokağı derken Haseki Külliyesinin önünde bulduk kendimizi. Külliyeden bir kaç fotoğraf daha çektikten sonra asıl hedefimiz sabah göremediğimiz külliyenin parçası Haseki Sultan Camiine doğru yol alıyoruz. Camii Mimar Sinan’ın eseri. Cami isim tabelasının altında fotokopi kağıdı bilgilendirme yazısını okuyoruz (özetle): “Haseki Sultan Cami ve Külliyesi, Kanuni’nin hanımı Hürrem Sultan tarafından 1539 ‘da yine Mimar Sinan’a yaptırılmış olup, Mimar Sinan’ın ilk eserlerindendir. Cami 1613 yılında doğuya doğru genişletilmiştir. Yangın ve depremlerde zarar gören cami, her defasında yeniden restore edilmiştir. Haseki caddesi külliyeyi ikiye bölmüştür. Haseki Darüşşifası halen Haseki hastanesinin polikliniği olarak kullanılmaktadır. ” Caminin içerisi gerçekten görülmeye değer. Renk tonları ve uyumu harika. Caminin üst katına da çıkarak fotoğraflama imkanı bulduk. Camiden çıkarken giriş kapısının her iki yan duvarında Selçuklu stili Kelime-i Tevhid yazıyordu. Caminin avlu duvarlarının etrafı jiletli tellerle çevrilmişti. Böylesine önemli bir caminin güvenlik zafiyetinin olması ne kadar üzücü. Jiletli teller yakışmamış.

Kaptanı Derya Sadrazam Hüseyin Paşa
Çeşmesi Kitabesi
1. Menbaʽü’l-ihsân o sadr-ı kâm-rân
Ol cihânın eltaf ü eşrefi
2 Yaʽni hem-nâm-ı Hüseyn-i Murtezâ
Ümmetin hem müşfiki hem müsafi
3 Emr edip bu çeşmenin ihyâsına
Halkda gördükte bu tabʽ-ı sâfı
4 Ola eyyâm-ı şerîfinde onun
Dem-be-dem nâr-ı dalâlet mantıki
5 Fethî-i bende dedi târîhini
“Çeşme-i aynü’l-hayât-ı âsafî”
H. 1110 / M. 1698-99

1 O ihsan menbaı, saadetli vezir cihanın
en cömert ve şereflisidir.
2 Hz. Hüseyin’in adaşı, ümmetin hem
şefkatlisi, hem iyisidir.
3 İnsanlarda bu gönül saflığını görünce bu
çeşmenin ihyasını emretdi.
4 Onun kutlu devrinde dalalet ateşi hep sönsün.
5 Hizmetkârı Fethî, onun tarihini
“Vezirin hayat suyu çeşmesi” diye söyledi.

Tamir Kitabesi
Zînet-i efzâ-yı makâm-ı muʽallâ-yı hilâfet-i
İslâmiyye ve erîke-pîrâ-yı saltanat-ı seniyye-i
Osmâniyye es-Sultân ibnü’s-Sultân, es-Sultân
el-Gâzî Abdülhamîd Hân-ı sânî Hazretleri taraf-ı
eşreflerinden işbu çeşme bin üç yüz on dokuz senesi
Rebiülevvelinde taʽmîr ve inşâ edilmiştir.
Rebiülevvel 1319 / Haziran – Temmuz 1901

Bu çeşme, hilafet makamının ve
Osmanlı saltanatının süsü sultanoğlu
Sultan Gazi 2. Abdülhamid Han
Hazretleri tarafından bin üç yüz on
dokuz senesinin Rebiülevvel ayında
tamir ve inşa edilmiştir.
Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:2.2.2022)
(Fatih Belediye Başkanlığı)
-KARAMANİ PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ
-KARAMANİ PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ HAZİRESİ
-MOLLA GÜRANİ HAZRETLERİ MEZARI
-KAPTAN-I DERYA SADRAZAM HÜSEYİN PAŞA ÇEŞMESİ

Haseki Külliyesi, Başcı Mahmud Cami bölgesinden tekrar geçerek Özbek Süleyman Efendi Sokaktan Millet Caddesine doğru ilerliyoruz. Sokak Millet Caddesine yaklaştıkça orta eğimli yokuş aşağı iniyorsunuz. Yokuşun bitiminde sokağın caddeyle kesiştiği noktada sağ köşede Molla Gürani Hazretlerinin Kabri, sol köşede ise Karamani Piri Mehmet Paşa Cami ve Haziresi yer alıyor. Caminin avlu duvarında kabirde yatanlar ile ilgili kitabe konmuş: “Fatih Sultan Mehmet, Beyazıt, Yavuz, Kanuni döneminde yaşamış halveti tarikatının ileri gelenlerinden bu tekkenin ilk şeyhi ve pir Mehmet paşanın amcası Cemalettin İshak Karamani Hicri 933” yazısını okuyoruz. Cami yol seviyesinin üstünde. İstinad duvarı ile etrafı çevrelenmiş. Cami girişi Millet Caddesi üzerinden ancak avlu kapısı kapalı olduğundan caminin avlusuna dahi çıkamıyoruz. Üstelik camiye ait bir kitabe de bulamadık. İleri de araştırmak üzere Molla Gürani Hazretlerinin kabrinin de bulunduğu tepeye doğru yöneliyoruz. Mezarlık millet caddesine doğru dik bir yamaca kurulmuş. Etrafı çevreli. Üst kısımdan içeri girilebilir belki. Ben denemedim. Uzaktan fotoğraf çekmekle iktifa ettim. Molla Gürani Hazretleri yazılı mermer kitabede doğum ve ölüm yerleri ve tarihleri verilmiş “(Güran, H. 813 / M. 1410 – istanbul, H. 893 / M. 1488). Asıl adı Şemsettin Ahmed olup, lakabı, Şerefeddin ve Şihabuddin’dir. Bugün Diyarbakır il sınırlarında yer alan Güran’a bağlı bir kasabada doğdu. Doğduğu yere atfen Molla Gürani lakabı ile meşhur olmuştur. Osmanlı Devletinin dördüncü Şeyhü’l İslamı’dır. Bir müddet Bursa’da müderrislik yaptıktan sonra, Manisa’da Şehzade Mehmed’in hocalığını yaptı. Sultan II.Mehmet tahta geçtikten sonra Kazasker  oldu.  Hadis, fıkıh ve tefsirle alakalı pek çok eseri bulunmaktadır. Kabir taşında şunlar  yazmaktadır…………..” Özbek Süleyman Efendi Sokağından geri dönerek bu kez yokuş  yukarı çıkıyoruz. İlk sola Molla Camii Sokağına, sonra sağa Darüşşifa Sokağına giriyoruz. Yokuş yukarı biraz ilerledikten sonra sol tarafta binaların arasında Kaptanı Derya Sadrazam Hüseyin Paşa Çeşmesini görüyoruz. Çeşmenin ismini üzerindeki tabeladan anlıyoruz. Çeşme H. 1110 / 1698-1699 tarihinde yaptırılmıştır. Kaynaklarda çeşmenin Amcazade Hüseyin Paşa Çeşmesi olarak ta geçiyor. Kesme taştan klâsik üslupta yapılmış küp gövdeli bir çeşmedir. Hanesinin üzeri düz çatılıdır. Çeşmenin 2 adet kitabesi bulunuyor. En üsteki kitabe sivri kemerli çeşme nişi ve üzerindeki 3 satır, 4 sütun olarak dizayn edilmiş. Kemerinin kilit taşı, bir daire motifiyle belirlenmiştir. Çeşmenin mermer ayna taşında Sultan II.Abdülhamit tarafından tamirine ait ikinci bir kitabe daha mevcuttur. Altındaki kısımda ise tamir kitabesi 3 satır, tek sütun olarak yer alıyor. Çeşmenin tamiri, 1301 / 1901 II.Abdulhamid tarafından gerçekleşiyor. (Kaynak : http://www.suvakfi.org.tr/ E.T.2.2.2022)

-KATİP MUSLİHİDDİN MESCİDİ (Sinekli Mescid)
-KATİP MUSLİHİDDİN ÇEŞMESİ
-KAZABADİ AHMED EFENDİ KABRİSTANI
Katip Muslihiddin Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1133 / M.1720-1721
Kitabesi;
Bir ehl-i birr ü ihsân sâhibü’l-hayr
Be-her hâl ede Bârî ona yârî
Bu Kâtib Muslihiddin Mescidi’ni
Yakıp yandırdı çok ihrâk ü nârı
Hulûs ile edip taʽmîre himmet
Ona sarf etdi nakd-i bi-şümârı
Husûsa kurb-ı mescidde bu câya
Yapıp bu çeşme-sâr-ı feyz-i Bârî
Dedim târîhin atşâna Vahîdâ
İçin sıhhâ çü Kevser oldu cârî

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/

(E.T:2.2.2022)

Aracı park ettiğim yerden alıp Katip Muslahaddin Sokağına caminin hemen karşısına park ediyorum öğlen namazını  “Katip Muslihiddin Mescidinde” kılmak üzere. Caminin giriş kapısının hemen solunda çeşme bulunuyor. Cami giriş kapısının solunda bulunan kitabeden caminin tarihçesini öğreniyoruz: “Koca Mustafa Paşa Camii bina emini Katip Muslihiddin tarafından H. 900 / 1494 -95 tarihinde yaptırılan mescid “Sinekli Mescid” ismiyle de anılmaktadır. 1522 tarihli vakfiyesinde mescidin zengin evkafa sahip olduğu görülmektedir. Zamanla harab olan mescid 1977 yılında halk tarafından yeniden  inşa edilmiştir.” Giriş kapısının hemen solunda avlu duvarında Katip Muslihiddin Çeşmesi yer alıyor. Çeşmenin kitabesi 5 satır, 2 sütun olarak yazılmış. Yazı bayağı yıpranmış, yeşil zemin üzerine yazılmış. Çeşmenin teknesi ve musluğu bulunuyor. Mermerden olan aynası süslemeli güzel bir çeşme. Çeşme Hicri 1133 tarihinde kesme taştan sivri kemerli olarak inşa edilmiş. Namaz kılmak üzere içeri giriyoruz. İç içe geçmiş eklemelerle cami orijinalliğini yitirmiş gibi. Sade bir cami. Namazı kıldıktan sonra Cerrahpaşa Caddesine doğru sola dönerek cadde boyunca ilerliyoruz. Sağ tarafımızda Kazâbâdi Ahmed Efendi Kabristanını görüyoruz. Kabristan Cerrapaşa Caddesi ile Ahmet Kâhya Camii Sokağı köşesinde yer alıyor. Kabristan’ın tabelasında: “100’den fazla şahidenin bulunduğu, en eskisi Hicri 1106 yılında vefat etmiş Ayşe Sıdıka Hanım’a aittir. en yeni ise 1280 tarihinde vefat etmiş olan Muhammed Kamil Efendi’dir. Kabristana ismini veren zat ise 17. ve 18. yüzyıllarda yaşamış dönemin tanınmış alimlerindendir. Tam adı Ebu’n-Nafi ‘ Ahmed b. Muhammed b. İshak’tır. Kazabad’da (Kazova) dünyaya gelmiştir. Bu sebeple Kazâbadi olarak şöhret bulmuştur. Hicri 1115 / 1703 tarihinde vefat etmiştir. Kabristanda bu zatın oğlu, kızı ve torunu da medfundur.” yazısını okuyoruz. Bu kez kabristanın çaprazında cadde üstü bize göre sol tarafımızda kalan Şem’i Molla Camiine ilerliyoruz.

-ŞEM’İ MOLLA CAMİİ
ŞEM’İ MOLLA CAMİİ HAZİRESİ
(Ahmet Kethüda Kabri ve Haziresi)
-İSİMSİZ KABİR (Mahzun)

Şem’i Molla Camiine yol seviyesinden hafif yüksekte bir kaç basamak merdiven çıkarak avluya ulaşıyorsunuz. Cami dıştan açık yeşil renkle boyanmış. Avluyu çevreleyen korkuluk demirleri düzgün yapılmış, üzerinde dikenli tel yok, şükürler olsun. Caminin kitabesinden tarihçesi hakkındaki şu bilgilere ulaşıyoruz: “Sadrazam Murad Paşa’nın kethüdası, Ni’me’l-ceyşten Ahmed Kethüda tarafından H. 940 / 1533 tarihinde inşa ettirilmiştir. Zamanla harap olan cami 1827’de Şem’i Molla’nın hanımı Ayşe Revnak Hanım tarafından eşinin ruhunu şad etmek gayesiyle tamir ettirilmiş ve bir de çeşme ilave edilmiştir. II. Abdulhamid zamanında yenilenen cami dikdörtgen planlı olup, duvarları taştır. Banisinin kabri hazirededir.” Cami avlusunda küçük bir şadırvan benzeri 3 yüzünde musluğu olan, bir yüzünün ise hazireye dönük olduğu çeşme dikkati çekiyor. Şem’i Molla Cami Haziresinde çok sayıda kabir bulunuyor. Caminin ilk banisi Ahmet Kethüda olduğundan caminin ismi ve hazire bu adla da anılıyor. Çeşmenin üzerinde kısa bir kitabe yer alıyor (Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât rûhu için el-Fâtiha H. 1242 / M. 1826-27). Caminin içerisine girerken imam ve cemaatten son bir kişi çıkıyorlardı. Büyük ihtimal kapısı kilitlenecekti. Hemen içeri girdim. Bir kaç fotoğraf çektikten sonra dışarı çıktım. Cami, küçük, güzel bir cami. Dışı gibi iç mekanda da yeşilin tonları hakim. Dışarı çıktığımda imam: “-Ne çabuk namaz kıldın? diye sormaz mı? Bizde namazı aşağıdaki cami de kıldığımı, bölgeyi gezdiğimi fotoğraf çekmek için içeri girdiğimi mealen anlatmaya çalışarak oradan ayrılıyorum. Solumda cami kalacak şekilde yürüyorum. Camiyede ismini veren soldaki sokaktan Şemi Molla Mektebi Sokağa dönüyoruz. Döner dönmez sağ köşe de tabelası olmayan, etrafı çevreli mahzun bir kabristan görüyoruz. Kabristanla ilgili bilgileri araştırmak üzere Cerrahpaşa Caddesinde yola devam ediyoruz. Birçok sokağı dolaşıyoruz. Bir çok restore edilmiş apartmanları veya tarihi kalıntıları fotoğrafladık. (Nakşi Sk – Küçük Mühendis Sk) U güzergahı sonrası tekrar Cerrahpaşa Caddesine ve de Cerrahpaşa Külliyesinin avlu duvarının yer aldığı Musa Kazım Efendi Sokağına giriyoruz. Sağ tarafımızda Cerrahpaşa Caminin bu sokağa açılan, kapalı olan avlu kapısı var. Sokağın devamı merdivenlerle sağlanıyor. Cerrahpaşa Cami kapalı olduğundan içerisini görememiştim. Tekrar camiye giriyoruz. Cami içerisini de fotoğraflıyoruz.

Gürcü Yusuf Paşa Mektebi Kitabesi
1 Hamdülillâh şâh-ı âlem Hazret-i Abdülhamîd
Şevket-i ömrünü efzûn etsin Allah ü Vahîd
2 Sâye-i şâhânesinde bu cihân âsûdedir
Baht ü taht ü saltanatta olsun ikbâli mezîd
3 Adlinin âsârıdır bu mülkünün ma‘mûru hem
Nice câmi‘ ü mekâtib oldu âbâdı bedîd
4 Mekteb-i Yûsuf Paşa Gâzî vezîr-i a‘zamın
Asr-ı âlîsinde inşâdı olur etfâle aid
5 Oldu ahfâd-ı şerîf-i paşanın bu duhteri
Sa’y çün Fitnat Saâdet Hânım’ın oldu reşîd
6 Ceddinin âsârını ihyâya cür’et eyledi
Görmedi vicdânı onun ola mahv ü nâ-bedîd
7 Harf-i cevher ile tezyîn etti İlmî târîhin
“Bârekallâh bu i’mâr-ı hoş ü mektebdir cedîd”
H. 1319 / M. 1901-02
1 Allah’a hamd olsun, âlemin padişahı Abdülhamit Han
Hazretleri’dir; Allah, ömrünü uzun eylesin.
2 Onun padişahlara yaraşır gölgesinde cihan
rahat ve huzurludur.
3 Bahtta, tahtta ve saltanatta ikbali çoğalsın.
Ülkesinin mamur olması onun adaletinin eseridir.
4 Pek çok cami ve mektep yaptırmıştır.
Veziriazam Gazi Yusuf Paşa’nın mektebi,
5 onun yüce saltanatında çocuklara bir bayramdır.
Paşa’nın şerefli çocuklarından Fitnat Saadet Hanım,
6 atasının eserlerini ihyaya cüret etti,
vicdanı mahvolarak yok olmasına razı olmadı.
7 İlmî, noktalı harfler ile tarihini süsledi:
“Bu güzel bir imar ve yeni bir mekteptir, Allah mübarek etsin.”

Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T:30.1.2022)
(Fatih Belediye Başkanlığı)
-KEYCİ HATUN CAMİİ
-İBRAHİM PAŞA MEKTEBİ
-GÜRCÜ YUSUF PAŞA MEKTEBİ

Cerrahpaşa Camiinden ayrıldıktan sonra tekrar Nakşi Sokağına giriyoruz. Bu kez sokağın sonuna kadar devam ediyoruz. Nakşi Sokağını kesen Haseki Caddesine kadar ilerliyoruz. Sokağın bitiminde sağda köşede Keyci Hatun Camiini görüyoruz. İsmi ilgi çekici, değişik geliyor. Kitabesinde yazılanlardan merakımızı gideriyoruz: “Keyci Hatun tarafından H. 890 / 1485 tarihinde yaptırılmıştır. Caminin adı dağlayarak tedavi eden anlamında “Keyci Hatun” “Keçi Hatun” şeklinde yanlış söylenmektedir. Zamanla harap olan mescid Sultan II. Abdülhamid devrinde yenilenmiş, 1969 yılında ise halk tarafından esaslı bir tamir görmüştür. Kaynaklarda Keyci Hatun’un mihrab önünde medfun olduğu söylenmekle beraber bugün kabirden bir eser bulunmamaktadır.” Küçük bir cami, avlusu camiye göre büyük sayılabilir. Avlusunda kabir göremedik. Caminin son cemaat yeri açıktı. İç kapı kapalı olduğundan camdan ne kadar görebildi isek fotoğraf çektik. Bu arada saat 13:56 idi. Yani kapalı olmasını gerektirecek bir durum da yoktu. Caminin avlu giriş kapısının karşısında tam köşede (Nakşi Sokağı – Haseki Caddesi) tarihi yapıyı görüyoruz. Araştırmalarımızda bu yapının zamanında İbrahim Paşa Sıbyan Mektebi veya Kasım Ağa Sıbyan Mektebi olarak kullanıldığını öğreniyoruz. 1700’lü yıllarda Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapı kesme taştan yapılmış olup, çatısı kiremitle kaplıdır. Yapının her hangi bir kitabesi bulunmamaktadır. Yapının önünde belli belirsiz bir de çeşme bulunmaktadır. Haseki Caddesine iniyoruz. Sol tarafımızda tarihi yapı alarak ilerliyoruz. Biraz ileride -yukarıda bahsettiğimiz- Bayrampaşa Külliyesinin bir parçasının caddeye bakan kısmında dükkanlar bulunuyor. Haseki Caddesinden Aksaray yönüne doğru geri dönerek ilerliyoruz. Sol tarafımızda yıkılıp molozları alınmış büyükçe boş bir arazi görüyoruz. Millet Caddesinden gelen Adnan Adıvar Caddesini geçerek Haseki Caddesinde devam ediyoruz. Sağ tarafımızda Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Poliklinikleri binasını görüyoruz. Hastane bitiminde hemen tarihi bir yapı göze çarpıyor. Bu yapıda benzerleri gibi mekteb olarak yapılmış adı Gürcü Yusuf Paşa Mektebi. Tarihi yapının kapısının üzerinde 7 satır, 2 sütun dan oluşan bir kitabe yer alıyor. Kitabenin altında latinize olarak anlamı verilmiş.

-HACI BAYRAM KAFTANİ CAMİİ
HACI BAYRAM KAFTANİ CAMİİ HAZİRESİ
-ŞEYH KEMALEDDİN KABRİ

Mektebin hemen yanında cadde ile Ahmet Kâhya Camii Sokağı köşesinde Hacı Bayram Kaftani Camisini görüyoruz. Bir kaç basamak merdiven çıkarak avluya ulaşıyoruz. Caminin avlusundaki hazirede camiye ismini veren zat dahil çok sayıda kabir bulunmaktadır. Caminin içerisini fotoğraflarken son cemaat yerinde, yerinden memnun, 4-5 aylık sarı beyaz kedimiz dikkati çekti. Caminin kitabesinde:  “Fatih’in Kaftancıbaşısı ni’me’l ceyşten Bayram bin Eyne Bey tarafından yaptırılmıştır. 1894 zelzelesinde yıkılan cami Sultan II. Abdülhamid devrinde Fatma Hanım tarafından dönemin üslubuna göre yenilenmiştir. Dikdörtgen planlı kâgir duvarlı, ahşap çatılı eser 1983 yılında da bir tamir görmüş ve 1989 yılında bir minare ilave edilmiştir. Bugün kullanılmayan eski minaresi tuğladan kalın gövdeli ve basıktır. Eserin banisi hazirede medfundur.” yazısını okuyoruz. Cami avlusunun üzeri kapatılmış. Camiden ayrılıyoruz. Bugünkü gezimizin sonuna yaklaştık. Aracımın olduğu Katip Muslahaddin Sokağına dönüyoruz. Araca binmeden sokağın başına kadar gittim. sol yanımda Abdullatifpaşa Sokağı aşağı doğru -Aksaray yönü- uzanıyordu. Sokağın köşesinde etrafı çevrelenmiş, temiz, bakımlı Şeyh Kemaleddin Kabrini görüyoruz. Gezinin son karesini buradan aldım. Dikdörtgen olarak taştan yapılmış, demir korkuluklu pencereleri bulunmaktadır. Kabrin içerisinde 3 mezar vardır. PVC ile kaplanmış notta kabirde yatanların isimleri verilmiş. (“Tarikat-ı Halvetiyeden Şeyh Kemaleddin, Tarikat-ı Bektaşiyyeden Halil Baba ve Aişe Hanımefendi medfundur.”). Bugünü gezimiz de hitama ermiş bulunmakta, artık eve dönme vakti…

BAZI SOKAK İSİMLERİ

GEZİ GÜZERGAHI: -CEVDETPAŞA ÇOCUK PARKI, -NEVBAHAR MESCİDİ (Ekmekçioğlu Mescidi – Minare Kalıntısı), -BİBERAĞA MEZARLIĞI, -SU TERAZİSİ (HASEKİ SULTAN), -BAŞÇI MAHMUD CAMİİ, -BAŞÇI HACI MAHMUT ÇEŞMESİ, -HASEKİ KÜLLİYESİ (Mimar Sinan), -HASEKİ HÜRREM SULTAN ÇEŞMESİ, -BAYRAMPAŞA KÜLLİYESİ (— BAYRAMPAŞA TÜRBESİ, — BAYRAMPAŞA ÇEŞMESİ, — BAYRAMPAŞA SEBİLİ, — BAYRAMPAŞA MEDRESESİ, — KABİRLER), -MİNİ PARK (İsimsiz),-ARKADYOS SÜTUNU (Avrat Taşı), -CANBAZİYE CAMİİ, -KEÇECİZADE KAZIM EFENDİ ÇEŞMESİ, -BULGUR PALAS, -AHMET PAŞA SIBYAN MEKTEBİ, -ÇEŞME YOKUŞU SOKAĞI HAZİRE, -KÜRKÇÜBAŞI CAMİİ, -KÜRKÇÜBAŞI ÇEŞMESİ, -CERRAHPAŞA KÜLLİYESİ (— CERRAHPAŞA CAMİİ, — CERRAH MEHMET PAŞA TÜRBESİ, — CERRAHPAŞA ÇEŞMESİ (Cerrah Mehmet Paşa Çeşmesi), —- TARİHİ YAPI (Haseki Gevher Sultan Medresesi), — MÜZE), -KAHVE-HANE/Cerrahpaşa, -MEHMET AĞA ÇEŞMESİ / Davutpaşa, -SEYDİ BABA TEKKESİ KABRİ, -GÜLBUY KADIN ÇEŞMESİ, -YAVUZ MEHMET AĞA CAMİİ, -MEZARLIK, -DAVUTPAŞA KÜLLİYESİ (— DAVUTPAŞA CAMİ, — DAVUTPAŞA TÜRBESİ, — DAVUTPAŞA CAMİ HAZİRESİ, — DAVUTPAŞA ÇEŞMESİ, — MEDRESE DAVUTPAŞA), -DAVUTPAŞA ANADOLU LİSESİ -HAYDAR KETHÜDA CAMİİ, HASEKİ SULTAN CAMİİ (Mimar Sinan), -KARAMANİ PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ, -KARAMANİ PİRİ MEHMET PAŞA CAMİİ HAZİRESİ, -MOLLA GÜRANİ HAZRETLERİ MEZARI, -KAPTAN-I DERYA SADRAZAM HÜSEYİN PAŞA ÇEŞMESİ, -KATİP MUSLİHİDDİN MESCİDİ (Sinekli Mescid), -KATİP MUSLİHİDDİN ÇEŞMESİ, -KAZABADİ AHMED EFENDİ KABRİSTANI, -ŞEM’İ MOLLA CAMİİ, -HAZİRE (Mahzun), -KEYCİ HATUN CAMİİ, -İBRAHİM PAŞA MEKTEBİ, -GÜRCÜ YUSUF PAŞA MEKTEBİ, -HACI BAYRAM KAFTANİ CAMİİ, -HACI BAYRAM KAFTANİ CAMİİ HAZİRESİ, -ŞEYH KEMALEDDİN KABRİ

KAYNAKLAR

Biberağa Mezarlığının Sırları : Bir Semtin Hafızasını Tazelemesine İpucu, Fethi Gedikli, 2008, 3. Uluslararası Tarihi Yarımada Sempozyumu, 1 bs., İstanbul, Eylül 2008, s. 98-104

https://www.fatih.bel.tr/tr/main/read/dosyalar/?file=1393-veziriazam-davud-pasa-ve-kulliyesi-20220720-104918.pdf