DURAK: SAMATYA – YEDİKULE
PROJENİN ADI ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA |
7. DURAK SAMATYA – YEDİKULE |
YAZAN Tayfun NASUHBEYOĞLU |
TARİH VE SAAT 30 Ekim 2021 Cumartesi EK-1: 20 Kasım 2021 EK-2: 1 Mayıs 2023 Pazartesi |
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK? -KOCA MUSTAFA PAŞA, -YEDİKULE, -SÜMBÜL EFENDİ, -CERRAHPAŞA (10.18 –15.18) |
GEZİ GÜZERGAHI SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR |
Bu hafta Tarihi Yarıma Gezimize Samatya bölgesi ile devam ediyoruz. Daha önceden bazı yerleri görmüştük (Samatya Hastanesi, Cerrahpaşa Hastanesi, Hekimoğlu Ali Paşa Cami vs) Ancak adım adım ilerleyerek not ederek, önüne ne çıkacağını bilmeden gezmek farklı bir şey. Samatya bölgesinde çok sayıda Rum ve Ermeni Kilisesi görüyoruz. (40-50 yıl önce Koca Mustafa Pasa semtinin denize kadar olan alt kısmı Samatya olarak adlandırılırdı. Samatya kumluk anlamına gelen Psematia’dan gelmiştir. Eskiden kum deposu olan semte, sahilden çıkarılan kumlar nedeniyle bu ad verilmiş. Bu semtin güney kenarında, eskiden çok daha uzun olan ve zamanla yok edilen surlar yer alıyordu).
Vatan Caddesi, Oğuzhan Caddesi, Kızıl Elma Caddesi, Etyemez Sokak ve Org Abdurrahman Nazif Gürman Caddesi güzergahını izleyerek, aracımızı Org Abdurrahman Nazif Gürman Caddesi üzerinde İETT Ağa Hamamı durağı gerisine bırakıyoruz. İndiğimizde hemen yanımızda hamam olduğunu tahmin ettiğimiz yapıyı görüyoruz. Hamamın caddeye bakan kısmı farklı bir şekilde giydirilmiş. Hemen yanında küçük bir otopark bulunmaktadır. Biz de fotoğrafı otopark içerisine girerek çektik. Hamamın isminin duraktaki isim olduğunu düşünerek Ağa Hamamı köşesinden sağa yokuşa doğru Cambaziye Mektebi Sokağına doğru çıkıyoruz. Hamamın girişi bu sokaktan. Ancak kapalı, yeni restore olmuş gibi. Camdan içerisinin fotoğrafını çekiyoruz. Aynı sokak yukarı doğru sağa doğru kıvrılıyor. Oraya kadar çıkıyoruz. Oradan da fotoğraf çektikten sonra aşağıya iniyoruz. Araştırdığımız kadarıyla hamam, Kapıağası Yakup Ağa tarafından 1545-1547 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmış. Restorasyonu biten hamam Lokanta, Çarşı, Türk Hamamı, Sergi, Kültür ve Etkinlik Merkezi olarak kullanılabilir hale getirilmiş durumdadır.
–KAPIAĞASI YAKUP AĞA HAMAMI (Mimar Sinan) –ÖZEL SAMATYA SAHAKYAN NUNYAN ERMENİ ORTAOKULU –ABDİ ÇELEBİ CAMİİ (Mimar Sinan) -KÜÇÜK PARK –MARMARA SEMT KONAĞI |
Ana caddeye çıkmadan sağımızda kalan sokak demeye bin şahit isteyen Kilise Altı Sokağına girdik. Sokak patika yol gibi. Çıkmaz sokak olabileceğini düşünerek girsek mi girmesek mi diye aklımızdan geçirdik. Sokağa devam ettik. Uzaktan bir minare gördük. Milli Müdafaa Caddesine çıktık. Caddeyi kesen sokakta pazar kurulu idi. Sağ köşede Samatya Sahakyan Nunyan Özel Ermeni Ortaokulunu gördük. Açık olan kapıdan kilisenin kulesi gözüküyor. Tatil olduğu için kapalıydı. Açık olsaydı içeri alırlar mıydı bilemiyorum. Okulun resmi sitesinden yazılanları özetle aktarıyorum: “İlk patrikhane olma ayrıcalığına sahip Surp Kevork Kilisesi bahçesine 1461 yılında İstanbul Ermenilerinin ilk okulu olan Sahakyan’ı kurmuştur. 1789’da Dönemin Padişahı III.Sultan Selim’in fermanıyla Ermenilere verilen okul açma izninden sonra Sahakyan Okulu erkek öğrencilere hizmet veren bir eğitim yuvası olarak hizmetine devam etmiştir. 1831 yılında Sahakyan Okulu bünyesinde Nunyan Kız Okulu açılmıştır. Sahakyan Okulu, çeşitli tarihlerde meydana gelen yangınlardan dolayı kısmen ya da tamamen zarar görmüş olup birkaç kez onarımdan geçmiştir. Ancak 1866’daki yangında Nunyan Kız Okulu ile birlikte yanmış ve tamamı zarar görmüştür. Bu yangında S.Kevork Kilisesi de ciddi zararlar almıştır. Bu büyük yangından 6 yıl sonra 1872 yılında daha önce ahşap olan Nunyan Kız Okulu binası taş bina olarak yeniden inşa edilmiştir. Sahakyan Okulu da taş bina olarak yeniden inşa edilerek eğitim -öğretime hazır hale getirilmiştir. I.Dünya Savaşında 1915-1918 yılları arasında kilise ve okul binaları askeri kışla olarak kullanılmıştır. I.Dünya Savaşından 1923 yılına kadar bina Anadolu’dan göç eden Ermenilerin barınması için kullanılmış, eğitim yapılmamış. 1923’ten sonra okul yeniden hizmete başlamış. 1960 yılında ortaokulu,1966 yılında da lisesi açılmıştır. Ülkemizde temel eğitimin 8 yıla çıkarılması ile 1998 yılında İlk ve ortaokul bölümü İlköğretim Okulu olarak eğitim -öğretim hizmetine devam etmiştir.” (Kaynak: https://www.sahakyan-nunyan.k12.tr/tarihce E.T.: 24.4.2023).
Pazarın kurulduğu sokağa sola döndük. Hemen köşede Abdi Çelebi Camiine ulaştık. Cami açıktı. Genelde küçük camiler öğlene kadar kapalı oluyordu. Caminin girişindeki koridorun sol tarafına düzenli olarak içerisinde hadislerin yazılı olduğu yuvarlak tablolar asılmış. Cemaate hem mesaj olmuş hem de girişi daha güzel gösteriyor. Bu ebattaki camiler için son cemaat yeri de kısmen geniş. Çoğu Tavan genelde fıstık yeşili çıtalarla çevrelenmişken bu camide mavi çıtalarla estetik bir desen verilmiş. Pencereler çiçek desenleriyle kaplanmış. Güzel bir cami. Avlusu yok denecek kadar küçük. Üst katta Kuran Kursu hizmet veriyor. Abdi Çelebi Camii tabelasından şu bilgileri okuyoruz: “Çelebi Abdullah b. Abdurrahman tarafından h. 940 /1533-34 tarihinde Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Çilingir Sankiyedim, Yedimiçtim cami isimleriyle de bilinir. Dört paye üzerinde tek kubbeli yapı II. Abdulhamid devrinde ihya edilmiş Balkan ve I. Cihan Harbi sıralarında bakımsızlıktan harap olmuştur. 1933 yılında hayırseverlerin yardımıyla tamir edilmiş ve ibadete açılmıştır. Bu tamirde kubbe yerine ahşap tavan yapılmıştır. Tavan göbeğinde tuğrakeş Hakkı Bey’in celi sülüs hattı bulunmaktadır.” Camiden çıktıktan sonra Fatih Belediyesi Marmara Semt Konağını görüyoruz. Semt Konağının önündeki 3 adet çöp konteynırı hoş bir görüntü oluşturmamış. Cami ile semt konağı arasında küçük bir park var. Çocuk oyun gurubu ve bir kaç bank bulunuyor. Bu küçük parkın bir köşesinde Aile Sağlığı Merkezi bulunmaktadır. Tekrar geri dönüyoruz. Ermeni okulunun olduğu sokakta bir tabela dikkatimizi çekiyor: “Vaftiz- Düğün-Cenaze işleri Uluslararası yurt içi- yurt dışı cenaze hizmetleri”. Bilindiği gibi Samatya bölgesi Ermeni ve Rum vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı semtlerden. Zaten gezimiz boyunca çok sayıda kiliseye denk geldik.
–SURP KEVORK ERMENİ KİLİSESİ (Sulu Manastır) –ÖZEL SAHAKYAN NUNYAN ERMENİ LİSESİ |
Uzaktan kulesini gördüğümüz Surp Kevork Ermeni Kilisesinin açık olan kapısından, görevliden izin alarak girmek istiyoruz. Görevli içeri girmenin yasak olduğunu, ancak fotoğraf çekmemek şartı ile bizleri içeriye alabileceğini söyledi. Avluya açılan binalar var. İçeride cenaze töreni için hazırlıklar varmış görevlinin söylediğine göre. Kilisenin içerisine giriyoruz ön kısımlara geçmeden uzaktan bakıyoruz. Kapının girişinde üzerine siyah örtü serilmiş bir masa vardı. Kilise konumu itibariyle yüksekte. Avlusundan Marmara Denizine bakıyoruz. Marmara denizini fotoğraflamak için izin koparıyoruz. Görevlinin anlattığına göre güvenlik sebebi ile içeriye dışarıdan kimseyi almıyorlarmış. İçeri gezmek için girenler kiliseyi paylaşımları ile zor durumda bırakıyorlarmış. Kilise eskiden ahşapmış, yangın sonucu harap olmuş. Avluda mezarlıkları bulunan vatandaşların ailesi binayı yeniden taştan tekrar yaptırmış. Teşekkür ederek ayrılıyoruz. Türkiye Ermenileri Patrikliği resmi web sitesinden edindiğimiz bilgiye göre Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul’un köylerinde yaşayan Ermenileri Samatya’ya yerleştirmiş. Bu kilise “Panaia Perivlebdos” (Surp Asdvadzadzin, Azize Meryem Ana) adlı Bizans manastırı üzerine inşa edilmiştir. (EK 1 Mayıs 2023: Kilisenin girişinde kaldırımda yer alan prizma tabeladan özetle: İstanbul’un en eski Ermeni Kiliselerindendir. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Ermeni Patrikliğine tahsis edilmiş. Patrikliğin ilk merkez kilisesi olmuştur. 1031 yılında Doğu Roma İmparatoru III. Romanos Arkirios tarafından yaptırılmış. Latin istilasında zarar görmüş sonrasında tekrar onarılmış. Doğu Romanın en görkemli kiliselerinden biri olduğu ve yanında ki manastırla birlikte “Aya Maria Ayia Panayia, Sulu Manastır gibi farklı isimlerle anılmış. Ermeniler geçtikten sonra Surp Asdvadzadzin olarak değiştirilmiş. Bir dönem Rumlara tekrar geri verilmesi, sonrasında yine Ermenilere verilmesi iki toplum arasında çatışmalara yol açtığından halk arasında “Kanlı Kilise” olarak ta anılmış. Çeşitli zamanlarda yangınlardan hasar gören kilise en son 1885 – 1887 yıllarında kagir olarak yeniden inşaa edilmiş. I. Dünya Savaşı sırasında askeri amaçla kullanılmış, 1917’de Sırp esirlerin kaldığı hapishaneye dönüşmüş. Sonra tekrar ibadete açılmış. Önce 6-7 Eylül olaylarında sonra da 1960 larda yangında hasar gören kilise, 1963 yılında yeniden onarılmıştır.” Marmara Sokaktan ilerlediğinizde sağınızda Özel Sahakyan Nunyan Ermeni Lisesi varmış. Ancak tezgah ve pazarın tenteleri kapattığından biz göremeden geçtik. (1 mayıs 2023 tarihindeki gezimizde liseyi de fotoğrafladık. Okul binası önündeki prizma tabelada yazılanlar okul web sayfasındakilerle benzerlik arzettiği için tekrar buraya almadık.) Sağdan Cambaziye Mektebi sokaktan aşağı doğru inmeye başladık. Hava sıcak olduğundan montumuzu aracımıza bıraktık. Ana caddeden ilerleyerek bu kez caddenin alt kısmındaki sokaktan Kehribar Sokaktan içeri girdik. 10-20 metre sonra sokak ikiye ayrılıyor. Köşede onarılmış ahşap 3 katlı binayı fotoğraflıyoruz. SURP KEVORK ERMENİ KİLİSESİ AYRINTILI BİLGİ İÇİN TÜRKİYE ERMENİLERİ PATRİKLİĞİ WEB SİTESİNE BAKABİLİRSİNİZ
surp kevork ermeni kilisesi
surp kevork ermeni kilisesi
Binayı solumuza alarak Büyük Kuleli Sokağında devam ediyoruz. Sağımızda ana cadde üzerinde girişi olan -daha net görünen Samatya Aya Yorgi Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı binası var. Kilisenin bu sokaktan da girişi var. Sokakta devam ediyoruz. Ara ara onarılmış renkli binalar görmek hoşumuza gidiyor. Bir kaçını fotoğraflıyoruz. 100 metre daha ilerledikten sonra sağımızda kalan sokaktan Ateşbaz sokağından tekrar yukarı doğru ana caddeye doğru yürüyoruz. Bugünkü gezimizde kah ana caddenin üst kısımlarında dolaştık, kah alt kısımlarında dolaştık. Ancak bugün çok yol katettik. Ana caddeye çıktığımızda -Rum vakfı binasını üst kısımdan ana caddeden fotoğraflamak için- tekrar geriye doğru yürüdük fotoğraf çektik. Hatta biraz daha yüksekten çekelim diye Vakfın tam karşısında bulunan yukarı doğru merdivenle çıkılan sokağın merdivenlerini çıktık. Vakfın tam karşısından fotoğraf çektik. Ana caddede ilerlemeye devam ediyoruz. Yedikule yönüne doğru. Sağımızda Aya Mina Rum Ortodoks Kilisesi yer alıyor. Kilise yüksekte yer alıyor. Bazı açılardan rahatlıkla görülebiliyor. Kilise hakkında internette çok kısa bir bilgiyi wikipedia da buluyoruz. “Aya Mina Kilisesi,4. ya da 5. yüzyılda inşa edilen Aziz Polikarpos’un Erken Hristiyan Martirionu üzerine 1833’te mimar Konstantis Yolasığmazis tarafından inşa edilmiştir.”
Org Abdurrahman Nazif Gürman Caddesinde uzun bir yürüyüşten sonra sağ tarafımızda Ermeni Katolik Kilisesinin sadece kapısını görüyoruz. Kilisenin ismine duvarlarında yada kapı üzerinde rastlamıyoruz. Ancak internetten araştırdığımızda Ermeni Katolik Kilisesi olduğunu öğreniyoruz. Yani bir özel ismi var mı bilmiyorum. Araştırmamız sonucu isminin Anarad Hığutyun Ermeni Katolik Kilisesi olduğunu öğreniyoruz. “Kilise 19. yüzyıl dini mimarisinin İstanbul’daki örneklerinden biridir. Temelleri 1856 yılında atılan neoklasik üsluptaki kagir kilisenin mimarı Andon Tülbentciyan’dır. Kilise, 1957, 1992 ve 1999 depremi sonrasında onarımlar geçirmiştir”. İstanbul’daki gördüğüm kiliseler içerisinde ilk kez Katolik Kilisesine rastlıyoruz. Kilise, yolun üst kısmında olduğundan duvarları cadde tarafından yüksek. Caddeden içteki yapılardan sadece kilisenin çanını ve çok az da çatısını görüyoruz. Kilisenin yanındaki tarihi yapı ise, bugün Özel Yüksek Öğrenim Yurdu olarak hizmet vermektedir. Biraz daha ilerledikten sonra solumuzda Yunus Emre Ortaokulunu görüyoruz. Caddenin ismi tam bu noktada değişiyor ve İmrahor İlyas Bey Caddesi ismini alıyor. Bu kez İmrahor İlyas Bey Caddesinde ilerliyoruz. Ancak cadde daralıyor iyice. Uzakta yüksek ağaçlar, saat kulesi benzeri bir yapı gözüküyor. Merak ediyoruz. Adımlarımızı hızlandırıyoruz. Yakınına vardığımızda güzel estetik bir çan kulesi görüyoruz. Kule üç katlı. Alt kısım aynı zamanda kemer şeklinde kapı girişi. Hemen üstü sunta / osb ile çevrilmiş. Restore mi ediliyor. Yoksa yukarıdan parçalar mı dökülüyor bilinmez. Ancak kötü bir görüntü verdiği muhakkak. Beyaz Sütun ve kemerler arasında bordo renk güzel bir uyum sağlamış. Kapalı olduğu için içeriye giremedik. Çan kulesinin hemen caddenin kenarında olduğu bu yapı Aya Konstantino Rum Ortodoks Kilisesidir.
–FATİH BELEDİYESİ YEDİKULE ÇOK AMAÇLI SALONU -İMRAHOR CAMİİ (İmrahor İlyas Bey Camii) Kiliseden Dönme-Restore edilmeyi bekliyor –UŞŞAKİ CAMİİ –UŞŞAKİ TEKKESİ ÇEŞMESİ –GENÇ AĞA YEŞİL ALANLAR |
Kilisenin hemen yanındaki sokaktan Kilise Sokağından aşağı doğru denize doğru ilerliyoruz. Solumuzda üst paragrafta bahsettiğim kilisenin duvarı var. Biraz ilerledikten sonra solda tarafta kalan aralıktan içeri girdik. İmam Aşir Sokağına çıktık. Solumuzda tek katlı Fatih Belediyesi Yedikule Çok Amaçlı Salonunu görüyoruz. İçeriye girmeden devam ediyoruz. Hemen karşımızda restore edilmeyi bekleyen Doğu Roma Döneminden kalan en eski yapı olduğu söylenen İmrahor Camii kalıntılarını görüyoruz. Şerefe kısmından sonrası olamayan minaresi uzaktan gözüküyor. Leylek yuvalarına benziyor. Bu bölgeden daha sonrada geçeceğimiz için ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki satırlarda bulabilirsiniz.
İmam Aşir Sokaktan tekrar İmrahor İlyas Bey Caddesine yani ana caddeye çıkıyoruz. İmrahor Caddesi de adını camiden almış. Sokaktan caddenin karşısında bulunan uzaktan okunan Uşşaki Camiini görüyoruz. Camiye giriyoruz küçük bir avlusu var. Birde tek bir kabir var. Mezar taşında yazan yazıya göre burada medfun bulunan zatın ismi Mehmet Emin Tevfik. caminin içerisine giriyoruz. Kapısı açık. Güzel bir halısı var. Mihrap altın sarısı cırtlak bir renkle çerçevelenmiş. Yerden 1-1,5 metresi ahşap lambri, tavana kadar fayans ile döşenmiş. Çok uyumlu değil ancak çok uyumsuzda değil. Caminin Tabelasında; “Nâzır Mehmed Halil Efendi tarafından H. 1297 / 1879 tarihinde Uşşaki dergahı olarak yaptırılmıştır. Tekkenin kapatılmasıyla başka amaçlarla kullanılan eser 1951 – 52 yıllarında halkın yardımıyla tamir edilmiş ve ibadete açılmıştır. Çevre duvarına gömülü H. 970 /1562 tarihli nefis kitabeli çeşme tekkeden daha eskidir. Kitabe yazısı Hattat Ahmet Karahisari’ye aittir.” Camiden çıktıktan sonra hemen solda caddeye bakan bir çeşme var. İsmi Uşşaki Tekkesi Çeşmesi. İlk kez çeşmenin kubbeli kısmı musluk kısmına kadar tel çitle kapatılmış. Akla ziyan. Çeşmenin gövdesinde yeşil zemin üzerine “Hattat Karahisari’nin şaheser sayılan bir yazısı kemerinin içinde mermer ayna taşında durmaktadır. Çeşitli çiçek ve selvi motifleriyle süslü bu kitabenin birinci satırında ( Vakaattarih inna a’taynakelkevser) ibaresi ebced hesabıyla çeşmenin yapılış tarihini göstermektedir. Bu yazının altında ( Fetekabbelha Rabbiha) âyeti, onun altında Karahisarî’nin Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunan besmelesinin benzeri bir yazı ile çok sanatkarane yazılmış Kelime-i Tevhid yer almaktadır. Çeşmenin kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.” (1 mayıs 2023 tarihinde yapılan gezide çeşme restore edildiğini gördük. Emeği geçenlere teşekkürler, dolayısıyla çitte kalkmış oldu.) Kaynak: https://kulturenvanteri.com E.T:6.11.2021) -UŞŞAKİ TEKKESİ ÇEŞMESİ AYRINTILI BİLGİ İÇİN BAKINIZ
İmrahor Caddesi de ara ara genişliyor ve daralıyor. Caddede ilerlemeye devam ediyoruz. Yaya trafiğine kapatılmış, yeşillendirilmiş Belediyece Genç Ağa Yeşil Alanlar roket panosunun olduğu aynı isimli sokağa giriyoruz. Sokak boyunca aşağı doğru ilerliyoruz. Restore edilmiş, edilmeyi bekleyen apartmanların arasından geçerek Kuyulu Bakkal Sokağına dönüyoruz. Yol boyunca sokaktan bazı kareler yakalıyoruz.
–HACI İLYAS CAMİİ (yeniden inşa ediliyor) -TARİHİ KONAK –YEDİKULE MAKSEM ÇEŞMESİ (Yedikule Meydan Çeşmesi) –YEDİKULE BURÇ VE SURLARI |
Eski çubukçu Sokağından Yedikule İstasyonu Caddesine çıkıyoruz. Yedikule yönüne doğru oldukça dar bir cadde ilerliyoruz. Sol tarafımızda tren hattı var. Sağ tarafımızda karşımıza eski onarılmayı bekleyen ahşap apartmanlar çıkıyor. Sol tarafımızda Tren İstasyon görevlileri için yapıldığını düşündüğümüz tek katlı, tek tip bitişik nizam evler sıralanmış. Belki öncesinde ev olarak yapılmamıştı, sonradan eve çevrilmişti bilemiyorum. Son bina iki katlı Yedikule Tren İstasyonu. Biraz ilerledikten sonra sol tarafımızda etrafı sac panellerle çevrilmiş, yıkık, cami, tekrar ayağa sıfırdan tekrar ayağa kaldırılıyor. Göründüğü kadarıyla yol tarafındaki pencere kemerleri tamamlanmış. Ayağa kaldırılan bu cami etrafında herhangi bir bilgi tabela, hangi kurum tarafından yapıldığına dair bilgi yok. Belki de şahıslar yaptırıyor. Sac panelin üzerinde sadece Fatih Belediyesinin uyarı levhası bulunmaktadır. Can ve mal emniyeti açısından araç park edilmemesi için… Bu inşaatın cami olduğunu inşaatta çalışan işçimizden öğreniyoruz. Ancak caminin ismi nedir onu bilmiyoruz. Sonradan öğrendiğimize göre caminin adı Hacı İlyas Cami imiş. Yedikule İstasyon Caddesi sonuna doğru Kale Hisarı / Kulesi gözüküyor. Yol ağzına geldiğimizde sol köşede restorasyonu bitmiş, avlusuna tek katlı ve iki katlı binaların açıldığı güzel şirin bir yapı görüyoruz. Avludan içeri görevliden izin alarak giriyoruz. Buranın ne olarak kullanılacağını soruyoruz ancak bilgisinin olmadığını anlıyoruz. Yakında açılışının yapılacağını söylüyor. (Google Earth da eski görüntülerden burasının Fatih Belediyesi tarafından 2.derece tescilli eser restorasyonu işi olduğunu öğreniyoruz. 12-15 ay gibi sürede restorasyon işi bitmiş.). Araştırdığımız kadarıyla bu yapı 150 yıllık tarihi bir konak. (30 Ekim 2021 Cumartesi günü yaptığımız gezide inşası / restorasyonu yeni biten iki katlı bahçeli bir konak vardı. Ancak yapı hakkında bilgi alamamıştık. 1 mayıs 2023 tarihine konak bahçesinde çiçeklerle uğraşan bir görevliye yapı hakkında sorular soruyorum. Yapının 2.dereceli bir konak olduğunu ve turizm amaçlı bir kafe açılacağını öğreniyoruz. Konağın caddeye bakan giriş kapısının solunda bilgilendirici bir tabela asılmış. Ancak tabelayı okumak mümkün olsa da fotoğraflamak zor oldu. Ayna gibi olduğundan fotoğraf çekeni yansıtmaktadır. 2. derece tescilli eser başlığı altında önce Yedikule surları hakkında bilgi verilmiş, “yapının son dönem Osmanlı yapılarından olduğu vurgulanmış. Tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1913 – 1914 yılına ait Alman haritacılarının çiziminde konak görülmektedir. Bir görüşe göre yapının 1877 tarihinden önce yapıldığı ve zindancıbaşı’nın evi olduğu ifade edilmektedir. Yapı Türk Evi tipolojisindedir.”)
Yol ayrımında köşede (Restore edilen binanın tam karşısında) Yedikule İstasyon Caddesi ile Kuyulu Bakkal sokağın kesiştiği köşede dikdörtgen şeklinde (5×4 metre) tarihi bir kalıntı vardı. Bu kalıntının 3 tarafı bordur taşları ile çevrilmiş, bir tarafına ise -başka bir yer bulamamış olacaklar ki-belediye çöp konteynırları konulmuş. Söylemeye gerek yok. Hoş bir görüntü olmamış. (EK: 15.9.2022 tarihinde bölgeye yaptığımız gezide bu yapının onarıldığını, etrafının çevrildiğini görmek bizleri mutlu etti. Bu arada yapının ismi Yedikule Maksem Çeşmesi / Yedikule Meydan Çeşmesi imiş. Maksem yada maksim; toplanan suların belirli ölçülere göre şehre taksim edildiği yer anlamına geliyor. Taksim ismi de buradan geliyor. Dört tarafı kapalı, sadece bir cephesinde küçük bir çeşme bulunuyor. Musluğu akan çeşmenin küçük bir de tekne yapılmış. Yeni fotoğrafları aşağıya ekliyorum.) Tam surların sıfır noktasındayız. Soldan devam edildiğinde Zeytinburnu ilçe sınırına giriliyor. Yedikule Hisarı etrafı çevrilmiş. Restorasyona alınmış. Bu sebeple uzaktan bol bol fotoğraf çekiyoruz. Kuleye asılmış afişte efsaneleriyle ünlü Yedikule Hisarında rehber eşliğinde turların başladığı yazısını okuyoruz.
–YEDİKULE SUR PARKI –ALTIPARMAK AHMED BABA KABRİ –KÜRKÇÜBAŞI HACI HÜSEYİN AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ –KÜRKÇÜBAŞI HACI HÜSEYİN AĞA CAMİİ –YEDİKULE KAPISI |
Cami 1.Sokağın sol köşesinde Kürkçübaşı Hacı Hüseyin Ağa Camii gözüküyor uzaktan… Camiye doğru ilerliyoruz. Caminin yanında Yedikule İETT durağının arkasında bulunan uzunlamasına yer alan Yedikule Sur Parkta dinlemek için mola veriyoruz. Bugün çok yol kaydettik. Bu işin bir de dönüşü var. Durağın yanındaki halk ekmekten altın ekmek alıyoruz banka oturup ekmeğimizi yiyoruz. Zeynep iki de bir “saat 12 oldu geri dönme vakti. Hani 12’de gezimizi bitirecektik, bize hatırlat demiştiniz, bir daha ki hafta ben gelmeyeceğim” diyor. Allahtan parktayız salıncakta sallanıyor. Biraz dinlendikten sonra Zeynebi eşimle birlikte bırakarak parkın arka tarafındaki aralıktan (panolarla kapalı olduğu için yaya yoluna açık bir kısım bırakılmış) geçerek diğer caddeye Yedikule Caddesine ulaşıyorum. Cadde üzerinde küçük bir mezarlık görüyorum. Burası “Altıparmak Ahmed Baba Kabri.” Tabelasından “Kabirde, 1453’te İstanbul’un fethine katılan mutlu askerlerden (Ni’mel’l-Ceyş) Fatih Sultan Mehmed’in nahilbendbaşısı olduğu kabul edilen Ahmed Baba yatmaktadır. Hayatı hakkında çok az bilgi olan Ahmed baba’nın “Altıparmak” lakabı ile şöhret bulduğu bilinmektedir. Nahil, bal mumundan süs ağacı anlamına gelir. Bu ağacı yapan ustalara ise nahilbend ya da halk arasındaki deyişiyle nakilbend denirdi. Altıparmak Ahmed Baba Kabri 15.yüzyıldan günümüze İstanbul halkı tarafından gösterilen sevgi ve saygı sayesinde varlığını sürdürmüştür. yazısını okuyoruz. Kabir tam Kulenin dibinde. Yeni onarılmış. Surları farklı açılardan fotoğrafladıktan sonra tekrar aralıktan parka dönüyorum. Hep birlikte biraz önce uzaktan gördüğümüz Kürkçübaşı Hacı Hüseyin Ağa Camiine doğru yürüyoruz. Cami, Cami 1.sokak ile Yedikule Caddesinin kesiştiği bize göre sol köşede. Camiye bitişik küçük bir mezarlık görüyoruz. Üç tarafı çevrili sadece sokağa bakan kısmın demir korkuluklu penceresinden içerisini görüyoruz. Mezarlık unutulmuş, mahsun kalmış, her tarafını otlar sarmış, bakımsız bir halde. (EK: 15.9.2022 tarihinde bölgeye yaptığımız ziyarette Caminin, Cami 1.Sokak köşesine yakın üçte biri yol seviyesinin altında kalmış, teknesi kaldırım taşlarıyla kapatılmış, musluğu olmayan, bir duvar çeşmesi görüyoruz. Çeşmenin 2 satırlık kitabesinin altında 1927 tarihi yer alıyor. İlk kez Osmanlıca rakamlarla miladi takvim yazıldığını gördük. Kürkçübaşı Hacı Hüseyin Ağa Camii Çeşmesinin yaklaşık 100 yıllık mazisi bulunuyor. Kitabesinde “İşbu çeşme-i Dârâyı inşâ eyledi ra’nâ / İç suyu bâniye-i sâhibesine eyle duâ M. 1927” yazmaktadır.) Caminin minaresi taştan yapılmış orijinal gibi duruyor. Cami girişi, cadde üzerinden… Avlusu son derece yetersiz. Cami girişi caddeye çok yakın. Son cemaat yerinin de olduğu küçük bir cami. İç mekan çinileri daha uyumlu seçilebilirmiş. Tavan -çatı katlarında ki gibi- ters tavan şeklinde… Kibrit çöplerinin yan yana dizildiği maketlerdeki gibi gözüküyor. Caminin dış giriş kapısında sağda bulunan tabelada caminin tarihçesi hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Kitabesinden anlaşıldığı üzere Kürkçübaşı Hacı Hüseyin Ağa tarafından H. 1022 / 1613 tarihinde yaptırılmıştır. Duvarları kâgir; çatısı ahşap, minaresi taş-tuğla örgülü, caminin kapısındaki 1871 tarihli besmele, tamiri sırasında yazılmıştır.” Dış giriş kapısı desenli en üst kısmı bombeli bir şekilde tasarlanmış. En üstte ortada Allah lafzı altında besmele ve besmelenin sin ve mim harfi arasındaki boşlukta ise euzü… hüsni hat yazısı yer alıyor. Hat yazısının zemini ilgisiz bir şekilde pembeye boyanmış. Orijinal olduğunu sanmıyorum.
–NARLIKAPI ÇEŞMESİ Dülbendcizade Çeşmesi (30 Ekim 2021 restore bekliyor 18 Ekim 2024 yeni fotoğrafta restore edilmiş) -KÜÇÜK PARK –NARLIKAPI (alt geçit) -MARMARA DENİZİ |
NARLIKAPI ÇEŞMESİ (Dülbendcizade Çeşmesi) Tamir Kitabesi Edirne müderrislerinden merhûm el-Hâc Mustafa bin el-Hâc Mehemmed Efendinin sene1162 (M. 1748-49) tarihinde binâ vü ihyâ eylediği çeşmelerden birisi İstanbulda Aksaray civarında Kâtib Muslihiddin Mescidi ittisâlindeki ve diğeri işbu çeşme olup mütevellîsi Şefika Hanım tarafından taʽmîr ettirilmişdir. Sene gurre-i Receb 1320 / M. 10 Ekim 1902 Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 30.4.2023) |
Aracımızı park ettiğimiz yere doğru farklı yollardan yürüyerek dönüşe geçiyoruz. İmam Hüseyin sokağında ilerliyoruz. Ara ara bazı apartmanları fotoğraflıyoruz. Ali Efendi Sokağı düz devam etmiyor. Sola kapalı mecburi olarak sağa dönüyoruz. İmrahor Camiinin yıkık minaresini başka bir açıdan fotoğraflıyoruz. Sağa doğru aşağıya devam eden Ali Efendi Sokağında ilerliyoruz. Sokağın sağında kalan Narlıkapı Çeşmesi Sokağı ile kesiştiği köşede binaların arasında kalmış bir çeşme görüyoruz. bir tarafı apartmana yaslı, diğer üç tarafı açıkta. Çeşme kare şeklinde ve onarılmayı bekliyor. Çeşmenin bulunduğu ön yüz Ali Efendi Sokağına bakıyor. Üstte hala ayakta kalan 5 satırlık kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin üzerinde 1320 tarihini okuyoruz. Yani bundan yaklaşık 123 yıl önce ya yaptırılmış ya da tamir ettirilmiş. Çeşme de musluk yoktur. Çeşmenin adının sokak ismiyle aynı olacağını düşünerek Narlıkapı Çeşmesi notunu düşüyoruz. Kitabelerin Kitabı Fatih isimli eserde çeşmenin ismi Dülbendcizade Çeşmesi ismi verilmiş. (Sonrasında internette araştırdığımda çeşmenin kitabesinde 1162 senesinde el-Hâc Mustafa bin el-Hâc Mehemmed Efendi tarafından yaptırıldığı, Şefika Hanım tarafından da 1320 yılında tamir ettirildiği yazılıdır. Çeşme Şefika Hanım Çeşmesi ve El-Hac Mustafa Çeşmesi olarak da bilinir. Kaynak :https://kulturenvanteri.com/ (Erişim Tarihi:6.11.2021)-NARLIKAPI ÇEŞMESİ AYRINTILI BİLGİ İÇİN BAKINIZ! 18 Ekim 2024 Cuma günü bölgeye yaptığımız gezide çeşmenin Fatih Belediyesi tarafından restore edildiğini görmek bizi çok mutlu etti. Tabelada çeşmenin ismi Dülbendcizade Çeşmesi olarak belirtilmiş.
Ali Efendi Sokağında devam ederek tekrar Yedikule İstasyon Caddesine çıkıyoruz. Bu kez sola dönüyoruz. Biraz ilerledikten sonra yol ikiye çatallaşıyor. Soldan aynı cadde devam ediyor. Sağdan ise Narlıkapı Caddesi başlıyor. Bu cadde üstünden tren raylarının bulunduğu, taştan yapılmış eski bir alt geçitle tren hattının diğer tarafına geçiyor. Narlıkapı Alt Geçiti ancak bir araç geçebilecek kadar genişlikte. Köşedeki apartmanlarında fotoğrafını çektikten sonra ismini bilmediğimiz küçük parkta oturuyoruz. Alt geçit ve devamındaki yolu merak ediyoruz. Narlıkapı caddesi ve devamı için ön keşif olarak eşimi ve Zeyneb’i parkta bırakarak alt geçide merdivenli kısımdan inerek devam ediyorum. Yol önce sağa sonra sola kıvrılarak düz bir şekilde yenikapı yönüne doğru deniz kenarındaki yola paralel olarak sur kalıntıları kenarından devam ediyor. Allah’tan araç geçişi sınırlı. Karşıdan bir araç gelse diğeri bazı köşelerdeki boş alanlarda aracın geçmesi için beklemesi gerekecek. Denize kenarına ulaşmak için asansörlü üst geçit yapılmış. Tekrar geri dönüp parka geliyorum. Bu kez hep birlikte aynı yolu tekrar gidiyoruz. Asansörlü üst geçitten geçerek deniz kenarında bulunan bankta dinleniyoruz. Zeyneb’in hoşuna gidiyor deniz kenarı. Yenikapı yönüne doğru yolunuz düşerse ana caddeden tali yol ayrılıyor deniz kenarına doğru. Yol boyunca park edebiliyorsunuz.
–EMRE BELEZOĞLU PARKI –İMRAHOR CAMİİ (İmrahor İlyas Bey Camii) (Restore bekliyor) |
Aynı yolu geri gelip parkın yanındaki sokaktan İmam Aşir Sokağından yukarı doğru ilerliyoruz. Sokakta eski apartmanlardan birkaç tanesini fotoğraflıyoruz. Sokağın sağında Emre Belezoğlu Parkının Fatih Belediyesince yenilendiğini görüyoruz. Yenilenen parkın parçası olarak yukarı kısmında çay bahçesi var. Açık alana masa sandalye konmuş. Kapalı mekanında ise oyun oynanıyordu. Halka açık bu tür mekanlarda oyun oynanması (okey, kağıt vs) akla ziyan. Üstelik İslami hassasiyetleri olan belediyelerde hiç mi hiç olmaması gerekiyor. Maalesef Bayrampaşa’da da belediyeye ait parkların içerisinde spor kulüplerine tahsis edilmiş kafeler zaman öldürmek, dedikodu yapmak ve bu tür oyunlar oynanması için kullanılıyor. Açık alan da halka da çay verirken içeride taş sesleri… Parklar halkımızın çoluk çocuk kullandığı mekanlar, ancak bir çok belediye sporu teşvik etmek kastıyla spor kulüplerine bu tür yerler tahsis ediyorlar. Onlarda bu yerleri bu amaçlar için gelir getirsin diye toplumun gözüne sokarcasına -örnek olması gerekirken- oyun oynanan yer haline getiriyorlar. Belediyece verilen mekanlar zamanla genişliyor. Üst katlar eklenebiliyor. Halkın kullanımına açık yeşil alanlarda gelişigüzel yayılmış masalar, sesli, küfürlü konuşmalar. Kimin umurunda… Örneğin, Sivas’ın en gözde parklarından Ethem Bey Parkı içerisinde günün her saatinde vatandaşın daha huzurlu (!) bir şekilde okey taşlarının sesi altında oyununu oynasın büyük bir kafe hizmet (!) veriyor. Parkın içerisinden geçen her yaştan çocukta bu manzarayı seyrediyor teşvik edilircesine… Fatih’te şu ana kadar bir çok parkı gezdim, kafe gördüm, ancak ilk kez içeride oyun oynandığını gördüm. İnşaallah yenileme sonrası bu uygulama kalkar.
Sol tarafımızda İmrahor Camiinin kalıntılarını daha yakından görüyoruz. Çeşitli açılardan bol bol fotoğraf çekiyoruz. Biran önce tadilat ve restorasyonunun bitirilmesini ümit ediyoruz. İmrahor Caminin önündeki dikdörtgen prizma şeklindeki bilgilendirme sütununda şu bilgilere yer verilmiş: “İstanbul’da Doğu Roma döneminde yapılmış ayakta kalan en eski dini yapıdır. Doğu Konsülü Studios tarafından bugünkü Yedikule’de 545 yılında kurulan Aya İoannes Prodomos (Vaftizci Yahya) kilisesidir. Latin istilası sırasında harap olan manastır ve kilise 1293 yılında tamir edilmiştir. Osmanlı padişahı II. Bayezid döneminde İmrahor İlyas Bey tarafından 1486 ‘ya doğru zaviye ve cami haline getirilmiştir. Erken Hıristiyanlık dönemine ait mimari özellikler taşıdığından dolayı önemli bir yapıdır. Kilise bazalika planına göre yapılmıştır. Bir büyük apsis, güzel sütunlarla bir narteks ve üç nef vardır. Sol taraftaki nefleri merkezdekinden ayıran yeşil somaki sütunlar günümüze kadar gelmiştir. Sağ taraftakiler ise kalmamıştır. Süslü zeminde korunmuştur ve görülmeye değerdir. Apsisin yanında muhtemelen kutsal emanetleri saklamak için yapılmış bir hücreye inen dar bir geçit mevcuttur. Şimdi bir kazaya neden olmamak maksadıyla kapalıdır. Osmanlı döneminde şehrin en büyük camilerinden biri olarak hizmet vermiştir. 1782 yangını ve 1894 depreminde büyük zarar görmüş, 1908 yılında çatısı çökmüştür. Bugün de yapıdan geriye sadece dış duvarları kalmıştır.” Caminin ismi , bazı kayıtlarda İmrahor İlyas Bey Camii olarak geçiyor. (Ayrıntı için Diyanet İslam Ansiklopedisi İmrahor İlyas Bey Camii maddesi E.T:7.11.2021)
emre belezoğlu parkı
İmrahor İlyas Bey Caddesine çıkıyoruz. Biraz ilerledikten sonra sola Merhaba Caddesine dönerek yukarı doğru çıkıyoruz. Cadde dar uzun bir cadde. Sağlı sollu restore edilmeyi bekleyen tarihi evler var. Uzunca bir süre yokuş yukarı yürüdükten sonra sokak bitiyor. Sağa ve yukarı Hacı Kadın Caddesi olarak devam ediyor. Sola ise Hacı Hüseyin Çeşmesi Sokak olarak devam ediyor. Biz yukarıya doğru Hacı Kadın caddesinde ilerleyişimize devam ediyoruz. Sol tarafımızda Malcı Mehmed Paşa Kız Kur’an Kursu bulunmaktadır. Devamında sağında Malcı Çırağı Mehmed Paşa Cami Haziresi solumuzda ise “Malcı Çırağı Mehmed Paşa Camii” bulunuyor. Hazire sanki caminin bir parçası gibi sonradan sokak ikiye ayırmış gibi. Genişçe bir mezarlık. Malcı Çırağı Mehmed Paşa Camii tabelasından şu bilgilere ulaşıyoruz: “Şamdancı Hasan Ağa tarafından H.1100 / 1688-89 tarihinde yaptırıldığından “Şamdancı Hasan Ağa Mescid” de denir. Minberini Malcı Mehmed Efendi koydurduğundan bu isimle meşhur olmuştur. Oğlu Osman Çelebi de caminin karşısına bir sibyan mektebi yaptırmıştır. Duvarları kâgir, çatısı ahşaptır. Banisi, oğlunun yaptırdığı mektebin bahçesinde medfundur.” Tabelanın hemen altında zemini açık yeşile boyalı caminin tarihçesi ile ilgili olduğunu sandığımız bir kitabe mermer bir muhafaza ile korunmuş bir şekilde görüyoruz. Cami kapalı olduğundan camından içerisini fotoğraflıyoruz. Yeşili bol bir konumu yüksekçe bir camii. Caddeyi devam ettiğinizde sağa doğru mezarlığın etrafında kıvrılarak devam ediyor.
-HACI BEŞİRAĞA ERKEK KURAN KURSU –HACI BEŞİRAĞA ÇEŞMESİ (Sümbül Efendi Mahallesi) –VELİEFENDİZÂDE ÇEŞMESİ –ALİ FAKİH CAMİİ –NUH EFENDİ MEDRESESİ HAZİRESİ –SÜMBÜL EFENDİ MEYDANI PARKI |
Hacı Beşirağa Çeşmesi Kitabesi Yapının kitabe metnini Şair Yumni yazmıştır Pâdişah-ı bahr-u ber hâkân-ı kerrûbi seyr Hazret-i sultan-ı Mahmud-ı mekarimi’ttisaf Saye-i hıfzında ol şah-ı adalet-güster Kişver-i âlemden oldu mün’adim ehli hilaf Ol şahın Darü’s-saâde Ağasın hak eylemiş Mai-li asar-ı hayr-u talib nehrü afaf Hazret-i Hacı Beşir Ağa-yı Ekrem kim ânın Bahr-u cudundan ider misvare-i alem itiraf Sain-i meşgul ide Mevla-ki minnet eyleyüb İtdi bu nev çeşmeye bir mekteb-i âli muzaf Tarhını seyreylese kendü kusurun sû-be-sû Eyler … bâki kasr-ı hûri itiraf Yûmniyâ davet idüb atşana tarihin didim Nûrdur bu çeşme-i dil-cûya gel iç ma-i saf 1150 Kaynak: www.kulturenvanteri.com E.T.: 1.11.2022 |
Sağımızda kalan mezarlığı bitirdikten sonra Sağdaki Ali Fakih Caddesine giriyoruz. Uzunca bir süre aynı caddede yürüyoruz. Sonunda solumuzda kalan “Ali Fakih Camiine ulaşıyoruz. Caddenin sol tarafında Havacı Şinasi Sokağının köşesinde bahçe duvarına yaslı güzel bir çeşme görüyoruz. Çeşme, çeşmenin bulunduğu avlu ve bina yeni restore edilmiş. Hacı Beşirağa Erkek Kuran Kursu olarak hizmet vermektedir. Çeşme üzerinde 7 satır 2 sütun kitabesi bulunmaktadır. Çeşmenin adı Kur’an Kursuna da ismini veren Hacı Beşirağa Çeşmesi olarak biliniyor. Üzerinde yer alan inşa kitabesine göre yapı H.1150 / M.1737-1738 yıllarında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kaynak: www.kulturenvanteri.com 3 Aralık 2024 Salı günü Havacı Şinasi Sokaktan sol tarafımda Hacı Beşir Ağa Erkek Kuran Kursu ve çeşmesi, sağ yanımda cami olduğu halde sokakta ilerledik. Sokak biraz ilerledikten sonra 90 derece sola kıvrılıyor. Sokağı Alper Sokak kesiyor. Havacı Sokağı ile Alper Sokağı köşesinde 2023 senesinde Fatih Belediyesince restore edilmiş Veliefendizade Çeşmesini görüyoruz. Çeşme kare yapılı ve çatılı. Çeşmenin yüzü, Alper Sokak cephesine bakıyor. Dört bir yanı açık. Çeşmenin kemer kısmının üzerinde 3 satırlık kısa bir kitabe bulunuyor. Tekne kısmı yeniden düzenlenmiş.
Camii girişi üzerinde 1475 Ali Fakih Camii yazıyor. Avlusunda caminin banisi Ali Fatih Efendinin kabri mevcuttur. Cami hakkındaki bilgileri tabeladan okuyalım: “Fatih Sultan Mehmed’in çobanbaşısı, Ni’me’l Ceyşten Ali Fakih tarafından Fatih devrinde yaptırılmıştır. 1893 zelzelesinde yıkılan cami, 1910 yılında Mısırlı hayırsever bir kadın tarafından yeniden yaptırılmışken, 1986’da yıktırılıp eski temelleri üzerine yeniden inşa edilmiştir. Kare planlı, kesme taş-tuğla örgülü caminin minare kaidesi eski binadan kalmadır. Banisi burada medfundur.” Cami yine kapalıydı. Camdan içerisini fotoğrafladık. Cami girişinde etrafı çerçevelenmiş olan 1284 tarihli bir hüsni hat yazısını görüyoruz. Ali Fakih Caddesinde ilerlemeye devam ediyoruz. Sokağın sonunda küçük bir meydana Sümbül Efendi Meydan Parkına çıkıyoruz. Parkta banklar ve havuz bulunuyor. Kısa süreli dinlenmeler için güzel bir mekan olmuş. Ali Fakih Caddesi soldan devam ediyor. Biz sağdaki Koca Mustafapaşa Medresesi Sokağına dönüyoruz. Sağımızda Nuh Efendi Medresesi Haziresi yer alıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski dönemlerde İstanbul Hazireleri üst başlığı altında kabirleri onarmış ve tek tip tabela yaptırmış. Emeği geçenlere teşekkürler. Nuh Efendi Medresesi Haziresi tabelasında: “Hazire 18.yüzyıl başlarında inşa edilmiş ancak günümüze gelememiş Nuh Efendi Medresesi’ne aittir. Medresenin banisi Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’nın babası, saray hekimi Nuh efendidir. 18. ve 19.yüzyıllarda çok sayıda şahsiyetin defnedildiği hazirede, 1115 /1703-4 senesinde vefat etmiş Nuh Efendi de medfundur. Kendisinin yanı sıra ailesinden kardeşi Rukiye Hanım, oğlu “evliya” olarak şöhret bulmuş Yusuf Efendi, torunları …. bu hazireye defnedilmişlerdir.” yazısını okuyoruz.
–KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ —SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ —KOCA MUSTAFA PAŞA MEDRESESİ —HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ / Sütun Çeşme —SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ HAZİRESİ —SÜMBÜL EFENDİ TÜRBESİ —ÇİFTE SULTANLAR TÜRBESİ —KOCA NUREDDİN-ZADE ŞEYH YUSUF KUTBEDDİN EFENDİ TÜRBESİ —SIDIKA HATUN KABRİ —SAFİYE SULTAN TÜRBESİ —ŞEYH KONAĞI —RIFAT PAŞA SEBİLİ —EMİNE HANIM SEBİLİ —ZİNCİRLİ SERVİ —KUŞLAR İÇİN ÇEŞME –KOCA MUSTAFA PAŞA İLKOKULU (-Develi Han, -Kırk İkinci Yıl Askeri Rüştiyesi, -Numune Mektebi) –KOCA MUSTAFA PAŞA PARKI |
HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ / Sütun Çeşme H.1150 / M.1737-1738 yıllarında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kitabeyi Şair Yahya yazmıştır Menba’-ı cûd-ü mekârim zâir-i Beyt-i kerim Çehre-say-i südde-i dergâh-i Fahr-ül mürselin Ya’ni kim Darüssaade Ağası Hacı Beşir Bu hayırlı çeşmeyi yaptırdı ol zât-i güzin Didi Hâtif mevki’n tahsin idüb tarihini Nûş kıl bu çeşme-i zîbâya gel ma-i muin H.1150 Kaynak: www.kulturenvanteri.com E.T.: 10.4.2023 İSKİ İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:1 S:165 |
Cami ve türbelere ait kitabeleri okumak için sağ sütundaki ilgili başlığa bakabilirsiniz |
Hazirenin hemen bitiminde Koca Mustafa Paşa Külliyesi başlıyor. Avludan içeri girmeden sağda Fatih Belediyesi hanımlar için mescid yaptırmış. Külliye daha çok Sümbül Efendi Cami olarak biliniyor. Giriş B kapısında Sümbül Efendi Cami yazısı bulunan kemerli avludan içeri giriyoruz. Camiye daha önce arkadaşlarla birlikte gelmiştik. Cuma günü olduğundan kalabalıktı. Bugün sakin rahatça ziyaret ediyoruz. B kapısı girişte halen Kuran Kursu olarak kullanılan Koca Mustafa Paşa Medresesi bulunuyor. Cami avlusunda üstü açık mezarlıklar, çeşmeler, kuşların su içmesi için yapılmış yapılar, şadırvan ve atölyeler yer alıyor. Avluda bulunan sütun şeklideki çeşme dikkat çekici. Araştırdığımızda bu çeşmenin Hacı Beşir Ağa Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. 1150 tarihinde Hacı Beşir ağa tarafından yaptırılmıştır. Kategorik olarak sütun çeşme kategorisinde bulunuyor. Üzerinde 6 satırlık bir kitabe yer almaktadır. Kitabe Şair Yahya tarafından yazılmıştır. Ayna kısmında dalgalı keşkemer motifi içinde bir çiçek motifi yer almıştır. Teknesi bulunmaktadır. Avluda etrafı çevrili Sıdıka Hatun Kabri dikkatimizi çekiyor. Tabelasında: “Müslüman olduktan sonra Sıdıka Hatun (Sarı Sıdıka) ismini almış Bizans imparatoru Konstantin’in kızı Katerina’nın burada medfun olduğu rivayet edildiği” yazmaktadır. Yine avluda etrafı korkulukla çevrilmiş Çifte Sultanlar Türbesini görüyoruz. Korkuluklar üzerinde: “Peygamber Efendimiz (SAV)’in torunu Hz. Hüseyin (r.a)’ın kızları, Hz. Fatıma ve Hz. Sakine’nin burada bulundukları rivayet edilmiştir. Sümbül Efendi Hazretleri yerlerini belli etmiş ve padişah 2. Mahmut gördüğü rüya üzerine etrafını ve üstünü zarif bir parmaklıkla çevirtmiştir.1227-1813” yazısını okuyoruz. Kapalı mekân türbelerde sandukaların bulunduğu yerlerde Sümbül Efendi, Safiye Sultan vs zatlar medfundur. Kapalı olduğu için içeri giremedik, içerisini camdan fotoğraflayabildik. 19 Kasım 2024 tarihinde bölgeye yaptığımız gezide Sümbül Efendi Türbesi açıktı. İçerisini fotoğraflama imkanı bulduk. Türbe girişinde Kültür Bakanlığı tabelasından bilgileri okuyoruz: “Asıl adı Yusuf Sinan olan Sümbül Efendi 1452? yılında Merzifon’da doğdu. Sümbül lakabı kendisine şeyhi Cemal-i Halveti tarafından verilmiştir… (devamı için bakınız)” Türbede üç sanduka vardı. Girişte sağda Hattat Ömer Efendi kabri, arka kısmında kubbeli estetik bölümde Serasker Mehmet Rıza Paşa ve diğer odada tek başına daha büyük ebatta bir sandukası ile Pir Sümbül Sinan Hazretleri Efendi. Kabrin bir köşesinde hat yazan hocamız dikkatimi çekti. Hangi hat üstadından ders aldığı gibi konular konuştuk. Erol hocamızdan ders almış, “Alaylı” olduğunu söyledi. Ayrıca girişte Hattat Ömer Efendi kabrinin yanında bulunan kuyu üzeri estetik mermer bir kapakla kapatılmış. Kapağın üzerinde “Allahümme Salli ve Selim ….” yazıyordu. C kapısından girişte, solda türbe yapısına bitişik Rıfat Paşa Sebili ve Sümbüli şeyhleri medfundur. Bu yapıda 4 oda ve dış yüzeyde 2 adet kitabe bulunuyor. Rıfat Paşa Sebilinden başlayarak sırayla odaları ve içerideki medfun zatları yazalım: 1.odada, 6 sanduka bulunuyor. -Şeyh Rızâeddîn Efendi es-Sünbülî (Rebiü’l-Evvel 1309 / Ekim 1891), -Şeyh Mehmed Râzi Efendi es-Sünbülî (Cemaziye’l-Evvel 12… / Mart 1852), -Şeyh II.Hâşim Efendi es-Sünbülî (Safer 1231 / Ocak 1816), -Şeyh Hâşim Efendi es-Sünbülî (1199 / 1784); 2.odada, 2 sanduka bulunuyor. Şeyh Muhammed Alaaddin Efendi es-Sünbülî (1 Recep 1091 / 28 Temmuz 1680), Şeyh İştibî Hasan Adlî Efendi es-Sünbülî (Şevval 1026 / Ekim 1617); 3 odada, tek bir sanduka var, ancak isim yazmıyordu. 4. odada, 3 sanduka bulunuyor. ortadaki sanduka biraz daha büyükçe ve etrafı demir korkulukla çevrilmiş. Sırayla, Koca Nureddin-zâde Şeyh Yusuf Kutbeddîn Efendi (1170 / 1757), Şeyh Koca Nureddîn Efendi es-Sünbülî (1160 / 1747) ve …… medfundur. Bu yapıya ortada bulunan Koca Nureddin-zâde Şeyh Yusuf Kutbeddîn Efendi Türbesi üst başlığını veriyoruz. Koca Nureddin Türbesi birinci odanın dış pencere üzerinde en üstte tuğra, altta 5 satırlık kitabe yer alıyor. 1 satır tek sütun, alttaki 4 satır, 4 sütuna ayrılmış ve 2.odasının üzerinde 5 satır-2 sütunluk kitabe yer almaktadır.
Caminin iç kısımlarını ziyaret etmeden avluyu geziyorum. Hızlıca A kapısından dışarı çıkıyorum. Tarihi binası olan Koca Mustafa Paşa İlkokulunu fotoğrafladıktan sonra tekrar avludan içeri giriyoruz. Caminin A kapısında Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camii tabelası altında ikinci bir tabelada / kitabede caminin tarihçesini anlatan uzunca metin yer almış. Metinde: “II. Bayezid devri sadrazamlarından ve Ni’me’l-ceyşten Koca Mustafa Paşa tarafından eski bir Bizans yapısı olan Ayios Andreas Manastırının Kilisesinden H.891 / M 1486’da padişah, devlet ricali ve yabancıların katıldığı büyük bir törenle camiye çevrilmiştir. Vakfiyesine göre camii; imaret, medrese, hankah ve mektepten oluşan külliyenin merkezinde yer alır. Gelir sağlamak için ayrıca bir çifte hamam yapılmıştır. Koca Mustafa Paşa Camii, Sünbül Sinan Efendi’nin ismiyle şöhret bulmuştur. Bizans dönemi manastırlarından bugün yalnızca, camiye dönüştürülen kilise binası kalmıştır. Batı-doğu istikametinde uzanan kilisenin batıdaki girişi kapatılmış, kuzey yönüne son cemaat yeri eklenerek girişler buraya alınmıştır. Türk üslubunda yapılan ana kubbe, kuzey-güney yönünde iki yarım kubbe ilavesi, duvarların ikinci bir taş duvarla kaplanması ve çeşitli değişikliklerle kilise binası, içten ve dıştan Türk mimarisine uygun bir kılıf içerisine alınmış ve cemaatle namaz kılmaya elverişli hale getirilmiştir. 17. yüzyılda Defterdar Ekmekçizâde Ahmed Paşa, batı tarafına büyük bir ilave kanat yaptırmış ve minare ortada kalmıştır. Bu bölüm zamanla ortadan kalkmıştır. Cami ve bazı binalar 1766 depreminden sonra tamirat geçirmiş, 1834’te II. Mahmud ve 1847’de Sultan Abdulmecid tarafından tamir ettirilmiş, ayrıca 1950’li ve 1980’li yıllarda da restorasyon görmüştür. Şehrin önemli dini merkezlerinden biri olan caminin avlusunda Sünbül Efendi, Serasker Rıza Paşa, Şeyh Nureddin Efendi, Safiye Hatun Daye Hatun’a ait türbeler ile Hz. Hüseyin’in kızlarına ait olduğu rivayet edilen Çifte Sultanların açık türbesi, şadırvan, sebiller, çeşmeler, muvakkithane ve türbedar dairesi bulunmaktadır. Avlunun etrafında bir çok meşhur zatın kabirlerinin bulunduğu önemli bir hazire teşekkül etmiştir. Bir rivayete göre minare şerefelerinde kandil yakılması adeti ilk defa bu camide başlamıştır. Fatih Müftülüğü Ekim 2000” Cami kiliseden dönme, güzel bir camii. Renk olarak beyaza ek olarak fıstık yeşili, satı tonlar kullanılmış. Sütunlar dalgalı yeşil mermerlerden yapılmış. Mihrabı yeşilin ve kahverenginin tonlarının kullanıldığı, kalın perde dekoru ile süslenmiş. Değişik. Sultan Abdulmecid döneminde 1847 yılında restore edilen camii maalesef bir önceki mimari stilinde değil, o dönemin modası barok stili kullanılmıştır. Neden camiye çevrildikten sonraki mimari veya dekor kullanılmamış anlamak mümkün değil. (Aynı durumu Bursa’da 1854 yılında gerçekleşen büyük depremden sonra yeniden ayağa kaldırılan camilerin stilinde de görmek mümkündür. Sultan Abdulaziz döneminde Osmanlı ilk dönem eserlerini restore ederken döneminin barok stili kullanılmış. Ulu Camide her sütundaki barok motifler camiyi adeta boğmuş). A kapısından giriş yapıldığında sol tarafta Cami kenarında Safiye Sultan Türbesi yer alıyor. Türbe revaklı, sekizgen planlı ve kubbelidir. Klasik Osmanlı mimarisi ile kesme taştan yapılmıştır. Her bir cephesinde altlı üstlü iki pencere bulunmaktadır. Türbe kapalı olduğundan içerisini göremedik. Öğlen namazını eda ettikten sonra, İlkokul yönünde dönüşümüze devam ediyoruz. Çıkışın hemen sağındaki küçük bina Sümbül Efendi Camii Aile Akademisi olarak kullanılıyor. Bina üzerindeki duvarda program ayrıntısının yer aldığı panoyu görüyoruz. Gayretli mü’minlerin olması bizleri sevindiriyor. Okulun önünden devam ediyoruz. Apartmanların arasından bir yeşillik gözümüze çarpıyor. Ortasında havuzu, piknik masaları, bankları bulunan Koca Mustafapaşa Parkını insan yoğunluğundan dolayı fotoğraflamakta zorlanıyoruz. (Ayrıntılı Bilgi İçin İslam Ansiklopedisi KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ maddesi (E.T:9.11.2021)
–ÜÇGÖZLÜ DEDE KABRİ –HACI KADIN ÇEŞMESİ –MİHRİŞAH HACI KADIN CAMİİ Hızır Bey Mescidi |
Hacı Kadın Caddesi boyunca uzun bir müddet yürüyoruz. Solumuzda bulunan Mehmet Akif İlkokulunu geçiyoruz. Biraz daha ilerledikten sonra sağ tarafımızda Üçgözlü Dede Türbesini görüyoruz. Mezarlık korkuluklarına asılmış tabeladan bu zatların Fatih Sultan Mehmed Han zamanında yaşayan gönül erleri olduğunu anlıyoruz. Bu alanda eskiden medrese varmış. Türbede Şeyh Mehmed Efendi ve Hacı Osman Ağa kabirleri bulunmaktadır. Üçgözlü Dede Türbesinin az ilerisinde köşede bir çeşme ve cami gözüküyor. Çeşme yeni onarılmış, üzerinde Çeşmenin ismi Hacı Kadın Çeşmesi olarak yazıyor. Yazının altında besmele yazısı bulunurken, musluğun her iki yanında selvi ağaçları resmedilmiş. Çeşmenin onarılması anlamlı olmuş, ancak süslemeler sanki acemice gibi. Caminin avluya giriş kapısında Mihrişah M.1540 yazısı altında ise Hacı Kadın camii yazısını görüyoruz. Caminin avlusunda mezarlıklar yerini almış. Cami duvarındaki asılı tabeladan şunları öğreniyoruz: “İlk İstanbul kadısı, Ni’me’l-ceyşten Hızır Bey tarafından 1527 yılında yaptırılmıştır. “Hızır Bey Mescidi” olarak da anılan camiyi bazı kaynaklarda Vezir İskender Paşa kızı Mihrişah Sultan’ın yaptırdığı zikredilir. İlk haliyle kare planlı olan yapının duvarları moloz taşla örülmüş, ahşap bir çatı ile örtülmüştür. 1968’de betonarme son cemaat yeri ve kadınlar mahfili eklenmiştir. Fatih Müftülüğü Ekim 2000“ Güzel bir cami. Mihrabı ve yan duvarları çinilerle kaplanmış. Hacı Kadın Çeşmesi Sokaktan aşağı doğru iniyoruz. Sağdaki sokağa Pulcu sokağa dönüyoruz. Taş duvarlı içteki binaları pembe boyalı Kiliseyi görüyoruz. Kapısı açık. İçeri bahçeye giriyorum. Sağ tarafta kiliseye ait lojman olduğunu sandığım bir yapı, solumda ise üzerinde jiletli telin bulunduğu etrafı çitlerle çevrilmiş yapılar görüyorum. Bu yapı yukarı da bahsi geçen Ermeni Katolik Kilisesinin Pulcu Sokak tarafı. Tam içeriden çıkarken sucu ile karşılaştım. Burasının kilise olduğunu söyledi.
Esekapı Çeşmesi Kitabesi (Ahmet Ağa Çeşmesi) (4 satır-4 sütun=8 beyit) 1a Hazret-i merhûme-i cennet-beşîr Mâder-i Sultân Mahmûdü’s-sıfât 1b Eylemekle âb-ı ihsânın revân Suya sîr-âb olmuş idi kâinât 1154 Kitabenin tamamını okumak için bakınız! |
Aracımıza nihayet ulaşıyoruz. Telefonunun şarjı bitti bitecek. Ayaklarımızda derman kalmadı. Araçla geldiğimiz yoldan geri dönmek üzere hareket ediyorum. Ancak turumuzu tamamlamak adına gelirken gördüğümüz camileri geçmek istemiyoruz. Eşimin ve Zeyneb’in artık dayanacak halleri yok. Aracı uygun bir yere park ederek hızlıca etrafımdaki yapıları dolaşıyorum. Fatih Belediyesi Cerrahpaşa Kütüphanesini fotoğrafladıktan sonra hemen yanında bulunan mescide yöneliyorum. Yeni restore edildiği belli olan Esekapı Mescidinin avlu giriş kapısının sağında Esekapı Çeşmesi bulunmaktadır. Çeşmenin üzerinde 4 satır 2 sütun kitabesi göz dolduruyor. (Aslında kitabe 4 satır 4 sütun olarak yazılmış. Ancak sütun arası şekille belirtilmemiş.) Kitabenin sol alt kısmında 1154 tarihi not düşülmüş. Bu da miladi olarak 1741-1742 tarihlerine tekabül ediyor. Bu çeşme Ahmet Ağa Çeşmesi, olarak da bilinir. Esekapı Mescidi kiliseden dönme. Mescidden içeriye girdiğimde avlunun çimle kaplı olduğunu, çimlerin üzerinde bazı kalıntıların teşhir edildiğini görüyorsunuz. Bahçenin ortasından taş döşeli yoldan geçerek mescide ulaşıyorsunuz. Mescidin son cemaat yeri altı ahşap direk üzerine… Cami içi uzunlamasına. Pencere kısmı orijinal haliyle bırakılmış sıvanmamış, yüksek kemerli bir yapısı var. Güzel, temiz bir mescid. (Esekapı Mescidi ayrıntılı bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi erişim tarihi 10.11.2021)
–HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ-1 (Esekapı Sk Cephesi) —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA SEBİLİ (Sultan I. Mahmud Sebili) —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ-2 (Hekimoğlu Ali Paşa Cad Cephesi) —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA TÜRBESİ —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA CAMİİ —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA CAMİİ HAZİRESİ —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜTÜPHANESİ –ALTIMERMER PANAYİA RUM ORTODOKS KİLİSESİ |
Esekapı Sokaktan Hekimoğlu Ali Paşa Camii’ne doğru ilerliyoruz. Sağımızda restorasyonu yapılmış binalar, solumuzda ise caminin duvarında bir çeşme görüyoruz. Çeşmenin musluğu ve kitabesi bulunmamakta olup, teknesi yol seviyesinin altında kalmıştır. Çeşme, cami duvarına bitişik olduğundan aynı adla anıldığını tahmin ediyoruz. Yani Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi (1). Avlu duvarı boyunca ilerliyoruz. Külliyenin bir çok avlu girişi bulunuyor. Esekapı Sokağına açılan avlu kapısı bunlardan birisi. Avlu giriş kapısının sol yanında mermer üzerine Hekimoğlu Ali Paşa Cami-i Şerifi 1735 yazısı bulunuyor. Kapının üzerinde 4 satır, 2 sütunluk bir kitabe bulunmaktadır. Kapının hemen yanında Hekimoğlu Ali Paşa Sebili yer almaktadır. (Bazı kaynaklarda ismi Sultan I. Mahmud Sebili olarak geçmektedir). Sebilin 5 adet penceresi bulunuyor. Pencere üstlerinde dönemin mimari özelliğini yansıtan desenleri ve kitabesi ile oldukça estetik bir görünüm arz ediyor. Sebilin Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi boyunca devam eden kısmında sebilden sonra türbenin pencerelerini sonrasında bir güzel bir çeşme, Hekimoğlu Ali Paşa Çeşmesi (2) yer almaktadır. Çeşmenin 3 satır, 2 sütundan oluşan kitabesi bulunuyor. Kemer içerisinde güzel desenleri, mukarnasları, hemen altında sağlı sollu meyvelerin yer aldığı motifleri ile güzel bir çeşme. Çeşmenin musluğu bulunmamaktadır.
Esekapı Sokakta bulunan kapıdan avluya giriş yapıyoruz. Sağımızda caminin banisininde medfun olduğu Hekimoğlu Ali Paşa Türbesi bulunmaktadır. Ayrıca avludaki hazirede çok sayıda kabir bulunmaktadır. Cami avlusu ana giriş kapısı Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi cephesinden yapılıyor. Ana giriş kapısı üzerindeki yapı dikkat çekiyor. Yakından baktığımızda giriş kapısının üzerindeki yapının “Uygulamalı Türk-İslam Sanatları Kütüphanesi” olarak hizmet vermektedir. Ana kapıdan dışarı çıkıp fotoğraf çekiyorum. Dış cephe giriş kapısı kemer üzerinde 3 sütun, 4 satır kitabe bulunmaktadır. Kapının sağında bulunan prizma tabelada Hekimoğlu Ali Paşa Camii ve Külliyesi hakkında yazılanları okuyoruz: “Banisi Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’dır. Caminin avlu girişleri üzerinde bulunan kitabelere göre külliye 1735’te hizmete girmiştir. Ali Paşa kendi türbesi ile birlikte, camii, kütüphane, sebil, çeşme, şadırvan ve tekke yaptırmıştır. Caminin Mimarları Çuhadar Ömer Ağa ile Hacı Mustafa’dır. Caminin esas girişi, ağır konsollar üzerinde biraz dışarı taşan kütüphanenin altındandır. Cami, Mimar Sinan’ın geliştirdiği altıgen baldakenli merkezi mekan geleneğine uygun tasarlanmıştır. Caminin esas girişi dışında iki girişi daha vardır. Caminin hünkar mahfili bulunmaktadır. Ancak dışarıda kalan rampası sonradan yıkılmıştır. Hekimoğlu Ali Paşa’nın türbesi tromplu iki kubbe ile örtülü bir dikdörtgen olarak tasarlanmıştır. Kütüphane, caminin beşik tonozla örtülü bir geçit olarak düşünülmüş kapısı üzerine inşa edilmiştir. Medrese yerine kütüphane yaptırma, bu çağın toplum kültürü yaşamında değişen eğilimleri yansıtan bir işaret olarak kabul edilebilir. Caminin sebili, Lale Devri bezemesini en olgun tasarımıyla temsil eden yapılardan biridir. Bu kubbeli sebilin geç rokoko karakterli, gerilimli bir desenle tasarlanmış bronz parmaklıkları, 18.yy sebil şebekeleri içinde tektir.” Bir başka tabeladan edindiğimiz ek bilgilere göre özetle; “Cami İstanbul’un yedi tepesi üzerinde bulunur. Külliye, Klasik Türk Mimarisinin son eseri olarak kabul edilir. Cami kesme küfeki taşından imal edilmiştir. Cami avlusundaki türbe iki bölümden oluşmaktadır. Batı yönünde Abdal Yakup ve Şeyh İbrahim ile tekkenin diğer önde gelenleri, doğuda ise Hekimoğlu Ali Paşa, eşi Muhsine Hatun ve diğer aile fertleri bulunmaktadır.”
Yazılanları okuduktan sonra, caminin içine girmenin sırası geldi. Camiye 7-8 basamakla çıkılıyor. Caminin iç kısmı çok güzel yüksekçe ferah bir yapı. Mihrabı çok zarif, çinileri Tekfur Sarayı ve Kütahya’dan getirtilmiş. İlk cemaat yerinin sağında Kâbe tasvirli çini pano dikkat çekiyor. Mihrabın Kubbe sitemi ana kubbe etrafında 6 küçük kubbe ile çevrelenmiş. Caminin içerisinden bol bol fotoğraf çekip caminin üçüncü kapısına kadar uzanıyorum. Sonrasında cami avlusuna dönüp ana giriş kapısından tekrar dışarı çıkıyorum. Şarj bitmek üzere, yine iyi dayandı. Arabaya doğru ilerlerken bir kilise görüyorum. İsmi Altımermer Panayia Rum Ortodoks Kilisesi. Caminin karşısında caddenin diğer yanında. Kilisenin kapısı açık. Kapıdan girdiğimizde dikdörtgen gibi uzayan bakımlı bir bahçe ve sağınızda ise kilise binasını görüyorum. Kilisenin içerisine de girmek istiyorum, ancak şarj bitiyor. Artık fotoğraf çekemiyorum. İçeriden yanlış duymadı isem kilise müziği sesi geliyordu. İçeri girmedim. Tekrar avludan geçerek dış kapıya yöneldim. Aracımıza geldiğimde 30 dakikayı geçmişti. Bugünkü gezimizde çok yol yürüdük ancak çok bereketli oldu. (Hekimoğlu Ali Paşa Camii ve Külliyesi ayrıntılı bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi ilgili maddesine bakınız Erişim Tarihi:10.11.2021)
EK-1: (20 Kasım 2021)
Hekimoğlu Ali Paşa Parkı caminin hemen bitişiğinde güzel bakımlı bir park. Havuzu, üzeri kapalı piknik masaları, çocuk oyun gurubu, etrafı kedilerin giremeyeceği şekilde çevrili kum havuzu bulunuyor. Parkın içerisinde bulunan nostaljik su kuyusu güzel bir görünüm katmış. Ayrıca parkın içerisinde belediyeye mi ait bilemediğim kafe bulunuyor. Bir önceki gezimizde eksik kalan Hekimoğlu Ali Paşa Cami dış avlu duvarında yer alan aynı isimli sebil, çeşme ve hazireye ait fotoğrafları ekledik. Yine o bölgeden geçerken Altımermer Panayia Rum Ortodoks Kilisesinin dıştan farklı açıdan fotoğraflarını ilave ettik.
EK-2: 1 Mayıs 2023 Pazartesi, (11:55 – 15:59), SAMATYA – YEDİKULE (KOCAMUSTAFA PAŞA)
–FATİH BELEDİYESİ ABDİ ÇELEBİ KARINCA EĞİTİM BİRİMİ (KADIN EL EMEĞİ) –ARPACI MEHMET ÇELEBİ ÇEŞMESİ -AYA NİKOLA RUM KİLİSESİ – Samatya (Restore ediliyor İBB) –NADİR NADİ PARKI (İBB – Surdışı) –YENİKAPI ETKİNLİK ALANI CAMİİ -MARMARA SURLARI 82.KULE |
Arpacı Mehmet Çelebi Çeşmesi Tamir Kitabesi (1211) (9 satır-2 sütun=9 beyit) 1 Habbezâ hâkan-ı alem hazret-i Sultan Selim Bahr-i ihsân-ü adâlet menba-ı cûd-ü sehâ 2 Katre-i lûtfiyle sîrab eyledi dünyayı hep Virdi her bir sûye eltafiyle bin dürlü sefâ Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Bugün 1 Mayıs Pazartesi. Tatil oluşunu fırsat bilerek 7.durağım olan Samatya bölgesinde eksik bıraktığım yerler var mıdır diyerek yola çıktık. Aracımızı her zaman ki gibi Vatan Caddesi, Oğuzhan Caddesi, Kızıl Elma Caddesi, Etyemez Sokak ve Org Abdurrahman Nazif Gürman Caddesi güzergahını izleyerek Marmara Sokağına bırakıyoruz. Aracımı bıraktığım yerde Fatih Belediyesine ait 3 katlı Abdi Çelebi Karınca Eğitim Birimi yer alıyor. Giriş kapısının üzerinde Karınca Kadın El Emeği tabelasını görüyoruz. Bina önüne asılan vinil afişten Hanımlara yönelik bir çok alanda kursların verildiğini anlıyoruz. Bu ek gezimizde daha önceden gezdiğimiz için sokak ve cadde rotamızda yer almayacak. Sokak ve caddelerden geçerek Balıkçı Lokantalarının yer aldığı Samatya Meydan’a geliyoruz. Büyük Kuleli Sokağından sola İç Kalpakçı Sokağına dönüyoruz. Sol yanımdaki sur kalıntılarının hemen dibinde duvara yaslı Arpacı Mehmet Çelebi Çeşmesi dikkat çekiyor. Bir önceki gezimizde buranın önünden geçmemize rağmen görememiştik. Çeşmenin yüzü Samatya Alt Geçidine bakıyor. Restore edilmiş bakımlı bir çeşme. Çeşmenin ayna kısmının üzerinde kemerin hemen altında 9 satır, 2 sütunluk uzun bir kitabe yer alıyor. Çeşme 1211 yılında / M.1795 III. Selim tarafından tamir edilmiş. Değişik açılardan çeşmeyi fotoğraflıyoruz. Başımızı kaldırıp, karşıya baktığımızda kilisenin çan kulesini görüyoruz. Aya Nikola Rum Kilisesinin etrafı çevrelenmiş durumda. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı tarafından restore ediliyor. Kilisenin etrafını dört dönüyoruz, ancak kapalı olduğu için güzel bir fotoğraf çekemiyoruz. Çevrede bir iki tur attıktan sonra üzerinden eskiden banliyö treninin geçtiği Samatya Alt geçidinden geçerek Sur dışına Marmara sahiline çıkıyoruz. Alt geçitten geçtikten sonra sola Yenikapı etkinlik alanı yönünde sur boyunca ilerliyoruz. Sur dibinde İBB’ye ait Nadir Nadi Parkını görüyoruz. Sol yanımızda ara ara bütünlüğü bozulmuş sur kalıntılarına rastlıyoruz. Eski ismi ile Samatya Hastanesinin önünde yeni kavşak yapılmış. Üst geçitten geçerek Yenikapı etkinlik alanına ulaşıyoruz. Üst geçitten iner inmez Küçük bordro renkli ahşap Yenikapı Etkinlik Alanı Camiine ilerliyoruz. Bu mescidin bir benzeri Başakşehir Millet Bahçesinde bulunuyor. İki sıra penceresi, ahşap tavanı ile küçük, güzel bir mescid. Mescidi fotoğrafladıktan sonra tekrar geriye Samatya yönüne doğru dönüyoruz. Üst geçitten mescide inerken gördüğümüz bütünlüğü bozulmamış marmara surlarının bir parçası dikkatimi çekmişti. Surların denize sıfır noktasında oluşturduğu manzara oldukça güzel görünüyor. Surlar ve etrafı bakımlı gözüküyor. Surları değişik açılardan fotoğraflıyoruz. Deniz kenarında bir gurubun içki alemi hoş bir görüntü değil. Bütünlüğü bozulmamış büyük bir parçanın etrafında güvenlik görevlisi olması gerekir. Akşam saatlerini düşünemiyorum bile. Sur diplerinde önünüze kimler çıkar. Aslında bu büyük parçanın etrafı çevrilerek açık hava müzesi veya daha farklı amaç için kullanılabilir.
–ARAP KUYUSU KAPISI (Alt Geçit) –HACI HÜSEYİN CAMİİ (Arap Kuyusu Camii) –HACI HÜSEYİN CAMİİ HAZİRESİ –AHMET DEDE ÇEŞMESİ (Narlıkapı) –HACI HÜSEYİN AĞA SIBYAN MEKTEBİ (Arap Kuyusu Sıbyan Mektebi) |
Surları geçtikten sonra sahilde yürüyerek bir sonraki üst geçitten geçerek Arap Kuyusu Sokağına, oradan da Arap Kuyusu alt geçidinden geçerek Hacı Hüseyin Camiine ulaşıyoruz. Sol tarafımızda Hacı Hüseyin Camii Haziresi bulunuyor. Camii Arap Kuyusu Sokak ile Hacı Hüseyin Sokak köşesinde bulunuyor. Avlu kapısının sol tarafında bulunan mermer tabeladan öğrendiğimize göre “Cami, Ahmed Dede tarafından H. 938 / M 1522 tarihinde yaptırılmış. Ancak Vakıfı Hacı Hüseyin Ağa’nın ismiyle anılmış. Rivayete göre bir Arap cami avlusunda kuyu kazmış olduğundan cami, Arap Kuyusu Camii olarak ta anılmış. Kare planlı moloz taş duvarlı, ahşap çatılı mescidin müezzin ve kadınlar mahfili ile sonradan ilave edilen son cemaat yeri ahşaptır. Cami 1970 tarihinde tamir ettirilmiştir.” (Cami avlu girişi kapı üzerindeki mermerde ise “Hacı Hüseyin Ağa Camisi 1602” tarihi not düşülmüş. Caminin minaresi kırmızı tuğladan eski bir görünümü var. Cami avlusunda banklar üzerinde uyuyan kedimizi fotoğrafladıktan sonra öğlen namazı için camiye giriyoruz. Namazdan sonra iç mekanı cemaat çıktıktan sonra tekrar girip fotoğraflamak üzere camiden çıkıyoruz. Caminin iki tarafında Hazire yer alıyor. Cami çıkışındaki çeşme ve sıbyan mektebini fotoğrafladıktan sonra tekrar camiye geliyoruz. Aradan birkaç dakika geçmeden caminin iç kısmının kapalı olduğunu görüyoruz. Hemen avluda banklarda oturan cemaate caminin kapısını nasıl açtırabileceğimi soruyorum. İmam kardeşimizde bankta oturanlar arasında olduğundan sağolsun kapıyı açtı. Cami iç kısmı duvarlar, tavan ve mimber beyaz ağırlıkta. Cami içerisindeki çerçeveli hüsnü hat yazılarını özellikle fotoğraflıyoruz. İç kısmı fotoğrafladıktan sonra teşekkür edip camiden ayrıldık. Cami avlu kapısından çıkar çıkmaz karşımızda bir çeşme ve mekteb dikkatimizi çekmişti. Çeşmenin adının Ahmed Dede Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşme, Hacı Hüseyin Ağa Sıbyan Mektebinin köşesinde, binaya bitişik olarak yer alıyor. Çeşme bakımlı, musluğu buluyor. Ayna kısmı mermerden yapılmış. Kitabesi bulunmayan çeşmenin tekne kısmı az da olsa yol seviyesinin altında kalmış. Yapım tarihi olarak kesin bilgiye ulaşamamakla birlikte camii ile aynı dönemlerde yapıldığını düşünebiliriz. Çeşmenin eski fotoğraflarının yer aldığı bir sitemizde 1600 tarihine işaret edilmiş. İlginç bir şekilde eski tarihli fotoğraf da orijinal kitabe yerinde latin harfleriyle Ahmed Dede ismine işaret edilmiş. (http://www.suvakfi.org.tr/ E.T.:4.5.2023). Hacı Hüseyin Ağa Sıbyan Mektebi halen Kur’an Kursu olarak kullanılmaktadır. Mekteb Arap Kuyusu Sıbyan Mektebi olarak ta bilinmektedir.
-YUNUS EMRE ORTAOKULU –Ö.K.M.P.ANARAT HIĞUTYUN ERMENİ İLK VE ORTAOKULU –HRİSTOS ANALİPSİS RUM ORTODOKS KİLİSESİ (AYA ANAPLİPSİS KİLİSESİ) -GENÇ OSMAN İLKOKULU –SAMATYA SÜRYANİ KİLİSESİ |
Hacı Hüseyin Camii ve etrafındaki sıbyan mektebi ve çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra Arap Kuyusu Sokaktan devam ediyoruz. Sağa Işkırlar Sokağına dönüyoruz. Sol tarafımızda Yunus Emre Ortaokulunu görüyoruz. İlerlemeye devam ettiğimizde yine solumuzda Ö.K.M.P. Anarat Hıgutyun Ermeni İlk ve Ortaokulu binası ile karşılaşıyoruz. 4 katlı bina sonradan yapılmış, estetik özelliği olmayan bir yapı. Ermeni ve Rum denildiğinde binalarının en az 120-150 yıllık olacağı dıştan daha estetik olacağını tahmin ederdik. Ancak bu kez sıradan bir okulla karşılaşıyoruz. Okul sitesine girip Ö.K.M.P ne demek diye baktığımızda “okulun, 1868 yılında Boğos Bey MISIRLIYAN (D.1812-V.1873) tarafından kurulduğunu, İstanbul’un en eski kız okullarından biri olduğunu, ilk binası ahşap ve eskimiş olması nedeniyle bugünkü binası 1922 yılında yapıldığını öğreniyoruz. (Kaynak: http://ozelanarathigutyun.k12.tr/ E.T.:6.5.2023) Işırlak Sokağı başlangıcına doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz. Sokak bitiminde tam karşımızda önce Kilisenin müştemilatı olduğunu zannettiğimiz Samatya Kültür Cafe çıkıyor. Sola dönerek kilisenin avlu duvarını sağımıza alarak Muallim Fevzi Sokağından yokuş yukarı çıkıyoruz. Sokağın sola kıvrılan köşesinde avlu kapısını gördüğümüz Hristos Analipsis Rum Ortodoks Kilisesi diğer adıyla Aya Analipsis Kilisesi yer alıyor. Tekrar geldiğimiz Muallim Fevzi Sokağından yokuş aşağı inerek biraz önce gördüğümüz Samatya Kültür Kafe’ye giriyoruz. Kafe Kilisenin bir parçası mı yoksa bağımsız bir bölüm mü. Kafede ki görevliye sorduğumuzda Kilise ile ilgilerinin olmadığını söyledi. Büyük ihtimal Kilise tarafından kiraya verilmiş diye tahmin ediyorum. Kafe içerisinde bir kaç fotoğraf çektikten sonra farklı sokaklardan geçerek Feridun Kılıç Sokağı, Aya Konstantin Rum Ortodoks Kilisesinin yüksek istinat duvarları ile çevreli alt kısımlarına ulaşıyoruz. Yukarı doğru uzanan dik yokuşun başında restorasyona girecek olan İmrahor Camisinin avlu duvarları ve yıkık minaresi gözüküyor. Yokuş yukarı çıkmayarak sola Atik Hamamı Sokağına dönüyoruz. Sokak sonuna doğru -binek aracın dahi zorla geçebileceği kadar- daralarak Hacı Hüseyin Camii Sokağına açılıyor. Karşımıza Genç Osman İlkokulu ve Samatya Süryani Kilisesi çıkıyor. Avlu kapısı üzerindeki haç ve çan kulesi olmasa özel bir mimari olmadığından veya avlu duvarlarından gözükmediğinden kilise olup olmadığı pek anlaşılmıyor. Avlu duvarında herhangi tabelada da bulunmamaktadır. Avlu duvarları 3 katlı bina -okul gibi- bakımsız gözüküyor. (İtalyan Kilisesine ait olan bu yapı Süryaniler tarafından kullanılıyormuş!..) Sol tarafımıza Kiliseyi alarak Hacı Hüseyin Sokakta ilerlemeye devam ediyoruz. Sokağın sağında Süryani Kilisesinin karşısına denk gelen bölümünde 5-6 adet birbirine benzeyen bitişik nizam üçer katlı apartmanlar güzel görünüyorlar. Kilisenin bitiminde isimsiz küçük bir park yer alıyor. Parkla birlikte sokak isimleri de değişiyor. Parkın bitiminde daha önceki gezimizde fotoğraflamıştık Narlıkapı eskiden üzerinden banliyö treninin geçtiği alt geçidi yer alıyor. Yeni proje ile birlikte alt geçidin yanlarındaki yaya yolları kaldırılmış.
Hekimoğlu Ali Paşa Camiinin Avlu Kapısı Kitabesi Sadr-ı âlî Ali Paşa-yı cihete âsâr Etti hayrât-ı müberrâtı cihânı mâlî Kondu bir vakt-i mübârekte o şeyhü’l-vüzerâ Hâne-i kutbunu gördükde bu vefkin hâlî Yapdı bu beyt-i Hakı çünkü bi-Rabbü’l-Ka’be Kıble-i hâcât ola bârek iclâli Şân verir ismi bu târîh-i latîfe Servet Câmi‘-i lâmi‘ü’l-envâr-ı aliyyü’l-a‘lî 1147 Kaynak: www.kulturenvanteri.com E.T.: 6.5.2023 |
-TARİHİ YAPI –HACI KADIN HAMAMI -ABDİ ÇELEBİ CAMİİ ÇEŞMESİ –VUCUDİZÂDE HAZİRESİ –HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ AVLU KAPISI |
Hacı Hüseyin Camii Sokağından sağa İmam Aşir Sokağına dönüyoruz. Yokuş yukarı çıkıyoruz. Daha önce bu bölgelerden bahsettiğim için hızlıca geçiyorum. Yokuş yukarı sağ tarafımızda uzanan Emre Belezoğlu Parkının yenileme işi bitmiş. En tepeye vardığımda çay bahçesinin de yenilendiğini görüyoruz. Ancak halka açık bir mekanda, çoluk çocuğun gözleri önünde kapalı mekanda Okey masalarının kurulmuş olması oldukça üzücü. Fatih Belediyesinin haberi var mı bilemiyorum. parkın alt kısmında İmrahor Aile Sağlığı Merkezi (ASM) yer alıyor. Avlu duvarından gözüktüğü kadarıyla Harabe İmrahor Camiini fotoğraflıyoruz. Yedikule Çok Amaçlı Salonu ve İmrahor Caminin önünden geçerek Mühendis Ali Sokağında devam ediyoruz. Bir çok sokaktan geçerek Yedikule İstasyon Caddesine çıkıp, Yedikule yönünde yürüyoruz. Sol tarafımızda ki eski banliyö tren İstasyonunu geçtikten sonra uzaktan kısa beyaz minaresi ile daha önce bölgeden geçtiğimizde inşaatı yeni başlamış Hacı İlyas Camiini görüyoruz. Camii inşaatında sona gelinmiş, yakında açılır. Dıştan güzel gözüküyor. Kaybolan mirasımızın yeniden ayağa kaldırılması oldukça sevindirici. Hacı İlyas Camii Yedikule Surları Müzesi / Zindanlarına çok yakın. 30 Ekim 2021 Cumartesi günü yaptığımız gezide inşası / restorasyonu yeni biten iki katlı bahçeli bir konak vardı. Ancak yapı hakkında bilgi alamamıştık. Bahçede çiçeklerle uğraşan bir görevliye yapı hakkında sorular soruyorum. Yapının 2.dereceli bir konak olduğunu ve turizm amaçlı bir kafe açılacağını öğreniyoruz. Konağın caddeye bakan giriş kapısının solunda bilgilendirici bir tabela asılmış. Ancak tabelayı okumak mümkün olsa da fotoğraflamak zor oldu. Ayna gibi olduğundan fotoğraf çekeni yansıtmaktadır. 2. derece tescilli eser başlığı altında önce yedikule surları hakkında bilgi verilmiş, “yapının son dönem Osmanlı yapılarından olduğu vurgulanmış. Tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1913 – 1914 yılına ait Alman haritacılarının çiziminde konak görülmektedir. Bir görüşe göre yapının 1877 tarihinden önce yapıldığı ve zindancıbaşı’nın evi olduğu ifade edilmektedir. Yapı Türk Evi tipolojisindedir.” Konağın tam karşısında bulunan Yedikule Meydan Çeşmesini fotoğraflayıp Kürkçübaşı Hüseyin Ağa Camii yönünde ilerliyoruz. Daha önce otlarla kaplı, birkaç kabrin bulunduğu hazire en azından otlardan temizlenmiş. Cami duvarında, teknesi yol seviyesinin altında kalmış, camii ile aynı isimli Kürkçübaşı Hüseyin Ağa Camii Çeşmesini bu kez fotoğraflıyoruz. Çeşme ile ilgili yukarı da bilgi verilmişti. Camide 15 dk kadar şarjımı takviye ettikten sonra Uşşaki Camiine ulaşıyoruz. Uşşaki Tekkesi Çeşmesinin restore edildiğini gördükten sonra aracımıza doğru yol alıyoruz. Aya Konstantin Rum Ortodoks Kilisesinin karşısında bulunan3 katlı bina dikkatimizi çekiyor. Yeni restore edilmiş bir yapıya benziyor. İmrahor İlyas Bey Caddesinden sola dönerek önce Malcı Mehmed Paşa Camii ve Haziresine ulaşıyoruz. Yazıcı Sokaktan Hacı Kadın Caddesine indiğimizde sağda yüksekçe uzanan bacayı görüyoruz. Biraz yaklaştığımızda buranın tarihi Hacı Kadın Hamamı olduğunu anlıyoruz. Nihayet aracı bıraktığımız Bestekar Hakkı Sokağından Marmara Caddesine inerek caddenin başına doğru yürüyoruz. Cumartesi günleri pazar kurulduğundan yapıları açıkça görememiştim. Sağımda Marmara Semt Konağı, hemen yanında Abdi Çelebi Camii’yi geçerek Surp Kevork Ermeni Kilisesini (Sulu Manastır) yanındaki özel Sahakyan Nunyan Ermeni Lisesi yanından caddenin başına ulaşıyoruz. Kilisenin ve lisenin önünde prizma tabelada tarihçeleri hakkında bilgi verilmiş. Lisenin önündeki prizma tabelada Türkçe olarak verilen kısım tam da okulun avlu duvarına dönük olarak yer alıyor. Yani duvarla prizma arasında bir adamlık boşluktan okumak zorunda kalıyorsunuz. Diğer 3 dil cephesi caddeye ve yanlara bakıyor. Olması gereken Türkçe tarihçenin öne veya yanlara bakması olmalıydı. Ortaokul bölümündeki açıklamalar birbirine yakın olduğundan ayrıca verilmemiştir. Abdi Çelebi Camiinin köşesinden yokuş aşağı Milli Müdafaa Caddesine inerken cami duvarına yaslı Abdi Çelebi Camii Çeşmesini görüyoruz. Aracımıza binmeden önceki son fotoğrafı çeşmeden alıyoruz. Çeşmenin kitabesi bulunmuyor. Orijinal midir bilmiyorum. Çeşmenin yapımı, caminin II. Abdülhamid Han dönemindeki onarımı dönemine denk gelebilir. Aracımıza binip dönüşe geçtiğimizde Koca Mustafa Paşa Caddesinde solda, cadde ile 1.Köprülü Çıkmazı köşesinde yer alan hazire dikkatimizi çekiyor. Aracı hemen sağa park edip hazirenin yanına geliyoruz. Vucudizâde Haziresinin üzeri açık, caddeye bakan cephesinde kemerli iki pencere yer alıyor. Hazire bakımlı. Duvarında yer alan fotoblok tabelada Ni’mel Ceyş’ten Vucudizâde Hazretleri başlığını okuyoruz. Başlık altında zatın Fatih Sultan Mehmet hanın fethe katılan askerlerinden olduğunu okuyoruz. Aracımıza tekrar binip aynı caddede Cerrahpaşa yönünde ilerlerken yine solda önce çeşme zannettiğim, sonrasında ise Hekimoğlu Ali Paşa Camiinin Avlu Kapısı olduğunu öğrendiğimiz yapıyı görüyoruz. Mahzun kalmış kapının cadde ve yan cephelerinin etrafı sac ile çevrelenmiş, Aracı yine park ederek kapıyı yakından gördük. Kapının iç kısmına baktığımda etrafı açık olduğundan kapı belirgindi. Ancak araştırıncaya kadar yine de aklıma caminin avlu kapısı olabileceği gelmezdi. Hayretler içerisinde kaldık. Haritalardan baktığımızda gerçekten de Hekimoğlu Ali Paşa camiine çok yakın olduğunu belli oluyor. İlk aklıma gelen camiye ait müştemilatın yıkılarak konut yapıldı yönünde oldu. Ve yine aklıma tek başına mahzun kalmış avlu kapısı ile cami arasında kalan apartmanların istimlak edilerek ya büyükçe bir millet bahçesi yani yeşil alan yada yine yeşili bol medrese vb müştemilatın tekrar yapılarak aslına döndürülmesi. Tek başına yıkılmamak için zamana direnen avlu kapısının üzerinde 4 satırı 2 sütunluk bir kitabe bulunmaktadır. Kitabenin sol alt satırında 1147 tarihi not edilmiş (4 rakamı Farsçadaki bir diğer yazılışıyla ۴ yazılmış).
EK-3: 29 Şubat 2024-Perşembe
-SİRKECİ-KAZLIÇEŞME YENİ NESİL TRAMVAY HATTI –SANCAKTAR HAYRETTİN CAMİİ –SANCAKTAR HAYREDDİN PAŞA TÜRBESİ |
Bugün hava yoğun sisli. Normalde Üsküdar sahile geçme niyetimiz vardı. Ancak sis uzun sürecek gibi. Rotamızı Fatih’e çeviriyoruz. Samatya tarafına yönelip, Hamamı üst sokağına aracımızı park ediyoruz. (Vatan Caddesi, Oğuzhan Caddesi, Kızıl Elma Caddesi, Etyemez Sokak ve Org Abdurrahman Nazif Gürman Caddesi güzergahını izleyerek, aracımızı Org Abdurrahman Nazif Gürman Caddesi üzerinde İETT Ağa Hamamı durağı üst sokağına bırakıyoruz. Kapıağası Yakup Ağa Hamamı önünden caddeye inerek sahile doğru ilerliyoruz. Daha önce gezdiğimiz yerlerden geçerek yeni açılan banliyö hattına doğru ilerliyoruz. Koca Mustafa Paşa İstasyonuna girmeden hattın yaya ve bisiklet yolunu izleyerek Yedikule İstasyonuna kadar yürüyoruz. Yedikuleye kadar kesintisiz olan yaya yolu bu istasyonda sona eriyor. Yaya yolu Koca Mustafa Paşadan Sirkeci yönünde ne kadar bir mesafe devam ediyor onu tam tespit edemedik. Yedikule İstasyonunda tramvaya binerek bir sonraki istasyona Kazlıçeşmeye geçtik. Tramvaydan inmeden Sirkeci yönüne doğru tekrar hareket ettik. Amacımız manzara eşliğinde yolculuk yapmaktı. Ancak bir çok yerdeki yüksek duvarlar, önündeki yapılar sebebiyle istediğimizi alamadık. Sirkeci İstasyonunda inip, bölgeyi dolaştıktan sonra tekrar, Sirkeci İstasyonunda tramvaya binerek Koca Mustafa Paşa istasyonuna geldik. Aracımızı park ettiğimiz noktaya geldiğimizde ikindi ezanı okunuyordu. En yakın cami daha önce atladığımız Sancaktar Hayrettin Camiine ilerliyoruz. Teberdar Sokakta bulunan Manastırdan dönme ve yol seviyesinin altında kalmış Sancaktar Hayrettin Camiine ulaşıyoruz. Teberdar ismi ilgimizi çekiyor. Hemen Kubbealtı Lügatim uygulamasından bakıyoruz. Farsça olan Teber, Balta, Teberdar ise Yeniçeri teşkilatında Baltacı anlamına geldiğini öğreniyoruz. Camiyi dıştan fotoğraflıyoruz. Önünde bulunan prizma tabeladan camiinin tarihçesi hakkında özetle şu bilgileri ediniyoruz. “Camii, Fatih Sultan Mehmed’in sancaktarı Alemdar Hayrettin Efendi tarafından manastırdan çevrilmiş, öldükten sonra naaşı buraya defnedilmiş. 1894 büyük İstanbul depreminde yapının bir bölümü çökmüştür. 1973-1975 yıllarında kapsamlı bir onarım yapılmış, 1976 senesinde tekrar ibadete açılmıştır. Yapı camiye ilk çevrildiği dönemde kısa bir minareye sahipken; 1973 senesinde günümüzde var olan uzun gövdeli minare yapıya eklenmiştir.” Yazıda bahsi geçen kabri göremedik. Namazdan sonra camiye komşu otoparka girerek o cepheden de fotoğrafladım. Ancak o cephede bazı pencereler kapatılmış ve bakımsız bir görünüm dikkatimizi çekti. Aracımıza dönüp bu günkü gezimizi tamamladık. Cadde üzerinde İETT Ağa Hamamı durağı yanında bulunan yaygın zincir marketlerden birisine girdik. İlk defa bu kadar düzenli ve müşteri iletişimi iyi olan bir market görerek şok olduk. Demek ki çalışanların niteliği önemli imiş.
EK-4: 1 Mayıs 2024-Çarşamba
–KOCAMUSTAFAPAŞA KARAKOLU -KOCAMUSTAFAPAŞA KÜLLİYESİ C-KAPISI –TARİHİ KOCAMUSTAFAPAŞA HAMAMI –DUHANİYE OTOPARKI-08 –DUHANİ MUSTAFA BEY CAMİİ (Duhanizade Mescidi) —DUHANİZADE MUSTAFA EFENDİ KABRİ —DUHANİ MUSTAFA BEY CAMİİ ABDEST TEKNESİ |
Kocamustafapaşa Karakolu Kitabesi H. 1254 / M. 1838-39 4 satır 2 sütun=4 beyit 1 Bü’l-megâzî Hazret-i Mahmûd Hânın askerin Fâtih-i büldân-ı aʽdâ ide Rabb-i lem-yezel 2 Ol şehin bak himmeti kıldıkça dehri pür-nizâm Cünd-i mansûrın görüb tahsîn eder ehl-i düvel Kitabenin tamamını okumak için bakınız! |
Kocamustafapaşa Hamamı Girişteki Kitabe Gurur etme libâs-ı fakr ile ömrüm cihandır bu Kaba-yı cismin kor bunda herkes câmekândır bu (Ey ömrüm, övünç elbisesi giydim diye böbürlenme, dünyadır burası) (Herkes üstündekini burada bırakır gider) |
Bugün 1 Mayıs 2024 Çarşamba. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Gezdiğimiz yerler daha önce hangi bölge içerisinde veya yakında ise oraya ekliyorum. Bu sebeple gezi notları bir bütün içerisinde olamamaktadır. Şimdi Sümbül Efendi Caminin de içerisinde bulunduğu Koca Mustafa Paşa Külliyesi çevresindeyiz. Koca Mustafa Paşa Caddesi üzerinde külliyeye sonradan eklenmiş, cephesi caddeye bakan yapı ve dükkanlar göze çarpıyor. En başta diğer mimarisi ile farklı Kocamustafapaşa Karakolu dikkat çekiyor. Karakol 2 katlı. Giriş kapısının üzerinde ortasında tuğra olan, her iki yanında bir sütun 4 satırlık kitabe yer alıyor. Yapı 1254 tarihinde yapılmış (m 1838-1839). Tuğradaki tarihe bakılırsa II. Mahmud’a ait. Yapı halen İBB-İstanbul Enstitü-İsmek binası olarak kullanılıyor. Caddede ilerleyerek Koca Mustafa Paşa Külliyesi C avlu giriş kapısı önüne kadar ilerliyorum. Daha ileri gitmiyorum. (Karakoldan sonra 6-7 adet dükkanın sıralandığı 2 katlı yapı, sonrasında avlu duvarı yer alıyor). C kapısı eski fotoğraflara baktığımda yeni restore edilmiş, eski orijinal haline dönüştürülmüş. Kapı üzerinde 4 satır-2 sütun bir kitabe bulunuyor. Kitabe silik. Büyük ihtimal restorasyon sürecinde elden geçecektir. Geriye dönüşte çok dikkatimi çekmese de fotoğraf karesine takılan Karakol hizasındaki iki katlı dükkanlar arasında Tarihi Kocamustafapaşa Hamamı yer alıyor. Araştırdığımız kadarıyla, hamam 1486 yılında Koca Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Geleneksel hamamlarda olduğu gibi çifte hamam niteliğindedir. Yığma olarak taş ve tuğla malzemeden yapılmıştır. Evliya Çelebi’nin hamam tasnifinde burası “ehl-i tevhid”e ayrılmıştır denmektedir. Hamam giriş kapısının üzerinde 2 satırlık talik kitabe yer almaktadır.
Cambaziye Sokakta ilerliyoruz. Biraz ilerledikten sonra sokak ismi Duhaniye Sokak olarak devam ediyor. Karşımıza Fatih Belediyesine ait Duhaniye Otoparkı çıkıyor. Fatih Belediyesi son 5 yılda ilçenin muhtelif yerlerinde otoparklar açtı. Otopark, Kütüphaneler, Karasurları Millet Bahçesi projesi, kültürel faaliyetler ve akademiler, tarihi çeşme vb restore edilmesi, bir çok alanda en parlak dönemini yaşıyor. Duhaniye Sokak Otoparkın önünden sola doksan derece kıvrılarak devam ediyor. Otoparkın hemen yanında Duhani Mustafa Bey Camii yer alıyor. Avlu kapısı açıktı. Cami duvarında bulunan Duhani Mustafa Bey Camii kitabesinde şu bilgileri okuyoruz: “Yavuz Sultan Selim ile birlikte Mısır fethinde bulunan ve Mısır’da vazife yapan Duhânî Mustafa Bey tarafından XVI. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olduğu kaynaklarda zikredilen cami, bir çok tamirattan sonra dikdörtgen planlı, moloz taş ve tuğla duvarlı, ahşap çatılı olarak günümüze ulaşmıştır. Duvarları ve minare kaidesi dışında Sinan döneminden iz kalmayan camiye betonarme son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Banisi avluda medfundur.” Caminin son cemaat yeri açıktı. İç kısımları açık olan pencereden fotoğraflama imkanı buluyoruz. Cami avlusunda tek bir kabir caminin banisi Duhanizade Mustafa Efendi’nin kabri bulunuyor. Muhtemel mezar taşının üst kısmı kırılmış yada üstüne eklenmiş latinize Türkçe ile baninin ismi yazılmış. Orijinalliği bozulmuş. Neden böyle bir şey yapılır anlamakta zorlanıyorum. “Türk işi” olmuş. Cami avlusunda dikdörtgen Abdest Teknesi sağlam olarak duruyor. Tekne üzerinde tek satırlık bir yazı bulunuyor. Yazının altında tam okuyamadığım tarihi görüyoruz.
–YEDİKULE İSTASYON OTOPARK-24 -YEDİKULE İSTASYONU -İSİMSİZ PARK (Yedikule İstasyonu Karşısı) –AHMET USTA KABRİ (Yedikule Kapısı Çıkışı sol sur dibi) |
18 Ekim 2024 Cuma günü namaz öncesi bölgeyi gezerken Yedikule Kapısı çıkışında sol taraftaki kabir dikkatimizi çekiyor. Etrafı çevreli. Ancak uzaktan fotoğraflayabiliyoruz. Kabri yanında 6 satır-2 sütun kitabe yer alıyor. Araştırmalarımızda kabrin Ahmet Ustaya ait olduğunu Fatih döneminde şehit olduğunu öğreniyoruz. Yedikule İstasyonu karşısında alan yıkılarak birkaç bankın bulunduğu küçük bir parka dönüştürülmüş.
4BAZI SOKAK İSİMLERİ
GEZİ GÜZERGAHI: -KAPIAĞASI YAKUP AĞA HAMAMI (Mimar Sinan), -ÖZEL SAMATYA SAHAKYAN NUNYAN ERMENİ ORTAOKULU -ABDİ ÇELEBİ CAMİİ (Mimar Sinan), -KÜÇÜK PARK, -FATİH BELEDİYESİ MARMARA SEMT KONAĞI, -SURP KEVORK ERMENİ KİLİSESİ (Sulu Manastır), -ÖZEL SAHAKYAN NUNYAN ERMENİ LİSESİ, -SAMATYA AYA YORGİ RUM ORTODOKS KİLİSESİ VAKFI, -AYA MİNA RUM ORTODOKS KİLİSESİ, -ERMENİ KATOLİK KİLİSESİ,-AYA KONSTANTİN RUM ORTODOKS KİLİSESİ, -FATİH BELEDİYESİ YEDİKULE ÇOK AMAÇLI SALONU, -UŞŞAKİ CAMİİ VE ÇEŞMESİ -GENÇ AĞA YEŞİL ALANLAR, -HACI İLYAS CAMİİ (yeniden inşa ediliyor), -TARİHİ KONAK, -YEDİKULE MAKSEM ÇEŞMESİ (Yedikule Meydan Çeşmesi), -YEDİKULE BURÇ VE SURLARI, -YEDİKULE SUR PARKI, -ALTIPARMAK AHMED BABA KABRİ, -KÜRKÇÜBAŞI HACI HÜSEYİN AĞA CAMİİ, -YEDİKULE KAPISI, -NARLIKAPI ÇEŞMESİ (Dülbendcizade Çeşmesi -Restore bekliyor), -KÜÇÜK PARK, -ALT GEÇİT-ÜST GEÇİT MARMARA DENİZİ, -EMRE BELÖZOĞLU PARKI, -İMRAHOR CAMİİ (RESTORE), -MALCI ÇIRAĞI MEHMED PAŞA CAMİİ, -ÇEŞME (HACI BEŞİRAĞA ERKEK KURAN KURSU), -ALİ FAKİH CAMİİ, -NUH EFENDİ MEDRESESİ HAZİRESİ, -SÜMBÜL EFENDİ MEYDANI PARKI ,-KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ (—KOCA MUSTAFA PAŞA MEDRESESİ, —SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ, —HACI BEŞİR AĞA ÇEŞMESİ / Sütun Çeşme, —SÜMBÜL EFENDİ CAMİİ HAZİRESİ, —SAFİYE SULTAN TÜRBESİ, —SÜMBÜL EFENDİ TÜRBESİ, —ÇİFTE SULTANLAR TÜRBESİ, —HZ. DAYE HATUN ZEVCE-İ CENABI CABİR TÜRBESİ, —SIDIKA HATUN KABRİ) -KOCA MUSTAFA PAŞA İLKOKULU, -KOCA MUSTAFA PAŞA PARKI, -ÜÇGÖZLÜ DEDE KABRİ, -HACI KADIN ÇEŞMESİ, -MİHRİŞAH HACI KADIN CAMİİ, -CERRAHPAŞA KÜTÜPHANESİ, -ESEKAPI ÇEŞMESİ (AHMET AĞA ÇEŞMESİ), -ESEKAPI MESCİDİ, –HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜLLİYESİ (—HEKİMOĞLU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ-1 (Esekapı Sk Cephesi), —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA SEBİLİ, —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ-2 (Hekimoğlu Ali Paşa Cad Cephesi), —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA TÜRBESİ, —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA CAMİİ, —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA CAMİİ HAZİRESİ, —HEKİMOĞLU ALİ PAŞA KÜTÜPHANESİ,) -ALTIMERMER PANAYİA RUM ORTODOKS KİLİSESİ |
EK- 1 (20 Kasım 2021): -HEKİMOĞLU ALİ PAŞA PARKI |
EK-2 (1 Mayıs 2023- Pazartesi): FATİH BELEDİYESİ ABDİ ÇELEBİ KARINCA EĞİTİM BİRİMİ (KADIN EL EMEĞİ), -ARPACI MEHMET ÇELEBİ ÇEŞMESİ, -AYA NİKOLA RUM KİLİSESİ – Samatya (Restore ediliyor İBB), -NADİR NADİ PARKI (İBB – Surdışı), -YENİKAPI ETKİNLİK ALANI MESCİDİ, -MARMARA SURLARI 82.KULE, -ARAP KUYUSU KAPISI (Alt Geçit), -HACI HÜSEYİN CAMİİ (Arap Kuyusu Camii), –HACI HÜSEYİN CAMİİ HAZİRESİ, -AHMET DEDE ÇEŞMESİ (Narlıkapı), -HACI HÜSEYİN SIBYAN MEKTEBİ (Arap Kuyusu Sıbyan Mektebi) , – YUNUS EMRE ORTAOKULU, -Ö.K.M.P.ANARAT HIĞUTYUN ERMENİ İLK VE ORTAOKULU, -HRİSTOS ANALİPSİS RUM ORTODOKS KİLİSESİ (AYA ANAPLİPSİS KİLİSESİ), -GENÇ OSMAN İLKOKULU, -SAMATYA SÜRYANİ KİLİSESİ, -TARİHİ YAPI, -HACI KADIN HAMAMI, -ABDİ ÇELEBİ CAMİİ ÇEŞMESİ, -VUCUDİZÂDE HAZİRESİ, -HEKİMOĞLU ALİ PAŞA AVLU KAPISI |
EK-3 (29 Şubat 2024-Perşembe): -SİRKECİ-KAZLIÇEŞME YENİ NESİL TRAMVAY HATTI, -SANCAKTAR HAYRETTİN CAMİİ, -SANCAKTAR HAYREDDİN PAŞA TÜRBESİ |
EK-4 (1 Mayıs 2024-.Çarşamba): —KOCAMUSTAFAPAŞA KARAKOLU, -KOCAMUSTAFAPAŞA KÜLLİYESİ C-KAPISI, –TARİHİ KOCAMUSTAFAPAŞA HAMAMI, –DUHANİYE OTOPARKI-08, –DUHANİ MUSTAFA BEY CAMİİ, (Duhanizade Mescidi), —DUHANİZADE MUSTAFA EFENDİ KABRİ, —DUHANİ MUSTAFA BEY CAMİİ ABDEST TEKNESİ |
EK-5 (18 Ekim 2024 Cuma): -YEDİKULE İSTASYON OTOPARKI, -YEDİKULE İSTASYONU, –AHMET USTA KABRİ (Yedikule Kapısı Çıkışı sol sur dibi) |
KAYNAKÇA
https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=671
https://agahamam.com/index.html
1-) İSKİ İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:1 S:165
https://polen.itu.edu.tr/items/4a46661a-8801-45c1-ab08-36d197d01599