BIÇAKÇI ALAADDİN CAMİİ

BIÇAKÇI ALAADDİN CAMİİ
İnşa Tarihi:
Banisi:
Adres: ….Mahallesi
Yeniden Tamir / İnşa Tarihi:
Kitabesi (Osmanlıca Türkçesi):
Bıçakçı Alaaddin Camii Avlu Kapısı Kitabe
(3 satır)

1 La ilahe illallah Eş-Şeyḫüʾl-fātiḥīn
2 ḳuṭbüʾl-ʿārifīn ġavs̱uʾl-vāṣılīn mürşidiʾl-kāmilīn
3 merḥūm ve maġfūrunlehu Şeyḫ ʿAlāʾaddīn ḳuddise sırrıhüʾl-ʿazīz 
Kaynak: http://www.ottomaninscriptions.com/ (E.T.: 21.10.2023)

Camiden çıktıktan sonra Molla Hüsrev Sokağına girdik. Oldukça dar bir sokak. Sol tarafımızda yukarda bahsettiğimiz Sofular Hamamı bulunuyor. Yol sokağın başına doğru kıvrılarak gidiyor. Sokakta ilerlerken sırtımızı gittiğimiz yöne dönüp Molla Hüsrev Camine son kez bakıyoruz. Tekrar ilerlemeye devam… İleride stiline az rastlanan bir minare görüyoruz. Sokağa girdiğimizde bir anda sanki farklı bir dünyaya girmiş gibi hissediyorsunuz. Cami tam sokağın sağa doğru kıvrıldığı yerde köşede yer alıyor. Sol tarafımızda Fatih Müftülüğü Kur’an Kursu tabelasını ve Bıçakçı Alaaddin Camii tabelasını görüyoruz. Ayrıca Gençlik Merkezi tabelasını da unutmayalım. Gençlik tabelası bulunan camiler büyük ihtimal imam, dernek yönetimi gibi sebeplerle aktif bir canlılık hissediyorsunuz. Cami avlu kapısının hemen bitişiğinde küçük bir teknesi olan bir çeşme gördük. Çeşmenin isminin Ahmet Hulusi Paşa Çeşmesi olduğunu öğrendik. (Çeşmenin üzerinde iki ayrı kitabe bulunuyor. Üstteki kitabe tek sütun 4 satırlık, alttaki kitabe ise 2 satırlık. İlk kitabede H 1316 tarihi yer alırken alttaki satırda H 1247 tarihi yer alıyor.) Notlarımız arasına aldık. Avlu kapısının üzerinde zamanla soluklaşmış 3 satırlık bir kitabe bulunuyor. Avlunun kapısından girerken o günkü gezimizde bizdeki en iyi intibaı bırakacak bir mekana girdiğimizi bilemezdik tabi ki. Hafif tatlı bir yokuş yukarı avludan içeri girdik. Sol tarafımızda kabirler bulunuyordu. Tatlı hafif rampa bittiğinde camiye ulaşıyoruz. Cami gittiğimizde kapalı idi. Sonra rica ettik, açtılar. Cami açılana kadar etrafı gezdik, bir çok fotoğraf çektik. Etrafta bir çok kalıntının olması dikkatimizi çekti. Sonradan bazı bölümleri yıkılmış gibi. Cami son cemaat kısmı tümden pencere ile kapatılmış. Son cemaat yerinden üst kata hanımlar bölümüne çıkılıyor. Planı giriş kısmı dar olmak üzere dikdörtgen planlı. Cami iç duvarında asılı olan Türkçe Kitabesinden şunları okuduk: “Alâaddin Tekkesi, Şeyh Alâddin Ali Kefevî tarafından 16. asrın başlarında mescid – tekke olarak yaptırılmıştır. Tekkenin bütün binaları tarihe karışmış, ancak çevre duvarının bir kısmı, avlu girişi ve yanındaki çeşme ile bazı yıkıntılar günümüze ulaşabilmiştir. 1830 tarihli çeşmenin yanında bulunan muhtemelen tekkenin inşa edildiği devirden kalan diğer çeşme yakın zamanlarda ortadan kalkmıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra zamanla harap olan mescid 1974-77 yılları arasında Vakıflar İdaresince, halkın yardımlarıyla klasik Osmanlı mimarisine uygun şekilde yeniden yaptırılmıştır.” Cami içerisi ferah ve sade. Zeynep avluda bir kedi ile muhabbeti ilerletiyor. Neredeyse açık adresimizi, hangi hat numaralı otobüslerin bizim oraya geldiğini söyleyecek kadar… Cami avlusunda şadırvan bulunuyor. Dikkatimizi yukarıya doğru uzanan merdivenler çekti. Merakla bizde merdivenleri çıkmaya başladık. Yukarı doğru çıktıkça aşağıda manzara güzelleşiyordu. Bir de yaz ayında düşünün burayı. Yukarı kadar çıktık, tabi ki kedi de peşimizde. Merdivenler bittiğinde kendimizi çıkmaz sokakta bulduk. Yeşil Tekke 2. Çıkmazı… Daha Molla Hüsrev Sokağına girerken farklı bir atmosferi hissettiğimizi söylemiştim. İşte bu cami de -Bıçakçı Alaaddin- bunu fazlasıyla hissediyorsunuz. Sanki zaman bir anda duruyor ve siz yüzyıllar ötesine ve derin bir sessizliğe giriyorsunuz. Şehrin gürültüsünden uzak. Bu hissi selatin camilerinde de hissedersiniz. Şehrin gürültülü ortamında cami avlu kapısından adımınızı atar atmaz sizi sessizlik karşılar. Duvarlar zamanla aranıza mesafeler örer. İşte bu camide böyle idi. Hafta boyunca evde konu açıldığında bu camiye bahar ayında tekrar gidelim cümlesi kim bilir kaç kez tekrarlandı.