26. DURAK: MERCAN – TAHTAKALE – EMİNÖNÜ

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
26. DURAK
MERCAN – TAHTAKALE – EMİNÖNÜ
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
7 Ağustos 2022 Pazar (8:51 -15:26 )
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
-HACIKADIN, -CİBALİ, -YAVUZ SİNAN,
-DEMİRTAŞ, -SÜLEYMANİYE, -TAHTAKALE,
-MERCAN, -TAYA HATUN, -SURURİ,
-HOBYAR, -RÜSTEMPAŞA,
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR

Bugün kararsızım hava çok sıcak, eyyam-ı bahur (aşırı sıcaklar) günleri. Sabah arkadaşlarla namazdan sonra yürüyüş için sözleştik. Yürüyüş ardından geziye erken gidip erken gelsem mi diye düşünürken kendimi Eminönü otobüsünde buldum. Bugün rotayı değiştirelim. Unkapanı durağında inerek eksik kalan yerleri tamamlayıp, Eminönü yönünde ilerlemeyi planlıyoruz. Bu gezimiz en uzun süreli gezimiz oldu. Sabah 9 civarı başlayıp neredeyse aralıksız 6-7 saat bölgeyi gezdik. 600 civarı fotoğraf çektik. İlk kez tam 11 mahalleden yolumuz geçti. Yine diğer gezilerden daha fazla sayıda 19 camiyi listemize kattık.

Bugünün özeti, Mercan, Tahtakale ve Eminönü bölgesi İstanbul’un ticaret merkezi. Osmanlı Devletinden başlayan ticari canlılık devam ediyor. Bölge kapalı çarşı ve mısır çarşısı etrafında yer alan küçük veya büyük hanlarla örülmüş. Hanlar ve sokak isimleri tarihten gelen -bugün bazılarının karşılığı olmasa da- meslek isimleri ile anılıyor. Her meslek gurubunun ismi bir handa veya sokak boyunca uzanan tarihi dükkanlarda yaşatılıyor. Sokaklar birbirine benziyor. Pazar günü olduğu için bir çok dükkan ve de kapalı çarşı da / big bazaar da kapalı idi. Bu da daha rahat gezmemizi ve fotoğraf çekmemizi sağladı. Ancak tek dezavantajı bölgedeki camilerin bir çoğu pazar günü olduğu için kapalı idi. Güzel bir gün oldu. Tam 3 kez telefonumu şarj etmek zorunda kaldım.

SEYYİD HASANPAŞA ÇEŞMESİ
HIZIR BEY HAZİRESİ
-ŞEBSEFA HATUN KÜLLİYESİ
ŞEBSEFA HATUN CAMİ ÇEŞMESİ (2 Adet)
ŞEBSEFA HATUN CAMİİ
ŞEBSEFA HATUN HAZİRESİ
ŞEBSEFA HATUN SIBYAN MEKTEBİ
Seyyid Hasanpaşa Çeşmesi
İhya Tarihi: H.1157 / M.1744-1745
İhya Kitabesi (4 satır-3 sütun)

1 Şehinşâh-ı muazzam âb-rûy-ı âl-i Osmânî
Hidivv-i bahr ü berr Sultân Mahmûd Hân-ı efhemdir
Vekîl-i mutlakı Seyyid Hasan Paşâ-yı sadr-ârâ

2 Şeref-pîrâ-yı unvân-ı vezâret hayr-ı makdemdir
Cerâyü’l-ayn tüsemmâ Selsebîlâ”ya olup mazhar
Bu âb-ı nâbı icrâ eyleyen ol sadr-ı aʽzamdîr

Kitabenin devamını ve
tamir kitabesini okumak için bakınız!

Eminönü’ne gelen otobüs ile yola çıkıp, Unkapanı İMÇ durağında indim. Cadde üzerinde içerisinde birçok kez namaz kıldığım, ancak gezi sürecinde uğrayamadığım cami ile başlayıp eksikleri tamamlamak istiyorum. Durakta inip camiye doğru yürümeye başlıyoruz. Burası su kemerinden başlayarak Haliç’e kadar İMÇ diye ünlenen İstanbul Manifaturacılar Çarşısı. Çarşı esnaf profili zamanla değişik meslek guruplarına da hizmet vermiş. Camiye ulaşmadan sırtını İMÇ 2.bloğuna dayamış tarihi çeşme dikkatimizi çekiyor. Günün ilk fotoğrafı Seyyid Hasanpaşa Çeşmesi oluyor. 1965 yılında yol açılması nedeniyle şu anki yerine taşınmış olan çeşme yatay dikdörtgen şeklinde, ayna kısmı ise dikey dikdörtgen şeklinde, kesme taştan yapılmış. Çeşmenin iki ayrı kitabesi bulunuyor (yapım ve tamir). Ayna kısmının hemen üzerinde bulunan inşa kitabesi 4 satır, 3 sütundan oluşuyor. Kitabenin altında 1157 tarihi dikkati çekiyor (M. 1744-45). Kitabenin üzerinde yer alan kitabe ise 2 satır, 2 sütun olarak yazılmış. Tarih olarak yakın bir tarih 1343 / M 1925 yazılmış. Çeşme, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan bir çeşme, Sultan 1. Mahmut dönemi sadrazamlarından Sadrazam Seyyid Hasan Paşa tarafından ihya edilmiş, sonra da Seniye Hanım’ın ruhu için annesi Necibe hanım tarafından tamir edilmiştir. Çeşmeden ayrılıp, camiye doğru yürürken iki blok arasındaki boşlukta etrafı çevreli kabirleri görüyoruz. Kabirler caminin hemen yanında sayılır. İki ayrı mezarlık bulunuyor. Yola yakın olanda iki kabir bulunuyor. Kabir taşları 1952 yılında sonradan yapılmış, taşın en üstünde günümüz Türkçesi yazılmış metni okuduğumuzda. kabirde yatanın 15. yy. divan edebiyatı şairlerinden 914 / 1509 tarihinde vefat eden Necati Bey, diğerinde ise 1067 tarihinde vefat eden Katip Çelebi olduğunu anlıyoruz. Diğer hazirenin duvarında bulunan tabeladan Hızır Bey’in de burada medfun olduğunu öğreniyoruz. Hızır Beyi birçoğumuz duymuştur. Aklımıza ilk olarak bugünkü isimlendirme ile ilk belediye reisi olduğu geliyor. Tabelayı okuduğumuzda başka hususları da öğrenmiş oluyoruz. “Hızır Bey Fatih devrinin büyük alimi ve şairidir. Nasrettin Hocanın ise torunudur. Fetihten sonra ilk İstanbul Kadısı ve Belediye Reisidir. “Hazirenin pencere korkuluklarına asılan fotoblok tabelada Hızır Bey Hazretleri hakkında kısaca bilgi verilmiş: “Hızır Bey Çelebi Hazretleri Fatih Mehmet Hz. Döneminde İstanbul’da altı sene kadılık görevinde bulunmuştur. …” Hazirede bir çok kabir bulunuyor. Hazirenin yanındaki cami girişine doğru ilerliyoruz. Caminin ana girişi bulvara bakıyor. Giriş kısmı yüksek. Kitabe bölümü boş. Girişin hemen sağında ve solunda birer adet çeşme yer alıyor. Çeşmeler şu an için sembolik. Tekne kısmının üzeri mermerle kapatılmış. Herhangi bir kitabe bulunmuyor. Kullanılmasın diye tekne kapatıldığından musluğu da bulunmamaktadır. İki çeşme de tıpatıp birbirinin aynısı. Estetik özelliği kalmamış. Büyük ihtimal çevre düzenlemesi sırasında veya başka bir şekilde sonradan eklenmiş gibi. Orijinal olan yıkılmış gibi. Çeşmenin adının caminin adı ile aynı olacağını tahmin ediyoruz. Şebsefa Hatun Camii Çeşmesi. Araştırmalarımızda buranın bir külliye olduğunu öğreniyoruz. Şebsefa Hatun Külliyesi. Külliye içerisinde Şebsefa Hatun Cami, çeşmesi, haziresi ve sıbyan mektebi gibi bölümler bulunmakta. Cami zamanla yol seviyesinin altında kalmış. Cami avlu kapısı dahi kapalıydı. Sadece dışarıdan fotoğraflayabildik camiyi. Caminin girişinde bulunan soldaki çeşme üzerine konulan tabelada cami tarihçesi hakkında bilgi verilmiş. Ayrıca cami önünde prizma tabelada da farklı dillerde bilgilendirme yapılmış. Prizma tabeladan Şebsefa Hatun Cami hakkında şu bilgileri okuyoruz: “Zeyrek Camii olarak da bilinen yapının banisi, I. Abdülhamid ‘in eşi Fatma  Şebsafa Hatun olup, oğlu şehzade Mehmet’in anısına yaptırılmıştır. Giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre 1787’de inşa  edilen cami, günümüzde meşruta olarak kullanılan sıbyan mektebi ve Atatürk Bulvarı’nın düzenleme çalışmalarında orijinal yerinden kaldırılmış olan çeşmeleri ile birlikte küçük bir külliye meydana getirmekteydi. Yapıldığı dönemde yüksek bir set üzerinde bulunan cami, günümüzde cadde kotunun altında kalmıştır. Cami; taş ve tuğla malzeme ile barok üslupta inşa edilmiştir. Yüksek bir mahzenin üzerine oturan camiye iki taraflı taş merdivenle ulaşılmaktadır. Beş kemer açıklığı metal ve cam konstrüksiyonla kapatılmış olan son cemaat yeri, 6 mermer sütuna oturmaktadır. Caminin ana kapısı son cemaat duvarının ortasında olup, mermer sövesi barok profili ince silmelerle süslüdür….” Caminin  banisi Fatma Şebsefa Hatun hazirede medfundur.  Hazirenin etrafını dolaşarak önceki gezilerde aracımı park ettiğim otoparka geldim. Otopark cami tarafı camiye ait duvarla çevrili. Sıbyan mektebinin bodrum katı burada zemin kat olarak uzanıyor. fotoğraf karesine beş dükkan kapısı yansıyor. Yani otoparka açılan muhtemel külliyeye ait dükkanlar bulunuyor. Şu an halleri iyi değil. Bence külliye planına sadık kalınarak restore edilmeli. Otoparka açılan dükkan kapıları kemerli bir yapıda ve yanlarında kemerli iki küçük pencere bulunmaktadır. Otoparkın içerisinden geçerek tekrar bulvara çıktım. Külliyenin bir parçası olarak sıbyan mektebi köşede yer alıyor. Mektebin bir cephesi otoparka bir cephesi ana caddeye bakıyor. (7 Temmuz 2024 tarihinde cami avlu ve içini görerek fotoğrafladık: Yanımızda bulunan daha önce avlu kapısı dahi kapalı olan Şebsefa Hatun Camii bu kez açık. Avlusundan ve iç kısmından bol bol fotoğraf çektim. Avluda hazire bakımlı. Avluya bakan Sibyan Mektebi yeni restore olmuş gibi güzel gözüküyor. Caminin içi özellikle kubbe işlemeleri ve renk tonu oldukça güzel. Mihrap Hızır Bey Camiinde olduğu gibi barok stiline göre resmedilmiş.

ZEYREK SARNICI
ŞEYH AHMET BUHARA TÜRBESİ
ŞEYH AHMET BUHARA TEKKESİ
HARAÇÇI ÇEŞMESİ (Restore Ediliyor)
Şeyh Ahmed Buhara Türbe ve Tekkesi Kitabesi
(avlu kapısı üstü)(5 satır-4 sütun)

1a Sırrına Mahmûd Hân’ın keşf ile bildirdi Hak
Şeh Murâd-ı Sâlis’in devrindeki Şeyh Ahmedi
1b Kubbesi hem çün habâb uçmuş o bahr-i rahmetin
Mahv olup seyl-i havâdisten ruhâm-ı meşhedi

Kitabenin devamını okumak için bakınız!

Sırtımızı camiye verip ana caddenin tam karşısına baktığımızda Zeyrek Sarnıcını görüyoruz. Her zaman yanından geçtiğimiz bu eseri şimdi gezimize ekliyoruz. Zeyrek Sarnıcının üstünde aynı isimli cami, Zeyrek Camisi ve Fatih Belediyesi Sosyal Tesisleri yer alıyor. Yolun karşısına geçerek Zeyrek Sarnıcına daha yakından bakıyoruz. Sarnıcın önünde bulunan Prizma Tabelada yapı hakkında bilgi ediniyoruz: “Pantokrator manastırı ile birlikte II. İonnes Komenus döneminde 12.yy’da inşa edildiği düşünülmektedir. … (yazının devamı için bakınız!).” Sarnıcın pencerelerin demir korkulukla kapatılmış. Aslında iyi bir restorasyonla turizme kazandırılabilir. Sarnıcı soluma alarak Haliç yönünde ilerliyoruz. Sol tarafımda bulunan Fil Yokuşundan yokuş yukarı çıkarak, haritanın eksik kalan gezmediğim köşe kısmını tamamlıyorum. Fil yokuşu adı gibi gerçekten dik bir yokuş, bir kez sokağa girmiş olduk. Yokuş biraz düzleşir gibi olduğu yerde sağımda daha önceki haftalarda bahsettiğim Katip Çelebi İlkokulu yer alıyor. Okulun önünden Musabey Sokağından geçerek bu kez yokuş aşağı yürüyüşe devam ediyoruz. Daha önceki gezilerimizde geçtiğimiz sokaklardan cami ve çeşmelerin yanından geçerek en sonunda daha öncede uğradığım Elvanzade Camii Sokağına geliyorum. Sokağın başında Medipol Hastanesi sol tarafta Unkapanı Yaya Altgeçidi yer alıyor. Haliçe yakın Üsküplü Caddesine giriyoruz. Uzaktan gözüme bir türbe çarpıyor. Yaklaştığımızda türbenin Şeyh Ahmet Buhara Türbesi olduğunu öğreniyoruz. Restore edilmiş. Türbe kapalı olduğundan, içerisine camdan bakıp fotoğraflıyoruz. Türbenin içerinde tek bir kabir bulunmakta. Türbe, hemen bitişiğinde yeni restore edilmiş, Şeyh Ahmet Buhara Tekkesi bulunuyor. (Bazı kaynaklarda Ahmed el-Buhari, Emir Buhari olarak ta geçmektedir). Tekke halen bir STK tarafından kullanılıyor. Türbe, tekkenin bir parçası. Tekke avlu girişi yüksekçe kemerli olup kemerin hemen üzerinde 5 satır, 4 sütun kitabesi yer almaktadır. Kitabenin üzerinde ise tuğra yer almaktadır. Tuğranın altında 232 yani 1232 tarihi yer alıyor. Tuğra II. Mahmud’a ait olup, Mustafa Râkım imzalıdır. (Ayrıntılı bilgi almak için İslam Ansiklopedisinin EMİR BUHARİ TEKKESİ maddesine bakılabilir). Sırtımızı Tekkenin kapısına verdiğimizde karşımızda Fatih Belediyesince restore edilen etrafı çevrelenmiş Haraççı Çeşmesini görüyoruz. Çeşme, fotoğrafından görebildiğimiz kadarıyla eni kısa uzunlamasına bir çeşme. Tarihi bir kalıntının parçası gibi duruyor.

HARACCI KARAMEHMED CAMİİ
NALINCI MEHMED MİMİ DEDE TÜRBESİ
NALINCI MEHMED MİMİ DEDE ÇEŞMESİ
-İBB MAHALLE EVİ CİBALİ
ŞAZİLİ (ŞAZELİ) TEKKE CAMİİ

Çeşmenin bitişiğinde Üsküplü Caddesi ile Tekke Sokak köşesinde Haraccı Karamehmed Camii yer alıyor. Beyaz minaresi ile küçük bir mahalle mescidi formatında. Caminin girişi Türbe Sokaktan yapılıyor. Camiye son cemaat yeri eklenmiş. Giriş kapısının sağında bulunan mermer kitabede: “Hoca kara Muhyiddin b. Ali Bey el-Haraci tarafından H. 879 / 1475 tarihinde yaptırılmıştır. 1887 ve 1959’da tamir gören kare planlı mescid, 1965 yılında halkın yardımıyla minare kaidesi hariç tamamen yenilenmiş ve son cemaat yeri eklenmiştir.” Cami kapalı olduğundan camdan içerisini fotoğrafladık. Google Earthta eski görüntülerde tekkenin bitişiğinde, Üsküplü Caddesi üzerinde Nalıncı Mehmed Mimi Dede Türbesi ve Çeşmesi dikkatimi çekiyor. Türbe ve Çeşmenin etrafı restorasyon sebebiyle kapatılmış. Doğal olarak bizlerde görememiş olduk. Araştırmalarımızda “halk arasında Nalıncı Baba ismi ile anılan, asıl adı Muhammed / Mehmet Mimi Dede Efendinin, aslen Bergamalı olduğu ifade edilmektedir. 1592 yılında vefat etmiştir.”

Daha önce Kadir Has Üniversitesine kadar gelmiştim. O noktandan tekrar geldiğim yoldan geri döndük. Bu kez tekkeyi sağıma alarak ilerleyip türbenin bitiminde sağa Yeşil Tulumba Sokağına, birkaç adım sonra yine sağa Bostan Hamamı Sokağına dönerek tekkenin etrafını dolaşmış oluyoruz. Sokakta biraz ilerledikten sonra geri dönmeye karar veriyoruz. Dönerken sağımda üç katlı binada asılı olan tabela dikkatimi çekiyor. İBB’ye ait Mahalle Evi Cibali tabelası. Semt Konağı isminin CHP’lice söylenişi. Tabi ki kastettiğim içeriği değil. Mahalle evi, Tekke avlu duvarına bakıyor.

Sokağı bitirip, Yeşil Tulumba Sokağından kavşağa doğru yürümeye devam ediyoruz. Bu kez sokağın bitiminde köşede önümüze Şazili Tekke Camii çıkıyor. Cami kapalıydı. Cami duvarında bilgilendirici mermer tabela asılı. Ancak görüntüyü yaklaştırmamıza rağmen okunacak kadar netlik sağlayamadık. Ancak internette tabelasını bularak bilgileri okuyoruz: “Ahmed Halil Ağa tarafından yaptırılan tekkenin inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İlk şeyhi 19.yüzyılın başlarında vefat ettiğinden bu dönemlerde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kaynaklarda “Balmumcu Şeyh  Seyyid Ahmed Tekkesi veya “Şem’i Şeyh Ahmed Tekkesi” gibi isimlerle de anılmaktadır. Tekke bir yangınla harab olmuş, H. 1304 / 1886- 87 tamir kitabesinden anlaşıldığı üzere II. Abdülhamid tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1925’e kadar faaliyetlerini sürdüren tekkenin tevhidhanesi dışındaki bölümleri zamanla yok olmuştur. Mescid – tevhidhane bakımsız kalmış ve bir dönem Zeyrek Spor Kulübü Lokali olarak kullanılmıştır. Fatih Müftülüğü ve hayırseverlerin gayretleriyle 1989 ramazan ayında tekrar ibadete açılmıştır. Dikdörtgen planlı caminin duvarları taş tuğla örgülü çatısı ahşaptır. Tavanın ortasında çatı altında gizlenen bir ahşap kubbe vardır.”  Caminin ana giriş kapısı üzerinde ortasında tuğra, tuğranın her iki yanında 4 satırlık iki ayrı kitabe bulunuyor. Kitabenin önü tarihi çınar ağacının ağacın dal ve yaprakları sebebiyle kısmen gözüküyordu. Tuğranın alt sağ kısmında 1304 tarihi yer alıyor. Nihayet bu bölgede eksik kalan kısımları bitirmenin sevinci ile kavşağın diğer tarafına Yavuz Selim Mahallesine geçiyoruz.

Hafız Ahmet Ağa Meydan Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1233 / M.1817 – 1819
Kitabesi;
Maşaallah
Bi-hamdillâh muvaffak etdi Bârî
Bu câ-yı dil-küşâyı kıldı âbâd

Rızâenlillâh için sâhibü’l-hayrât
İmâmeyn aşkına eyledi îcâd

Kapanî Hacı Hâfız Ahmed Ağa
İlâ yevmi’l-kıyâm nâmı ola yâd

Bu tâm târîhi görüp dedi Kenzî
Kıl ervâh-ı şehîd-i Kerbelâ şâd

Kaynak: https://kulturenvanteri.com
(E.T.: 13.8.2022)
-HALİÇ METRO İSTASYONU
SÜLEYMAN SUBAŞI CAMİİ
HAFIZ AHMET AĞA MEYDAN ÇEŞMESİ

Kavşakta Alibeyköy tramvay hattının Eminönü’ne kadar uzatılması çalışmaları sebebiyle bazı yerlerin etrafı çevrelenmiş. Ragıp Gümüşpala Caddesindeyiz. Kavşağı geçtikten sonra yolun karşı tarafında -Haliç kıyısındaki camiyi görmek üzere ilerliyoruz. Caminin etrafı tramvay çalışması sebebiyle kapalı, bu sebeple Eminönü yönüne doğru ilerliyoruz. Karşımızda Haliç Metro İstasyonu görünüyor. Metro, Yenikapı’dan başlayarak Haliç üzerinden Taksim ve Hacı Osman’a doğru devam ediyor. Sahile açık kısımdan geçebiliyoruz. Bu kez sahilden geriye doğru ilerleyerek nihayet camiye ilerliyoruz. Bu kısımda küçük ve orta büyüklükte geziler için tekneler vardı. Turistler bazen bağımsız bazen kafile halinde teknelere biniyorlardı. Cami bugün kapalı idi. Uzaktan camiyi ve avlusunu fotoğraflamaya çalıştık. Süleyman Subaşı Camii yeni restore edilmiş gibi duruyor. Avlusu geniş olan caminin içerisinde tarihi bir çeşme bulunuyor. Ancak bu açıdan gözükmüyor. Çeşme şu an için en iyi şantiye içerisinden gözüküyor. Sahil kenarından devam ederek tekrar cadde tarafına geçiyoruz. Şantiyede faaliyet bulunmuyor. Şantiye içerisinden çeşmeyi fotoğraflayarak yolumuza devam ediyoruz. Araştırmalarımızda çeşmenin isminin Hafız Ahmet Ağa Meydan Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin tam köşe alın kısmında rozet içerisinde Maaşallah yazısı yer alıyor. Kitabesi ayna kısmının üzerinde 4 satır 2 sütun olarak yer alıyor. Altında çeşmenin yapım tarihi olarak 1233 tarihi yer alıyor. Çeşmenin her cephesinde dörder sütun bulunuyor. Sütun başlıkları üzerindeki silme, yapıyı çepeçevre dolaşıyor.

KIBLE ÇEŞMESİ
KUŞEVİ / ARAPHANI (Restore Bekliyor)

Haliç tarafından tekrar yolun karşı tarafına geçiyoruz. Metronun köprü ayaklarının başladığı noktaya geliyoruz. Küçük Pazar caddesini geçip ana caddenin arkasındaki Kıble Çeşme Caddesinden devam ediyoruz. İlk sağa dönüşte köşede alçak tek katlı, kırmızı tuğlalı küçük yapı dikkatimizi çekiyor. Burasının küçük sade bir çeşme olduğunu anlıyoruz. İsmi de caddeye isim olmuş Kıble Çeşmesi. Çeşmenin musluk olan ana cephesi Kıble Sokağına bakıyor. üzerinde kısa olarak 3 satırdan ibaret kitabesi bulunuyor. Musluğu takılı. Kitabesinde, “Sahibü’l-hayrat / Ve’l-hasenât ve bâni-i sânisi / Ruhları şâd olsun 1311” ibaresini görüyoruz. Çeşme 1893 yılına tekabül ediyor. Kitabedeki bani-i sanisi kelimesinden yola çıkarak bu tarihin ikinci kez inşa veya tamir kitabesi olduğu düşünülebilir. Hikayesi nedir, neden kıble çeşmesi denmiş, orijinal hali korunmuş mu bilemiyorum. Kıble Sokağında çeşmenin hemen yanında harabe haline gelmiş iki katlı tarihi yapıyı görüyoruz. Bu bölgede bu tür yapılar fazla. Ancak yapıyı farklı kılan sağ üst köşesinde bulunan halen ayakta olan Kuşevi oluyor. Araştırmalarımızda bu binanın zamanında Han olduğu yönündedir. Bir kaynakta Han’ın ismi Arap Hanı olarak geçiyor. 19.yüzyılda inşa edilmiştir. Kaynağa göre kuşevi giriş cephesinin her iki köşesinde bulunuyor. Biz tekini görebildik. “Kuş evi iki katlı bina şeklinde olup, sağ ve sol köşeleri öne doğru çıkmadır. Bu çıkmaların altında toplam dört adet payanda yapıyı taşımaktadır. Çıkmalarda ikişer, orta kısımda üç adet toplamda on dört penceresi bulunmaktadır. Çıkmaların üzerinde üçgen biçimli çatı kuş evini örtmektedir.” (Kaynak: Belgesel Fotoğrafçılık Tekniğiyle Osmanlı Dönemi Kuş Saraylarının İncelenmesi E.T:13.8.2022) “Şehir hanı olarak inşa edilen Arap Hanı, 208 m² taban alanına sahip, iki katlı, kagir bir yapıdır”. Arap Hanı hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler ilgili siteye bakabilir. (Kaynak: Arap Hanı E.T:13.8.2022) 

KANTARCILAR CAMİİ

Kıble sokakta yokuş yukarı daha fazla devam etmiyorum. Çünkü o bölgeyi gezmiştim. Sokağın sonunda İstanbul Müftülüğü sınırları istinat duvarı yer alıyor. Sola Murat Efendi Sokağına dönerek yola devam ediyoruz. Sokağın köşesi açık otopark olarak kullanılıyor. Yanında yukarı doğru devam merdivenler bulunuyor. Merdivenler zamanında Balat’takiler gibi rengarenk boyanmış, bugünlerde hem boyalar iyice silinmiş, hem de merdivenleri ot basmış. Murat Efendi Sokakta peş peşe 2-3 katlı harabe haline gelmiş yapılar dikkatimizi çekiyor. 100 – 150 yıllık geçmişi varmış gibi duruyor. Murat Efendi Sokağın sonuna kadar gittiğimizde geçen haftalarda gördüğümüz yerleri tekrar görüyoruz. Bu sebeple sola sahil yönüne doğru Kepenekçi Sabunhanesi Sokağından aşağı doğru iniyoruz. Böylelikle tekrar Kıble Çeşmesi Caddesine gelmiş olduk. Caddede Eminönü yönüne doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz. Cadde oldukça dar. Pazar olduğundan nispeten sakin. Caddede daha bir iki adım atmıştık ki, sol tarafımızda Kantarcılar Camiini görüyoruz. Cami kapalı idi. Avlu giriş kapısının üzerindeki kitabede zemin ebadına göre büyük puntolarla nisa suresi 103.ayeti kerimeden bir bölüm yer alıyor. (namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.) Altında 1313 tarihi not düşülmüş. Bu tarih tamir edildiği tarih. Cami, Sarı Timur Cami olarak ta biliniyor. Avlu girişinde sol tarafta bulunan tabeladan şunları okuyoruz: “İnşa tarihi kesin olarak bilinmeyen …. ” Cami iki katlı, minaresi kırmızı kiremit renginde küçük bir cami. İç kısmını ileri de denk gelirsek görmek üzere yolumuza devam ediyoruz. Dükkanlar bazen sıra sıra kepenklerini kapatmış, caddeler oldukça sakin iken, bazı yerlerde birden kalabalıklaşıyor. 100 -150 metre sonra yol çatallaşıyor. Biz sağdaki dar sokaktan Kantarcılar Sokağından girerek ilerliyoruz. Sokak oldukça sakin, dükkanlar çoğunlukla kapalı. Sokağın sonuna geldiğimizde Eminönü’nden gelen yukarı doğru devam eden bölünmüş yola Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel Caddesine çıkıyoruz. Caddeye paralel uzanan Odun Kapısı Sokağına girerek yokuş yukarı yürümeye devam ediyoruz. Yine geçen haftalarda gördüğümüz mekânları tekrar gördüğümden geri caddeye dönüyoruz. Yokuş yukarı biraz ilerledikten sonra ara sokaklara giriyoruz. Ara sokak derken iş hanları ve çoğu zaman araç trafiğine kapalı, araç geçemeyecek kadar dar sokaklardan bahsediyoruz. Bugün onlarca han ve çarşı gördüğümüzden ayrı ayrı bahsetme imkanı olmayacak ne yazık ki. Bu sebeple gördüğüm işhanlarını ve sokak isimlerini en azından tablo halinde vermeye çalışacağım.

Han /Çarşı / Arasta İsimleri
-Şeyh Davut Han
-Tahtakale Hamamı Çarşısı
-Vakıflar İş Merkezi
-Tanburacı ve Gönenli Han
-Mustafa Yiğit Han
-Emniyet Han
(Bijutericiler Çarşısı)
-Cedid Han (1318 / 1895)
-Rızapaşa Han
-Yaldızlı Han
-Büyük Valide Han
-Büyük Ticaret Han
-Yüksek Han
-Yarım Han
-Abud Efendi Han
(İstanbul Yeni Çarşı)
-Büyük Yıldız Han
-Vakıflar İş Merkezi
-Hamdibe Geçidi
-Hüdaverdi Han 1310 – 1311
-Nasır Zadeler Hanı
-Yazmacılar Çarşısı
-Büyük Yeni Han
-Mısır çarşısı
Mesleki Sokak İsimleri
-Paçacı
-Kantarcılar
-Hasırcılar
-Fincancılar Çıkmazı ve Cad.
-Havancı
-Nargileci
-Örücüler Kapısı
-Tığcılar
-Sandalyeciler
-Tarakçılar
-Kaputçular
-Çarkçılar
-Ağızlıkçı
-Çiçek Pazarı
Halil Ağa Elhac Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1240 / M. 1824-1825
Yerinde Bulunmayan Kitabesi;
Sahibü’l-hayrat ve’l-hasenat
ve râğıbü’l-cennet ve’d-derâcât
Trabzoni Kozlıcalızâde
Merhum el-hac Halil Ağa’nın hayratıdır.
Kaynak: https://kulturenvanteri.com
(E.T.: 10.2.2023)
HALİL AĞA ELHAC ÇEŞMESİ
ŞEYH DAVUT MESCİDİ (Görmedim)
TİMURTAŞ CAMİİ
-TAHTAKALE HAMAMI ÇARŞISI
SOBACILAR ÖNÜ PARKI (İBB)

Yine böyle dar bir sokağa girdiğimde tamamıyla mermer olan küçük isimsiz bir çeşme görüyoruz. Kitabesi ve musluğu olmayan bu çeşme tarihi bir geçmişi var mıdır bilinmez biz yine de fotoğraflayarak yolumuza devam ediyoruz. (Araştırmalarımız sonucu çeşmenin eski formunu kaybettiği ve bir kaynakta isminin Halil Ağa Elhac Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz). Üç katlı Şeyh Davut Han Çarşısının önündeyiz. Çarşının giriş kapısının üzerinde rozet şeklinde bir kitabe bulunuyor. Kitabe Ya Hafız ismi celilesi ile başlıyor, 3 satır kısa yazıdan sonra altta 1278 tarihi ile sona eriyor. Yani miladi yaklaşık 1861 – 62 yıllarına tekabül ediyor. 150-160 yıl önce inşa edilmiş. (“E’ûzu bi kelimâtillâhi tâmmâti küllema min şerri mâ halak. Han Şeyh Davud ..” Hanı geçip Kantarcılar Caddesi üzerinde bulunan Timurtaş Camiine geliyoruz. Bu arada Şeyh Davut Han Çarşısının yanında bulunan Şeyh Davut Mescidini göremeyip atladığımı not etmek isterim. Cami minaresi ilk dönem mescidlerde / camilerdeki mimari ile yapılmış. 3 katlı, altı dükkan. Unutmadan yazalım bugün Tahtakale Hamamı Çarşısı etrafından bir kaç kez geçtik. Çarşı büyük ihtimal zamanında hamam olabilir. Şimdilerde çarşı olarak kullanılıyor. Google Earth tan baktığımızda üçü geniş, diğerleri biraz daha küçük yirmiye yakın kubbenin yer aldığını görüyoruz. Tahtakale Hamamı Çarşısı bitişiğinde 2 büyük kubbesiyle tarihi Vakıflar İş Merkezi yer alıyor. Her iki çarşı da Rüstem Paşa Caminin yanında yer alıyor. Biz yine uzun ismi ile El Hac Timurtaş Camii Şerifine dönelim. Cami kapalı idi. Cami duvarına asılan tabeladan caminin tarihçesi hakkında bilgi ediniyoruz: “Fatih devri (1453 – 1481) eserlerindendir. Halk arasında “Hacı Timurtaş Mescidi ” ve “Demirtaş Mescidi” gibi isimlerle de anılmaktadır. 865 yılında inşaa edilmiştir. Banisi  devrin eşrafından Timurtaş Ağa isimli zattır. Zamanla harab olmuştur. 1938 — 1964 yılları arasında  ibadete kapalı kaldığı ve maksadı dışında kullanıldığı  bilinmektedir.  1964 – 65  yıllarında semt esnafının girişimi ve çalışmalarıyla onarılarak ihya edilmiştir. 1989 – 90 yıllarında da tamamen  yenilenmiştir.” Cami tabelasında  yazılı olan iki ifade herkesin dikkatini çekmiştir. Belli yıllarda kapalı kalması ve de amacı dışında kullanılmış olmasıdır. Daha kim bilir kaç caminin başından bu tür zulümler geçmiştir. Sevindirici olan halkımız, bir şekilde yine ihya etmiş, günümüzde yıkılmış mescidlerin arşivden çıkarılarak tekrar yeniden yapılmaktadır. İnşaallah bir dönemin baskıcı ve ötekileştirici zihniyeti yok olacak, milletimiz merkeze öz değerini alacaktır. Su yatağını değiştirilemeyeceği aşikardır. Zorla değiştirseniz dahi bir gün su yatağını bulacaktır. Tarih bunun şahitlikleriyle doludur. Selam özünü koruyanlara, yaratılış gayesini unutmayanlara… Timurtaş Camii ana cadde yakınında (Ragıb Gümüşpala Cd). Ana caddeye iniyorum. Köşede şimdilerde sayıları oldukça azalmış sobacılar bulunuyor. Cadde kenarında küçük bir alan yeşillendirilerek park haline getirilmiş. İBB tarafından parka Sobacılar Önü Parkı ismi verilmiş. Sadece Sobacılar Parkı dense daha iyi olurmuş. Parkın üst kısmındaki sokağa tekrar girerek Rüstem Paşa Camii yönünde ilerliyoruz. Rüstem Paşa Cami ziyaretimi en sona bırakarak önündeki Hasırcılar Caddesinde ilerliyoruz. Sağa 4 katlı mimarisi ilgimizi çeken Uzun Sokak köşesindeki yapının yanından sokağa giriyoruz.

YAVAŞÇA ŞAHİN MEHMED ALİ PAŞA CAMİİ
YAVAŞÇA ŞAHİN MEHMED ALİ PAŞA CAMİİ HAZİRESİ
-CEDİD HAN
ÇANDARLIZADE ATİK İBRAHİM PAŞA CAMİİ AVLU DUVARI ÇEŞMESİ
ÇANDARLIZADE ATİK İBRAHİM PAŞA CAMİİ

Uzun Çarşı Caddesi gerçekten ismiyle müsemma. Sokağın sonuna doğru hafifçe başlayan, bir yokuş, sonunda solda Yavaşça (ı) Şahin Mehmed Ali Paşa Camiyi görüyoruz. Cami girişi yol seviyesinin altında merdivenle iniliyor. Cami kapalı, avlu kapısı bu kez açıktı. En azından avluya girdik. Avlusunda tek bir kabir bulunması dikkatimizi çekiyor. Cami giriş kapısında asılı tabelada “Yavaşça” yazarken, bilgilendirme tabelasında “Yavaşçı” yazmaktadır: “Cami Fatih döneminde banisi İstanbul’un fethine katılan askerlerden Yavaşça Şahindir. Mezarı avludadır. Minberini Seyyid Mehmed Efendi koydurmuştur. Cami  1950’de yeniden inşa edilmiştir. Kare planlı, tek kubbeli caminin duvarları taş ve tuğladan almaşık düzende inşa  edilmiştir.” Caminin dörtbir yanını dolaşıyorum. Caminin haziresinde tek başına yukarıda bahsedildiği gibi caminin banisi ve İstanbul’un fethi sırasında kadırgaları karadan denize indiren komutandır. Vefat tarihi olarak 1478 tarihi verilmiş. Caminin caddeye bakan haziresini soluma alarak ara sokaklarda dolaşıyorum. Tomruk Sokaktan Tahtakale Caddesine iniyorum. Tam karşıma 4 katlı, 1318 / 1895 yılında inşa edilmiş Cedid Han çıkıyor. Hanın giriş kapısı üzerinde tam ortada rozet içerisinde 1318 tarihi, sağ kemerde Osmanlı Türkçesi olarak Cedid Han yazısını görüyoruz. Mimarı Ioannis Karagiannis’tir. Cephesi neo-klasik ve neo-barok üsluptadır. Halen, Tahtakale Ticaret Merkezi Elektronikçiler Çarşısı olarak kullanılmaktadır. Binanın dış cephesinin restorasyona ihtiyacı gözüküyor. Tahtakale Caddesinden, Sabuncu Hanı Sokağa, tekrar sağa Vasıf Çınar Caddesine dönüyoruz. Sabuncu Hanı Sokağının bitiminde karşı sokak ismi Fincancılar Caddesi olarak devam ediyor. Tam köşede halen bir banka olarak kullanılan 4 katlı güzel bir bina yer alıyor. Vasıf Çınar Caddesinde yokuş yukarı doğru çıkıyoruz. Biraz ileride sağdaki Türk Telekom Binasının karşısında 5 katlı büyük bir işhanı yer alıyor. Kemerli kapısının her iki üst köşesinde rozetlerin yer aldığı, birinci kat hizasından yukarıdan bir şeyler düşmesin diye korumaya alınmış, büyük ihtimalle restore edilecek bir iş hanı. Cadde üzerindeki dükkanların dışında üst katlar boş gibi. Bu binayı geçtikten hemen sonra soldaki sokağa soy ismimizi çağrıştıran Nasuhiye Sokağına giriyoruz. Biraz yürüdükten sonra Çandarlızade Atik İbrahim Paşa Camisinin önüne geliyoruz. Cami avlu girişinin solunda restore edilmeyi bekleyen bir duvar çeşmesi bulunuyor. Özel bir ismi var mıdır bilinmez ancak cami ile aynı adı taşıyabileceğini düşünerek ismini Çandarlızade Atik İbrahim Paşa Avlu Duvarı Çeşmesi olarak adlandırıyoruz. Çeşmeye ait hiçbir unsur kalmamış, ayna kısmı belli oluyor. Cami avlu giriş dahi kapalı idi. Bugün gördüğüm camiler içerisinde avlusu en geniş camidir. Caminin avlu giriş kapısının solunda yer alan bilgilendirme tabelasından şu bilgilere ulaşıyoruz: “Cami 833 / 1478 yılında yaptırılmıştır. Çandarlı ailesi, Orhan Gazi döneminden başlayarak II. Selim’in tahta çıkışının ilk yıllarına kadar birçok ilmiye ve devlet adamı yetiştiren bir sülaledir. Atik İbrahim Paşa tarafından yaptırılan caminin taç kapı üzerindeki orijinal kitabesinde belirttiğine göre “Hayr-i Celil” 833 tarihi kayıtlıdır. Cami çatılı olup, yapımında kesme taş kullanılmıştır. Zamanla harap olmuş, 1965 yılında tamir edilmiştir. Caminin külliyesinde bir medresesi, şadırvanı ve de sıbyan mektebi olduğu kayıtlıdır. Mimarı bilinmemektedir.” Cami avlu girişindeki  Fatih Belediyesince hazırlanan tabelada cami yapım tarihi  1492 – 94 tarihleri olarak verilmiş. Caminin banisi Çandarlı İbrahim  Paşa, II. Bayezid  döneminin sadrazamı olduğunu, Anadolu’nun pek çok farklı yerinde eserler yaptırdığını ve İnebahtı kuşatması sırasında şehit düştüğünü de bu tabeladan öğreniyoruz. Camiyi avlu pencere korkuluklarından fotoğraflamaya çalıştık. Tek minareli caminin 33 penceresi ile nadide bir eser olduğu vurgusu üzerine biz de İnşaallah açık olduğunda içerisini de görürüz. Cami avlusunda bir çok camide olduğu gibi haziresi bulunduğunu da not olarak kaydedelim. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin İbrahim Paşa Külliyesi maddesine bakılabilir E.T:14.8.2022)

BEZZAZ-İ CEDİD CAMİİ
SARSILMAZ PARKI
-MERCAN MAHALLE MUHTARLIĞI
VALİDE KETHÜDASI ÇEŞMESİ
(Hacı Mehmed Ağa Çeşmesi)
Valide Kethüdası Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1120 / M.1708-1709
Kitabesi;
Kethüdâ-yı vâlide sultân kim
Oldurur hem-nâm-ı fahr-i kâ’inât

Ya’ni el-Hâc Mehemmed-i pâk-dil
Bildi kim yokdur cihan içre servet

İdüp bu çeşmeyi Allah içün
Teşnegâna neş’e bahş kıldı meveddet

Sehdiyâ bu hangi içün târihidir
Cûy-bâr-ı çeşme-i ayn-ı hayât

Kaynak: https://kulturenvanteri.com
(E.T.: 14.8.2022)

Havancı Sokakta bulunan Bezaz-i Cedid Camii altı dükkan olan merdivenle çıkılan tek minareli kubbeli küçük bir camii. Cami kapalı ancak giriş kapısına kadar merdivenden çıkarak tarihçesi hakkında bir şeyler bulabilir miyim diye bakıyorum. Fatih Belediyesinin hazırladığı tabeladan okumaya başlıyorum: “Uzunçarşı Caddesi ile Havancı Sokak kavşağı köşesinde bulunan cami, mercan mahallesindedir. Merdivenli Mescid Sır Ali Mescidi ve Bezzaziye Mescidi adlarıyla da bilinir. Bezzaz-ı Cedid Cami, 16. yy’da önce Enderun’da sır katibi, sonra veziri olan Bezzazı Cedid Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı belli değildir. Cami 1921 yılına kadar ibadete açıktı. 1965 yılına kadar maalesef mesken, kaba kasap kağıdı imalathanesi, iplik boyahanesi olarak kullanılmıştır. Merkezde tek kubbe, yanlarında ise 4 yarım kubbesi bulunmaktadır. Fevkâni olan camiye 12 merdivenle çıkılmaktadır. Banisinin kabri bilinmemektedir.”  (Fevkâni: Bulunduğu yerin eğimi ya da çevresindeki yapıların durumu yüzünden, bir alt yapı üzerine oturtulan camiler için kullanılan bir terim. Yüksek, yükseltilmiş anlamına gelir. Alt katta genellikle gelir getiren dükkânlar bulunur. (Kaynak: https://www.dersimiz.com E.T:14.8.2022) Yazıyı okuduktan sonra merdivenlerden iniyoruz. Havancı Sokakta yokuş yukarı yürümeye devam ediyoruz. Karşıdan İstanbul Üniversitesinin epey yüksekçe olan istinat duvarı gözüküyor. Sokakta devam etmeyip, sola Tacirhane Sokağa dönerek Nargileci Sokağa ulaşıyoruz. Tacirhane Sokak ile Nargileci Sokağın kesiştiği köşede garip, sessiz bir park göze çarpıyor. Fatih Belediyesi Sarsılmaz Parkı. Parkta her hangi bir hareket göremedik. Sanki kapıları kapatılmış, kendi halinde gibi. Sarsılmaz Parkını sağıma alarak Tacirhane Sokağında ilerliyoruz. Sağ tarafta 7 katlı, otopark görüyoruz. Eskiden İBB tarafından işletilen otopark için kim veya kimler yıkım kararı almışsa çokça teşekkürü hak ediyorlar. Çünkü bina gerçekten bir ucube gibi duruyor. Kararlı bir irade ile uzun vadede bu tür binalar yıkılmalı, Tarihi Yarımadayı koruma adına. Eski otoparkın etrafı İBB tarafından yıkılmak üzere çevrelenmiş. yıkılacak otoparkın karşısında prefabrik bir yapının Mercan Mahalle Muhtarlığı olduğunu not ederek Nargileci Sokaktan yokuş yukarı çıkmaya devam ettik. Zaten az bir yolumuz kalmıştı. Nihayet Fuat Paşa Caddesine çıktık. Solumuzda oldukça yüksek istinat duvarını alarak yürüyoruz. İstinat duvarında orta yükseklikte takı olan kapı bulunuyor. Kapıların üzerinde kitabe yerleri boş kalmış. Kapıdan merdivenle yukarı avluya çıkılıyor büyük ihtimal. İstinat duvarı bitiminde soldan yukarı doğru Süleymaniye Camiine çıkılıyor. O yöne gitmiyoruz. Aşağı doğru inmeye devam ediyoruz. Süleymaniye Cami kavşaktan itibaren Fuat Paşa Caddesi bitiyor Siyavuş Paşa Sokağı başlıyor. Sokakta epeyce ilerledikten sonra solda Valide Kethüdası Çeşmesi ile karşılaşıyoruz. Çeşme, 1120 / 1708 – 1709 tarihinde yapılmış. İki yüksek sütun üzerine yükselen çeşmenin acil restorasyona ihtiyacı bulunmaktadır. Çeşmenin ayna kısmı üzerinde 9 boğumdan oluşan bir yelpaze benzeri yapı, hemen üzerinde 2 satır, 4 sütun kitabesi bulunuyor. Musluğu bulunmamaktadır. Araştırdığımız kadarıyla çeşme Hacı Mehmed Ağa Çeşmesi olarak ta biliniyor. “Nişi kenarında iki selvi ve onu çevreleyen kabartma bir bordür vardır. Kemerinin içi dokuz dilimli istiridye kabuğu şeklindedir. Nişinin iki tarafında çiçek motifleri ve çeşmenin etrafı çepeçevre işlemelidir. Önünde yalağı ve testi koyma yerleri üstünde saçağı vardır. Devrin güzel çeşmelerinden biridir.” (Kaynak:http://www.suvakfi.org.tr E.T:14.8.2022)

Mirahur Hasan Ağa Çeşmesi Kitabesi
H. 1133 / M. 1720-21

1 Rikâb-ı Hazret-i Hân Ahmed-i muzafferde
Hulûs ile nice müddet edâ-yı hizmet eden
2 Hasan Ağa kim odur mirâhûr-ı evvel
Sehâ vü lûtf ile mevsûf kân-ı hulk-ı hasen

Kitabenin devamını okumak için bakınız!
SAMAN EMİNİ EVVEL CAMİİ
MİRAHUR HASAN AĞA ÇEŞMESİ

Bu bölgede deniz manzaralı teras kafeler oldukça fazla. Eksik bölge kalmasın diye etrafı epeyce dolaştık. Sonunda yine Ağızlıkçı Sokağına çıktık yokuş yukarı yukarı sokağın başlangıcına kadar. Nihayet Şahande Sokağı kesişiminde köşedeki Saman Emini Evvel Camiine ulaştık. Minaresine bakarak dönemi tahmin edilebilir. Cami kapalıydı. Herhangi bir tabelaya da rastlamadık. Tahmini olarak cami, Fatih Dönemine ait. Araştırmalarımızda caminin, Saman-ı Virani Camii ve Çukur Çeşme Camii olarak da bilindiğini öğreniyoruz. Minaresi bizi yanılmadı. “Camii, 15. yüzyılın yarısında, Saman Virani Hoca Sinan tarafından yaptırılmıştır. Cami duvarları iki sıra tuğla ve bir sıra düzgün taş ile örülmüştür. Caminin her iki girişi de üst kata çıkan merdiven başına ulaşmaktadır. Yapının altında bulunan bodrum da namaz kılma mahalli haline getirilmiştir. Merdivenle üst kata çıkınca, son cemaat yerine varılmaktadır. Sağ tarafta, camiyi yaptıran Hoca Sinan’ın yeşil örtülü kabri, sol tarafta harim giriş kapısı bulunmaktadır. Harimdeki mihrap, alçıdan yapılmış olup yağlı boya ile boyanmıştır. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Duvarlarda altlı-üstlü iki sıra pencere bulunmaktadır. Alttakiler dikdörtgen, kemerleri mermerdir. Yukarıdakileri üzerleri oval ve vitray camlıdır. Son cemaat yerinin daha sonraki yıllarda yapıldığı bellidir. Şöyle ki; son cemaat yerine çıkıldığında, caminin sol duvarı dış duvarla aynıdır. Yine son cemaat yeri, caminin sağ duvarı boyunca, dar da olsa uzamaktadır. Camilerde minare asıl olarak sağ tarafta yapılmaktadır. Bu camide de minare, taş binanın sağ köşesindedir. Ancak tuvalet ve abdest mahalli sonradan ilave edilince minare ortada kalmıştır. Saman Emini Evvel Camii‘nin tuğla ile örülmüş kalın gövdeli minarenin dışarı taşan şerefesi yoktur. Külah altında dar uzun pencereleri vardır. Yapı zaman içinde yıpranmış, çatısı çökmüş, minaresi yıkılmış ve uzun süre bu şekilde kalmıştır. Bu halde iken, basit imalatların yapıldığı bir yer olarak kullanılmıştır. Cami, 1973 yılında onarılmış ve ibadete tekrar açılmıştır. Camının asıl ibadet yer, (harim) namaz saatlerinin dışında kapalıdır.” (Kaynak: https://www.istanbuldakicamiler.com E.T:15.8.2022)  Bu bölgede ne kadar da çok amacı dışında kullanılan cami var. Saman Emini Evvel Camide bunlardan biri. İsmetiye Caddesinden yokuş aşağı iniyoruz. Sağımızda güzel bir çeşme görüyoruz. Mirahur Hasan Ağa Çeşmesi. Çeşme üzerinde İBB Kudeb tarafından hazırlanan tabelada yazılanlardan, çeşmenin, 1133 / 1720 tarihinde yaptırıldığını okuyoruz. Çeşmenin kemer üzerinde 5 satır 2 sütun kitabesi bulunuyor. Çeşmenin tekne kısmı yandaki dükkanın malzemeleriyle kapatılmıştı. Önünde oturan kişiden birkaç saniyeliğine kalkmasını rica ederek fotoğraf çekebildik. Tabelada kitabenin orijinali ve günümüz Türkçesi ile metni verilmiş. Tarihçesi hakkında: “Çeşme, Mirahur-ı evvel (padişaha ait ahırdan ve atlardan sorumlu kişi) Hasan Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kaynaklarda çeşmenin 1937 yılında Eminönü Çakmakçılar Yokuşu’ndaki Giritli Mustafa Paşa Hanı civarından bugünkü yerine taşındığı belirtilmektedir. İsmetiye Caddesi’nde bulunan çeşme, kesme küfeki taşından yapılmıştır. Sivri kemerli nişin üzerinde kitabesi yer almaktadır. Geniş bir çıkma oluşturan saçağının altında taş konsollar bulunmaktadır.”

ALİ PAŞA CAMİİ
ALİ PAŞA CAMİİ SEBİLİ
-TARİHİ BAYEZID YANGIN KULESİ

İsmetiye Caddesinde aşağı doğru inerken solda Mercan Vergi Dairesi Müdürlüğünü görüyoruz. Vergi Dairesi müdürlüğünün karşısındaki caddeye Uzun Çarşı Caddesine tekrar giriyoruz. Bu cadde Doğu Roma döneminden beri varlığını korumuş O dönemde ki adı Macro Embolo Caddesi imiş. Bu kez caddenin sonuna Mercan Caddesi kesişimine kadar ilerliyoruz. Mercan Caddesinde yine yokuş yukarı İstanbul Üniversitesi yönüne doğru çıkıyoruz. Caddenin başına doğru yaklaştığımızda köşede Ali Paşa Camiini görüyoruz. Minaresi oldukça sıska. Her halde bu özelliği sebebiyle akıldan çıkmaz. Sonradan mı eklenmiş acaba. Camiye ait Sebil dikkati çekiyor. Caminin girişi Fuad Paşa Caddesi üzerinden yapılıyor. Cami avlu kapısı açıktı. Camiye merdivenle çıkılıyor. Merdivenleri çıktık, ancak cami kapalıydı. Cami girişinin duvarında uzun ince bir kitabe yer alıyor. Avluda tuvaletlere bakan birisine camiyi açma imkanı olabilir mi diye soruyorum. Sağolsun açıyor. Camiye ekleme yapılmış. Asıl bölüm kubbeli ve küçük bir alana sahip. Tavanında motif ve çepeçevre ihlas suresi yer alıyor. Bu küçük camide dikkatimi çeken çerçeveli olarak duvarda asılı olan Mekke ve Medine temsilleri. Resimlerin geçmişi olduğunu düşünüyorum. Kapıyı açan şahsa teşekkür ettikten sonra caminin köşedeki sebili fotoğraflıyorum. Sebil dönerci dükkanı olarak hizmet (!) veriyor. Sebilin çatı üst kısmı onarımdan dolayı gözükmüyor. Caddenin giriş kısmında duvarda Mercan Caddesi ve Fuat Paşa Caddesi tabelalarını görüyoruz. Mercan Caddesi adını Mercan Ağa’dan almıştır. Keçecizade Fuat Paşa, Tıbbiye okulunu bitirmiş, devletin çeşitli kademelerinde görev almıştır. En son hariciye nazırlığı ve sadrazamlık yapmış olup, 1868 senesinde vefat etmiştir. Yüzümüzü İstanbul Üniversitesine dönüyoruz. Cami minaresi ile Bayezid Yangın Kulesini ile birlikte fotoğraflıyoruz. Caminin karşısında İstanbul Üniversitesinin yan giriş kapısı bulunuyor. Fatih’in birçok yerinden gözüken Yangın Kulesini ilk kez bu kadar yakından görüp fotoğraflıyoruz.

Hacı Beşir Ağa Çeşmesi
Yapım Tarihi: 1140 / M.1727-1728
Yukarıdan aşağıya doğru.
Tuğra
Abdülmecid Han bin Mahmud el-muzaffer dâ’imâ

1.Onarım Kitabesi
1 Seray-i şehriyarîde cenab-ı Kethüda Kadın
Bu dil-cû çeşmeyi (?) ihyaya kıldı himmet-i medfur (?)
2 Harab ender harap olmuş’du yapdı fisebilillah
Muvaffak oldu bu hayre ide Hak sa’yini meşkûr
3 Gelince âb-sâfı söyledim târihini Hayrî
Bu âlâ çeşmeyi Mahcube Kadın kıldı nev ma’mur
(H.1256)

İnşa Kitabesi ve ikinci onarım
Kitabesini okumak için bakınız!
ŞEYH AHMED GÜNANİ TÜRBESİ
MERCAN AĞA CAMİİ
MERCAN AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ
-TAYAHATUN MAHALLESİ MUHTARLIĞI (Eski)
HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ

Şarjım bitmek üzere. Bayezid Camiine girip telefonumu şarj ediyorum. 30-35 dakikalık moladan sonra kaldığım yerden geziye devam ediyorum. Çadırcılar Caddesine girişinden karşı sokağa Mühürdar Eminpaşa Sokağı sonrasında sağa dönerek Şeker Ahmetpaşa Sokağına giriyoruz. Biraz yürüdükten sonra sağ tarafımızda kapı ve pencereli kapalı bir mekanda Şeyh Ahmed Günani Türbesini görüyoruz. Pencereye asılmış tabeladaki bilgilerden Şeyh Ahmet Günani Hazretlerinin İstanbul’un fethine katılan ni’lme’l ceyşten olduğunu anlıyoruz. 859 / 1454 senesinde vefat etmiştir. Türbenin iç duvarı mavi fayansla kaplanmış. Şeker Ahmetpaşa Sokağında yürümeye devam ediyoruz. Sokağın bitiminde sola Örücüler Kapısı Sokağına dönüyoruz. Bir kaç adım sonra kendimizi sağda Mercan Ağa Camii önünde bulduk. Caminin haziresi bulunuyor. Cami kapalı. Cami avlu girişinde sağ tarafta küçük bir çeşme dikkati çekiyor. Mercan Ağa Cami Duvar Çeşmesinin ayna kısmı üzerinde rika ile ayeti kerimeden bir bölüm yer alıyor. (“Rablerinden temiz bir içecek vardır.”) ayetin hemen üzerinde motifli çini üzerinde dairesel bir besmele bulunuyor. Çeşmenin ayna kısmı çini ile kaplı imiş, ancak çoğu kırılmış, bozulmuş. Bu arada musluğu da bulunmuyor. Avlu giriş kapısının hemen yanındaki pencere korkuluklarına cami için bilgilendirici tabela asılmış. Mercan Ağa Camii tabelasında: “Mercan’da Örücüler Sokak ile Tığcılar Sokağı arasında bulunur. Örücüler Cami adıyla da anılır. Kim tarafından yaptırıldığı belli değildir. Cami 1702 yılında yenilenmiştir. Caminin uzun kesme taştan yapılmış tek şerefeli bir minaresi vardır. 1950’li yıllarda tamir görmüştür” cümlelerini okuyoruz. Caminin diğer girişi Tığcılar Sokaktan yapılıyor. Avlusu geniş. minaresi çevredekilere göre daha uzundur. Kapalı Çarşısının çok sayıda kapısı bulunuyor. Tacirler Kapısına yakın Eminönü ilçesine bağlı olduğu dönemden kalma eski Tayahatun Mahalle Muhtarlığı tabelası göze çarpıyor. Tığcılar Sokağında rastladığımız çeşme dikkatimizi çekti. Çeşmede çok az çeşmede görülebilecek yoğunlukta kitabe bulunuyor. İki onarım ve inşa olmak üzere 3 kitabe küçük ebatlı sayılabilecek çeşme de yer alıyor. Hacı Beşir Ağa Çeşmesinin en üst kısmında rozet içerisinde tuğra yer alıyor. Tuğra, Sultan Abdulmecid Hana ait. Tuğrada “’Abdülmecid Han bin Mahmud el-muzaffer dâ’imâ” yazılıdır. Tuğra, “Haşim” imzalıdır. Haşim, Hattat Mustafa Râkım’ın talebesidir (ö.1845). Tuğranın altında 1.onarım kitabesi 3 satır, 2 sütun olarak yer alıyor. Bu kitabenin sol alt köşesinde 1256 tarihi yer alıyor. Onarım kitabesinin altında istiridye formlu bir süsleme altında İnşa kitabesi bulunuyor. Ayna kısmının üzerinde ve üstte, 2.onarım kitabesi ise ayna kısmının her iki yanında yer almaktadır. 2.onarım kitabesinin solunda 1343 tarihi, sağında ise 1341 tarihi yer alıyor. İnşa kitabesinde herhangi bir tarihe rastlayamadım. Ebced hesabıyla inşa tarihinin 1140 / M.1727-1728 tarihi olduğunu öğreniyoruz. (Çeşme hakkında ayrıntılı bilgi edinmek için bakılabilir. S: 13-16 E.T.18.8.2022)

TARAKÇILAR DAYE HATUN CAMİİ
DAYE HATUN TÜRBESİ
-VAKIFLAR İŞ MERKEZİ

Hacı Beşir Ağa Çeşmesini fotoğraflayıp sokaklardaki turuma devam ediyorum. Bir çok han ve işyeri gördükten sonra Tığcılar Sokaktan sağa Çakmakçılar Yokuşu Sokağına giriyoruz. Sol tarafımda Büyük Valide Hanı bulunuyor. Hanın kemerli giriş kapısının üzerinde 1651 tarihini okuyoruz. Hanlar kapalı olduğu için içerisine giremiyoruz. Bu tür hanların genel planında İç kısımlarında büyük bir avluya açılan dükkanların bulunmaktadır. Han kapısının tam karşısında bulunan Tarakçılar Sokağına giriyoruz. Uzunca bir süre yürüdükten sonra sol yanımızda sokağın bitiminde köşede sokak çatallaşıyor. Caddenin diğer yüzü Sandalyeciler Sokağı. Tarakçılar Sokağı sağdan devam ediyor. Tam bu noktada kafamızı kaldırdığımızda Tarakçılar Daye Hatun Camiini görüyoruz. Cami dükkanlar üzerinde yer alıyor. Cami avlu kapısı kapalı olduğundan fotoğraf çekimini dıştan yapıyoruz. Camiyi açıkken görmek isterim. Hakim bir noktada Haliç manzaralı olduğunu tahmin ediyorum. Bu açıdan tam karar veremedim. geniş olan avlusunda kubbeli, camiye ismini veren Daye Hatun Türbesi bulunuyor. Türbeyi uzaktan zumluyoruz. Türbe giriş kapısının üzerindeki tabelada “Merhume Daye Hatun, Fatih Sultan Mehmet Han’ın süt annesi, ölüm tarihi 14.02.1486” yazısını okuyoruz. Vefat tarihi gününe kadar verilmiş. Daye Hatun’a Allah rahmet eylesin duasıyla yerimizden ayrılıyoruz. Cami, Daye Hatun Tarafından yaptırıldığını anlıyoruz. Cami Tarakçılar Cami olarak ta biliniyor. Araştırmalarımızda caminin 1485 yılında asıl adı Ümmü Gülsüm olan Daye Hatun tarafından yaptırılmıştır. 1971 yılında harap halde iken onarılmıştır. Camiden geriye sadece duvarları ve minare kaide kısmı kalmıştır. Tarakçılar Hanı Sokaktan sağa dönerek Mahmutpaşa Yokuşu Sokağında Kapalı Çarşısının Mahmutpaşa Kapısına kadar ilerliyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi tarihi eskilere giden hanlar ve 100 -150 yıllık geçmişi olan hanlar arasından geçiyoruz. Bazı binaların giriş cephesi estetik şekilde adeta işlenmiş. Abud Efendi Hanın giriş kapısının üzerinde Osmanlıca ve latinize İstanbul Yeni Çarşı yazısını, altında ise 1313 / 1895 tarihini okuyoruz. Mahmutpaşa Yokuşu Çıkmazından tekrar geri dönerek aşağı doğru ilerliyoruz. Vakıflar İş Merkezi kubbeli yapısıyla dikkatimizi çekiyor. İçeri girdiğimizde yüksekçe kubbenin yeşillendiğini, küflendiğini görüyoruz. İş merkezi eğer ismindeki gibi Vakıflara bağlı ise acil restorasyona ihtiyacı bulunuyor.

Kasım Ağa Çeşmesi
Server Ağa Çeşmesi
Tamir Tarihi: H. 1289 / M. 1872-1873
Tamir Kitabesi;
Eyleyip Kâsım Ağa nâm ebu’l hayr icrâ
Bî-tevakkuf cereyân eyler iken bu çeşme
Yanıp olmuş idi câmiyle berâber nâ-bûd
Sâhibü’l-hayrâ karîn oldu yine şu çeşme
Baş musâhib-i şeh-i devrân Server Ağa’nın
Mazhar oldu kerem u cûduna yâ hû çeşme
Verdi leb-teşnelere sâye-i şâhânede keyf
Akıdır mertebede Kevser-i mînû çeşme
Tâm târîhim eder arz-ı selâset İrfân
Sanki mecrâ-yı hayât oldu bu dil-cû çeşme
Kaynak: https://kulturenvanteri.com 
(E.T.: 20.8.2022)

Avlu Kapısı Üzerindeki Kitabe
1Accilû bi’s-salâti kable’l-fevt
Ve accilû bi’t-tevbete kable’l-mevt
2 Sâ‘at-i vâhidedir ömr-i cihân
Sâ‘ati tâ‘ate sarf eyle hemân

1 Fırsat geçmeden önce namaza,
ölüm gelmeden önce tevbeye acele ediniz.
2 Dünyanın ömrü bir saattir.
Zamanı derhal Allah’a kulluğa harca

Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih
E.T: 20.8.2022)
SERVER AĞA ÇEŞMESİ
(KASIM AĞA ÇEŞMESİ –
HACI KÜÇÜK CAMİİ ÇEŞMESİ)

HACI KÜÇÜK (KÖÇEK) CAMİİ

Hacı Küçük Camii Sokağında Hacı Küçük Camii önündeyiz. Öğlen vakti. Camiye girmeden avlu giriş kapısının solundaki tarihi duvar çeşmesini fotoğraflayıp, namaz geçeceğiz. Çeşme, tamamıyla mermerden yapılmış. Kemeri tak şeklindedir. Çeşmenin kemer kısmında 6 satırlık, ilk iki satırı tek sütun, son dört satırı ise 2 sütun olarak yazılmış. Çeşmenin ilgisiz bir musluğu bulunuyor. Teknesi sağlam, güzel bir çeşme. Kitabenin altında yazıyı yazan Muhsinzade Es-seyid Abdullah’ın imzası ve 1289 tarihi okunuyor. Kitabe sülüs olarak yazılmış. Araştırmalarımızda çeşmenin H.1289 / M.1872 tarihinde yapıldığını isim olarak camiyi 1872 yılında ihya eden Servet Ağa’nın ismiyle anıldığını öğreniyoruz. Server Ağa Çeşmesi. Bazı kaynaklarda çeşmenin ilk banisinin Kasım Ağa olduğu, ancak yangın sonrasında Server Ağa tarafından yenilendiği yazmaktadır (Kitabesine göre de böyle olmalı). Bu sebeple araştırmalarımızda çeşmenin ismi Kasım Ağa Çeşmesi olarak ta çıkmaktadır. Ancak her halükarda çeşme 1872 yılındaki mimari ve estetiği yansıtıyor. Caminin avlu giriş kapısının üzerinde en üstte rozet içerisinde tuğra, altta ise 2 satır, 2 sütun kitabesi bulunuyor. Kitabesine fırsat varken namaza, ölüm gelmeden tevbeye acele ediniz mealinde çok veciz hadisi şerif yazılmış. Ancak yazının zemini oldukça koyu yeşile boyanmış ki neredeyse yazı okunmuyor. Bir an önce düzeltilip asli haline getirilse, ne kadar iyi olurdu. Aslında caminin çeşmesiyle beraber iyi bir restorasyona ihtiyacı var. Caminin girişinde duvara asılı tabelada camiye ait bilgilere ulaşıyoruz: “Fatih Sultan Mehmet devri (1453 – 1481) eserlerindendir. Önceleri “Küçük Hacı Mescidi” olarak anılmakta idi. Bugün “Hacı Küçük Camii” olarak bilinmektedir. Hacı Küçük Camii, ilk olarak Fatih Sultan Mehmet’in silahdarlarından Küçük Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bir çok kere tamir gören cami, geçirdiği bir yangından sonra 1872 tarihinde Sultan Abdülaziz’in başmuhasibi Servet Ağa tarafından yeniden inşaa edilmiştir. Caminin asıl yapısı ile Servet Ağa tarafından ihya edilen şekli arasında hiçbir ilişi bulunmamaktadır. Cami son olarak 1952 yılında restore edilmiştir. Özetle Ahmedağa tarafından yaptırılan (1470) cami, 1872 yılında Servetağa tarafından ihya edilmiştir. Bazı kaynaklarda Servet Ağa ismi yerine Sürur Ağa olarak geçiyor. Ayrıca caminin ilk banisi olarak bazı kaynaklarda Mehmed Ağa olarak geçmektedir. Ancak unvanlar doğru olarak verilmiş (silahdar – başmuhasib). Öğlen namazımızı bu camide kılıyoruz. Telefonumu 2.kez şarj ediyoruz bu sürede. Cami altıgen yapıda küçük bir cami. Yoğun bir duvarlarda yoğun bir işleme ve pencere altı hizasında camiyi çepeçevre kuşatan boya rengi çok aranmış gibi. Halı renk uyumu da boya rengi gibi çok uyumlu (!). Cami zaten küçük iyice boğmuş. Pencere camına klima takıldığını da bu camide ilk kez gördük. Caminin minaresi değişik bir mimari stilde yapılmış.

HOCA ALAEDDİN CAMİİ ÇEŞMESİ
ÇELEBİOĞLU HOCA ALAEDDİN CAMİİ
(MARPUÇCULAR CAMİİ)
ÇELEBİOĞLU ALAATTİN EFENDİ KABRİ
(Uşşaki Pirlerinden Mehmet Şükrü Efendi Kabri)

Kaputçular Sokağının başlangıcına geldiğimizde adeta küçük bir meydana çıkıyorsunuz. Bölgeyi gezenlerin en çok geçtiği noktalardan birisi (Yeni Cami Caddesi – Hocahanı Sokak). Küçücük meydan da manifaturacılık mesleğini simgeleyen bir de heykel yapılmış 2012 yılında Fatih Belediyesince. Sabuncu Hanı Sokağından sağa dönerek Marpuççular Caddesine giriyoruz. Sağ tarafımızda duvar yüzeyi çinilerle kaplı çeşme ve camiye ulaşıyoruz. Çeşmenin daha önceki fotoğraflarından anladığımız kadarıyla çini ile kaplanması yeni bir tarihte gerçekleşmiş. Yani orijinal hali bozulmuş. Araştırmalarımızda çeşmeye ait özel bir isme rastlamadım. Bu sebeple caminin adıyla anılması muhtemeldir. Hoca Alaeddin Cami Çeşmesi. Çeşme küçük yapılı, duvar çeşmesi. Teknesi yukarıda yani lavabo gibi. Musluğu bulunuyor. Kitabesi bulunmuyor. Çeşmenin hemen yanında Çelebioğlu Hoca Alaeddin Camii Şerifi (Marputçular Camii) tabelası asılı. Camiye girmeden hemen kapının yanında kabir dikkati çekiyor. Caddeye bakan kısmı demir korkulukla çevrelenmiş. Yakından baktığımızda kabrin üzerinde Uşşaki pirlerinden Mehmet Şükrü Efendi vefatı 29 Ramazan 1141 / 28 Nisan 1729 yazısını görüyoruz. İçteki duvarda 5 satır, 2 sütunluk bir kitabe bulunuyor. Hemen yanında bulunan bilgilendirici tabelada yazılanlardan bu kitabenin uşşaki pirlerinden Şükrü Efendiye ait bir beyitmiş. Yazıda burasının önceden uşşaki tekkesi olduğu belirtiliyor. Nihayet cami içerisini de fotoğrafladıktan sonra tekrar yola revan oluyoruz. Bu arada marpuçcular kelimesini merak edip araştırdığımızda marpuç kelimesinin Nargileye takılan, kolayca kıvrılıp bükülebilen, hortum biçiminde uzun boru olduğunu öğreniyoruz Kaynak: http://lugatim.com/ E.T:20.8.2022).

SAKA ÇEŞMESİ
3.CÜ SULTAN MUSTAFA CAMİİ
(-Çakmakçılar Camii
-Saka Çeşmesi Camii)

MISIR ÇARŞISI
(Yeni Çarşı / Valide Çarşısı)

Hanlar, çarşılar arasından geçerek Saka Çeşmesine ulaşıyoruz. Çeşme Sandalyeciler Sokağı ile Çakmakçılar Yokuşu Sokağının kesiştiği yerde 3 cepheli, diğer cephesi camiye yaslı, kitabesi olmayan, tekneleri sağlam, tamamıyla mermerden yapılmış bir çeşmedir. Çeşme, 2021 yılında Fatih Belediyesince bakım – onarımı yapılmıştır. İsmini bu tabeladan öğreniyoruz. Tarihçesi veya yapım yılına ait bir bilgi yazılmamış. Kitabesi olmadığı için tarihi net olmayabilir. Ancak bazı kaynaklarda çeşmenin hemen üstünde bulunan 3.cü Sultan Mustafa Camii ile aynı dönemde yapıldığı yazılmaktadır. Yani yapım tarihi cami yapım tarihi olan 1761 yılı. Çeşmeyi çeşitli açılardan fotoğraflayıp, çeşmenin üst kısmında girişi Çakmakçılar Sokaktan yapılan 3.cü Sultan Mustafa Camiye geçiyoruz. Cami kapalı idi. Kapısının üzerindeki mermer tabelada Banisi olarak 3.cü Sultan Mustafa, inşaat tarihi olarak hicri 1174 miladi 1760 tarihi yazılmış. Cami dükkanların üzerinde 2 kat yüksekliğinde, merdivenle yukarı çıkılarak ulaşılabilen bir cami. Kaynaklarda, Camiye Çakmakçılar Camii veya çeşmeden dolayı Saka Çeşmesi Camii de denildiği yazmaktadır. “Camii almaşık olarak tuğla ve taş malzemeden inşa edilmiş ve merkezi kubbelidir. Kubbe kasnaklıdır. Kubbe kasnağındaki sekiz pencere ile harim aydınlatılır. Kubbe kasnağı sekizgendir. Kubbe ve çatı kurşun kaplamalıdır. Camii içinde iki sıra pencere bulunur. Alttaki pencereler dikdörtgen üsttekiler ise üstü ovaldir. Üst pencereler simetrik değildir. Farklı yükseklikte pencereler vardır. Üst pencerelerin üst kısmı tuğla hatıllarla örülmüştür. Minare tek şerefeli olup tuğladan inşa edilmiştir.” (Kaynak: https://www.turkiyenintarihieserleri.com/ E.T:21.8.2022) Caminin iç mekanını fotoğraflamayı başka bir zamana bırakarak Çakmakçılar yokuşunda aşağı doğru inmeye devam ediyoruz. Mısır Çarşısının Yeni Cami Caddesine açılan Haseki Kapısı önündeyiz. Mısır Çarşısı Kapalı Çarşıdan sonra bölgedeki en büyük çarşı. Çarşı pazar günleri açık. Kapıdan içeri girip ilerlemeden, yoğunluktan dolayı da biraz tavana doğru fotoğraflayıp dışarı çıktık. Çarşının L şeklinde uzun olan cephesi Çiçek Pazarı Caddesi. Cadde yol boyunca çarşıya bitişik, küçücük dükkanlar yer alıyor. Çarşısın tarihçesi ile ilgili kapı girişlerinde tabelalar bulunuyor. Ancak çoğu zaman önüne eşya konulduğundan görülemeyebiliyor. Eminönü meydana açılan kapısının önünde ayrıca prizma tabela bulunuyor. Bu tabeladan tarihçesini okuyoruz: “Mısır Çarşısı, Sultan III. Murat’ın eşi ve Sultan III. Mehmed’in annesi olan Safiye Sultan’ın talimatıyla 1597 yılında Mimar Davut Ağa tarafından inşasına başlanmış, 1664 yılında Sultan IV. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Mimar Mustafa Ağa’ya tamamlattırılmıştır…”devamını okumak için bakınız.

İŞ MÜZE
HATİCE TURHAN SULTAN
TÜRBESİ

HATİCE TURHAN VALİDE SULTAN
ÇEŞME VE SEBİLİ

HATİCE TURHAN SEBİLİ SU TERAZİSİ
Hatice Turhan Valide Sultan
Çeşme ve Sebili Kitabesi
H. 1074 / M. 1663-1664
(3 satır-4 sütun)

1a Ümm-i pür-cûd-ı Mehemmed Hân kim
Zâtıdır âlemde zü’l-kadr-i celîl
1b Fî-sebilillâh bünyâd eyledi
Râh-ı Hakda böyle bir âlî sebîl

Kitabenin devamını okumak için bakınız!

Mısır Çarşısı Haseki kapısının önündeki Yeni Cami Caddesinde cami yönünde ilerleyerek iki katlı büyük bir tarihi yapıya geliyoruz. Bu yapıyı çokça görmüşsünüzdür. Halen bir banka tarafından müze olarak kullanılmaktadır. Binanın ana giriş kapısı Bankacılar Sokağından yapılmaktadır. Bina 1892 yılında İstanbul Postahanesi olarak inşa edilmiş. Hindistan ve Pakistanlı Müslümanların Milli Mücadeleye karşı Hilafeti desteklemek üzere gönderdikleri para ile kurulan bankaya devredilmiş. (20 Şubat 1928 tarihinde Türkiye İş Bankası’nın İstanbul Şubesi olarak hizmet vermeye başlamış.) Müze Pazartesi günü hariç 10-18 arası ziyarete açık bulunuyor. Hiç kuşkusuz bu bina Kültür Bakanlığı ve PTT genel müdürlüğü bünyesinde bir müze veya sanat merkezi olması daha isabetli olurdu. Müzenin tam karşısında yine tarihi bir bina banka olarak hizmet veriyor. Yeni Cami restorasyonda. Uzaktan tüm ihtişamıyla gözüküyor. Müzeye bitişik Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi, Çeşmesi ve Sebilin önündeyiz. Çeşme meydan Çeşmesi görünümünde ihtişamlı gözüküyor. Çeşme, Sebil ve Türbenin cephesi Şeyhülislam Hayri Efendi Caddesine bakıyor. Hatice Turhan Sultan Çeşmesi oldukça yüksek ve geniş, estetik çatısı ile oldukça bakımlı. Çatının alt kısmında, kemerin üst kısmında 3 satır, 4 sütunluk kitabesi yer alıyor. Çeşme 1673 tarihinde yaptırılmış. Çeşme, aslında Yeni Cami Külliyesinin bir parçası. Kaynaklarda “1597 yılında III. Mehmet ‘in annesi Safiye Sultan, Mimar Davut Ağa’yı huzuruna çağırır, hayrına ve namına Eminönü’nde bir külliye yapmasını emreder. Kısa bir süre sonra Mimar Davut Ağa’nın ölümü sonucu Mimar Dalgıç Ahmet Ağa görevlendirilir. Ancak çeşitli olaylar nedeniyle bu inşaat çok uzun sürer. Bitimini görebilmesi kısmet olmaz. Ondan sonra inşaatı sürdüren Kösem Sultan’a da nasip olmaz tamamlanmasını görmek. Ve nihayet 1673 yılında Hatice Turhan Valide Sultan bu büyük külliyeyi tamamlatabilir. Eseri Mimar Mustafa Ağa tamamlamıştır. Külliye; Yeni Cami, Hünkar Kasrı, Dârü-l Kurrâ, Muvakkithane, Mektep, Mısır Çarşısı, Türbe, Sebil ve Çeşmeden oluşmaktadır. Sebil dört mermer sütunun ayırdığı dökme demirden yapılmış, her birinden yedişer su verecek yer bulunan şebekelerle süslü, üç pencereden oluşmaktadır. Pencerelerin üzerinde renkli taşlardan yapılmış birer sivri kemer yer almaktadır. Kemerlerin içi ve aralarındaki boşluklar kabartma süslemelerle işlenmiştir. Sebilin içerisi çinilerle donatılmıştır. Çeşme ve Sebil, eski postane, şimdiki Türkiye İş Bankası ile (O tarihte İş Bankasının yerinde, Dârü’l kurrâ vardı) aralarında bulunan “Mehpâre” (Hûsn-i İntihab)  mağazasında çıkan yangın sonunda 1902 yılında tamamen yanmış, saçak, ön cephe ve iç mekânda bulunan çiniler, tümüyle harâb olmuştur.” (Kaynak: https://www.tetsiad.org/tr/ E.T:21.8.2022) Çeşmenin musluk kısmında her iki yanda vazo içerisindeki temsili çiçek kabartmaları güzel bir görünüm vermiş. Sebilin yanındaki korkuluklu iki pencere içerisinde Hatice Turhan Sultan Türbesi yazılı tabela yer alıyor. Hatice Turhan Sultan kimdir? “Hatice Turhan Sultan, 1627’de Rusya’da doğmuştur. Daha sonra esir düşerek Osmanlı Sarayına getirilmiş ve Kösem Sultan’ın gözetimine verilmiştir. ….” Ziyarete açık büyük olan türbe Yeni Caminin karşısında, Mısır çarşısının yanında bulunuyor. Türbenin hemen köşesinde Hatice Turhan Sultan Su Terazisi dikkati çekiyor (Celalbey Sokağı – Şeyhülislam Hayri Efendi Caddesi).

-HÜNKAR KASRI
-EMİNÖNÜ YERALTI ÇARŞISI
YENİ CAMİİ

Asıl büyük türbeyi görmeyi biraz erteleyerek çevreyi dolaşmaya devam ediyorum. Müzenin hemen karşısında Hünkar Kasrı yer alıyor. İçeride “Fırçam ve Ben” başlıklı Sergi yer alıyordu. Hünkar Kasrı geniş bir koridor şeklinde yokuş yukarı devam eden ve camiye bir köprü gibi geçiş yapılıyor. Kasır Haliç’e doğru uzanıyor. Kasır yapısı yüksek kısımları dükkan şeklinde hizmet veriyor. Bugün Türk İslam Sanatlarının uygulamalı olarak gösterildiği, satış yapıldığı bir ortam olmuş. (Hünkar Kasrının karşısında bulunan Caminin avlu köşesinde sebil oluğunu zannettiğim bir yapı gördük, ancak araştırmaya fırsatım olmadığından şimdilik paranteze alıyorum). Camiye doğru kıvrılan kasrın altından geçtiğinizde karşımıza Eminönü yer altı çarşısı çıkmaktadır. Yukarıda Yeni Caminin restorasyonda olduğunu yazmıştık. Denize bakan cephede büyükçe bir tabelada cami hakkında ve restorasyon amacı hakkında bilgi verilmiş. Yeni Camii hakkında çok fazla bilgi olduğundan buraya almayacaktım. Ancak yine de tabelada yazanları aktarmadan geçmeyelim: “Yeni Camii, bir Valide Sultan Külliyesinin ana yapısı olarak inşa edilir. Külliye bünyesinde hünkar  kasrı, hamam, darü’l-kurra, mektep, türbe, sebil, kütüphane,  muvakkithane ve Mısır Çarşısı  adıyla bilinen çarşı  bulunmaktadır. İlk olarak Sultan III. Mehmet  döneminde, Sultanın annesi Safiye Valide Sultan adına inşasına başlanan Yeni Camii Külliyesi’nin ilk mimarı Davud Ağa olsa da kısa bir süre sonra vefat etmesi üzerine Dalgıç Ahmet Çavuş mimar başı olarak inşaatın başına geçer. Cami, pencerelerin üst seviyesine kadar yükseltildiği sırada bu kez de Sultan III. Mehmed,1603 yılında vefat eder. Saray kuralları gereği annesi Safiye Valide Sultan da Eski Saray’a gönderilir. Bu nedenle caminin inşaatı durdurulur. Caminin kalan bölümleri ve külliyenin diğer yapılarının inşaatı Sultan IV. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan’ın destekleriyle, 1663 yılında tamamlanır. Yeni Camii Külliyesi, klasik Osmanlı mimari üslubunun devamı mahiyetinde bir komplekstir. Yeni Camii, dolgu zemin üzerine oturtulduğundan ve çevrede daha iyi algılanabilmesi için yüksek bir podyum üzerine inşa edilmiştir. Ortasında sekiz köşeli şadırvanı bulunan revaklı bir iç avlu ve avluyla cami kütlesinin birleştiği doğu ve batı uçlarda, üçer şerefeli birer minareye yer verilmiştir. Son cemaat mahalli duvarlarını süsleyen İznik çinileri, caminin en dikkat çekici yönlerindendir. Cami iç mekanı kareye yakın bir  plana sahiptir. Dört adet taşıyıcı payenin  taşıdığı kemerlerin üzerini ana kubbe örtmektedir. Kubbeyi de dört yandan birer yarım kubbe desteklerken, dört yönün birleşim noktalarında oluşan kare mekanların üzerleri de birer küçük kubbeyle örtülüdür. Küfeki taşı kullanılarak inşa edilen caminin doğu ve batı cephelerinin ön kısımları revaklarla tanzim edilmiş olup, batı tarafta duvara paralel şadırvanı bulunur.  Caminin güney cephesinin önünde  de üçgen şeklinde bir iç avlusu yer alır.”

YENİ CAMİİ MEYDANI
-ÇİÇEKÇİLER
FATİH BELEDİYESİ EMİNÖNÜ SOSYAL TESİSİ
HATİCE TURHAN VALİDE SULTAN TÜRBESİ
HAVATİN TÜRBESİ
CEDİD HAYATİN TÜRBESİ

Mısır Çarşısının L şeklinde olduğunu söylemiştik. Ortasında küçükte olsa park bulunuyor. Yeni Cami Meydanı ortasında uzunca bir havuz bulunuyor. Meydanın bir kenarında halkımızın uğrak yeri Eminönü Çiçekçiler bulunuyor. Meydanın bir köşesinde ise Fatih Belediyesine ait Sosyal Tesis bulunuyor. Belediyenin çeşitli mekanlarda bu tür işletmelerinin olması çok iyi olmuş, Temiz, güvenilir ve ekonomik olması ile tercih sebebi. Nihayet Hatice Turhan Valide Sultan Türbesindeyiz. Türbe bir avlu çerisinde yer alıyor. Türbe büyükçe türbelerden. Girişte sağda türbenin tarihçenin yanı sıra, medfun olanların isimleri verilmiş. Yazılanlardan anladığımız kadarıyla biz ana kubbeli türbeyi görmüşüz. Sonradan eklenen ve fonksiyon değişikliği sebebi ile adına Havatin denilen küçük kubbeli yapıları görmedik. İl Özel İdaresi tarafından bu kısımlar restore edildiğinden kapalı idi. Türbe giriş kapısındaki yazıyı okuyalım: “Yeni Camii Külliyesinin bir parçası olarak 1663 yılında Mimar Mustafa Ağa tarafından inşa edilmiştir. Türbede Hatice Turhan Valide Sultan’ın yanında Osmanlı padişahlarından IV. Mehmet, II. Mustafa, III: Ahmed, I. Mahmut ve III. Osman ve çocukları şehzade ve hanım sultanlar medfundur. Türbe Sultan I. Ahmed Han Türbesine benzerlik göstermektedir. Dıştan mermer kaplı olan yapı kare planlı olup üstü kubbe ile örtülüdür. Türbe önünde üç birimli bir revak  bulunur. Revağın  sağına Sultan III. Ahmet tarafından 1724- 1725 yıllarında bir kütüphane yaptırılmış. Türbenin batı cephesi üzeri ayna tonozla örtülü bir eyvanla batıya doğru genişletilmiştir. Yapı içeride  mavi beyaz çini  ve malakari tekniğinde yapılmış kalem işiyle süslenmiştir. Türbenin eyvanına bitişik olarak kesme küfeki taşından kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülü olan yapı Darülkurra olarak inşa edilmiştir. Yapı 17. Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Hanedanına mensup hanım sultanların defnedilmesiyle fonksiyonunu kaybederek Havatin Türbesi adıyla anılmıştır. Türbede Osmanlı hanedanından  şehzadeler ve hanım sultanlar medfundur.  Yapının kuzeyine 19. Yüzyılda  kare planlı  Cedid Havatin Türbesi eklenmiş olup,  Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan II.Abdülhamid’in  hanımları, kızları ve ….” Türbe yakın zamanda restore edilmiş. Havatin Türbesi diye geçen bölümler restorasyonda olabilir. Türbede renk uyumu çok güzel kullanılmış. Çiniler ise bir harika. Türbe giriş kapısının üzerinde “Rabbena atina” ayeti kerimesi yer alıyor. Giriş önünde 3 kubbe ve sağ ve solda iki kapı bulunuyor. kapı ve pencerelerin üst kısmından itibaren 3 tarafı dolaşan bir bant şeklinde Haşr Suresinin son iki ayeti kerimesi yer alıyor (hüvallahüllezi). Türbenin içerisi oldukça geniş ve kubbesi yüksek. birinci katın pencere üstünden itibaren ayeti kerime tüm türbeyi bant şeklinde dolaşıyor.

-EMİNÖNÜ MEYDANI
-RÜSTEMPAŞA CAMİİ KÜLLİYESİ
RÜSTEMPAŞA CAMİİ ÇEŞMESİ
RÜSTEMPAŞA CAMİİ (Mimar Sinan)

-MARMARA BELEDİYELE BİRLİĞİ
AHİ ÇELEBİ CAMİİ ÇEŞMESİ
AHİ ÇELEBİ CAMİİ
ŞEYH ABDÜRRAİF ŞAMADANİ VE BEKRİ MUSTAFA KABRİ

Türbeden çıktıktan Yeni Cami Meydan Parkına tekrar uğrayarak içerisinden Yeni Camiyi havuzu da fotoğraf karesine alacak şekilde çekiyoruz. Sonrasında Eminönü Meydana ulaşıyoruz. Yeni Cami Eminönü meydan İstanbul’a ilk geldiğimiz yılarda -2002- İETT otobüs durağı olarak kullanılıyordu. Sonrasında duraklar kaldırılarak geniş bir meydan elde edildi. Çokta güzel olmuştu. Şimdilerde ise yolun diğer tarafında deniz kenarında bulunan otobüs duraklarının kaldırılması için çalışılıyor. Meydan da uzaktan gözüken Rüstempaşa Camiini fotoğraflıyoruz. Sahile tarafına geçmek üzere ikinci bir alt geçit daha bulunuyor. Rüstempaşa Camii etrafı dükkanlarla çevreli, camiye merdivenle çıkılıyor. Cami kapısını ararken cami yapım dönemine ait bir çeşme gözümüze çarpıyor. Rüstempaşa Camii Çeşmesinin kitabesi bulunmuyor. Teknesi sağlam olan çeşmenin musluğu bulunmuyor. Rüstempaşa Camii duvarında asılı olan tabelada: “Cami 1560 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı ve damadı olan Rüstem Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami Hacı Halil Mescidi yerine yaptırılmıştır. Rüstempaşa Cami Mimar Sinan’ın nadide eserlerindendir. Cami, hanlar, dükkanlar ve çeşmesi ile külliye olarak yapılmıştır. Cami, dikdörtgen planlı ve fevkani olarak inşa edilmiştir. Dört fil ayağı ve sütunlar üzerine oturtulmuş bir ana kubbesinin etrafında yarım kubbeler vardır. Osmanlı camilerinin en tezyinatlılarından olan cami, iç duvarlarındaki İznik çinileriyle meşhurdur….” Cami tabelası yazdığı gibi İznik Çinileri göz kamaştırıyor. Kubbe süslemesi ise sade sayılır. Telefonumu 3.kez şarj ediyorum. Yarım saat kadar sonra cami içini de fotoğrafladıktan sonra İETT otobüse binmek üzere yürüyüşümüze devam ediyoruz. Rüstempaşa Camiinin karşısında -Eminönü İETT duraklarının yanında tek minareli yeni restore edilmiş camiye doğru yolun karşısına geçiyoruz. Caminin yanında Marmara Belediyeler Birliği binası yer alıyor. Caminin yakınına geldiğimizde duvarında çeşme görüyoruz. Mermerden yapılmış Ahi Çelebi Cami Çeşmesinin üst kısmında çeşmeden ayrı olarak rozet şeklinde çok kısa 3 satırlık kitabe yer alıyor. Kitabede “maşaallah / tevekkeltü Alallah / Vema tevfiki illâ billâh 1281” Kitabeden öğrendiğimize göre Ahi Çelebi Çeşmesi 1281 / M. 1864-1865 yapılmış. Banisi belli değildir. Ahi Çelebi Camii giriş kapısında pano içerisinde cami hakkında bilgi verilmiş: “Cami, 15. yüzyılda Ahi Ahmed Çelebi Tabib Kemal tarafından yaptırılmıştır. Yemiş İskelesi’nde çıkan yangınlarda iki kez yanmıştır (1539 ve 1653). İkinci yangından sonra Mimar Sinan tarafından tamir edilmiştir. 1894 depreminde hayli zarar görmüş ve onarım görmüştür. Helal parayla yapılan bir cami olarak ta meşhurdur. Evliya Çelebinin ünlü seyahatnamesinde rüyasında gördüğü camidir.” (şefaat ya Rasulullah” yerine “seyahat ya Rasulullah”) Caminin giriş kapısının üzerindeki rozet tabelada ayeti kerimenin altında 1264 tarihi yer alıyor. Cami dikdörtgen plan üzerine, ikişer kemerle desteklenen tek kubbeli, taş-tuğlalıdır. Cami, “Kanlı Fırın Camii” ve “Yemişçiler Camii” olarak ta biliniyor. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin AHÎ ÇELEBİ, Mehmed maddesine bakılabilir E.T:21.8.2022). Caminin etrafını deniz kenarından dolaşarak, otobüse doğru yol alırken, kare şeklinde , yeşil renkli, küçük bir yapı dikkatimizi çekiyor. Yapının yanına yaklaştığımızda burada Şeyh Abdurrahman Şamadani ve Bekri Mustafa Hazretlerine ait iki kabir bulunmaktadır. Penceresinden içerisini fotoğraflayarak otobüsümüze binmek üzere hareket ediyoruz. Otobüse binmeden bu açıdan son fotoğraf karesi Yeni Cami oluyor. Yoğun ve yorucu bir geziyi bitirmenin huzuruyla otobüsümüze biniyoruz.

EKSİK CAMİLERİ TAMAMLAMAK İÇİN NOKTASAL GEZİ

-SAMANİ VİRANİ SANİ CAMİİ

Diyanet İşlerinin Fatih ilçesi -tarihi yarımada- cami listesinde 356 adet cami/mescid bulunuyor. Bunlardan bir kısmı han ve kapalı çarşı içerisinde bulunuyor (32 adet). Eksik kalan camileri noktasal olarak ziyaret edip listemizi tamamlamak üzere yola çıkıyoruz: Molla Gürani, Seyyid Ömer-Fındıkzade bölgesinde bir kaç camiyi ziyaret ettikten sonra dönüş yolunda Mercan Mahallesinde bulunan daha önce gezerken atladığım 2 camiyi görmek üzere adresi araştırıyorum. Diyanet listesinde Çakmakçılar Camii olarak geçen camiyi arıyorum ancak bir türlü adresi bulamıyoruz (Çakmakçılar Yokuşu Sk No:1). Pazar günü olduğu için etraf nispeten sakin. Dükkanını açan bir esnafa Çakmakçılar Camiini soruyoruz. Eliyle az aşağıda olduğunu söylüyor. Yokuş aşağı indiğimizde daha önce gördüğümüz 3.cü Sultan Mustafa Camii karşımızı çıkıyor. Camii tabelasında 3.cü Mustafa Camii yazısının altında Çakmakçılar Camii yazısını okuduğumuzda sorunu çözmüş olduk. Benim gezdiğim tarihte cami tabelasında Çakmakçılar Camii ibaresi bulunmuyordu (Çakmakçılar Yokuşu Sokağı No:18). Bu bölgedeki diğer bir camii ise Samani Virani Sani Camii idi. Uzun Çarşı Sokak No:52’de yer almaktadır. Avlu kapısı kapalı idi. Uzaktan fotoğraf çekmekle yetinerek bu bölgedeki eksik camileri tamamlamanın huzuru ile bölgeden ayrılıyoruz.

EK 9 Ekim 2024 Çarşamba:

-HORASANLI SEYYİD AHİ DURMUŞ BABA
MERCAN TÜRBESİ

9 Ekim 2024 tarihinde Han içlerindeki Mescidleri gezerken, Camili Han avlusunda İmam Hanı Mescidini bulduğumuzda aynı avluda yalnız, bir kabir dikkatimizi çekiyor. Kabir etrafı çini kaplı. Duvarda mermer tabela üzerinde “Bu mescidin banisi Horasanlı Seyyid Ahi Durmuş Baba’nın kabri’dir. Kitabe Ya hu Beyazıd Sultanı Veli’nin Sakası Ahi Durmuş Baba Ruhuna Fatiha 911/1505” yazını okuyoruz. (Fotoğrafları görmek için bakınız). Aynı gün Mercan Hanı Çıkmazı Sokak No: 26 adreste Hacı Çamaşırcılar Han Mescidini ararken -ki bu numarada mescidi bulamadık- çıkmaz sokağın sonuna doğru avlu benzeri bir alana çıkıyorsunuz. Avluda masalar vardı. Birinde tavla oynayan vatandaşların hemen bitişiğinde Mercan Türbesi tabelası dikkatimizi çekti. Kapı kapalıydı. Camdan içerisini fotoğrafladık. İçeride tek başına bir sanduka bulunmaktadır. Mezarın hemen bitişiğinde masa kurulup oyun oynanması üzücü bir durum. (Fotoğrafları görmek için bakınız)

BAZI SOKAK İSİMLERİ:

GEZİ GÜZERGAHI:
-SEYYİD HASANPAŞA ÇEŞMESİ, -HIZIR BEY HAZİRESİ, -ŞEBSEFA HATUN CAMİ ÇEŞMESİ, -ŞEBSEFA HATUN KÜLLİYESİ (ŞEBSEFA HATUN CAMİİ, HAZİRE VE  SIBYAN MEKTEBİ), -ZEYREK SARNICI, -ŞEYH AHMET BUHARA TÜRBESİ, -ŞEYH AHMET BUHARA TEKKESİ -HARAÇÇI ÇEŞMESİ (Restore Ediliyor), -HARACCI KARAMEHMED CAMİİ, -NALINCI MEHMED MİMİ DEDE TÜRBESİ VE ÇEŞMESİ, -İBB MAHALLE EVİ CİBALİ, -ŞAZİLİ (ŞAZELİ) TEKKE CAMİİ, -HALİÇ METRO İSTASYONU, -SÜLEYMAN SUBAŞI CAMİİ, -HAFIZ AHMET AĞA ÇEŞMESİ, -KIBLE ÇEŞMESİ, -KUŞEVİ / ARAPHANI (Restore Bekliyor) , -KANTARCILAR CAMİİ, -HALİL AĞA ELHAC ÇEŞMESİ, -ŞEYH DAVUT MESCİDİ (Görmedim) -TİMURTAŞ CAMİİ, -İBB SOBACILAR ÖNÜ PARKI, -YACAŞCI (YAVAŞÇA) ŞAHİN MEHMED ALİ PAŞA CAMİİ VE HAZİRESİ, -ÇANDARLIZADE ATİK İBRAHİM PAŞA CAMİİ AVLU DUVARI ÇEŞMESİ, -ÇANDARLIZADE ATİK İBRAHİM PAŞA CAMİİ, -BEZZAZ-İ CEDİD CAMİİ, -SARSILMAZ PARKI, -MERCAN MAHALLE MUHTARLIĞI, -VALİDE KETHÜDASI ÇEŞMESİ (Hacı Mehmed Ağa Çeşmesi) , -SAMAN EMİNİ EVVEL CAMİİ, -MİRAHUR HASAN AĞA ÇEŞMESİ, -ALİ PAŞA CAMİİ VE SEBİLİ, -TARİHİ YANGIN KULESİ, -ŞEYH AHMED GÜNANİ, -MERCAN AĞA CAMİİ, -MERCAN AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ, -TAYAHATUN MAHALLESİ MUHTARLIĞI, –HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ, -TARAKÇILAR DAYE HATUN CAMİİ, -DAYE HATUN TÜRBESİ, -VAKIFLAR İŞ MERKEZİ, -SERVER AĞA ÇEŞMESİ, -HACI KÜÇÜK (KÖÇEK) CAMİİ, -HOCA ALAEDDİN CAMİİ ÇEŞMESİ, -ÇELEBİOĞLU HOCA ALAEDDİN (MARPUÇCULAR) CAMİİ, -ÇELEBİOĞLU ALAATTİN EFENDİ KABRİ, -SAKA ÇEŞMESİ, -3.CÜ SULTAN MUSTAFA CAMİİ (Çakmakçılar Camii) -MISIR ÇARŞISI, -İŞ MÜZE, -HATİCE TURHAN SULTAN TÜRBESİ, ÇEŞMESİ VE SEBİLİ, -HÜNKAR KASRI, -EMİNÖNÜ YERALTI ÇARŞISI, YENİ CAMİİ, -YENİ CAMİİ MEYDANI, -ÇİÇEKÇİLER, -FATİH BELEDİYESİ EMİNÖNÜ SOSYAL TESİSİ, –HATİCE TURHAN VALİDE SULTAN TÜRBESİ -HAVATİN TÜRBESİ, -CEDİD HAYATİN TÜRBESİ), -EMİNÖNÜ MEYDANI, -RÜSTEMPAŞA CAMİİ ÇEŞMESİ, -RÜSTEMPAŞA CAMİİ (M), -MARMARA BELEDİYELE BİRLİĞİ, -AHİ ÇELEBİ CAMİİ ÇEŞMESİ, -AHİ ÇELEBİ CAMİİ, -ŞEYH ABDÜRRAİF ŞAMADANİ VE BEKRİ MUSTAFA KABRİ
EK 21 Nisan 2024 Pazar: -SAMANİ VİRANİ SANİ CAMİİ
EK 9 Ekim 2024 Çarşamba: -HORASANLI SEYYİD AHİ DURMUŞ BABA, -MERCAN TÜRBESİ