SİN-ŞIN TAŞI-Yavuz Sultan Selim Türbe İçi
Yavuz Sultan Selim Camii İstanbul’da az bilinen, konumu itibariyle Haliç’e hakim bir noktada İstanbul’un 5.tepesine inşa edilmiş, görülmesi gereken bir camii. Caminin türbelerin bulunduğu kapısından içeri giriyoruz. Giriş kapısındaki tabelada Yavuz Sultan Selim Türbesi, Sultan Abdülmecid Türbesi, Hafsa Sultan ve Şehzadeler Türbesi yazısını okuyoruz. Bu arada türbelerin pazartesi günleri kapalı olduğu da yazıyordu. Avluda 4 ayrı türbe bulunuyor. Önce Yavuz Sultan Selim Türbesine giriyoruz. Türbe girişinde bulunan tabelada Yavuz Sultan Selim Han hakkında bilgi verilmiş:
Türbenin içerisinde mezar taşına benzeyen bir kitabe görüyoruz. Bu taş Sin-Şın Taşı. Taş cam içerisinde muhafaza ediliyor. Taşın altındaki tabelada “Sin-Şın Taşı’nın ne olduğunu, neden böyle dendiğinin hikayesini öğreniyoruz: “Yavuz Sultan Selim Han, 24 Ağustos 1516 tarihinde Mercidâbık Savaşı’nı kazandıktan sonra Halep şehri’ne girmiş, iki hafta sonra da oradan ayrılıp eylül ayı sonunda Şam’a ulaşmıştır. Buradan Mısır’a geçmeden önce de 15 Aralık’a kadar Şam’da kalmıştır. Şam’da ikamet ettiği sıralarda, Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin bir kitabında geçen “Sin Şın’a girince Mim’in kabri ortaya çıkar” şeklindeki bir ifadeyi, âlim ve Anadolu Kazaskeri İbn-i Kemal Paşazade ile birlikte incelemişlerdi. Burada “Sin’in Selim’e, Şın’ın Şam’a, Mim’in de Muhyiddin’e işaret olduğu kanaatine varmışlardır. Yavuz Selim Han’ın Şam’da ikamet ettiği bu Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin kabrinin yeri ise hiç kimse tarafından bilinmemekteydi. Yavuz Sultan Selim Han, bir gece rüyasında Muhyiddin-i Arabi hazretlerini görür ve kendisine şöyle ifade eder; “Ya Selim! Senin gelmeni beklerdim. Safa geldin, hoş geldin. Mısır gazanı sana müjdelerim. Sabahleyin bir siyah ata bin. O seni bana getirir. Beni hâk-i mezelleten (horluk toprağından) kaldır. Bana bir türbe, bir camii ve imaret yapıver… Yürü işin rastgele, Mısır fethi müyesser ola!”
Sabahleyin bu rüyanın etkisi ile uyanan Yavuz Selim Han aynı sabah erkenden hizmetinde bulunan bir siyah ata binerek, onun gittiği yöne doğru sürer. At, üzerinde padişahın olduğu bir şekilde kendince yol alır ve şehrin Salihiyye adlı Mahallesi’nde bir çöplükte durup eşinmeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han’ın emri ile orası temizlenir ve toprak kazılmaya başlanır. Toprak kazılıp ta aşağıya doğru inildiğinde büyük bir taş çıkar. Üzerinde Burası Muhyiddin’in kabri yazılıdır. Orası temizletilerek ve düzenlenerek kabir tamamen ortaya çıkarılır.
Yavuz Sultan Selim Han, 22 Ocak 1517 tarihindeki Ridaniye Savaşı ve Mısır’ın fethinden dokuz ay kadar sonra, Ekim ayında tekrar Şam’a gelir ve dört aydan fazla burada ikamet ederek, Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin kabrinin üzerine bir türbe, bitişiğine de bir camii ve imaret bina eyleyecektir. Külliyenin inşasının tamamlanmasının ardından gelen ilk cuma namazıyla da 5 Şubat 1518 tarihinde açılışı yapılacaktır. Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin kabrinin bulunuşuna vesile olan hadisenin unutulmaması için, Seyyid Derviş Hasan tarafından bir taş üzerine “İza dahela sini fişin, zahera fikabrihi Muhiddin” sözü yazdırılarak Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatı sonrası türbesine koydurulur. Camekan içerisindeki bu taş, söz konusu olan bu taştır. Sin Şın taşı olarak bilinir.“