9. DURAK: ATİKALİ – DERVİŞ ALİ
PROJENİN ADI ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA |
9. DURAK ATİKALİ – DERVİŞ ALİ |
YAZAN Tayfun NASUHBEYOĞLU |
TARİH VE SAAT 3 Aralık 2021 Cuma |
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK? -DERVİŞ ALİ, -AYVANSARAY, -ATİKALİ (10:59 – 15:16) |
GEZİ GÜZERGAHI SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR |
Bugünkü gezi durağımız Aksaray. Günlerden Cuma. Mutat olduğu üzere 2 haftadır geldiğimiz güzergahı izleyerek, Aracımızla, Kızılelma Caddesi üzerinde sahil yoluna kadar inerek hastaneyi solumuza alarak (Org. Abdurrahman Nazif Gürman Cd – Küçük Langa Cd) ilerledik park yeri bulabilmek ümidiyle… Epeyce bir mesafe aldık. Bazen daralan, bazen genişleyen kıvrıla kıvrıla uzanan yolda ilerledik. Sağ tarafımızda küçük çaplı düzensiz İstanbul -Laleli terminalini gördük. Güven vermeyen özel otoparklar gördük. Hatta birine yanlışlıkla girdik, sonrasında çıktık. Bu bölgedeki otoparkların bir saati 25-30-TL. Özetle tekrar geldiğimiz yere geriye doğru döndük. Hastanenin önünde park yeri bulduk. Tam geziye başladık ki. Araç çekicinin sürekli tur attığını farkettik. Bizim aracı da çeker mi kaygısı ile tekrar aracımıza bindik ve daha sakin bir bölgeyi gezmeye karar verdik.
-VEFA STADI –PANAYİA RUM ORTODOKS KİLİSESİ (Salma Tomruk Sk) –KARİYE BÖLGE PARKI –İSTİPOL SİNAGOGU (İştipol) -HALK EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ (EK BİNA) |
Bugünkü durağımızı Derviş Ali ve Atik Ali olarak belirledik. Mihrimah Sultan Camii önünde aracımıza park yeri bulduk. Ana caddenin karşısına geçtik. Vefa Stadını sağımıza alarak Salma Tomruk Caddesinde aşağı doğru inmeye başladık. Epeyce ilerledikten sonra solumuzda “Panayia Rum Ortodoks Kilisesini” gördük. Duvarları yüksek olduğundan içerisi görünmüyor. Birkaç fotoğraf çektikten sonra kilisenin köşesindeki sokaktan Özben Sokaktan yokuş yukarı yürümeye başladık. Kilisenin etrafını dolaşarak (Özben Sk – Ağızlık Sk – Neşter sk) Neşter sokaktan kilise sağımızda kalacak şekilde tekrar Salma Tomruk Caddesi yönünde ilerliyoruz. Sokağa ulaşmadan ilk sol aradan girdiğimizde önümüze büyükçe bir parka çıkıyor. Kariye Bölge Parkı… Kariye Bölge Parkı isminden de anlaşıldığı üzere Kariye Caminin hemen alt kısmında bulunuyor. Güzel ve bakımlı bir park. Park içerisinde havuz, çocuk oyun gurubu, üstü kapalı piknik masaları, basket sahası gibi standart unsurlar bulunuyor. Bir kaç fotoğraf çektikten sonra, Kariye Türbesi Sokağına açılan parkın diğer kapısından çıktık. Karşımızda özel bir okulunun binası yer alıyor. Aşağı doğru yürüyüşümüze devam ediyoruz. Sağımızda bir araç zor sığacak genişlikte bir aralıktan parka açılan bir kapı daha gözüküyor. Nihayet Salma Tomruk Caddesine kadar indik. Sağa döndük. Cadde dar. Biraz ilerimizde eski 3 katlı ahşap yapı dikkatimizi çekiyor. Ahşap binanın tam karşısında bir yapı görüyoruz ancak ne olduğu ile ilgili bir yazıya rastlamıyoruz. Araştırdığımızda buranın İstipol Sinagogu olduğunu öğreniyoruz. Ki birazdan arka sokaktan çektiğimiz fotoğraflarda buranın sinagog olduğunu tahmin etmiştik. Ancak ön kısımdan gerisi görünmediği için ayrı bir yapı, arka sokaktan gördüğümüzde de ayrı bir yapı olduğunu zannetmiştik. Bakımsız restorasyon ihtiyacı olan eski bir yapı. Arka kısımdaki Davut yıldızı olmasa yapıyı bir şeye benzetemiyorsunuz. Araştırmalarımızda -doğruluğu teyide muhtaç- “İstipol Sinagogunun, Bizans döneminde Makedonya’dan göç eden Yahudiler tarafından kurulmuş olduğunu öğreniyoruz. Fetih öncesinde Makedonya’nın Ichtip (iştip) kasabasından gelen bu Yahudiler kasabalarının ismini Sinagoga vermişlerdi. Padişahlık Fermanı ile 15 Ramazan 1104 / (21 Mayıs 1693) durum teyit edilmiş. Temellerine kadar yanan İstipol Sinagogunun 16 Cemaziyelahır 1316 /1 Kasım 1898 tarihinde bir fermanla yeniden inşa edilmesine izin verildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde ibadete açık olmayan sinagog, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 16 Eylül 1987 gün ve 3618 sayılı kararıyla koruma altına alınmış.” (Bazı kaynaklarda Yahudilerin İstanbul’a gelişi Fetihten sonra 1693 yılında olduğu belirtiliyor.) Salma Tomruk Caddesinde yürümeğe devam ediyoruz. Karşımıza Draman Caddesiyle kesiştiği köşede yeni restore edilmiş tarihi güzel bir bina çıkıyor. Binanın Kasap Sokakta bulunan ön giriş kapısına doğru gitmedik. İnternetten araştırdığıma göre burası Fatih Halk Eğitim Müdürlüğünün ek hizmet binası… Bizde Salma Tomruk Caddesinden ayrılarak sola Draman Caddesine döndük. Caddeye girer girmez yol ikiye ayrılıyor. Soldaki sokaktan Tatlıcı Sokaktan içeri giriyoruz. Oradan da tekrar sola Saldırma Sokağına dönüyoruz. Sonrası çıkmaz sokak (Sarı Çizmeli Sokağı). Karşımıza ahşap bir yapı çıkıyor. Bu yapı yukarıda da bahsettiğim gibi Davut yıldızı bulunması, ve yıldızın hemen altında binada mihrap benzeri bir çıkıntının olması dikkatimizi çekiyor. Pencereleri tahta ile kapatılmış. İstipol Sinagogundan ayrılıp geldiğimiz yola tekrar dönüyoruz. Tatlıcı Sokağına vardığımızda ise bu kez sola dönüyoruz. Birkaç adım sonra ilk sağa Keçeci Sokağına giriyoruz.
–KEFEVİ CAMİİ (Kefeveli Camii – Kiliseden dönme) –DERVİŞ ALİ PARKI –KARAALİ CAMİİ (Hüseyin Ağa – Kara Halil – Kızıl Mescid) –DRAMAN OTOPARKI |
Keçeci Sokağı oldukça dar bir sokak. Sokağın sonuna doğru bir minare gözüküyor. Sokakta ilerleyerek Kefevi Camiine ulaşıyoruz. Caminin bir girişi Draman Caddesinden yapılıyor ve camiye buradan merdivenle çıkılıyor. Caminin diğer girişi ise Kasap Sokaktan yapılıyor. Kefevi Camii duvarında Fatih Müftülüğünün 2000 yılında tüm camilere yaptırdığı kitabeden göremedik. Kasap Sokak girişinde Fatih Belediyesince asılan panodan camiye ait şu bilgilere ulaşıyoruz: “Kefeveli Camii diye de bilinen camii, Bizans devrinden kalma bir manastırın müştemilatından biri imiş. Fetihten sonra Katoliklere tahsisi yapılmış ve onlarda kilise olarak kullanmıştır. IV. Sultan Murad’ın emri ile camiye dönüştürülmüş. Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa (1689 – 1758) tarafından minber koydurulmuştur. Kefevi Hazirede medfundur. 1970 yılında onarılmış…” yazısını okuyoruz. Caminin içerisine girmeden Kasap Sokak ile Sena Sokağın köşesindeki Derviş Ali Parkı dikkatimi çekiyor. Parkın üst kısmında Belediyeye ait Sosyal Hizmet Birimleri Binası bulunuyor. Parkın ortasında havuz, piknik masaları, oyun gurubu gibi her parkta bulunan unsurlar vardı. Ancak kafe benzeri bir yapı göremedim. Parkın kenarından Kefevi Camiini bütün olarak fotoğraflıyorum. Sonrasında geri dönerek caminin içerisine giriyoruz. Caminin içerisi düz ahşap tavan. Uzunlamasına küçük – orta büyüklükte bir camii. Tekrar Draman Caddesindeyiz. Caddede uzunca bir süre yukarı doğru yürüdükten sonra solda marketin önünde soluklanıyoruz. Sırtımızı markete verdiğimizde karşımızdaki sokakta isminin Karaali olduğunu öğrendiğimiz çatısında oldukça komik duran küçücük sacdan yapılmış minareli Karaali Camiini görüyoruz. Eşime marketin önünde beni beklemesini söyleyerek bir çırpıda camiye doğru gidip geliyorum. Alişan Sokakta 50-100 metre yürüdükten sonra soldaki cami Karaaali Mescidine ulaşıyorum. Caminin kitabesinde: “16.asırda Hüseyin Ağa tarafından yaptırılan mescid; “Hüseyin Ağa”, “Kara Halil” ve Kızıl Mescid isimleriyle de anılmıştır. Zamanla harab olan ve 1916’da yanan mescid 1965-66 yıllarında halkın yardımıyla yeniden inşa edilerek ibadete açılmıştır.” yazısını okuyoruz. Caminin içerisi -Cuma namazı vakti yakın olduğu için- kalabalık olabilir, görüntü almak uygun olmaz diye girmedim. Birde hanımı aşağıda bırakmıştım, bekletmeyelim. Küçük bir mescid olan Karali Mescidi, 2 kat yüksekliğinde, kare, sade bir bina, giriş kısmına ilk cemaat yeri eklenmiş. İlgi çekici noktası çatısında iğreti küçücük minaresi. Görünümü tarihi dokuya hiç mi hiç uygun düşmemiş. Hızlıca Draman Caddesine dönüp kaldığımız yerden yürüyüşümüze devam ediyoruz. Cadde üzerinde solda Fatih Belediyesi tarafından yeni yapıldığı belli olan, açık alanda çift katlı park imkanı sunan Draman Otoparkını görüyoruz.
–TERCÜMAN YUNUS CAMİİ (Draman Camii) –DRAMAN SIBYAN MEKTEBİ |
Tercüman Yunus Camii Cümle Kapı Girişi Kitabesi Farscadan Tercüme Ya Rab! Kapısındaki çiviler sanki bir güneştir dense münasiptir. Cennetin bekçisi Rıdvan, tarihi için şunu söyledi: “Cennet’in bir kapısı da burasıdır.” Tercüman Yunus Camii İnşa Kitabesi 1 İzz ü câh ile oldu Yûnus Bey Tercümân-ı şeh-i cihân-ârâ 2 Yaptı bu mescid-i şerîfi ol Kıluben avn ü lutfu ona Hudâ 3 Rûh-ı kudsî dedi o dem târîh “Dâr-ı tâ‘at ü menzil-i sulehâ” H. 948 / M. 1541-42 1 Yunus Bey, şeref ve itibarla cihanın süsü olan padişahın tercümanı oldu. 2 O, Allah’ın lütuf ve yardımıyla bu mübarek mescidi yaptı. Cebrail o zaman 3 “İbadet evi ve salihlerin konağı.” diye tarih söyledi. Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 19.5.2023) |
Draman Otoparkını geçtikten sonra bu kez caddenin sağında Tercüman Yunus Camii gördük. Caminin cümle kapısı hizasında Draman Caddesi Fethiye caddesi olarak devam ediyor. Camiye yol kenarından 15 basamaklı merdivenle çıkılarak giriş yapılabiliyor. Merdiven karşılıklı çift. Merdiveni bitirip içeri girilen Cümle Kapısının üst kısmında Farsça 2 satır 2 sütun kısa bir kitabe, caminin giriş kapısının üzerinde de 3 satır 2 sütun yazı bulunmaktadır. Caminin tavanı sade ötesi. Hiçbir süsleme veya hüsni hat yazısı bulunmuyor. Duvarlar tavana kadar çini kaplama. Caminin duvarında bulunan tabelada / kitabede : “Kanuni Sultan Süleyman’ın tercümanlarından Yunus Ağa tarafından H.948 / 1541 tarihinde yapımına başlatılmış, vefatı üzerine kardeşi Mustafa Ağa tarafından tamamlatılmıştır. Cami 1729 da yandığından III. Ahmed tarafından ihya dilmiş, 1914’te tehlike yıktırılarak fevkani olarak yeniden yaptırılmıştır. Evvelce dikdörtgen planlı, çatılı, kâgir bir bina olan eser. 1985 yılında Vakıflar İdaresi tarafından dört duvar üzerine kubbeli olarak yapılmıştır. Banisi hazirede medfundur.” Kapısı caminin bahçesine açılan Kuran Kursu bulunmaktadır. Avluda anaokulu çocukları sıra olmuş, cıvıl cıvıl sesleriyle cuma vaktini bekliyorlar. Caminin hemen bitişiğinde yine merdivenle çıkılan kare plan yapılı kubbeli Draman Sıbyan Mektebi vardı. Ancak kapısı kapalıydı içeriye giremedik. Uzaktan fotoğraflamakla yetindik.
Fethiye Caddesinde Tercüman Yunus Camii bitiminden hemen sonra sağa Saray Ağası Caddesine girdik. Sokaklardan kareler yakalamağa çalışırken üst kısmının etrafı sac ile çevrelenmiş gördüğüm yapı çok ilgimi çekti. Cuma namazı vakti iyice daraldı. Saray Ağası Caddesinde ilerlerken sağımda bulunan Yahyazade Sokağına dönüyoruz. Sol tarafımızda özel bir okulun kampüsü bulunuyor. Okulu geçtikten sonra ikinci sola Dilmaç Sokağa dönerek yokuş yukarı yürüyoruz. Uzaktan minaresi ilginç küçük bir cami görüyoruz. Derviş Ali Camii. Minaresi alışılagelmiş minarelerden değil. Tarihi yarımada gezilerimiz sırasında bu minarenin benzerini görmüştük. Avludan içeri girdik. Cami duvarında bulunan mermer tabeladan cami hakkında yazılanları okuyoruz: “II. Bayezid devri mimarlarından Mimar Derviş Ali tarafından yaptırılan mescidin kesin tarihi bilinmemekle birlikte H.918 / 1512 tarihli vakfiyesi mevcuttur. Cami 1812 yılında yeniden inşa edilmiş, zamanla harap olmuş, 1978 yılında cami derneği tarafından yıkılıp yeniden yaptırılmıştır. Mihrap duvarına bitişik 19.yüzyıla ait minaresi İstanbul’da pek az örneği kalan bir tarzdadır. Banisinin kabri hazirededir.” Cuma namazını bu camide kıldım. Caminin içi oldukça küçük, avluya da hasırlar serilmiş. Bahçesinde bakımsız bir halde hazire bulunmaktadır. İçeride cemaat olduğundan sadece mihrabı gören bir fotoğraf çekebildim. Minaresi kalınca sekizgen yapıda -taş kiremit-, minarenin üst kısmı ilk etapta sanki oraya sonradan eklemleniş gibi duruyor. Her sekizgen yüzeye denk gelecek şekilde pencereler yapılmış. Cuma namazını kıldıktan sonra Dilmaç Sokakta yokuş yukarı devam ettik. Sağdaki ilk sokaktan Kurtağa Çeşmesi Sokağa, sonrada soldaki ilk sokağa Draman Çukuru Sokağına dönerek yokuş yukarı ilerlememize devam ediyoruz. Draman çukuru sokağı dar ve bitişik nizam, uzun bir müddet yürüdükten sonra ancak bir sokağa çıkabiliyorsunuz. Nihayet Nurettin Tekke Sokağa ulaştık. Sokağın sağından tekkeye doğru devam ettik.
Nureddin-i Cerrahi Tekkesi 4 adet kitabe Kitabe-1 (5 satır-2sütun) 1274 1 Şāh-ı şāhān-ı cihān ʿAbd-ı Mecīd Neyyir-i burc-ı kerem mihr-i münīr 2 Pertev-i Dergeh-i Nūreddīnī Hüsn-i iʿmār ile etdi tevfīr Kitabenin devamı ve diğer kitabeleri okumak için bakınız! |
Sağımızda Nureddin-i Cerrahi Tekkesi ve hemen yanında Candefa Hatun Camiini görüyoruz. Tekke yeni restore edilmiş, giriş henüz açık değil, sadece avluya girebildik. Giriş kapısının yanında kaldırım üzerinde bulunan prizma panodan şunları okuyoruz: “Halvetiliğin Cerrahi kolunun asitanesi ve pir makamı olan bu tekke, Cerrahiliğin piri Şeyh Seyyid Muhammed Nureddin-i Cerrahi (ö. 1721) adına 1703’te III. Ahmed tarafından inşa ettirilmiştir. İstanbul’un önde gelen tarikat merkezlerinden olan Nureddin-i Cerrahi Tekkesi zaman içinde dört kere yeni baştan inşa edilmiş, günümüzdeki biçimi 19.yy’da vuku bulan onarım faaliyetleri sonucunda ulaşmıştır. Tekkenin harem dairesi II. Abdulhamid tarafından bugünkü şekliyle iki katlı ve ahşap olarak inşa ettirilmiştir. Tekkeyi oluşturan bölümlerin cephelerinde, niyaz penceresini kuşatan sütunçeler dışında herhangi bir süsleme görülmez. Tekkenin yegane dikkati çeken süsleme unsuru tevhidhane tavanından görülen ve muhtemelen 1835-1836 tarihinde II. Mahmut zamanındaki yenileme çalışmasından kalmış olan çıtalı tezyinat ve Sultan Mahmud güneşidir. Nureddin-i Cerrahi Tekkesi gerek İstanbul’un tasavvuf kültürü, gerekse de tarikat musikisi açısından en önemli merkezlerden birisi olmuş, dönemlerinin ileri gelen mürşitleri olan postnişinleri her türlü çevreden çok sayıda insanı bu merkeze cezbetmiştir.”
Yola bakan penceresinde sade bir süsleme ve pencere üstünde 1211 tarihli hat yazısı bulunuyor. Yazıda -yanlış okumadı isem: “Kutbul Arifin Hazreti Şeyh Nureddin Cerrahi Kuddisu sırru” yazıyor. Giriş kapısının üzerinde besmele ve kelime-i tevhid yazıyor çok estetik ve güzel bir şekilde… Ayrıca kapının kendi üzerinde de her bir kanadında 2 satır yazı bulunmaktadır. İçeri girdiğinizde giriş kapısının üst kısmında ve dışarıda olduğu gibi 1324 tarihli ve her bir kanatta 2 satır yazı bulunmaktadır. Koridorda çeşitli hat levhaları, tekkedeki kabirlerin kime ait olduğunu gösteren tabela, ve talik üslubuyla şiirler yazılmış. Şiirlerin hemen yanında latinize metni yer alıyor. Ayrıca Kabe, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa tabloları yer alıyor. Bir farkla çini olarak. Dergahın içerisinde kabirler bulunmaktadır. Kapalı olduğu için camdan fotoğraf çekebildik. Koridor çok küçük bir avluya açılıyor. Avluda köşede süslü bir çeşme, bir mezarlık, bir çınar ağacı ve de dört tarafında birer çeşme bulunan mermer şadırvan bulunmaktadır. Köşedeki tekli süslü çeşme etrafında çuvallarla molozlar duruyordu. Mezarın hemen yanında duvara montelenmiş 2 sütun 10 satır şiir asılmış. Yine hemen yanında küçük bir panoda şiirin latinize hali yazılmış. Şeyhi Nureddin’e atfen yazılmış. sonunda 1429 tarihini görüyoruz. 14 yıl öncesine ait. Avlunun diğer köşesinde mezar taşı küçük olan bir başka mezar daha görüyoruz. Bir kaç kare fotoğraf daha çektikten sonra dışarı çıkıyoruz.
Tekkeye bitişik, bir girişi Canfeda Camii Aralığı Sokağından olan Canfeda Hatun Camine ilerliyoruz. Caminin ana girişi Canfeda Camii Sokağından yapılıyor. Cami avlu kapısı girişinde sağ tarafta prizma panodan cami hakkında bilgi ediniyoruz: “Canfeda Hatun Camii, Kahya Kadın veya Kethüda Kadın isimleri ile de bilinen Sultan I. Ahmed’in Harem Kethüdası Canfedâ Saliha Hatun tarafından 1584 yılında yaptırılmıştır. III. Murad zamanında kabiliyeti ve iyi huyu sayesinde ön plana çıkarak, Nurbânu Valide Sultan’ın en gözde cariyesi ve sağ kolu haline gelen Canfeda Hatun, Topkapı Sarayı Harem dairesinde en yüksek mevki olan kethüda (kâhya) kadınlık görevine getirilerek bütün haseki ve cariyelerin sorumlusu ve idarecisi olmuştur. Yaşamının son günlerinde ise kendini hayır işlerine adayarak Karagümrük’te harap durumda olan mescidi ihya etmiş ve yerine Canfeda Hatun Camii’ni yaptırmıştır. Zaman içerisinde geçirdiği pek çok onarım ve tamiratlarla günümüze kadar ulaşmış olan caminin 20.yüzyılın sonlarında geçirdiği onarımlarda minaresi yıkılarak beden duvarları yükseltilmiştir. İstanbul’da farklı yerlerde hayratı olan Canfeda Saliha Hatun’un mezarı Eyüp Sultan ilçesinde bulunmaktadır.” Cami dıştan ytong tuğla görünümlü, minaresi yukarıda belirtildiği gibi yeni bir yapı. Cami içerisinde tavanda süsleme bulunmamaktadır. Caminin orta kısmından başlayarak mihraba kadar bir kat yüksekliğinde çinilerle kaplanmış.
–ALİ PAŞA ÇEŞMESİ –BEŞ KARDEŞLER KABRİSTANI –CEDİD ALİ PAŞA MEDRESESİ (Semiz Ali Paşa Medresesi – Mimar Sinan) –MUSTAFA RAKIM EFENDİ TÜRBESİ |
Ali Paşa Çeşmesi Kitabesi Yapılış Tarihi: H.973 / M.1565 – 1566 (2 satır-4 sütun) Şehre Şatt gibi revân oldu sular her sûdan İşidip ağzı sûyun akıtır oldu Bağdâd Sâkî-i Kevser olur bu çünkü âli Cennetde Etti bu çeşmeyi emriyle Ali Bey bünyâd Tâ içenler ideler rûh-ı Resûlullâha duâ Haşre dek nâmını ideler anın hayr ile yâd Gördü Âşık dahi bu ayn-ı âlî Kevserdir Didi târîh-i revân: “Ayn-ı Alî Kevser bâd” Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:11.2.2023) |
Canfeda Hatun Camiinden çıkarak geldiğimiz yöne Nurettin Tekke Sokağına tekrar çıkıyoruz. Bu kez Fevzi Paşa Caddesi yönünde ilerliyoruz. Sokağın bitiminde köşede yol seviyesinin altında kalmış Ali Paşa Çeşmesini görüyoruz. Çeşme Hicri 973 senesinde yapılmış. Taştan kare yapılı çeşmenin musluk kısmı kemerli bir yapı. İki kenarı yandaki mevcut binaya yaslanmış. Çeşmesi bulunmamaktadır. Çatı kısmının hemen altında 2 satır 4 sütun kitabe bulunmaktadır. Restore edilmeyi bekleyen çeşmelerimizden. (13 Ekim 2023 cuma günü bölgeden geçerken çeşmenin restore edildiğini görmek bizi ziyadesiyle sevindirdi. Fatih Belediyesine teşekkürler. Restore edildikten sonraki halini fotoğraflayarak yolumuza devam ediyoruz.) Ana caddeye çıkarak Fatih Cami yönünde ilerliyoruz. (Not: Dikkatimizden kaçmış sonradan fark ettik ki çeşmenin tam karşısında “Beş Kardeşler Kabristanı” bulunmakta imiş. İlerleyen zamanlarda fotoğrafını çekip bilgi aktaracağım inşaallah). EK: 13 Ekim 2023 Cuma günü nihayet bu kabristanı görmek nasip oldu. kabristanın karşısında Ali Paşa Çeşmesi bulunuyor. Kabristanın önündeki İstanbul Hazireleri Tabelasından şu bilgileri okuyoruz: “Beş mezarın yan yana bulunduğu kabristan, halk tarafından “Beş Kardeşler” olarak anılmaktadır. 1965 senesinde söz konusu parsel yanındaki 1 parselle birlikte İstanbul Belediyesi adına tescil edilmiştir. Beş kardeşin tarihsel kimliği ile ilgili bilgi mevcut değildir.” Etrafı çevrile kabristanda sembolik bir kabir bulunmaktadır. Kabir taşında latinize Türkçe ile “Beş Kardeşler Ruhlarına Fatiha” yazısı bulunmaktadır. Kabir taşı daha estetik ve üzerinde Osmanlıca Türkçesi ile bilgiler yazılı olsaydı tarihin ruhuna daha uygun düşerdi.
50 metre sonra solumuzda dört tarafı kubbeli yapılarla çevreli, içerisinde avlusu olan Cedid Ali Paşa Medresesini görüyoruz. Medrese halen bir STK tarafından kullanılmaktadır. İlgili STK’nın web sitesinde Medrese hakkında şu bilgiler verilmiş: “Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520-1566) sadrazamlarından Semiz Ali Paşa tarafından bir külliyeye bağlı olmadan yaptırılmış medresedir. Mimar Sinan’ın eserleri arasında yer alan medresenin kitabesi bulunmamaktadır. Tarihi kaynaklara göre 966/1558 de medreseye müderris atanmış ve derslere başlanmıştır. Mimar Sinan tarafından 1550-1560 arasında yapılan Süleymaniye Evvel ve Sani, Cafer Ağa, Sultan Selim Medreseleri ile ortak mimari özellikler gösteren yapıda hücreler avluyu “U” oluşturacak biçimde üç yönde sarmaktadır. Avlu, enine gelişmiş dikdörtgen planlıdır. Avlunun giriş yönünde hücre bulunmaktadır. Toplam 15 hücre kuzeybatı, güney doğu ve güney batı yönlerinde avlu çevresine dizilmişlerdir. (Yazının devamı için tıklayınız!) Medrese, kapalı olduğundan dıştan fotoğraflamakla yetindik.
Medresenin bitiminde sola yukarı doğru merdivenler uzamaktır. Karşıda cami minaresi gözüküyor. Merdivenlerden çıkarken sağımızda Hattat Kazasker Mustafa Râkım Efendi Türbesini görüyoruz. Kapalı olduğu için camdan fotoğraflayabiliyoruz içerisini… Türbe binasının çatı kıvrımları oldukça estetik. Pencerelerin üst kısmında çatı altında güzel bir hat yazısı duvarı süslemektedir. Camın korkuluklarına Mustafa Râkım Efendi hakkında bilgi notuna rastlıyoruz: “Mehmed Kapudân’ın oğlu olarak H. 1171 / 1758’de Ünye’de doğdu. Küçük yaşta İstanbul’da bulunan ağabeyi İsmail Zühtü Efendi’nin yanına gönderilir. 12 yaşında 1183 tarihinde ağabeyinden hüsni hat icazeti aldı (M1769)…” (Yazının devamı için tıklayınız!). Camdan gördüğüm kadarıyla odanın birisinde iki mezar bulunmakta. Birisi normal mezarlık, diğeri sanduka şeklinde…
–ATİK ALİ PAŞA CAMİİ (-Zincirlikuyu Camii –Karagümrük Camii –Vasat Ali Paşa Camii) -ÇAY BAHÇESİ |
Mustafa Rakım Efendi Türbesi, Atik Ali Paşa Camii avlusuna bakıyor. Türbe ile Cami arasında küçük bir meydan oluşturulmuş ve ortasına şadırvan yapılmış. Cami etrafı çevreli. Cami iç avlusu yok denecek kadar küçük. Son cemaat yeri kesme taştan kemerli kubbeler ile güzel görünüyor. Cami iç kısmı oldukça sade. Kolonları yuvarlak değil kare. Kemerli bir yapı. Küçük bir kubbesi var. Örneği az olan değişik bir camii. Camiden çıktığımızda ana cadde cephesinde köşede bulunan prizma tabelada Atik Ali Paşa Camii ile ilgili şu bilgilere rastlıyoruz: “Bu cami “Zincirlikuyu”, “Karagümrük” ve “Vasat Ali Paşa” isimleri ile de bilinmektedir. Banisi olan Atik Ali Paşa II: Bayezid devrinde iki defa sadrazam olmuştur. … Cami iki sıra kesme taş ve üç sıra tuğla ile inşa edilmiştir. ….”(Yazının devamı için tıklayınız!) Tabelanın hemen yanında caminin ana caddeye bakan kısmında çay bahçesi bulunmaktadır. Camiyi değişik açılardan fotoğrafladıktan sonra yolumuza devam ediyoruz.
–KABA HALİL EFENDİ MEDRESESİ —-İBB FATİH ULUSLARARASI GENÇLİK OFİSİ —KABA HALİL EFENDİ KABRİ |
Hasan Fehmi Paşa Caddesine çıkıyoruz. Sol tarafımızda tarihi bir yapı dikkatimizi çekiyor. Kapısında İBB Fatih Uluslararası Gençlik Ofisi tabelasını görüyoruz. İçeri giriş yasak, ancak demir korkuluklu penceresinden avluda Kaba Halil Efendi kabrini görüyoruz. Bilgilendirme yazısında bu binanın Kaba Halil Efendi Medresesi olduğunu öğreniyoruz. Medresenin 1754-1767 tarihlerinde Kadı Halil Paşa tarafından inşa edildiğini öğreniyoruz. “Bu medrese bağımsız medrese tipinin örneklerindendir. El Hac Halil Efendi Anadolu Kazaskerliği ve İstanbul Kadılığı makamlarında bulunmuştur. 1767 tarihinde vefat etmiş olup, medresenin haziresinde medfundur.” yazısını okuyoruz.
–NİŞANCA MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ –ÜÇ BAŞ CAMİİ –ÜÇ BAŞ CAMİİ HAZİRESİ (Üç Baş Nureddin Hamza Kabri) –MÂLÛL MEHMED EFENDİ MEDRESESİ HAZİRESİ |
Nişanca Mustafa Ağa Çeşmesi Kitabesi; Yapılış Tarihi: H.1093/ M.1682 Sâhibü’l-hayrât Ağa-yı sarây-ı Edrene Mustafa Ağâ’ya rahmet ede Rabb-i kâinât Nûş eden der bu eser itmâmının târîhini Çeşme-i pâk-i musaffâ bî-bedel mâ’-i hayât Kaynak: https://kulturenvanteri.com/(E.T:11.2.2023) Üçbaş Camii İnşa Kitabesi Arapça’dan Tercüme Bu mescit, Allah katında yüksek bir dereceye sahip, güçlü iman sahibi, sıddıklardan Ataullah oğlu Hamza Bey tarafından yaptırıldı. Caminin avlusunda da cennet saraylarının benzeri odalar (medrese) yaptırdı. Kuranın sırrı olarak birini atadı ki odaları her zaman ayakta kalsın. Fakirlerin güvenliği ve selametine dikkat edin. Mevleviyet mertebesine ermek isteyen öğrenciler için caminin tarihi şudur: “Allah kabul etsin, güzel hayır oldu. Ödülü ise bağışlanmaktır.” H. 939 / M. 1528-29 Üçbaş Camii Cümle Kapısı Yanındaki Kitabe Arapça’dan Tercüme Hazret-i Peygamber buyurdu ki: “Dünyada Allah için kim bir mescit inşa ederse, Allah da ona cennette bir köşk yapar.” Allah’ın Resulü doğruyu söyledi. Allah’a secde etmekten içleri nurla dolan, alınları güneş gibi parlayan kimseler için malından sarf ederek bu hayrı yaptıran kişi sana yemin olsun ki bu çok güzel eser kıyamete dek hayrın olacak. H. 937 / M. 1530-31 Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 20.5.2023) |
Kaba Halil Efendi Medresenin bitiminde Hasan Fehmipaşa ve Sarayağası Caddelerinin başlangıcı, Nişanca Caddesinin bitimi noktasında köşede tarihi bir çeşme görüyoruz: Nişanca Mustafa Ağa Çeşmesi. Çeşme biraz önce gördüğümüz -Nureddin Tekke Sokak- çeşmenin birebir aynısı gibi. İlk yapım tarihleri arasında 100 yılı aşkın bir fark bulunuyor. Çeşmenin musluğu bulunmaktadır. Üzerindeki kitabe 2 satır ve 2 sütundan oluşuyor. Sarayağası Caddesinde aşağı doğru ilerliyoruz. Çeşmeyi geçtikten hemen sonra sağda “Üç Baş Camii” ve caminin avlusunda bulunan hazirede “Üç Baş Nureddin Hamza bin Ataullah Hz.” kabri de bulunmaktadır. Üç Baş Cami Haziresi maalesef bakımsız. Bazı mezar taşları yıkılmış. Mezarlığın duvarı üzerindeki korkulukların üzerinde Üç Baş Nureddin’in hayatı hakkında bilgi ve hazirede medfun bazı zevatın isimleri yer alıyor: “Osmanlı alimlerinden olan Nureddin Hamza bin Ataullah Üçbaş diye de bilinir. Sakarya Karasu’ya bağlı Üçbaş köyünde doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemektedir. İstanbul’da 940 (M.1533) tarihinde vefat etti. Kabri yaptırdığı Üçbaş Mescidinin bahçesindedir. Zamanın alimlerinden akli ve nakli ilimleri tahsil ettikten sonra, Mola Muarrifzade’nin hizmetinde bulundu...” (Yazının devamı için tıklayınız!) Üçbaş Camii tabelasında ise şu bilgiler verilmiş: “Karasu Üçbaş köyünde doğmuş olan Nureddin Hamza tarafından H. 939 / 1532 senesinde yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın tarihi tespit edilebilen ilk eseridir. Duvarları kagir, çatısı ahşap olan cami zamanla hazar görmüş,1989 yılında aslından farklı biçimde yeniden yapılmıştır. Arapça kitabesi ve minare kaidesi döneminden kalmadır.” Caminin avluya giriş kapısının üzerinde kitabe bulunmaktadır. Kitabe 2 sütun 6 satırdan oluşmaktadır. Caminin son namaz yerinde 2 sütun 4 satır ahşap çerçeve ile çevrelenmiş kitabeyi görüyoruz. Küçük bir cami. Tavan ve duvarlarda hiçbir desen yoktur. Sade bir görünümü vardır. Kısa bir minaresi bulunmaktadır. Caminin hemen bitişiğinde bir vakıf binası bulunmaktadır.
Tekrar Nişanca Mustafa Ağa Çeşmesinin bulunduğu yere dönüyoruz. Sola dönerek Nişanca Caddesinde ilerliyoruz. Sağ tarafımızda 3 katlı ahşap bina onarım görmeyi bekliyor. Binanın hemen yanında Mâlûl Mehmet Efendi Medresesi Haziresini görüyoruz. Mezarlık yeni restore edilmiş gibi bakımlı. Hazire önündeki tabelada şunlar yazmaktadır: “Hazire, Şeyhülislam Mehmed Efendi tarafından babası Mâlûl Emir Mehmed Efendi adına yaptırmış olan ve günümüze gelemeyen medreseye aittir. Ebussuud Efendi’nin damadı Malulzâde, 988 / 1580 senesinde şeyhülislamlık görevine getirilmiş olup ) 993 /1585 senesinde vefat etmiştir. Bugün, medresenin yerinde Nişancı Mehmed Paşa İlkokulu bulunmaktadır. İncirli adıyla da bilinen medrese 990 / 1582 – 83 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Niğbolu Müftüsü Seyyid Efendi, Şerife Hatice gibi isimlerin defnedildiği hazirede, bunların yanı sıra yolun karşısında vaktiyle mevcut olan Eftalzâde Efendi Mescidi haziresinden taşınmış mezarlar da bulunmaktadır. Taşınan bu mezarlar içinde Hattat Mehmet Tahir Efendi’nin 1221 / 1806 – 07 tarihli şahidesi de bulunmaktadır.” Hazirenin yanında bitişik bir ilkokul tam karşısında ise ortaöğretim okulu bulunmaktadır.
–BEYCEĞİZ PARKI –KESKİN DEDE KABRİSTANI –EBU BEKİR AĞA ÇEŞMESİ –SERTARİKZADE TEKKESİ –NİŞANCI MEHMET PAŞA CAMİİ (Mimar Sinan) –NİŞANCI MEHMET PAŞA CAMİİ HAZİRESİ –NİŞANCI MEHMET PAŞA TÜRBESİ |
Ebubekir Ağa Çeşmesi Yapılış Tarihi: H. 1208 / M. 1793-1794 Kitabesi; Muhzırân-ı der-i feyz-âver-i Sadr-ı Rûmun Safvet-i tabʽ ile mümtâz rızâ-cûy-ı Hudâ Yaʽni ol sâhib-i hayrât semiyy-i Sıddîk Etdi bu çeşme-i dil-cûyı yolunda icrâ Vehbiyâ cevher-i târîhi verir tabʽa safâ Bî-adîl âbı revân kıldı Ebûbekir Ağa Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:20.5.2023) |
Nişancı Mehmed Paşa Türbesi I.Türbe Kapısı Üzerindeki Kitabe (4 satır-3 sütun=6 beyit) 1 İntikâl eyledi merhûm Mehemmed Paşa Sâhib-i nâm ü nişân pîr-i azîz-i vüzerâ 2 Gün gibi hâke nüzûl etdi vücûd-ı pâki Nâm-ı nâmîsiyile oldu müşerref dünyâ Kitabenin tamamını okumak için bakınız! |
Okulun önünden geçerek ilerliyoruz. Okulu geçtikten sonra köşede güzel bir cami ortaya çıkıyor. Caminin önünde küçükte olsa bir park Beyzeğiz Parkı bulunmaktadır. (Nişanca Caddesi ile Meymenet Sokak köşesinde) Camiye ferahlık katmış. Camiye girmeden önce caminin karşısında bizim ise solumuzda başka bir hazire daha görüyoruz. Keskin Dede Kabristanı’nı. Tabelasında şunlar yazmaktadır: “Kabristana ismini veren Keskin Dede 1453’te İstanbul’un fethine katılan müjdelenmiş askerlerdendir. Kuşatma sırasında şehit düşmüştür...” Tam panonun resmini çekecekken demirlerin arasından sarı bir kedi, sonra kül rengi bir kedi daha çıktı. Özel fotoğraf çekilmek ister gibi. Bu kabristanda bakımlı, Cami kabristan tarafından güzel görünüyor. Duamızı ettikten sonra artık Nişancı Mehmet Paşa Camiine girebiliriz. Cami avlusunda da hazire bulunmaktadır. Basitçe duvara iliştirilmiş yazıda: “Banisinden dolayı külliye, “Nişancı Külliyesi”, Nişancı Paşa Külliyesi, Cedit Nişancı Mehmet Paşa Külliyesi, Boyalı Mehmet Paşa Külliyesi isimleriyle anılır. Külliye, cami, türbe, iki medrese, sebil ve hazireden oluşuyor. Külliyeye daha sonra bir tekke ilave edilmiştir. Bu tekke maalesef günümüze ulaşmamıştır. Yapının banisi Sultan III. Murat dönemi kubbe altı vezirlerinden Nişancı Mehmet Paşa inşa ettirmiştir. Hazirede medfun bulunan bazı zatlar: Nişancı Mehmet Paşa, Kasiri Tarikatı Şeyhlerinden Abdül Hilmi Efendi Hz., …” Caminin giriş kapısının tam karşısında onarılmayı bekleyen tekkeye sırtını dayamış bir çeşme bulunmaktadır. Ebu Bekir Ağa Çeşmesinin üst kısmında 2 sütun 3 satır kitabe bulunmaktadır. Çeşme, 1208 / M. 1793-1794 yılında inşa edilmiş. (Ek: Çeşmenin sırt kısmında 2 katlı ahşap biri apartman dikkati çekiyor. Penceresine asılı fotoblok tabelada yazanlardan burasının Sertarikzâde Tekkesi olduğunu öğreniyoruz. “Tekke, Hicri 1115 / M 1703’te Sertarikzade Mehmed Emin Efendi’nin babası, Halvelitiğin Sivasilik kolundan Sultan Selim’deki Sivasi Tekkesi’nin Şeyhi Sertarik Abdullah Saburi Efendi (ö. 1122 / 1710) tarafından inşa ettirilmiştir. Tekke, 18. yüzyılın ortalarında Cerrahiliğe bağlanmış ve sonuna kadar bu tarikata hizmet vermiştir. Zikir gününün Salı olmasından dolayı “Salı Tekkesi” olarak da bilinmektedir.” denildikten sonra tekkenin 10 adet postnişini sıralanmış 5 mart 2022). Nihayet Nişancı Mehmed Paşa Camisine giriyoruz. Cami orta büyüklükte geniş avlusu olan, avlunun tam ortasında şadırvan bulunan güzel bir cami. Avludan içeri girdiğimizde etraf birden sessizleşiyor. Camiye giriş gösterişli yüksekçe bir kapıdan giriş yapıyoruz. Kapının her iki yanında tuğra ve hemen altında kitabe bulunmaktadır. Sağdaki kitabe 6 satır soldaki kitabe 7 satırdan oluşuyor. Giriş kapısının üzerinde yine tuğra ve 4 uzun satır bulunmaktadır. Tahmin ettiğim kadarıyla tuğralar restore edildikten sonra orijinalinde olmadığı halde konulmuş gibi. Cami Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. Hekimoğlu Ali Paşa Camiine benziyor. Mimar Sinan’ın son eseri olduğu, hatta tamamlamağa ömrü yetmediği, talebelerinden birisinin tamamladığı rivayet edilir. Ortada ana kubbe yanlarda küçük kubbeler. Son cemaat yerinde dikdörtgen kubbe ve bunun her iki tarafında 2 yuvarlak kubbe bulunmaktadır. Cami avlusuna çok sayıda kabrin yer aldığı Nişancı Mehmet Paşa Camii Haziresi ve Nişancı Mehmed Paşa Türbesi bulunmaktadır. Türbe kapalı olduğundan içerisini camdan fotoğraflayabildim. İçeride bir tek sanduka bulunuyordu. “Kapısının üzerinde bânisinin yazmış olduğu manzum kitâbeye göre sekizgen planlı ve kubbeli yapıyı Mehmed Paşa sağlığında yaptırmış, 1003’te (1594) ölümü üzerine buraya defnedilmiştir. Caminin kuzeydoğusunda iki avlu kapısı arasında yer alan türbe tamamen kesme taştandır. Mermerden, baklavalı başlıklı dört sütuna oturan revak kısmında üzeri beyaz-kırmızı taşlardan palmet motifli geçmeli kemerli giriş kapısının iki yanında da birer niş yer almaktadır. Alt kat pencereleri mermer söveli, üst kattakiler petek şebekeli olan türbenin içi oldukça sadedir.” (Ayrıntılı Bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi Nişancı Mehmet Paşa Külliyesi maddesi E.T:11.2.2022)
–EBEZADE ABDULLAH EFENDİ ÇEŞMESİ (Hatice Hanım Çeşmesi –Restore bekliyor) –BAKKALZÂDE MESCİDİ (Harabe) Yeniden imar edildi –KUMRULU MESCİD (Sinan Atik Mescidi) -KUMRULU MESCİD ÇEŞMESİ -YEŞİL ALAN –28 ÇELEBİ YEŞİL ALANLAR |
Ebezade Abdullah Efendi Çeşmesi Yapılış Tarihi: H.1135 / M.1722-1723 İnşa Kitabesi; Duhter-i Abdürrahîm-zâde Hadîce Hânımı Müftî-i sâbık Ebe-zâde edip zîr-i hibâl Nesl-i pâkinde vezîr olmakla ol ismet-penâh Çok saâdetlerle devlet sürdü bâ-gunc u delâl Âkıbet bildi fenâ-yı dehri hayrâ meyl edip Eyledi bu çeşme-i raʽnâya lillâh sarf-ı mâl Lûlesi târîh için dehre bıraktı velvele Çeşme-i ayn-ı şifâdan gel gel iç mâ-i zülâl Tamir Kitabesi; “Hû” Köstenceli el-Hâc İsmail merhûmun hayratı olmak üzere binâ ve inşâ olunmuştur Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:20.5.2023) |
Caminin hemen yanındaki Bakkalzade Sokağına girdiğimizde solumuzda harabe bir çeşme görüyoruz. Çeşmenin 2 sütun, 4 satırlık kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin sol alt bölümünde 1135 tarihini okuyoruz (1722 -1723). Araştırmalarımızda Çeşmenin bânisinin Şeyhülislam Ebezede Abdullah Efendi olduğunu öğreniyoruz. Yani çeşmenin adı Ebezade Abdullah Efendi Çeşmesi. Hatice Hanım Çeşmesi olarak da biliniyor. Çeşme, hicri 1135 tarihinde inşa edilmiş. 1309 (M.1891) yılında ise tamir edilmiştir (Köstence Elhac İsmail Ağa ruhu için). Bakkalzade sokağı adeta U şeklinde devam ederek. Yine Nişanca Caddesine çıkıyor. Dönüş yolunda sol tarafımızda harabe halinde hatta tek bir parçası kalmış bir kalıntı ve birkaç kabrin yer aldığı hazire gözümüze ilişiyor. Sonradan araştırdığımız kadarıyla kayıp mescidlerimizden sokağın ismi ile anılan Bakkalzâde Mescidi imiş. (Not: 15 kasım Cuma günü Bakkalzade Mescidinin Fatih Belediyesi tarafından yeniden ihya edildiğini gördük. Çok sevindik. Kayıp camilerimiz bir bir hayat buluyor). Tekrar Nişanca caddesine çıkarak ilerliyoruz. Sağ tarafımızda Kumrulu Mescidi görüyoruz. Tam cami hizasında Nişanca Caddesinin başlangıcı ve Müstakimzâde Sokağın sonu başlıyor. Kumrulu Mescid güzel bir mescid. Yeni restore edilmiş gibi duruyor. İçi oldukça sade. Tavanı ahşaptan. Avluda hazire yer alıyor. Cami avlusunda hazire yer alıyor. Camiye ait herhangi bir bilgilendirme amaçlı bir tabela veya pano göremedik. Araştırdığımız kadarıyla mescid, “Fatih Camii’nin mimarı olan Sinanüddin b. Yusuf tarafından 15.yüzyılda kendi adına yaptırılmıştır. Mescit, zaviye ve mektepten oluşmaktaydı. Yapı 1760 tarihlerindeki İstanbul depreminde yıkılmıştır. 1771 tarihlerinde Sultan 3. Mustafa tarafından Mimar Mehmet Tahir Ağa’ya inşa ettirilmiştir. Mektep ve zaviye günümüze ulaşamamıştır.” (Kaynak: https://www.musellem.net/kumrulumescid-yeniden/ E.T:20.5.2023) Cami avlusunun sokağa bakan köşesinde estetikten yoksun, -eğer tarihi bir özelliği varsa- sonradan aslına uygun olmayarak yapılan mermerden küçük ebatlı bir çeşme Kumrulu Mescid Çeşmesi yer alıyor. Mermerin üst kısmında iki adet kumru kabartmasından dolayı Kumrulu Mescid adıyla meşhur olmuş. Kumru kabartması orijinal duruyor. Kumru motiflerinin Bizans dönemine ait olduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Kumrulu Mescidin hemen yanında köşede küçük bir yeşil alan bulunmaktadır. Bir kaç bank ve çay ocağının tabureleri ile küçük bir dinlenme alanı oluşmuş. Yeşil alanın bir köşesinde uzanan Yavuz Selim Caddesinden Fevzipaşa Caddesine doğru dönüşe geçiyoruz. caddeden dümdüz aşağı inmek yerine sokak aralarından yürüyerek yola devam ediyoruz. Fevzipaşa Caddesine çıkmadan önceki son sokak olan Yedi Emirler sokağına giriyoruz. Biraz yürüdükten sonra dört yol ağzına geliyoruz. (Yedi Emirler – Çelebi Süleyman – Karadut Sk) Karadut Sokak ile Çelebi Süleyman Sokak köşesinde küçük bir yeşil alan, 28 Çelebi Yeşil Alanlar olarak isimlendirilmiş. Biz Yedi Emirler Sokağın devamı olan Karadut Sokakta ilerlemeye devam ediyoruz. Köşede büyükçe bir özel otopark bulunuyor. Otoparkın kapısından Nişancı Mehmet Paşa Camii farklı bir cepheden gözüküyor. Camiyi otopark içerisinden fotoğrafladıktan sonra otopark sağımda kalacak şekilde Karadut Sokak sonuna kadar ilerliyoruz. Karadut Sokağı bitiminde sola Meymenet Sokağa dönerek nihayet Fevzipaşa caddesine ulaşıyoruz. Hızlı adımlarla aracımıza doğru yürümeye başladık. Cadde üzerinde yukarıda bahsettiğim Vefa Stadyumunun yanından geçerek Mihrimah Sultan Camii önüne geliyoruz.
3 Aralık 2021
EK: Son olarak Edirnekapı gezimizde eksik kalan Ekmekçi Baba Kabri ve hemen ilerisindeki Cağalizade İbrahim Bey Çeşmesi fotoğrafını çekerek bugünkü gezimizi bitiriyoruz. Bu parçayı 3.Durak Edirnekapı bölümünün sonuna ekliyoruz.
18 Haziran 2024 (EKSİK CAMİLERİN TAMAMLANMASI)
Bugün 18 Haziran 2024 Salı. Kurban Bayramının 3.günü. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Camilerimizi ziyaret ederken çevresindeki görmediğimiz diğer tarihi unsurları da eklemeyi unutmuyoruz. Bugün birçok camiyi noktasal olarak bulduk ve fotoğrafladık. 6 gezi güzergahına ekledik.
-DERVİŞALİ MAHALLE MUHTARLIĞI –KASIM AĞA CAMİİ (Kiliseden Dönme) (Perakende Kasım Mescidi) –KEMANKEŞ KARA MUSTAFA PAŞA CAMİİ (Odalar Camii) –KURTAĞA ÇEŞME PARKI –İSİMSİZ PARK (Kurtağa Çeşmesi Sokağı) |
Bugün ilk eklemeyi Atikali-Dervişali güzergahına yaptık. Taşköprü Durağında, Topkapı-Mescidi Selam tramvayına binerek Edirnekapı durağında indik. Rotamızı Kasımağa Camiine doğru çevirdik. Fevzipaşa Caddesinde ilerleyip, vefa stadının hemen yanından Selma Tomruk Caddesinden aşağı doğru inmeye başladık. Sağımızda daha önce de gördüğümüz Dervişali Mahallesi Muhtarlığına kadar yürüyoruz. Muhtarlık tabelaları üzerinde eskiden muhtarlık olan ancak şimdilerde kalmamış mahallelerin isimleri yer alıyor. Örneğin Dervişali Mahalle Muhtarlığı altında Hamamı Muhittin Mahallesi, Derviş Ali Mahallesi ve Kariye Mahallesi yer alıyor. Muhtarlık binasını geçer geçmez sağdaki ilk sokaktan Kurağa Çeşmesi Sokağına dönüyoruz. Biraz ilerledikten sonra sola Koza Sokağına döndüğümüzde Kasımağa Camii görüş alanımıza giriyor. Yokuş aşağı inerken sağda avlu kapısının sağında ve solunda bilgilendirici tabelaları görüyoruz. Cami avlu kapısı dahi kapalı. Solda bulunan mermer tabeladan cami hakkında yazılanları okumaya başlıyoruz: “Fatih devri sekbanşılardan ve muhtemelen Ni’me’l Ceyşten Kasım b. Abdullah tarafından II. Bayezid devrinde eski bir Bizans yapısından camiye çevrilmiştir. Hemen yakınındaki Hoca Kasım Günani camiyle muhtemelen aynı manastırın farklı binaların da yer almışlardır. Diğer camiden ayırdedilebilmesi için “Perakende Kasım Mescidi” olarak isimlendirilmiştir. 1506 tarihli vakfiyesinden çok zengin evkafa sahip olduğu anlaşılan mescid zamanla bakımsız kalmış, 1919 Karagümrük yangınından da etkilenmiştir. Duvar bakiyeleri ve minaresinin bir kısmı ayakta kalan mescid, 1977 yılında Fatih’in Eski Eserlerini İhya ve Koruma Derneği tarafından bütünüyle ihya edilmiştir. Kareye yakın, muntazam olmayan bir plana sahip cami duvarları taş ve tuğladandır. Minaresinin orijinal pabuç ve kürsü kısmı Fatih ve II. Bayezid dönemlerinin karakterine uygundur. 1953’te İstanbul Fetih Derneği, mihrab duvarı önüne Kasım Ağa adına bir mezartaşı diktirmiştir.” Koza Sokağından aşağı doğru indiğimizde Kasım Odalar Sokağında tam karşımızda etrafı restore edilmek üzere Fatih Belediyesince çevrilmiş, Kemankeş Kara Mustafa Paşa (Odalar) Camii İhya Çalışmaları yazısını görüyoruz. Bir kez daha kayıp tarihi mirasımızı gün yüzüne çıkardığı için Fatih Belediyesine teşekkür ediyoruz. Kasım Odalar Sokakta sağıma Kasım Ağa Camiini alarak ilerliyoruz. Bu açıdan da camiyi fotoğraflıyorum. Kasım Odalar Sokakta kısa süren ilerlemeden sonra sağa Dolmuş Kuyu Sokağına dönüyoruz. Hafif yokuş yukarı ilerliyoruz. Sağda bulunan incecik apartman ilginç bir görüntü veriyor. Yıkılmak için son günleri herhalde. İlk defa böyle ucube bir apartmana rastladım. İncecik, uzunlamasına bir apartman. Yokuşu tamamladığımda karşıma genişçe bir refüjü andıran yeşil alanı Kurtağa Çeşme Parkını görüyoruz. Yokuşu çıkıp Kurtağa Çeşmesi Sokağına döndüğümde sağda ucube apartmanın arka kısmında çocuk oyun gurupları ve spor aletleri yer alıyor. Parka ait bir isme rastlamadım. Belki yol ayırsa da Kurtağa Çeşme Parkının devamı olabilir.
Bugün zikzaklar çizerek eksik kalan camilere ulaşıyoruz. Bir saatlik başka bir güzergahı gezdikten sonra tekrar Atikali-Dervişali bölgesindeyiz. Atikali Mahallesi Lodos Sokaktayız. Kırmızı tuğladan kısa minaresi ile karşımıza Ahmet Çavuş Camii çıkıyor. Cami avlu kapısının sağında son cemaat yerinin sokağa bakan kısmında mermer tabela ve hemen üzerinde Fatih Belediyesince konulmuş bilgilendirici tabela yer alıyor. Mermer tabelada camii hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “XVII. yüzyılda Ahmed Çavuş tarafından kendi adına yaptırılmıştır. Duvarları tuğla çatısı ahşap olan mescid zamanla harab olmuş, 1984 yılında halkın yardımıyla yeniden yapılmıştır. Sonraki yıllarda bazı değişikliklerle genişletilmiş ve bir tuğla minare eklenmiştir.” Belediye tarafından hazırlanan tabelada Ahmet Paşa hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş: “Osmanlı mimarlığına katkıda bulunan ünlü mimarlardan Ahmet paşa, dönemin Hassa Başmimarı Davut Ağanın yanında yetişti. 1595’de Suyolu Nazırı oldu. Mimarlığının yanı sıra sedefkârlık alanında da ün yaptı ve Davut Ağa’nın ölümü ile Hassa Başmimarlığına getirildi. Başmimarlık görevinden sonra Beylerbeyi görevine atandı ve görevdeyken Kalenderoğlu ayaklanmasını önlemek için gittiği Ulubat köprüsünün üzerinde hayatını kaybetti. Ahmet Paşanın Başmimarlığı döneminde, III. Mehmet Türbesi, Topkapı Sarayında bulunan Sultanların hamamı, Valide ve Kızlarağası odaları, Baltacılar ve Düşkünler odası ve ayrıca Galatasaray İbrahim Paşa Sarayı, Sinan Paşa Türbesi ve birçok cami (Fethiye Camisi), çeşitli köprüler, hamamlar ve iskeleler inşa edilmiştir. Kendi adına yaptırılan Ahmet Çavuş camisi de günümüzde Fatih semtinde olup, mimarı belli değildir.” Cami kapalıydı. Camiyi soluma alarak ilerliyorum. Beyceğiz Caddesi no76-78 karşısında yeni çevre düzenlemesi yapılmış hazire görüyoruz. Hazire de tek başına kalmış bir mezar taşı göze çarpıyor. Konuyu biraz daha araştırdığımızda bu mekanın aslında kayıp bir camiye ait olduğunu öğreniyoruz. Bitlice Mescidi. Tek kalmış mezar taşı da Bitlice Ali Efendinin eşi Fatma Hanıma ait. Ayrıntılı bilgi için Bitlice Mescidi bölümüne bakabilirsiniz.
EK: 7 Temmuz 2024 – Pazar EKSİK KALAN CAMİLERİ TAMAMLIYORUZ
–KURTAĞA ÇEŞMESİ –HAMMAMİ MUHYİDDİN CAMİİ Hamami Muhiddin Camii |
Bugün yine eksik kalan camilerimizi tamamlamak üzere yola çıktık. Nişanca bölgesindeki Havuzlu Mescid, Vefa bölgesindeki Hoca Gıyaseddin Camii ve Sarı Beyazıt Cami ve Ali Kuşcu bölgesinde Pirinçci Sinan Ağa Camii. Şimdi de Atikali-Dervişali gezi güzergahına eklemek üzere Hammami Muhyiddin Camiine doğru Fevzipaşa Caddesinde Edirnekapı yönünde ilerliyoruz. Vefa Stadından bir önceki sokak Canfeda Camii Sokağından içeri giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra solumda iki cephesinde çeşme olan Fatih Belediyesince restore edilmiş, Kurtağa Çeşmesini görüyoruz. Mecburi olarak araçtan inmeden camı açarak çeşmeyi fotoğraflıyoruz. Çeşme Canfeda Cami Sokağı ile Kurtağa Çeşmesi Sokağı köşesinde yer alıyor. Çeşmenin üç cephesi bulunuyor. İki cephesinde iki farklı kemer modeli bulunuyor. Yuvarlak kemerli alanda çeşme bulunmuyor. Sanki dinlenmek ve yükünü bırakmak üzere yapılmış. Aynanın bulunduğu bölümde kitabe yeri var, ancak kitabesi bulunmuyor. Aracımızla yola devam ediyoruz. Hammami Muhyiddin Camiine yakın bir yerde aracımızı park ederek yola yürüyerek devam diyoruz. Fatih’te park yeri bulmak oldukça zor. Daha önce 27 kasım 2023’te bu camiyi gezmemize rağmen güzergaha eklemeyi atlamışız. Cami, Ayvansaray Mahallesinde bulunuyor. (Camii, Balat-Ayvansaray veya Edirnekapı Güzergahlarına da eklenebilirdi). Caminin ismi mermer tabelada Hammami Muhyiddin Camii olarak geçerken, Fatih Belediyesine ait tabelada Hamami Muhiddin Camii olarak verilmiş. Camii, Kesmekaya Caddesi ile Hamami Camii Avlusu Sokağı köşesinde yer alıyor. Girişi Hamami Avlusu Sokağından yapılıyor. Avlu giriş kapısının üzerinde Fatih’in Hamamcısı Haham-ı Muhiddin Camii-1140 yazısını okuyoruz. Cami duvarındaki mermer tabelada cami hakkında şu bilgilere yer verilmiş: “Muhyiddin Hammamî tarafından yaptırılan caminin kesin tarihi bilinmemekle beraber vakıf tarihi olan 907 / 1501’den önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Taş ve tuğla duvarlı, ahşap çatılı cami, 1729 Balat yangınında harap olmuş, Melek Ahmet Ağa tarafından yanına bir mekteb ilavesiyle yeniden yaptırılmıştır. 1954’te işgal edilerek dökümhane olarak kullanılmış, daha sonra dernek tarafından ihya edilerek ibadete açılmıştır. Banisi mihrap önünde medfundur.” Avlu kapısı girişindeki diğer tabelada farklı olarak; “Yavaşça Şahin Mahallesinde yıllık geliri 5584 akçe olan bir hana sahip olduğu belirtilmişse de bu handan günümüze eser kalmamıştır.” bilgisine ulaşıyoruz. Cami açıktı. Sade, güzel bir cami. Tavanı sade işlemesiz, krem renkli, ahşaptır. Caminin giriş kısmındaki avlusunda hazire gözükmüyor. Ancak caminin arka tarafına mihrap tarafına döndüğünüzde Hammami Muhyiddin Camii Haziresini görebiliyorsunuz.
BAZI SOKAK İSİMLERİ
GEZİ GÜZERGAHI: -VEFA STADI, -PANAYİA RUM ORTODOKS KİLİSESİ, (Salma Tomruk Sk), -KARİYE BÖLGE PARKI, -İSTİPOL SİNAGOGU (İştipol), -HALK EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ (EK BİNA), -KEFEVİ CAMİİ (Kefeveli Camii – Kiliseden dönme), -DERVİŞ ALİ PARKI, -KARAALİ CAMİİ (Hüseyin Ağa – Kara Halil – Kızıl Mescid), -DRAMAN OTOPARKI -TERCÜMAN YUNUS CAMİİ (Draman Camii), -DRAMAN SIBYAN MEKTEBİ -DERVİŞ ALİ CAMİİ -NUREDDİN-İ CERRAHİ TEKKESİ -CANFEDA HATUN CAMİİ -ALİ PAŞA ÇEŞMESİ, -BEŞ KARDEŞLER KABRİSTANI, -CEDİD ALİ PAŞA MEDRESESİ (Semiz Ali Paşa Medresesi – Mimar Sinan), -MUSTAFA RAKIM EFENDİ TÜRBESİ -ATİK ALİ PAŞA CAMİİ (Zincirlikuyu Camii, Karagümrük Camii, Vasat Ali Paşa Camii), -ÇAY BAHÇESİ -KABA HALİL EFENDİ MEDRESESİ (-İBB FATİH ULUSLARARASI GENÇLİK OFİSİ, -KABA HALİL EFENDİ KABRİ) -NİŞANCA MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ, -ÜÇ BAŞ CAMİİ -ÜÇ BAŞ CAMİİ HAZİRESİ (ÜÇ BAŞ NUREDDİN HAMZA KABRİ), -MÂLÛL MEHMED EFENDİ MEDRESESİ HAZİRESİ -BEYCEĞİZ PARKI, -KESKİN DEDE KABRİSTANI, -EBU BEKİR AĞA ÇEŞMESİ, -SERTARİKZADE TEKKESİ, -NİŞANCI MEHMET PAŞA CAMİİ (Mimar Sinan), -NİŞANCI MEHMET PAŞA CAMİİ HAZİRESİ, -NİŞANCI MEHMET PAŞA TÜRBESİ, -EBEZADE ABDULLAH EFENDİ ÇEŞMESİ (Restore bekliyor), -BAKKALZÂDE MESCİDİ (Harabe), -KUMRULU MESCİD (Sinan Atik Mescidi), -KUMRULU MESCİD ÇEŞMESİ, -YEŞİL ALAN, -28 ÇELEBİ YEŞİL ALANLAR |
EK: 18 Haziran 2024 Salı: -DERVİŞALİ MAHALLE MUHTARLIĞI, –KASIM AĞA CAMİİ (Kiliseden Dönme)–(Perakende Kasım Mescidi), –KEMANKEŞ KARA MUSTAFA PAŞA CAMİİ (Odalar Camii), –KURTAĞA ÇEŞME PARKI, –İSİMSİZ PARK (Kurtağa Çeşmesi Sokağı), –AHMET ÇAVUŞ CAMİİ, –BİTLİCE MESCİDİ, –FATMA HANIM KABRİ |
EK: 7 Temmuz 2024 Pazar: –KURTAĞA ÇEŞMESİ, –HAMMAMİ MUHYİDDİN CAMİİ (Hamami Muhiddin Camii) |