GÜLHANE PARKI

Gülhane Parkının Soğukçeşme Kapısındayız. Park Surla çevrili. Kemerli iki giriş kapısı bulunuyor. Dış cepheye yaslanmış, iki kapının arasında Sultan I. Ahmet Çeşmesini fotoğraflıyoruz. Çeşme üzerinde 3 adet kitabe yer alıyor. En üstte 2 satırlık, talik hatla yazılmış, 1307 (1889 – 1890) tarihli II. Abdulhamid Han tarafından yaptırılan tamir kitabesi, altta 1014 (1605 – 1606) tarihli, 3 satır, 2 sütunluk inşa kitabesi ve ayna üzerinde ise ayeti kerimeden bölüm bulunuyor. Çeşme Hamidiye Çeşmesi olarak ta biliniyor. Çeşme, duvar çeşmesi sınıfında yer alıyor. Tamir edildiği dönemin sanatını yansıtıyor gibi. Tekne kısmı klasik tiplerden ayrı olarak günümüz ayaklı lavabosu formatında yapılmış. Çeşmenin tekne kısmından başlayarak yukarı kadar uzanan niş’i oldukça estetik görünümlü. Çeşmenin musluğu bulunmuyor. Çeşmenin en üst kısmında muhtemel tuğra yeri olsa gerek içi boş rozeti görüyoruz. Gülhane Parkına girdiğimizde Soğukçeşme Kapısı iç cephede, 2 adet duvar çeşmesi bulunuyor. Çeşmeler ince yapısı, ve tekne kısmının ayaklı lavabo olması ile bugün benzerini gördüğümüz 4-5.ci çeşme. Çeşmenin kitabesi ve musluğu bulunmamaktadır.

Parkta girişine yakın bulunan prizma tabelada Gülhane Parkı hakkında yazılanları okuyoruz: “Osmanlı İmparatorluğu döneminde içinde bir koruyu ve gül bahçelerinin barındıran Topkapı Sarayının dış bahçesidir. 1912 yılında dönemin şehremini Cemil Topuzlu zamanında düzenlenerek halka açılmıştır. Sarayburnu Park kısmı eskiden Sirkeci demiryolu hattı üstünden bir köprüyle ana parka bağlıydı. 1958 yılında sahil yolu ile parktan ayrılmıştır. Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839’da Abdülmecit döneminde Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa tarafından Gülhane Parkı’nda okunmuştur ve bu nedenle Gülhane Hatt-ı Hümayunu da denilmektedir.” 

Girişte sol köşede yer alan Alay Köşkü olarak bilinen Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi yer alıyor. Köşk, halen Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bakım ve onarım işi yapıldığından kapalı idi. Alay Köşkünün önünde bulunan prizma tabelada: “Alay Köşkü, Topkapı Sarayının dış suru üzerinde, padişahların geçit yapan alayları seyretmesi için yaptırılan köşktür. Köşk ilk yapıldığında 16. yüzyılda ahşaptı. II. Mahmut tarafından Batı üslubunda yaptırılmıştır. Gülhane Parkı’nın içinden geniş bir rampa ile çıkılan köşk, yuvarlak bir hünkâr salonu ile hizmet binalarından oluşmaktadır. Köşkün üstünü geniş saçaklı soğan biçiminde ve dilimli, kurşun kaplı bir külah örtmektedir. İçeride ise bu külahın kubbe halinde olduğu görülmektedir. İsviçreli Mimar Fossati kardeşlerin projesine göre, 1855’te Alay Köşkü ile Soğukçeşme Kapısı yanındaki burç arasında ve surun dışına bitişik olarak Telgrafhane-i Amire binası yapılmıştır. Dolmabahçe Sarayı’nın bir köşesine yeni Alay Köşkü yapıldığından Gülhane Alay Köşkü fonksiyonunu kaybetmiştir. Bu sebeple Alay Köşkü telgrafhane nazırlarına makam olarak tahsis edilmiştir. Telgrafhane taşındıktan sonra binası yıkılmıştır. Alay Köşkü’de uzun süre atıl kalmıştır. Müze ve Kütüphane olarak 12 kasım 2011 tarihinde hizmete açılmıştır.” yazmaktadır. Alay Köşkünün hemen bitişiğinde çeşme dikkatimizi çekiyor. Çeşme ilk dönem mimarisine göre inşa edilmiş. Araştırmalarımızda çeşmenin ismin bulamadık. Ancak bir yerde alay köşkü soğukçeşme karakol önü diye yer ve konum belirtildiğini gördük. Çeşmenin, geniş kemeri, teknesi ve aynası bulunurken, kitabesi bulunmamaktadır. Ayna kısmı sonradan eklenmiş.

Park, yüzyıllık çınar ağaçları ile bakımlı güzel bir park. Parkın sol tarafında surların dibinde iki katlı yapılar uzanıyor. İlk yapı, Prof. Dr. Fuat Sezgin ve Dr. Ursula Sezgin Bilimler Tarihi Kütüphanesi, kütüphanenin hemen bitişiğinde İBB kuruluşu Gülhane Kandil Cafe Beltur yer alıyor. Beltur’un orada kemerli kısa bir tünelden geçerek Alemdar Caddesine çıkılabiliyor. Beltur gerek içecek gerekse yemek için daha makul fiyatları olduğunu çoğunluk biliyor. Belturu geçtikten sonra aynı sırada bu kez İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesini” görüyoruz. Prof. Dr. Fuat Sezgin hocamızın yılların birikimini taşıyarak, büyük emekler verdiği bu müze Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Müzenin önünde açık alanda, 9. yüzyılda Abbasiler devrinde yapılan haritanın yerküre maketi yer alıyor. Bilgilendirici tabelada: “Bu yerküresi Abbasi Halifesi el-Me’mun’un 9. yüzyılın ilk çeyreğinde büyük bir gurup bilgine yaptırdığı haritayı taşıyor. …. Harita kayıptı, ancak 1980’lerde yeniden bulundu. Bu yeryüzü harita tasarımını gelişimini gerek İslam dünyasında, gerekse Avrupa’da doğrudan doğruya ve dolayısıyla derinden etkiledi.” Müzeye daha önce defaatle gittiğim için, şu an girmiyorum. Yerküreyi bir çok yönden fotoğrafladıktan sonra aynı güzergahta devam ediyoruz. Müzeden sonra yine iki katlı tarihi bir konak formatında yapıyı görüyoruz. Bu yapı Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı olarak kullanılıyor. Fuat Sezgin hocamızla kendisi Almanya’da iken telefonla bir kez görüşme imkanım oldu. Belediyemizden ilgili üniversite ve de dahili numarasını çevirdiğimizde / ya da bağladıklarında karşımızda hocamızın sesini duyunca şaşırdık. Belediyemizin yeni hizmete geçirdiği Bilim Merkezine rızaları olursa ismini vermek istediğimizi, ilettik. Hocamız, teklifimizi, hiç düşünmeden kabul ettiği gibi, “sizlere farklı alet ve araç desteğinde de bulunurum” diyerek bu alanda yapılacak her türlü girişime açık olduğunu hissettirmişti. Hocamız onca kariyerine ve sadece sesini duymama rağmen mütevaziliği açıkça anlaşılıyordu. Rabbim mekanını cennet eylesin. Sayılarını artırsın.

Sol tarafta özel bir kafeye daha rastlıyoruz. Binalar bittikten sonra İBB Gülhane Koru Şefliği binasının önünden geçerek bu kez sağ tarafa Topkapı Sarayı Surları tarafına doğru yöneliyoruz. Gülhane Soğukçeşme girişten başlayarak denize kadar dümdüz etrafı yüksek çınar ağaçlarıyla çevreli yolun sura doğru olan kısmı yamaç şeklinde. Gülhane parkına daha önce çokça gelmeme rağmen bazı yerleri ilk kez görüyorum. Bunlardan birisi de Gülhane Parkı Sarnıcı ve Çeşmesi. Sarnıç Roma dönemine ait, yamaç araziye kurulmuş. Sarnıcın önü açık, sırtı ise toprağa dayalı. Sarnıc atıl durumda. Turizme kazandırılabilir. Camdan içeriyi fotoğraflama imkanı buluyoruz. Sarnıç tek katlı, içeriye merdivenle inilen, kemerli sütunların olduğu bir yapı. Sütunların orta kısmında büyük ihtimal ışıklandırma için unsurlar eklenmiş. Zeminde su var mı yok mu belli olmuyor. Sarnıc girişinde sırtını duvara yaslamış, ince uzun estetik bir çeşme yer alıyor, Gülhane Parkı Çeşmesi. Çeşmenin 4 satırlık talik hatla yazılmış kısa bir kitabesi bulunuyor. Kitabenin üst kısmında rozet içerinde tuğra yer alıyor. Kitabenin tarihi bu kez ve de ilk kez kitabenin hemen üstünde yer almış. İlk hali de mi böyle idi. Yoksa sonradan mı böyle yapıldı bilemiyorum. Tarih olarak 1326 tarihi verilmiş (1911). Çeşmenin teknesi kare şeklinde yere yakın iken, musluğu bulunmuyor. Sarnıcın üst kısmına çıkıyoruz. Yapının etrafı çevreli, ortada betondan bir baca bulunuyor.

Gezimizin tam bu anında eşim telefon açtı. Bacanağımın kız kardeşinin vefat ettiğini, cenazesinin öğlen namazına müteakiben kaldırılacağını söyledi. Ben de hızlıca park içerinde bulunan abdesthanede abdestimi alarak Sirkeci Marmaray İstasyonuna doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yürürken yol üzerinde bulunan 2 adet çeşmeyi fotoğraflamadan geçemedim. Bunlardan ilki Salkım Söğüt Çeşmesi. Çeşme, “Şah Huban Çeşmesi” ve “Su Dibi Çeşmesi” (su dibi sur dibi olmasın) olarak ta biliniyor. Çeşme Alemdar Caddesinde Gülhane Parkı Surlarına dayalı güzel bir çeşme. Tamamı mermerden yapılmış. Ayna kısmında musluğun hemen üzerinde simetrik çiçek vazosu kabartmalı bir şekilde yer almış. Hemen üstünde ise polis armasına benzeyen sekiz köşeli güneş bulunuyor. Aynanın üst kısmında ayeti kerimeden kısa bir bölüm tarihsiz olarak göze çarpıyor (Ve sekahüm Rabbühüm şeraben tahura). Musluğu ve teknesi bulunan çeşme barok stilinden izler taşıyor. Araştırmalarımızda çeşmenin yapım tarihine ilişkin bir yerde 1606 tarihini bulduk. Ancak bana göre 18.yüzyılda ayna kısmı dönemin mimarisine göre yeniden yapılmış. Aşağı doğru adımlarımızı sıklaştırdık. Tramvay sola kıvrılırken (Tam da Gülhane Parkın içerisinde bulunan İBB Beltur Kandil kafenin girişi) biz düz devam ederek Taya Hatun Sokağa kestirme olsun diye sapıyoruz. Dükkanların arasında kalmış ve üzerine zemin dahil 4 katlı bina yapılmış Zeynep Sultan Çeşmesi bugünün son fotoğraf karesi. (Not: Hangi akıl, sur dibine surun görüntüsünü kapatacak şekilde 4 katlı bina yapar. Bizim ülkemizde oluyor bazen. Ben olsam en az iki katını tıraşlarım.) Caddesinin karşı tarafında aynı isimli Zeynep Sultan Camii, Sebili ve Çeşmesini Bayezid Durağımızda fotoğraflamıştık. Çeşmenin aya kısmının üzerinde 4 satır, 2 sütundan oluşan kitabesi bulunuyor. Sol alt köşede 1184 tarihi yazılmış (1770 – 1771). Çeşmenin estetik bir özelliği kalmamış. Yanyana 3 musluk takılı ancak teknesi bulunmamaktadır. (12:49)