TARİHİ YARIMADA GEZİ KILAVUZU / SÖZLÜĞÜ

HAZİRE:Tarihi yarımadayı gezerken özellikle cami avlularında bulunan bir veya birden çok kabrin yer aldığı mekanın özel adı. Genel olarak camiyi yaptıran şahıs, ailesi veya cami imamı veya önde gelen alimler medfundur.
MEDFUN:Bir kişinin defnedildiği, gömülü olduğu yer; genellikle mezar taşlarında “burada medfundur” şeklinde geçer.
TÜRBE:Önemli kişilerin, özellikle dinî veya tarihî şahsiyetlerin mezarlarının bulunduğu, genellikle kubbeli ve mimari açıdan özenli yapı.
Nİ’ME’L CEYŞ:İstanbul’un fethine katılan ve şehit düşen askerler için kullanılan unvan; “ne güzel asker” anlamındadır.
BANİ:Bir yapıyı yaptıran kişi; cami, çeşme, türbe gibi eserlerin kitabesinde “banisi” olarak anılır.
KÜLLİYE:Cami merkezli; medrese, imarethane, hamam, türbe gibi yapıları içeren çok işlevli mimari topluluktur.
DAR’UL HADİS:Hadis ilmi üzerine eğitim verilen medrese; genellikle külliyenin en yüksek seviyeli eğitim birimidir.
MUVAKKİTHANE:Namaz vakitlerini doğru belirlemek için güneşin konumuna göre hesaplama yapılan küçük yapı. (Örneğin; Bala Süleymanağa Muvakkithanesi
İMARETHANE:Yoksullara ve misafirlere ücretsiz yemek dağıtılan hayır kurumu; genellikle külliyeye bağlıdır.
SIBYAN MEKTEBİ:Çocuklara temel dinî ve ahlaki eğitim verilen ilköğretim kurumu; Osmanlı’nın yaygın eğitim birimidir.
TABHANE: Uzun yolculuktan gelenlerin veya ihtiyaç sahiplerinin ücretsiz konaklayabildiği, cami veya külliyeye bitişik olarak inşa edilen misafirhane yapısıdır. Genellikle cami girişine yakın konumlandırılır, bazen medrese mimarisiyle iç içe geçer. Fatih Külliyesi’ndeki tabhane, bu türün en bilinen örneklerinden biridir; zamanla medrese olarak da kullanılmıştır.
ŞİFAHANE
DARÜŞŞİFA
BİMARHANE
MARİSTAN
:
Hastaların tedavi edildiği, aynı zamanda hekim yetiştirilen sağlık yapısı; günümüz hastanelerinin tarihî karşılığıdır. Bu yapılar genellikle külliyelere bağlı olarak inşa edilir, vakıflar tarafından desteklenir ve dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin hizmet verirdi. “Darüşşifa”, “bimarhane”, “maristan” gibi adlarla da anılırdı.
KAGİR:Taş veya tuğladan yapılmış, yangına dayanıklı ve sağlam yapı türüdür.
KÜFE TAŞI:Genellikle duvar örmede kullanılan, küçük boyutlu kaba taş çeşididir.
FEVKANİ:Zemin üzerindeki kat veya yüksek konumdaki bölüm anlamına gelir.
CÜMLE KAPISI:Bir yapının gösterişli ve ana giriş kapısıdır.
SON CEMAAT
KİTABE:Bir yapının tarihini, banisini ve amacını anlatan taş üzerine yazılmış yazıdır.
BAROKOsmanlı sanatında 18. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan, geleneksel mimariye kıvrımlı hatlar, dramatik süslemeler ve yoğun detaylarla yeni bir yorum kazandıran üslup. Özellikle mihrap, minber ve cami iç süslemelerinde belirginleşir. En bilinen örneklerinden biri Nuruosmaniye Camii’dir. Barok tarz, sadelikten uzak, gösterişli ve hareketli yapı anlayışını yansıtır.
ROKOKOOsmanlı sanatında 18. yüzyılda Fransız etkisiyle ortaya çıkan, zarif, kıvrımlı ve süslü bezemeleriyle öne çıkan bir üslup. Barok’tan daha hafif ve dekoratif olan Rokoko, özellikle çiçek buketleri, saksı formları, “S” ve “C” eğrileriyle yapılan süslemelerde görülür. Mimari dışında tezhip, ahşap, kumaş ve mezar taşı gibi alanlarda da etkili olmuştur. Osmanlı yorumuyla “Türk Rokokosu” adını almıştır.
TONOZ:Yapılarda üst örtü olarak kullanılan, kemer biçiminde kavisli mimari elemandır.
PALMET:Mimari süslemelerde sıkça görülen, palmiye yaprağına benzeyen stilize bitkisel motiftir.
NİŞ:Duvar içine oyulmuş, genellikle dekoratif veya işlevsel amaçlı küçük girintidir.
MUKARNAS:Camilerde ve medreselerde sıkça görülen, stalaktit benzeri çok katmanlı süsleme öğesidir.
MESLEK ÜNVANLAR:Bu meslek unvanları Osmanlı saray ve zanaat sisteminde önemli roller üstlenmiş kişilere aittir.
İMRAHOR:Sarayda padişahın atlarından sorumlu olan yüksek rütbeli görevliydi.
DESTARİ:Sarayda destar (sarık) dokuyan veya hazırlayan usta ya da görevliydi.
KETHÜDA:Bir topluluğun veya vakfın işlerini yöneten, vekil konumundaki idareciydi.
SERDEBBAĞ:Deri işleme işlerinin başında bulunan, debbağların (tabakçıların) amiriydi.
ÇEŞMENİN UNSURLARI:
ÇEŞME:Sokaklarda veya meydanlarda su temini için yapılan mimari yapı.
HAZNE:Çeşmeye gelen suyun biriktirildiği depo bölümü.
AYNA / AYNATAŞI: Lülenin takıldığı, çeşmenin merkezinde yer alan taş levha.
LÜLE: Ayna taşına takılan, suyun aktığı boru; aynı zamanda eski bir su ölçü birimi. “Lüle” Osmanlı su mimarisinde su debisini ölçmek için kullanılan geleneksel bir birimdir. Teknik olarak: 1 lüle, yaklaşık 26 mm çapında bir borudan dakikada 36 litre su akışına karşılık gelir. Lüle, özellikle maksim (maksem) gibi su dağıtım yapılarında, farklı mahallelere gönderilecek su miktarını belirlemek için kullanılırdı. Her lüle, bir bölgenin ihtiyacına göre ayarlanır; örneğin “1 hilal” 0,81 m³/gün, “1 kamış” 12,96 m³/gün gibi alt birimleri de vardı. Bu da günlük yaklaşık 52 metreküp suya denk gelir
TEKNE/KURNA:Akan suyun toplandığı ve kullanıldığı taş veya mermer oyuk.
TEKNE SETİ:Teknenin iki yanında yer alan, oturma veya eşya koyma amaçlı düz alan.
KEMER:Çeşme nişini çevreleyen, mimari biçim veren kavisli yapı öğesi.
MAŞRAPALIK:MAŞRAPALIK: Su içmek için maşrapa konulan küçük oyuk veya raf.
KİTABE:KİTABE: Çeşmenin yapım tarihi, banisi ve amacı hakkında bilgi veren yazıt.
MEYDAN ÇEŞMESİ:Geniş alanlara konumlandırılmış, genellikle gösterişli dört tarafı açık çeşme türü.
DUVAR ÇEŞMESİ:Bir yapının duvarına bitişik olarak inşa edilen çeşme.
ÇATAL ÇEŞME:İki veya daha fazla lüleye sahip, çok yönlü su çıkışı olan çeşme.
SÜTUN ÇEŞMELER:Sütun biçiminde tasarlanmış, dikey mimari öğelerle süslenmiş çeşmeler.
SU TERAZİSİ:Suların kaynağından gelirken yolda kaybettiği basıncı tekrar kazandırarak yüksek rakımlı mahallelere aynı basınçla dağıtan, 3-10 metre yükseklikteki kulelerdir. (İBB-İSKİ-İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:1 S: 55)
SEBİL:Ücretsiz içme suyu veya şerbet dağıtmak için yapılan, genellikle hayır amaçlı mimari yapı.
SARNIÇ:Yağmur veya su yollarıyla gelen suyun depolandığı, genellikle yer altına inşa edilmiş geniş hazne.
SU KEMERLERİ:Su kaynaklarından şehir merkezine su taşımak için yapılan, kemerli ve yüksek taş köprüler.
MAKSİM / MAKSEM: Şehre gelen suları şehir içindeki çeşme ve binalara dağıtmak için, su miktarını belirleyen lülelerden savak denilen dağıtım teknelerine akıtan düzeneğe sahip, üstü kubbe veya tonoz ile örtülü bir binadan oluşan su hazneleridir. (İBB-İSKİ-İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:1 S: 55)
MASLAK:Su yollarında, özellikle suyun yönünü değiştirmek veya dağıtımını düzenlemek için yapılan küçük kontrol yapısıdır. Genellikle su kemerleri ve maksemlerle birlikte çalışır; suyun akışını yönlendirmek, basıncını dengelemek veya fazla suyu tahliye etmek için kullanılır.
AYAZMA:İstanbul’un Roma döneminde inşa edilen su tesisidir. Bu tesisler halkın su ihtiyacını karşılamak yerine, kutsal kabul edilen şifalı su kaynakları üzerine inşa edilmiş binalardır. (İBB-İSKİ-İstanbul Tarihi Çeşmeler Külliyatı C:1 S: 48)
KİLİSENİN UNSURLARI
AYA:Yunanca kökenli “hagios” (aziz) kelimesinden gelir; Rum Ortodoks kiliselerinde “aziz” anlamında kullanılır. Örneğin Aya Sofya (Kutsal Bilgelik), Aya Yorgi (Aziz George).
SURP:Ermenice’de “kutsal” anlamına gelir; Ermeni kiliselerinin adlarında yer alır. Örneğin Surp Haç (Kutsal Haç), Surp Krikor Lusavoriç (Aziz Gregory Aydınlatıcı).
PANAYİAYunanca kökenli olup Rum Ortodoks geleneğinde Meryem Ana’ya verilen “en kutsal” unvan; genellikle ona adanmış kiliselerin isminde yer alır
NARTEKS:Kilisenin giriş kısmında yer alan revaklı alan; genellikle cemaatin hazırlık yaptığı bölümdür.
NEF:Kilisenin uzunlamasına ana ibadet alanı; genellikle ortada yer alır.
APSİS:Kilisenin doğu ucunda yer alan, genellikle mihrap ve sunak bölgesini içeren yarım daire biçimli alan.
ALTAR (Sunak):Ayinlerin gerçekleştirildiği kutsal masa; apsis içinde yer alır.
NAOS:Cemaatin toplandığı ana ibadet mekânı; Ortodoks kiliselerinde sıkça kullanılır.
GÜLPENCERE:Genellikle batı cephesinde yer alan, vitraylı yuvarlak pencere.
ŞAPEL:Küçük ölçekli ibadet mekânı; genellikle kilise içinde veya yanında yer alır.
RESTORASYON:Tarihi bir yapının özgün kimliğini koruyarak, zamanla yıpranmış veya hasar görmüş bölümlerinin onarılması işlemidir. Amaç, yapıyı en az müdahaleyle ayakta tutmak ve özgün detayları korumaktır.
REKONSTRÜKSİYON:Tümüyle yıkılmış veya büyük ölçüde harap olmuş bir yapının, eldeki belgeler ve izlere dayanarak yeniden inşa edilmesidir. Bu işlem, yapının tarihî değerini değil, biçimsel bütünlüğünü geri kazandırır.
RÖLÖVE:Tarihi bir yapının mevcut durumunun plan, kesit ve cephe çizimleriyle belgelenmesidir. Yapının boyutları, malzemeleri ve mimari detayları hassas ölçümlerle kaydedilir.
RESTİTÜSYON:Zamanla değişmiş, yıkılmış veya bozulmuş bir yapının, özgün hâline dair eldeki belgeler ve benzer örnekler ışığında yapılan tarihî yeniden kurgulama çalışmasıdır. Plan, kesit ve görünüş çizimleriyle yapı geçmişteki hâliyle temsil edilir.