6. DURAK: MEVLANAKAPI – SİLİVRİKAPI

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
6. DURAK
MEVLANAKAPI – SİLİVRİKAPI
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
-MEVLANAKAPI, -SİLİVRİKAPI,
-SEYYİD ÖMER, -ŞEHREMİNİ (10.00 – 14.40)
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR
KARASURLARI MİLLET BAHÇESİ 1.etap
(Mevlanakapı Parkı)
MEVLANAKAPI ÇOK AMAÇLI SALONU
CİĞERCİ BABA KABRİ VE HAZİRESİ
MEVLANAKAPI, KULE VE SURLAR
MEHMET KETHÜDA ÇEŞMESİ (Mevlanakapı)
MEVLANAKAPI KARAKOLU
İDRİS PEHLİVAN TÜRBESİ

Bu haftaki durağımız Mevlanakapı. Daha önce Mevlanakapıyı sorsalar sahile yakın bir mahalle olduğunu söylerdim. Geziye çıkarken kafamızda Millet Caddesinden Aksaray’a doğru sağ tarafta kalan İETT garajı boyunca denize doğru hat boyunca, Topkapı Ulubatlı kavşağından sağa doğru dönüp Millet Caddesine girmeyi planlamıştık. Ancak dalgınlıkla geçtik. Hemen ilerden sağa ayrıldık. Yukarı doğru Topkapı Caddesine çıktık. Gazi Ahmet Paşa Camii önündeki kavşaktan dönerek Pazar Tekke Durağından karşıya Çok Programlı Anadolu Lisesi kenarından Kemikli Burun Sokağına girdik. Önce sağa, sonra sola doğru kıvrılan yoldan devam ederek aracımızı park edecek yer aradık. Biraz daha gittikten sonra uygun bir park yeri bulduk. Meğer Fatih Belediyesinin yeni hizmete açtığı Mevlanakapı Çok Amaçlı Salonun olduğu parkın kenarına kadar gelmişiz. (Sonradan öğrendiğimize göre buranın adı Karasurları Millet Bahçesinin bir parçası imiş). Park yeri sur dibi boyunca geniş bir alana sahip. Parkın içerisinde mimari olarak güzel planlanmış çok amaçlı salon, yürüyüş yolları, çocuk parkı, bulunuyor. Sur dibinin parça parça yeşil alan olarak düzenlenmesi, izbeliklerin yavaş yavaş ortadan kalkması çok güzel bir gelişme. Fatih Belediyesi başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkürler. Hedef, tüm sur dibinin düzenlenmesi, kesintisiz, yürüyerek, yeşillikler içerisinde, güvenle Tarihi Yarımada surlarının gezilebilecek hale getirilmesi. Salonun balkonu önüne içerisinde kuğu heykelinin olduğu güzel bir havuz yapılmış. Balkonda 8 sütun üzerine estetik bir görüntü verilmeye çalışılmış. O anda aklımıza İran’ın en güzel şehri İsfahan’da bulunun 40 sütunlu saray aklımıza geldi. Sütunlar biraz daha yüksek ve sayısı fazla ve havuzda daha uzunlamasına yapılmış olsaydı binanın gölgesi havuza yansıdığında muhteşem bir görüntü olurdu diye aklımızdan geçti. (40 sütunlu saray normalde 20 sütunu var. Ancak yansımadan dolayı 40 sütun olarak isimlendiriliyor.) Nedense Türkiye’de bu tür havuz kültürü / mimari tasarımı yok. Su ve yeşil bir arada çok güzel bir kompozisyon oluşturduğunu söylememe gerek yok. Salonun içerisini geziyoruz. Salon etkinlikler için kiralanabiliyormuş. Belediye sadece basit bir ses sistemi hoparlör desteğinde bulunuyor. Diğer bütün ikram dahil malzemeleri ilgili kişiler temin ediyor. Nezih bir ortam. Sabah saatlerinde sakindi.

Mehmet Kethüda Çeşmesi Kitabesi
(Muhammed Kethüdâ Çeşmesi)
İnşa Kitabesi (4 satır-3 sütun)

1 Muhammed Kethüdâ kim sâlik-i râh-ı tarîkatdir
Derûn-i pâki oldu müstefid-i lutf-ı Mevlânâ
Edip bir hayr-ı cârû kılmağa ihlâsla niyyet

2 Fütüvvet resmini kıldı kemâl-i sıdk ile icrâ
Yolunda hankâh-ı Mevlevînin bezl edip mâlin
Bu zîbâ çeşme-i pâki yerinde eyledi hakkâ

Kitabenin tamamını ve tamir kitabesini
okumak için bakınız!

30 Eylül 2023 tarihinde ailecek sabah kahvaltısını Karasurları Millet Bahçesinde yaptık ve sonrasından Silivrikapıya kadar ilerledik. Millet Bahçesi Mevlanakapıya kadar tamamlanmış. Mevlanakapı, Silivrikapı arası Hadım İbrahim Paşa Camine kadar çalışmalar devam ediyor. Aracı park yeri bulmam zor olsa da sonunda millet bahçesine girdik. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Sur boyunca yürüyüş yaptık. Etrafı çevrelenmiş Ciğerci Baba Kabri ve Haziresini görüyoruz. Fotoblok tabeladan “Ciğerci Baba olarak bilinen zatın Şeyh Ahmed Efendi olduğunu öğreniyoruz. Şeyh Ahmed Efendi tam bilinmemekle beraber 1783-1784 yıllarında vefat etmiştir. Bu bölgede bulunan Ciğerci Baba Tekkesi günümüze ulaşamamış. Hazirede Ciğerci Baba’nın Kabri ve bir kaç kabir bulunmaktadır.” Yürüyüşümüze devam ederek İBB tarafından restore edilmiş, Mevlanakapı surlara çıktık. Surlara yapı ile ilgili çeşitli bilgilendirme panoları konulmuş. Çok da güzel olmuş. Örneğin, “kule”, “sur kapıları”, “seğirdim yolu” ve “dendan” gibi. İsmi ilginç gelen dendan’ın, “Kale surları ve burçları üzerinde aralarında çıkıntılar bulunan boşluklar”, seğirdim yolunun ise: “Sur üzerinde yürümeyi sağlayan dendan arkasında kalan korunaklı yol” olduğunu öğreniyoruz. Mevlanakapının suriçi kısmında solda yeni restore edilmiş Mehmet Kethüda Çeşmesi ve hemen karşısında Mevlanakapı Karakolunu görüyoruz. Mehmet Kethüda Çeşmesi yanında bulunan bilgilendirme panosunda çeşmenin H 1034 (M.1624-1625) yılında yapıldığını okuyoruz. Sultan IV. Murad Döneminde, Kethüda Mehmet Paşa tarafından yaptırılan çeşme üzerinde Mevlanakapı bölgesinde görevli olan Yeniçerilerin izlerinin bulunduğu düşünülmektedir. Çeşmede biri yapım, diğeri de onarım olmak üzere iki kitabe bulunmaktadır.” Yazı yapım kitabesi ile bitmektedir. Çeşme 4 satır-3 sütundan oluşmaktadır. Son satırın sadece orta sütununda yazılı metin bulunmaktadır. Çeşmenin hemen karşısında tek katlı yeni restore edilmiş Mevlanakapı Karakolu bulunuyor. Karakolun köşesindeki bilgilendirici tabelada Karakol binalarının II. Mahmud’dan sonra yapımına başlandığı anlaşılmaktadır. Mevlanakapı Karakolu da 19.yüzyılda yapılmış günümüze ulaşmış ender yapılardanmış. Zamanla atıl durumda yok olma tehdidi altında iken yapı İBB Miras tarafından 2021 tarihinde başlanan çalışmalarla restore edilmiştir. Yapı “Mevlanakapı Ziyaretçi Merkezi” ismiyle hizmet vermektedir. Yapının içerisine giriyoruz. Karakol içi tavan tümden ahşap kalaslarla kaplı. Duvarlarda bilgilendirici ve süreçle ilgili bilgiler yer almaktadır. Ayrıca dev prizma ekrandan yazılı olan bilgiler görsel olarak ta sunulmaktadır. Güzel bir çalışma olmuş. Emeği geçenlere teşekkür ederek yolumuza devam ediyoruz. Mevlanakapısından sur dışına çıkıyoruz. Çıkışta sağda yanyana iki kabir dikkatimizi çekiyor. Araştırdığımız kadarıyla üstü açık kabirlere İdris Pehlivan Türbesi adı verilmiş. İdris Pehlivan’ın Silivrikapı da gerçeğe yakın bir kopyası bulunan gürzün sahibi olduğunu ve 1630’lu yıllarda yaşadığını öğreniyoruz. Dördüncü Murat döneminin gürzde etkili olan, muhtemelen yaya (piyade) dediğimiz askerlerinden biri. Diğer kabir ise Bayrakdar Dede olarak anıldığı rivayet edilmektedir.

KIRIM PARKI
MEHMET EMİN EFENDİ CAMİİ
(Şeyh Matrak Tekkesi)

Mevlanakapı (Karasurları Millet Bahçesi) Parkından çıktıktan sonra hemen yakındaki Kırım Parkının içerisinden geçerek Mehmet Emin Efendi Camiine ulaşılıyor. Kırım parkı binalar arasında ortama ferahlık katmış. Parka giriş yaptığımız noktada küçük bir çay ocağı yer alıyor. Parkın içerisine piknik masları yerleştirilmiş. Havuz parkı ikiye bölerek daralarak uzunlamasına devam ediyor. Park sabah saatlerinde oldukça sakin, temiz ve bakımlı. Parkın diğer ucundan çıkıyoruz. Sağa doğru Lalezade Sokaktan devam ediyoruz. Lalezade sokağı ile Selamağası sokağının kesiştiği köşede Mehmet Emin Efendi Camii bulunmaktadır. Camii tipik bir mahalle mescidi. Bu kez caminin dış kapısı da kapalı idi. Gezimizin sonunda tekrar yolumuz bu camiye düşüyor. Bizde avlusuna girdik. İçeride çocuklara Kuran öğretiyordu. Bu sebeple rahatsız olmasınlar diye içerisine girmedik. Hocamızla tanışmadık ancak gayretli olduğu belli. Camiinin giriş kapısındaki panoda Şeyh Matrak Tekkesi başlıklı yazı yer alıyordu. Yazıdan burasının bir tekke olduğu anlaşılıyor gibi…

HASIRCI MELEK CAMİİ
KILIÇ BABA TÜRBESİ
(Kalaycı Tekkesi)

Lalezade sokağında ilerliyoruz. Sağımızda eskiden inşa edilmiş Türktaş sitesi blokları yer alıyor. Merkezi bir yerde az katlı site tarzı binaların olması ilgimizi çekiyor. Sol tarafımızda Melek Hatun İlkokulunu görüyoruz. Bahçe duvarlarının üzeri dışarıyla irtibatı kesmesi için yeşil panel ile çevrelenmiş, onunda üzerinde jiletli tel yer almış. Okulun önüne kadar geldik, tekrar geri döndük. Hasırcı Melek sokaktan ilerleyerek Hasırcı Melek Camiine ulaşıyoruz. Hasırcı Melek Camii, aynı isimli sokak ile Katip Murat Sokağın kesiştiği noktada köşe başında yer alıyor. Tabelasından II. Bayezid zamanında zelzelede yıkılan kalelerin bina eminine kâtiplik yapan Katip Murat Efendi tarafından yaptırılmış daha sonraki zamanlarda harap olmuştur. Mahalle sakinlerinin hasır çektiği mescid, “Hasırcı Mescidi” ismiyle şöhret bulmuştur. Harap olan mescid semt sakinlerinin yardımıyla 1996 yılında tekrar ibadete açılmıştır. Hasırcı Melek Sokağında ilerliyoruz. Sokak sona doğru sanki daha da daralıyor. Sokağın bitiminde Mevlanakapı Caddesine giriyoruz. Caddede biraz ilerledikten sonra sol tarafta tek katlı, yeşile boyanmış bir küçük bir yapı görüyoruz. Yapının penceresinde asılı fotoblok tabelada, Kılıç Baba Türbesi yazısını okuyoruz. “Kalaycı Tekkesi” olarak ta bilinmektedir. Banisi Şeyh Mehmet Efendidir. Tekkenin ahşap tevhidhanesi yok olmuş günümüze sadece türbe kalmış. Türbe derken fotoğrafta da görüleceği derme çatma bir yapı görünümünde. Camdan içerisinin fotoğrafını çekiyoruz. İçeride 4 mezar görüyoruz. Ancak pencereye asılmış yazıda 2 isim yazmaktadır. (Şeyh Mehmed Zahid Efendi Hz. ve Şeyh Mehmed Vasfi Efendi Hz.)

MİMAR ACEM CAMİİ
(Örümceksiz Dede Camii)
EMİNE SULTAN ÇEŞMESİ
ÖRÜMCEKSİZ DEDE TÜRBESİ
ÖRÜMCEKSİZ DEDE ÇEŞMESİ
İBRAHİM ÇAVUŞ PARKI
Emine Sultan Çeşmesi Kitabesi
Yapılış Tarihi: H. 1151 / M. 1738 – 1739

Zihî aynü’l-hayât ü Kevser-i cennet ki cârîdir
Sarây-ı Emine Sultan bint-i Gâzî Mustafâ Hân

Kesîrü’l hayr ü zü’l-lûtf u atâ sultân-ı zî-şân kim
Müsellemdir ger medh-i dûdmân-ı Âl-i Osmân’dan

Kitabenin tamamını okumak için bakınız!

Mevlanakapı Caddesinde ilerliyoruz. Uzaktan bir minare görüyoruz. Camiye doğru yol alıyoruz. Solda camiye bitişik bir vakfın İslami İlimler Külliyesini görüyoruz. Tek katlı Mimar Acem Kız Kuran Kursu hemen yanındaki kapıdan caminin avlusuna giriyoruz. Mimar Acem Cami duvarındaki tabelada: “Caminin tekke ve sıbyan mektebinden oluştuğunu ve Mimar Sinan’dan önceki baş mimar Acem Ali kendi adına inşa ettirmiş. Cami, 18.yüzyıl başlarında II. Mustafa’nın kızı Emine Sultan tarafından tamir ettirilmiş, sonrasında çıkan yangınlar sonucu harap olmuştur. Daha sonra Sultan Mehmet Reşat tarafından H.1329 / 1911 yılında yenilendi kapısı üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde Tekkelerin kapatılmasıyla cami dışındaki bölümler (tekke-okul) ortadan kalkmıştır. Cami dikdörtgen planlı kâgir duvarlı ve ahşap çatılı cami yakınındaki “Örümceksiz Dede”ye atfedilen bir türbeden dolayı halk arasında “Örümceksiz Dede Camii” olarak da anılmaktadır. Cami avlusundaki hazirede (mezarlık) Mimar Acem Ali ve giriş kapısının yanına bir çeşme yaptıran Emine Sultan medfundur.”  yazısını okuyoruz.

Cami avlusunun diğer kapısından Küçük Saray Meydanı Sokağına çıkıyoruz. Kapıdan çıkışta hemen caminin duvarında bulunan Emine Sultan tarafından yaptırılan Emine Sultan Çeşmesini görüyoruz. Çeşmenin musluğu yoktu maalesef. Çeşmenin üzerinde 6 satır, 2 sütun üzerine kitabe bulunmaktadır. Kitabenin sol alt köşesinde 1151 tarihi yer alıyor. Çıkışta sola döndüğünüzde bir türbe göze çarpıyor. Küçük mezarlığın Türbe kısmından iki mezar bulunmaktadır. Bahçesinde ise diğer mezarlıklar var. Ancak türbe etrafında hiçbir yazılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak Mimar Acem Ali Camii tabelasında yazılanlardan burasının “Örümceksiz Dede Türbesi” olduğunu tahmin ediyoruz.

Mevlanakapı Caddesi ile Eliflamet sokağın kesiştiği köşe de restore edilmiş ancak musluğu olmayan bir çeşmeye daha rastlıyoruz. Bu bölgede çok sayıda çeşme ile karşılaşıyoruz. Araştırdığımız kadarıyla ismi Örümceksiz Dede Çeşmesi. Çeşme, Mahpeyker Kösem Sultan tarafından 1635’te yaptırılmıştır. Çeşme restore edilmiş, aynası ve teknesi sağlam dönemin özelliklerini yansıtan güzel bir çeşme. Çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Çorlulu Ali Paşa sokağından ilerleyerek İbrahim Çavuş Parkına ulaşıyoruz. Bu parkta da diğer parklar da olduğu gibi piknik masaları, kafe, havuz, çocuk oyun gurubu bulunmaktadır. Rahatlıkla oturup çayınızı içebileceğiniz bir ortam. Temiz bakımlı…

ARAKİYECİ MEHMED AĞA CAMİİ
ÇORLULU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ
(Yeni Çeşme)
Çorlulu Ali Paşa Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1122 / M. 1710-1711
İnşa Kitabesi;
Sahib-ül hayrat Sadrazam-ı esbak merhum
ve magfur Çorlulu Ali Paşa Hazretleri 1132

Tamir Kitabesi (5 satır 2 sütun)
1 Sadr-ı a’zam Çorlulu merhum Ali Paşa idi
Evvela bu çeşmeyi ihya eden merd-i bihin

Tamir kitabesinin devamını
okumak için bakınız!

Çorlulu Ali Paşa sokağında yürümeye devam ediyoruz. Sol tarafımızda Arakiyeci Mehmet Ağa Camii kalıyor. Cami görünümü, avlusunun genişliği ile diğer küçük camilerden daha ferah gözüküyor. Avludaki palmiye ağacı da güzellik katmış. Cami duvarında asılı olan tabelada Arakiyeci Mehmed Ağa Camii hakkında şunlar yazıyor: “Arakiyeci Mehmed Ağa tarafından H.926 /1520 tarihinde yaptırılmıştır. Ahşap olarak yapılan mescid zamanla bakımsız kalmış 1951-58 yılları arasında yenilenmiştir. Banisi mihrap önündeki bölümde medfundur.” Cami kapalı olduğundan içerisini göremiyoruz. Camii çıkışında sola döndüğümüzde 10 metre ileride binaların arasında garip kalmış tarihi bir çeşme görüyoruz. Musluğu yok ve de mermerin çeşmenin bulunduğu köşesi kırılmış. Çeşme iki sokak arasında bulunmakta. Araştırdığımız kadarıyla çeşmenin ismi Çorlulu Ali Paşa Çeşmesi. Halk arasında Yeni Çeşmede denmektedir. Çeşme H. 1122 / M. 1710-1711 tarihinde yapılmış olup, çeşitli zamanlarda tamirat görmüştür. Çeşme üzerinde 3 ayrı kitabe bulunmaktadır. Üstte sağda 2 satır, üstte sola 5 satır 2 sütun ve musluğun hemen üzerinde besmele ve 1953 yazısı. Acil onarıma ihtiyaç duyan çeşmelerimizden birisi. Çeşmeye yüzümüzü döndüğümüzde soldaki sokak Karabaş Akarcası Sokağı… Biz sağdaki daracık sokaktan Tarsuslu Cami Sokağından surdibine doğru yürüyoruz.

TARSUSİ MEHMET EFENDİ MESCİDİ

Karşımıza Tarsusi Mehmet Efendi Mescidi çıkıyor. Cami, sur dibinde. Etrafında ve sur dibinde bir çok bina yıkılmış, istimlak edilmiş. Etraf açılmış. Zamanla yeşil alan olarak düzenlenecek… Bu mescidi bahçe düzenlemesi dahil Arakiyeci Mehmed Ağa Camine benzetiyorum. Bahçe duvarları sarmaşıkla örülmüş güzel görünüyor. Avlu caminin büyüklüğüne göre büyük ve ferah gözüküyor. Avlunun tam ortasında etrafı çevreli tek bir mezar ve mezarın içerisinde yeni budanmış bir ağaç bulunmaktadır. Yine duvardaki tabeladan cami hakkında bilgi ediniyoruz: “Mescid Fatih Sultan Mehmet’in çobanı Ali Fakih tarafından 15.yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır. Banisi Ali Fakih’in Fatih Koca Mustafa Paşa Mahallesinde kendi adıyla anılan bir mescidi bulunmakta olup, kabri de buradadır. Mescid adını orada (koca Mustafa paşa da?) imamlık yapan ve Tarsuslu olan Mehmet Efendi’den dolayı almıştır… Yanında, kendi adıyla anılan bir mektep ve çeşme bulunmaktaydı. Geçirdiği yangınlar neticesinde harabe haline dönen yapının sadece kalın gövdeli minaresinin kaide ve kürsüsü ile bazı duvarları ayakta kalmıştır. İçi ve bahçesi gecekonducular ve dökümcüler tarafından işgal edilmişken, Fatih Belediyesi tarafından ihya ettirilerek, 2012 yılında yeniden ibadete açılmıştır…” Fatih Müftülüğü veya Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Fatih Belediyesi tarafından daha güzel bir tabela / kitabe yaptırılabilirdi. Fatih Belediyesi tek tek mahsun kalmış, kırık dökük belki yerinde yeller esen camileri bir bir hayata kazandırıyor. Caminin içerisini görelim diye kapısına yöneliyoruz. Ancak kapı açılmıyor kilitli. Avluda temizlik yapan görevli bizi görüyor ve camiyi ziyaret etmemiz için kapıyı açıyor. Cami, diğer mahalle mescidleri gibi kısmen biraz daha geniş. tavan beyaz zemin üzerine açık yeşil çıtalar ile estetik bir görünüm kazandırılmış. Sade bir camii. Camiden çıkarak Veledi Karabaş Parkına doğru ilerliyoruz.

VELEDİ KARABAŞ PARKI

Veledi Karabaş Parkı da tıpkı Mevlanakapı Parkı (Karasurları Millet Bahçesi) gibi sur dibinde yapılan çalışmalar sonrasında yeşil alan olarak halkımıza kazandırılmış. Park, öğlene 1 saat kalmasına rağmen sakin, temiz. Diğer parklarda olduğu gibi, kafesi, çocuk oyun gurupları, havuzu, piknik masaları ile güzel bir alan. Parktan biraz önce uğradığımız Tarsusi Mehmet Efendi Mescidi gözüküyor. Yakında arada kalan boşluk büyük ihtimalle birleştirilerek yeşil alan kullanımı artacak ve daha güzel bir görünüme kavuşacaktır. Parkın diğer tarafında yıkım işlemi bitmiş, molozlar kaldırılmış, anladığım kadarıyla tesviye yapılmış yakında işlem görecek gibi. Surun hemen dibinde oturmak, ayrıca değer katıyor. Surları, parkı fotoğraflayarak parktan ayrılıyoruz. Fatih gezisi öncesi bu kadar yeşil alan olabileceğini aklıma gelmezdi. Yukarda bahsettiğim gibi Fatihi dar sokakların, tarihi mekanların binalar arasına kaybolduğu, sur diplerinin mezbelelik olduğu yerler geliyordu. Dar sokaklar yine çok. Ancak büyük ilerleme kaydedilmiş. Birçok yeşil alan açılmış, tarihi eserler daha bakımlı…

VELEDİ KARABAŞ CAMİİ
EL HAC MEHMED TEVFİK EFENDİ ÇEŞMESİ
(Mehmet Tevfik Efendi Çeşmesi)
FATİH BELEDİYESİ MEVLANAKAPI OTOPARKI

Aynalı Bakkal sokağında bulunan biraz önceki parkında ismini buradan aldığı Veledi Karabaş Camiine ulaşıyoruz. Cami kapalıydı. Bahçesinden bir kaç kare fotoğraf çekiyoruz. Bilgilendirme tabelası bu kez caminin dışarıdan avluya giriş kapısının her iki yanında bulunmakta. Tabelada, “Caminin Hırka-i Şerif’teki Karabaş Caminin bânisi Şeyh Abdurrahman Efendinin oğlu Hacı Mehmed Efendi tarafından 17. asırda yaptırıldığını okuyoruz. Zamanla bakımsız kalan cami Sadık Efendi tarafından tamir edilmiş, daha sonra II. Abbdulhamid Han tarafından 1903 senesinde, dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve ahşap çatılı olarak yenilenmiştir.” Allah rahmet eylesin caminin banileri baba -oğul kendi isimlerini camiye vermemişler. Güzel, ferah bir bahçesi var.

Caminin yanındaki sokaktan, Nişastahane Sokağından aşağı doğru ilerliyoruz. Sokağın sonuna doğru bir çok yeni binanın yapıldığını görüyoruz. Sokak sola doğru kıvrılarak devam ediyor. Karşımıza Mevlanakapı Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu binası çıkıyor. Sola dönüyoruz. Bala Tekkesi Sokakta, sağımızda yurt binası olduğu halde devam ediyoruz. Yurt binasının bitiminde köşede yol seviyesinin biraz altında kalmış tarihi bir çeşme görüyoruz. Çeşmeye ait herhangi bir yazı göremiyoruz. Sokağın isminden çeşmenin isminin Karabaş Çeşmesi olduğunu tahmin ediyoruz. Ancak bazı kaynaklarda çeşmenin ismi Mehmet Tevfik Efendi Çeşmesi olarak geçiyor. Fatih Belediyesi Tarihi Çeşmeler isimli çalışmada çeşmenin ismi yerinde olmayan kitabesinden yola çıkılarak “El Hac Mehmed Tevfik Efendi Çeşmesi (Tavanlı Çeşme)” diye isimlendirilmiş. Çeşme yapım tarihi olarak verilen Hicri 1298 (M.1881 – 1882) tarihi stil olarak dönemini yansıtmıyor. Büyük ihtimal bu tarih restore edildiği tarihi göstermektedir. Muslukları olmayan, yakın zamanda restore edilmiş gibi gözüken çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra çeşmeyi sağımız alarak Karabaş Çeşmesi Sokağına giriyoruz. Sokakta biraz ilerledikten sonra sağda Fatih Belediyesince işletilen ve yeni açılan otoparkı görüyoruz. Bunu özellikle belirtiyorum ki buraya yolu düşen olursa otoparkı kullanabilsin. Karabaş Çeşmesi Sokağının sonuna kadar gidiyoruz.

KARAGÖZ MEHMED PAŞA CAMİİ
(KARAGÖZ TEKKESİ)
KARAGÖZ MEHMED PAŞA ÇEŞMESİ

Sokağın bitiminde köşede Karagöz Mehmed Paşa Camiyi görüyoruz. Cami daracık sokakların arasında kalmış etrafı binalarla çevrili küçük bir mahalle mescidi. Kırmızı tuğlalı kısa minaresi, çok küçük bir avlusu bulunan caminin tabelasında: “Sadullah Çavuş tarafından H.1201 /1786 ‘da ahşap olarak yaptırılmış caminin yakınında Karagöz Mehmed Paşa’nın yaptırmış olduğu çeşmeden dolayı Karagöz Mehmed Paşa Camii olarak anılmaktadır. Etrafında tesis edilen tekkenin tevhidhanesi olarak da kullanılan moloz taş örgülü duvarları, ahşap son cemaat yeri ve basık kemerli demir parmaklı pencereleri bulunmaktaydı. 1961 yılında halk tarafından eski temeller üzerine yeniden inşa edilmiştir.” Caminin içi bilindik şekilde. Ancak tavandaki tavanda kare mavi zemin üzerine renkli çiçek motifi dikkati çekiyor. Caminin avlusunda tekkenin vakıf-ı sanisi şeyhin kabri bulunmaktadır. Caminin duvarına bitişik çeşme üzerinde dikdörtgen şeklinde sağ alt köşesi kırılmış bir tabela var. Çeşmeyi Karagöz Mehmed Paşa’nın yaptırdığından yukarıda bahsetmiştik. Çeşme, hicri 1065 (M.1655) tarihinde yapılmış. Oldukça kısa olan kitabesi 2 satırdan oluşuyor. Kitabesinde bir çok çeşme de olduğu gibi “Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât râgıbü’l-cennet ü derecât / merhûm Murâd Paşa Kethüdâsı Karagöz Mehemmed Paşanın rûhuna Fâtiha” ifadesi yer almaktadır.

BEZM-İ ALEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ
(Mevlanakapı)
UZUN YUSUF PARKI
-FATİH BELEDİYESİ USUN YUSUF EĞİTİM BİRİMİ
LALEZAR CAMİİ
Bezmialem Valide Sultan Çeşmesi Kitabesi
(Mevlanakapı)
Yapımı: (H.1257- M.1841)
6 satır-2 sütun-6 beyit

1 Şeh-i devran Han Abdülmecid’in mâderi ya’ni
Cenab-ı Bezmiâlem nâm Sultan-ı kerem-bünyan

2 Cihana âb-ı hayrat-ı hayat-ı tâze virdikce
Sezâdır halk-ı âlem bulsalar şimdi yenidencan
Kitabenin tamamını okumak için bakınız!

Karagöz Tekkesi Sokaktan ilerleyerek sokak bitiminde sola döndük. Döndüğümüz sokak Lalezar Camii Sokaktı. 100 metre kadar ilerledikten sonra sağ yanımızda yeni onarılmış, Bezm-i Alem Valide Sultan Çeşmesi vardı. Yatık dörtgen biçiminde kesme taştan klâsik tarzda sade bir yapıdır. Ayna taşı da sadedir. Musluğu yoktu. Sivri kemerinin üstünde mermerden çok büyük bir kitabesi vardır. Abdulmecid’e ait olan tuğranın sağında ve solunda 6 ‘şar satırlık harika bir hat yazısı örneği vardı. Tuğranın altında 1207 tarihi yer alıyor. Hemen çeşmenin yanında Uzun Yusuf Parkı başlıyor. Parkın girişinde sol tarafta Fatih Belediyesi Uzun Yusuf Eğitim Birimi binası yer alıyor. Eğitim Birimi derken ne kastediliyor bilmiyorum. (1 Mayıs 2024 tarihinde ismi Uzun Yusuf Karıca Eğitim Birimi olarak değiştirilmişti). Binanın yanında parkın içerisinde Uzun Yusuf Aile Sağlığı Merkezi bulunuyor. Parkın elden geçtiği belli. Çocuk oyun gurubu, üzeri kapalı piknik masaları, havuzu, kafesi ile güzel bir park…

Parkta birkaç kare fotoğraf çektikten sonra Lalezar Camii Sokakta ilerlemeye devam ediyoruz. Yine sokağın köşesinde sokağa ismini veren Lalezar Camiini görüyoruz. Tabelasında “İlk banisinin ve yapım tarihinin kesin olarak bilinmediğini, uzun yıllar harap kaldığını, bu sebeple Viran Camii adını aldığını. Tefsir sahibi Ahmed Efendi ihya ettirmişse de tekrar harp olmuştur. 1997-98 yıllarında cami yeniden inşa edilerek ibadete açılmıştır.” Caminin avlusu ideal, minare diğer cami  örneklerine göre daha uzun. Yeni olduğu belli. Diğer camilerde yıkılıp yeniden yapılanlarda minareler daha kısa ve aslına uygunmuş gibi gözüküyor. Cami öğlene yarım saat kalmasına rağmen kapalıydı. Bu sebeple caminin içerisinden fotoğraf çekemedik.

Saliha Sultan Çeşmesi Kitabesi
Yapılış Tarihi: H.1148 / M. 1735 – 1736
(4 satır- 3 sütün=6 beyit)

1 Hidîvv-i muhterem sultân-ı âlem dâver-i Ekrem
Hudâvend-i muazzam Hân Mahmûd-ı felek-unvân
Hemîşe mâder-i ismet-medârı saʽy edip hayra

Kitabenin tamamını okumak için bakınız!
MUSTAFA NAFİ PARKI
ŞEYH SEYYİD SEYFULLAH Hz. TÜRBESİ
SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ

Lalezar Camii Sokağın bitiminden sağa doğru Seyfullah Efendi sokaktan devam ettik. Biraz ilerledikten sola Mustafa Nafi Sokağına döndük. Sağımızda Mustafa Nafi Parkını gördük. Park dediysek bu kez küçük bir park. Parkın bahçe duvarları üzerine demir korkuluk onunda üzerinde jiletli tel çekilmiş. Parkın içerisinde küçük bir oyun gurubu, kafe ve bir köşesinde de prefabrik yapı bulunuyor. Yapıya dikkatlice baktığımızda asılı iki tabeladan Fatih Belediyesince diş hekimlerinin kurduğu derneğe tahsis edildiğini tahmin ediyoruz. Sokağın bitiminde sağa, Vani Dergahı sokağına giriyoruz. Akaryakıt istasyonunu geçtikten sonra sağa dönüyoruz. Sİlivrikapı Caddesinde ilerliyoruz. Silivrikapı caddesine açılan Seyfullah Efendi Sokağı ile Yedi Emirler Çeşmesinin ortasında restore edilmiş büyükçe bir mezarlığa rastlıyoruz. Mezarı çevreleyen duvarın üzerinde asılı tabelada “Hz. Muhammed’in (s.a.v) torunlarından Şeyh Seyyid Seyfullah Hz.” yazısını okuyoruz. Mezarlığın içerine giriyoruz. Dua ediyoruz tüm geçmişlerimiz için… Mezarlığın girişi Seyfullah Efendi Sokaktan yapılıyor. Mezarlığa kemerli bir kapıdan giriyorsunuz. Girişin sağında Osmanlıca solunda Latince yazılmış tabelada mezarlığa ismini veren zatın ismi yazıyor. Girişte restorasyonun 2008 tarihinde bir vakıf tarafından yapıldığı yazıyor (Fetihler Hayır Hizmetleri Vakfı).

Ziyareti bitirip Silivrikapı Caddesine tekrar çıkıyoruz. Yedi Emirler Çeşmesi sokağı tarafında tarihi bir çeşmeye daha rastlıyoruz. Sırtını binalara dönmüş, maalesef binalara bitişik bir halde. Çeşme yamuk bir şekilde yapılmış. Üç yüzü açık. Restore edilmeyi bekliyor. Ancak su akıyordu. Çeşmenin üzerinde 4 satır 3 sütündan oluşan kitabesi dikkati çekiyor. Yanlış görmemişsem 1148 tarihini okuyorum. 4 rakamı olarak Farsçadaki rakam kullanılmış. Çeşmenin ismini bilmiyorum. önce sokak ismi ile aynı olabileceğini düşünerek Yedi Emirler Çeşmesi notunu düşüyorum. Ancak internetten araştırdığımda çeşmenin Saliha Sultan tarafından yaptırıldığı öğreniyorum. Siteden, kitabede yazılı metnin latinize edilmiş halini okuyoruz. Ancak metnin altında 1138 kaydı düşülmüş. Çektiğim fotoğrafı yakından incelediğimde rakamın 3 olma ihtimali yok gibi… (İlgilisi için ayrıntılı bilgiyi su vakfı sitesinden öğrenebilirsiniz)

SİTTİ HATUN MESCİDİ
SİLİVRİKAPI PARKI

Silivrikapı Caddesinde devam ediyoruz. Sol tarafımızda Sitti Hatun Mescidini görüyoruz. Mescidin avlusu geniş. Kısa beyaz renkli bir minaresi ile güzel görünüyor. Fatih Müftülüğü tarafından 2000 yılında yaptırılan tabelada: “Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi’nin kızı Sitti Hatun tarafından 16.yüzyılda yaptırılmıştır. Zamanla harap olan mescid, küçük bir son cemaat yeri ilavesiyle 1952 yılında ihya edilmiştir.” yazısını okuyoruz. Bahçedeki limon ağacını fotoğrafladıktan sonra camiden ayrılıyoruz. Tekrar Silivrikapı Caddesi boyunca yürüyoruz. Uzunca bir süre yürüdükten sonra solda Silivrikapı Parkını görüyoruz. Park Fatih Standartlarında orta büyüklükte bir park.
Silivrikapı Parkı, da diğer parklar gibi ortasında havuzu, üstü kapalı piknik masaları, çocuk oyun gurubu, basket sahası ve kafesi ile ferahlık katmış mahalleye. Uzaktan parkın diğer köşesinde bulunan camiyi daha doğrusu minaresini görüyorum. Cami önünde eski yapı veya benzetilmiş beyaz renkli, pencere etrafı gri iki katlı güzel bir apartman görüyoruz. Dinlensinler diye Gezgin ekibimi parkta bırakarak hızlıca camiye yöneliyorum.

ARAKİYECİ AHMED ÇELEBİ CAMİİ
-ARAKİYECİ AHMED ÇELEBİ KABRİ

Arakiyeci Ahmet Çelebi Camii iki sokağın birleştiği noktada köşede. Bu durum camiyi daha görünür kılmış. Yine tabeladaki yazılanlara müracat ediyoruz: “Arakiyeci Ahmed Çelebi tarafından XVI. yüzyılda Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Meşeli Mescid veya Takkeci Ahmed Çelebi Mescidi olarak da anılan eser sonradan bazı değişikliklere uğramıştır. Taş duvarlı, ahşap çatılı mescid 1973’te yenilenmiş ve son cemaat yerinde değişiklikler yapılmıştır. Şerefeye kadar orijinal olan minaresi dibinde mescidin banisi medfundur.” Tabelayı okuduktan sonra caminin içerisine giriyoruz. Namaz vakti yakın. İç kısma mavinin tonları hakim. Mihrap ise, yeşil ve kahverengi tonunda. Değişik, ilgi çekici bir mihrabı var. Doğal olarak caminin banisi Ahmed Çeledinin ünvanını merak ediyoruz. Gerçi tabelada caminin bir isminin de takkeci Ahmed Çelebi Mescidi olduğu yazıyor. Buradan yola çıkarak, araştırdığımızda “Arakiyeci”, takke vb başlık üreten veya satan kişi anlamına geldiğini görüyoruz. 1 Mayıs 2024 günü cami Arakiyeci Ahmet Çelebi Camii önünden geçerken daha önce dikkatimi çekmeyen kabri görerek fotoğraflıyoruz. Kabirde caminin banisi Arakiyeci El Hac Ahmet Çelebi medfundır

-HADIM İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ
HADIM İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ
HADIM İBRAHİM PAŞA CAMİİ
HADIM İBRAHİM PAŞA TÜRBESİ
HADIM İBRAHİM PAŞA CAMİİ HAZİRESİ

Aynı caddeden yola devam. Uzaktan cami gözüküyor. Etrafı açılmış bazı binalar yıkılmış gibi.
Hadım İbrahim Paşa Camii yürüyüş yönümüze göre sol tarafımızda kalıyor. Caminin dış duvarında yüzü yola dönük bir çeşme gördük. Hadım İbrahim Paşa Çeşmesi. Çeşme de musluk yoktu. Ancak bakımsızda değildi. Çeşme yol seviyesinin altında kalmış. Öğlen vakti olduğu için bir iki fotoğraftan sonra camiye giriyoruz. Cemaatle namaz kıldıktan sonra cemaat çıkınca iç kısmında fotoğraflarını çektik. Hadım İbrahim Paşa Camii; “Kanuni devri vezirlerinden Hadım İbrahim Paşa tarafından H.958 / 1551 tarihinde yaptırılmıştır. Cami, türbe, hamam ve mektebiyle küçük bir külliye olarak Mimar Sinan tarafından inşa edilen eserin hamam ve mektebinden duvar bakiyeleri dışında bir iz kalmamıştır. Osmanlı mimarisi klasik devir eseri olan cami, kare planlı, kesme taş tuğla örgülü, tek büyük kubbenin öttüğü harim kısmı ve beş gözlü son cemaat yerinden oluşmaktadır. Çini, kalem işleri, mermer ve ahşap işçiliği gibi devrinin güzel süsleme örnekleriyle bezenmiştir. Cami geçirdiği depremlerden sonra 1763-64 yıllarında tamir görmüş, minaresi yeniden inşa edilmiştir. 1933-34 yıllarında tamirat geçiren caminin banisi külliye içerisindeki açık türbede medfundur.” yazısını tabeladan okuyoruz. Namazdan sonra caminin avlusunu geziyoruz. Avluda çok sayıda kabrin yer aldığı hazire bulunuyor. Caminin güvenliği İBB tarafından sağlanıyor. Cami mimarisi, bahçesi, şadırvanı, mezarlıkları ile gerçekten güzel bir camii. Görmenizi tavsiye ederim.

SİLİVRİKAPI
SEYYİD MEHMED HAYDAR DEDE TÜRBESİ
BALA TEKKESİ SEBİL VE ÇEŞMESİ
PERESTÛ KADIN ÇEŞMESİ (Anaokulu Duvarı)
BÂLA SÜLEYMAN AĞA CAMİİ
BÂLA SÜLEYMAN AĞA TÜRBESİ
BALA SIBYAN MEKTEBİ (STK)
Bala Tekkesi Sebil ve Çeşmesi Kitabesi
H.1309 / M.1891-1892

Gel oku besmele iç çeşmeden bir ab-ı ruh-efza
Dahi elhamdülillah eyle sünneti icra
Mükemmel oluyor? Hamd u sena bu veçhe-i has üzre
İde hak illet-i atşa şifa ender şifa i’ta

Kitabelerin devamını okumak için bakınız.
Perestü Kadın Çeşmesi Kitabesi
Cennet mekân firdevs
âşiyan Gazi Ebu’l feth Sultan Mehemmed
Han Hazretlerinin Topçubaşısı bu makamın Bâni-i
evveli Bâli Süleyman Ağa Hazretlerinin rûh-i Kudsiyeleri
için Prestû Kadın Efendi’nin hayratıdır”
(13 Zilka’de 1313)

Caminin avlusundan Silivrikapı yönünde çıkış yapıyoruz. Silivrikapı’dan araçlar tek yön geçerek Zeytinburnu sınırına geçiyorlar. (EK-24 Eylül 2023 günü araçla Silivrikapı’dan çıkışta sağda üstü açık bir kabir/ türbe dikkatimizi çekiyor. Araçtan inmeden camı açarak fotoğraflıyoruz. Araştırdığımızda buranın Seyyid Mehmed Haydar Dede Türbesi olduğunu öğreniyoruz.) Sur boyunca fotoğraf çektikten sonra dönüş için farklı yollardan geçerek aracımıza doğru yürüyoruz. Tekke Maslağı Sokağında ilerliyoruz. Sokak sağa doğru kıvrılıyor. Önümüze solda tek katlı uzunlamasına devam eden pembe boyalı sade bir bina ve uzakta bir cami çıkıyor. Bu tarihi binanın şu an Silivrikapı Anaokulu olarak kullanıldığını tabelasından anlıyoruz. Sağımızda anaokulu, sokakta ilerliyoruz. Anaokulunun bitiminde sokağın sağında -özellikle çatı kısmı- onarılmayı bekleyen tarihi yapıları görüyoruz. Binanın her iki ucunda türbelerde olduğu gibi dışarıya bombeli pencereli bir yapı ve bu yapının ortasında estetik güzel bir çeşme bulunuyor. Bala Tekkesi Sebil ve Çeşmesi. Sebil ve çeşmeyi H.1309 (M.1891-1892) yılında Perestü Kadın yaptırmıştır. Çeşme acil restore edilmeyi bekliyor. Çeşmenin musluğu yok. Atalarımız bir çeşme deyip geçmemişler. Şu ana kadar gördüğüm işçiliği, zarafeti en yüksek çeşme budur diye düşünüyorum. Emeği geçenlere Rabbim rahmet etsin. Çeşmenin üst kısmında etrafı çevrelenmiş, yeşil zemin üzerine sarı tek satır kitabe bulunmaktadır. 29 Nisan 2022 tarihinde bölgeye gittiğimde çeşmenin restorasyon amacıyla etrafının çevrelendiğini görmüştüm. 24 Eylül 2023 günü ise gezimizde restorasyonun büyük oranda bittiğini sebil ve çeşme cephelerinin yenilendiğini büyük bir mutlulukla gördük. Sebillerin dışarı taşan bölümünde 3 cephenin üzerinde 2 satır tek sütunluk kitabe sarmaktadır. Çeşmelerin üzerinde ise iki veya tek satırlık kitabe iki sebil arasında yer almaktadır. Anaokulunun giriş kapısı Bâlâ Tekkesi Sokağında Anaokulu tabelasının tam altında oldukça estetik ve zarif küçük bir çeşme daha bulunuyor. İsminin Perestü Kadın Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz daha sonraki araştırmalarımızda. Çeşmenin ayna kısmının üzerinde madalyon içerisinde 6 satırdan oluşan kısa bir kitabe yer almaktadır. Son satırda 1313 tarihi not düşülmüş.

Anaokulunun karşısında Bâlâ Süleyman Ağa Camii yer alıyor. Hemen tabelasında yazılanlara bakalım; “Fatih’in topçubaşılarından ve Ni’me’l-ceyşten Bâlâ Süleyman Ağa tarafından 1453-1457 arası yaptırılmıştır. Süleyman Ağa, vefatından sonra kagir duvarlı, ahşap çatılı bu ilk mescidin yanına defnedilmiştir. Bâlâ Mescidi etrafında muhtemelen 18.asır sonlarında bir tekke tesis edilmiştir. Zamanla harab olan Bâlâ Mescidi, tekkesi ve türbesi H.1279 / 1862-63 tarihinde Sazkâr Kalfa isimli saraylı kadın tarafından yeniden daha teşekküllü olarak yaptırılmıştır. Cami – tevhidhane de bu tarihte kubbeli olarak inşa edilmiştir. 1894 zelzelesinde hasar gören cami, türbe ve bazı tekke binalarını II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan yeniden yaptırmıştır. Sultan Abdulmecid’in hanımı Perestû Kadınefendi tekkeye odalar, sebil, çeşme ve muvakkithane ilave ettirmiş, tekkenin yanına da “Bala Mektebi” ismiyle anılan mektebi yaptırmıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra bazı binalar zamanla harap olmuş, cami 1950 ve 1973 yılındaki tamirlerle ihya edilmiştir. Ampir üslubunda, sekizgen planlı ve kubbeli camide sancak-ı şerif ve Hasan Rıza Efendi’nin büyük boy hilyesi bulunmaktadır.” 

Camiye Bala Tekkesi Sokaktan giriş yapıyoruz. Taş kemerli, iki kanatlı ahşap kapının üstünde 1279 tarihli bir yeşil zemin içerisinde altın sarısı yazılı kitabe yer alıyor. Kitabenin tam ortasında zeytin dalları ile çerçevelenmiş bir tuğra, tuğranın her iki yanında 9 satırlık tek sütun yazılar yer alıyor. Giriş kapısının taş kemerin her iki yanında uzun, estetik pencereler bulunuyor. Kapının devamında yapının estetik çatısı kaldırımın üzerine kadar genişliyor. Çatının hemen altında tek sıra yine yeşil zemin üzerine altın sarısı renkle hüsn-i hat yazısı göz dolduruyor. Caminin diğer yüzü minarenin olduğu taraftan başlayan bantta, Besmele ile başlayan ayetel kürsi yer almaktadır. Bu yapı yeni restore edilmiş. Cami avlusu geniş sayılır. Avlu ağaçlı, yeşil, kabirler, şadırvan bulunuyor. Cami olarak kullanılan bölüm kapalı. Camdan içerisini fotoğraflıyoruz. Sağda bulunan kapıdan içeri girdiğimizde 6 adet kabir bulunuyor. (Bala Süleyman Ağa ve hanımı ve Nakşibendi Şeyhi Bala Tekkesinin ikinci post nişini ve bala mescidinin ikinci banisi, Abdioğlu Şeyh Ali Efendi ve zevcesi ve Mekke-i Mükerreme Meşayıhından Şeyh Muhammed Sa’id Can Efendi) Caminin içi camdan gördüğümüz kadarıyla güzel görünüyor. pencerelerin ve mihrabın ince işçiliği hemen göze çarpıyor. (EK-29 Nisan 2022: Bala Süleyman Caminin yanında, aynı isimli Bala Mektebi yer alıyor. Mektep, restore edilerek bir STK’ya verilmiş. Mektebin pencere üstünde iki pencere ortasında kitabe bulunmaktadır. Kitabenin en üstünde tuğra, altında 4 satırlık yazısı bulunmaktadır. Sol alt köşede 1323 tarihi dikkati çekmektedir (M. 1905/1906).

EMİNE SULTAN MEYDAN ÇEŞMESİ
BÜYÜK SARAY MEYDANI / PARK
İSKENDER AĞA CAMİİ (Hacı Mübin Ağa Camii)
İSKENDER AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ
Emine Sultan Meydan Çeşmesi
H. 1149 / M. 1736-37
İnşa Kitabesi (3 satır-2 sütun=3 beyit)

1 Çıkdı başdan bir makâma şevk ile aynü’l-hayât
Cûşa geldi gûş edip bu âb-ı sâfın makdemin
2 Bu dil-efzâ mevkiʽin etdi havâsına heves
Ayn-ı Kevser reşkle akıtdı çeşm-i nermin
3 Çeşme-sâr-ı dilde Remzî yazdılar târîhini
“Emine Sultân icrâ etdi lutfu Zemzem’in”

İnşa kitabesinin devamı ve Tamir kitabesini
okumak için bakınız

Yolcu yolunda gerek, Bala Tekkesi Sokakta ilerliyoruz. Sağımızdaki Mevlanakapı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurdunu geçtikten sonra Çorlulu Ali Paşa – Elif Lamet Sk – Küçük Saray Meydanı Caddesi güzergahını izleyerek küçük bir sağımızda küçük bir parka çıkıyoruz. Parkın köşesinde küp şeklinde etrafı açık yeni onarıldığı belli olan Emine Sultan Meydan Çeşmesini görüyoruz. Çeşme de iki ayrı kitabe bulunmaktadır. Çatının altında bulunan tamir kitabesi 2 satır 2 sütun onun altında bulunan inşa kitabesi ise 3 satır 2 sütun olarak yer alıyor. İnşa kitabesinin altında 1149 tarihi, tamir kitabesinin altında ise 1178 tarihi not düşülmüş. Çeşmenin suyu akıyor. Kitabelerin ve musluğun bulunduğu kısmın etrafı ve diğer üç yüzü taşla örülmüş üzerine, kiremitten çatı yapılmış. Küçük Saray Meydanı Caddesinden Büyük Saray Meydanı’na geçiyoruz. İsmine bakarak büyük olduğunu düşünmeyin. Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere yine de nefes aldırmış. Küçük ve Büyük Saray Caddesi arasında yeşili, bankları, havuzu bulunan bir alan… Caddeler tek yön olarak taş döşenmiş. Sağımızda Park kalacak şekilde devam ediyoruz. Sol tarafımızda kalan İskender Ağa Cami sokağına giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra sokağa adını veren İskender Ağa Cami ile karşılaşıyoruz. Dış kapı girişindeki tabelasında “İskender Ağa 17.inci y.y Hacı Mübin Ağa Camii Y.T.1963” yazısını görüyoruz. İskender Ağa Camii; “Yayabaşlarından İskender Ağa tarafından 16.yüzyılda yaptırılmıştır. XV11.yüzyılda İstanbul’daki yangınlar neticesinde yanmış olan cami, 1963 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Ahşap çatılı olan caminin minaresi tek şerefelidir.” Cami de yeşilin tonları oldukça fazla  kullanılmış. Mihrabı turkuaz ve sarı renk ağırlıklı güzel görünüyor. Tavanı düz beton, beyaz zemin üzerine besmele ve ihlas suresi dairesel olarak güzelce yazılmış. Kenarlar zeminden 1 metre kadar çini ile kaplanmış. Minaresindeki kaplama veya sıvalar dökülmüş durumda. Caminin avlusuna 2 kapı girişi var. Büyük olan kapı girişinin tadilata ihtiyaç duyan bir çeşme bulunmaktadır. Üzerinde latinize Türkçe yazılmış bir yazı vardı. Belki de tarihi değeri olmayan bir çeşmedir. (Bu çeşmeyi daha sonra google eartta gezdiğimiz sokakları teyit ettiğimizde gördük.) Tekrar Küçük Saray Meydanından – Vaka Nüvis Sk – Mimar Acem Camii Sk – Bıçkı Sk – Dutlu Bakkal Sk- Lalezade Sk – Kırım Parkı içerisinden geçerek, Kemikli Burun Sokakta bulunan aracımıza ulaşıyoruz. Böylelikle saat 10’da başlayan tarihi yarımada gezisinin bu bölümünü 14.40 gibi bitiriyoruz.

EK: (25 Nisan 2023 Salı)

İSKENDER AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ
CAFER AĞA CAMİİ (Şehremini)
CAFER AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ
CAFER AĞA CAMİİ HAZİRESİ

Bugünkü gezimizde bazı bölümlerini bu sayfaya eklemeyi uygun gördük. İskender Ağa Camii duvarında bulunan İskender Ağa Çeşmesi ile kaldığımız yerden devam ediyoruz. Çeşmenin bütünlüğü bozulmuş ve de tarihi bir özelliği bulunmamaktadır. Mermer üzerine kabaca ayeti kerime ve meali yazılmış. Camiyi soluma alarak İskenderağa Camii Sokağında ilerleyerek Büyük Saray Meydanı / Parkına ulaşıyoruz. İsmindeki büyük kelimesi sizi yanıltmasın. Üç tarafı dükkanlarla çevreli ağaçlı yeşil bir alan oluşturulmuş. Park binalar arasında ortama nefes aldırmış. Bankları, havuzu ile güzel bir dinlenme alanı. Parkı solumuza alarak Küçük Saray Meydanı Caddesinde parkın sonuna doğru ilerliyoruz. Parkın bitiminde sola Ayık Fırını Sokağına giriyoruz. Sokağı park boyunca devam eden Büyük Saray Meydanı Caddesi kesiyor. Kesişim noktasında sağa dönerek Büyük Saray Meydanı Caddesinde devam ediyoruz. Caddeye çıkar çıkmaz karşımızda Cafer Ağa Camiini görüyoruz. Cami, Ayık Fırını Sokağı, İbrahim Çavuş Sokağı ve Büyük Saray Meydanı Caddesi arasında yer alıyor. Cami avlusuna her üç sokaktan da giriş yapılabiliyor. Avlu ana giriş kapısı Cadde üzerinden yapılıyor. Avlu kapısının sol yanında cami ismi, latinize Şehremini Caferağa Camii yazarken sol tarafta Osmanlıca Türkçesi ile yazılmış. Caminin avlusu yamuk şekline benziyor. Avlu giriş kapısına doğru küçülerek devam ediyor. Cami duvarında bulunan mermer tabelaya yaklaşarak yazılanları okuyoruz: “Fatih devri ileri gelenlerinden ve Ni’me’l-ceyşten Yusuf Fakih tarafından yaptırılan mescid zamanla harap olmuş, Yayabaşı Cafer Ağa tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Vakfiyesi de H. 922 / 1516 tarihinde ihya edilmiştir. Girişin üzerindeki 1899 tarihli II. Abdülhamid tuğralı tamir kitabesi, caminin Seyyid Mehmed Nureddin Bey adına “Hüda Tekkesi” ismiyle ihya edildiğini bildirir. Cami 1970 yılında betonarme olarak yeniden yapılmıştır. Kuzeydoğu köşesinde II. Mahmud’un tuğrasını taşıyan küçük bir çeşmesi mevcuttur.” Cami girişi küçük bir camekanla kapatılmış. Camekan ölçüsüz yapılmış. Normalde giriş kapısının üzerinde yer kitabe camekanın üst kısmında kalmış. Kitabenin alt satırları zor gözüküyor. Ya camekanın çatısı biraz kısa olacaktı yada camekan kitabeyi de içine alacak şekilde biraz yüksek olacaktı. Tamir Kitabesi yeşil zemin üzerine 6 satırdan oluşuyor. Kitabenin üzerinde II. Abdülhamit’e ait tuğra yer alıyor. Kitabenin alt kısmında 1317 tarihi yer alıyor. Camekanın önünde su kuyusu -maketi- yer alıyor. Cami duvarına yaslı küçük bir çeşme dikkati çekiyor. Küçük bir lavabo, üzerinde çiçek motifi, onunda üzerinde II. Mahmud’a ait tuğranın yer aldığı Cafer Ağa Camii Çeşmesi renk katmış. Cami, 1970 yılında yeniden yapılmasına rağmen pencereleri 19. yüzyıl mimarisini andırıyor. Sade güzel bir camii. Minaresi orantılı. Aslında minarede 19.yüzyıl mimarisine uygun olabilirdi. Cami avlusundan İbrahim Çavuş Sokağına çıkıyoruz. Caminin kıble tarafında apartmana sınır küçük bir alan da biraz da mahsun kalmış Cafer Ağa Camii Haziresini görüyoruz.

Cafer Ağa Camii Tamir Kitabesi
“Silsile-i şerife-i Saʻdiyye ve tarîkat-i aliyye-i Rufâʻiyyeye mensub tekye-i Hüdâiyyedir”
Telsîm-i dest-i kerîm Hazret-i Sultân-ı enbiyâ ile mümtâz ü ulya necl-i celîl-i Cenâb-ı İmam Hüseyn-i
Müctebâ gavs-i ekber Seyyid Ahmed er-Rufâʻi Efendimiz Hazretlerinin sülâle-i
tâhiresinden ve asdıka-yı dâiyân-ı Cenâb-ı pâdişâhîden meşâhir-i sudûr-ı izâmdan semâhatlü siyâdetlü
Seyyid Mehemmed Ebu’l-Mehdi Efendi Hazretleri tarafından birader-i merhûm ü mükerremleri Seyyid
Mehemmed Nureddin Beyefendinin nâm-ı âlilerine tecdîd buyrulmuşdur.
H. 1317 / M. 1899-1900
Seyit Ahmet Rifai Hazretlerinin tertemiz soyundan Seyit Mehmet Ebu’l-Mehdi Efendi Hazretleri
tarafından merhum kardeşi Seyit Mehmet Nurettin Beyefendi’nin adına yenilenmiştir.
(Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 29.4.2023)
AYDIN KETHÜDA CAMİİ
ALAATTİN VE AHMET HULUSİ ÇEŞMESİ
ŞEYH HÜSAMEDDİN CAMİİ HAZİRESİ
ŞEYH HÜSAMEDDİN CAMİİ (Tulumcu Hüsam Mescidi)

Cafer Ağa Camii Haziresini fotoğrafladıktan Büyük Saray Meydanı Caddesinde biraz ilerledikten sonra solumda bulunan Büyük Saray Sokağına dönerek Mimar Acem Camiine kadar geliyoruz. Karşımızda Emine Sultan Çeşmesinin restore edilmiş halini görmek bizi mutlu ediyor. Öğlen namazı vakti yaklaşıyor. Caminin karşısında bulunan Örümceksiz Dede Türbesinde görevliler bahçe düzenlemesi yapıyorlardı. Ayrıca türbe yapısı da dıştan restore edilmiş, iç kısımlarının restorasyonu kalmıştı. Türbenin bahçesinde açan erguvan güzel bir görüntü oluşturmuş. Cami avlusundan bir kaç kare fotoğraf çektikten sonra, öğlen namazı için camiye giriyoruz. Daha önce cami kapalı olduğu için içerisini görememiştik. Namazdan sonra caminin iç kısmının da fotoğrafını çektim. Duvarları ve tavanı sade bir camii. Ancak seccade biçimindeki halılar ortamla uyumlu olmamış. Bu kısımları daha önce yukarıda paylaştığım için hızlıca geçiyorum. Mimar Acem Camiinden ayrılıp salı pazarının içerisinden geçerek daha önce gördüğümüz İbrahim Çavuş Parkına hızlıca tekrar girdik. Merdivenle inilen kapısının yanında Arakiyeci Mehmet Ağa Caminin bakımsız kalmış haziresini görüyorum. Parkın içerisinden geçerek pazarın kurulduğu Mimar Kasım caddesine tekrar çıkıyoruz. Epeyce bir süre yürüdükten sonra sağ yanımızda kısa minareli Aydın Kethüda Camiine ulaşıyoruz. Cami avlu giriş kapısının sol yanında mermer tabelada cami hakkında bilgi verilmiş: “II. Bayezid’in veziri azamlarından Davud Paşa’nın kethüdası Aydın Kethüda tarafından yaptırılmıştır. Caminin II. Bayezid devrinde kubbesiz ve ahşap olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. XIX. asır sonunda tamir görmüş olan yapı kâgir duvarlı, ahşap çatılıdır. 1965 70 yıllarında esaslı bir tamir geçirmiştir.” Avludan girdiğimizde sağ tarafta cami kütüphanesi, küçük bir süs havuzu bizi karşılıyor. Camiye küçük bir son cemaat yeri eklenmiş. Cami kırmızı halısı ve sade tavanı ile güzel bir cami. Hanımlar bölümü girişinin yanında küçük bir çeşme bulunuyor. Cami minaresi kısa ve kalın gövdeli, döneminin özelliğine uygun. Cami bakımlı, sadece haziresi bakımsız, mezar taşları sağa sola devrilmiş.

Aydın Kethüda Camiinden çıkıp önünde bulunan Yayla Caddesinde ilerliyoruz. Yayla Caddesi bir süre sonra çatallaşarak sola kıvrılıyor. Sağda Yaylak Sokak olarak devam ediyor. Yayla Caddesinin sola dönüş yerinde köşede yeni restore edilmiş Alaattin ve Ahmet Hulusi Çeşmesi göze çarpıyor. Pazar esnafı çeşmeye bir ip uzatarak giysiler asmış. Değişik bir görünüm olmuş. Çeşmenin kitabesi bulunmuyor. Sadece aynanın hemen üzerinde “Bismillah Eş-Şafi” yazısını okuyoruz. Çeşme kübik bir yapıda, meydan çeşmesi görünümünde. Çeşmenin mimarisinden 16. veya 17. yüzyılda yapıldığını tahmin ediyoruz. (Not. Çeşmenin tam karşısındaki köşede inşaatı yeni başlayan etrafı çevrili boş bir arsa göze çarpıyor. İnşaat konteynırının üzerinde bulunan tabelada yazılanlardan Yakup Ağa ve Uzun Yusuf Cami inşaatı olduğunu anlıyoruz (google earth E.T.29.4.2023) . Yaylak Sokaktan devam ederek Şeyh Hüsamettin Camiine ulaşıyoruz. Önce avlu duvarı dışından Şeyh Hüsamettin Cami Haziresini fotoğraflıyoruz. Demir korkuluğa asılı yazılı foto blokta Hazirede medfun olan zatların isimleri zikredilmiş. Avlu kapısından içeri girdiğimizde sağımızda etrafı çevrili hazire yer alıyor. Avlu içerisinde iki katlı yapı Şeyh Hüsamettin Camii Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Cami Duvarında asılı mermer tabelada cami ismi Tulumcu Hüsam Mescidi olarak verilmiş. Yazılanlardan “Şeyh Hüsameddin Efendinin İstanbul Kadısı olduğunu anlıyoruz. Camiyi Hicri 1040 yılında (1630) yaptırmış. Kesme taştan inşa edilen mescidin minaresi değişik bir uygulama ile giriş kapısı kemerinin üzerine yapılmıştır. Zamanla harap olan, sadece duvarları kalan eseri 1985 – 1986 yıllarında bir hayırsever ayağa kaldırmıştır. Kaynaklarda hazirede olduğu zikredilen banisinin kabri belirlenememiştir.” Caminin iç kısmında ve avlu duvarlarında yazılanlar dikkat çekiyor. Örneğin cami girişindeki panoda cemaate seslenerek “Çocuklar camimizin küçük ve değerli konuklarıdır. Onlara sevgi ve şefkatle davranalım.” yazısı başta imam olmak üzere camii cemaatinde bilinçli kişilerin olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda cemaatten çocuklara kızan ve yanlış davranan amcalarında olduğunu gösterebilir. Her ne olursa olsun hareketli, gayret gösteren bir ekibin olduğu belli. Dıştan avlu duvarlarına ayeti kerimeler veya hadisi şerif panoları asılmış. Cami tavanı düz ve betonarme. Duvarla tavanın birleştiği yerde dört tarafı çevreleyen kuşakta ayeti kerime yer alıyor. Caminin minaresi ise estetik olarak farklı duruyor. Gezimizi, kalan son bölümünü 8. durak olan Seyyid Ömer bölümüne ekleyerek hitama erdiriyoruz.

EK 24 EYLÜL 2023

Evliya Çeşmesi Tamir Kitabesi
(3 satır-2 sütun) H.1253 / M.1837
1 Hazret-i Sultân Mahmûd-ı megâzi-pîşenin
Baş ikbâli olan hüsn-i melek Cevrî-sıfât
2 Eyleyip bu çeşmenin taʽmîrine sarf-ı nukûd
Rûh-ı pâk-i evliyâya eyledi bahş-i hayât
3 Sû gibi ezberlesin târîhini dil-teşnegân
Mâ’-i Zemzem’dir için nev çeşmeden Âb-ı Hayât

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T:15.10.2023)
HACI EVLİYA CAMİİ
EVLİYA ÇEŞMESİ

EK 24 EYLÜL 2023: Bugün Karasurları Millet Bahçesinden Silivrikapı ya kadar yürüyerek ve araçla kısa bir gezi düzenledik. Araçla Bala Tekkesi sebil ve çeşmesine doğru ilerlerken önümüze Hacı Evliya Camii çıktı. Caminin hemen karşısında Evliya Çeşmesi bulunuyor. Camiyi dıştan fotoğrafladık. Evliya Çeşmesinin 3 satır, 2 sütunluk kısa bir tamir kitabesi bulunuyor. Kitabenin altında okuyabildiğimiz kadar 1253 tarihini görüyoruz. Çeşme bir kaç sene öncesinde restore edilmiş gibi duruyor. Musluğu olmayan çeşme az da olsa teknesi yol seviyesinin altına düşmüş.

1 MAYIS 2024 Çarşamba (EKSİK CAMİLERİN TAMAMLANMASI)

ÇİVİCİZADE KALBURCU MEHMET EFENDİ CAMİİ
EL HAC MUHAMMED AĞA KABRİ
KALBURCU MEHMET PARKI
MUSTAFA ÇAVUŞ CAMİİ (Kiliseden Dönme)

Bugün 1 Mayıs 2024 Çarşamba. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Aracımızı millet caddesinden sağa çağdaş yaşamı destekleme lisesinin önünden geçerek Kalburcu Mehmet Camii Sokağına park ediyoruz. İlk camimiz hemen yanı başımızdaki Çivicizade Kalburcu Mehmet Efendi Camii. (Özel Not: Çivicizade ismine Zeyrek bölgesinde gezerken Çivizade Camii diğer adıyla Ümmü Gülsüm Camiinde rastlamıştık. Hatta orada tabelada okuduğumuz yazının bir benzerini burada da okuyoruz. Acaba tabelalar mı karıştı diye merak ediyoruz? Cümleler birebir aynı. Hatta 1990 yılında yaptıran hayırseverin ismi dahi aynı). Cami avlu kapısı dahi kapalı idi. Uzaktan fotoğraflamakla yetindik. Cami duvarına asılı mermer tabelayı uzaktan fotoğraflıyoruz. Tabeladan şu bilgileri okuyoruz: “İlk banisi III.Murad dönemi şeyhü’l İslamı Çivicizâde Şeyh Mehmed Efendi’dir. CVI. yüzyılda yapılan eser kısa bir süre sonra yıkılmış ve Kalburcu Mehmed Efendi tarafından tekrar yaptırılmıştır. Zamanla harap olan mescidden geriye yıkık minaresi kalmış, 1990 yılında hayırsever Kastamonulu Hacı Mehmed Ali Kaya tarafından betonarme olarak yeniden yapılmıştır.” Cami bahçe duvarında asılı A4 ebatında fotoblok tabela dikkatimizi çekiyor. Yakınına geldiğimizde tabelanın avluda hazirede bulunan kabirler hakkında olduğunu görüyoruz. 1180 tarihinde vefat etmiş Merhum mağfur sabikan barutçu başı El Hac Muhammed Ağa yazısını okuyoruz. Yazının altında küçük puntolarla Süheyl Ünver, kabirlerden birisinin Hasan Efendi isimli bir zata ait olduğunu belirtir notunu görüyoruz. Caminin hemen yanında daha önce görmediğim Fatih şartlarında orta büyüklükte sayılacak bir park görüyoruz. Parka ait bir tabela göremiyorum. Havuzu, çocuk oyun gurupları, üstü kapalı piknik masaları ve özel işletilen kafe bulunuyor. Araştırdığım kadarıyla parkın ismi cami ismiyle paralel Kalburcu Mehmet Parkı.

Yürüyerek Millet Caddesi üzerinde İETT garajı yanında bulunan Mustafa Çavuş Camiine ulaşıyoruz. Minaresi olmayan caminin bahçe kapısı açıktı. Bahçe oldukça bakımsız sanki terk edilmiş havası veriyor. Camii kilisenin bir parçasından camiye dönüştürülmüş. Camiye plastik profilden giriş kısmı yapılmış uyumsuz bir şekilde. Cami ana bölümü kapalı idi. Bu sebeple sadece son cemaat yerini fotoğraflayabildik. Avludan çıkıp cadde tarafına bakan cephede bulunan mermer tabela ve Fatih Belediyesinin hazırladığı tabelayı görüyoruz. Mermer tabelada: “13.yüzyılda inşa edilen bir Bizans manastırının parçası olan bina Ni’me’l-ceyşten Mustafa Çavuş tarafından fetihten sonra camiye çevrilmiştir. Dikdörtgen planlı, tonoz örtülü ahşap tavanlı mescidin önceden ahşap bir minaresi olduğu bilinmektedir. İETT Garajı içinde kalan mescid önceleri depo sonra ibadet mahalli olarak kullanılmıştır. 1996 yılında Fatih Müftülüğü tarafından imam kadrosu verilmiştir.”

KEMİKLİ BURUN OTOPARKI-23
-ALİ NAR ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ
MELEK HATUN CAMİİ
(-Karağaç Melek Hatun Camii
-Karağaç Mescidi)

—HALEP MÜFTÜSÜ KABRİ (Melek Hatun Camii Avlusu)
MELEK HATUN CAMİİ ÇEŞMESİ
ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ
MEVLANAKAPI PARKI
-ŞEHİT YUNUS EMRE EZER İLKOKULU
Abdullah Ağa Çeşmesi
I.Tamire Ait Kitabe

1 Şehinşâh-ı cihânın mâderidir menbaʽü’l-eşfak
Cenâb-ı Bezm-i Âlem nâm sultân-ı meâlî-şân

2 O Sultân-ı kerem-ünvânın el-hak meşreb-i pâkin
Hudâ kılmış cihânda cûy-bâr-ı lutf-ı bî-pâyân

I. tamir kitabesinin tamamını okumak için bakınız
II.Tamire Ait Kitabe
“Merhume Saraylı Serfürû Hanıma vesîle-i
rahmet olmak için ihyâ edildi.”
H. 1325 – Zilkade M. 1907 – Aralık

Merhume Saraylı Serfüru Hanım’a
rahmet vesilesi olsun diye yaptırıldı.
(Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 9.2.2024)

Kalburcu Mehmet Camii Sokağında tekrar ilerlerken sağımda Kalburcu Mehmet Sokakta Fatih Belediyesine ait Kemikli Burun Otoparkı tabelasını görerek hızlıca otoparkı fotoğraflıyorum. Gezimiz sırasında Fatih Belediyesinin son yıllarda açtığı çok sayıda otopark gördük. Bu otoparkta 23.sü. Tekrar Kalburcu Mehmet Camii Sokağına girerek yoluma devam ediyorum. Solumda bulunan Ali Nar Anadolu İmam Hatip Lisesinin önünden geçiyoruz. Yakında Melek Hatun Sokağı ve Melek Çeşmesi Sokak köşesinde bulunan Melek Hatun Camiine ulaşıyoruz. Camii Karaağaç Mescidi olarak ta anılıyor. Cami duvarında bulunan Mermer tabeladan tarihçesi hakkında bilgi alıyoruz: “Melek Hatun tarafından yaptırılan mescidin H. 802 / 1496 tarihli bir belgede ismi geçtiğinden bu tarihten önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Cami avlusunda büyük bir ağaçtan dolayı “Karaağaç Mescidi” olarak isimlendirildiği rivayeti vardır. Kare planlı ahşap çatılı, kagir cami, zamanla harap olmuştur. 1957 senesinde hayırsever cemaat yardımıyla aslına uygun şekilde restore edilmiştir.” Cami kapalı idi. Pencereden son cemaat yerini fotoğraflayabildik. Cami avlusunda minarenin yanında bulunan kabrin Halep Müftüsü Ebu’l Cavadü’l Halebi ibni Abdurrahman ibn-i Muhammed’l-Hanefiyyü’l-Sufiyyü’l-Ulvani’nin medfun olduğu söylenmektedir. İsim çok uzun oldu. Kısaca zamanın Halep Müftüsü medfundur. (kabri avlu bahçesinde bir türlü göremedik. kabir olduğunu Fatih Belediyesine ait cami duvarındaki tabeladan öğrendik). Caminin hemen karşısında yeni restore edilmiş Melek Hatun Camii Çeşmesi yer alıyor. Çeşme ortama güzellik katmış. Çeşme cami ile aynı tarihte 1496 yılında yapılmış. Mimarisi o döneme ait. Çeşmeyi dört bir cepheden fotoğraflıyoruz. Teknesi yol seviyesinin altında kalmış. Kitabesi bulunmuyor. Musluğu yeni takılmış. Çeşme kare yapılı ve etrafı açık.

Silivrikapı Yağhane Sokağı ile Yedi Emirler Çeşmesi köşesinde restore edilmiş Abdullah Ağa Çeşmesini görüyoruz. Çeşmenin 5 satırlık kitabesi bulunuyor. İlk dört satır 2 sütundan oluşuyor ve ortasında tuğra yer alıyor. Son satır ise 6 sütundan oluşuyor. Kitabenin sağ alt kısmında 2.ci bir kitabe daha yer alıyor. 3 satır tek sütun kısa bir kitabe. sol alt kısmında 1325 tarihi yer alıyor. Güzel bir çeşme. Silivrikapı Yağhane Sokağında yürüyüşümüze devam ediyoruz. Sokak bitiminde bizi Lalezar Camii Sokağı karşılıyor. Sola dönüyoruz. Önümüzü ara da kalmış Mevlanakapı Parkı çıkıyor. Park Lalezar Camii Sokağı ile Yeni Tavanlı Çeşmesi Sokak arasında yer alıyor. Parkta basket sahası, çocuk oyun gurubu ve banklar bulunuyor. Havuz ve piknik masları bu parkta göremedim. Bakımlı güzel bir park. Uzun Yusuf parkında kenarından geçerek Keresteci Veli Sokak ile Aynalı Bakkal Sokakları arasında bulunan Şehit Yunus Emre Ezer İlkokulunu görüyoruz.

BAZI SOKAK İSİMLERİ

GEZİ GÜZERGAHI: -KARASURLARI MİLLET BAHÇESİ, -MEVLANAKAPI ÇOK AMAÇLI SALONU, -KIRIM PARKI, -MEHMET EMİN EFENDİ CAMİİ (Şeyh Matrak Tekkesi), -HASIRCI MELEK CAMİİ, -KILIÇ BABA TÜRBESİ, -MİMAR ACEM CAMİİ (ÖRÜMCEKSİZ), -EMİNE SULTAN ÇEŞMESİ, -ÖRÜMCEKSİZ DEDE TÜRBESİ, -ÖRÜMCEKSİZ DEDE ÇEŞMESİ, -İBRAHİM ÇAVUŞ PARKI, -ARAKİYECİ MEHMED AĞA CAMİİ, -ÇORLULU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ, -TARSUSİ MEHMET EFENDİ MESCİDİ, -VELEDİ KARABAŞ PARKI, -VELEDİ KARABAŞ CAMİİ, -KARABAŞ ÇEŞMESİ (Mehmet Tevfik Efendi Çeşmesi), -FATİH BELEDİYESİ OTOPARK, -KARAGÖZ MEHMED PAŞA CAMİİ (KARAGÖZ TEKKESİ), -KARAGÖZ MEHMED PAŞA ÇEŞMESİ, -BEZM-İ ALEM VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ (Mevlanakapı), -UZUN YUSUF PARKI (EĞİTİM BİRİMİ-ASM), -LALEZAR CAMİİ, -MUSTAFA NAFİ PARKI, -ŞEYH SEYYİD SEYFULLAH Hz. TÜRBESİ, -SALİHA SULTAN ÇEŞMESİ, -SİTTİ HATUN MESCİDİ, -SİLİVRİKAPI PARKI, -ARAKİYECİ AHMED ÇELEBİ CAMİİ, -ARAKİYECİ AHMED ÇELEBİ KABRİ -HADIM İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ (–-HADIM İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ, —HADIM İBRAHİM PAŞA CAMİİ, —HADIM İBRAHİM PAŞA TÜRBESİ, —HADIM İBRAHİM PAŞA CAMİİ HAZİRESİ), -SİLİVRİKAPI, -BALA TEKKESİ, ÇEŞME VE SEBİLİ, -PERESTÛ KADIN ÇEŞMESİ (SİLİVRİKAPI ANAOKULU DUVARI), -BÂLA SÜLEYMAN AĞA CAMİİ, -BALA MEKTEBİ (stk), -EMİNE SULTAN MEYDAN ÇEŞMESİ, -BÜYÜK SARAY MEYDANI /PARK, -İSKENDER AĞA CAMİİ (Hacı Mübin Ağa Camii), –ÇEŞME
EK: (25 Nisan 2023 Salı): -İSKENDER AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ, -CAFER AĞA CAMİİ (Şehremini), -CAFER AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ, -CAFER AĞA CAMİİ HAZİRESİ, -AYDIN KETHÜDA CAMİİ, -ALAATTİN VE AHMET HULUSİ ÇEŞMESİ, -ŞEYH HÜSAMEDDİN CAMİİ HAZİRESİ, -ŞEYH HÜSAMEDDİN CAMİİ (Tulumcu Hüsam Mescidi), –HACI EVLİYA CAMİİ, –EVLİYA ÇEŞMESİ
EK (1 Mayıs 2024 Çarşamba): -ÇİVİCİZADE KALBURCU MEHMET EFENDİ CAMİİ, —EL HAC MUHAMMED AĞA KABRİ, –KALBURCU MEHMET PARKI, –MUSTAFA ÇAVUŞ CAMİİ (Kiliseden Dönme), –KEMİKLİ BURUN OTOPARKI-23, -ALİ NAR ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ, –MELEK HATUN CAMİİ (-Karağaç Melek Hatun Camii–Karağaç Mescidi), —HALEP MÜFTÜSÜ (Melek Hatun Camii Avlusu), –MELEK HATUN CAMİİ ÇEŞMESİ, -ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ, -MEVLANAKAPI PARKI, -ŞEHİT YUNUS EMRE EZER İLKOKULU