17. DURAK: YAVUZ SULTAN SELİM
PROJENİN ADI ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA |
17. DURAK YAVUZ SULTAN SELİM |
YAZAN Tayfun NASUHBEYOĞLU |
TARİH VE SAAT 19 Şubat 2022 Cumartesi (10:39 – 15:10) |
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK? -YAVUZ SULTAN SELİM, -ALİ KUŞCU, -BALAT, -CİBALİ, -KASAP DEMİRHUN |
GEZİ GÜZERGAHI SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR |
–LÜTFULAH EFENDİ ÇEŞMESİ –TATBİKAT CAMİİ (Sivasi Tekkesi Mescidi-Şeyh Yavsî Tekkesi) –YAVSÎ BABA TEKKESİ HAZİRESİ -DARÜŞŞAFAKA (ULUSLARARASI FATİH SULTAN MEHMET ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ) –BENLİZADE AHMET REŞİT EFENDİ TÜRBE ve HAZİRESİ –BENLİZADE AHMET REŞİT EFENDİ SEBİLİ (Restorasyon) –SULTAN SARNICI |
Lütfullah Efendi Çeşmesi Kitabesi Tamir Tarihi: H. 1129 / M. 1716-1717 Görenler yâd edip hayr ile nâmın dedi târîhin Bu bâlâ çeşme tecdîdine bâdî oldu Lûtfullâh Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ E.T: 19.2.2022) |
Bugün rotamız Yavuz Sultan Selim Camii ve çevresi. Aracımızı Darüşşafaka caddesinde yer bulamadığımızdan Haliç Caddesine park ediyoruz. Aracı park ettiğimiz yer etrafı çevrelenmiş Fatih Külliyesine ait restore edilen yapılardan. Haliç Caddesinde hafifçe yokuş aşağı Haliç’e doğru ilerliyoruz. Sonrasında Haliç Caddesine paralel giden Çırakçı Çeşmesi Sokağa giriyoruz. Epeyce bir süre dar sokakta yol aldıktan sonra sol tarafımızda tarihi bir çeşmeyi görüyoruz. Gezimizin ilk fotoğrafı isminin Lütfullah Efendi Çeşmesi olduğunu öğrendiğimiz çeşme oluyor. Çeşme H. 1129 tarihinde yaptırılmış. Aynasının tadilata ihtiyacı bulunuyor. Musluğu bulunuyor. 2 satırlık kitabesi bulunuyor. Sokak aşağıya doğru daha bir eğimli olarak iniyor. Aşağı inmeyi göze alamıyoruz. Çeşmenin yanındaki merdivenlerden Turna Yolu Sokağından yukarı doğru çıkıyoruz. Yokuş yukarı çıktığımızda karşımıza Yavuz Selim Camii ve Yavuz Selim Çukurbostan Yaşam Parkı çıkıyor. Biz her ikisine de uğramadan Turna Yolunu kesen Yavuz Selim Caddesinden sola dönüyoruz. Ara ara hem parkı hem de camiyi uzaktan fotoğraflıyoruz. Sağımızda aşağıda Çukurbostan Parkı büyük bir alanda üstten güzel görünüyor. Park sağımızda olduğu halde yürüyoruz. Parkın bitimine yakın solda kısa minareli çatılı, büyük pencereleri olan güzel bir cami görüyoruz. Camii kapalı idi. İsmi Tatbikat Camii. Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesinin tatbikat camisi. Cami yeni restore edilmiş gibi gözüküyor. Sivasi Tekkesi Mescidi olarak bilinen cami, II. Beyazid tarafından yaptırılmış, Mescid’in minberini, III. Mehmed zamanında İstanbul’a gelen Sivaslı Şeyh Abdülmecit Efendi (vefat 1049/1639) koydurmuş ve Tekke Mescidi vasfını almıştır. Caminin önünde Yavuz Selim Caddesi üzerinde yolu ikiye ayıran bir hazire bulunmakta. Yavsi Baba Haziresi. Etrafı çevrelenmiş, bakımlı. Tabelasından şu bilgileri okuyoruz: “Hazire günümüze gelemeyen Yavsî Baba Tekkesi’ne aittir. Tekkenin banisi Fatih devrinin meşhur alimi Ali Kuşçu’nun damadı Şeyhülislam Ebusuud Efendi’nin babası İskilipli Muhyiddin Muhammed Efendidir. Yavsî lakabı kendisine II. Bayezid tarafından ilme sıkı bağlılığından ötürü verilmiştir. 1576’da Abdülmecid Sivasî ile birlikte Halvelitiğe geçen tekke bu tarihten itibaren “Sivasi Tekkesi” olarak tanınmıştır. Hazirede Rumeli Kazaskeri Mehmed Arif Efendi, kız kardeşi Şerife hanım, kızı Aliyye Zeyneb Hanım ve Sadrazam Mustafa Paşa’nın kızı Sahra Hatun medfundur.” Hazirenin sembolik olarak üç adet penceresi kalmış. Pencere ile bilgilendirme panosunun arasında nereye ait bilmediğimiz parça bir 2 satır, 2 sütunluk kitabe yer alıyor. Kitabenin altında daha küçük fontla yazılmış notta 1197 tarihini (1782/1783) okuyoruz. Tatbikat Camiyi soluma alarak Darüşşafaka Ön Sokağına giriyorum. Sokak kıvrılarak aynı isimli caddeye çıkıyor. Solumda ise Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi devam ediyor. Okul, Darüşşafaka ismiyle bu bina da 1873 yılından itibaren eğitim ve öğretimini başlamıştır. Caddeye çıkarken solumda ve cadde üzerinde restorasyonu devam eden Benlizade Ahmet Reşit Efendi Türbesi, Sebili ve Haziresini fotoğraflıyoruz. Restorasyon afişlerinde şu bilgiler yer alıyor: “Yapının özgün girişi Darüşşafaka Caddesi üzerindeki ahşap kapıdan sağlanmakla beraber, sonradan bu kapı kapatılmış ve giriş Darüşşafaka Lisesi’nin bahçesinin içerisinden sağlanmaya başlamıştır. İnşa tarihi, 18.yy. sonu 19.yy başlarına indirilmektedir. Benlizade Medresesinden günümüze ulaşan türbe ve sebil yapısı, kare planlı ve birbirine geçişleri olan, kagir, tek katlı iki yapıdan ibarettir. Giriş bölümü bir koridor şeklinde olup, beşik tonozla örtülmüştür. Girişin sağ tarafında bir hazire bulunmaktadır. Güney cephesine bakan pencereleri tuğla ile örülerek kapatılmıştır.” Aynı yoldan tekrar geri geliyorum. Tatbikat camiini (Sivasi Tekkesi Mescidini) bu açıdan da fotoğraflıyorum. Tatbikat caminin altında girişi Ali Naki sokağından yapılan düğün, nişan toplantı, organizasyon amaçlı tarihi Sultan Sarnıç bulunuyor. Tarihi geçmişini bilmiş olsaydık içeriden de fotoğraf kareleri alırdık. Yolumuz bir kez daha düşerse inşallah. Sarnıç hakkında araştırma yaparken ilgili firmanın resmi sitesinde tarihçe hakkında bilgi verilmiş. (SULTAN SARNICI) Nihayet 30 mart 2024 tarihinde bir ramazan günü bölgeye yaptığımız ziyarette Sultan Sarnıcını nihayet açık bulduk. İkindi saatleri idi. İçeride sadece telefon görüşmesi yapan bir kişinin sesini duyabildik. Girişte balkondan aşağıdaki güzel görüntüyü fotoğrafladık. İçeride sarkıt ve dikitlerin bulunduğu mağaraların benzeri rutubetimsi bir hava hakimdi.
–YAVUZ SELİM ÇUKURBOSTAN YAŞAM MERKEZİ —ASPAR SARNICI —YAVUZ SELİM KAFE SOSYAL TESİS —ÇUKURBOSTAN CAMİİ |
Yavuz Selim Caddesinden çukurbostana iniyoruz. Burasının tam adı Yavuz Selim Çukurbostan Yaşam Merkezi. Fatih’te üç yerde çukurbostan bulunuyor. İlki olan Fındıkzade’kini gördüğümde isminin Çukurbostan olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu parkı da görünce yol seviyesinin altında kaldığından “çukurbostan” dendiğini öğrenmiş olduk. Önce “Bostan” dendiğine göre sebze yetiştirildiğini zannetmiştim. Ancak araştırdığımızda bu tür yerlerin Doğu Roma döneminde yapılmış üstü açık Büyük Su Sarnıçları olduğunu, tarihi yarımada bölgesinde 3 adet bulunduğunu ve bu tür yerlere halk arasında ise “çukurbostan” denildiğini öğreniyoruz. Bu sarnıcın ismi Aspar Sarnıcı imiş. Gerçek derinliği 10 metre civarındaki sarnıcın bir kenarı 152 metredir. 5 tuğla, 5 moloz taş dizisinden oluşan duvarın kalınlığı 5,20 m’dir. Trakya’dan gelen suyu depo eden sarnıç vasıtasıyla diğer çeşme ve havuzlara su temini sağlanmaktaydı. Sarnıç, 23,100 metrekare alanda yaklaşık 0,23-0,25 milyon metreküp su depo edilebilmekte idi. Şehre su getiren sistem 7. yüzyılın başlarında devre dışı kaldığı için Aspar Sarnıcı kullanılmamaya başlanmış. Biriken sularla birlikte sarnıcın dibinde oluşan toprak katmanı, halk tarafından sebze-meyve yetiştirmek için kullanılmış. Yukarıdaki bostan kelimesinden yaptığımız çıkarım boşuna değilmiş. (Aspar Sarnıcı ile ilgili ayrıntı için tıklayınız) Parkın içerisinde bir çok donatı bulunuyor. Bölge Parkı gibi. Otopark, cami, havuz, sosyal tesis, piknik masaları, basket ve futbol sahaları, çocuk oyun gurupları, fatih belediyesi yavuz selim eğitim birimi vs) Yol seviyesinden parka dört dönerek hafif eğimle iniyoruz. İsteyen merdiveni kullanabilir. İndiğimiz tarafta katlı otopark bulunuyor. Parkın içerisini dolaşıyoruz. Parkın ortası sayılabilecek noktada cami dikkati çekiyor. Çukurbostan Camii. İyi düşünülmüş. Camiye bitişik bir yapı daha var. Caminin içerisini merak ediyoruz. İçeri girdiğimizde Kur’an sesleri kulaklarımızın pasını alıyor. Cami canlı ve hareketli. Allah razı olsun. Parktan Yavuz Sultan Selim Camii çok güzel görünüyor. Ara ara fotoğraf çekiyoruz. Yine orta kısımda sayılabilecek bir yerde fotoğraf çekilirken fon olması için büyük bir fatih yazılı panoyu görüyoruz. Tabi ki tam arkasında Yavuz Sultan Selim Camii tüm ihtişamıyla gözüküyor. Çok güzel düşünülmüş. Bizde Zeynep’in fotoğrafını çekiyoruz. Yine bu bölgede uzunlamasına havuz yer alıyor. havuzun zemini mavi. Biraz eğilerek suya Yavuz Sultan Selim Camiinin gölgesi yansımış mı diye bakıyorum. Çok az bir yansıma var. Belki bu saatte böyle. Havuz kültürü ülkemizde maalesef oluşmuş değil. Aklımdan burada daha geniş ve zemini su yosunu yeşili gibi hafif bir ton olsa camiinin silueti nasıl yansırdı. Daha güzel bir görüntü olacağı aşikar. Duvar boyunca sahalar yer almış, kulüplerin sabah antrenmanı var. Çocuklar cıvıl cıvıl. Parkın içerisinde Fatih Belediyesine ait Yavuz Selim Kafeyi görüyoruz. Bu tür yerleri özellikle belirtiyorum. Hem kendim için hem de başkaları için… Self servis çayımızı ve Zeynep için ise meyveli sodayı aldıktan sonra güzel hava da dışarıdaki masalardan seçtiğimiz birisine oturuyoruz. Masanın üstünde cam var. Masanın üzeri sanki yağmur çiselemişte üzeri ıslak yağmur damlaları varmış gibi gözüküyor. Halbuki masanın üstü silinmiş, ancak sıcak soğuk temasından dolayı alt kısmında bu tür bir görüntü oluşuyor. Çayımızı yudumladıktan sonra parktan Yavuz Sultan Selim Camiine gitmek üzere çıkıyoruz.
Yavuz Sultan Selim Camii İstanbul’da az bilinen, konumu itibariyle Haliç’e hakim bir noktada İstanbul’un 5.tepesine inşa edilmiş, görülmesi gereken bir camii. Caminin türbelerin bulunduğu kapısından içeri giriyoruz. Giriş kapısındaki tabelada Yavuz Sultan Selim Türbesi, Sultan Abdülmecid Türbesi, Hafsa Sultan ve Şehzadeler Türbesi yazısını okuyoruz. Bu arada türbelerin pazartesi günleri kapalı olduğu da yazıyordu. Avluda 4 ayrı türbe bulunuyor. Önce Yavuz Sultan Selim Türbesine giriyoruz. Türbenin içerisinde tek bir sanduka bulunuyor. Sandukanın üzerinde düz bir zeminde Sultanın kaftanı ve kavuğu bulunuyor. Onun üstüne ise konulanları yansıtması için ayna konulmuş. Sandukanın önündeki tabelada Yavuz hakkında bilgi veriliyor. 9. Osmanlı padişahı Yavuz’un babasının II. Bayezıd olduğunu çoğumuz bilir. Ancak annesinin isminin Gülbahar Hatun olduğunu bilmeyiz. Türbenin içerisinde mezar taşına benzeyen bir kitabe görüyoruz. Bu taş Sin-Şın Taşı. Taş camekan içerisinde muhafaza ediliyor. Taşın altındaki tabelada “Sin-Şın Taşı’nın ne olduğunu, neden böyle dendiğinin hikayesini öğreniyoruz özetle: “Yavuz Sultan Selim Şam’da rüyasında Muhyiddin Arabiyi görür. Arabi, kayıp olan mezarının bulunması için yol gösterir, mezarının yanına türbe, cami ve imaret yapılması ister. Muhyiddin Arabinin kayıp kabri bulunur” (ayrıntı için tıklayınız) Türbeden çıktıktan sonra solumuzda güzel bir çeşme, Yavuz Sultan Selim Çeşmesi bulunuyor. Avluda dört tarafı açık, iki sütun arasında ayaklı lavabo benzeri teknesi bulunmaktadır. Sütunların üzerinde üçgen şeklindeki kemerin üzerindeki dairede besmele yazısı yer alıyor. Ayna kısmının üzerinde tek satır “herşeyin sudan yaratıldığını” belirten ayeti kerimeden bir bölüm yer almaktadır.
İkinci türbe, Yavuz Sultan Selim’in eşi, Kanuni’nin annesi Ayşe Hafsa Valide Sultan Türbesi‘dir. “Yavuz Sultan Selim’in vefatı üzerine Kanuni Sultan Süleyman’ın 1520 yılında tahta çıkmasıyla Valide Sultan unvanını almıştır… Türbede Ayşe Hafsa Valide Sultan ve Yavuz Sultan Selim’in kızı Şah Sultan medfundur.” Türbenin içerisinde iki sanduka bulunuyor. Yavuz’un eşi ve 1572’de vefat eden kızı Şah Sultan’ın kabri. Sade güzel bir türbe. Üçüncü türbe ise Şehzadeler Türbesidir: “Türbe Mimar Acem Ali tarafından 1522-1523 yıllarında yapılmıştır. Türbe, düzgün kesme taştan yapılmış olup sekizgen planlı ve üzeri kubbeyle örtülüdür. Yapının cepheleri dikdörtgen silmelerle hareketlendirilmiş, kubbe dış kasnağında celî- sülüsle yazılmış ayet kuşağına yer verilmiştir. …. Türbede Kanuni Sultan Süleyman’ın oğulları …. Vezir İbrahim Paşa’nın eşi Hatice Sultan medfundur.” Dördüncü türbe, Sultan Abdulmecid Türbesi. Türbenin önünde bulunan prizma tabeladan şu bilgileri okuyoruz: “Sultan Abdulmecid (1839-1861) Türbesi’nin yapım kitabesi bulunmamaktadır. Büyük olasılıkla bu türbe padişahın ölümünden önce 1861 yılında yapılmıştır. Mimarının kim olduğu kesinlik kazanmamakla beraber dönemin önemli mimarlarından Garabet Balyan tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Sultan Abdülmecid, Sultan II. Mahmud ile Bezmialem Valide Sultan’ın oğlu olup 31. Osmanlı padişahıdır. … Türbe içerisinde Sultan Abdülmecid’den başka padişahın oğulları Şehzade Abdüssamed (1855), Şehzade Seyfeddin (1856), Şehazde Burhaneddin (1876) gömülüdür.” Abdulmecid Türbesinin giriş kapısı üzerinde Sad Suresi 50. ayeti Hattat Hulusi Efendi tarafından yazılmış, altında 1328 tarihini görüyoruz. Son iki türbe kapalı olduğundan içeri giremedik. Avludan Halice doğru bol bol fotoğraf çekiyoruz. Avluda üstü açık kabirler bulunuyor. Bir kabir biraz daha farklı, etrafı çevreli, kabir üzeri 6 sütun üzerinde kubbe bulunuyor. Sütunlar arasından değişik açılardan fotoğraf çekiyoruz. Bu kabrin kime ait olduğunu araştırmak üzere cami içerisini görmeden evvel avlunun dört bir tarafını geziyoruz. Avluda tek katlı küçük güzel bir konak yer alıyor. Araştırdığımız kadarıyla konak Sultan Abdulmecid Evi/Konağı olarak biliniyor. İç avluda şadırvan bulunuyor. Caminin iç avludan giriş kapısında kitabesinden cami hakkında bilgi ediniyoruz: “Cami Kanuni Sultan Süleyman tarafından babası adına H. 929 / M 1522 yılında yaptırılmıştır. Cami; tabhaneler, imaret, sıbyan mektebi ve türbelerden müteşekkil bir külliyenin merkezinde yer almaktadır. İmaret binası günümüze ulaşmamıştır. Kesme taştan inşa edilen kare planlı sade görünüşlü eseri, tek büyük kubbe örtmektedir. Camiye bitişik tabhane odaları Osmanlı erken devir mimarisinden klasik devre geçişin işaretidir…” İç avluda pencere üstlerinde bulunan çiniler motif ve renk ahengi ile çok güzel görünüyorlar. Caminin ana giriş kapısının üzerinde 3 satırlık bir kitabe bulunmaktadır. Caminin tek kubbeli yapısı iç kısma genişlik ve ferahlık katmış. Caminin okul tarafı avlusunda su terazisi ve kuyusu dikkatimizi çekiyor. Ayrıca merdivenlerle aşağı inilen bir yapı daha var ki bunun bonos sarnıcı olduğunu öğreniyoruz. Aşağıda kemerli bir yapı göze çarpıyor. Sarnıçla ilgili yapılan araştırmalarımızda aşağıda -belki ileride halkımızın ziyaretine açılır- büyük bir sarnıcın olduğunu öğreniyoruz (Ayrıntı için tıklayınız). Avlunun çıkışa yakın köşesinde -Lise tarafı- 2 katlı, kubbeli küçük bir mekteb, Sultan Selim Sıbyan Mektebi bulunmaktadır. Sıbyan Mektebi sonradan 1546 yılında Mimar Sinan tarafından eklemiştir. Kare planlı tek bir kapalı mekândan ve önündeki sütunlu giriş revağından oluşmaktadır. İki yan cephesinde ikişer alt ve üst pencere, giriş cephesinde iki alt pencere, kuzeybatı cephesinde ise yalnızca iki üst pencere yer almaktadır. Kare planlı dershanenin üzeri, geçiş elemanı pandantif olan, dıştan sekizgen kasnağa oturan kubbe ile örtülüdür. Giriş revağının üzeri üç yöne eğimli bir saçak ile örtülüdür. Sıbyan mektebinin duvarları bir sıra kesme taş, iki sıra tuğla olmak üzere almaşık duvar tekniğiyle yapılmıştır. Avluda Avluda birkaç kare fotoğraf daha çektikten sonra giriş yaptığımız türbeler kısmının tam karşısında bulunan Sultan Selim MTA Lisesinin bulunduğu avlu kapısından çıkıyoruz. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisi SULTAN SELİM CAMİİ ve KÜLLİYESİ maddesine bakılabilir)
Ali Efendi Çeşmesi Kitabesi “Rableri onlara tertemiz bir içecek içirir.” İnsan Süresi / 21.Ayet Tüccâr-ı mutebereden sâhibü’l-hayr Uzunköprülü Ali Efendinin halîlesi merhûme Âişe Eşref Hanımın ve kâffe-i ehl-i imânın ervâhına el-Fâtiha H 1341 Şaban – Rumi 1343 Şubat İtibarlı tüccarlardan hayır sahibi Uzunköprülü Ali Efendi’nin eşi merhume Aişe Eşref Hanım’ın ve tüm Müslüman geçmişlerimizin ruhlarına el-Fatiha Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 19.2.2022) |
-I.ABDULHAMİT HAN MEDRESESİ (SULTAN SELİM MTA LİSESİ) -İSİMSİZ ÇEŞME (Sultan Selim Caddesi) (Sultan Selim Caddesi Çeşmesi-Harabe) –MİSMARCI CAMİİ –ALİ EFENDİ ÇEŞMESİ -ABDİ SUBAŞI CAMİİ –MİSMARCI ÇEŞMESİ |
Sultan Selim MTA Lisesi resmi sitesinden öğrendiğimize göre, okul binası ilk kez 16.yüzyılda yaptırılmış. Hicri 1194 (1780) yılında Birinci Abdülhamit Han Medresesi olarak öğretime açılan okul 1894 İstanbul depreminde büyük hasar görmüş olup, 1915 yılında Mimar Kemalettin tarafından yeniden inşa edilmiştir. Sultan Selim MTA Lisesinin hemen yanında Sultan Selim Caddesi uzanıyor. Avlu kapısından çıkar çıkmaz köşede yıkıntılar görüyoruz. Araştırdığımızda harabe kalıntının bir çeşme olduğunu anlıyoruz. İsmi bulunmayan bu çeşmeyi Sultan Selim Caddesi Çeşmesi olarak kayıt altına alıyoruz. Sultan Selim Caddesinde sağımıza okulu alarak aşağı doğru iniyoruz. Balat Mahallesi sınırları içerisindeyiz. Daha önce Balat’a gelmiştik. Eksik kalan yerleri de bugün tamamlayacağız inşallah. Okul duvarı bittikten sonra sağımızda kalan Mismarcı Camine ulaşıyoruz. Cami, saat 12.30 ‘u geçmiş olmasına rağmen avlu kapısı dahi kapalıydı. Avlu kapısından Micmarcı Camii hakkında belediyece hazırlanan tabelaya zoom yaparak fotoğrafını çekiyoruz. Ancak yazılanlar net olarak okunamıyor. Okuduğumuz kısmında caminin 1500 yılından önce Mismarcı Yusuf Şucaaddin tarafından yaptırılmıştır. Zamanla harap olan cami 1979 yılında minare kaidesi hariç aslına uygun olarak yaptırılmıştır. Caminin hemen bitişiğinde harabe haline gelmiş bir çeşme bulunuyor. Çeşmenin kitabesi üzerinde İnsan Suresi 21. ayeti kerimesi altında 3 satır kitabesi bulunuyor. Kitabenin altında yapım tarihi olarak sol tarafta H 1341, sağ tarafta ise 1343 tarihi not düşülmüş (1925), belki de tamir edilmiş. Kitabede yazılanlardan anlaşıldığına göre çeşme Uzunköprülü Ali Efendi tarafından eşi anısına yaptırılmış. Yüzyıllık bir çeşme. 11 Şubat 2024 Cuma günü bölgeye yaptığımız ziyarette çeşmenin Fatih Belediyesi tarafından restore edildiğini görmek bizleri ziyadesiyle memnun etti.
Çeşmenin hemen yanındaki 2 katlı apartman girişinde Mismarcı Camii Kütüphanesi tabelasını görüyoruz. Aşağı doğru yokuş iyice dik bir hal alıyor. Mismarcı Sokağının sonuna doğru yaklaşmışken solumuzda bulunan yokuş yukarı uzanan Mismarcı Yokuşu Sokağına sapıyoruz. Kısa bir mesafe yürüdükten sonra yol bitiyor. Dik merdivenle aşağıya iniliyor. Biz inmedik merdivenlerden. Uzaktan kiremit renkli Fener-Rum ilk ve ortaokulu ve cami minareleri göze çarpıyor. Aynı sokaktan geri dönüp tekrar Mismarcı Sokakta kalan kısımdan dik yokuşu burada yaşayanların nasıl zorluklar çektiğini konuşarak iniyoruz. Sokağı sola kıvrıldığı köşede Abdi Subaşı Camiini görüyoruz. Sokağı devam etmeden caminin avlusundan geçerek aşağıdaki sokağa geçiyoruz. Abdi Subaşı Camii apartmanların arasında kalmış küçük bir cami. Camiden Haliç manzarası güzel gözüküyor. Cami açıktı. Kahverenkli ahşap tavanı ile güzel bir cami. Aşağıdaki oldukça dar sokağa merdivenleri kullanarak iniyoruz. Caminin kitabesi aşağıdaki sokak girişinde bulunuyor. Mermer kitabenin yazıları silinmiş. Okuyabildiğimiz kadarıyla: “Fatih devri ileri gelenlerinden Abdi Subaşı tarafından 15. asrın birinci yarısında yaptırılan mescid 1539’da yanmış ve Kanuni dönemi bina eminlerinden Mahmud Ağa tarafından Mimar Sinan’a tekrar yaptırılmıştır. “Mahmud Ağa, Kubu beli, İncebel” isimleriyle de bilinen mescid 19. yüzyılda tamir geçirmiş ve 1941 Fener yangınında harab olmuştur. Minare ve çeşme kaideleri kalmışken çevre halkının yardımlarıyla yeniden inşa edilerek 1989 yılında ibadete açılmıştır.” Kitabeyi okuduktan İncebel Sokağında camiyi sağımıza alarak hafif bir yokuş yukarı çıkıyoruz. İncebel Sokağı, Yavuz Selim Mahallesi sınırları içerisinde bulunuyor. Sağımızda yüksekçe üzeri tellerle çevrili yüksekçe taş duvar olduğu halde yürüyoruz. Daha sonra haritalardan baktığım kadarıyla aşağımızda Rum Patriği ve içerisinde bulunan Aya Yorgi kilisesi buluyor. Sağ tarafımızda ise ahşap 2-3 katlı apartmanlar görüyoruz. Uzunca bir yürüyüşten sonra sokak sola doğru kıvrılıyor. Sonrasında karşımıza yeni restore edildiği belli olan tarihi bir çeşme, Mismarcı Çeşmesi çıkıyor. Çeşmenin kitabesi ve musluğu bulunmuyor.
Ayakapı Çeşmesi Kitabesi Bu cihan içre bilin ey teşneler Âb-ı kevserdir eşi bu çeşmenin Didim içen âşıka tarihdir Nuş-i can olan suyu bu çeşmenin (994) (Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ E.T: 19.2.2022) Ayakapı Hamamı Kitabesi Bi-hamdillâh bu cây-ı hurrem-âbâd Hezâran saʽy ile çün buldu itmâm Bu âlî menzile denildi târîh “Ki yüzü suyudur şehrin bu hammâm” H. 990 / M. 1582-83 Allah’a hamdolsun, bu mutluluk verici yer binlerce (pek çok) gayretle tamamlandığında bu yüce menzile tarih denildi: “Bu hamam, şehrin yüzü suyudur.” Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 17.8.2023) |
–KARABAŞ CAMİİ (Çukur Mescid) –KARABAŞ ÇEŞMESİ -AYAKAPI ÇEŞMESİ –AYAKAPI HAMAMI (Mimar Sinan – Restore Bekliyor) |
Mismarcı Çeşmenin hemen üzerinde yokuş yukarı uzanan sokak çeşmenin ismi ile aynı. Mismarcı Çeşmesi Sokağına girmeden İncebel Sokakta devam ediyoruz. Dar sokak kıvrılarak uzuyor. Sağa doğru dar bir patika yol görüyoruz. Ben bir çırpı bakıp geleyim diyerek, patika yola giriyorum. Çıkmaz sokak tabelası bulunan sokağın ismi Cibali Setüstü Sokağı. Yıkık dökük harabe yapılar, tek katlı onarılmayı bekleyen evler dikkati çekiyor. Biraz daha yüksekte olduğu için Haliç manzarası gözüküyor. Yine Haliç’in diğer yakasındaki inşaatı devam eden yapı dikkatimizi çekiyor. Çok uygunsuz olduğunu tekrar söylememe gerek yok herhalde. Ben yaptım oldu. Aşağı sokakta küçük bir cami fotoğraf karemize takılıyor. Patika yoldan tekrar normal yolumuza giriyoruz. Birazdan solumuzda biraz önce gördüğümüz camiyi görüyoruz. Yeniden ayağa kaldırılmış bir cami, Karabaş Camii. Caminin İncebel sokaktan girişi yok. Ancak ikinci katı yol hizasında. Caminin yanındaki merdivenlerden aşağıya indiğimizde -Serhalife aralığı- girişi görüyoruz. Cami kapalı idi. Merdivenlerden inmeye devam ederek Çukur Mescid Sokağına ulaşıyoruz. Karabaş Cami, Çukur Mescid olarak da biliniyor. Ve kaybolan camiler listesinde iken yeniden ihya edilmiş. Karabaş Cami ile bir bütün oluşturan aynı isimli yeni onarılmış Karabaş Çeşmesini fotoğraflıyoruz. Çeşmenin musluğu yoktu. Üst kısmında kitabe için yer ayrılmıştı. Geziyi kaleme alırken yaptığım araştırmada cami ile ilgili bir haber dikkatimi çekti. Haberde: “Tarihi Yarımada’ya günümüze sadece resmi kayıtlardan ismi ulaşan kayıp cami ve mescitlerden biri daha yeniden yapılacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Balat’ın “Çukur Mescit Sokağı’nın” başında bulunan küçük araziye Karabaş Mescidi’ni yeniden yapmak için ihale açtı. …. “Çukur”un çekimleri, mescidin yapılacağı bölgeye yakın sokaklarda yapılıyor. “Çukur” dizisi, Balat’ın tarihi mekânlarını kamuoyunun dikkatine sunuyor. Kayıp mescidin yapılacağı yer Yavuz Sultan Selim Mahallesi sınırları içinde yer alsa da, Balat denen semtte yer alıyor. Serhalife Sokağı üzerinde, Çukur Mescit Sokağı’nın tam karşısındaki arazide sadece bir duvar var. Çukur bir bölgede olduğu için Karabaş Mescidi’nin halk arasında Çukur Mescit olarak bilindiği varsayılıyor. Gazete Habertürk’ten Mehmet Demirkaya’nın haberine göre İBB Yapı İşleri Müdürlüğü, Haliç kıyısına yakın 200 metrekarelik 2265 ada 1-2 No’lu parsellere mescidi yeniden inşa ettirecek. İstanbul’un kayıp 167 cami ve mescitleri listesinde yer alan Karabaş Mescidi’nin ihyası için açılan, “Karabaş Mescidi Rekonstrüksiyon (Yeniden yapım) İnşaatı” ihalesi 12 Mart 2018 tarihinde yapılacak. İhaleyi üstlenecek olan firmanın, Karabaş Mescidi rekonstrüksiyon yapım işini yer teslimi yapıldıktan sonra 340 günde tamamlaması gerekiyor.” (Haber Türk web sitesi E.T.:19.2.2022) Haberden de anladığımız gibi yeni ihya edilmiş bir camii. Oldukça dar ve yer bakımsız, yer yer yeni onarılmış binaların arasında ilerliyoruz. Sol tarafımızda yüksek olmayan bir duvar Haliçe paralel uzanıyoruz. Şu an Haliç kenarındaki yola sıfır noktasındayız. Duvar boyunca ilerliyoruz. Tek aracın bile zorla geçebileceği Çukur Çeşme Sokağını bitirdiğimizde Haliçten başlayarak yokuş yukarı uzanan geniş bir caddeye Miralay Nazım Bey Caddesine çıkıyoruz. Sokağın bitiminde hemen sağda yüzü caddeye dönük bakımlı bir çeşme bizi karşılıyor. Ayakapı Çeşmesi. Çeşme, Ayakapı’da bulunan çeşme kesme taştan klâsik tarzda inşa edilmiş 16. yüzyıl yapısıdır. Halk arasında “Gül Çeşme” ismiyle de anılmaktadır. Kitabesi 2 satır 2 sütundur. Sivri kemerinin altında, tas koymaya mahsus yer bulunmaktadır. Musluğu bulunmaktadır. Çeşmenin hemen karşısında harabe haline gelmiş, çeşme ile aynı ismi taşıyan Ayakapı Hamamı görünüyor. Hamamın Miralay Nazım Bey Caddesine bakan yüzünde üzerinde -2 satır 2 sütun- kitabesi olan kapı bulunuyor. Ahşap kapı yer yer kırılmış, parça odunlarla kapatılmış. Hamamın Haliç’e paralel giden caddesi Abdulezel Paşa Caddesi üzerindeki girişinde kapının açık olduğunu görüyoruz. İçeri baktığımızda hamamın demirci dükkanı olarak kullanıldığını görüyoruz. Hamam 1582 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. Diyanet İslam Ansiklopedisinde: “Ayakapı hamamı Fatih Ayakapı’da, Abdülezel Paşa caddesi, yani sahil yolu ile Miralay Nazım bey Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alan yapı Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. 1582 yılında inşa edilen yapı, Ayakapı hamamı, Çufut hamamı, Havuzlu hamam, Yenikapı hamamı olarak da bilinmektedir. Evliya Çelebi’nin ‘’Yahudilere Çufutkapısı hamamı’’ diye bahsettiği yapı Osmanlı döneminde Balat-Fener bölgesinde yaşayan Yahudi nüfusunun tercih ettiği hamamdır.” yazısını okuyarak hamamın tarihçesi hakkında bilgi sahibi olduk. (Ayrıntı için Diyanet İslam Ansiklopedisi Havuzlu Hamam maddesine bakılabilir. E.T:19.2.2022)
–İBB HALİÇ SOSYAL TESİSLERİ –ŞAİR NEDİM PARKI –AYAKAPI –SEKBANBAŞI ABDURRAHMAN AĞA TÜRBESİ –AYA DEDE TÜRBESİ (Mahzun bir kabir) –SİRKECİ DEDE TÜRBESİ VE HAZİRESİ |
Haliç kenarına geçmek üzere Abdulezel Paşa Caddesini geçiyoruz. Uzaktan tekrar Ayakapı Hamamını çekerek, İBB Haliç Sosyal Tesislerinin yanından denizin kenarına ulaşıyoruz. Hava açık, deniz kenarında oturanlar ve de balık tutanları görüyoruz. Yan yana bir çok balıkçının olta iplerini (misina) nasıl da birbirine karışmadan, takılmadan denize fırlatmaları hala ilginç gelir bana. Bizde bir banka oturarak biraz soluklanıyoruz. Denize yüzümüzü döndüğümüzde arkamızdaki yeşillik İBB Şair Nedim Parkı. Denize dikkatle bakıldığında onlarca şeffaf deniz anası görüyoruz. Dinlendikten sonra tekrar geldiğimiz yöne geri dönerek Ayakapı Caddesine ilerliyoruz. Ayakapı, tarihi yarımada surlarına giriş kapılarından birisi. Kapıya yüzünüz dönük olduğunda kapının hemen solunda çeşme, sağında ise türbe bulunmaktadır. Çeşmenin bir kısmı fotoğraf karemize girmiş, ancak türbeyi fotoğrafladıktan sonra dalgınlıkla çeşmenin fotoğrafını yakından çekemedik. Bir başka zaman fotoğraflamak ümidiyle türbeden bahsedelim. Sekmanbaşı Abdurrahman Ağa Türbesi yazılı tabeladan şu bilgilere ulaşıyoruz: “Bu türbede, 1453 yılında İstanbul’un fethine katılan ve şehit olan ni’me’l ceyşten Sekmanbaşı Abdurrahman Ağa’nın kabri bulunmaktadır. Yeniçeri ocağına bağlı sekban bölüklerinin başıdır. Şehit olduğu yere defnedilmiş, türbe ve üzerindeki fevkani mescid Ahmet Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra Sultan I. Mahmud zamanında Sadrazam Nişancı Şehla Ahmed Paşa tarafından (1740-1742) türbe ve mescid yenilenmiş, bitişiğine de karakol yaptırılmıştır.” Türbe 2 katlı ahşap yapının ilk katında bulunuyor. Kapısı kapalıydı. Camdan sanduka yeşil örtüye sarılmış olarak görülüyor. Ayakapı’dan geçerek hafif yokuş yukarı ilerliyoruz. Solumuzda köşede Hisaröünü sokağı köşesinde tek kalmış, sadece kitabesi bulunan bir kabir görüyoruz. Araştırdığımızda bu kabrin isminin Aya Dede Türbesi olduğunu öğreniyoruz. Ayakapı Sokakta ilerliyoruz. Bir sonraki sokakta ve yine sol tarafımızda Sirkeci Dede Türbesi ve Haziresi ile karşılaşıyoruz. Türbe alanı geniş, çevreli, bahçesi düzenli. Tabelasında, bilgiler verilmiş: “Türbe ve hazirenin bulunduğu alanda bir zamanlar Halveti Tarikatına bağlı “Sirkeci İsmail” olarak da bilinen Yorgani Tekkesi yer almaktaydı. Yorgani Emir Şeyh Mehmed Kisedar-ı Geylâni tarafından kurulmuş olan tekke, şeyhin oğlu “Sirkeci” olarak ünlenmiş Şeyh İsmail Efendi’den ötürü bu isimle anılmaktadır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde tekkenin tarihi Ebu Eyüb el-Ensari’nin İstanbul’un fethine katıldığı 7. yüzyıla kadar inmektedir. Aynı eserde, 8. yüzyılda Emeviler tarafından yapılan başka bir kuşatma sonrasında burada bir de şer’i mahkeme kurulduğu belirtilmiştir. 19. yüzyıl sonlarında arsa haline gelmiş olduğu kaynaklarda belirtilen tekkeden günümüze türbe ve haziresi ulaşmıştır. İçerisinde tek sanduka bulunan türbede, tekkenin 2. postnişini Sirkeci İsmail Efendi’nin medfun olduğuna inanılmaktadır. Hazirede, İzmit Karantina Müdürü Muhammed Salim Efendi, Kur’an Hafızı Şeyh İbrahim Efendi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamcısı gibi çeşitli meslek guruplarından zatlar medfundur.“
İhramcı Mehmed Sadık Efendi Çeşmesi “Malın hayırlısı, Allah yolunda harcanandır.” (Hadis-i Şerif) İşbu çeşme-i latîfin bu kere taʽmîrine bâis olan İhramcı el-Hâc Muhammed Sâdık Efendi’nin ve taallukâtının hayratıdır. Sene Şaban 1307 – M. 1890 – Nisan Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T. 27.3.2022) Adile Sultan Mektebi 1 Hazret-i Âdile Sultân mekârim-pîrâ Kârgir eyledi bu mektebi tecdîd ü binâ 2 Mekteb-i ilm ü kemâl oldu içinde etfâl Eylesin kesb-i ulûm etmeğe saʻy-i evfiâ 3 Eyleye nice ücûr u hasenâta mazhar Zevc-i merhûmu Mehemmed Ali Paşa’yı Hudâ 4 Zât-ı pür-ismet (ü) hem duhter-i iffet-eseri Bulalar âfiyet ü ömr ile ikbâl ü safâ 5 Düşdü bir mısra’-ı rengîn ile târîhi Senîh “Mektebi kıldı bu yıl Âdile Sultân inşâ” Sene H. 1 Zilkade 1285 M. 13 Şubat 1869 1 Cömertliğin süsü Âdile Sultan Hazretleri bu mektebi kârgir olarak yaptırdı. 2 Bu, öğrenme ve olgunlaşma mektebidir. Çocuklar, içinde ilim öğrenmek için çok gayret etsinler. 3 Merhum kocası Mehmet Ali Paşa’yı Allah, nice ecir ve güzel işlere mazhar eylesin. 4 Namuslu zatı ve iffetli kızı da afiyet ve uzun ömür ile ikbal ve safa bulsunlar. 5 Ey Senih, güzel bir mısra ile tarihi düştü: “Âdile Sultan mektebi bu yıl inşa ettirdi.” Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T. 27.3.2022) |
–İHRAMCI MEHMED SADIK EFENDİ ÇEŞMESİ (Gül Cami Çeşmesi) –ADİLE SULTAN MEKTEBİ –GÜL CAMİ (Kiliseden Dönme) |
Sirkeci Dede Sokaktan türbenin fotoğrafını çektikten sonra tekrar sağımıza türbeyi alarak Gül Cami Sokağına, sağdaki ilk sokağı geçtikten sonra ise Tatarağası Sokağa giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra sol tarafımızda yıkılmış duvar göze çarpıyor. Hemen üzerinde ise Gül Caminin minaresi dikkati çekiyor. Gül Cami etrafındaki sokaklarda dolaşarak sonunda camiye ulaşıyoruz. (Şair Nevi Sokak) Caminin önündeki sokak Vakıf Mektebi Sokağına giriyoruz. Sokak bu bölümden itibaren araç girişine kapalı, çünkü caminin bitimiyle sokaktan merdivenle inilerek diğer sokağa geçiliyor. Cami, çeşme, 2 katlı yapı ve çınar ağacı güzel bir kompozisyon oluşturmuş. Caminin karşısındaki çeşme, İhramcı Mehmed Sadık Efendi Çeşmesi, Gül Cami Çeşmesi olarak ta bilinir. Çeşme 1307 yılında tamir olunmuş. Tamir eden zat, çeşmeye isim olmuş. İlk yaptıran kimdi bilmiyoruz. Çeşmenin 4 satırdan oluşan kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin ilk satırında “Malın hayırlısı, Allah yolunda harcanandır.” Hadis-i Şerifi yer almaktadır. Yine caminin tam karşısında 2 katlı, mimari olarak son döneme ait izler taşıyan yapı göze çarpıyor. Araştırmalarımızda bu yapının Adile Sultan Mektebi olduğunu öğreniyoruz. H 1285 / 1869 yılında inşa ettirilen mekteb kapısının üzerinde ilk dört satırı 2 satır 2 sütun ve son satırı da tek olmak üzere kitabesi bulunuyor. Camiye ulaştığımızda öğlen namazı vakti geçmişti. Bu kez cemaatle namaz kılamadık. Caminin önünde İBB tarafından hazırlanan bazı camilerde bulunan prizma tabela (her yüzünde farklı bir dilde) ve Fatih Müftülüğü tarafından hazırlanan kitabesi bulunuyor. Gül cami, kiliseden dönme bir cami. Prizma tabelada yapı hakkında tarihi bilgiler verilmiş: “Doğu Roma döneminden kalma dini bir yapıdır. Eski adı ve yapım tarihi hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte 10. ya da 11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. İkonoklazm akımı sırasında Büyük Saray’ın ana girişi Halki kapısı üzerindeki İsa ikonasının indirilmesine karşı çıktığı için öldürülen Theodosia adlı kadının kutsal emanetlerinin bu kiliseye konduğu ve bu kilisenin Aya Thedosia olduğuna inanılır. 1499 yılında camiye çevrilmiştir…” diye metin devam ediyor. Diğer tabeladan Sultan II. Bayezid döneminde camiye çevrildiğini öğreniyoruz. Camiye “gül” isminin ise bir çok rivayete göre “Gül Baba” isimli zatın cami içerisinde medfun bulunmasından dolayı olması zikredilir. Cami tamir geçirmiş. Osmanlı izleri de taşımaktadır. II. Mahmud döneminde Hünkâr mahfili de eklenmiştir. Caminin kubbe çapları küçük, sütunlar yüksek. Tavan süslemeleri yer yer dökülmüş. Dikkatimi çeken bir hususta kemerlerde üç adet Davut Yıldızının bulunması. Camiden çıkarak geldiğimiz yönde tekrar Şair Nevi Sokağa giriyoruz. (Gül Cami hakkında ayrıntılı bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisine bakabilirsiniz E.T.: 27 mart 2022)
–KÜÇÜK MUSTAFAPAŞA HAMAMI –FATİH BELEDİYESİ KÜÇÜK MUSTAFAPAŞA EĞİTİM BİRİMİ –KÜÇÜK MUSTAFA PARKI –KÜÇÜK MUSTAFA PAŞA PARKI –SİVRİKOZ ÇEŞMESİ –CİBALİ KAPISI –CİBALİ KARAKOLU (Restore ediliyor) –CEBE ALİ TÜRBESİ (Restore ediliyor) |
Şair Nevi sokakta sol tarafımızda Gül Cami duvarları olduğu halde ilerliyoruz. Sokağın bitiminde tam karşımızda tarihi hamam dikkati çekiyor. Araştırdığımızda hamamın Küçük Mustafapaşa Hamamı olduğunu öğreniyoruz. Hamam 1477 yılında II. Bayezid’in vezirlerinden Mustafa Paşa tarafından inşa edilmiş (Aynı yıllarda yaşayan vezir Koca Mustafa Paşa’dan ayırt edilmesi için kendisine Küçük lakabı verilmiş). Şair Nevi Sokağını Şerefiye Sokağı kesiyor. Sola dönerek sokakta ilerliyoruz. Sol yanımızda yüksekçe konumda Gül Cami görünüyor. Caminin yüksekçe duvarları bittikten sonra sağımda kalan Şerefiye Sokaktan içeri giriyoruz. İsmi gibi aralıktan ilerleyen yol sağa kıvrılıyor. Sonrasında genişliyor. Kalaycı Sokağa ulaştık. Kalaycı Sokakta tek katlı prefabrik Fatih Belediyesine ait Küçük Mustafapaşa Eğitim Birimi yer alıyor. Adı gibi kendisi de küçük bir yapı. Yine aynı sokakta biraz ileri de sağda aynı isimli Küçük Mustafa Parkı yer alıyor. Park ismi gibi küçücük. Parkın bir tarafında iki katlı kırmızı tuğlalı eski bir yapı bulunuyor. Çocuk oyun gurubu ve bir kaç tanede bank bulunuyor. Bu küçük parkın tam karşısında ise Küçük Mustafapaşa Parkı yer alıyor. O da küçük bir park. Az da olsa yeşilliği bulunuyor.
Sivrikoz Çeşmesi Kitabesi Fî sebilillah ki an ma’mur kerdin çeşme-i ra Çeşm û buved nâzı ı bi-didar-ı Beheşt Güft derviş ez gücâ amed revân in ayn ı pâk Şud cevâv ı u be tarih ez enhar-ı Beheşt (972) |
Küçük Mustafapaşa Parkının köşesinden sola Odun İskelesi Sokağına girdik. Sokağın bitiminde Sağa Cibali Şerefiye Sokağa girerek, Cibali Kapısından Haliç’e doğru çıkış yapıyoruz. Cibali kapısını sırtımı Haliç’e dönerek fotoğraflıyorum. Cibali Kapısının Haliçe bakan yüzünde Sivrikoz Çeşmesini görüyoruz. Çeşme yeni restore edilmiş. Musluğu bulunan çeşmenin kitabe yeri mevcut, ancak henüz konmamış. Çeşmenin yan yüzünde çeşmeye ait İBB tarafından tabela konmuş: “Çeşme H. 972 (M. 1564) tarihinde yapılmış. Çeşme orijinal halini kaybetmiştir. Çeşmenin kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Kitabesi günümüze ulaşmamıştır. Kaynaklarda kemerin içerisinde Farsça bir kitabe bulunduğu tespit edilmiştir.” Cibali Kapısının girişinde sağımızda Cibali Karakolu ve Cebe Ali Türbesi Restorasyonu yazan tabelayı görüyoruz. Restorasyon çalışmasını İstanbul Valiliği yürütüyor.
–SEFERİKOZ CAMİİ –NALINCI KASIM SOKAK ÇEŞMESİ (Restorasyon Gerekiyor) -CİBALİ TÜTÜN FABRİKASI (Kadir Has Üniversitesi) –ÜSKÜBİ ÇAKIRAĞA CAMİİ |
Cibali Kapısından baktığımızda minaresini gördüğümüz camiye doğru yokuş yukarı Seferikoz Sokağında ilerliyoruz. Seferikoz Camiine ulaşıyoruz. Cami kapalı olduğundan içerisini göremedik. Tabelasından şu bilgilere ulaştık: “Seferikoz Mehmed Efendi tarafından yaptırılan caminin vakfiyesi H. 900 / 1495 tarihli olduğundan caminin bu tarihten önce inşa edildiği anlaşılmaktadır. “Cibali Mescidi” adıyla da anılan cami 19. yüzyılda çeşitli tamirler görmüştür. Fevkani kagir duvarlı ahşap çatılıdır. Altında Bizans devrinden kalma bir sarnıç bulunmaktadır.” Yokuş yukarı dar sokakta ilerliyoruz. Caminin köşesinden sağa doğru yönelerek yolumuza devam ediyoruz. Sol tarafımızda etrafı taş duvarla çevrili Kadir Has Üniversitesi bulunuyor. Seferikoz Sokağını kesen Nalıncı Kasım Sokağına ulaşıyoruz. Yani tam bir daire çizmiş olduk. Tekrar aynı yere yakın noktaya ulaştık. Bu kez sola dönüyoruz. Bu kez sol tarafımızda tarihi Cibali Tütün Fabrikası yer alıyor. Bina halen Kadir Has Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır. Nalıncı Kasım Sokakta aynı isimle anıldığını tahmin ettiğimiz restore edilmeyi bekleyen çeşmeyi Nalıncı Kasım Sokak Çeşmesini görüyoruz. Çeşmenin etrafı betondan ince bir kalıpla çerçevelenmiş. Çeşmenin aynası teknesi, kitabesi gibi bir çok unsuru bulunmuyor. Sokağın başında uzaktan bir cami minaresini görüyoruz. Nalıncı Kasım Sokağı başlangıcına kadar ilerliyoruz. Sokak Üsküplü Caddesi olarak devam ediyor. Köşede Üskübi Çakır Ağa Camii yer alıyor. Camii girişindeki tabelada: “Caminin Ni’me’l Ceyşten Üsküblü Çakır Ağa tarafından 15. yüzyılda yaptırılmıştır. Çakır Ağa’nın dördü İstanbul’da biri Silivri, diğeri de Edirne’de olmak üzere altı mescidi vardır. Kanuni devrinde Defterdar Süleyman Efendi tarafından Mimar Sinan’a tamir ettirilmiştir ve minber koyulmuştur. 1874 ‘te yangın geçirmiş ve tamir görmüştür. 1989 senesinde dikdörtgen planlı kesme taştan ve çatılı olarak yenilenmiş, altına bodrum yapılmıştır. Bazı duvar parçaları Mimar Sinan devrine aittir.” Caminin iç kısmı kapalıydı. Son cemaat yerinden ve üst kata çıkarak fotoğraf çektik. Güzel bir cami.
–İBN-İ MEDDAS SALİH PAŞA CAMİİ HAZİRESİ –SALİH PAŞA ÇEŞMESİ (Restorasyon Gerekiyor) –SALİH PAŞA CAMİİ (İbn-i Meddas Camii) –TEPEDELEN ÇEŞMESİ (Restorasyon Bekliyor) -KATİP ÇELEBİ İLKOKULU -EK: HACI İSMAİL AĞA ÇEŞMESİ |
Üskübi Caminin diğer yüzünün baktığı sokağa geçiyoruz. Solumuza camiyi alarak Bostan Hamamı Sokakta ilerliyoruz. Hafifçe sağa doğru ilerleyerek devam ediyoruz. Bu kez Haraççı Bostanı Sokağa sapıyoruz. Haraççı Bostan Sokağını kesen Salih Paşa Caddesinden sola dönerek aynı isimli camiye doğru yol alıyoruz. Haraççı Bostanı Sokak ve Salih Paşa caddesinde çok sayıda restore edilmeyi bekleyen yapılar görüyoruz. Caddede bir süre yol aldıktan sonra sağımızda camiyi görüyoruz. Ancak önce karşımızda sokağın köşesinde (Salih Paşa Caddesi -Şeyh İlahi Sokağı) yer alan hazire dikkatimizi çekiyor. İbn-i Meddas Salih Paşa Cami Haziresi, kitabesinde: “Hazire, Salih Paşa olarak şöhret bulmuş İbn-i Meddas Efendi tarafından yaptırılmış camiye aittir. Sadrazam Salih Paşa’nın cami duvarının köşesine yaptırdığı çeşmeden ötürü bu isimle anılmaktadır. Hazirede, Ni’me’l Ceyşten İbn-i Meddas Efendi’nni mezarı bulunmaktadır. Hazirede ayrıca Mustafa Ağa’nın kerimesi Emine Hanım, Kemahlı Kaba Hasırcı Ahmed Ağa ve torunu Ayşe gibi kişilerde yatmaktadır.” İbn-i Meddas, pabuçcunun oğlu anlamına geliyormuş. Camiye bitişik aynı isimli Salih Paşa Çeşmesi bulunuyor. Çeşmede 3 satırlık kısa bir kitabe yer alıyor. Çeşmenin aynası kırılmış, musluğu da bulunmamaktadır. Çeşme hakkında yaptığımız araştırmalarda şu bilgilere ulaştık: “Salih Paşa Çeşmesi, Unkapanı, Salihpaşa Caddesi’nde (No:34 karşısı) Salih Paşa Camii duvarındadır. Kesme taştan, klâsik uslubta yapılmış bir çeşmedir. Haznesi yarıya kadar duvara gömülüdür. “İstanbul Çeşmeleri ve Sebilleri”nde Zeynep Hanım Çeşmesi adıyla geçen bu çeşmenin üzerinde bulunan kiremit örtülü çatısı ve saçağının zamanla harap olduğundan bahsedilir. Günümüzde üzerine çıkılan bir kat ilavesiyle eski görünümünden oldukça uzaklaşmıştır. Sivri kemerli çeşme nişi silmeli bir dikdörtgen çerçeve içine alınmıştır. Tamirine ait olan kitabesi niş içerisindedir. Kemerinin içerisinin de kilit taşı hizasında silik vaziyetle bir rozet yer alır. Mermer teknesinin önü kırılmış, yol seviyesinin altındadır. Suyu akmamaktadır. Tersane Emini Sadrazam Salih Paşa tarafından yaptırılan bu çeşme 1912’de Zeynep Hanım adlı bir hayırsever tarafından tamir ettirildiği için Zeynep Hanım Çeşmesi adıyla da geçmektedir. Tamir Tarihi: H. 1331 / M. 1912-1913 Kitabesinde; Banî-i sânisi Zeyneb Hanım’ın hayrâtı bu çeşmenin suyu Hacı Şehâbeddin Efendi’nin ruhiçün” (Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ E.T: 19.2.2022)
Çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra Salih Paşa Camiine girdik. Camii girişinde kapının hemen sağında bulunan tabelasında / kitabesinde şu bilgilere ulaştık: “Fatih devri alimlerinden ve Ni’me’l Ceyşten Paşmakçızâde Hüsameddin Tokadî tarafından fetihten hemen sonra yaptırılmıştır. Amasya Müftülüğü yapmış ve Amasya’da medresesini inşa ettirmiş olan İbn-i Meddas Hüsameddin Efendi’nin, caminin karşısında bulunan haziredeki 1456 tarihli kabir taşında Fatih Sultan Mehmed’in Mescibaşısı olduğu yazılıdır. 17. asırda Sadrazam Salih Paşa, mescidi ihya ettirmiş bir de çeşme yaptırmıştır. 1830’da yenilenen eser 1977-80 arası tamir görmüştür. Dikdörtgen planlı ahşap çatılı caminin minaresi yanda değil, mihrab ekseninde ortada yer almıştır.” Cami oldukça sade, tavan ve duvarlarında herhangi bir işleme bulunmamaktadır. Caminin en dikkat çeken parçası minaresidir. Kırmızı tuğladan, şerefe altı ve şerefesi estetik bir şekilde yapılmış. Hoşumuza gitti.
Salih Paşa Caddesi başlangıcına kadar ilerledikten sonra yol ikiye çatallanıyor. Sağdaki sokaktan Elvanzade Cami Sokağından ilerlediğimizde Unkapanı alt geçidini görüyoruz. Biz sağdan yokuş yukarı Tepedelen Sokağı güzergâhında ilerliyoruz. Dar kıvrımlı sokaktan yokuş yukarı çıkmak insanı yoruyor. Düze ulaştığımızda Sağımızda harabe haline gelmiş çeşme ile karşılaşıyoruz. Çeşme adını sokaktan alıyor: Tepedelen Çeşmesi. Çeşme acil restorasyon bekliyor. Çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra aşağı doğru inerek Şerefli Sokağına ardından Şair Beliğ Sokağına yöneliyoruz. Fil Yokuşu Sokaktan Katip Çelebi İlkokulunu fotoğrafladıktan sonra bugünlük bu kadar diyerek aracımızı park ettiğimiz noktaya doğru geri dönüyoruz. Dönüş yolunda geçen haftaki durağımız Ali Kuşçu- Cibali görmediğimiz Hacı İsmail Ağa Çeşmesini görüyoruz. İlgili sayfaya ekliyoruz. Not: Bölgeye 10.9.2023 tarihinde yaptığımız gezide çeşmenin restore edildiğini görmekten büyük bir mutluluk duyduk. Fatih Belediyesine teşekkür ediyoruz.
18 Haziran 2024 (EKSİK CAMİLERİN TAMAMLANMASI)
–DEBBAĞ YUNUS CAMİİ (Tabak Yunus Camii) —DEBBAĞ YUNUS CAMİİ HAZİRESİ -FENERLİ ODA (Fodlacı sk) -TARİHİ YAPI –MOLLA HÜSREV MESCİDİ (Küçük Mustafapaşa Camii) –MUHTAR OSMAN GÜVEN PARKI -TARİHİ KALINTI –MÜFTÜ ALİ CAMİİ (Zenbilli Ali Efendi Camii) —MÜFTÜ ALİ CAMİİ HAZİRESİ |
Bugün 18 Haziran 2024 Salı. Kurban Bayramının 3.günü. Eksik camilerimizi noktasal olarak ziyaret etmeğe devam ediyoruz. Camilerimizi ziyaret ederken çevresindeki görmediğimiz diğer tarihi unsurları da eklemeyi unutmuyoruz.
Rotamız Debbağ Yunus Camii. Resmi adıyla Tabak Yunus Camii. Yavuz Sultan Selim Caminin alt kısmından Mismarcı camii önünden aşağı doğru iniyoruz. Soğuk Tulumba Sokağı ve nihayet Debbağ Yunus Camii Sokağına varıyoruz. Solda Tabak Yunus Kuran Kursu girişi yanında cami girişi bulunuyor. Asıl cami binası apartman bitişiğinde. Hafifçe yokuş yukarı çıkıldığında görülüyor. Caminin minare cephesi kuran kursu ve apartmanlarla boğulmuş durumda. Etrafı açık olsa idi daha güzel olurdu. Caminin etrafında Debbağ Yunus Camii Haziresini görüyoruz. Caminin duvarında yapılış tarihi H. 880 M. 1476 olarak verilmiş. Fetihten sonraki camilerden. Cami kapalı olduğundan içeri giremedik. Dış cephede de herhangi bir bilgilendirici tabelaya rastlamadık. Yola devam ediyoruz. Debbağ Yunus Sokakta yokuş yukarı ilerliyoruz. Uzaktan Yavuz Sultan Selim Camii gözüküyor. Sol tarafımızda bulunan Fodlacı Sokağa dönerek Molla Hüsrev Camiine ulaşmaya çalışıyoruz. Fodlacı Sokaktan yokuş aşağı henüz inmiştik ki, sağda Fenerli Odayı görüyoruz. Fenerli Odalar hakkında daha önce bilgi vermiştik. İki katlı yapı kullanılıyor. Pencereleri beyaz plastik doğramadan yapılmış, girişe hol eklenmiş. Gül Camii yakınlarında Şair Nevi Sokak ile Ayakapı Caddesi köşesinde iki katlı sıvaları kazınmış 150 yıllık tarihi yapı apartman restore edilmeyi bekliyor. Nihayet Molla Hüsrev Camiini buluyoruz. Küçük Mustafa Paşa Caddesi başlangıcında bina arasında kalmış, dikkatlice özel olarak aranmış olmasa görmeden geçilebilecek bir yapı. Apartman arasında kalımış küçük bir minaresi bulunuyor. Camii girişinde sağda mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Fatih Sultan Mehmed’in hocası, devrin Şeyhülislamlarından ve Ni’me’l ceyşten Molla Hüsrev Mehmet Efendi tarafından 15. yüzyılda yaptırılmıştır. Zamanla harap olan fevkani mescid, 19. yüzyılda kare planlı, fevkani, kâgir duvarlı ve ahşap çatılı olarak yeniden yaptırılmıştır.” Mermer tabelanın altında Fatih Belediyesince hazırlanan bilgilendirici tabela yer alıyor. Yukarı merdivenle mescide çıkıldığında küçük bir avlu sizi karşılar. Sol tarafında abdesthane yer alır. Cami tavanı ahşap ve sade. Küçük güzel bir mescid. Camiden çıkarken ahşap kapı üzerindeki estetik kilit mekanizmasını özellikle fotoğraflıyorum. Bölgede bir çok yapı tarihi dokusuna uygun restore adilmiş. Bir kısmı ise restore edilmeyi bekliyor. Örneğin Kara Sarıklı Sokakta ilerlerken dükkan artı 2 katlı ahşap tarihi konak görünümü ile ilgi çekiyor. Çatı altı ve ara kat oymaları bu haliyle bile güzel gözüküyor. Bu güzel görüntüyü bozan içki satışı yapılan tabelasının olması. Çirkin bir görüntü oluşturmuş. Kara Sarıklı Sokakta ilerliyoruz. Solumuzda merdivenlerle çıkılan fevkani bir park Muhtar Mustafa Güven Parkı bulunuyor. Merdivenleri çıkarak parkın bir köşesine oturuyoruz. Bisküvi ve su ile kısa süreli takviye yapıyoruz. Park içerisinde çocuk oyun gurubu ve spor aletleri bulunuyor. Parktan ayrılıp, Zenbilli Ali Efendi resmi adıyla Müftü Ali Efendi Camiine doğru ilerlerken etrafı çevreli, vinil afişi asılmamış veya yırtılmış muhtemel çeşme olduğunu düşündüğüm kalıntıyı içten fotoğraflıyoruz. Zenbilli Ali Efendi Camii, Aşık Paşa Sokağı ile Tiftik Sokağı köşesinde bulunuyor. Cami avlu girişi tam da köşeden yapılıyor. Avlu kapısı açıktı. Oldukça küçük avlusu bulunuyor. Cami girişinde sol tarafta Fatih Belediyesince hazırlanan bilgilendirici tabelada yazılanları okuyoruz: “Cami, Amasya Müftülüğü, ve Sultan II.Bayezid, Yavuz ve kanuni devirlerinde 24 yıl şeyhülislamlık yapmış büyük İslam alimi Zenbilli Ali Cemali Efendi tarafından 16.yüzyılın başlarında yaptırılmıştır. tek kubbeli, kare planlı olarak duvarları taş ve tuğladan yapılan caminin minber ve kürsüsü ahşaptır. Minberini Kavaf Hacı İbrahim Ağa koydurmuştur. Mihrabı Kütahya çinisidir. 1954 ve 1965 yıllarında yenilenmiştir.” Mermer tabelada da aynı bilgiler özet olarak verilmiş. Avlu köşesinde Camii Haziresinde 2 adet mezar bulunuyor. Camii son cemaat yeri açıktı. Cami kapalı idi. Pencereden cami iç kısımlarını fotoğraflama imkanı bulduk. Orijinalindeki gibi kubbe bulunmuyor artık. Kubbe yerini çatı almış.
Aşık Paşazade Çeşmesi Arapça Kitabesi Mealen 4 satır-2 sütün “Her işime Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım. Bu çeşmeyi yapandan Allah’ım razı olsun, ona cennetinde bir yer nasip etsin. Dilediğine hesapsız veren, lütuf ve kerem sahibi, bütün mahlûkatın rızkını veren yüce Allah, bütün canlıları sudan yarattığını buyurmaktadır. Şeyhimiz bu çeşme için şu güzel tarihi söyledi: “Sadece kullarına merhametiyle muamele eden, Yüce Allah’a tevekkül ederim.” H. 978 / M. 1570-71 Sağdaki Osmanlıca Kitabe Kavs-i kûzah mihr ü meh encümle târîh taşına Soldaki Osmanlıca Kitabe “Tâc-ı şâhîdır ki kondu çeşme-sârın başına” Sağ— Gökkuşağı, güneş, ay ve yıldızla taşına tarih: Sol—“Padişah tacı gibi çeşmelerin başına kondu.” Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T. 22.6.2024) |
Zenbilli Ali Efendi Caminden geldiğim yönde ayrılıyorum. Bu kez sağımda bulunan Kadı Çeşmesi Sokağa giriyorum. Sokağa adım attıktan hemen sonra sağımda görkemli dış cephesi Orta Asya Türk Kültürüne göre düzenlenmiş özel Hoca Ahmet Yesevi yapısı dikkatimizi çekiyor. Kufi hat ve kullanılan motifler güzel gözüküyor. Kadı Çeşmesi Sokakta biraz daha ilerledikten sonra sağımda Altı Poğaça Ahmet Paşa Camiini görüyoruz. Caminin zaten yüksekçe olan avlu duvarının üstünde bir de jiletli teller yok mu? Bana göre Tarihi Yarımada da jiletli teller kesinlikle kaldırılmalıdır. Jiletli tel olmadan çözüm üretilmelidir. Cami kare yapısı, minaresi ile uzaktan güzel gözüküyor. Avlu kapısı açıktı. Ancak camii kapalıydı. Pencereden iç kısımları fotoğraflamaya çalıştık. Avlusu nispeten daha geniş. Camiye son cemaat yeri eklenmiş. Avluda hazire bulunuyor. Altı Poğaça Ahmed Paşa Camii Haziresinde muntazam bir şekilde bir çok sayıda kabir yer alıyor. Kadı Çeşmesi Sokaktan geriye dönerek bu kez sağa Şair Nabi Sokağına giriyoruz. Sokakta biraz ilerledikten sonra Şair Nabi Sokak ile Sokak köşesinde küçük bir parka Şair Nabi Parkına rastlıyoruz. Parkın etrafı çit ve çit üzeri jiletli tellerle çevrelenmiş. Çevrelenmesinde Fatih’in diğer parklarındaki estetiği burada göremedik. Parkta küçük bir havuz, birkaç tane üzeri kapalı piknik masası, spor aletleri ve mini çocuk oyun gurubu bulunuyor. Birde kafe tarzı bir yer vardı. Ancak bana pek de nezih bir ortammış gibi gelmedi. Şair Nabi Sokakta dümdüz devam ederek sokağın devamında İrfan Ahmet sokağına ulaşıyoruz. Bu bölgeleri daha önce görmüş ve Ali Kuşçu-Cibali güzergahında yazmıştım. Ferhat Ağa Cami alt kısmından aşağı inerken sağda Ferhat Ağa Kabrinin restore edildiğini, Sıbyan Mektebinin de restorasyon programına alındığını görüyoruz. Aşağı inmeye devam ederek Cibali caddesi ile Esrar Dede Sokağı köşesinde bulunan Cibali Mahallesi Muhtarlığı önüne kadar geliyoruz. Bu muhtarlıkta eski mahalleleri bünyesinde toplamış (Haraççı Kara Mehmet Mahallesi, Kasap Demirhun Mahallesi, Haydar Mahallesi). Bu bölgede iki cami çok sayıda türbe görüyoruz. Esrar Dede Sokağına girdiğimizde sağımızda Aşıkpaşa Külliyesinin parçası olan halen Aşıkpaşa Veysel Satık Kuran Kursu olarak kullanılan Sinaeddin Yusuf Zaviyesi binasını görüyoruz. Kuran Kursu tabelasının yanında Zaviye hakkında bilgi verilmiş: “Aşık Paşa Külliyesi, merkezinde mescitten camiye dönüştürülmüş olan Aşık Paşa Camii ile iki türbe, bir çeşme, hazire ve günümüzde mevcut olmayan bir tekkeden oluşmaktadır. Yapım tarihi tahrir kayıtlarından yola çıkılarak mescidin 1464-1479 yılları arasında yaptırıldığı tespit edilmiştir. Aşık Paşa Mescidinden önce bu alanda “Azadlı Sinan” ya da “Sinan-ı Atik” olarak tanınan Mimar Sinaeddin Yusuf Ağa’nın (ö. 1471-72) bir zaviye inşa ettirdiği bilinmektedir… Zaviye, dini ve tasavvufi eğitimin verildiği, tekkeye göre daha küçük olan yapılardır. Bu tekke de 1925 yılında Tekke ve Zaviyelerin kapatılması kararından sonra işlevsiz kalmıştır.” Biraz ileride Aşıkpaşa Parkı ile Aşık Paşa Camii aynı karede fotoğraflıyoruz. Parkta çocuk oyun gurupları ve birkaç adet spor aleti bulunuyor. Bu tür yerlerde parkların olması camiyi rahatlatıyor. Şair Baki Sokağına açılan Şair Baki Aralığından camiye doğru ilerliyoruz. Sağ tarafımızda park sol tarafımızda kabirlerin olduğu hazire. tam karşımızda Aşık Paşa Camii. Cami önünde Aşık Paşazade Çeşmesi. Çeşme yeni restore edilmiş. Bakımlı görünüyor. Çeşmenin musluğu başlıksızda olsa bulunuyor. Ancak teknesi kapatılmış. Çeşmenin üzerinde 3 ayrı kitabe bulunuyor. En üstte orta da ana kitabe yer alıyor. 4 satır, 2 sütunluk Arapça kitabenin altında sağda ve solda aynı ölçüde dikdörtgen çerçeve ile sınırlandırılmış kitabe yer alıyor. Caminin karşısında bulunan ve aşağı doğru uzanan hazirede kapalı türbe yapısı dikkati çekiyor. Yakınına geldiğimizde İBB Miras tarafından hazırlanan tabelayı görüyoruz. Tabela üzerinde Seyyid Velayet Türbesi yazını okuyoruz. yazının altında türbe hakkında bilgi yer almış: “Ahşap konut mimarisiyle öne çıkan bölgedir. Türbe, Zeyniyye Tarikatı şeyhlerinden, Aşıkpaşazâde olarak da anılan, 15.yüzyıl tarihçilerinden, sufi Şeyh Ahmet Efendinin tesis ettiği, Aşık Paşa Külliyesi’nin bünyesinde yer almaktadır… Aşıkpaşazâde’nin ölümünden sonra yaklaşık 889 / 1484 yılında tekkenin şeyhliğini Seyyid Velayet üstlenmiştir (d.885-929/v.1451-1522). Türbe, kesme taştan inşa edilmiş, kare planlı ve kubbe örtülü bir yapıya sahiptir. Türbede, Seyyid Velayet’in sandukası ile 12 kabir daha bulunmaktadır. Bu kabirlerden sadece ikisinin ismi bilinmektedir (Şeyhin eşi Rabia hatun ve Sonraki şeyhlerden Said Efendi). Türbenin hemen bitişiğinde yer alan hazirede, ulemadan ve devlet makamından önemli şahsiyetlerin mezarı bulunmaktadır. Zaman içerisinde bakımsızlık yangın vb durumlardan dolayı atıl durumda olan türbe 2021-2022 yılları arasında İBB Miras tarafından restore edilmiştir.” İBB Mirasa tarihi dokuyu canlandırdığı için teşekkür ediyoruz. Türbe avlu kapısı kapalı idi. İç kısımları gezemedik. Tabelanın bulundu kısımda Mevlevi heykeli yer alıyor. Ne adına yer alıyor merak ediyorum. Çünkü yeni restore edilmiş böyle güzel bir mekana yakışmamış.
Tekrar park yönüne doğru geri dönüyoruz. Aşık Paşa Cami avlu kapısı dahi kapalıydı. Uzaktan cami kapısının yanında bulunan mermer tabelayı fotoğraflamaya çalıştım. Ancak yazıyı okumak mümkün olmadı. Bu kez cami avlu penceresine asılı Aşıkpaşazade Haziresindeki Zevat-ı Kiram başlıklı fotoblok tabelaya yaklaşarak fotoğraflıyoruz. Hemen okumaya başlıyoruz: “İçerisinde Aşıkpaşazade ve neslinden gelen dokuz kişi ile Mehmed Çelebi ve külliyeye katkısı olan Fatma Sultan, Şeyh Mehmed Taşköprülüzade ile yüzelli kadar kitap yazmış Niksarizade Mustafa Efendi burada medfundur. Kaynaklarda külliyenin banisi olan Hüseyin ağa’nın mezarının da cami bahçesinde olduğundan bahsedilmektedir. Ancak yeri tam olarak bilinememektedir.” denilerek haziredeki diğer zevat sıralanmış. Caminin karşısındaki Seyyid Velayet Türbesinin de bulunduğu alandaki hazireye Seyyid Velayet Türbesi Haziresi ismini vererek karışıklık olmamasına çalışıyorum. Çünkü her yanımız hazire ve türbelerle çevrelenmiş.
–ASUDE HATUN TÜRBESİ (Tahir Ağa Camii Avlusu) –SELAHADDİN UŞŞAKİ TÜRBESİ (Tahir Ağa Camii Avlusu) –ŞEYH MEHMET ESAD DEDE KABRİ (Tahir Ağa Camii Avlusu) –ASUDE HATUN TÜRBESİ HAZİRESİ (Tahir Ağa Camii Avlusu) –ŞAHRAH ÇEŞMESİ –TAHİR AĞA CAMİİ –AŞIK PAŞA TÜRBESİ (Aşık Paşa Camii Avlusu) –HALİL EFENDİ ÇEŞMESİ (Restorasyon) -TARİHİ CİBALİ AHŞAP EVLERİ |
Asude Hatun Türbesi Kitabesi 1 Hazret-i Hâtun karîn-i mağfiret Kim giripdir Cennetin meftuhına 2 Fevtine yek cümle molla sıdkile Dediler tarih “Rahmet ruhûna” H. 917 / M. 1511-12 1 Allah’ın mağfiretine kavuşmuş Hatun Hazretleri cennet kapısından girmiştir. 2 Hep mollalar ölümüne samimiyet ve doğrulukla “ruhuna rahmet” diye tarih dediler. Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T. 23.6.2024) |
Şahrah Çeşmesi Kitabesi Ayn-ı lutf-ı Şâh-râ[h] târîh-i şüd Hâzihî aynü’l-mâ’ ed-dâ’im H. 967 / M. 1560 Şâhrâh lütuf pınarının tarihi. İşte bu daima (akacak) bir pınardır. Kaynak: Fatih Belediyesi Kitabelerin Kitabı Fatih (E.T. 23.6.2024) |
Bugünkü gezimizin sonuna yaklaşıyoruz. Şair Baki Sokaktan tekrar Esrar Dede Sokağına ulaşıyoruz. Bu kez tam karşımızda türbe ve kısa ahşap minareli camii gözüküyor. Türbe ve çevresi İBB Miras tarafından Seyyid Velayet Türbesi ile birlikte restore edilmiş. Türbe kapalı idi. Türbe önündeki tabelada Asude Hatun Türbesi ve Selahaddin Uşşaki Türbesi yazıları altında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Asude Hatun Türbesi, Tahirağa Camisinin kuzeyinde konumlanan Asude Hatun Türbesi, II. Bayezid’in sütannesi Asude Hatun’a aittir. Klasik mimari üslupta, kesme taştan, çokgen planlı olarak inşa edilen Asude Hatun Türbesinin üzeri yüksek kasnaklı bir kubbeyle örtülüdür. Türbe kapısının hemen üstünde, sülüs hatlı bir kitabe mevcuttur.” Kitabesinden H.917 tarihinde inşa edildiğini anlıyoruz. Aynı tabelada Selahaddin Uşşaki Türbesi başlığı altında: “Şeyh Abdullah Selahaddin Uşşaki (ö. H 1196 /m1783), tekkenin postnişinlerinden olup, Halvetiyye’nin Uşşaki kolundan Salahi şubesinin kurucusudur. Abdullah Salahi ve Abdi Efendi isimleriyle de bilinen Selahaddin Uşşaki, tahsilini sürdürmek için İstanbul’a gelmiş, burada çeşitli resmi görevlerde bulunmuş, uzun süre divan efendisi olarak Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa’nın (ö. 1758) maiyetinde yer almıştır. 1761’de ise Fatih’teki Tahir Ağa Tekkesinin meşihatını üstlenmiş, vefatına kadar bu tekkede irşat faaliyetlerini sürdürmüştür.” Uşşaki Türbesi yazmasına rağmen avluda sadece tek bir kapalı türbe gördük. Avluda etrafı açık demir korkuluklarla çevreli Selahaddin Uşşaki kabrini görüyoruz. Korkuluk üzerinde mermer bir tabelada Edep Ya Hu başlığı altında latinize kitabe yer alıyor. Hemen yanında A3 ebatında fotoblok tabelada ise uzunca bir metin ile Pir-i Salis Abdullah Selahaddin Uşşaki Hz. başlığı altında hayatı anlatılmış. H.1117 / 1705 tarihinde bugün ki Yunanistan sınırları içerisinde yer alan Kesriye’de (Kastorya) da doğmuş. Uşşaki hazretlerinin kabri yanında Şeyh Mehmet Esad Dede’nin Kabri bulunmaktadır. Uzaktan fotoblok tabelayı fotoğrafladık ancak yazı okunmamaktadır. İnşallah avlunun açık olduğu bir gün ayrıntılı bir şekilde bölgeyi gezeriz. Avluda bir kabir bulunuyor. Bu bölgedeki hazireyi şimdilik Asude Hatun Türbesi Haziresi olarak kayıt altına alıyoruz (Belki de Tahirağa Camii Haziresi demeliydim). Tahir Ağa Camii kapalı idi. Uzaktan fotoğraflamakla yetindik. Köşesinde ahşaptan kısa bir minaremsi bir yapı ile ilgi çekici. Sonradan eklendiği belli. Burası öncesinde Uşşaki Tekkesi imiş. Tahir Ağa Camii avlusunda çok sayıda kabir ve Asude Hatun Türbesi yer alıyor. Asude Hatun Türbesini soluma alıp avlu duvarını takip ediyoruz. Avlu bitiminde hemen köşede Fatih Belediyesince yeni restore edilmiş Şahrah Çeşmesini görüyoruz. Teknesi yol seviyesinin altında kalan çeşmenin tek satırlık kitabesi bulunuyor. Kitabesi üzerinde 967 tarihini okuyoruz. Musluğu ve aynası bulunan çeşme güzel gözüküyor. Tekrar Esrar Dede Sokaktan geriye doğru Cibali Mahalle Muhtarlığına doğru yöneliyoruz. Cibali Caddesine ulaştığımızda sola dönerek Aşık Paşa Türbesine geliyoruz. Türbe yeni restore edilmiş. Türbe ile ilgili herhangi bir bilgilendirici tabela göremedik. Türbe kapılı idi. Bu sebeple türbenin penceresinden içerisini fotoğraflıyoruz. Cibali Caddesinde yokuş aşağı 50-100 metre ilerleyerek etrafta eksik bıraktığımız yapıla var mı diye kolaçan ediyoruz. Biraz ileri de karşılıklı olarak etrafı çevreli iki yapı görüyoruz. Soldakinin vinil afişi büyük ihtimal sökülmüş. Fotoğrafladığımda restorasyonu devam eden bir çeşme olduğunu görüyoruz. Araştırdığımızda çeşmenin isminin Halil Efendi Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin hemen karşısında ise etrafı vinille çevrelenmiş Fatih Belediyesi tarafından restore edilecek olan Tarihi Cibali Ahşap Evleri yazısını okuyoruz. Bugün verimli bir gezi oldu. eksik camilerimizi tamamlamak üzere yola çıktık. Çok sayıda camiyi noktasal olarak gezdik. Bunun yanında bir çok farklı eseri de görmüş olduk.
BAZI SOKAK İSİMLERİ