SÜLEYMANİYEDE BİR GÜN
Kitap ismi gibi bir başlık oldu. Süleymaniye Camii ve çevresi, İstanbul’da şahsımın ve birçok kişinin en çok sevdiği mekânlar arasında yer alıyor. Daha önce Süleymaniye Külliyesi ve çevresini gezi notlarımızda anlatmıştık. Bugün misafirimle birlikteyiz. Kısa sürede ve fazla yürümeden gezilebilecek bir gezi rotası oluşturduk.
M3-Marmaray ve M2 metrosu ile Vezneciler istasyonunda iniyoruz. Bizi Kalenderhane Cami karşılıyor. Kiliseden dönme bir camii olan Kalenderhane, yol seviyesinin altında kaldığı için merdivenlerle camiye giriş yapıyoruz. Önceki ziyaretime göre daha dikkatliyim; farklı ayrıntıları da fotoğraflıyorum.
Camiden çıkıp Kalender Medresesi ve Haziresinin olduğu sokaktan Cemal Tosyalı Sokağına geçiyoruz. Ataullah Efendi Sıbyan Mektebi, Fuad Sezgin hocamızın annesi anısına eşi Ursula hanım tarafından restore edilen Seferağa Çeşmesi ile birlikte güzel bir kompozisyon oluşturuyor. Çeşme önündeki çınar ağacı da bu görüntüyü tamamlıyor.
Süleymaniye Caddesi boyunca ilerleyerek ihtişamlı Süleymaniye Külliyesine ulaşıyoruz. Karşımıza Mimar Sinan tarafından yapılan, Meydan Çeşmesi, diğer adıyla Hesap Çeşmesi çıkıyor. Rivayete göre işçilerin ödemeleri burada yapılıyormuş.
Süleymaniye Camii avlusundan içeri girdiğimizde, geniş avlusu, tarihe tanıklık etmiş ulu çınarlarıyla dış dünyayla irtibatımız bir anda kesiliyor. Avluda caminin etrafını dolaşarak Haliç ve Marmara Denizine bakan cepheye geliyoruz. Bu noktadan manzara muhteşem. Uzaktan Galata Kulesi, Topkapı Sarayı Kulesi, Çamlıca Camii ve vericisi ilk göze çarpan yapılar.
Türbelerin bulunduğu Hazire Kapısından içeri giriyoruz. Hazirede çok sayıda kabir yanında iki türbe de yer alıyor: Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi ve sade mimarisiyle Hürrem Sultan Türbesi. Ayrıca Gümüşhanevi Tekkesi şeyhlerinden Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi Hazretlerinin kabri ve türbe yapısına benzeyen Dar’ül Kurra da burada bulunuyor.
Hazireden çıkıp bulunduğumuz konumdan aşağıda yer alan Süleymaniye Hamamı ve medreselere doğru, tünel gibi olan kapıdan çıktığımızda karşımıza ilk olarak Süleymaniye Hamamı çıkıyor. Mimar Sinan Caddesinde Hamamı sağımıza alıp, İl Müftülüğü binasına doğru avlu duvarı boyunca yürüyoruz. Sol yanımızda İBB tarafından yeni restore edilen dükkanlar, sağ yanımızda ise külliyenin bir parçası olan dördüncü medrese ve üçüncü medrese yer alıyor. Üçüncü medrese halen İbn Haldun Üniversitesi tarafından (Medeniyetler İttifakı) kullanılmaktadır. Bu iki medrese Mülazimler Medresesi olarak tanınmaktadır.
Medreseleri geçtikten sonra solda bir avlu kapısı bulunuyor. Kapıdan merdivenlerle avluya çıkılıyor. Biz yolumuza caddeden devam edelim. Birkaç adım sonra çeşme unsurları silinmiş, ismini bulamadığım, Süleymaniye Külliyesi Duvar Çeşmesi ismini verdiğim çeşmeyi görüyoruz. Çeşmeyi geçtikten hemen sonra sağ yanımızda Süleymaniye Camiinin mimarı Mimar Sinan’ın türbesi, sebil ve çeşmesiyle karşılaşıyoruz. Türbe, sebil ve çeşme yapısı üçgen biçimde uzanıyor. Diğer sokağa Fetva Yokuşuna da cephesi bulunuyor. Sebil yapısı en uçta, köşede yer alıyor. Çatallaşan sokakta tam karşımızda Osmanlı döneminde “Ağa Kapısı” olarak bilinen halen İstanbul İl Müftülüğü olarak kullanılan yapı çıkıyor. Ağa Kapısı üzerinde armalar, tuğra ve kitabe yer alıyor. Benzeri şekilde avlu iç cephesinde de kitabe bulunuyor.
Müftülük binasını dıştan fotoğrafladıktan sonra Süleymaniye Camii çevresini dolaşmaya devam ediyoruz. Şifahane Sokağında solumuzda cami avlu duvarları ve kapıları, sağımızda ise külliyenin diğer unsurları yer alıyor. Bunlardan ilk yapı, Tabhane. Tabhane, “Farsça bir kelime. İmaretlerin yanında İstanbul’a gelen fakir ve kimselerin iş buluncaya, zayıf ve güçsüzlerin, hastaneden çıkanların sağlıklarını kazanıncaya kadar barınmaları için yapılmış hayır kurumu” olarak tarif ediliyor. Ardından İmaret ve Darüşşifa yapıları geliyor. Son iki yapıda restorasyon çalışmaları bitmek üzere. Darüşşifa’nı karşısında ise Süleymaniye Tıp Medresesi yer alıyor.
Şifahane Sokağının sonuna kadar devam ediyoruz. Darüşşifa bittikten sonra solda Ahmet Bey Çeşmesi bulunuyor. Çeşmenin tek satırlık kitabesinde insanın sudan yaratıldığından bahseden ayet-i kerime yer alıyor.
Sokağın bitiminde sola, Kirazlı Mescit Sokağına giriyoruz. Köşede iki katlı Nevruz Kadın Sıbyan Mektebi yer alıyor. Kirazlı Mescit Sokağında biraz ileride sağda Cenderecizade Muhittin Türbesi ve Haziresi yer alıyor. Türbenin avlu kapısı açıktı, içeriye giriyoruz. Cenderecizade Muhittin Çelebi II. Bayezid’in Defterdarıdır. Hazireden çıkıp, Kirazlı Mescid’e doğru ilerliyoruz. Türbe ve hazirenin avlu duvarı köşesinde Ali Efendizade Abdullah Ağa Çeşmesi yer alıyor (H.1105 / M.1693 – 1694).
Kirazlı Mescide ulaşıyoruz. Küçük bir mescid olmasına rağmen geniş bir avlusu var. Birkaç dakika mola verdikten sonra avludan çıkıyoruz. Avlu bahçesinin köşesinde camii duvarına bitişik olarak Hicri 1257 / M. 1841- 1842 tarihinde inşa edilmiş Şerife Ayşe Sıddıka Hanım Çeşmesini fotoğraflayarak bugünkü gezimizi sonlandırıyoruz.
