BULGUR PALAS

Keçecizade Kazım Efendi Çeşmesinin hemen bitişiğinde büyükçe bir kapısı olan bir bina görüyoruz. Daha doğrusu yüksek duvarlar sebebiyle binanın çatı kısımlarını görebiliyoruz. Kapının yanındaki prizma tabelada Bulgur Palas ismini okuyoruz.  Bu ismi ilk defa duyuyorum. Uzaktan gördüğümde Balattaki kırmızı kiremitli Rum ortaokulu gibi okul olabilir mi diye düşünmüştüm. Halbuki büyükçe bir köşkmüş. İlginç hikayesini tabeladan okuyalım: “Konut olarak tasarlanan Bulgur Palas, Ulusal Mimarlık Akımının zengin konutuna uyarlanmış ilginç bir örneğidir. İlginç olan, Türk mimari geleneğinin bu kadar bariz uygulandığı bir binanın mimarının, İstanbul’da bir çok önemli bina inşa etmiş olan İtalyan Giulio Mongeri olmasıdır. Bu konağa “Bulgur” denmesi, burayı Mongeri’ye sipariş eden mülk sahibinin Dünya Savaşı sırasında karaborsa olarak sattığı bulgurdan dolayı zenginleşmiş olması nedeniyle aldığı kinayeli bir addır. Ancak konak karaborsa kazancıyla bile döndürülemeyecek kadar lüks olduğundan, birkaç kez mebus olan Habib bey masraflarını zamanla karşılayamaz hale gelince1921’de burayı ipotek ettirmiştir. Bu ipotek ile beraber binayı Osmanlı Bankası kullanmaya başlamış ve kısa bir süre sonra Habib Bey ölünce binanın mülkiyeti de bankaya geçmiştir. İlerleyen yıllarda banka, arşivinin bir kısmını burada muhafaza etmiştir. Bazı yüksek mevkideki memurlar da burayı ev olarak kullanmışlardır. İlginç bir bir mimariye sahip ve etrafı yüksek duvarlarla çevrili olan bu yapı; bir tarafının kırmızı tuğla öbür tarafının ise sıva olması nedeniyle yapışık iki bina gibi gözükmektedir.” Bulgur Palas’ın tam karşısında Hobyarlı Ahmet Paşa İlkokulu bulunuyor. Kargı Sokaktan aşağı doğru ilerlemeye devam ediyoruz. Kargı Çıkmazı Sokağından Bulgur Palas’ın görünen kısmını fotoğrafladıktan sonra yine Kargı Sokakta önce sağa 90 derece, sonra sola 90 derece dönerek ilerliyoruz. Sokak oldukça dar ve kıvrım kıvrım… İkinci dönüşten sora sağ tarafımızdaki Hobyar Mektebi Sokağına giriyoruz.