İSMET EFENDİ TEKKESİ

İsmet Efendi Dergahı web sitesinde yazılanlardan özetle: “İsmet Efendi TekkesiYanyalı Şeyh Mustafa İsmet Efendi (k.s) tarafından tesis edilmiş ve vakfiyesinde geçen ifade ile ‘derunünde icra-yı zikrullah olunmak üzere’ 1872’de vakfedilmiştir. Gençlik yıllarında Yanya Mahkeme-i Şer’iyye’si katipliğinde bulunmuştur. Yanya’dan ayrılarak Mekke-i Mükerreme’ye gitmişler; Mevlana Halid-i Bağdadi Hz.leri hulefasından Abdullah-ı Mekki’ye intisab ile Nakşibendi tarikatına intisab etmiştir.

Şeyhinin vefatının ardından Edirne’ye gelmiş, daha sonra İstanbul’da Kocamustafapaşa semtinde ikamet etmiştir. Nihayet Çarşamba’daki konağı satın (1289 / 1873) alarak Tekke olarak vakfetmiş, yaklaşık altı ay kadar ikamet ettikten sonra da vefat etmiştir. İsmet Efendi Hazretlerinin irşad faaliyetleri, bilhassa ulema ve mülkiye sınıfı nezdinde çok etkili olmuştur. II. Abdülhamid dönemi Dahiliye Nazırı Memduh Paşa’dan Tophane Müşiri Zeki Paşa’ya kadar devrin ileri gelenlerinin pek çoğu kendisinden feyz almıştır. Sultan Abdülmecid Han da İsmet Efendi’nin dervişlerindendir. Rivayet edildiği üzere Mustafa İsmet Efendi 60 kadar zata hilafet vermiştir. İsmet Efendi’nin satın alarak dergah olarak vakfettiği Nurettin Paşa konağı yandığı için Hacı Ahmed Efendi’nin meşihati zamanında Memduh Paşa tarafından şimdi mevcut olan ahşap harem ve selamlık kısımları müceddeden inşa ettirilmiştir. Tevhidhane olarak kullanılan birer tonoz kubbeyle örtülü iki bölüme sahip  kagir bina tekkelerin seddinden sonra uzun süre metruk kalmış, nihayet Ali Haydar Efendi’nin damadı ve vekili Osman Nuri Efendi tarafından Anıtlar Yüksek Kurulu’nun da izniyle minare ve son cemaat yeri ilave edilip ortasındaki duvar kaldırılmak suretiyle 1958 yılında camiye çevrilmiştir. Dergahın geniş bahçesini üç taraftan çevreleyen taş duvarlardan cümle kapısını da barındıran kuzey kısmı 1992’de yolu genişletmek için yıkılmış yerine beton bir duvar inşa edilmiştir. Duvar üzerinde yer alan içten tonoz kubbeli dıştan çatı ile örtülü sarnıç da aynı yıkımda ortadan kalkmıştır. Hazirede İsmet Efendi’nin, küçük mahdumu Abdullah Bahaeddin Efendi’nin, tekkenin postnişinlerinleri Dimetokalı Şerif Kudsi EfendiEdirneli Hüseyin Kudsi EfendiKutbü’l İrşad Zağralı Halil Nurullah Efendi ile Nevrakoplu Hacı Ahmet Hilmi Efendi’ninMemduh Paşa’nınİsmet Efendi’nin hulefasından ve rical-i Devlet-i Aliyye’den Ali Sırrı Efendi’nin, yine hulefadan Süleyman Remzi Bey’in, ihvandan ve huzur-ı hümayun hocalarından Ahmed Hulusi Efendi’nin ve eski kadılardan Tikveşli Süleyman Remzi Bey’in kabirleri bulunmaktadır. Tekkenin son şeyhi Fatih dersiamlarından Ahıskalı Ali Haydar Efendi‘dir. Dini ve manevi ilimlerde devrinin müstesna şahsiyetlerindendir. Memleketi Ahıska’da başlayan tahsil hayatı, akabinde zamanının en önemli ilim merkezlerinden biri olan Erzurum Bakırcı Medreselerinde devam etmiştir. Daha sonra İstanbul’a gelen Ali Haydar Efendi, Fatih Medreselerine intisab etmiştir. İlmi silsiledeki icazetini 1901 yılında Çarşambalı Ahmed Hamdi Efendi’den almış ve 1902’de Dersiam olarak ders vermeye başlamıştır. Bu arada Hukuk eğitimine devam etmiş ve 1906’da Medreset’ül-Kuzat’dan (Hukuk Fakültesi) mezun olmuştur. Daha sonra Fetvahane Fıkıh Müsevvidliği ve Sahn Medresesi Fıkıh Müderrrisliği vazifelerinde bulunmuştur. Huzur Dersleri başmuhatablığı gibi devrinin en mümtaz ilim meclislerinde yer alan Ali Haydar Efendi, aynı zamanda Mecelle Telif ve Tercüme Komisyonunun da üyesi idi. Tasavvuftaki yetişmesi Bandırma’lı Bezzaz Ali Efendi’dendir. Tevhid inancı’nın anlaşılması ve yaşanması konusunda her zaman İslam’ın özünü teşkil eden yaklaşımı esas alan Ali Haydar Efendi, “Allah’ın insanları dış görünüşleriyle değil, ancak salih amelleriyle değerlendireceği” ilahi gerçeğini her vesile ile vurgulamıştır. İçi her daim Hakk ile dışı halk ile içiçe mütevazı bir hayatı vardı. 1960 Ağustos’unda vefat ederek Edirnekapı Şehitliğinde sırlanmıştır. Günümüzün önde gelen alimlerinden Emin Saraç Hocaefendi de Ali Haydar Efendi Hazretlerinin talebesidir. Emin Saraç Hoca Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi’ne gitmiş ve çok zor şartlarda orada ilim tahsil etmiştir. Ezher’den döndükten sonra İslami ilimler alanında pek çok çalışmalar yapan ve şu anda önemli mevkilere gelmiş yüzlerce talebe yetiştiren Emin Saraç HocaefendiFi Zılali’l-Kur’an adlı büyük tefsiri Türkçe’ye çevirmiştir.