8. DURAK: SEYYİT ÖMER – FINDIKZADE
PROJENİN ADI ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA |
8. DURAK SEYYİD ÖMER – FINDIKZADE |
YAZAN Tayfun NASUHBEYOĞLU |
TARİH VE SAAT 20 Kasım 2021 Cumartesi (10.30 – 14:42) |
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK? -SEYYİD ÖMER, -SİLİVRİKAPI, -CERRAHPAŞA -ŞEHREMİNİ, -HASEKİ SULTAN |
GEZİ GÜZERGAHI SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR |
Bugünkü durağımız Fındıkzade bölgesi. Düşüncemiz, Millet Caddesi, Kızılelma Caddesi ile Yedikule İstasyon Caddesi arasında kalan bölümü tamamlamak. Bugün bol miktarda sahipsiz kedi ve sahipli köpek gördük. En çok beğendiğimiz mekan Fındıkzade Yaşam Merkezi ve Ramazan Efendi Camii oldu… Şimdi güzergah sırasına göre yazmağa başlayalım.
–BEKİR PAŞA CAMİİ –AKBABA MEHMET EFENDİ CAMİİ -HAGİOS MOKİOS SARNICI (-FATİH BELEDİYESİ FINDIKZADE ÇUKURBOSTAN YAŞAM MERKEZİ —Yadigar Kahvesi —Sosyal Tesis) |
Bir önceki gezimizdeki güzergahı takiben Kızılelma Caddesi üzerine Bekir Paşa Cami az ilerisine aracımızı park ettik. Bekir Paşa Camii yeni restore edilmiş bir camii. Saat 10.30 da kapalı olduğundan avludan dahi içeri giremiyoruz. Dönüşte açıldığında fotoğraflamak üzere millet caddesi yönüne doğru yürüyoruz. Yeni yapılmış tarihi bir geçmişi olmayan Akbaba Mehmet Efendi Camiyi fotoğraflayarak içeri doğru girmek istiyoruz. Bu camiye daha önce iki kez gelmiştim. Cami imamı ile tanışmış ve derneğimizde seminer vermesi için davet etmiştik İsmail kardeşim ile… Hocamızda bizi kırmayarak seminer vermişti. Camii dıştan 4-5 katlı pencereli apartman görünümlü, cadde üzerinde müştemilatı olarak Kur’an Kursu ve Kütüphanesi bulunuyor. Cami açık mı diye yukarı çıktık, tabi ki kapalı idi. Aşağı indiğimizde bir vatandaşımız, -belki “wc’lere bakan” sert bir tonla “-ne arıyorsunuz?” demesin mi? Biz de caminin içini görmek istediğimizi söyledik. O an aklımıza camiye gelen çocukların bazı kişiler tarafından azarlanması aklımıza geldi. Tabi ki üzüldük… Türkçü Sokaktan ilerleyerek Fatih Belediyesi Fındıkzade Çukurbostan Yaşam Merkezine geldik. Burası yolun altında kalan çok işlevli bir mekan. Araştırmalarımıza göre bu tür yerler Doğu Roma Döneminde su sarnıcı olarak inşa edilmiş. Bu alandaki sarnıcın ismi Hagios Mokios Sarnıcı olarak biliniyor. Yaşam Merkezinde Park, yeşil alan, havuzlar, oyun gurupları, basket ve futbol sahaları, yürüyüş yolları, piknik masaları, sosyal tesis, kum havuzu ve yaşam merkezi binasının bulunduğu büyük bir park. Alan kare şeklinde ve 20-30 metre aşağı doğru yürüyerek parka iniyorsunuz. Bizim gittiğimiz saatlerde park sakindi. Bol bol fotoğraf çektik. Buraya kadar gelmişken sosyal tesiste çay içerek mola verdik. Aslında bu alanın ismi “Fındıkzade Millet Bahçesi” olabilirdi. İnternet haritalarda araştırdığımda Sema ve Aydın Doğan Eğitim Parkı olarak ismi geçiyor. Earth üzerinden ölçüm yaptığımda 25 dönüm gibi bir alan olduğunu gördüm. Az geldi. Hülasa ben de eşim de parkı bakımlı ve donanımlı gördük. Havuzu bol bir park. Bir kenar boydan boya havuzla çevrelenmişti. Etrafı tel örgülerle çevrili kum havuzu hoşumuza gitti. Hekimoğlu Ali Paşa Parkında da aynısını gördük. Kedi ve köpekler giremeyeceği şekilde çocuklar temiz bir şekilde kumla oynuyorlar. Örnek alınması yaygınlaştırılması gereken güzel düşünülmüş bir uygulama. Köpek gezdiren bir vatandaşımızın havuzun içerisine köpeğini sokması ve suyun içerisinde koşturması hoş bir görüntü değildi. Tam tepeden panoramik bir fotoğraf çekip parktan ayrılıyoruz. (Yaşam Merkezine 24 Nisan 2023 tarihinde tekrar geldik. Bu kez yaşam Merkezi yazısının yanında Yadigar Kahvesi tabelasını görüyoruz. Bahar ayı ile birlikte parkın güzelliği bir kat daha artmış. Sosyal Tesiste çayımızı yudumluyoruz.)
Sırrıpaşa Sokak ve Cevdetpaşa Caddesinde yürüyoruz. Sağımızda Şehit Furkan Işık Parkını görüyoruz. Park derken sadece çocuk oyunun gurubunun olduğu sokağın köşesinde küçük bir park. Cadde de yürümeye devam ediyoruz. Solumuzda etrafı çevrili Şeyh Mehmet Haffaf Hazretlerinin Türbesi, sağımızda Seyyid Ömer Camii bulunuyor. Önce türbeyi ziyaret ediyoruz. Açık alanda kabirler bulunmakta olup, kapalı mekan türbe oldukça sade. İçerisinde 2 sanduka bulunmaktadır. Duvarında asılı tabelada: “Mehmet Haffaf Hz. Ra Kadızade Tekkesi Şeyhül İslam Hazreti Abdülmecid Han Velayeti iktidar Şeyhül’ İslam hânikâhın eyledi ihya rasin. Aşıkâne vecd geldikçe o sultane hüda ruhi Abdülkarin imdadını kılsun muin. Cevherin tarihi ziver hal’i bahşolsun dile kurb’i devran kıldı. Tecdid Kadiriyye Tabyesin Sultan Abdülmecid 1265” yazısını okuyoruz.
-SEYYİD ÖMER CAMİİ -KÜÇÜK PARK –SEYDİ SEYFULLAH BABA KABRİ |
Türbeden çıkıp hemen çapraz karşımızda bulunan camiye doğru yol alıyoruz. Seyyid Ömer Camiine merdivenle çıkılıyor. Cami, görüntü itibariyle tarihten hiçbir iz taşımamaktadır. Diğer bir çok mahalle camileri de zaman içerisinde yangın, deprem vb yıkıma uğramış. Birçok cami yeniden yapılmasına rağmen eski tarihi dokusunu hissedebiliyorsunuz. Ancak Seyyid Ömer Cami soğuk duruyor. Mermer tabelasında şunlar yazıyor: “II.Bayezid’in Arpaemini, Nimel – ceyşten Seyyid Ömer bin Fahreddin tarafından kitabesinde yazıldığı üzere H. 896 / 1490-91 tarihinde yaptırılmıştır. Vakfiyesine göre hamam, bostan ve dükkanlar ve evler cami için vakfedilmiştir. Zamanla harap olan cami 1953’te Vakıflar idaresince yeniden yapılıncaya kadar dört duvar halinde kalmıştır. Caminin kıble cihetindeki tekkenin faaliyet tarihi bilinmemekle beraber Abdülmecit Han tarafından 1848’de yenilendiği, kitabesinden anlaşılmaktadır. Kaynaklarda caminin solundaki yazısız kabrin baniye ait olduğu bildirilmektedir. 1995-97 yılları arasında cami yıkılarak dernek tarafından yapılmıştır.” İnşaallah bir gün orijinal olarak yeniden yapılır. Caminin bahçesinde küçük bir kabristan / hazire bulunmaktadır. Caminin dış kısmı caddeye bakan ön kısmında küçücük bir park var. Parkın hemen karşısında bulunan türbe gözümüze takıldı. Hemen caddenin karşısına geçtik. Vezir Caddesi ve Eski Vezir Sokağı kesiştiği köşede bulunan türbenin etrafı çevrili ve tabelasında “Seydi Seyfullah Baba Ruhuna Fatiha” yazısını okuyoruz. Korkuluğa bağlanmış fotoblok tabelada ise “Seyyid Seyfullah Baba Hazretleri” ismi yazıyordu. Tabelada: “Süheyl Ünver’in kitabına atıfla Seyyid Seyfullah Babanın, Sultan Fatih Hazretleriyle gelen bir saka olduğunu söyler. Kabir 15.yy’a aittir. Ancak 1936 tarihli encümen dosyasında, kabrin olduğu yerde, moloz taş duvar örgülü ahşap çatılı türbe olduğundan, üzerinde çerçeveli bir levhada “Fatih Sultan Mehmet’in sakalarından Seyfullah Efendi’nin mezarıdır” ibaresinin yer aldığından bahsedilir. 1963 tarihli encümen dosyasında Türbenin Seyyid Ömer Cami’nin haziresinde bulunduğu, büyük Fatih yangınında mescidin yandığı ve hazirenin ortasından yol geçtiği, Türbenin ahşap çatısının çöktüğü ve burada bulunan mezar taşları üzerinde kitabe yer almadığı için kabirlerin kime ait olduğunun tespit edilemediği kayıtlıdır.” Kabrin çevre düzenlemesi Fatih Belediyesince yapılmış.
ABBAS AĞA ÇEŞMESİ Yapılış Tarihi: H. 1032 / M. 1622-1623 Kitabesi Halîfe-i Hân Osmân yaʽni kim Abbâs Ağa Rûhu içün su getirdi edip mâ’i hayra tebdîl Mustafâ Ağa delîl oldu bu binâ-yı çeşmeye Râh-ı Hakda bâni vü binâya Hızr olsun delîl Suyunu her nûş eden bünyâda dedi târîhin Çeşme-i Abbâs’dır yâ âbı ayn-ı selsebîl Kaynak: https://kulturenvanteri.com E.T: 25.11.2021 |
Kabrin yanında Eski Vezir Sokağında restore edilmiş, musluğu takılı ve akar durumda tarihi bir çeşme bulunmaktadır. Çeşme yol seviyesinin altında kalmış. Çeşme kısmının üzerinde 2 satır, 3 sütun kitabe bulunmaktadır. Araştırmalarımız sonucu tarihi çeşmenin adının Abbas Ağa Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Yapım tarihi H.1032 / M.1622 ‘dir. Su Vakfı web sitesinde çeşme hakkında şunlar yazmaktadır: “Fatih’te İbrahim Çavuş ve Denizabdal mahalleleri arasında Vezir Caddesi üzerindedir. Seyyid Ömer Camii’ne yakın bulunduğu gibi hamamında karşısında olduğundan bu çeşmeye “Yeni Hamam Çeşmesi” de denilmektedir. ( Seydi Seyfullah Dede Türbesi karşısı). Genç Osman’ın bendelerinden Abbas Ağa tarafından (H.1032- M.1622) yılında yaptırılmıştır. Türk klâsik mimari üslûbunda kesme taştan inşa edilmiştir. Ayna taşı mermerden olup çiçek motifleriyle süslüdür. Ayna taşının iki yanında tas konacak yuvarlak vardır. Teknesi ve kenar sedleri kırılmış, yol seviyesinin altında kalmıştır. Saçağı yoktur ahşap bir yapıya bitişiktir. Suyu akmamaktadır. Kitabesi sivri kemerinin hemen altında, ayna tasının üstünde üç satır halinde yerleştirilmiştir. Üç beyitlik kitabe zamanla okunamayacak kadar bozulmuştur. Tarih mısrasının aşağıdaki şekilde olduğu “İstanbul Çeşmeleri”nde kaydedilmiştir. “ Çeşme-i Abbas’dır ya âbı Ayn-ı selsebil” (Kaynak: http://www.suvakfi.org.tr/cesme/abbas-aga-cesmesi-h-1032-m-1622/1396/ E.T:21.11.2021)
Gezimize Mecitbey Sokağından devam ediyoruz. Sol tarafımızda kalan Mismarcı 1. Sokağa giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra Seyyid Ömer Mahalle Muhtarlığı binasının önünden geçerek Miralay Hasan Kazımbey Sokağındaki girişi olan Kamil Başaran Parkına ulaşıyoruz. Fatih şartlarında orta büyüklükte bir park. İçerisinde her zaman olduğu piknik masaları, çocuk oyunları, kafe bulunuyor. Bu parkta yanlış görmedi isem havuz yoktur. Parka yeniden düzenleme yapılması gerekiyor…
-ŞELALE PARKI?? –HACI HÜSEYİN KETHÜDA SORMAGİR CAMİİ –ABİDE HANIM ÇEŞMESİ (HACI HÜSEYİN AĞA ÇEŞMESİ) |
Abide Hanım Çeşmesi Kitabesi; Sâhibü’l-hayrât olan Hacı Hüseynin hem dahî Duhter-i pâk-i onun merhûme yaʽnî Sâfiye Zevcesi Âbide âbâd etdi bu nev çeşmeyi Ruhlariçün nûş iden atşâna sıhhâ âfiye Ayn-ı Zemzem’dir Behiştî târîhin der teşnegân İçelim rûh-ı Hüseyn aşkına âb-ı sâfiye Kaynak: https://kulturenvanteri.com E.T.: 25.11.2021 |
Altımermer Çıkmazı Sokağından sola dönüyoruz. Altımermer Caddesinde ilerliyoruz. Sağımızda kalan Vedide Baha Pars Ortaokulunu geçtikten sonra sağdaki Emrullah Efendi Sokağına giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra sağımızda bir parka rastlıyoruz. Parkın isminin yer aldığı tabelayı göremiyoruz. Sadece Şelale Çay Bahçesi tabelasını gördük. Parkın içerisinde prefabrik olarak şehit aileleri derneği binası bulunuyor. Parkta piknik masaları, çocuk oyun gurubu ve biraz yüksekten aşağı doğru akan kanal şeklinde havuz bulunuyor. İsmini de bu mini şelaleden alıyor herhalde. Google Eartta parkın ismi Seyyid Ömer Şelaleli Park ve Emin Ali Parkı olarak geçiyor. Tabela olmaması eksiklik. Parkın Hüseyin Kazım Sokağına bakan diğer kapısından çıkıyoruz. Bu sokakta ilerledikten sonra sağa dönerek Köprülüzade sokağına giriyoruz. Sokağın köşesinde Hacı Bayramzade Kuran Kursu binası bulunmaktadır.
Kuran Kursuna bitişik Hacı Hüseyin Kethüda Cami meşhur ismiyle Sormagir Camii bulunuyor. Caminin ismi hoşumuza gidiyor. Sanki Yedim Camii ismi gibi ilgi çekici. Caminin giriş yaptığımız Köprülüzade Sokağı kısmında avlu yok denecek kadar. Merdivenle camiye çıkıyorsunuz. Çukurda kalan 5-6 basamak merdivenle inilen tarihi çeşme ilgimizi çekiyor. Büyük ihtimal sonraki dönemde yeniden yapıldığında yol seviyesinin epeyce altında kalmış. Musluğu olan çeşmenin üst kısmında tek sütun, 6 satır kitabesi bulunuyor. (Kitabede yazılar öğrenmek için musluğun bulunduğu kısımdaki desen dikkatle incelendiğinde özenli, estetik bir işçiliğin olduğu görülüyor. Çeşmenin ismi bir kaynakta Abide Hanım Çeşmesi (H.1145- M.1732) olarak geçiyor. Çeşme Hacı Hüseyin Ağa Çeşmesi olarak ta biliniyor. Caminin son cemaat yeri açıktı. Üstelik saat 12 civarı olmasına rağmen! Bu sebeple içerisinin fotoğrafını pencereden çekebildik. Tabelasından caminin tarihçesi hakkında bilgi alıyoruz: “Şeyhülislam Kethüdâsı debbağzâde Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştır. Hazirede medfun bulunan bânisinin vefat tarihi H. 1131 / 1718 olduğundan caminin bu tarihten önce inşa edildiği anlaşılmaktadır. 1915’te yanan caminin sadece duvarları kalmış etrafı gecekondularla işgal edilmişken 1979 yılında cami derneği tarafından aslına uygun olarak ihya edilmiştir. 1984’te minaresi eski kaide üzerinde yeniden yapılmıştır. Hüseyin Kethüdâ Efedi yapının sahibini soran birine, “sorma gir” demesi üzerine halk arasında bu isimle anılır olmuştur.” Camiden merdivenlerden inerek diğer kapıya yöneliyoruz. Solumuzda hazirede üç adet kabir görüyoruz. Tabelada yazdığı gibi birisi caminin banisine ait. Bir mezar taşında 1138 tarihini okuyoruz. Avlu kapısından bir başka sokağa Taşköprüzade Sokağına çıkıyoruz. Sağımızda cami kalacak şekilde sokakta ilerliyoruz.
Kürkçü (Körükçü) Tekkesi Haziresi Kitabesi Latinize metin “Ya Hazret-i Sultan Abdulkadir Geylani” “Gel ey aşık bulam dersen kemâli Gül kokusundan al gel sen nişâni Bu makâmda medfun Hazret-i Şeyh İsmail Kılup hizmet sıdk ile niceler buldu ihsani Nice müddetler kalıp arsa hâlî fi’l-eser Şerefle bu dergâh-ı Kâdiri eyledi i’marını Sabrî Bulursunuz şüphesiz âlemde feyz-i ilahi 12 rebiu’l-evvel 1280 |
Biraz sonra sağımızda giriş dahil 4 katlı bir apartmanda Fatih Belediyesi Hekimoğlu Eğitim Birimini ve Aile Sağlığı Merkezi de bulunuyor. Bina bitişik nizam olduğu için binaların arasında kalmış. Sokak bittiğinde sola dönüyoruz. (Altımermer Caddesi). Sonra sağa Silivrikapı Caddesine dönüyoruz. Aşağı doğru ilerliyoruz. Biraz ileride sağımızda binaların arasında kalmış Kürkçü (Körükçü) Tekkesi Haziresini görüyoruz. Hazirenin üzeri açık. Etrafı çevrili küçük bir alan. içeride 2 adet kabir bulunmaktadır. Hazirenin bir kapısı ve demir korkuluklu bir penceresi bulunuyor. Pencereye asılan yazıda: “Körükçü olarak da tanınan Halvetiliğin Sünbüli koluna bağlı Şeyh İsmail Zühdi Efendi tarafından kurulmuştur. Kabirde Şeyh Abdulkadir Efendi, Şeyh Hüseyin Bedreddin Efendi ve Şeyh İsmail Efendi medfun olduğu yazılı. Duvarında kitabesi bulunuyor (Tek satır altında 2 sütun 3 satır ve tekrar tek satır). Hazirenin kapısına vinil afişten kitabede Osmanlı Türkçesiyle yazan metnin latinize edilmiş hali asılmış. Ancak plastik kelepçelerle tutturulmuş. Her an zarar görebilir. Silivrikapı caddesi üzerinde uzaktan isminin Dokurhan olduğunu öğrendiğimiz camiye doğru ilerliyoruz. Yeni bir cami 1969 yılında Merhum Şevket Dokur tarafından yaptırılmış. Camiye merdivenle çıkılıyor. Merdivenin devamı ise Kur’an Kursu. Camiye girmek için yöneldiğimizde abdesthanede görevli olduğunu zannettiğimiz kardeşimize caminin açık olup olmadığını sorduk. Cami kapalı imiş, sağolsun, kapısını açtı bizde caminin içerisini gördük. Kare, düz tavan, duvarları 2-2,5 metre mermer kaplama, kalanı desenler ve hüsni hat ile kaplanmış. Mihrabıda mermer kaplama.
–RAMAZAN EFENDİ CAMİİ (Bezirgan Mescidi) –ÇAVUŞZADE AHMED EFENDİ ÇEŞMESİ –RAMAZAN EFENDİ TÜRBESİ -MEYDAN –RAMAZAN EFENDİ PARKI |
Önce Dokurhan Caminin karşısındaki sokağa Serdengeçti Sokağına, sonrasında dar bir sokak olan Öksüzce Camii Sokağına giriyoruz. İsminden dolayı cami olabilir diye sokağın sonuna kadar gittik, ancak cami göremedik. Epeyce yürüdükten sonra sağımızda bir yardımlaşma ve dayanışma derneğini görüyoruz. İsmi Sokak Lambası. Sokak bitiminde sağa Vidin Caddesine döndük. Sonra da sola Ramazan Efendi Sokağına girdik. Bu bölgedeki sokaklar maalesef çok dar. Ramazan Efendi Sokakta bir derneğin gençlik temsilciliği ve merkez binasını gördük. Ramazan Efendi Sokağı bitiminde karşımıza Ramazan Efendi Cami çıkıyor. Aynı zaman da bu cadde de (Kuvayi Milliye Cad) İETT otobüslerinin ilk durağı bulunuyor. Cami avlu duvarının meydana bakan cephesinde çeşme dikkatimizi çekiyor. Çavuşzade Ahmed Efendi Çeşmesinin üzerinde 4 satırlık bir kitabe yer alıyor. Son satırda 1106 tarihi yer alıyor (1694). Kitabede çeşmenin banisinin Edirne Kadılığı makamında bulunduğunu öğreniyoruz. (Sahibü’l-hayrat ve’l-hasenat sâbıka / Edirne Kadısı merhum ve mağfur / Çavuşzade Ahmed Efendi / 1106). Çeşme klasik tarzda kesme taştan yapılmış, tekne kısmı yol seviyesinin altında kaldığından artık bulunmamaktadır. Musluğu da bulunmayan çeşme restore edilmiş. Çeşme yapım tarihi 17. yüzyıl olmasına rağmen, 15 ve 16. yüzyıl stiline göre yapılmış. Kitabedeki tarih tamir kitabesi olabilir diye düşünüyoruz.
Camiye avlusundan içeri giriyoruz. Avlusu içerisinde dikdörtgen şeklinde her yüzünde 3 adet çeşme bulunan ancak musluğu bulunmayan şadırvanı görüyoruz. Cami haziresinde çok sayıda kabir bulunuyor, ancak bahçe düzenlemesi yetersiz, yani bakımsız. Avluda Ramazan Efendi Türbesi bulunmaktadır. Türbe kapalı olduğundan içerisini camdan fotoğrafladık. Camiye ait tabela caminin duvarında değil yerde idi. Tabelada yazılanları okuyoruz: “Bezirgan Hacı Hüsrev Çelebi tarafından, Şeyh Ramazan Efendi için yaptırılan tekkenin, cami-tevhidhanesi olarak H.994 / 1586’da inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın son eserlerinden olan cami ile beraber çilehâne, türbe ve şadırvan bölümlerinden başka günümüze ulaşamamış derviş hücreleri bulunmaktaydı. Muhtemelen 1782 yangınından etkilen tekke, 19.asrın başında ünlü bestekâr Hamamîzâde İsmail Dede Efendi tarafından tamir ettirilmiştir. Tekkelerin kapatılmasından sonra cami-tevhidhane, yalnız cami olarak kullanılmıştır. Banisinden dolayı “Bezirgan Mescidi” adıyla da anılan cami, dikdörtgen planlıdır. Harim kısmı ve son cemaat yerinden oluşmaktadır. Duvarları tuğla ve taş örgülü, çatısı ahşaptır… Cami dıştan sadedir, ancak içi 16. yüzyıl İznik çiniciliğinin en parlak örnekleriyle doludur. Minare klasik üslubunu korumuştur. Türbede Şeyh Ramazan Efendi ve altı halifesi medfundur.” Caminin iç kısmı gerçekten de çini sanatının güzel örnekleri ile bezenmiş. Çiniler büyük pencerelerin üst kısmına kadar uzanıyor. Üst pencere sırasınca süsleme kullanılmamış. (Ayrıntılı bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisi “Bezirganbaşı Camii maddesi – Erişim Tarihi 25.11.2021) Mimar Sinan tarafından yapılan Ramazan Efendi Camii, Ferruh Kethüda Camii mimarisine benziyor. Cami, park ve meydan güzel bir üçlü oluşturmuş.
Camiden çıktıktan sonra meydana doğru yürüyoruz. Meydanda Fatih Belediyesi, Yedikule Bahçe Bitki Hastanesi ismiyle çadır açmış ve çadırın üzerinde “Yedikule Bahçe Bitki Hastanemize getirin tedavilerini ücretsiz yapalım.” yazısı ile çiçeklerin bakımı, vb konularda hem bilgilendirme yapılıyor hem de çiçeği götürmeniz halinde tedavi edilip sonrasında teslim ediliyor. Güzel düşünülmüş bir uygulama… Meydandan cami ile aynı ismi taşıyan Ramazan Efendi Parkına geçiyoruz. Caminin etrafında bu denli genişlikte parkın olması çok güzel. Havuzu, piknik masaları, kafe, çocuk oyun gurubu, her zaman ki gibi. Parkın içerisinden caminin uzaktan fotoğrafını çekiyoruz.
–ŞÜCA MEHMET ÇAVUŞ CAMİİ (7.durağa eklendi. -Hekimoğlu Ali Paşa Parkı, -Hekimoğlu Ali Paşa Sebili ve Çeşmesi -Altımermer Panayia Rum Ortodoks Kilisesi) –SURP AGOP ERMENİ KİLİSESİ -PARK (Tabelasız) –NİŞANCI MEHMET PAŞA MEDRESESİ |
Parkın Bezirgan Odası Sokağına açılan kapısından çıktıktan parkı sağımıza alarak ilerledik ve Kuru Sebil Sokağına girdik. Sonrasında Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi üzerine bulunan, apartmanların arasında kalmış, cami görüyoruz. Mimarisi “modern mimari”. Konik şeklinde minaresi, küp şeklinde yapısı bulunan caminin, tabelasından İsminin Şüca Mehmet Çavuş Camii olduğunu okuyoruz. Caminin giriş kısmı diğer sokaktan olduğu için biz kapalı olan arka kapıdan giremedik. Dolaşıp ön tarafa da geçmedik. (EK) 25 Nisan 2023 salı günkü gezimizde avlu kapısı açıktı. Camii yine kapalıydı. Bu kez tabelasından camiinin tarihçesi hakkında bilgi ediniyoruz: “İstanbul’un fethine şahitlik etmiş Şüca Mehmet Çavuş tarafından yaptırılan mescid 15 Nisan 1477 tarihinde ibadete açılmıştır. Mescid Mevlana Mehmed Bin Kudbiddin Vakfına kayıtlıdır. 10 Mayıs 1852 tarihinde Mescid, Su Nazırı Hüseyin Ağa tarafından mimber koydurularak camiye çevrilmiştir. Cami 1914 yılında kısmen yanmış ancak 1927 yılına kadar ibadete açık kalmıştır. 1927 yılında yıkılan cami zamanla kaybolmuş, caminin arsası gecekondular tarafından işgal edilerek 2007 yılına kadar 80 yıl boyunca amacı dışında kullanılmıştır. 2007 yılında başlatılan ihya çalışmaları 21 Haziran 2017 tarihinde tamamlanmış ve kadir gecesinde yeniden ibadete açılmıştır…” Caminin yeniden ihya edilmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Ancak cami mimari görünüş itibariyle güzel görünmediği açık. Tabi ki yeni tasarımlar denenmelidir. Ancak yeni tasarım derken ilginç mimari örneklerden bahsetmiyoruz. Var olanı geliştirerek, daha bir farklı, estetik, camiler inşa edilebilirdi. Cami dıştan neredeyse beton yığını, pencereler küçücük. Birgün içerisinden de fotoğraf çekme ümidiyle yolumuza devam ediyoruz.
Nihayet Hekimoğlu Ali Paşa Parkına geldik. Bir önceki Samatya gezimiz de zaman olmadığından sadece camiyi fotoğraflayabilmiştik. Güzel bir park. Yeni elden geçtiği belli. Bakımlı. Camiye bitişik olması güzel bir ortam oluşturmuş. (kafe-havuz-çocuk oyun gurubu- çocuk kum havuzu-piknik masaları vs) Parkı gezip fotoğrafladıktan sonra öğle ezanı okunuyordu. Namazı hangi camide kılacağımız belli oldu. Öğle namazını Hekimoğlu Ali Paşa Caminde kıldık. Sonrasında geçen hafta fotoğrafını çekemediğimiz çeşmenin fotoğrafını tekrar çekerek yolumuza devam ettik. (Fotoğrafları bir önceki gezimize ekledik)
Geçen gezimiz kiliseden birkaç kare aldıktan sonra şarjım bitmişti. Bu kez kilisenin girişinin olduğu sokaktan devam ederek geçiyoruz. Sola döndüğümüzde Hekimoğlu Ali Paşa Camii ile Kilisenin çan kulesini aynı karede yakalıyoruz. (Fotoğrafları bir önceki gezimize ekledik)
Taşköprülüzade Sokağında Surp Ağop Ermeni Kilisesini görüyoruz. Kapısı kapalı. Açılır ümidi ile zili çalıyoruz bir iki kez. Tam geri döndük ki kilisenin bahçesinde bulunan evin camından bir hanım ne istediğimizi sordu. Biz de içerisini gezebilir miyiz dedik. Ancak sadece cuma günleri öğlen saatinde bir kaç saatliğine açıldığını söyledi (Ayrıntılı bilgi için Türkiye Ermenileri Patrikliği web sitesi erişim tarihi 25.11.2021). Teşekkür edip ayrıldık. Sokakta ilerlerken sağımızda büyükçe bir bahçenin içerisinde bulunan tarihi bir yapı dikkatimizi çekiyor. Girişi diğer sokaktan olduğundan yola devam ediyoruz. Sağımızda ismini bilmediğimiz -tabelası olmadığından- bir parka rastlıyoruz. Park ortalama parklara göre biraz daha küçük, havuzu, kafesi, piknik masası vs. bulunuyor. Biraz önce sol tarafımızda gördüğümüz tarihi yapının giriş kapısına doğru yani diğer sokağa Ali Şir Nevai Sokağına geçiyoruz. Burası Türkiye genelinde faaliyet gösteren bir vakfın Fatih Temsilciliği olarak kullanılıyor. Araştırmalarımız sonucu bu yapının Nişancı Mehmet Paşa Medresesi ve Mimar Sinan eseri olduğunu öğreniyoruz. Yapı 1566 yılında yapılmış. Geçmişteki fotoğraflara baktığımda yapının harabe halinde, bahçe içerisinde ise derme çatma evler görüyoruz. Eserin tekrar ortaya çıkması ve güzel hizmetlerde kullanılması için tahsis edilmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Bugünlere kolay gelinmemiş, daha çok sayıda eser restore edilmeyi ve ayağa kalkmayı bekliyor. Medrese, Nişancı Mehmet Paşa Cami ve Külliyesi ile karıştırılmamalıdır.
–HEKİMOĞLU BİLGİ EVİ –ÇUKURBOSTAN PARKI -ÇOCUK PARKI –MACUNCU KASIM CAMİİ |
Hüseyin Kazım Sokağından geçerken bir okulun bahçesinden bir başka bina Fatih Belediyesi Hekimoğlu Bilgievini görüyoruz (Belki de daha önce gördüğümüz Hekimoğlu Eğitim Birimi). Köprülüzade Sokağında uzunca bir süre ilerledikten sonra gezinin ilk dakikalarından gezdiğimiz Fındıkzade-Çukurbostan Yaşam Merkezinin yanından geçerek köşede bulunan küçük bir parka Çukurbostan Parkına geliyoruz. Park küçük olmasına rağmen içerisinde kafe bulunmaktadır. Hızlıca bir kaç fotoğraf çektikten sonra yola devam ediyoruz (Köprülüzade Sokağı — Ahmet Vefik Paşa — Necip Asım Sokak — Hadi Hün Sokağı — Başvekil Caddesi — Gaspıralı Sokağı). Çapa Aile Çay Bahçesi tabelası altında Fatih Belediyesi Çocuk Parkı yazısını görüyoruz. Tabeladan da anlaşılacağı üzere bahçede kafe var. Park oldukça küçük, bu sokaktan girişi zaten küçük bir aralıktan. Bir tane çocuk oyun gurubu var. Ancak parkın her tarafında kafenin sandalyeleri bulunuyor. Ortama çocuk parkı uygun düşmemiş.
Gaspıralı Sokakta ilerlemeye devam ediyoruz. Sağa Derviş Paşa Sokağına dönüyoruz. Sokağın bitiminde karşımıza Macuncu Kasım Camii çıkıyor. Macuncu Kasım Camii, tabelasında: “Kasım Abdullah Ağa tarafından H.919 / 1513’te yaptırılmıştır. Bir yangında harab olan caminin sadece arsası mevcut iken hayır sahibi Hikmet Çelikyay tarafından yeniden yaptırılmış 1998’de ibadete açılmıştır. Bânisinin kabri caminin haziresinde bulunmaktadır.” Cami dıştan Akbaba Camii benzeri apartman binası gibi. Caminin içerisi sade. Caminin minaresinin kaide kısmında hüve yazıyor.
Beşikçizade Çeşmesi (Yerinde Bulunmayan Kitabesi) Teal’allâh zehi ayn-ı âli ab-ı hayat-efzâ Onu icrâ idüb lillâh Mehemmed ü Fatıma bu dem Nicelerdir ahali-i hayr-ı vâlâ himmete da’im (…) İki âlemde olsun aziz ve şâd eyle (…) Hatalardan ma’sun ede kim zatın Huda Kabul ede bu hayratı Huda ferman-revâ (…) Kemal-i şevk ile Azmi dedim itmamına tarih Sebil oldu Hüseyin ile Hasan aşkına mâ’-i zemzem Kaynak: https://kulturenvanteri.com (E.T:30.11.2021) Beşikçizâde Tekkesi Avlu Girişi Kitabesi Tarikât-ı Nakşibendiyeden Beşikçizâde Dergâhı Harab dest-i devran bâ-hufte ……..oldu Yerinde yeller esdi arsa halinde nice yıllar Binası sanki bir dârü’s-sema’ gird-bad oldu Nihayet şeyh olub tefsir-hân Hoca Hasan Kamil Onu tecdide dâmen-i der-miyân ictihâd oldu Bu nev gülşen tekyeye cân verdi şeyhin feyz ü enfâsı Bânisin Şeyh Süleyman’ın da ruhu pâki şâd oldu Ne lazım kâri yormak dedim Enver açık tarih “Bin üç yüz yirmi dört de hem bina oldu, küşâd oldu” H. 1324 / M. 1906-07 (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 11.12.2022) |
(Kaşgarlı Mahmut Sokak — Velet Çelebi Sokak — Bestekar Rahmi Bey Sokağı — Ziya Gökalp Sokağı — Şair Mehmet Emin Sokağı — Türkçü Sokağı -Kızıl Elma Caddesi) Arabayı park ettiğimiz noktaya ilerlerken Cevatpaşa – Kızılelma caddelerinin köşesinde bulunan Kasap Halil Camii görüyoruz. Cami, 1547 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Kasapbaşısı Halil tarafından yaptırılmış, 1915 yılında çıkan yangın sonucuna yok olmuş. 2012 yılında İBB tarafından restore edilmiş. Cami içerisini fotoğraflıyoruz. Küçük güzel bir cami. Caminin hemen bitişiğinde küçük bir yeşil alan / park alanı camiye genişlik vermiş.
Camiyi solumuza alarak Kızılelma Caddesinde devam ediyoruz. Sol tarafımızda girişi ara sokaktan yapılan tarihi bir bina ve duvarında bir çeşme bulunuyor. Musluğu yok. Yeni restore edilmiş. Araştırmalarımız sonucu bu çeşmenin isminin Beşikçizade Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşme, H.1104 / M.1692-1693 tarihinde yapılmış. (Kültür Envanteri isimli web sitesine göre çeşme üzerinde geçmişte kitabede bulunmakta olduğunu ifade ederek kitabede yazılanları sitesinde paylaşmış.) Tarihi binanın giriş kapısı üzerinde 2 sütun 6 satır kitabe bulunmaktadır. Binayı halen sivil toplum kuruluşu kullanıyor. Bu yapının, Beşikçizâde Tekkesi olarak 18. asrın sonlarında Beşikçizâde El-Hac Süleyman Efendi tarafından kurulmuş bir Nakşî tekkesi olduğunu öğreniyoruz. Cumhuriyet döneminde kapatılması ile birlikte metruk duruma düşmüş, 2009 tarihinde Kültür Bakanlığından onay çıkması üzerine, Fatih Belediyesi tarafından 2011 yılında restore edilmiş. (Ayrıntılı bilgi için https://kulturenvanteri.com (E.T:30.11.2021) web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Bu tür metruk bırakılmış, tarihi eserlerin restore dilmesi ve hayatın içerinde tekrar görünür olması ne kadar önemli. Emeği geçenlere tekrar tekrar teşekkürler.
Aracımızın bulunduğu yere en yakın cadde üstü Bekir Paşa Caminin kapısı açıkken içeri avluya giriyoruz. Bu cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş. Avlusunda mezarlar var. Caminin son cemaat yeri açık, ancak iç kısım açık değildi. Camdan içerisinin fotoğrafını çekiyoruz. Hanımlar bölümü üst katta ve açıktı. Ben de yukarıya buradan çıktım. Fotoğraf çektikten sonra aşağı inerek bu günkü gezimizi tamamlamış olduk.
EK-1: 25 Nisan 2023 Salı
–DEFTERDAR YAHYA EFENDİ (YOLGEÇEN CAMİİ) –KÜÇÜK HAMAM –VEZİR PARKI –KORUK MAHMUD AĞA CAMİİ –YENİÇERİLER KATİBİ ÇEŞMESİ |
Ramazan ayında kurumdaki arkadaşlarla Hekimoğlu Ali Paşa Camiine cuma namazı için gelmiştik. Ancak camii restorasyona alındığı için Esekapı Mescidinde cuma namazını eda etmiştik. Dönüş yolunda araçta daha önce görmediğimiz Behruz Ağa Camii’ni görmüş, en kısa sürede bu bölgeye gelmeyi kafamıza koymuştuk.
Yeniçeriler Katibi Çeşmesi (Koruk Mahmud Ağa Camii Şadırvanı) Yapılış Tarihi: H. 1083 / M. 1672-1673 Kitabesi; Hazret-i Bey kim saʽâdetle odur Mazhar-ı eltâf-ı Feyyâz-ı Halîl Eyledi bu çeşme-i pâkî binâ Fî-sebîlillâh zihî hayr-ı cemîl Bir mahallinde eserdir bî-riyâ Ola makbûl-ı Hudâ-yı bî-adîl Eyleyip dergâh-ı izzetde kabûl Vere Hak bânîsine ecr-i cezîl Seyr edip Nazmî dedim târîhini Ayn-ı Kevser oldu dünyâda sebîl Kaynaklar: 1-) https://kulturenvanteri.com (E.T:27.14.2023) 2-) Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 27.4.2023) |
Bugün eksik kalan kısımları görmek için eşimle birlikte yola çıktık. Aracımızı Hekimoğlu Ali Paşa Cami önüne park ederek gezimize başladık. Gezi sırasında daha önce gördüğümüz bir çok yerden de yeni fotoğraflar aldık. Bulunduğumuz cadde, Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi. Aracı park eder etmez, daha önce gördüğümüz bugünkü notlarımı yukarıdaki metne eklediğim Şüca Efendi Camiini fotoğraflıyoruz. Hekimoğlu Ali Paşa Cadde üzerinde epeyce yürüdükten sonra kavşağa yakın yerde sağ yanımızda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu devam eden Defterdar Yahya Efendi Camii diğer adıyla Yolgeçen Camii karşımıza çıkıyor. Tarihi camilerin yeniden ayağa kaldırılması bizleri ziyadesiyle memnun ediyor. Caminin restorasyona başlayalı bir yıla yakın süre geçmiş. Dıştan görünür hale gelmiş. (Google Earth’dan baktığımız kadarıyla camiden çok küçük bir parça kalıntı gözüküyor). Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi kavşaktan sonra daralarak Çevre Tiyatrosu Sokağı ismiyle devam ediyor. Sokak ismi ilginç geldi. Sokakta çok sayıda kahvehane / cafe görüyoruz. Sokakta ilerlediğimizde sağ köşede Çevre Tiyatrosu tabelasını gördüğümüzde sokak ismi kafamızda oturmuş oldu. 10 Ekim 2002 tarihinden itibaren mekanda Semaver Kumpanya tiyatro gurubu sahne alıyormuş. Çevre Tiyatro Sokağı sağa sola kıvrılan uzun bir sokak. Sokak bitiminde Serdengeçti Sokağına çıkıyoruz. Karşımızda daha önce gezme fırsatı bulduğumuz Dokurhan Camii çıkıyor. Nihayet Altımermer Caddesine çıkıp, Seyyid Ömer Camii yönünde ilerliyoruz. Altımermer Caddesi ile Cevdetpaşa Caddesi köşesinde bulunan Tarihi Küçük Hamam‘ı -ki dıştan harabe gibi tarihi hiçbir özelliği gözükmüyor- fotoğrafladıktan sonra karşı caddeye Vezir Caddesine geçiyoruz. Vezir Caddesi ve Eski Vezir Sokağı kesiştiği köşede bulunan Seydi Seyfullah Baba Türbesi ve hemen yanında bulunan Abbas Ağa Çeşmesini tekrar gördükten sonra yolumuza Vezir Caddesinde devam ediyoruz. Caddede biraz ilerledikten sonra sol yanımızda Vezir caddesi ile Ziya Gökalp Sokağı köşesinde küçük bir park olan Vezir Parkını görüyoruz. Parkta bir kaç tane piknik masası ve çocuk oyun gurubu yer alıyor. Parktan bir kaç kare fotoğraf aldıktan sonra, Vezir Caddesine tekrar çıkıyoruz. Bu kez solumuza parkı alarak tam ilerleyecek iken sağımızdaki sokağa parkın kenarından devam eden Ziya Gökalp Sokağına giriyoruz. Hemen bir bina sonra solumuzda Koruk Mahmud Ağa Camiini görüyoruz. Caminin mermer tabelasında yazılanları okumaya başlıyoruz: “Sultan Fatih’in korucusu ve Ni’me’l Ceyşten Koruk Mahmud Ağa tarafından yaptırılan mescidin ilk inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Harcının Fatih Vakfı’ndan verildiği vakıf kayıtlarından tespit edildiğinden, mescidin Fatih devrinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Mescid zamanla harab olmuş, Sultan Abdulhamid devrinde yeniden yapılmış, 1970 tarihinde ise biraz genişletilerek yeniden inşa edilmiştir. Banisi Koruk Mahmud Ağa’nı kabrinin cami civarında olduğu kaynaklarda yazılmışsa da mihrab önünde kırık vaziyetteki kabir taşında isim bulunmamaktadır.” Cami açıktı. Sade güzel bir camii. Cami şadırvanda mermer duvarda yer alan kitabe dikkatimizi çekti. Kitabe talik stille yazılmış. 5 satır, 2 sütundan oluşan kitabenin altındaki panoda latinize edilmiş hali yer alıyor. Araştırmalarımızda bazı kaynaklarda kitabe Yeniçeriler Katibi Çeşmesi başlığı altında verilmiş. Biraz ilgisiz gibi. Büyük ihtimal eskiden var olan bir çeşmeden sadece kitabesi kalmış. İsmi Koruk Mahmud Ağa Çeşmesi olsa daha uygun olurdu. Cami avlusundan tam çıkarken köşede tek kalmış mahsun bir kabir sizi yolcular / karşılar. Kabrin taşında caminin banisinin ismi yazıyor. Kabir taşının üzerine ise büyük bir tesbih asılması güzel bir kompozisyon oluşturmuş. Ziya Gökalp Sokağında devam ettiğimizde Fındıkzade Çukurbostan Yaşam Merkezine ulaşıyoruz. Bu parktan yukarıda bahsetmiştik. Çay molası vermek ve parkı bu mevsimde de görmek üzere tekrar yaşam merkezine iniyoruz. Birkaç fotoğraf çektikten sonra çayımızı yudumluyoruz. Park gerçekten bakımlı. Park yapmak önemli, ancak sonrasında bakımlı tutmakta ayrı bir çaba istiyor. Bu kapsamda Fatih Belediyesine ait parklar genel olarak bakımlı. Çıkışa doğru yürürken, bir önceki gezi notlarımızdan farklı olarak Yadigar Kahvesi dikkatimizi çekiyor. Çay içmemiş olsak kahve içerdik diyerek yola devam ediyoruz. (Fındıkzade park ile ilgili fotoğrafları bu sayfada daha önce yazdığımız kısma ekliyoruz).
–HAS ODABAŞI BEHRUZ AĞA CAMİİ –ODABAŞI BEHRUZ AĞA SIBYAN MEKTEBİ –ODABAŞI BEHRUZ AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ –GİZLİCE EVLİYA ŞEHİT MEHMET EFENDİ TÜRBESİ |
Vezir Caddesinin başlangıcına kadar yürüyoruz. Sol tarafımızda nihayet bugünkü gezimize vesile olan Has Odabaşı Behruz Ağa Camiine ulaşıyoruz. Cami Mimar Sinan eseri. Geniş avlusu, sıbyan mektebi ve çeşmesi ile güzel bir camii. Avludan içeri girer girmez cami duvarı kenarında etrafı çevrili hazireyi görüyoruz. Cami duvarında bulunan mermer tabeladan okuduğumuza göre, cami “Hicri 970 (1562) senesinde Kanuni Sultan Süleyman’ın Odabaşısı Behruz Ağa tarafından yaptırılmış. Cami, Sıbyan Mektebi, çeşmesi ve günümüze ulaşmayan hamamıyla birlikte yapılmış. Mimar Sinan’ın eseri olan cami 1782 de yanmış, 1836 da II. Mahmud tarafından tamir ettirilmiştir. 1983 yılında geniş bir tadilat ve tamirat ile son şeklini almıştır. Cami, dikdörtgen planlı, tuğla taş örgülü ahşap çatılıdır. Banisinin kabri cami avlusundadır.” Caminin giriş kısmı yani son cemaat yeri ahşap kaplama, asıl kısmı ise yukarıda yazıldığı gibidir. Cami açıktı. Son cemaat yerinden başlamak üzere rengarenk süslemeleri ile dikkati çekiyor. Kubbesi bulunmayan caminin tavanı ahşaptan. Cami yan duvarlarında çerçeveli sülüs ve talik hat yazıları bulunmaktadır. Cami iç kapısı üzerinde yer alan kelime tevhidin her iki yanında solda 1021 tarihi sağda ise 1197 tarihi yer alıyor. Cami ana giriş kapısında ise nisa suresi 103.ayeti kerimenin “Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır.” son kısmı yer almıştır. Ayetin altına 1389 tarihi not düşülmüş. Cami avlusunda çatılı bir şadırvan, hemen yanında tarihte sıbyan mektebi olarak kullanılmış iki katlı yapı yer alıyor. Merdivenlerden ikinci katın avlusuna çıkarak camiyi fotoğraflıyoruz. Avluda hazireden bağımsız olarak tek bir kabir Behruz Ağa’nın 1984 te mermerden yapılmış kabri yer alıyor. Mezar taşında Behruz Ağa’nın ölüm tarihi 1563 yazılmış. Sıbyan Mektebi tarafından avlu kapısından Mevlanakapı Caddesine çıkış yapıyoruz. Avlu duvarında Odabaşı Behruz Ağa Çeşmesini görüyoruz. Bugün pazar kurulu olduğundan çeşmeyi son anda görüyoruz. Çeşmenin tekne kısmı biraz yol seviyesinin altında kalmış. Çeşmeye ait kitabe bulunmamaktadır. Çeşmesi mevcuttur. Sebze kasalarının izin verdiği ölçüde çeşmeyi fotoğraflayarak yolumuza devam ediyoruz. Sıbyan Mektebi hizasında yol çatallaşıyor. Biz Mevlanakapı Caddesinden değil, İbrahim Çavuş Sokaktan devam ediyoruz. Pazar kurulu sokakta biraz ilerledikten sonra sol köşede 10-15 metrekarelik küçük bir yapı dikkati çekiyor. Dikkatlice baktığımızda İbrahim Çavuş Sokağı ile çıkmaz sokak olan Saçaklı Türbe Sokağı köşesinde Gizlice Evliya Şehit Mehmet Efendi Türbesini görüyoruz. Küçükte olsa bir bahçesi olan türbenin kapısı ve küçük bir penceresi bulunuyor. Kapı kapalı olduğundan camdan içerisini fotoğraflamaya çalıştım. İçeride tek başına sanduka bulunuyor. Türbenin duvarında çatının hemen altında 4 satır, 2 sütunluk bir kitabe, altında, türbenin latinize tabelası, onun hemen altında ise yukarıdaki kitabenin latinize metni yer alıyor (yatay A4 pvc).
–ASIM GÜLTEKİN GENÇLİK MERKEZİ (Gençlik ve Spor Bakanlığı) –GEYLANİ TEKKESİ MESCİDİ |
Tekrar aynı güzergahı takip ederek Odabaşı Behruz Ağa Camiine ulaşıyoruz. Sırtımızı camiye verdiğimizde tam karşıda Başvekil Caddesi ile Ahmet Vefik Paşa Caddesi köşesinde Gençlik ve Spor Bakanlığına ait Asım Gültekin Gençlik Merkezi yer alıyor. Asım Gültekin, genç yaşta 22 Temmuz 2020 tarihinde aramızdan ayrıldı. 1975 Amasya Taşova doğan Asım Gültekin, kökleri Artvin ve Selanik’e uzanan bir Ahıska Türküdür. Lise öğrenimini Kartal Anadolu İHL ve Taşova İHL’de tamamladı. İlkokul 3’te sınıf arkadaşları ile, tarihteki sahte kahramanlara inanmama hedefli bir grup kurdu. Selam, Gülçocuk, Kandilçocuk, İslam, Teklif, Kayıtlar, Yediiklim, İkindiyazıları, İslami Edebiyat, Kardelen dergilerine abone olduğu ilk dergilerdendir. Marmara Üniversitesi AEF Edebiyat Öğretmenliği bölümünden mezun olmuş, üniversitede de birçok hayırlı hizmetleri olmuştur. Biat dergisini yılda bir sayı olarak 5 yıl çıkardı. Beraber bulunduğu gençlere birçok dergi (50’den fazla dergi) çıkarttırdı. Yörünge, Yeni Şafak, Sağduyu, Milli Gazete, Vakit gazetelerinde kültür sanat merkezli yazıları yayınlandı. Şehrengiz, Düş Çınarı, Kırklar, Gerçek Hayat, Genç, Yörünge, Yedi iklim dergileri yazılarının yayınlandığı dergilerden bazılarıdır. İz yayıncılık bünyesinde aylık Kitap Postası dergisini 20 sayı çıkardı. Dünya Bizim web sitesi ve Cafcaf Mizah Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yapan Gültekin, harici olarak birçok kültürel yayın ve oluşumun içinde aktif olarak yer almış, yüzlerce seminer, konferans ve toplantıların düzenleyicisi ve konuğu olmuştur. 2008 yılında yılın öğretmeni seçildi. TYB İstanbul yönetim kurulu üyesi, Mizah Derneği Başkanı, TÜRDEB (Türkiye Dergi Editörleri ve Yayın Yönetmenleri Birliği) kurucu üyesi, Sade Hayat Derneği yönetim kurulu üyesi Asım Gültekin’e Allah rahmet eylesin. (Kaynak: https://www.yenisafak.com/ E.T.: 27.4.2023).
Bugünkü gezimizin birinci bölümünü Geylani Tekkesi Mescidi ile bitiriyoruz. Başvekil Caddesi ve sonrasında, bir çok sokaktan geçerek Millet Caddesine çıkıyoruz. Topkapı yönüne doğru cadde üzerinde yürüyerek solumuzda bulunan Kerpiçhane Sokağına giriyoruz. Karşımıza sağda küçük bir mescid Geylani Tekkesi Mescidini çıkıyor. Mescidin minaresi yapıya göre oldukça uzun ve binaların arasında kalmış durumda. Avludan içeri girdiğimizde minarenin kaidesinde bulunan mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Hacı İbrahim Edhem b. Hafız Mehmed Efendi tarafından H. 1312 / 1894 tarihinde ahşap olarak yaptırılmıştır. Zamanla bakımsızlıktan harab hale gelen mescid 1990’da yanmış ve binadan eser kalmamıştır. Çevre halkının yardımıyla yeniden inşa edilerek 1992 yılında ibadete açılmıştır..” Cami açıktı. Küçük güzel bir cami. Tavanı düz, mihrab ve mimber çini motifleri güzel gözüküyor. Camiden çıkıp, İskender Ağa Camiine doğru ilerliyoruz. (Bu bölümde yer alan bazı noktaları 6.durak Mevlanakapı – Silivrikapı başlığı altında topladık).
–EMRULLAH EFENDİ OTOPARKI –HACI TİMUR MESCİDİ (Boş Arsa) –HACI TİMUR MESCİDİ HAZİRESİ –KIRIMLI AZİZ PARKI |
Gezdiğimiz bölgede bazı yerler Mevlanakapı’ya bazı bölgeler ise bu sayfaya Seyyid Ömer ekleyerek bütünlük sağlamaya çalışıyoruz: Emrullah Efendi Sokağında yol alırken sağımızda Fatih Belediyesine ait Emrullah Efendi Otoparkını görüyoruz. Sokakta devam ediyoruz. Önümüze yolun kenarında kalmış, etrafı çevreli bir kabir çıkıyor: Hacı Timur Mescidi Haziresi. Hazire tabelasında “İstanbul’un fethine katılmış mutlu askerlerden (Nime-l Ceyş) olan Hacı Timur’un burada kendi adına bir mescid inşa ettirdiği, vefatından sonra da bu mescidin haziresine defnedildiği bilinmektedir. Bir yangın neticesinde Hacı Timur Mescidi ortadan kalkmış, hazire de zamanla tahrip olmuştur. İmar uygulamaları sonucu genişletilen yol nedeni ile kabri kaldırım üzerinde kalmıştır.” Tabeladan anladığımız kadarıyla Hazirenin yanında boş arsa da Hacı Timur Mescidi bulunuyormuş. Hazireyi geride bırakarak aynı sokakta devam ediyoruz. Sağımdaki Kırımlı Aziz Sokağına dönerek aracımıza doğru yol alıyoruz. Sağımızda daha önce gördüğümüz Surp Ağop Ermeni Kilisesinin yanından geçerek sokakta ilerliyoruz. Kırımlı Aziz Sokakla Taşköprülü Sokak köşesinde yıkılan bina yerine Kırımlı Aziz Parkı yapılmış. Etrafı yüksek demir korkulukla çevrilmiş parkta birkaç bank ve çocuk oyun gurubu bulunuyor. Bugünkü gezimizi sona erdiriyoruz.
EKSİK CAMİLERİ TAMAMLAMAK İÇİN NOKTASAL GEZİ (21 Nisan 2024 Pazar)
–SARAÇ DOĞAN CAMİİ -SU TERAZİSİ-Şehremini –ŞEYH RAŞİD CAMİİ –İNADİYE BABA TÜRBESİ –İNADİYE BABA ÇEŞMESİ –DİBEKÇİ ALİ SOKAĞI ÇEŞMESİ |
İnadiye Baba Çeşmesi Kitabesi (3 satır-2 sütun=3 beyit) 1 Bir ehl-i hayr etdi binâ bu çeşmeyi ihlâs ile Rûh-ı Resûlullâh için sallû aleyhi bi’l-kemâl 2 Rûh-ı şerîfine onun evlâdına ashâbına Dâim mesûbatın ede îsâl o Hayy-ı bî-zevâl 3 Târîhin atşâna Vahîd îmâ ile der lûlesi Gel iç Resûl-i Mustafâ rûhu için sâfî zülâl H. 1132 / M. 1719-1720 |
Diyanet İşlerinin Fatih ilçesi -tarihi yarımada- cami listesinde 356 adet cami/mescid bulunuyor. Bunlardan 32 adeti han ve kapalı çarşı içerisinde bulunuyor. Artık eksik kalan camileri noktasal olarak ziyaret edip listemizi tamamlamak üzere yola çıkıyoruz (21 Nisan 2024 Pazar): Çapa Fen Lisesi köşesinden Selim Sabit Sokaktan içeri girip aracımızı Akkoyunlu Sokağına park ederek yaya olarak Çapa Fen Lisesinin karşısında bulunan Şehremini Anadolu Lisesini solumuza alarak bölgeyi tarıyoruz. Millet Caddesi üzerinde Türkiye Diyanet Vakfı Kitabevi bulunuyor. Kitabevinin üst katı Saraç Doğan Camii. Camiye yayınevinin hemen yanından merdivenle çıkılarak giriliyor. Girişteki mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Saraç Doğan Ağa tarafından 15.asırda yaptırılan mescidin vakfiyesi 1519 tarihlidir. 1918 yangınından itibaren harap halde bulunan mescid 1956 yılında Millet Caddesinin genişletilmesiyle ortadan kaldırılmış ve şimdiki yeni arsasında 1975-1977 yılında kurulan cami derneği tarafından yaptırılmıştır.” Cami açıktı. Güzel bir cami. Çinileri uyumlu olmuş.
Aracımıza binerek bu kez Oğuzhan Caddesine kadar gelerek tekrar Millet Caddesine çıktık. Bu kez Karagül İş Merkezinin oradan ışıklardan sola geçerek Deniz Abdal Cami Sokağına kadar ilerliyoruz. Deniz Abdal Cami Sokağı ile Deniz Abdal Çeşmesi Sokağı yol ortasında restore edilmiş tescilli Su Terazisini görüyoruz. Hemen ilerisine aracımızı park ederek Deniz Abdal Çeşmesi Sokağında ilerleyerek köşedeki Şeyh Raşid Camiine ulaşıyoruz. Camii, Salı Tekkesi Mescidi olarak da bilinir. Cami solumuzda kalıyor. Caminin bu cephesinde tarihi bir özelliği olmayan mermer bir çeşme ve Şeyh Raşid Haziresi yer alıyor. Caminin minaresi faklı bir mimari ile dikkat çekiyor. Hazirenin üzerinde 6 satır, 2 sütunluk bir kitabe yer alıyor. Kitabenin alt kısmında 1336 ve 1338 tarihleri yer alıyor. Cami kapalı idi. Cami kapısı direk sokağa açılıyor. Cami kapısının sol yanında büyükçe bir pano yer alıyor. Panoda çok sayıda fotoğraf ve özlü sözler yer alıyor. Caminin hemen yakınında Günaydın Sokakta bulunan Hazire dikkatimi çekiyor. Hemen hızlıca hazirenin yanına İnadiye Baba Türbesine geliyorum. İstanbul Hazireleri tabelasından okuduğumuz kadarıyla türbeye ait bir kayda rastlanmamıştır. Rivayete göre bölgede inatçılığından ötürü İnadiye Baba olarak anılan zatın yattığı rivayet edilmektedir. Hazirenin içerisinde bir kaç adet kabir bulunuyor. Türbenin bitişiğinde kabirle aynı isimle anılan İnadiye Baba Çeşmesini görüyoruz. Çeşme tekne kısmı ile yol seviyesinin altında kalmış. Çeşme 1506. ve 17 yüzyıl çeşme yapısını andırıyor. Çeşmenin üzerinde 2 sütun 3 satırlık kitabe bulunuyor. Kitabenin altında 1132 tarihini görüyoruz. Bugünün son eseri Mevlanakapı Caddesi ile Dibekçi Ali Sokağı köşesinde yer alan -ismi bilinmeyen- Dibekçi Ali Sokağı Çeşmesini görüyoruz. Araçtan inip hemen çeşmeyi fotoğraflıyoruz. Çeşme Fatih Belediyesince restore edilmiş. Çeşme meydan çeşmesi formatında. Çeşmeye ait bir kitabe bulunmuyor.
–İBRAHİM ÇAVUŞ CAMİİ —İBRAHİM ÇAVUŞ CAMİİ HAZİRESİ –SİLAHTAR KETHÜDASI MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ -UZUN YUSUF CAMİİ |
Silahtar Kethüdası Mustafa Ağa Çeşmesi İnşa Kitabesi (tek satır içerisinde 3 sıra) Sâhibü’l-hayrât sâbıkan Silahdar rûhu şâd ola Kethüdâsı merhûm Mustafa Ağa’nın H. 1157 / M. 1744-45 Tamir Kitabesi (4 satır-1 sütun= 2 beyit) 1 Sânîyen taʽmîr ile revnak bulup oldu ihyâ Harâb durur iken hayli müddet çeşme-i zîbâ Kitabenin tamamını okumak için bakınız! |
Bugün 1 Mayıs 2024 Çarşamba. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Bu bölgeye ekleyeceğimiz ilk cami İbrahim Çavuş Camii. Camii, Kaşıkçı Mektebi Sokak, Cami Sokağı ve İmam Ferdi Sokağı arasında yer alıyor. Cami girişi Cami Sokağından yapılıyor. Cami avlusu kapısı üzerinde ayeti kerimenin meali yer alıyor: ” Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır.” Cami duvarına asılı mermer tabelada cami hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Sipahi Ocağı’ndan İbrahim Çavuş tarafından 16. asırda yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olan mescid zamanla bakımsız kalmış ve 1920’li yıllarda yıkılmıştır. Banisinin de kabrinin bulunduğu arsasına gecekondular yapılmıştır. 1995 yılında hayır sahibi Mustafa Kaya’nın yardımıyla ihya edilerek ibadete açılmıştır.” Fatih Belediyesince hazırlanan tabelada ise farklı olarak şu bilgiler yer alıyor: “Cami kâgirdir. Minaresi taştan mamul, çatısı ahşap ve kiremit kaplıdır. İlk banisi İbrahim Çavuş’un kabri cami civarında olup, yeri kesin olarak bilinmemektedir.” Cami açıktı. Tavanı ahşap güzel bir cami. İbrahim Çavuş Cami Haziresinde dağınık ve bütünlüğü bozulmuş mezar taşları yer alıyor. Camiden ayrılıp, uzun bir yürüyüşten sonra Evliya Ata Sokağa ulaşıyoruz. Sokakta Silahtar Kethüdası Mustafa Ağa Çeşmesini görüyoruz. Çeşme Fatih Belediyesi tarafından yeni restore edilmiş. Restorasyon güzel olmuş, sadece tekne kısmı mermerden yapılmış. Orijinaline uygun olsaydı daha iyi olurdu. (Google Earth’ta çeşmenin harabe eski halini gördüğümüzde restorasyonun ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anlıyoruz.) Çeşmenin yan yana iki adet kitabesi bulunuyor. sağdaki inşa kitabesi tek satır içerisinde üç sıra yazılmış. (Not: tahminen: yazıyı yazan şahıs iki satırda yazıyı bitireceğini planlamış. Ancak yetmeyince iki satır arasına ruhu şad olayı ilave etmiş). inşa tarihini 1157 sol kısma dikey olarak yazmış. Soldaki tamir kitabesi ise 4 satırdan oluşmaktadır. Sol alt kısımdaki tarih net olarak gözükmemektedir.
Kapıağası İbrahim Efendi Sokakta ilerliyoruz. Solumuzda aynı isimli Uzun Yusuf Camiine ulaşıyoruz. Cami avlu kapısının yanında avlu duvarında cami hakkında bilgilendirici mermer tabela bulunuyor. Yazıların bir kısmının boyası silinmiş, ancak yine de okunuyor. Tabelada yazılanları okuyoruz: “Uzun Yusuf Mahallesi, Uzun Yusuf Mescidi Sokağında bulunan mescidin, Fatih Sultan Mehmet’in maiyetinden Çoban Uzun Yusuf olmasına rağmen vefat ettiğinden kardeşi olan Hacı Bayram Oğlu Muhyiddin tarafından düzenlenmiştir. Bu bilgiden anlaşıldığı ve Hadikatü’l Cavami’de geçtiği üzere mescidin ilk olarak bina edilişi, XV. yüzyılın ikinci yarısıdır. Minberi ise, Sultan Selim’in Şeyhi olan Seyyid Halil Efendi tarafından (ölümü H 1181 M 1767-68) koydurulmuştur. uzun Yusuf ve kardeşi, mescidin haziresine defnedilmiştir. Osmanlı Döneminde mescidin bulunduğu bölge “Yayla” adıyla anılmaktaydı. Yapı içinde “Yayla kurbündeki Uzun Yusuf Mescidi” tanımı kullanılmaktaydı. Fatih’te meydana gelen yangınlarda tahrip olan yapının toprak üstü kalıntıları ortadan kalkmış ve yalnızca minareye ait çekirdek kısmının bir bölümü ayakta kalmıştır. Eski belge ve bilgilere dayanılarak planlanan rekonstrüksiyon projesi dahilinde mescid, Vakıflar Genel Müdürlüğü öncülüğünde Şeyh Hüsamettin Derneği, Fatih’in Kayıp Camileri Derneği ve halkımızın katkılarıyla yaptırılmış ve 2015 yılında ibadete açılmıştır. Çalışmalar sırasında mescidin güney ve güneybatısında bulunan hazire kısmı da düzenlenmiştir. Mihrabın önünde bulunan mezar bu sırada toprak altında keşfedilerek, ortaya çıkartılmıştır. Mescidin duvar örgüsü, 2 sıra tuğla, bir sıra taş düzenindedir. Minare kaidesinde de aynı düzen söz konusudur. Ayrıca yapı ahşap kontrüksiyonlu kırma çatıya sahiptir.” Avludan içeri giriyoruz. Avluda Hazire yer alıyor. Ön kısımlardaki mezarlıkların çevre düzenlemesi daha iyi. Diğer kısımlarda kabirler otların arasında kalmış. Avlu kapısı girişindeki mermer tabelanın bir benzeri hazire kısmında cami duvarına yaslanmış olarak görüyoruz. Cami 2015 yılında yeniden inşa edilerek ibadete açılmış. Son cemaat yeri yanları açık. Güzel, bakımlı bir camii. Cami kapalıydı camdan içerisini fotoğraflamaya çalıştım. Tuvaletler bahçede son cemaat yerinin alt kısmında merdivenle iniliyor. Avluda şadırvan bulunuyor.
Fatma Sultan Çeşmesi Kitabesi 1 Duhter-i Osmâniyân fahrü’l-benât Bint-i hem-nâm-ı Resûl-i kâinât 2 Fâtıma Sultân rûhiçün revân Oldu bu çeşme binâ baʽde’l-vefât Kitabenin tamamını okumak için bakınız! |
Kapıağası İbrahim Efendi Sokağını bitirerek sağa Mecit Bey Sokağı yönünde ilerliyoruz. Sokakta az bir yol almışken sağda Halil Efendiler Türbesi tabelasını görerek yolumuzu değiştiriyoruz. Tabela yönünde Uzun Yusuf Camii Sokağına giriyoruz. Uzun Yusuf Cami sağımızda kalacak şekilde yanından geçerek ilerlemeye devam ediyoruz. Sokağın sonunda karşımıza Fatih Belediyesine ait Seyyid Ömer Parkı bitişiğinde bulunan Seyyid Ömer Otoparkı-17 çıkıyor. Sola Evliya Ata Sokağına dönüyoruz. Biraz ilerledikten sonra solda, Halil Efendiler Türbesine ulaşıyoruz. Türbe denilen yapı tek katlı küçük, bakımsız bir baraka olduğunu görüyoruz. Normalde penceresine asılan A4 pvc kaplama tabela(!) olmazsa burada medfun bir zatın olduğunu bilme şansınız mümkün değil. Pencerede asılı tabelada: “Bu zatlar Kadiri tarikatında olup, Halil Efendiler denmesinin sebebi, Halil Allah’a dost anlamındadır. Allah’a yakınlar (halil efendiler) dene gelmiştir. Manevi tedavide ehil zatlarmış” yazmaktadır. Pencereden baktığımızda üç adet kabrin olduğu gözüküyor. Telefon kamerasını cama yaslayarak bulanıkta olsa bir görüntü elde ediyoruz. Halbuki Halil Efendiler Türbesi tabelası standart ölçülerde yani Sultanahmed Camii yön tabelası gibi önemli tarihi turistik merkezleri gösterir tabela gibi. Seyyid Ömer Parkını daha önce gördüğümü düşünerek yoluma devam ediyorum. Ancak parkı fotoğraflamadığımı anlıyorum.
Evliya Ata Sokağında ilerlemeye devam edip sola Alyanak Sokağına dönüyoruz. Sokakta biraz ilerledikten sonra solumuzda Uzun Yusuf Ortaokulunu fotoğraflıyoruz. Bu mahallenin ismi eskiden Uzun Yusuf Mahallesi imiş. Sonradan Seyyid Ömer Mahallesi olmuş veya Seyyid Ömer Mahallesine katılmış. Solumuzda Uzun Yusuf Ortaokulu olduğu halde Alyanak Sokağın başına kadar ilerliyoruz. Sokağın bitiminde tam karşıda tarihi çeşmeyi görüyoruz. Araştırmalarımızda isminin Fatma Sultan Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşme Fatih Belediyesince yeni restore edilmiş. Henüz çeşmeye ait isim tabelası asılmamış. Çeşmenin 3 satır, 2 sütundan oluşan 3 beyitlik kısa bir kitabe yer alıyor. Çeşme 16. yüzyıl mimarisi özelliğinde 1573-74 yıllarında yaptırılmış. Çeşmenin teknesi yol seviyesinde. Güzel bir çeşme. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Çeşme Vani Dergahı Sokak ile Miralay Hasan Kazımbey Sokağı köşesinde bulunuyor. Fatma Sultan Çeşmesini sağımıza alıp Vani Dergahı Sokakta ilerliyoruz. Hemen yakınımızda solda Zihgiri Kemal Camiine ulaşıyoruz. Cami Vani Dergahı Sokak ile Zikirci Sokak köşesinde yer alıyor. Cami avlu kapısında Zihgirî Kemal Mescidi başlıklı mermer tabeladan caminin tarihçesi hakkında bilgi ediniyoruz: “Zihgiri Kemaleddin Efendi tarafından yaptırılan mescidin 16.yüzyıl başındaki bir vakıf kaydından bu tarihlerde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Zamanla yenilenen mescid 1839’dan itibaren Rıfai tekkesi olarak kullanılmıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra mescid-tevhidhane dışındaki birimler yok olmuştur. 1967-70 yılları arasında tamir gören mescidin ahşap duvarları ve çatısı yenilenmiştir. Zihgir: Ok atanların yay kirişlerine taktıkları halkalardır.” Fatih Belediyesine ait tabelada diğerinden farklı olarak; “Seyyid Kemalattin Efendinin kabrinin mihrap önünde olduğunu öğreniyoruz. Vakıf Tahrir Defterinde “Mahalle-i Zehgirci Kemal” olarak geçmektedir. Caminin yapım tarihi vakıf kayıtlarına göre H.910 / M 1513 tarihlidir. Bu da caminin bu tarihten önce yapılmış olmalıdır. Minber, kürsü, müezzin ve kadınlar mahfili ahşap olan mescidin mihrabı. ise mermerden yapılmıştır.” Cami kapalı idi. Cami avlusunda yanıma yaklaşan bir vatandaşımız ne yaptığımı sordu. Bende tarihi mekanların fotoğrafını çekiyorum diyerek kısa yoldan cevap verdim. Devamla burada mı görevlisiniz diye sordum. O da caminin imamı olduğunu söyledi. Sevindim. Ancak sevincim kısa sürdü. Caminin son cemaat yeri açıktı, içeri girdim, cami kapısına uzandım kilitli idi. Bahçeden hızlıca gelen imam kardeşimiz -ki kapıyı açmaya geliyor zannederek- acelesi olduğunu camiyi 1 dakikalığına dahi açamayacağını söyledi. Tabi ki üzüldüm. İçimden çok şey söylemek geçti ancak söylemedim. Camdan içerisini fotoğrafladıktan sonra yoluma devam ettim. Minaresi kısa ve ahşap kaplama. Cami çatılı, dış cephesi ahşap kaplama güzel bir camii. Caminin haziresinde Zihgirci Seyyid Kemaleddin Efendi Tekke ve Haziresi başlığı altındaki fotoblok tabelada : “Zihgirci Seyyid Kemaleddin Efendi tarafından 16.yüzyılın başlarında inşa edilen mescit, 1255 (1839-40) tarihinde Rıfâî tarikatından Alyanak Şeyh Ali Efendi (v.18709 tarafından tekkeye dönüştürülmüştür. 1925 yılında tekkelerin kapatılmasının ardından bakımsız kalan yapı 1967-1970 yılları arasında cami olarak yeniden inşa edilmiştir.” denilerek hazirede medfun 11 zatın isimleri sıralanmış. Caminin hemen yakınında Vani Dergahı Sokak ile Mecit Bey Sokak köşesinde bulunan, tam ismini bilmediğim ancak sokağın ismiyle isimlendirilmiş Vani Dergahı Sokağı Haziresini görüyoruz. Hazire halen İBB tarafından restore edilmektedir. Belki de hazire Zihgiri Kemal Camiine aitti. Aradan yol geçtiği için köşede bir parça kalmış.
–VANİ DERGAHI SEMT KONAĞI VE KÜTÜPHANESİ –AHMET EFENDİ VANİ DERGAHI HAZİRESİ –CANBAZİYE CAMİİ –CAMBAZ MUSTAFA AĞA KABRİ (Cambaziye camii avlusu) –ABDULLAH DEDE KABRİ |
Vani Dergahı Sokağı Haziresini fotoğrafladıktan sonra Vani Dergahı Sokağında geldiğim yoldan geri dönüyorum. Bu kez sağımda Zihgiri Kemal Camii, sonrasında Fatma Sultan Çeşmesini olduğu halde sokakta ilerlemeye devam ediyorum. Nihayet solumda Fatih Belediyesi Vani Dergahı Semt Konağı ve Kütüphanesi binasını görüyoruz. Bina 2 katlı ve yüksek çatısı ile güzel gözüküyor. Kütüphanenin bahçesi bulunuyor. Bahçenin bir kısmında Ahmet Efendi Vani Dergahı Haziresi yer alıyor. Hazirenin demir korkuluğunda asılı tabelada Vani Ahmed Efendi Hz. başlığında verilen bilgileri okuyoruz: “Vani Ahmed Efendi Hazretleri, Vani Dergahı şeyhlerindendir. La’lizâde Şeyh Vani Seyyid Ahmed Efendi diye bilinmektedir. Arabacı Bayezid Camii’nde kürsü şeyhliği yapmıştır. “Lalezar” siye bilinen Vani Tekkesi’ni inşa ettirmiştir. Vani Ahmed Efendi Hazretleri, Miladi 1801 yılında vefat etmiş ve kendi tekkesinin yanına defnedilmiştir.” Hazirede bulunan sarıklı mezar taşları mavi renge boyanmış, Böyle bir durumu ilk defa burada görüyorum.
Vani Dergahı Sokağında devam ediyoruz. Sokağın başlangıcına Silivrikapı Caddesine ulaşıyoruz. Sağa dönerek caddede ilerliyoruz. Soldaki ilk sokağa Karakulak Sokağına dönüyoruz. karakulak Sokakta uzun süre yürüyerek sokağın başına ulaşıyoruz. Sokak bitiminde tam karşımıza Canbaziye Cami çıkıyor. Cami ilk Mektep Sokak ile Eski Cami Sokak arasında yer alıyor. Caminin sokağa direkt açılan bir kapısı var. Kapının solunda Müftülük, sağında ise Fatih Belediyesince hazırlanan bilgilendirme tabelaları yer alıyor. Canbaziye Camii (Kocamustafapaşa) başlıklı mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Fatih devri ricalinden ve Ni’me’l-ceyşten Canbaz Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştır. Bânisi 1485 tarihinde vefat ettiğinden, bu tarihten önce yapıldığı anlaşılmaktadır. Ahşap mescid bakımsız kalmış ve bir müddet mesken olarak kullanılmıştır. 1953 yılında halkın yardımıyla yeniden yapılmıştır. Banisi hazirede medfundur” Caminin ismi, Müftülük tabelasında “Canbaziye”, Fatih Belediyesi tabelasında ise “Cambaziye” olarak verilmiş. “Can – baz farsça bir kelime. Nun dan sonra be geldiği için arapça okunuşu Cam-baz olduğunu tahmin ediyorum. (Canbaz-Cambaz, 1-) İp, at vb. üzerinde tehlikeli gösteriler yapan kimse, akrobat. 2-) At alıp satan ve yetiştirip terbiye eden kimse.3-) mec. Bir işi en ince noktalarına kadar bilen ve bunun için aldatılıp alt edilemeyen, çok mâhir, kurnaz kimse. Kubbealtı lügatim E.T.: 12.5.2024). Caminin asıl giriş avlu içerisinden. Avlu oldukça geniş. Cami açıktı. Güzel, temiz bir camii. Pazar günü açık olması da ayrıca takdire şayan. Caminin minare tarafında yalnız kalmış tek bir kabir bulunuyor. Kabir caminin banisi Canbaz Mustafa Ağaya ait. Kabir taşının orijinalinden yeller esiyor. Yeni taşa latince Türkçesi ile Canbaz Mustafa Ağa yazılmış. Tuvaletlerin önünde turnike bulunuyor. 2-TL ücreti var. Yanında bozuk para olmayan bir kimse içeri nasıl girecek. Üstelik ilgilenen kimsede yokken. Nihayet dönüş yolundayız. Eski Cami Sokakta yolumuza devam ediyoruz. Sokak 90 derece sağa doğru kıvrılarak Meşeli Sokağa ulaşıyoruz. Meşeli Sokaktan sola Abdullah Dede Sokağına dönüyoruz. Dar sokakta sonuna kadar ilerliyoruz. Sokağın sonuna yakın sağda yeni çevre düzenlemesi yapılmış apartman arasında kalmış tek bir kabri görüyoruz. Araştırmalarımızda bu kabrin sokağın ismiyle aynı olarak Abdullah Dede Kabri yer alıyor. Kabrin önünde herhangi bir tabela henüz bulunmuyor. Böylelikle bugünkü gezimizi bitirmiş olduk.
BAZI SOKAK İSİMLERİ
GEZİ GÜZERGAHI 20 Kasım 2021 Cumartesi: –BEKİR PAŞA CAMİİ, -AKBABA MEHMET EFENDİ CAMİİ, -HAGİOS MOKİOS SARNICI (FATİH BELEDİYESİ FINDIKZADE ÇUKURBOSTAN YAŞAM MERKEZİ) -ŞEHİT FURKAN IŞIK PARKI, -ŞEYH MEHMET HAFFAF HZ. TÜRBESİ, -SEYYİD ÖMER CAMİİ, -PARK, -SEYDİ SEYFULLAH BABA KABRİ, –ABBAS AĞA ÇEŞMESİ, -KAMİL BAŞARAN PARKI, -ŞELALE PARKI??, -HACI HÜSEYİN KETHÜDA SORMAGİR CAMİİ, -ABİDE HANIM ÇEŞMESİ (HACI HÜSEYİN AĞA ÇEŞMESİ) –FATİH BELEDİYESİ HEKİMOĞLU EĞİTİM BİRİMİ, -KÜRKÇÜ (KÖRÜKÇÜ) TEKKESİ HAZİRESİ, -DOKURHAN CAMİİ, -RAMAZAN EFENDİ CAMİİ, -ÇAVUŞZADE AHMED EFENDİ ÇEŞMESİ, -MEYDAN, -RAMAZAN EFENDİ PARKI, -ŞÜCA MEHMET ÇAVUŞ CAMİİ, -HEKİMOĞLU ALİ PAŞA PARKI, -HEKİMOĞLU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ, –ALTIMERMER PANAYİA RUM ORTODOKS KİLİSESİ, -SURP AĞOP ERMENİ KİLİSESİ, -PARK (isimsiz), -NİŞANCI MEHMET PAŞA MEDRESESİ, -HEKİMOĞLU BİLGİ EVİ, -ÇUKURBOSTAN PARKI, -ÇOCUK PARKI, -MACUNCU KASIM CAMİİ, -KASAP HALİL CAMİİ, -BEŞİKÇİZADE ÇEŞMESİ, -BEŞİKÇİZADE TEKKESİ |
EK-1 (25 Nisan 2023 Salı): -DEFTERDAR YAHYA EFENDİ (YOLGEÇEN CAMİİ), -KÜÇÜK HAMAM, -VEZİR PARKI, -KORUK MAHMUD AĞA CAMİİ, -YENİÇERİLER KATİBİ ÇEŞMESİ, -HAS ODABAŞI BEHRUZ AĞA CAMİİ, -ODABAŞI BEHRUZ AĞA SIBYAN MEKTEBİ, -ODABAŞI BEHRUZ AĞA CAMİİ ÇEŞMESİ, -GİZLİCE EVLİYA ŞEHİT MEHMET EFENDİ TÜRBESİ, -ASIM GÜLTEKİN GENÇLİK MERKEZİ (Gençlik ve Spor Bakanlığı), -GEYLANİ TEKKESİ MESCİDİ,- EMRULLAH EFENDİ OTOPARKI (Fatih Belediyesi), -HACI TİMUR MESCİDİ (Boş Arsa), -HACI TİMUR MESCİDİ HAZİRESİ, -KIRIMLI AZİZ PARKI |
EK-2 (21 Nisan 2024 Pazar): -SARAÇ DOĞAN CAMİİ, -SU TERAZİSİ-Şehremini, -ŞEYH RAŞİD CAMİİ, -İNADİYE BABA TÜRBESİ, -İNADİYE BABA ÇEŞMESİ, -DİBEKÇİ ALİ SOKAĞI ÇEŞMESİ |
EK-3 (1 Mayıs 2024 Çarşamba): –İBRAHİM ÇAVUŞ CAMİİ, —İBRAHİM ÇAVUŞ CAMİİ HAZİRESİ, –SİLAHTAR KETHÜDASI MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ, -UZUN YUSUF CAMİİ, –SEYYİD ÖMER OTOPARKI-17, –SEYYİD ÖMER PARKI, –HALİL EFENDİLER TÜRBESİ, -UZUN YUSUF ORTAOKULU, -FATMA SULTAN ÇEŞMESİ, –ZİHGİRİ KEMAL CAMİİ, –ZİHGİRCİ SEYYİD KEMALEDDİN EFENDİ TEKKE VE HAZİRESİ, –VANİ DERGAHI SOKAĞI HAZİRESİ, –VANİ DERGAHI SEMT KONAĞI VE KÜTÜPHANESİ, –AHMET EFENDİ VANİ DERGAHI HAZİRESİ, –CANBAZİYE CAMİİ, –CAMBAZ MUSTAFA AĞA KABRİ (Cambaziye camii avlusu), –ABDULLAH DEDE KABRİ |