12. DURAK: KARAGÜMRÜK – HIRKA-İ ŞERİF
PROJENİN ADI ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA |
12. DURAK KARAGÜMRÜK – HIRKA-İ ŞERİF |
YAZAN Tayfun NASUHBEYOĞLU |
TARİH VE SAAT 21 Aralık 2021 Salı (10:56 – 15:00) |
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK? -KARAGÜMRÜK, -HIRKA-İ ŞERİF |
GEZİ GÜZERGAHI SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR |
-İSİMSİZ MİNİ PARK (Çocuk Oyun Gurubu) -SARMAŞIK AYA DİMİTRİ RUM ORTODOKS KİLİSESİ (Karagümrük) –ŞEYH İSMAİL AŞKİ KABRİ –KAVVASBAŞI KABRİ –YAKUP KETHÜDA ÇEŞMESİ Sarmaşık Çeşme-Sofalı Çeşme) |
Kavvasbaşı Kabri Kitabesinde; La ilahe illallallah el-meliku’l-hakku’l-mubin Muhammedün rasulüllahi sadikul va’dü’l-emin Cennet mekan ebu’l-feth Sultan Mehmed Han-ı Gazi sene 856 (Hicri 1453 miladi) Hazretlerinin kavvas başısının kabr-i şerifidir. Sene 1278 (Hicri) (1861-62 Miladi) yazmaktadır. |
Pazar günkü gezimizden iki gün sonra tekrar gezimize devam ediyoruz. Bugünkü durağımız Karagümrük ve Hırka-i Şerif Mahallesi. Aracı park edeceğimiz nokta yine Mihrimah Sultan Camii önü. Aracımızı park ettikten sonra Fevzi Paşa Caddesi yönünde yürümeğe başladık. Mihrimah Sultan Hamamı sokağından mahalleye giriş yaptık. Hamamın köşesindeki tarihi çeşmeyi daha önce fotoğraflamış ve ek olarak Edirnekapı gezi notlarımıza eklemiştik. Hamamı sol yanımıza alarak ilerliyoruz. Sağımızda çocuk oyun gurubu bulunuyor. Sokağın sonuna kadar ilerliyoruz. Karşımıza Sulukule konutları çıkıyor. 2-3 katlı olan konutlar bölgeye değer katmış. Genel olarak etrafı açık. Bazı apartmanlar işi abatmış jiletli tellerle çevrelemişler. Tehlikeli ve çirkin bir görünüm oluşmuş. Sol tarafa dönüyoruz. Konutların arasından Hacı Muhiddin Sokağından ilerliyoruz. Tam köşede yüksek duvarla etrafı çevrilmiş küçük bir kilise bulunuyor. (Prof Naci Şensoy Cad ile Muhtar Muhiddin Sokak) Bölgedeki tek kilise. Adı Sarmaşık Aya Dimitri Rum Ortodoks Kilisesi. Sokaklarda zikzaklar çizerek yol alıyoruz. Ara ara Fevzipaşa Caddesine çıkıyor sonra tekrar ara sokaklara dönüyoruz. Sofalı Çeşme Caddesi, sonra Hatice Sultan Sokağında devam ediyoruz. Sokağın sağ tarafında küçük bir otopark bulunuyor. Paralel iki sokağa da açılıyor. Otoparkın giriş kapısının köşesinde bir mezarlık, diğer köşesinde bir mezarlık bulunuyor. İlk mezarlıkta hazire tabelası bulunmuyor. Mermer lahit gibi çiçek motifli tek bir kabir bulunuyor. Üzerindeki yazıdan kabirde medfun bulunan zatın Halveti tarikatı Nureddin Cerrahiye bağlı Şeyh İsmail olduğunu anlıyoruz. Ayrıca fotoblok bilgilendirme de ayrıntılı olarak hayatı anlatılıyor. Otoparkın giriş kapısında ise, Kavvasbaşı Kabri bulunuyor. İstanbul Hazireleri panosunda Ni’me’l Ceyşten ismi bilinmeyen bir zatın yattığını, Bu zatın Fatih Sultan Mehmed’in kavvasbaşısı olduğu kabul edilmektedir. Kabir 19.yüzyılda tamir edilmiş. Kitabe 2 satır 2 sütundan oluşuyor. Dua ettikten sonra Sofalı Çeşme Caddesinden aşağı doğru iniyoruz. Sarmaşık Sokak ile Niyazi Mısri Sokağın kesiştiği köşede bulunan restore edilmeyi bekleyen tarihi çeşmeyi görüyoruz. (Sarmaşık Çeşmesi). Çeşmenin üç tarafı açık. Diğer köşesi binaya yaslanmış. Kare yapılı sayılabilecek ölçüde. Çeşmenin bulunduğu yüzde suyun toplandığı yer (tekne) kırılmış. Belki geçmişte onarılmış bir çeşme. Ancak şu an tekrar onarılmaya ihtiyacı var. Üzerinde kitabe bulunmuyor. Musluktan yeller esiyor. Musluk hırsızlarının yatacak yeri yok. Çalmak günah, ancak tarihe ve kamuya mal olmuş yerlerden yapılan hırsızlık çok çok günahtır. Utanç verici… (Araştırmalarımızda çeşmenin isminin farklı farklı verildiğini gördük Sofalı Çeşme ve Yakup Kethüda Çeşmesi gibi) 9 mart 2024 tarihinde akşam saatlerinde bölgeyi gezerken çeşmenin Fatih Belediyesi tarafından restore edildiğini görmek beni mutlu etti. Çeşmenin ismi Yakup Kethüda Çeşmesi olarak belirlenmiş.
Yakup Kethüda Çeşmesi-1 Kitabesi Düstur-i Ekrem-i Şah Ya’ni Mesih Paşa Dünyayı Kıldı İhya ol lutf ile revan-bahş. Yakup Kethüdası yaptı bu çeşme-sarı Tarihi dedi sa’i: Ey Ab-ı Pak-i Can-bahş. |
Çeşmeye sırtımızı döndüğümüzde karşımızda köşede Keçeci Piri Camiyi görürsünüz (uzun sk – sofalı çeşme sk). Küçük bir camii. Giriş kapısının üzerine 2 sütun, 3 satır bir kitabe konmuş. Cami, “Sarmaşık Cami” ve Abdulkadir Efendi Mescidi” olarak ta biliniyor. Cami kapalı ve camları da içeriyi fotoğraflamaya engel olacak şekilde olduğundan fotoğraf çekemedik. Tabelasında tamiri: 1801 ibaresini okuyoruz. Caminin (Fatih Müftülüğü tarafından 2000 yılında yapılan tüm camilere kitabe projesindeki) tarihçesini bildirir kitabesi yoktur. Duvarında 2017 senesinde İBB tarafından bakım ve onarımının yapıldığına dair bir plaket türü yazı bulunuyor. Ayrıca Türkçe – İngilizce bir çok camide gördüğümüz basit bir panoda cami hakkında bilgi verilmiş: “Keçeci Pir Ağa tarafından XVII. yüzyılda yaptırılmıştır. Bazı kaynaklarda banisinin Kazasker Abdülkadir Efendi olduğu belirtilmektedir. Caminin minberini Mısır Kadılarından Ebu Eyyüb Recep Efendi’nin vasiyeti üzerine 1739-1740 yıllarında oğlu Müderris Ebu Tevfik Efendi koydurmuştur. Keskindede mezarlığında medfun bulunan Eyyüb Efendi’nin mezar taşında, oğlunun söylemiş olduğu şuj tarih yazılıdır. “Tarık-i tayyedüp Eyyüb Efendi gitti Ukbaya” H. 1157 / M 1744 Camiye giriş kapısının üzerindeki kitabede caminin II. Abdulhamid devrinde H. 1317 / M. 1899 yılında tamir dildiği yazılıdır.” Sofalı Çeşme Caddesinden aşağı doğru ilerliyoruz. Yürüdüğümüz sokak ile sol tarafımızda kalan Güldane Sokağın kesiştiği köşede bir çay ocağı bulunuyor. Çay ocağının bitişiğinde tarihi bir çeşme bulunuyor. Çeşmenin üzeri çay ocağına ait tente ile örtüldüğünden dikkatlice bakılmaz ise çeşmenin varlığından haberdar olamazsınız. Çeşmenin üzerinde 2 satır 2 sütun bir kitabe bulunmaktadır. Çeşmenin adının, Yakup Kethüda Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin Kitabesinin üzerinde 993 tarihi dikkatimizi çekiyor. İlginç bir şekilde çeşmenin yanındaki çay ocağının duvarına A4 ebatında pvc ile kaplatılmış kitabenin latinize hali hatta yeni Türkçeye aktarılmış hali dahi yazıyordu. Tamamıyla amatör bir ruhla yapılmış. Kim emek vermişse teşekkür ediyoruz.
Yakup Kethüda Çeşmesi-2 Yapımı: (H.993- M.1585) Kemerinin üstündeki kitabe şöyledir: Düstûr-ı a’zam-ı Şah Aynî Mesih Paşa Dünyayı kıldı ihya ol lûtf’le revan- bahş Ya’kub kethüdası yapdı bu çeşme-sârı Ola bu mâ cârî didiye her zaman bahş Kıldı binasının itmam hayrile ko’du bir nâm Tarih didi Sâi ey âb-ı pâk-i can-bahş (993) Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:27.4.2022) |
-STAD –ÖZGÜVEN PARKI -ÇINAR AĞACI –YAKUP KETHÜDA ÇEŞMESİ-2 (Çınarlı Çeşme, Kuru Çeşme) –NESLİŞAH SULTAN CAMİİ |
Yakup Kethüda Çeşmesini gördükten sonra yola devam ediyoruz. İlk önümüze gelen sağdaki sokaktan Zeynel Ağa sokaktan içeri giriyoruz. Biraz ileri de solda stad görüyoruz. Stadın köşesinden yokuş aşağı doğru ilerliyoruz (Keçeci Meydanı Sk). Solda stadyuma ait dışa açılan odalar var. Her bir oda yerel bir takıma tahsis edilmiş. Sağımızda kalan Dr. İsmet Gencer Sokağından içeri giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra yine sağ tarafımızda Özgüven Parkına rastlıyoruz. (Belediye panosu üzerine kalemle gelişigüzel önce ki ismi Ördekli Parkı yazılmış) Bir kaç bank ve çocuk oyun gurubunun bulunduğu parktan ayrılarak bu kez yukarı doğru Ata Sokağından çıkışa geçiyoruz. Sol tarafımızda Spor A.Ş. ve yüzme kompleksi bulunuyor. Ata sokak bitiminde dört yol sizi bekliyor. Biz de etrafı belediye tarafından yıkılma tehlikesine karşı çevrelenmiş eski taş binanın olduğu sokağa doğru çıkıyoruz. Eski iki katlı taş binanın karşısında yeni restore / yapılmış iki katlı binalar uyum içerisinde. Eski ve yeni binalar sokağın girişini daraltmışlar. Karşımıza yüzyıllara meydan okuyan ve korumaya alınmış devasa çınar ağacını görüyoruz. Sokak ismini çınardan ağacından almış Kuru Çınar Sokağı. Çınar ağacının hemen yanında tarihi çeşme bulunuyor. Araştırmalarımızda “Sulukule Yakup Kethüda Çeşmesi”, “Çınarlı Çeşme” ve “Kuru Çeşme” gibi isimlere rastladım. Kitabesinde Yakup Kethüda yaptırmıştır ifadesinden yola çıkarak bu çeşmenin isminin Yakup Kethüda Çeşmesi olduğunu, büyük çınar ağacından dolayı da halk arasında Çınarlı Çeşme olarak bilindiğini anlıyoruz. Çınar ve Çeşme güzel bir ikili. Çeşmenin musluğu bulunmuyor. Üzerindeki 2 sütun 3 satır kitabesi bulunuyor (birileri tarafından bilinçsizce yeşile boyanmış). Kitabe üzerinde 993 tarihini görüyoruz. (M. 1585) Yani üzerinden yaklaşık 450 sene geçmiş. İnce işçiliği de olan güzel bir çeşme. “Kesme taştan klâsik üslûpta yapılmış olan çeşme köşe başında ahşap bir evin altındadır. Çeşmenin sivri kemerinin iç çizgisinin diş diş oymalıdır. Kabartmalarla süslü ayna taşının iki yanında birer tas yuvası vardır. Teknesi aşınmış olmakla beraber suyu akmaktadır.” Kuru Çınar Sokak Sulu Kule Kentsel dönüşümü çerçevesinde 2 katlı, bazı yerlerde 3 katlı binalar başlıyor. Sokakta ilerlerken solumuzda Neslişah Sultan Camiine rastlıyoruz. Etrafı jiletli tellerle çevrilmiş, avlusu dahi kapalı olan camiinin neden avlusu kapalı kendi kendimize konuştuk mantıklı bir cevap bulamadık. Neslişah Sultan Cami dış duvar avlusundaki tabelada yapım tarihi Hicri 943, Rumi 938 ve Miladi olarak ta 1522 tarihi not düşülmüş.
–KÜÇÜK ÇEŞME (Ahmet Ağa Çeşmesi) –AYŞE HATUN HALK KÜTÜPHANESİ –AYŞE HATUN HAZİRESİ –HAŞİM İŞCAN PARKI -KEÇECİLER ÇEŞMESİ (Restore bekliyor) –KEÇECİLER HAMAMI (Kalıntı) |
Küçük Çeşme Sokağı ismini gördüğümüzde çeşme bulabiliriz ümidiyle sokağa girdik. Çeşme bütünlüğü bozulmuş, beyaz badanalı, çeşmesi olmayan bir çeşmeye rastladık. Üzerinde basitçe yeşile boyanmış küçük bir kitabe vardı. Kitabenin üzerinde 1073 tarihi not düşülmüş (M 1662-1663). Çeşme, dikdörtgen ebadında, çatılı, estetik yönü kalmamış bir halde. Özgün haline ulaşılabilirse yeniden restore edilebilir. Araştırmalarda çeşmenin ismini bulamadım Sadece bir yerde Küçük Çeşme ibaresine rastladım. Başka bir kaynakta ise Ahmet Ağa Çeşmesi ibaresine rastladım. Çeşmeyi gördükten sonra geri dönüp Sarmaşık Sokağa giriyoruz. Sarmaşık Sokaktan Keçeci Piri Cami gözüküyor. Biz sağdaki Neyzenler Sokaktan giriş yapıyoruz. Dar sokaktan aşağı doğru iniyoruz. Sağ tarafımızda İBB’ye ait avlusunda kabirlerin bulunduğu hazire ve kütüphaneyi görüyoruz. Kütüphanenin isminden yola çıkarak hazireye Ayşe Hatun Haziresi ismini veriyoruz, Bahçe içerisinde tek katlı küçük, şirin bir kütüphane Ayşe Hatun Halk Kütüphanesi. Ayşe Hatun 18. yüzyılın sonlarında Kadiriyye tarikatının Resmiyye kolunun şeyhi Şeyh Mustafa Ahî Resmî Efendi’nin annesidir, İçeri girmiyoruz. Sokakta tekrar ilerliyoruz. Sokak tam sağa doğru kıvrılıyor. Sol tarafımızdaki Keçeci Meydanı Sokağından yola devam ediyoruz. Tekrar Stadın önüne çıkıyoruz. Zeynel Ağa Sokak- Sofalı Çeşme Caddesine çıkarak aşağıya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sağ tarafımızda Haşim İşcan Parkını görüyoruz. Bugün gördüğümüz en iyi park. Parkın bir köşesinde ASM bulunuyor. Parkımızda havuz, çocuk oyun gurubu ve üzeri kapalı piknik masaları varmış, şu an bulunmuyor. muhtemelen kış sebebiyle kaldırılmış. Haşim İşcan ismini daha önce Bayrampaşa’da İş Merkezlerinde duymuştuk. Sofalı Caddesi parkın bitiminde sola kıvrılıyor. Bitiminde cadde ikiye ayrılıyor. Sağdaki Arpa Emini Köprüsü Sokağından devam ediyoruz. Sokak bitiminde karşımıza Fatih Kaymakamlığı çıkıyor. Sokağı kesen Öztan Sokaktan Aksaray yönünde ilerliyoruz. Soldaki ilk sokak olan Keçeci Çeşmesi Sokaktan içeri giriyoruz. Yokuş yukarı yürüyoruz. Sağ tarafımızda etrafı Fatih Belediyesince çevrilmiş -sonradan çeşme olduğunu öğrendiğimiz sokaktan ismini alan Keçeciler Çeşmesini görüyoruz. Sokağın bitiminde sol tarafta tarihi kalıntıları görüyoruz. (Araştırmalarımızda kalıntıların Keçeciler Hamamına ait olduğunu öğreniyoruz. (Halbuki ilk gördüğümde sur kalıntıları gibi gelmişti bana). Bir kaç kare fotoğraftan sonra Keçeciler Caddesine çıkıyoruz. Caddeye çıkar çıkmaz sağ tarafa yönleniyoruz.
Küçük bir cami karşılıyor bizi. Hürrem Çavuş Camii. Bugünkü gezimizin en canlı camisi. Caminin avlu girişi sağında bulunan tabelada / kitabede caminin tarihçesi hakkında şu bilgileri öğreniyoruz: “Kanuni Sultan Süleyman’ın Divan çavuşlarından Hürrem Çavuş tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. 1980’deki tamirattan önce dış kapı üzerinde bulunan kitabeye göre H 968 /1560 yılında inşa adilmiş. 1844 ve 1901 yıllarında tamir geçirmiştir. Duvarları taş ve tuğla örgülü, ahşap çatılı, dikdörtgen planlı caminin minaresi taştandır. Avlusunda olduğu bilinen mektep ve çeşmeden, mihrap tarafındaki tekkeden eser kalmamıştır. Banisi Hürrem Çavuş hazirede medfundur.” Caminin dış avlu duvarında Kış Dönemi Eğitim Faaliyetleri afişini görüyoruz. Her yaş gurubuna yönelik faaliyetler yapılıyor. Sohbetlerin yanı sıra öğrenciler için matematik takviyesi ve Gelin Birlikte Okuyalım üst başlığı altında orta ve lise öğrencileri ile birlikte Peygamber Efendimizin (SAV) Hayatını birlikte okumaya, anlamaya ve örnek almaya çalışıyoruz duyurusu yer alıyor. Ayrıca duvarında Gençlik Merkezi ve Kur’an Kursu tabelalarını gördük. Daha camiye adım atmadan bir canlılık olduğunu hissettik. Caminin avlusunda hazire bulunuyor. Avludan içeri adımımızı attığımızda solumuzda market rafları gibi kapalı soğutuculu dolapları gördük. Bir bölümünde ise elbiseler bulunuyordu. Dikkatlice bakıldığında bunun askıda ekmek uygulaması benzeri ancak birçok gıda ürünü için uygulanmış güzel, anlamlı bir çaba olduğunu anlıyorsunuz. Adı Uhuvvet Market. Kimse soru sormadan ihtiyaç sahibi ise dolabı açıp ihtiyacını alıyor, yada dolaba ihtiyacı olanlar için ürün koyuyor. Ortam canlı olmasına rağmen ortalık tertemiz. Avlusunun bir köşesinde Gençlik Merkezi tabelasını görüyoruz. Kapısı açık, İçeride langırt, air hokey bulunuyor. Masa ve sandalyeler, duvarın bir yüzünde dolaplar bulunuyor. Dolaplar üzerinde üst kısımlara ayetler, alt kısımlara ise ümmetin öncü şahsiyetlerinin sözleri yer almış. Masa da bulunan görevli olduğunu düşündüğümüz kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Camilerin hayat bulmasına en güzel örnek uygulamalar bu küçük ancak gönülleri geniş ve idealleri yüksek bu topluluk tarafından yerine getiriliyor olması bizleri ziyadesiyle memnun etti. Neden her mahallemizde en az bir camimiz bu tür faaliyetler içerisinde olmasın. Karanlığa karşı mum yakmak gerekiyor. Başkalarını suçlamak veya neden yapılmıyor demek yerine herkes kendi çapında harekete geçmeli. Hürrem Çavuş Camii, başta imamı, ve emeği geçen herkesten Rabbim razı olsun. Bu tür güzel örnekliklerin sayısının artması duasıyla Caminin içerisine de hızlıca bakıyoruz. Caminin içerisi de oldukça temiz ve tertipli, her şey yerli yerinde. Tarihi Yarımada gezimizde şu ana kadar iki camide hareketlilik, canlılık gördük. Sünbül Efendi Camii ve Hürrem Çavuş Cami.
Gürcü Mehmed Paşa Çeşmesi Yapılış Tarihi: H.1035 / M.1625 – 1626 Kitabesi; Sâhibü’l-hayrât olan Gürcü Mehemmed Paşa Bu su ile şimdi hayli çeşmeler etdi sebîl Başka bir yol ile geldi cümlesi başdan başa Gayrı suya katmadı tâ olmaya kâl ile kîl Bir sudur kim gelmemişdir dahi gelmez şöyle bil Hak ona versin dediler cümlesi ömr-i tavîl Bâğ-ı cennetden çıkıpdır lezzetinden anla gör Zâhirâ mâ’-i maʽîndir lâkin ayn-ı Selsebîl Bu iyi çeşme yapıldı şimdicek o sahî kim Kimseye olmaz müyesser böyle bir hayr-ı cezîl Göricek tahsîn edip hâtif dedi târîhini Sûyunu mâ’-i maʽîn bil çeşmesin hem Selsebîl Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:26.1.2022) Akşemseddin Camii Onarım Kitabesi H. 1322 / M. 1904-05 1 Bu mukaddes eser-i Hazret-i Akşemseddîn Bozulup olmuş idi hâl-i harâbîye karîn 2 Bağtaten bâniyye-i sâniyyesi etti zuhûr Oldu bânisinin ihlâsı o suretle muʻîn (devamı için tıklayınız) |
-ŞAH (MAHMUD BEDRETTİN EFENDİ) TEKKESİ (Rekonstrüksiyonu) –MEHMED ŞEMSEDDİN EFENDİ TEKKESİ –GÜRCÜ MEHMED PAŞA ÇEŞMESİ –AKŞEMSEDDİN CAMİİ |
Hürrem Çavuş Camiinden ayrıldıktan Keçeciler Caddesinde ilerlemeye devam ediyoruz. Sol tarafımızda tarihi bir mekanın etrafı çevrelenmiş. “Şah (Mahmud Bedrettin Efendi) Tekkesi Rekonstrüksiyon İşi” yazılı. Tekke, Hicri 1184 (1770) tarihinde yapılmış. (Şah Tekkesi ayrıntı için tıklayınız) İnşaattan dolayı cadde daralmış durumda. En kısa sürede bitmesi temennisiyle. Caddede epeyce ilerledikten sol tarafa keskin bir şekilde kıvrılıyor. Sola dönmeden köşede yeni onarılmış iki katlı ahşap konak bizleri karşılıyor. Bu konak “Mehmet Şemseddin Efendi Tekkesi” olarak biliniyor. Pencereye asılan bilgilendirme yazısında: “Tekke Mehmed Şemseddin Efendi tarafından Kadiri Tekkesi olarak kullanılmak üzere, 1203 /1788-89 tarihinde vakfedilmiştir. Tekke, Akşemseddin Tekkesi ve Şeyh Muhyi Efendi Tekkesi olarak ta biliniyor. Tekkenin ilk şeyhi, Mustafa Resmî Ahi Hazretlerinin halifesi Mehmed Şemseddin Hazretleridir. Kendisi aslen Kayserilidir… Türbedeki diğer sandukalarda medfun zatlar Naile Hanım (eşi) ve Hatice Gülşen Hanımdır. Konağın hemen karşısında mahzun kalmış tarihi bir çeşme yer alıyor. Gürcü Mehmed Paşa Çeşmesi zamanla yol seviyesinin altında kalmış. Restore edilmeyi bekliyor. Kitabesi 4 satır, 3 sütun olarak halen yerinde. Çeşme H. 1035 tarihinde yaptırılmış. Keçeciler Caddesi üzeri tarihi mekanlar açısından zengin. caddede biraz daha ilerledikten sonra sağ yanımızda Atikali İlkokuluna rastlıyoruz. Okulu geçer geçmez kırmızı renkli minaresi ile bizi Akşemseddin Camii karşılıyor. Cami, keçeciler caddesi üzerinde diğer yanından yamak sokağın kestiği köşede yer alıyor. Kaldırımın üzerinde “Akşemseddin Hazretleri” hayatının yer aldığı, alt kısmında ise “Akşemseddin Cami-i Şerifi Hicri 859 Miladi 1455” isim ve tarihin yazdığı mozole gibi çok da estetik durmayan mermerden bir kitabe yer alıyor. 3 boyutlu İç içe geçmiş kareler görünümünde. Üst ve yan kısımlarda Peygamberimizden gelen İstanbul’un fethi ile ilgili hadisi şerif Arapça olarak yer almış. Bu çerçevenin iç kısmına ise yukarıda bahsettiğim gibi Akşemseddin Hazretlerinin hayatı yazılmış: “Akşemseddin Hazretleri, Muhammed ibni şeyh Hamza 1389-1459. Hz. Ebu-bekr neslinden, şeyh Hamza’nın oğludur. Şam’da doğdu. Cihad heyecanı ile oradan kopup Anadolu’ya gelenlerden idi. Amasya’da tahsil gördü. Osmancık’ta Müderris, Hacı Bayram ilinde derviş… Nihayet Allah (cc) ‘ın kudret eli ile 2.Mehmed’e şeyh ve hoca oldu. O’nu zahiri ve batıni ilimlerle mücehhez kılıp, cihad heyecanı ile yetiştirerek Fatih’inde İstanbul’un fethininde mimarı oldu… Bu mescid ve külliye O’nun hatırasına yapıldı. Kabri cennet, mekanı arşın gölgesi, ruhu şad olsun.” (Metin imla hatalarıyla dolu, büyük küçük harfe dikkat edilmemiş, yazı kalınlığı fazla abartılmış.) Caminin avlusunda başka kabirlerde mevcut. Caminin giriş kapısının sağ yanında küçük bir çeşme bulunuyor. Kitabenin ön yüzü kaldırıma caddeye bakarken diğer yüzü avlunun içerisine bakıyor. Kitabenin Akşemseddin Hazretlerine ait olduğunu anlatan sanırım bir yazardan alıntı bir kaç paragraf ile kitabe sona ermiş. Cami küçük bir cami. Avlu girişi dar. Duvarın üzerinde 9 satır 2 sütundan oluşan bir başka kitabe daha vardı. Bu alışılmış formatta sade bir kitabe. Onarım Kitabesinin üzerine 1322 tarihi not düşülmüş. Bu tarih 1904-05 tarihine tekabül ediyor. Cami saat 12.25 olmasına rağmen kapalıydı. Böyle önemli bir caminin bu saatte kapalı olması üzücü. Pencereden içerisinden olabildiğince fotoğraf almaya çalıştık. Nedendir bilinmez bu cami bize soğuk geldi. Girişte çok şey anlatılmaya çalışılmış ancak estetik ve duygudan uzak olduğundan mıdır neden huzur vermiyor. İnşaallah cami derneği bu ruhu yakalaması duasıyla ayrılıyoruz Akşemseddin Camii Şerifinden.
Keçeçiler Caddesinde Balipaşa Caddesi kavşak noktasına kadar devam ediyoruz. Yukarıda Hırka-i Şerif Camiini görüyoruz. Ancak alt kısmından giriş yapmıyoruz. Öncelikle alt kısmı bitirip yukarı doğru çıkmayı planlıyoruz. Keçeciler Fırını Sokağından aşağı doğru ilerliyoruz. Sokağın bitiminde sağda küçücük yeşil bir refüj bulunuyor. Hemen karşısında apartmanların arasında geniş bir koridor görüyoruz. Birkaç basamak merdiven bulunuyor. Bu koridora girerek karşı sokağa Zenbilci Sokağa geçtik. Atikalipaşa İlkokuluna doğru yürümeye başladık. Okulun hemen karşısında küçücük bir mescid bulunmaktadır. Tutî Abdullatif Camii. Kısa tuğla minareli caminin kitabesinde: “XVII. yüzyılda Abdüllatif Efendi tarafından kendi adına yaptırılmıştır. Kazasker Abdüllatif Efendi şiire olan merakı ve sesinin güzelliği sebebiyle “Tuti Latif” lakabıyla meşhur olmuştur. Çeşitli devirlerde tamirler gören mescid 1974 yılında yıkılıp Fatih’in Eski Eserlerini İhya ve Koruma Derneği tarafından yeniden yaptırılmıştır.” yazısını okuyoruz. Caminin son namaz yeri açıktı. İç kısmı kapalıydı. İç pencereden fotoğraf çekmeye çalıştık. Okulun önünde çocuklarını bekleyen büyük çoğunlukla anneleri görüyoruz. Caminin önünden geçen dar olan Yamak Sokaktan ilerliyoruz. Sol tarafımızda yol seviyesinin altında özel şahsa ait yeşil bir bahçe dikkatimizi çekiyor. Sokakta ilerlemeye devam ettiğimizde yukarı doğru 90 derecelik bir açıyla sağa dönüyoruz. Yokuş yukarı sokağın sonuna kadar ilerliyoruz. Tekrar Keçeciler Caddesine çıkıyoruz. Sağa doğru kısa bir yürüyüşten sonra sol tarafımızda kalan Armutlu Sokağından içeri giriyoruz. Yokuş yukarı doğru dar sokakta ilerliyoruz. Sağdaki Akseki Camii Sokağına dönüyoruz. Sokak ikiye çatallaşıyor. Sağdan devam ediyorum. Akseki Camiine ulaşıncaya kadar bölgedeki neredeyse tüm sokaklara giriş yapıyorum. Hiçbir noktayı kaçırmamak adına. Bölgede sokaklar oldukça dar tek sıra park edildiğinde bir araç zor geçiyor. Akseki Camii sokağından sapmadan sokağın başlangıcına kadar ilerliyoruz. Sokağın sonuna doğru sağ tarafta güzel tarihi bir yapı dikkat çekiyor. Araştırmalarımıza göre burası eskiden Hırka-i Şerif Muhafız Konağı. Konak, 1851 yılında Sultan Abdulmecid döneminde inşaa edilmiş. Konak iki katlı, kırma çatılı ve kagir duvarlı oldukça büyük bir yapıdır. Bu konak, Tanzimat Devrine has kagir konakların günümüze ulaşabilen nadir örneklerindendir. Zamanla bir çok kuruluşun kullandığı tarihi yapı halen bu yapı EDEP tarafı tarafından kullanıyor. Sokağın sonunda sağ tarafımızda Akseki Camii, solda ise Hırkai Şerif Camisi yer alıyor.
Çorlulu Ali Paşa Çeşmesi – Hırka-i Şerif Tamir Tarihi: 1307 / M. 1889-1890 Tamir Kitabesi Çorlulu Ali Paşa-yı vezîr-i aʽzam Yapdı bu aynı çü selsâl-i İrem Âb-ı Kevserden içip teşneler olsun sîr-âb Suyu akdıkça bula Hazret-i bânîsi kerem Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:26.1.2022) Akseki Mescidi Osmanlıca Kitabesi H. 1315 Ramazan / M. 1898 Ocak-Şubat 1 Saʻyi meşkûr ola merhûm Kemâleddinin Dînine devletine hizmet ile oldu saʻîd 2 Hazret-i Fâtih ile şehr-i Sitanbul’a gelip Yaptı bu mescidi kim medfeni de onda bedîd (Devamı için tıklayınız!) |
Hırka-i Şerif Cami Kitabesi (Akseki Caddesi) H. 1267 / M. 1850-51 1 Tâ ebed Sultân Mecîd Han ola bâ-feyz-i İlâh Nûr-ı mihrâb-ı hilâfet câmi‘-i âdâb-ı dîn 2 Kalb-i pâkin eylemiş Hak Hazret-i Peygambere Dâimâ ihlâs-ı arzıyle mübâhî vü yakîn (Devamı için tıklayınız!) (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 19.6.2023) |
Hırka-ı Şerif Odası Duvarındaki Kitabe Hırka-ı Şerif Cami Avlusu H. 1227 / M. 1812-13 Şehriyâr-ı âlem-ârâ şâh-ı mansûrü’l-livâ Sâye-i Mevlâ vekîl-i Hazret-i mahbûb-ı Hak Yaʽni Hân Mahmûd-ı Adlî-şân kim olmaz şüphe Âgeh-i ihsân ü inâyet mülûk-ı mâ-sebâk (Devamı için tıklayınız!) (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 19.6.2023) |
Caminin avlu duvarında bir çeşme bulunuyor. Çeşmenin ismini araştırdığımızda isminin Çorlulu Ali Paşa Çeşmesi olduğunu öğrendik. Bu isimde başka çeşme de var. Çeşme oldukça basit bir yapıda. Teknesi büyük ihtimal yol seviyesinin altında kaldı. Çeşmenin musluğu bulunmamaktadır. Ancak üzerindeki kitabe yeni onarılmış. 2 satıra 2 sütun kısa bir kitabesi bulunuyor. Kitabenin altında 1307 tarihi not düşülmüş. bu tarih çeşmenin tamir edildiği tarihmiş. Ne zaman yapıldığına dair bir bilgimiz henüz bulunmamaktadır. Akseki Mescidi ahşap yapılı güzel bakımlı bir mescid. Halen yatılı Kur’an Kursu olarak hizmet vermektedir. Avlusunda kabirler bulunmaktadır. Kitabesinde ise şunlar yazılıdır: “Ni’me’l Ceyşten Akseki Kemaleddin Efendi tarafından H. 857 / 1453 tarihinde yaptırılan mescid harap olunca XVII. yüzyılda Dal Mehmed Efendi yeniden ahşap olarak inşa ettirmiştir. Bir müddet bakımsız kalan eseri H.1325 / 1897 de Hacı Mehmed Şevki Efendi bugünkü şekliyle yeniden yaptırmıştır. Dikdörtgen planlı ahşap çatılı mescidin kapısındaki kitabede banilerinin üçü de zikredilmektedir. Yine bu üç şahısta mihrap tarafındaki hazirede medfundur. 1987 tarihinde Hırka-i Şerif Kur’an Kursu Derneği tarafından aslına uygun olarak minaresiyle birlikte yeniden restore edilmiştir.” Cami avlu kapısının üzerinde yer alan Osmanlıca kitabesi 5 satır 3 sütun üzerinedir.
Akseki Mescidiyle Hırka-i Şerif Caminin minareleri güzel bir kompozisyon oluşturuyor fotoğraf karesinde. Artık Hırka-i Şerif Camiine girme zamanı. İsmini defaatle duyduğumuz, İstanbul’un en bilinen camilerindendir. Cami oldukça bakımlı. Yüksek giriş kapısının en üzerinde dairesel bir zemin üzerinde peygamberimizi kasderek “dedi selam üzerine” , alt kısımda ise Hadis-i Şerif yer alıyor. Girişin hemen solunda küçük bir tabelada caminin Abdulmecithan tarafından 1851’de yaptırılmıştır yazısını okuyarak içeri giriyoruz. Hırka-i Şerif Camii kitabesinde ise şunlar yazıyor: “Sultan Abdulmecid tarafından H. 1267 / 1850 tarihinde Hz. Peygamberin hırka-i saadetinin muhafazası ve halkın rahat ziyaret edebilmesi gayesiyle yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin Avrupa etkisinde bulunduğu dönemin eseri olan cami sekizgen ve tek kubbelidir. Mihrab duvarına bitişik yine sekizgen planlı tek kubbeli Hırka-i Saadet dairesi vardır. Hattat Mustafa İzzet ve Sultan Abdulmecid imzalı hat eserleri bulunmaktadır.” Cami avlusunun girişinde sağ kısımda peygamberimize ait bazı eşyalar sergilenmektedir. Avludaki tek katlı yapıların (Hırka-i Şerif Odası) üzerinde Osmanlıca ve Türkçe kitabeler yer alıyor. Yan duvarında yer alan Osmanlıca kitabenin üst kısmında tuğra altında ise 10 satır 4 sütun uzu bir metin yer alıyor. Avluya bakan diğer Türkçe kitabede ise Peygamberimizin Veysel Karani hakkındaki ifadesi ve Hırkanın hikayesi yer alıyor. Üveys Fatih Belediyesince hazırlanan cami hakkındaki panoda ise ek şu bilgiler yer alıyor: “Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV)’in İstanbul’da bulunan iki hırkası vardır. Biri Topkapı Sarayı’ndaki halifelik alametlerinden sayılan Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’ndeki Hırka-i Saadet veya Bürde-i Saaadet’de denilen hırkasıdır. Diğeri ise Peygamber Efendimiz (SAV)’in Miraca çıkarken üzerinde bulunan hırkasıdır. Bu hırka Efendimiz (SAV)’in vasiyeti üzerine Veysel Karani’ye hediye edilmiştir. Bu kutsal emanet, bugün Veysel Karani’nin torunları tarafından korunmaktadır. Bu emanetin koruyucusu, Üveys ailesi, 1600’lü yıllarda Sultan I. Ahmed (1603-1617) ’in isteği ile İstanbul’a gelmişler ve Fatih’te bir evde Hırka-i Şerif’i ziyarete açmışlardır. Daha sonra I. Abdulhamid (1774-1789) Han, bugünkü Hırka-i Şerif Camii’nin avlusunda kalan bir oda inşa ettirmiştir ve Hırka-i Şerif burada sergilenmeye devam etmiştir. Bu odanın zamanla yetersiz kalması ve Sultan Abdulmecid (1839-1861) Han’ın Hırka-i Şerif’in şanına yaraşır bir cami yaptırmak istemesi ile 1847 yılında caminin inşaatına başlanmış ve 1851 yılında tamamlanmıştır. Cami bir külliyeolarak Hırka-i Şerif’in muhafazasına ve ziyaretine mahsus bölümler, hünkâr mahfili ve kasrı, meşruta, Hırka-i Şerif-i korumakla görevli jandarma için bir karakol yaptırmıştır. Kalen Hırka-i Şerif bu camide sergilenmektedir. 120 cm uzunluğunda, bej renkte olan Hırka-i Şerif, deve yününden dokunmuştur ve sekiz parçadan oluşur.” Caminin etrafını dört dönüyoruz. Caminin diğer kapısı keçeciler caddesi üzerinden. Merdivenle çıkılıyor camiye. Avludan Keçeci Caddesine inilen merdivenlerin hemen sağında seyir terası benzeri yüksekçe bir alana çıkıyoruz. Bu hakim noktadan fotoğraf çekiyoruz. Tam bu arada öğlen ezanı okunuyor. Namazımızı camide eda ediyoruz. Caminin içi küçük, çok köşeli, bakımlı. Namaz bitimi fotoğraf çekimi için tekrar içeri girmek üzere cemaatin çıkmasını bekliyorum avluda. O arada avludaki tek katlı yapılardan birisinin kapısı açılıyor. Kapıdaki kişi peygamberimize ait kişisel eşyaların sergilendiği alanı gezebileceğimizi söylüyor. Biz de içeri giriyoruz saygıyla. Bir tek fotoğraf çekmiştim ki fotoğraf çekmek yasaktır ibaresini görüyorum. Çekmekten vazgeçiyorum. Cemaatin tamamı dışarı çıkıyor. Bir kısmı emanetlerin olduğu mekana girip ziyaret gerçekleştiriyor. Biz de caminin içini boş bulmuşken içeri girip fotoğraf çekiyoruz. Namazı da bu camide eda ettiğimizden uzun süre kaldık. Artık yola devam vakti. Ayrıntılı Bilgi için İslam Ansiklopedisinin Hırka-i Şerif Camii maddesine bakabilirsiniz.
Mesih (Ali) Paşa Camii Cümle Kapısı Kitabesi -Sağ 2 satır – 2 sütun 1 Hamdülillâh âsaf-i âdil muvahhid pâk-din Eyledi bu câmiin bünyâdını bî-kâl ü kîl 2 Etti ihyâ vahy-i Hak ile çün ol Îsa-nefes Vuslat-ı Hakka tarîk-i cennete oldu delîl Mesih (Ali) Paşa Camii Cümle Kapısı Kitabesi -Sol 2 satır – 2 sütun 1 Ol vezîr-i aʻzâmın nâmı Mesîh-i can-fezâ Dü cihânda âb-ı maksûdun Hudâyâ kıl sebîl 2 Hâtif-i kudsî dedi itmâmının târîhini “Bu makâm oldu ibâdet-gâh-ı makbûl-i Celîl” H. 994 / M. 1585-86 (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 12.1.2024) |
Mesih (Ali) Paşa Camii Cümle Kapısı Kitabesi -Orta 2 satır Yeryüzünde olan her canlı fanidir. Fakat azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin zatı bakidir.” (er-Rahman / 26 -27.) |
Mesih Mehmet Paşa Çeşmesi Yapılış Tarihi: H.994 / M.1585-1586 İnşa Kitabesi; Hazret-i Paşa ki nâmıdır Mesîh Kıldı çün ihyâ-yı dîne iltifât Eyledi icrâ ayn-ı Selsebîl Nûş edenler der ona “azbün Fırat” Hâtif-i kudsî dedi târîhini Mâ’-i sâfî çeşme-i âb-ı hayât Tamir kitabesini okumak için bakınız Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:27.1.2022) |
-HIRKA-İ ŞERİF İLKOKULU –MESİH MEHMET PAŞA CAMİİ (Mesih Ali Paşa Camii) —MESİH MEHMET PAŞA TÜRBESİ —MESİH MEHMET PAŞA HAZİRESİ -MESİH MEHMET PAŞA ÇEŞMESİ |
Akseki Caddesinden hafifçe aşağı doğru yola devam ediyoruz. Caminin köşesinde Akseki Caddesini, Kadı Sokağı kesiyor. Akseki Caddesi tekrar devam ediyor. Hemen köşede tek katlı Fatih Halk Eğitim Binasını görüyoruz. Cadde sola doğru kıvrılarak uzuyor. Dönemecin bittiği yol düzleştiğinde sağda okul inşaatını (Hırka-i Şerif İlkokulu inşaatı tamamlanmış 12.1.2024) görüyoruz. Kısa bir ilerleyişten sonra Akseki Caddesini kesen Eski Ali Paşa Caddesine ulaşıyoruz. Sağa dönerek ilerliyoruz. Karşımıza Vakıflar tarafından restorasyonu devam eden Mesih Mehmet Paşa Camii çıkıyor. Yönümüze göre solda kalan caminin üst çatı kısımlarını ve minarelerini görebiliyoruz.
EK: 12 Ocak 2024 cuma günü yolum Mesih (Ali Paşa Camiine düştü. Restorasyon bitmiş cami ibadete açılmıştı. Öncelikle caminin isminde karar kılmak gerekiyor. Cami avlusundaki mermer tabela ve Hırka-i Şerif İlkokulunun avlu girişinde Mesih (Ali) Paşa Camii yazıyordu. Mermer tabelada yazılanları okuduğumuzda konuyu anlıyoruz: “Sultan III.Murad devri vezir-i azamlarından Hadım Mesih Mehmed Paşa tarafından H. 994 /1585 -86 tarihinde yaptırılmıştır. Kaynaklarda Mimar Sinan’a ait olarak gösterilen esere talebesi Davud Ağa’nın katkısı ihtimali vardır. Halk arasında Mesih Ali Paşa Camii olarak anılmasının sebebi ise muhtemelen eskiden civarında bulunan Mesih Ali Paşa Camii ile ilgilidir. Kesme taştan inşa edilmiş duvarların kuşattığı mekânı sekiz sütunun desteklediği bir ana kubbe örter. Ana kubbenin etrafından küçük yarım kubbeler, mihrab sofasını kapatan bir yarım kubbe ve mahfillerin üzerinde üçer küçük kubbe örtü sistemini tamamlar. Zeminin eğimi yüzünden cami fevkani olarak yapılmış batı cephesinin alt katında bir sıra dükkan yer almıştır. Osmanlı mimarisinin klasik devir eseri olan yapı 1894 yılındaki depremde hasar görmüş, 1935 yılında bir tamirat geçirmiştir. Mihrab tarafındaki hazire duvarının dışında tamir görmüş çeşmeler mevcuttur. Caminin banisi avludaki türbede medfundur.” Cami avlusuna Akşemsettin caddesine bakan kapısından girdim. Camii daha ilk görünüşte Mimar Sinan eserlerini andırıyor. Avlu etrafının revaklarla çevrelenmiş. Avlu ortasında üstü açık, etrafı demir korkulukla kapatılmış Mesih Mehmet Paşa Türbesi bulunmaktadır. Cami giriş kapısı üzerinde (cümle kapısı) iki satırlık Rahman 26 ve 27.ayeti kerimeler ve her iki yan duvarda karşılıklı 2 satır, 2 sütun kitabe alıyor. Cami oldukça ferah. Mihrap kısmı minber ile sınırlanmış, dar tutulmuş. Mihrap üzerinde ayeti kerime yer alıyor. Cami içerisinde pencere üzerlerinde yer alan çiniler ve ayeti kerimeler oldukça güzel ve uyumlu olarak yer almış. Avluya çıktığımda, abdest alınan revakların tam ortasında bulunan 2 uzun satırlık kitabe dikkatimi çekiyor. Kitabede hadisi şerif yer alıyor. Giriş yaptığım avlu kapısından tekrar çıkış yapıyorum. Caminin bu bölümünde Mesih Ali Paşa Camii Haziresi yer alıyor.
Caddenin bitiminde köşede tarihi Mesih Mehmet Paşa Çeşmesini görüyoruz. Çeşme yol seviyesinin altında kalmış lakin o bölümü etrafı çevrelenerek korunmuş. Çeşmenin Eski Ali Paşa Caddesi yönüne bakan kısmı mermerle kaplı, birbirinin simetriği iki çeşme bulunuyor. Her bir çeşmenin üzerinde 2 satır 2 sütun düzenlenmiş kitabesi yer alıyor. Her iki çeşmenin üzerinde ise tek satır 6 sütundan oluşan bir diğer kitabe yer alıyor. Çeşmenin her iki caddeye bakan yüzü bulunuyor. Bir yüzü Eski Ali Paşa Caddesine diğer yüzü bu caddeyi kesen ve Fevzipaşa Caddesine kadar uzan Mütercim Asım Caddesine bakıyor. Mütercim asım Caddesine bakan yüz kesme taştan yapılma ve tek musluklu. Herhangi bir kitabesi bulunmuyor. Yine yol seviyesinin altında, ancak etrafı korkulukla çevrelenmiş durumda. Musluğu bulunmuyor. Gerçi olsa da su alınabilecek gibi değil, bayağı altta kalıyor. Çeşmenin köşesinde çeşme ile ilgili bilgilendirme panosu -yıpranmış halde- bulunuyor: “Bu çeşme Hicri 994 / M.1586 yılında Sultan III. Murad’ın Sadrazamlığını da yapan Mesih Paşa kardeşi tarafından yaptırılmıştır. 1233 (1817) yılında III. Mustafa’nın kızı III. Selim’in kız kardeşi Beyhan Sultan tarafından onarım görmüştür. Çeşmenin kitabesinde …..1233” Bu metne göre 994 tarihinde yaptırılmış, 1233 senesinde onarım görmüş. İkiz olan tarafı yeniden dönemin mimarisine uygun olarak yapılmıştır. (Not: Bu çeşme 2011 yılında İBB ve İstanbul Ticaret Odası işbirliği ile restore edilmiştir.) Çeşmenin yanında bulunan sokaktan Mevkufatçı Sokağında ilerlemeye devam ediyoruz.
-ÜMMÜ KENAN DERGAHI –ALTAY CAMİİ |
Sokakta hafiften yokuş yukarı ilerlerken ara ara restore edilen Mesih Mehmet Paşa Camiinin fotoğraflarını çekiyoruz. Mevkufatçı Sokağın başına kadar ilerliyoruz. Fevzipaşa Caddesine ramak kala sokak bitiyor, ancak merdivenle Fevzi Paşa Caddesine çıkabiliyorsunuz. Merdivenleri çıkmıyoruz. Sola Saadettin Efendi Sokağına giriyoruz. Fevzi Paşa Caddesine paralel yürümeye devam ediyoruz. Dar sokakta sokağın sonuna kadar ilerliyoruz. Sokağın tam karşısındaki 3 katlı konak sokağı kesiyor. Merakla devam ediyoruz. uzaktan gördüğümüz Konağın, çocukları tarafından onarılan Ken’an Rıfaiye ait olduğunu hemen bitişiğindeki binada da aynı isimli “Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü 2008” ibareli tabelayı görüyoruz. Kapının üzerinde madalyon şeklinde Osmanlıca kitabede -okuyabildiğimiz kadarıyla- “Tarikati Aliyye Rıfaiden Ümmü Kenan Dergahı Şerifi”. Kırtay Sokağından aşağı doğru inmeyi gözümüz kesmedi. Bizde sokağın diğer ucuna doğru Fevzi Paşa Caddesi yönüne doğru ilerledik. Kırtay Sokağın sonuna geldiğimizde sol tarafımızda alt katları dükkan olarak kullanılan Altay Camiini görüyoruz. Caminin yüzü Fevzi Paşa Caddesine dönük. Caminin önündeki Altay Sokakta ilerleyerek caminin avlu kapısından bir kaç basamak merdiveni çıkarak içeri giriyoruz. Küçücük bahçesinde medfun kabirler bulunmaktadır. Mezarlar caminin ön kısmında imişler, buraya taşınmış. Ancak gördüğüm kadarıyla bakımsız. Fatih Belediyesi tarafından yaptırılmış camiye ait tabelada: “Caminin 1670 tarihinde inşa edildiği, Banisinin Şeyhülislam Debbağzade Mehmet Efendi olduğu yazmaktadır. Cami zamanla yıkılmıştır. 1987 yılında Vakıflar İdaresince tekrar yaptırılmış ve ibadete açılmıştır. Cami kesme taştan, tek kubbeli olarak inşaa edilmiştir. Son cemaat yeri üç kubbelidir. Tek şerefeli bir minaresi vardır. Kürsüsü, minber ve mahfili ahşap, mihrabı çinidir. Banisi iki kez Şeyhülislamlık yapmıştır. Kabri Yavuz Selim Camii yakında kendi yaptırdığı Debbağzade Medresesi avlusundadır.” Camiden çıkıp Altay Caddesinin sonuna kadar ilerliyoruz.
Sineperver Valide Sultan Çeşmesi Yapılış Tarihi: H.1241 / 1825- 1826 Kitabesi; Sâhibetü’l-hayrât ve’l-hasenât merhûm ve mağfûrun leh Sultan Mustafâ Hân vâlideleri, ismetlü Sîne-perver Vâlide Sultan-ı aliyyü’ş-şân Hazretlerinin eser-i hayrâtıdır. li-sene 1241 Harrerehû Sükûtî Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:27.1.2022) |
Altay Caddesini bitiminde sola Eski Ali Paşa Caddesine dönüyoruz. Yokuş aşağı biraz yürüdükten sonra önümüze sağ tarafımızda kalan tarihi bir çeşme çıkıyor. Çeşmenin isminin “Sineperver Valide Sultan Çeşmesi” olduğunu öğreniyoruz. İnternetteki araştırmamızda “çeşmenin Ayşe Sineperver Sultan tarafından yaptırıldığını suyunun acı oluşundan dolayı halk arasında “Kanlı Çeşmede” dendiğini okuyoruz. Küfeki taşından inşa edilen dikdörtgen planlı kâgir çeşmenin ön cephesi, dört pilaster ile dikey olarak üçe bölünür. Ortadaki iki pilaster arasında bir musluk yer alır. Altındaki tekne, cephe boyunca uzanır ve pilasterlerle üç bölmeye ayrılır. Mermer ayna taşında kabartma motifler işlenmiştir. Ayna taşının yukarısında yer alan, inşasına dair dört satırlık kitâbesi, kabartma tekniğiyle işlenmiştir. Yapının ön cephesinde bir alınlık varken arka kısımdaki haznesinin üzeri çatısızdır.” Kaynak: tr.wikipedia.org (E.T.: 27.1.2022) Caddede aşağı doğru Mesih Mehmet Paşa Camiine doğru yürüyoruz. Uzaktan fotoğrafını çektikten sonra sağa Kadı Sokağına dönüyoruz. kadı Sokağı da Hırka-i Şerif Camiine doğru uzanıyor. Hızlıca tekrar Akseki Caddesi üzerinden mescidi bu kez solumuza alarak kıvrımlı yollarda yokuş yukarı ilerliyoruz. Ahşap Minare Sokağı – Kabakulak Sokağı güzergahında birkaç tane eski ahşap bina görüyoruz. Kabakulak Sokağını yukarı doğru çıkıp bitirdiğimizde Eski Ali Paşa Caddesi ile Ali Paşa Türbesi köşesinde karşımıza bir kabir çıkıyor. Bu kabrin korkuluklarının üzerinde mermerden tabelada “Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin büyük alimlerinden Esseyyid Mehmed Efendinin ruhuna fatiha H. yıl 857” ibaresini okuyoruz.
-KARAGÜMRÜK MEYDANI –MESİH MEHMET PAŞA CAMİİ –KARAGÜMRÜK MEYDAN ÇEŞMESİ –FATİH BELEDİYESİ KARAGÜMRÜK KÜTÜPHANESİ |
Karagümrük Meydanındayız. Meydan dedik ise büyük bir meydan düşünmeyin. Ancak yine de arada ferahlık sağlamış. Kuşlara yem arıyor kaldırım taşı döşeli meydanda. Uzaktan pembe tonlu, uç kısmı daha farklı minare dikkat çekiyor. Camiye doğru ilerliyoruz. Prof Naci Şensoy caddesinde ilerliyoruz. Karşımızda Mesih Mehmet Paşa Camii görünüyor. Cami girişini için sağa Sütçü Murad Sokağına dönüyoruz. Caminin Kur’an Kursu bulunuyor. Avludan içeri giriş yaparken sağda Tarikatı Kadiriyyeden Hasan Efendi yazılı kırık tabelayı görüyoruz. Belli belirsiz bir kabir görüyoruz. Cami avlusundan caminin üst katı küçük pencereleri ve ahşap giydirme ile dikkati çekiyor. Caminin cadde üzerindeki yazıları silinmiş kitabesinden şu bilgilere ulaşıyoruz: “Sultan III. Murad’ın sadrazamlarından olan Hadım Mesih Mehmed Paşa tarafından H. 997 / 1588 ‘de yaptırılmıştır. Bu caminin yerinde daha evvel Hasan Paşa tarafından yaptırılmış bir mescid bulunmaktaydı. Zamanla harab olan eser II. Abdulhamid Han devrinde Fetva Emini Hacı Nuri Efendi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Kagir duvarlarını tek kubbenin örttüğü camiye son yıllarda bir çok ilaveler yapılmıştır. İlk mescidin banisi hazirede medfundur.” Caminin karşısındaki sokaktan Karabulut Sokağına giriyoruz. Sokağın hemen köşesinde sağda dikdörtgen yapılı çatılı tarihi bir çeşme dikkati çekiyor. Çeşmenin adı Karagümrük Meydan Çeşmesi. Çeşmenin Karabulut Sokağına bakan yüzünde bir çeşme, diğer yüzünde ikiz çeşme yer alıyor. Çeşmenin kitabesi bulunmuyor. Muslukları mevcut. İkiz çeşmenin önünden geçen sokak trafiğe kapatılıyor. Karagümrük meydanının devamı. Bu alanda Fatih Belediyesi Karagümrük Kütüphanesi yer alıyor.
–PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ -AKŞEMSETTİN İLKOKULU |
Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi “Adalet taht-gâhında kıyam itdikçe…” “ Hatûdan hıfz ide Mevlâ vücûd-i Abdülâziz-Han” “ Karagümrük meyânında idübdür hayriyle ihsan” “ Muvaffak oldu bu hayre getirdi hoş âb-ı revan” “ İçenler mâ-i zülalden ideler hayr ile duâ” “ Yapub bu çeşmeyi ihya eyledi Valide Sultan” Kaynak: http://www.suvakfi.org.tr/ (E.T:27.1.2022) |
Karabulut Sokakta ilerliyoruz. Sağ yanımızda mahzun bir çeşme ile karşılaşıyoruz. Araştırdığımızda isminin Pertevniyal Valide Sultan Çeşmesi olduğunu öğrendik. Yapım tarihi H.1279- M.1863. Ortasında tuğranın yer aldığı, yanlarda ise 4 satırlık bir kitabe yer almaktadır. Su Vakfı sitesinde çeşme ile ilgili şunlar yazıyor: “Karagümrük meydanı sokak da ilkokulun yanında bulunan bu çeşme vaktiyle okulun yerinde bir kilisenin bulunuşu sebebiyle halk arasında “Kilise çeşmesi” de denilmektedir. İki sütun arasında ve basık bir kemer altında oymalı bir bordürlü çevrilmiş yekpare ikinci bir kornişten sonra da çok süslü ve oymalı bir taç çeşmeyi tamamlamaktadır. Tekne ve sedleri yok olmuştur. Musluğu koparılmış suyu kesilmiştir. Sağlı sollu dörder satır halinde yazılmış kitabenin orta yerinde Abdülaziz’in defne dalları ile süslenmiş çok güzel bir tuğrası yer almaktadır.” Çeşmenin arka kısmında inşaat devam ediyordu. Çeşmenin yanından geçen oldukça dar “Perendebaz Sokak” ismi ilgimizi çekiyor. Çeşmenin yüzünün baktığı karabulut sokakta devam ediyoruz. İlk sağ sokağa İmam Süreyya Sokağa, sonra tekrar sağa Melek Sokağa dönüyoruz. Yokuş yukarı yürüyoruz. Sol tarafımızda Akşemseddin İlkokulu göze çarpıyor. Okul 2 katlı, mimari olarak estetik gözüküyor. Okul dıştan pembe renk tonlu, pencereleri, pencereler üzerindeki turkuaz renkleri, dikkat çekiyor. Okulun resmi sitesinden öğrendiğimize göre, okul 12 Ekim 1925 tarihinde, dönemin İstanbul Valisi Sami Bey’in emriyle yaptırılmıştır. Okul Taş Mektep olarak bilinmektedir. Okulun açılışı sırasında “vaz’ı izaz töreni kurban kesilmek suret ile yapılırken mahalli ihtiyar heyetinden emekli bir subay ferdi heyecandan ve sektei kalbden ölmüştür. Bu hüzünlü hal törende bulunanların kuvveyi maneviyeleri üzerine tesir etmekten hali kalmamıştır.” anektodunu okuyoruz. Binanın özellikleri hakkında ise şöyle yazıyor: “Bina Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış olması sebebiyle Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşımakta olup dış cephesi çini bezemelerle kaplıdır. Pencere üstleri oval yapıda olup pencere sayısı fazladır. Bir cephede 4 pencere bulunmakta aralarında dikdörtgen yarım yatay sütunlar bulunmaktadır. Giriş kapısında yine Osmanlı mimarisinde bulunan cumbalı balkon özelliği görülmektedir. Giriş kapısının yan duvarlarında çini bezemeler ve Osmanlı süsleme sanatı olan kabartmalar görülmektedir” (Kaynak: https://fatihaksemsettin.meb.k12.tr/icerikler/tarihce_71459.html E.T:28.1.2022) .
Öküz Mehmed Paşa Çeşmesi Yapılış Tarihi: H. 1027 / M. 1617-18 Kitabesi; Hazret-i Paşa ki nâmıdır Mehemmed kâm-bîn Sadr-ı aʽzam yaʽni ol mu’ti’l-berâyâ kâmilîn Cümle-i eşyâyı Bârî mâ’dan ihyâ etmegin Kıldı icrâ işbu aynı eyledi “li’ş-şâribîn” Rûz-ı mahşerde şefîʽi ola beyne’l-mü’minîn Mustafâ-yı enbiyâ mahbûb-ı Rabbi’l-âlemîn Zümre-i atşân nûş etdikçe bundan hamd ile İzz ü rifʽat vere Hak kıla belâyâdan emin Nâzır oldukda bu ihsân-ı cemîlin hüsnine Dedi târîhin Hâtibî: “Hayruhû mâ’-i maʽîn Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T:28.1.2022) |
Tekrar yukarı çıktığımız Melek Hoca Sokaktan aşağı doğru inmeye başladık. Sol tarafımızda bulunan Damat Öküz Mehmed Paşa Camiine ulaşıyoruz. İsmi ilgi çekici. Cami duvarındaki tabelada “Öksüz Mehmet Paşa” yazarken müftülüğün standart tabelasında Damat Öküz Mehmed Paşa Camii yazıyor. Kitabesinde: “Sultan I. Ahmed’in kızı Gevher Sultan’ın kocası “Öküz” lakabıyla bilinen Sadrazam Mehmed Paşa tarafından H. 1027 / 1617 tarihinde ahşap olarak yaptırılmıştır. 1729 yılındaki büyük yangında harap olmuş, yıllarca temel kalıntısından başka eser bulunmayan arsa halinde kalmıştır. 1987 yılında cami yaptırma derneği tarafından ölçüsüne sadık kalarak, betonarme ve kubbeli olarak halkın yardımlarıyla yapılmıştır.” Tek kubbe üzerine kurulu caminin son cemaat yeri 3 kubbeli olarak inşa edilmiş. Caminin avlu duvarına bitişik onarılmayı bekleyen tarihi çeşmeyi görüyoruz. Çeşme ismini cami ismi ile aynı. Öküz Mehmed Paşa Çeşmesi. Hicri 1027 tarihinde yaptırılan çeşmenin kitabesinin bulunduğu ön yüzü, Melek Hoca Sokağa bakıyor. Kesme taştan kare olarak yapılan çeşmenin üzerinde 2 satır 5 sütun kitabe bulunmaktadır. Teknesi yol seviyesinin altında kalmıştır. Musluğu bulunmamaktadır. Bugünkü gezimizin sonuna geldik. Aracımızı bıraktığımız Mihrimah Sultan Camiine doğru yol alıyoruz. Türkistan Sokakta tek katlı prefabrik Karagümrük Mahalle Muhtarlığı binasını görüyoruz. Fevzi Paşa Caddesi üzerinden devam ediyoruz. Taş yapılı Mihrimah Sultan Hamamı Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan tarafından 1562-1565 yıllarında çifte hamam biçiminde Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Son fotoğrafları da çektikten sonra sonunda aracımıza ulaşıyoruz. Gezimizi sona erdiriyoruz.
18 Haziran 2024 Salı (EKSİK CAMİLERİN TAMAMLANMASI)
Bugün 18 Haziran 2024 Salı. Kurban Bayramının 3.günü. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Camilerimizi ziyaret ederken çevresindeki görmediğimiz diğer tarihi unsurları da eklemeyi unutmuyoruz. Bugün gördüğümüz camileri 4 gezi güzergahına ekledik.
Vefa Standı girişinden karşı tarafa Karagümrük tarafına geçiyoruz. Muhtar Yekta Sokağını kesen Viran Mescidi Sokağa ve Mihrinaz Hatun Camine ulaşıyoruz. Cami minaresi olmasa apartman / Kuran Kursu gibi gözüküyor. Cami kapalı idi. Camiye birkaç basamakla çıkılıyor. Son cemaat yeri sonradan eklenmiş iğreti duruyor. Cami aslında Kur’an Kursu formatında (Aydınoğlu Erkek Kuran Kursu). Eksik kalan cami listesine bakarak bu kez aynı güzergahta Karabaş Veli Camiine yöneliyoruz. Cami, Melek Hoca Caddesi-Armutlu Sokak ve Nikah Sokak arasında avlusu genişçe bir alanda yer alıyor. Cami kapalı idi. Pencereden cami iç kısmını fotoğraflamaya çalışıyorum. Camiye ait bilgilendirici tabela göremiyoruz. Ancak cami giriş kapısının yanında bulunan tabelada yapım tarihi verilmiş. Camii 940 / 1524 yılında yapılmış. 1998 yılında tekrar yaptırılmış olduğunu öğreniyoruz. Cami avlusunda Karabaş Veli Camii Haziresi geniş yer tutuyor. Caminin dört bir yanını gezerek kabirleri fotoğraflıyorum. Caminin banisi adına Abdurrahman Karabaş Veli Kabrini görüyoruz. Latinize alfabe ile yazılmış mezartaşı ilgi çekiyor. Demek ki mezartaşı sonradan sembolik olarak konulmuş. İleride orijinal mezar taşı bulunur ümidiyle bölgedeki son camimiz Muhtesip İskender Camiine rotamızı çeviriyoruz. Muhtesip İskender Camii, Hırka-i Şerif Mahallesi, Kabakulak Sokak ile Cevizci Ekrem Sokak arasında bulunan yeni restore edilmiş, avlusu genişçe güzel bir camii. Cami kapalıydı. Ana girişi Kabakulak Sokaktan yapılıyor. Önce avlu kapısı kapalı idi. Avlu pencerelerinden avludaki Muhtesip İskender Camii Haziresini fotoğrafladık. Sonra zıt yöndeki diğer giriş kapısına Cevizci Ekrem Sokağına yöneldik. Avlu kapısına geldiğim de içeriye sala okumak için giren şahıslarla bizde avluya girdik. Sala okuyacak kişi muhtemelen orada öğrenci olacak ki cami içerisine girip fotoğraf çekmemi çok istemedi. Ben de ısrar etmedim. Avludan bir kaç kare fotoğraf alarak oradan ayrıldım. Caminin ismi henüz hiçbir yerde yazmıyor. Kayıtlarımıza göre Muhtesip İskender Camii. Ancak Kabakulak Camii olarak tanınırlığı daha fazla. Camiyi sağımıza alıp, Kabakulak Sokakta yukarıya doğru ilerliyoruz. Camii avlu duvarı bitiminde belli belirsiz yeşile boyalı çeşmeyi fotoğraflıyoruz. Büyük ihtimal zaman içerisinde çeşme de restore edilir. Bütünlük sağlanır. Muhtesip İskender Ağa Çeşmesinin bitiminde sağda otopark bulunuyor. Otopark içerisine girerek camiden bir kaç kare fotoğraf alıyorum. Caminin hemen yakınında Kabakulak Sokakta solda büyük bir hazire dikkatimi çekiyor. Tabelasında Kabakulak Tekkesi Kabristanı, bir başka tabelada ise Kabakulak Asitanesi başlığı altında bilgi verilmiş. Mermer olan Kabakulak Tekkesi Kabristanı tabelasında, “Kadiri tarikatından Şeyh Süleyman Safi Efendi (v.1252/1836), İbrahim Maşuki Efendi (v.1271/1854), Şemi İzzet Adem Baba, Abdulkadir Geylani soyundan ve seyit soyundan 40’tan fazla şeyh ve dervişin burada medfun olduğunu” okuyoruz. Kabakulak Asitanesi fotoblok tabelada ise tekkenin tarihçesi hakkında bilgi verilmiş. Tekke, Mustafa Resmi Ahi hazretlerinin 1204/1789-90 yıllarında kurduğu Kabakulak Tekkesidir. Tekke birçok isimle anılmaktadır. (Mestçizâde Tekkesi, Alime hatun Tekkesi, Resmi Şeyh Süleyman Tekkesi gibi). Tekke, Kadiriliğin Resmiyye kolunun asitanesidir. Burada Çarşamba günleri meydan açılırmış. Asitanenin baniyesi Alime Hatundur. 1227 tarihinde vefat eden Alime Hatun ve kızı burada medfundur. Saha sonra sırayla Kabakulak postnişinleri sayılmış. Hazirede Belediye görevlileri temizlik yapıyordu. Hazirenin elden geçmesi gerekiyor. Mezar taşları üzerindeki yazılar yeni. Bu kadar yoğun mezarların bulunduğu alanın daha bakımlı olması gerekir. Muhtemeldir ki hazire camiinin avlusunda idi. Zamanla yol geçmesi bina yapı vb sebeplerle ara açılmış. Bağımsız bölüm olmuş. Tekke zamanla yıkılmış. Geriye sadece hazire kalmış. Bugün bölgenin son fotoğrafladığım mekanı halen bir STK tarafından kullanılan Fatma Sultan Sıbyan Mektebi. Mekteb, Ahşap Minare Sokak ile Eski Alipaşa Caddesi köşesinde yer alıyor. Mekteb, iki katlı ahşap bir yapı ve bitişiğinde tek katlı yapıdan oluşuyor.
BAZI SOKAK İSİMLERİ
GEZİ GÜZERGAHI: –İSİMSİZ MİNİ PARK, -SARMAŞIK AYA DİMİTRİ RUM ORTODOKS KİLİSESİ, -ŞEYH İSMAİL AŞKİ KABRİ, -KAVVASBAŞI KABRİ, –SARMAŞIK ÇEŞME (Sofalı Çeşme), -KEÇECİ PİRİ (Sarmaşık) CAMİİ, -YAKUP KETHÜDA ÇEŞMESİ-1, -STAD, -ÖZGÜVEN PARKI, ÇINAR AĞACI, -YAKUP KETHÜDA ÇEŞMESİ-2 (ÇINARLI, KURU), -NESLİŞAH SULTAN CAMİİ, -KÜÇÜK ÇEŞME (Ahmet Ağa Çeşmesi), –AYŞE HATUN HALK KÜTÜPHANESİ, –AYŞE HATUN HAZİRESİ, -HAŞİM İŞCAN PARKI, -KEÇECİLER ÇEŞMESİ (Etrafı Çevreli – Restore ediliyor), -KEÇECİ HAMAMI (Kalıntı), -HÜRREM ÇAVUŞ CAMİİ, -ŞAH (MAHMUD BEDRETTİN EFENDİ) TEKKESİ REKONSTRÜKSİYONU, -MEHMED ŞEMSEDDİN EFENDİ TEKKESİ, -GÜRCÜ MEHMED PAŞA ÇEŞMESİ, -AKŞEMSEDDİN CAMİİ, -TUTÎ ABDÜLLATİF CAMİİ, –HIRKA-İ ŞERİF MUHAFIZ KONAĞI (EDEP),–ÇORLULU ALİ PAŞA ÇEŞMESİ (Hırka-i Şerif), -AKSEKİ MESCİDİ, -HIRKA-İ ŞERİF CAMİİ, -HIRKA-İ ŞERİF İLKOKULU, –MESİH MEHMET PAŞA CAMİİ (Mesih Ali Paşa Camii), —MESİH MEHMET PAŞA TÜRBESİ, —MESİH MEHMET PAŞA HAZİRESİ, -MESİH MEHMET PAŞA ÇEŞMESİ, -ÜMMÜ KENAN DERGAHI, -ALTAY CAMİİ, -SİNEPERVER VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ, -ESSEYYİD MEHMET EFENDİ KABRİ, -KARAGÜMRÜK MEYDANI, MESİH MEHMET PAŞA CAMİİ, -KARAGÜMRÜK MEYDAN ÇEŞMESİ, -FATİH BELEDİYESİ KARAGÜMRÜK KÜTÜPHANESİ, -PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMESİ, -AKŞEMSETTİN İLKOKULU, -DAMAT ÖKÜZ MEHMED PAŞA CAMİİ, -ÖKÜZ MEHMED PAŞA ÇEŞMESİ, –MİHRİMAH SULTAN HAMAMI |
EK: 18 Haziran 2024 Salı –MİHRİNAZ HATUN CAMİİ, -KARABAŞ VELİ CAMİİ, —KARABAŞ VELİ CAMİİ HAZİRESİ, —ABDURRAHMAN KARABAŞ VELİ KABRİ, –MUHTESİP İSKENDER CAMİİ (Kabakulak Camii), —MUHTESİP İSKENDER CAMİİ HAZİRESİ (Kabakulak Camii Haziresi), —MUHTESİP İSKENDER AĞA ÇEŞMESİ, –KABAKULAK TEKKESİ KABRİSTANI-KABAKULAK ASİTANESİ, –FATMA SULTAN SIBYAN MEKTEBİ |