TURŞUCUZADE KONAĞI TAŞ ODASI-SIBYAN MEKTEBİ

Yerebatan Caddesi ile Alemdar Caddesi köşesinde zemin dahil 4 katlı bir bina halen Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı tabelası ile hizmet veriyor. Bina kapısı Yerebatan Caddesine açılıyor. Binanın hemen yanında yine -Yerebatan Caddesi üzerinde- yeni restore edilmiş, 3 katlı, ahşap kaplamalı Turşucuzade Konağı ve alt kısmında restorasyonu yeni bitmiş Sıbyan Mektebi bulunuyor. Konağın, Şeyhülislam Turşucuzade Ahmed Muhtar Efendi’ye ait olduğunu turşucu lakabın ise babasının Ayasofya’da turşucu olmasından dolayı verildiğini öğreniyoruz. Sıbyan Mektebinin ismini araştırmalarımıza rağmen bulamadık. Sadece sıbyan mektebini restore eden firmanın web sitesinde bu yapının konakla aynı simli “Turşucuzade Konağı Taş Odası” olarak isimlendirildiğini, Sıbyan Mektebi de dendiğini öğreniyoruz. Taş Odalar ne demek diye merak etmeden duramıyoruz? Taş odaların, konak ve saraylarda özellikle yangına dayanmak üzere yapılmış oda veya bina şeklinde yapılar olduğunu öğreniyoruz. Aşağıda bu konu ile ilgili alıntı verilmiştir. Konağın yanından itibaren Yerebatan Üskübi İbrahim Ağa Camisine kadar yeşil alan oluşturulmuş. Cami çıkışı tekrar yeşil alan iç kısmında Konağın arkasında yer alan 2 katlı Sıbyan Mektebini değişik açılardan fotoğraflıyorum. Bir eser daha kazanılmış oldu. Yeşil alandan Ayasofya Camiini de fotoğraflamadan geçemiyoruz.

ALINTI: “Sıbyan mektebi olarak da anılan yapının özgün işlevinin bir konağa ait özel bir “taş oda” olduğu tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalar neticesinde Şeyhülislam Turşucuzade Ahmed Muhtar Efendi Konağı’nın Taş Odası olduğu tespit edilmiştir. Taş odanın bağlı olduğu ana yapıdan günümüze herhangi bir iz kalmamıştır. İlk yapıldığı tarihteki (18. yüzyıl) bu eski konağın, Sultanahmet civarını etkileyen 1707, 1746, 1865 yangınlarından sonra yıkıldığı tahmin edilmektedir. Taş odalar, konak ve saraylarda belirli maksatları karşılamak üzere, fakat her şeyden önce yangına dayanmak üzere yapılmış oda veya bina şeklinde yapılardır. İstanbul’un ahşap konaklarında, yangına ve diğer her türlü tehlikeye karşı güvenlik sağlama ve uzun süreli depolama amaçlı olarak kullanılmışlardır. Genellikle taş-tuğla almaşık örgülü, bir veya iki katlı binalardır. İçerisinde kıymetli eşyaların saklandığı nişler ve dolaplar bulunan bu yapılarda bazen gizli toplantılar ve eğlenceler de düzenlenmekteydi. Bu sebeple bazen hazine veya meşkhane olarak da adlandırılmışlardır. Taş odaların kullanımı, boyutları ve malzemesi kullanıcının sosyal statüsüne göre değişebilmektedir. Yapıya adını vermiş ve 1822-1875 yılları arasında yaşamış olan Turşucuzade Ahmet Muhtar Efendi Osmanlı İmparatorluğu’nun 112. Şeyhülislamıdır. İstanbul’da doğmuş olan Ahmet Muhtar Efendi‘nin ‘Turşucu’ lakabıyla anılmasının sebebi babasının  Ayasofya’da Turşucular Kethüdası olmasındandır. Ahmet Muhtar Efendi genç yaşta tahsilini tamamlayıp Arap ve Fars Edebiyatı konusunda kendini yetiştirmiştir. Selimiye Tekkesine mensup olduğu bilinmektedir.” (Kaynak: https://renovarestorasyon.com/portfolio-item/tursucuzade-konagi-tas-odasi/ (E.T.:24.9.2023)