TEKFUR SARAYI MÜZESİ
Tekfur Sarayı Müzesine ilk kez geliyoruz. Yukarıdan itibaren kesintisiz devam eden surlarda kısa bir açıklık var. Bu açıklıkta spor kulübü binası ve futbol sahaları yer alıyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 3 yıl önce onarımı biterek ziyaretçiye açılmış. Hava hafif yağışlı, ara ara sıra yağmur biraz daha şiddetini artırıyor. Yağmura yakalanmadan güvenlikten içeri HES kodumuzu göstererek giriş yapıyoruz. Kemerli kapıdan girdikten sonra sizi büyükçe bir avlu bekliyor. Avluya girdikten sonra hemen sağ tarafında Tekfur Sarayının hikayesi anlatılıyor. Yazıdan “III.Ahmed dönemi sadrazamlarından Damat İbrahim Paşanın geleneksel üretimleri canlandırma politikaları kapsamında İznik’ten çini ustaları ve fırın planları getirtilerek çini atölyesi kurulmasına ön ayak olduğunu” öğreniyoruz. Avluda Doğu Roma (Bizans) dönemine ait mermer sütun kalıntıları sergileniyor. Avlunun zemini ahşapla kaplı. Ahşaptan köprüler ile diğer bölümlere geçebiliyorsunuz. Tekfur Sarayı Binası avludan bakıldığında 3 katlı bir yapı. Yapının giriş katında Surdibi bölgesinin maketi sizi karşılıyor. Bilgilendirme ekranında sarayın tarihçesi ve geçirdiği serüveni sesli bir şekilde izleyebiliyorsunuz. Üst kata ahşap merdivenlerden çıkıyoruz. Üst katta binada yer alan ve kazılarda ortaya çıkan eserler, -bir kısmı parçalanmış olarak- kategorik olarak camekan arkasından sergilenmiş. Camekanına bitişik ekranda sergilenen eser türüne ait yapım hikayesi video formatında görüntülü olarak 2 dilde anlatılıyor. Gerçekten güzel düşünülmüş, kaliteli bir iş çıkarılmış. Örneğin “Tekfur Sarayı kazılarında bulunan cam üretimi artıkları ve aynı dönemde yapılmış benzer örnekler”, “Tekfur Sarayı fırınlarında üretilen çömlekler ve benzer örnekleri” gibi. En üst kata çıkmadan yine dijital görseller pano da Doğu Roma (Bizans) şehri oluşturan unsurlara ait bilgiler ile birlikte sunulmuş. Dijital ekranda kilise, ticaret, gibi kategorilerden birisini seçtiğinizde ona ait görseller geliyor. Klasik müze anlayışının yanında dijital imkanlarda kullanılarak, dijital müzecilik örnekleri verilmiş.
En üst kata çıkıyoruz. Merdivenin hemen yanında çinilerle süslü mihrab sizi karşılıyor. Panodaki bilgilerden bu mihrabın Kandilli Camii Mihrabı olduğunu anlıyoruz. Panoda yazan “Kandilli vapur iskelesi yakınında yer alan camii, I. Mahmud’un emriyle 1751’de yaptırılmıştır… Caminin mihrabı, Tekfur Sarayı çini atölyesinde üretilen çinilerle kaplanmıştır.” açıklamayı okuyoruz. Ancak bu cami mihrabı imitasyondur diye düşünüyorum. Tekfur Sarayında üretilen çinilerin kullanılan alanlardan bir örnek olsun diye buraya konulmuş. Mihrabı süsleyen çiniler, motifleri büyük emek ürünü. Hemen mihrabın yanında Tekfur Sarayında üretilen çiniler oluşan bir eserin -bir başka imitasyon- ünlü Louvre Müzesinde olduğunu anlıyoruz. Tekfur Sarayında üretilen 19.yy Eyüp Seramik örnekleri, birbirinden güzel renkli testiler, şamdanlık, tabak vb örnekler sergilenmiş. Bu arada Eyüp Çömlekçileri başlıklı pano ilgimizi çekiyor. “İstanbul’da Roma ve Bizans (Doğu Roma) dönemlerinde çömlek üretildiği, kara surlarının Haliç’te deniz surları ile birleştiği bölgeye ‘ceramica’ adı verildiği ve tuğla üretiminin yoğun olarak burada yapıldığı”, Osmanlı Devleti döneminde bu bölgede çömlekçilerin varlığının bilindiği, bu mahalledeki son çömlekçi atölyesinin 1936 yılında kapandığı belirtiliyor. İstanbul sur dışında en yakın ilçesi Eyüp Sultan ‘da 15.yüzyıldan beri çömlekçiler Mahallesi bulunmaktadır. Çömlekçiler Arkası, Arpacı Hayretin ve Çömlekçiler isimli sokaklar Eyüp Sultan’da çömlek atölyelerinin bulunduğu yelerdi. Bu mahallede yapılan araştırma ve kazılar neticesinde “kaba yapılı geç Osmanlı üretimi” örneklerine rastlanmıştır.
Bir başka panoda Tekfur Sarayında bulunan fırınların planı yer alıyor. Fırın 9 bölümden oluşuyormuş. (Ateşlik (Külhan), Delikli Alan, Üst bölüm, Tonoz, Tüteklik, Pencere, Raf, Makara, Yalıtım Çukuru) Bu müzede dijital materyaller çok iyi şekilde kullanılmış. Duvara yansıtılan ışıkta cami duvarlarını süsleyen çini örnekleri, Ayetel Kürsi hat örneği harika bir kompozisyon oluşturmuş. Müzede çocuklarda unutulmamış. Dijital çini motiflerini yap-boz olarak oynayabiliyorsunuz. Yine dijital olarak İstanbul ve birçok ülkeden seçtiğiniz cami ve tarihi eserleri dev ekrana yansıtan bölüm güzel düşünülmüş. İstanbul’da çinlerle kaplı camilerin isimleri ve kullanılan çini motiflerinden örnekler sunulmuş (Ağalar Camii, Mehmetağa Camii, Topkapı Sarayı Harem Camii gibi). Yine Cezeri Kasım Paşa Camiinden birebir kopyalanan “Kabe Panosu” ilgi çekici. Caminin kitabesinde çinilerin 1726 senesinde “İznikli Osman Bin Ahmed tarafından yapıldığı yazmaktadır. Eserin aslının Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde olduğunu öğreniyoruz. 1734-35 yılları arasında yaptırılan Hekimoğlu Ali Paşa Camiinin içinin de Tekfur Sarayı çini atölyesinde üretilen çinilerle kaplanmıştır. Ki bu camide de Kabe’yi gösteren panodur. Kabe tasvirli pano, 1×1 metre boyutunda 16 çini karodan oluşmaktadır. Meraklısı için bu cami Davutpaşa – Koca Mustafa Paşa arasında yer almaktadır.
Ziyaretimizde en son üst katın içerisinden merdivenle çıkarak seyir terasına ulaşıyoruz. Tarihi Yarımada daki surlara ilk kez çıkıyoruz. Terastan İstanbul manzarasına bakıyoruz. Hava kapalı olduğundan görüş alanımız sınırlıda olsa Çamlıca’daki kuleye kadar bir çok yer görülebiliyor. Seyir terasından da bol bol fotoğraf çektikten sonra müzeden -emeği geçen herkese teşekkür ederek ayrılıyoruz.