FENERLİ ODA – FENER EVLERİ – Alişan Sokak
Sevgi sokağı bitiminde eski ten banliyösüne paralel Alişan Sokağına sağa dönüyoruz. Sokak boyunca tren hattının duvarı gibi gözüken yüksek olmayan kalıntılar bulunuyor. 100 metre kadar ilerledikten sonra sokağın ortasında kalan kale sur kalıntılarından küçük bir parçayı görüyoruz. Bu küçük kalıntı parçasını geçtikten sonra da geriye dönük fotoğraflamamızı sürdürüyoruz. Araştırmalarımızda sur kalıntısı diye düşündüğümüz yapı “Alişan Sokak Fenerli Oda” olarak kayıt edilmiş. Bazı kaynaklarda bu yapı “Fener Evleri” olarak geçmektedir. Araştırmalarımızı derinleştirdikçe yeni bir kavram ve konuyu öğrenme imkanımız oldu. 18. yüzyıldan sonra gayrimüslimlerin iki katlı olarak inşa ettikleri mimari yapılara Fener Evleri dendiğini öğreniyoruz.
Fener Evleri
Fener Evi, İstanbul’un fethinden sonra Mora, Ege Adaları ve Avrupa’ya göç etmiş Rum, Bizans ailelerinin, Fatih’in İstanbul’u ticari ve kültürel merkez haline getirme amaçlı çalışmaları nedeniyle, kentte inanç ve ticaret özgürlüğü ilan edilince, geri dönerek Fener bölgesine yerleşmeleri sonrasında bölgede oluşturdukları yapılara verilen isimdir. Bu aileler, 18.yy.’ın ikinci yarısından itibaren zenginliklerinin de artmasıyla Fener’i terk ederek, Boğaziçi’nde yaptırdıkları saray ve köşklere yerleşmeye başlamışlar; özellikle Kuruçeşme, Arnavutköy, Tarabya ilk tercihleri arasında yer almıştır. Fener bölgesinde incelenen kagir yapılarla ilgili somut veriler bulunmasa da bu örneklerin, “17. yy. sonu ile 18. yy. başında yapılmış olan bu yapılar, Fener Beylerine ait yalıların taş oda, meşkhane ve hazneleri niteliğinde yapılar” olduğundan bahsedilmektedir.
Mekân Kurgusunda Görülen Ortak Özellikler
Çalışma kapsamında incelenen “Fener Evi” adını alan kagir yapılar iki katlı, zemin ve üst katta tek mekânlı hacimlerden oluşan dörtgen plana sahiptir (Şekil 4). Zemin kat tonoz örtülü bir mekan olup, dış çevreyle gerek pencereler gerekse giriş olarak doğrudan ilişkilidir. Dıştan merdivenle ulaşılan üst kat seki altı, seki üstü, ocak, niş, dolap gibi mekan ögelerinin tümünü ya da birkaçını içerdiğinden “ana mekan” olarak kabul edilebilecek niteliktedir. Yapıya veya ana mekana giriş, aksta olmayan bir kapı ile gerçekleştirilmektedir. Mekanın mimari özelliğine göre çeşitlilik gösteren örtü, çoğunlukla aynalı tonozdur. Ocak ve dolap gibi ögeler her
yapıda tekrarlanan bir öge olmamakla birlikte, niş değişmez bir eleman niteliğindedir. Üst kat ile aynı dörtgen planlamaya sahip zemin/bodrum kat, seki altı, seki üstü, ocak, niş, dolap gibi kurgusal elemanlara sahip değildir ve görece daha az açıklıklı, daha çok korunaklı bir yapılanma sergilemektedir.
Yazının tamamını DİZDAR, İrem, 19.YY. İSTANBUL BARINMA KÜLTÜRÜNDE ETKİLEŞİMLİ MEKÂNLAR