MİHRİMAH SULTAN CAMİİ

MİHRİMAH SULTAN CAMİİ
(Edirnekapı)
İnşa Tarihi:
Banisi:
Adres: ….Mahallesi
Yeniden Tamir / İnşa Tarihi:
Kitabesi (Osmanlıca Türkçesi):
Tabelası: Mevcut

Tarihi Yarımada gezimize bu hafta Edirnekapı bölgesinde devam ediyoruz. Kapalı ve ara ara yağmurlu kasvetli bir hava da yola çıktık. İlk durağımız Mihrimah Sultan Camii. Aracımızı hemen caminin önündeki caddeye park ederek gezimize başlıyoruz. Mihrimah Sultan Camiine daha önceden bir kaç kez gelmiştik. Bu kez surların daha bakımlı olduğunu, etrafındaki bazı binaların yıkıldığını, bazı binaların restore edildiğini gördük. Ancak sur dibinde minibüslerin kalkış durağının olması, cami avlu duvarının önüne araçların park etmesi hoş bir görüntü değil. Caminin sur dibi tarafına doğru ilerliyoruz. Caminin surlara bakan ilk kapısından içeri girdik. Girişin hemen yanında az sayıda kabrin bulunduğu Mihrimah Sultan Camii Haziresi bulunuyor. Mezarlığa bitişik Fatih Müftülüğüne bağlı Kur’an Kursu binası (Sıbyan Mektebi) göze çarpıyor. Cami avlusuna doğru ilerledik, avluda bir kaç çocuk koşuşturuyordu. Cami avlusunun yanlarda çift, ön kısımda ise tek sıra revaklar Mihrimah Sultan Medresesini oluşturuyor. . Caminin avlusuna açılan revakların altında çeşitli atölyeler bulunuyor. Ancak bugün haftasonu olduğu için kapalı idi. Avluda Gülzar Baba Kabri dikkati çekiyor. Mezar taşının kitabesinin latinize hali ayrı bir tabela ile verilmiştir. Bazı kaynaklarda Gülzar Baba’nın Ni’mel Ceyş’ten olduğu bildirilmektedir. Camiye girdiğimizde onlarca çocuğun onlarca ayrı halka oluşturduğunu abilerini dinlediklerini görmek bizi sevindirdi. Bu sebeple cami içerisinde bir iki fotoğrafın dışında fotoğraf çekemedim. Bu camide hayat var. Çocuk ve gençler camileri doldurduğunda camiler gerçek fonksiyonlarını icra etmiş olacaklar. Bir an da hafızam 2009 senesine gitti. O yıl umre ziyaretine Şam gezisini de eklemiştik. Şam Emevi Camisi avlusunda yere örtü sermiş çocukları ile birlikte oturan belki bir şeyler atıştıran aileleri, avluda anne babasının gözetiminde koşuşturan çocukları hatırladım. Ne hoş bir görüntü idi. Bütün camilerimiz her zaman cıvıl cıvıl kuş sesleri gibi çocuk sesleri ile dolsa, gençler sohbet halkaları oluştursalar, avluda çocuk ve gençlerin ilgisini çeken atölyeler olsa… Sportif etkinlikler, kültür, sanat, beceri, deney vb. atölyelerde faaliyet gösterilse… Bu etkinlikler Diyanet İşleri, Milli Eğitim ve STK işbirliği ile gerçekleşse ne güzel olurdu. Her ne ise caminin avlusunu dört dönüyorum tabiri caizse. Caminin avlusuna en yakın cadde üzerindeki dükkanın üst katı -sonradan eklendiği belli- çirkin göründüğünü söylememe gerek yok. Tarihi camilerin etrafında iğreti duran bu tür binalar ya yıkılmalı, ya da kat sınırlaması getirilmeli, onarımdan geçirilmeli yani dokuya uygun olmalı. Özellikle son 20 yılda bu alanda ilerleme kat edildi. Ancak hala yapacak çok iş var. İstanbul sur içinde her adım da tarih ile karşılaşıyorsunuz. Cami girişinin arka tarafında halen Kur’an Kursu olarak kullanılan Mihrimah Sultan Sıbyan Mektebi ve yapıya bitişik arka kısmında Güzel Ahmet Paşa Türbesi bulunuyor. Arka kısmın bir odasında başka kabirlerinde yer aldığını cama yaklaşarak bakıldığında dışarıdan görebiliyorsunuz. Haftasonu olduğu için içeri girilebiliyor mu bilmiyorum. Camdan kabirler gözüküyor. Arka avluda sırtınızı camiye verdiğinizde karşıda 2-3 katlı binaları görüyorsunuz. Bu binalar Sulukule kentsel dönüşüm kapsamında yapılmış binalar. Fotoğraflamayı bitirip caminin Fevzi Paşa caddesi tarafındaki kapısından merdivenlerden iniyoruz. Hasta, yaşlı ve engelliler için merdivenin kenarına merdiven korkuluğu gibi borular üzerinde koltukla yukarı doğru veya aşağı yönde hareket eden sistem kurulmuş. Çalışır halde mi bilmiyorum. Ancak iyi düşünülmüş. Mihrimah Sultan Külliyesi hakkında ilk başta yazmam gerekenleri çıkarken yazıyoruz. Caminin bu kapıdan girişinde sağda bulunan Prizma tabelada Mihrimah Sultan Külliyesi başlığı altında yazılanları okumaya başlıyoruz: “Mihrimah Sultan tarafından 1565 yılında Mimar Sinan’a yaptırılan külliye; cami, 17 hücreli medrese, sıbyan mektebi, çifte hamam, türbe, çeşme, ve bir sıra dükkandan meydana gelmiştir. Sözü edilen dükkanların bir kısmı yol genişletme çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Cami, dikdörtgen planlı ve fevkanidir. Sinan, bu camide yeni bir araştırma ile dört paye üzerine oturan 15metre çapında ve 27 metre yükseklikteki büyük ana kubbeyi, yanlara doğru kemerlerle genişletmektedir. Cephelerde toplamda 204 pencere yer alır. Caminin tek şerefeli kesme taştan yapılmış kurşun külahlı minaresi bulunmaktadır. Üç adet giriş kapısı olan caminin mihrabı beyaz mermerden yapılmış, altın yaldızlı, mukarnas …… kitabeli ve sekiz sıra sarkıtlıdır. “U” biçimindeki medrese odalarının çevrelediği cami avlusunda, 16 sütunlu, konik çatılı, mermer hazneli şadırvanı olup avluya iki kapıdan girilmektedir. Caminin sol giriş kısmında musallası, ön kısmında geniş bir bahçesi ve kullanılan kuyusu yanında küçük bir haziresi vardır. Külliye içinde yer alan ve caminin sağ tarafında bulunan sıbyan mektebi, üç kubbeli dam örtüsüne sahiptir. Yapı biri kubbeli diğeri ise ayna tonozlu iki mekânlı olup, geometrik geçmeli, mermer şöveli kapıdan birbirine geçilmektedir. Bitişiğindeki yapıysa Güzel Ahmet Paşa Türbesi’dir. Çifte haham ise 1900’lü yılların ilk çeyreğine kadar faaliyet göstermiştir.”

Caminin duvarındaki mermer tabelada ise farklı olarak; “H. 973 tarihinde 3 yıl gibi kısa sürede inşa edildiği klasik Osmanlı mimarisinin en güzide eserlerinden birisi olduğu vurgulanmaktadır. 1719 ve 1894 yıllarında deprem sonrasında tamirler görmüş, 1956-57 yıllarında Vakıflar idaresince bakımlı duruma getirildiği” yazmaktadır.