28. DURAK: NURUOSMANİYE
PROJENİN ADI ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA |
28. DURAK NURUOSMANİYE |
YAZAN Tayfun NASUHBEYOĞLU |
TARİH VE SAAT 18 Eylül 2022 Pazar (10.37 – 15.00) |
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK? -SURURİ, -HOBYAR, -MOLLA FENARİ, -BEYAZIT, -ALEMDAR, -HOCAPAŞA |
GEZİ GÜZERGAHI SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR |
–MAHMUT PAŞA ÇEŞMESİ –ZENBİLLİ SEYYİD ALİ ÇEŞMESİ –SURURİ DÂYE HATUN CAMİİ –RÜSTEM PAŞA MEDRESESİ –HOCA KASIM GÜNANİ CAMİİ (Hobyar Mh) –HOCA KASIM GÜNANİ CAMİİ HAZİRESİ –DÜYUN-U UMUMİYE (İSTANBUL ERKEK LİSESİ) |
Mahmut Paşa Çeşmesi Yapılış Tarihi: H1244 / M.1828-1829 Kitabesi; Gâzî şehinşâh-ı cihân kân-ı himem Mahmûd Hân Hayrâta sarf-ı nakd edip her saʽyin a’lâ eyledi Ancak rızâullâh için taʽmîr edip bu çeşmeyi Zemzem misâli suyunı buldurdu icrâ eyledi Hak o şehi mansûr ide kalbin onun maʽmûr ide Hem camiʽi hem çeşmeyi maʽmûr [u] zîbâ eyledi Râsih heman leb-teşne târîhi olup söyledim Mahmûd Hân bu çeşme-i dil-cûyı ihyâ eyledi (Kaynak: https://kulturenvanteri.com/E.T.:16.10.2022) |
Zenbilli Seyyid Ali Çeşmesi Yapılış Tarihi: H. 1082 / M. 1671-1672 İnşa Kitabesi; Umde-i âl-i Zenâbîlî Alî Cânib-i hayrâta kıldı iltifât Eyledi icrâ ayn-ı Selsebîl Nûş idenler dediler azb-i Fırât Hâtif-i gaybî dedi târîhini Çeşme-i Seyyid Alî aynü’l-hayât Tamir Kitabesi; Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât bânî-i Sânî Muhammed Necîb Efendi 4 Zilkade 1309 Kaynak: https://kulturenvanteri.com/(E.T.: 18.9.2022) |
Sururi Daye Hatun Camii Kitabesi 1 Feth kıldım çün ki Bismillâhirrahmânirrahim Hayr ile itmâm müyesser kıldı ol Hayyü’l-Kadîm 2 Yâ İlâhî kıl müyesser bendegâna ilm amel Kim kula dâim keremdir kâr-ı Sultân-ı Kerîm 3 Eyle Kurʻân’ı bize yâ Rabbenâ yarın şefîʻ Çün tıpkıdır fazl ü cûd-ı Hüdâvend-i Rahîm 4 Ona bu devlet değil mi fahr edip dedim târîh “Şeh Süleyman bin Selîm’in dâyesiyim yâ halîm” H. 937 / M. 1530-31 (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 22.10.2022) |
Sona yaklaştık bir iki hafta kaldı dedikçe, uzuyor. Gezmek, görmek, hissetmek, bilgilenmek, ve de yazmak. Adım adım, her sokağa girmeye gayret ederek. Bugün Nuruosmaniye’den başlayarak Eminönü’ne kadar toparlamayı düşünmüştüm. Ancak yine olmadı, her adım, tarih olan bir bölgedeyiz. Pazar günü olmasa zaten fotoğraf çekmemiz mümkün değil. Şarjım bitti. Şarj aletini de yanımıza almamıştık. Bugün metro ile Yenikapı’da inerek, Hacı Osman’a aktarma yaptım. Bir durak sonra Veznecilerde inerek Nuruosmaniye’nin alt kısımlarından geziye başladık. Bugün çeşmelerden yana nasibimiz boldu. Nuruosmaniye gibi yeni mimari stilin ilk örneği ve hemen arkasında bulunan 1463 tarihli Mahmudpaşa Cami. Bab-ı Ali binası güzel gözüküyor ve halen tramvay tarafında aslına döndürme çalışmaları devam ediyor. Hülasa çok güzel bir gezi oldu.
Bayezid Meydanından geçerek Nuruosmaniye’nin alt kısımlarında bulunan Bezciler Sokağa ulaştık. Sokakta biraz ilerledikten sonra sağ tarafımda Mahmud Paşa Duvar Çeşmesine rastlıyoruz. Çeşme Mahmudpaşa Caminin istinad duvarına yaslı yapılmış. İstinad duvarı boyunca dükkanlar yer alıyor. Çeşme, sütunla birbirinden ayrılmış, tamamı mermer, kemerli iki çeşmenin estetik bir özelliği kalmamış gibi. Büyük ihtimal ilk yapıldığı gibi değil. Teknesi yerli yerinde, muslukları bulunmayan her bir çeşmenin üzerinde 2 satır 2 sütunluk kitabesi bulunuyor. İki çeşme arasındaki sütunun üzerinde ise tuğra yer alıyor. Çeşmenin yanından yukarı doğru Mahmutpaşa Cami avlusuna çıkan merdiven bulunuyor. Avlu kapısı kapalı olduğundan içeri giremedik. Çevreyi dolaştıktan sonra camiye diğer kapıdan ulaşacağız birazdan. Mahmut Paşa Çeşmesini fotoğrafladıktan sonra karşısından bulunan Yeşildirekli Bakkal Sokaktan alt kısımlara doğru iniyoruz. Tarakçı Cafer Sokağında değişik bir stille yapılmış, Zenbilli Seyyid Ali Çeşmesine ulaşıyoruz. Çeşmenin yanında, yüksek bir tak kemerli bir girişi olan Çeşmeli Bahçe Pasajı Le Jardin bulunuyor. Çeşmenin 3 satırlık inşa ve 2 satırlık tamir kitabesi bulunuyor. Tamir kitabesinin alt kısmında 4 zilkade 1309 tarihi not düşülmüş. Kitabeler çeşmenin ayna kısmında bulunuyor. Çeşmenin teknesi sağlam ve musluğu bulunmaktadır. En üstte tesbih imamesi, altında midye kabuğu gibi kabartmalı motifler yer alıyor. Yolumuz Sururi Daye Hatun Camii çıkıyor. Caminin avlusu yok denecek kadar küçük. Avlu kapısı kapalı. Avlunun sol tarafında hazire bulunuyor. Caminin giriş kapısının üzerinde 4 satır, 2 sütun kitabesi bulunuyor. Ancak uzaktan net okunmuyor. Bu sebeple avlu duvarından atlayarak avluya girdim. Yakından fotoğraflama imkanı bulduk. Çıkışta avlu kapısı kilitli değilmiş, sadece üzerine çekilmiş. Çıkışı kapıdan yapmış olduk. Cami girişinde bulunan tabelada caminin baniyesinin Kanuni Sultan Süleyman’ın Dayesidir. 1530 yılında yapılmış, 1907’de tamir görmüştür. 1987 yılında da tekrar tamir görmüştür. Kagir ve çatılı olan cami tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. (Dâye: sütnine, bir çocuğa süt veren ve bakan câriye, dadı, taya Kaynak: http://lugatim.com/ E.T.:22.10.2022) Caminin hazire cephesinde yer alan tamir kitabesi ise 3 satırdan oluşuyor. 1325 tarihinde merhum Süleyman Efendi namına Hacı Ulviye hanım tarafından tamir ettirilmiş. Camiden ayrılıp hemen yakınında bulunan Mimar Sinan tarafından 1551 tarihinde yapılmış Rüstem Paşa Medresesinin önünde buluyoruz kendimizi. Medresenin ana girişi aynı isimli Rüstempaşa Sokağından yapılıyor. Medresenin yüksek kemerli, giriş kapısı üzerinde 4 satır 2 sütundan ibaret kitabesi bulunuyor. Araştırdığımız kadarıyla kitabe Farsça yazılmış. “Cömertlikte Hatim gibi yüce bir makamın sahibi olan Süleyman Han’ın veziri Rüstem Paşa, bilgi ve görgü sahibi olanlar için bu sekiz köşeli, aydınlık ve ferah yeri bina etti. Allah’ın ihsanı ile o, sekiz Cennet’te de mükâfatını görecektir. O’nun tarihi için akıl “Burası ilimler yuvası ve bilgi merkezidir” dedi. H. 957 / M. 1550-51 (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 22.10.2022) Kapının girişinde sağda Bediüzzaman Müzesi tabelası, solda ise Rüstem Paşa Medresesi tabelası ile halen binayı kullanan STK’ya ait tabela yer almaktadır. Medrese içerisinde Rüstempaşa Kütüphanesi de yer almakta idi. Medreseye yukarıdan bakıldığında -google earth- dıştan dışa kare bir yapı, tam ortasındaki avlu boşluğunun ise yuvarlak olduğu görülüyor. Avluyu çevreleyen iç kubbeler bu yuvarlağa uygun olarak -8 gen formda- yer alıyor. Sekizgende her birinde üç adet olmak üzere toplam 24 kubbe bulunuyor. Ana giriş kapısını solumuza alıp aşağı doğru ilerlediğimizde medresenin bitiminde karşısında halen restorasyonu devam eden Hoca Kasım Günani Camiini görüyoruz. Caminin etrafını dolaşıyoruz. Farklı açılardan fotoğraf çekiyoruz. Camiye sırtımızı döndüğümüzde boş bir arazi, bitiminde ise Duyunu Umumiye Binası gözüküyor. Yani şimdiki İstanbul Erkek Lisesi. Hocahanı Sokakta ilerleyerek uzaktan gördüğümüz Duyunu Umumiye Binasına doğru ilerliyoruz. Sol tarafımızda yüksekçe duvarları ile Düyunu Umumiye Binası yer alıyor. Sokağın başına geldiğimizde sola Türkocağı Caddesine dönüyoruz. Binanın ana girişi cadde üzerinde. Bahçe duvarı belli bir seviye kadar -ana kapıya doğru yaklaştıkça azalan seviyede- taşla örülmüş ön cephede üzerinde ise demir korkuluklu pencereler yer alıyor. Köşelerde pencereler estetik bir şekilde kıvrımla sona eriyor. Caddeye bakan cephe de iki kapı bulunuyor. İkincisi ana kapı vazifesi görüyor. Ana giriş kapısının önünde yer alan prizma tabelada şu bilgileri okuyoruz: “Bugün, İstanbul Erkek Lisesi olarak kullanılan eski Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi) binası, İstanbul’da yapılan Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’ne geçişi sağlayan örneklerin başında gelmektedir. 1897 yılında tamamlanan bu yapının mimarlığını Fransız kökenli Alexandre Vallaury üstlenmiştir. Binanın bir çok yerinde özellikle cephe malzemelerinde, kemerlerde, saçaklarda Osmanlı dinsel ve sivil yapılarının mimarlık öğelerinden yararlanıldığı görülür. Simetrik planlı ve kagir olan yapı, arazinin kuzeyden güneye doğru eğimli olması nedeniyle kuzey cephesi 4, güney cephesi ise 3 katlıdır.” (Düyunu Umumiye’nin Osmanlı’daki serüveni hakkında ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisin DÜYÛN-I UMÛMİYYE maddesine bakılabilir. E.T.:22.10.2022)
-İRAN İSLAM CUMHURİYETİ BAŞKONSOLOSLUĞU -TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ -MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ (MTTB) –KETHÜDA MEHMET PAŞA ÇEŞMESİ -…….TÜRBESİ -BÜYÜK REŞİTPAŞA ORTAOKULU |
Kethüda Mehmet Paşa Çeşmesi Yapılış Tarihi: H.1131 / M. 1718-1719 (6 satır-3 sütun / 7.satır, 2-sütun) 1 Cenâb-ı âb-rûy-ı saltanat Sultan Ahmed kim Odur Hızr-ı zamâne pâdişâh-ı maʽdelet-fermâ Şehenşâh-ı mekârim-pîşe kim eyyâm-i adlinde 2 Bi-hamdillâh ser-â-pâ oldu maʽmûre bütün dünyâ O hâkân-ı zamânın âsef-i dâmâd-ı zî-şânı Vezîr-i aʽzam İbrâhim Paşa-yı cihan-ârâ Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Düyun-u Umumiye binasının bitişiğinde İran İslam Cumhuriyetinin Başkonsolosluk binası, hemen karşısında köşede ise Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yer alıyor. Sağımızda Gazeteciler Cemiyetini sağımıza alarak Türkocağı Caddesinden sağa yukarı doğru Bab-ı Ali Caddesine dönüyoruz. Birkaç adım sonra sağımızda köşede Milli Türk Talebe Birliği Genel Merkezi (MTTB) tabelasını görüyoruz. 60’lı yılların ikinci yarısından itibaren milliyetçi-muhafazakar bir çizgi de karar kılan MTTB 80 darbesi ile birlikte kapatılmış, sonrasında 2008 yılında tekrar ismine kavuşmuştur. (MTTB tarihçesi ile ilgili kurumun web sitesi ziyaret edilebilir. E.T:28.10.2022) MTTB’nin köşesindeki Şerefefendi Sokaktan içeri giriyoruz. Sokağın başında Kapalı Çarşı ve Nuruosmaniye trafik yön tabelası yer alıyor. Sokaktan sapmadan ilerlemeniz halinde Nuruosmaniye Camii avlu kapısına ulaşıyorsunuz. Tabi ki biz ara sokaklara saparak yeni keşifler peşinde yürüdük. Şerefefendi Sokakta ilerlerken sağda bulunan Selvili Mescid Sokağına saptık. Sokağın bitiminde sola Celal Ferdi Gökçay Sokağa döndük. Sağa dönmüş olsaydık yolumuz tekrar Düyun-u Umumiye binasına çıkacaktı. 20-30 metre ilerlemiştik ki, sağımızda Kethüda Mehmet Paşa Çeşmesini gördük. Çeşme, bir sıra taş, iki sıra kırmızı tuğladan yapılmış duvarın, ortasında iki sütun üzerinde teknesi kısmen yol seviyesi hizasında kalmış, güzel bir çeşme. Kitabesi elden geçmesi gerekiyor. 6 satır, 3 sütunluk bir kitabesi bulunuyor. Son 7.satır 2 sütun olarak düzlenmiş. En alt satırın solunda 1131 tarihini okuyoruz. Kitabenin zemini oldukça koyu bir yeşil üzerinde yer alıyor. Ayna kısmı zarar görmüş çeşmenin musluğu da bulunmuyor. Çeşmeyi sağımızda bırakıp yürümeye devam ediyoruz. Sol tarafımızda sokağın köşesinde taştan yapılmış avlu duvarı ve devamında aynı taştan yapılmış, köşede tek katlı, çatılı küçücük bir kulübe dikkatimizi çekiyor. Etrafına bakıyoruz hiçbir tabela, bir bilgi yok maalesef. Kulübenin kare penceresinden içeride bir sanduka görüyoruz. Buranın bir türbe olduğunu anlıyoruz. Türbenin olduğu avlu yanlış görmedi isem bir spor kulübü tarafından otopark olarak kullanılıyor. İnternette bu türbeyi araştırmama rağmen henüz bir bilgiye rastlamadım. Otopark girişinin tam karşısında bodrum üzeri 2 kat Büyük Reşitpaşa Ortaokulunu görüyoruz. Okul ismini Islahat Fermanını deklare eden dönemin devlet adamı Mustafa Reşit Paşa’dan almaktadır. Okul 1850 yılında eğitim ve öğretime başlamış. Tekrar sokağın köşesine geliyoruz. Sokak ismi bu nokta da değişerek Bezciler Sokağı ismini alıyor. Sol tarafta küçük bir yeşil alan ve dört bir yanı açık üzeri çatılı güzel bir çeşme göze çarpıyor.
–GÜZELCE MAHMUD PAŞA ÇEŞMESİ (Mısırlı Osman Ağa Çeşmesi) –MAHMUDPAŞA KÜLLİYESİ –—MAHMUDPAŞA CAMİİ —MAHMUDPAŞA TÜRBESİ |
Güzelce Mahmut Paşa Çeşmesi Ön Kitabesi (4 satır-4 sütun) 1a Çünki devlete cülûs eyledi Sultan Ahmed Mihr-i adli bu cihan milketine saldı ziyâ 1b Ol şeh-i bahr ü berin devleti hengâmında Kıldı bir bendesi bu çeşmeyi emriyle binâ Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Mahmudpaşa Camii Tamir Kitabesi (8 satır-2 sütun) 1 Cenâb-ı Hazret-i Sultân Osmân Hân-ı sâlis kim Bilir evkât-ı hams içre duʻâsı farz-ı ayn ebrâr 2 Sirâc-ı dîn imâm-ı müslimîn ol dâver-i asrın Sabâhü’l-hayr-ı şevket cebhesinde matlaü’l-envâr Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Bu çeşme Güzelce Mahmudpaşa Çeşmesi. Çeşme dönemin Veziri Güzelce Mahmud Paşa tarafından 1605 yılında yaptırılmıştır. Çeşmenin ana cephesinde 4 satır, 4 sütunluk kitabesi yer alıyor. Kitabenin sol alt köşesinde 1172 tarihi not düşülmüş. Bu tarih 1758-59 yıllarına karşılık geliyor. Bu tarih 2.onarım tarihi olabilir. Kitabenin üzerinde ise bir tuğra yer alıyor. Çeşme kare planlı, yan cephelerde daha küçük ve daha sade birer çeşme yer alıyor. Sokağa bakan yan çeşme üzerinde onarım kitabesi yer alıyor. II. Osman dönemi Bâbüssaâde ağalarından Mısrî Osman Ağa’ya ait 1031 tarihli onarım kitabesi sebebiyle Mısırlı Osman Ağa Çeşmesi adıyla da anılır. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin GÜZELCE MAHMUD PAŞA ÇEŞMESİ maddesine bakılabilir. E.T.:18.9.2022). Çeşmenin dört bir cephesini fotoğrafladıktan sonra bugünün en güzide camilerinden Mahmudpaşa Camiine ulaşıyoruz. Caminin yanında bulunan Nuruosmaniye Camii çokça bilinirken Mahmudpaşa Cami daha az bilinmektedir. Çeşmenin ön cephesine açılan koridordan cami avlusuna giriyoruz. Cami avlu kapısının üzerinde 1244 tarihli bir tuğra yer almaktadır. Mahmutpaşa Cami 1464 yılında yapımı bitirilen Fatih Sultan Mehmed Han’ın Sadrazamı Mahmud Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami, külliyenin bir parçasıdır. Cami fetihten sonra yapılan ilk büyük camilerden. Cami, onca dar sokaklardan sonra sanki yeni bir pencere açılmış gibi. Avluda, cami giriş kapısının karşısında şadırvan yer almaktadır. Cami, Nuruosmaniye ile komşu. Bazen fotoğraf karesinde birlikte yer alabiliyorlar. Caminin cami ile uyumlu tek bir minaresi bulunuyor. Son cemaat yeri yüksek sütunlar ve 5 küçük kubbe ile örtülmüş. Cami girişi sağ ve solunda ve de kapısı üzerinde tamir kitabeleri yer alıyor. Sağda ve solda yer alan kitabeler 8 satır, tek sütun olarak alt altta sıralanmış (Dipnotta tamir kitabesine ulaşabilirsiniz). Kapı üzerinde ise 2 satırlık, oldukça estetik duran Arapça inşa kitabesinde ise
“Burası eşi ve benzeri olmayan hayır yurdudur. Güzel bir talihle vakitlerin en güzelinde tamamlanmıştır. Hayır sahibi tarih koymak için “Allah, Makam-ı Mahmud’a ulaşmamızı kolaylaştırsın” cümlesini seçmiştir. H. 868 / M. 1463-64” (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 28.10.2022). Camii kapalı olduğundan içerisini göremedik. Bir başka zamanda görmek üzere diğer avlu kapısından sokağa -Vezirhanı Caddesine- adımımızı atıyoruz. Bu avlu giriş kapısı duvarında Prizma tabela ve belediye tarafından hazırlanan tabela yer alıyor. Prizma tabela üzerindeki cam -araç camları gibi- küçücük parçalara dağılmış. Bu sebeple yazı zor okunuyor. Diğer tabeladan caminin tarihçesi hakkında yazılanları okumaya başlıyoruz: “… Cami Mahmud Paşa Külliyesinin parçasıdır. Külliyenin yapımına 1460’lı yılların başında başlanmış ve 1464 yılında bitirilmiş. Külliyenin diğer parçalarını oluşturan medrese, han, çifte hamam, türbe, imaret, sıbyan mektebi, ve mahkemeden günümüze cami, türbe, han hamamın erkekler kısmı ve medresenin bir bölümü ulaşmıştır. 17. ve 18. yüzyıllarda büyük zarar gören cami III. Osman tarafından yenilenmiştir. 1827 yangınından sonra II. Mahmud tarafından 1828’de tamir ettirilmiş ve hünkar mahfili ilave edilmiştir. Caminin avlusundaki çeşme ve sebil ise Darüssaade Ağası Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştır. Caminin arkasında Mahmud Paşa’nın türbesi bulunuyor. Sekizgen planlı türbenin içi oldukça sadedir. Türbenin ortasında mermer bir kaidenin üstünde Mahmud Paşa’nın sandukası, kapı tarafında ise oğlunun sandukası yer alır. Cami ile türbe arasında bulunan hazirede ise saray mensupları ile yüksek dereceli din ve devlet büyüklerinin kabirleri bulunur.” Avlu da bulunan Mahmudpaşa Türbesi restorasyonda olduğundan göremedik. Avlu dışından Vezirhanı Caddesinden türbeyi dıştan fotoğraflıyoruz. Tek kubbesi, sekizgen yapısı ve çinileriyle estetik ve diğer örneklerinden farklı gözüküyor. Türbenin caddeye açılan avlu kapısı üzerinde tek satır 2 sütun kitabe yer alıyor (Mücevher söyledim târîh-i taʻmîrini edip îcâb / “Münevver türbe-i Mahmûd Paşa oldu zînet-yâb” H. 1243 / M. 1827-28 — Lüzumu üzerine tamir tarihini mücevher tarihle “Nurlu Mahmut Paşa Türbesi pek süslü ve güzel oldu” diye söyledim). Mahmudpaşa Cami Vezirhanı Caddesi çıkışı çapraz karşısında komşusu Nuruosmaniye Külliyesi unsurlarını görmeye başlıyoruz.
–AHMET KETHÜDA ÇEŞMESİ -NURUOSMANİYE KÜLLİYESİ —NURUOSMANİYE CAMİİ —NURUOSMANİYE MEDRESESİ —HÜNKAR MAHFİLİ —-NURUOSMANİYE KÜTÜPHANESİ —NURUOSMANİYE TÜRBESİ —NURUOSMANİYE SEBİLİ –III. OSMAN ÇEŞMESİ -KAPALI ÇARŞI (NURUOSMANİYE KAPISI) – …….ÇEŞMESİ |
Ahmet Kethüda Çeşmesi Tamir Kitabesi Tamir Tarihi: H.1297 / M.1879-80 1 Bânî-i evvel ki Ahmed Kethüdâ bir ehl-i hayr Bu mahalde çeşme yapmışdı suyu câri iken Kitabenin devamını okumak için bakınız! III. Osman Çeşmesi Kitabesi Yapılış Tarihi: H.1169 / M. 1755-56 4 satır-2 sütun=4 beyit 1 Ne zîbâ çeşme-sâr-ı Hazret-i Sultân-ı âlem kim Olur sîr-âb onun cûdiyle Kayserin cümle atşânı 2 Bu mecrâ şüphesiz ser-çeşmemiz ab-ı rahmetdir Ki olmuş lûlesinden halka cârî feyz-i Rabbânî Kitabenin devamını okumak için bakınız! Nuruosmaniye Sebili Kitabesi Yapılış Tarihi: H. 1169 / M. 1755-1756 Hazret-i Sultân Osmân-ı hilâfet-mesnedin Cûy-bâr-ı lütfuna Tesnîm-i cennetdir adîl Nûş eden atşâna bî-şübhe hayât îrâs eder Feyz-i lûtfu cevdet ü aʽtâfına olmuş mesîl Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Nuruosmaniye Külliyesi bir çok unsurdan oluştuğunu söylemiştik. Vezirhan Caddesi üzerinde sağ tarafımızda Küçük Yıldızhanı Sokağı köşesinden başlayan külliyeye ait beş adet dükkan, üzerinde ise Nuruosmaniye Kütüphanesi yer alıyor. Kütüphane dıştan caddeden estetik gözüküyor. Dükkanlardan sonra Nuruosmaniye Türbesi başlıyor. Türbeden sonra tekrar dükkanlar ve üzerinde medrese binası yer aldığı yapıyı görüyoruz. Nuruosmaniye Külliyesine girmeden yineetrafı kolaçan ederek sokakları dolaşıp, sonrasında içeri gireceğiz. Nuruosmaniye Camisi avlu kapısının tam karşısındaki aynı isimli Nur-u Osmaniye Caddesinden Bab-ı Ali Caddesine kadar ilerliyoruz. Cadde geniş ve çınar ağaçlarıyla güzel bir cadde. Caddenin sonuna kadar ilerleyip, tekrar aynı güzergahta geri dönüyoruz. Dönüş yolunda solda tarafımda kalan Ahmet Kethüda Çeşmesine rastlıyoruz. Çeşme tamir geçirmiş, kitabe biraz sola kamış. Çeşmenin en ilginç yanı kitabenin yanında kuş yuvası yer alıyor. Kitabe 6 satır ve 2 sütun kitabesi bulunuyor. Kitabenin sol alt köşesinde 1297 tarihi yer alıyor. Ayna kısmı büyük ihtimal sonradan tamir edilirken mermer blok yerleştirilmiş. Çeşmeyi soğuk göstermiş. Musluğu bulunmayan çeşmenin teknesi normal seviyede bulunuyor. Çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra artık Nuruosmaniye Camii avlu kapısından içeri giriyoruz. Nuruosmaniye Cami tabelası üzerinde 1748 – 1755 tarihi yazıyor. İçeri gir girmez hemen sol yanımızda Prizma Tabela da Nuruosmaniye Külliyesi hakkında şu bilgileri okuyarak avluyu ve camiyi gezmeye başlıyoruz: “Cami, İstanbul’da inşa edilmiş ilk barok özellikli camidir. I. Mahmut’un ölümünden sonra kardeşi III. Osman zamanında “Nur-u Osmani” adıyla tamamlanmıştır. Mustafa Ağa ve yardımcısı Siemon Kalfa (Mimar Simeon) tarafından 1749 – 1755 yılarında inşa edilmiştir. Batılılaşmanın mimaride görüldüğü bir dönemde ortaya çıkan camii ve külliyesi, Osmanlı mimarisinde bir dönüm noktası sayılmaktadır. Cami ile birlikte medrese, imarethane, kütüphane, türbe, çeşme ve sebilden oluşan bir külliyeye dahildir. Çevresindeki birkaç dükkan da külliyeye dahildir. Barok sanatın etkisi kütüphane, türbe, çeşme ve sebilde de görülmektedir. Yüksek merdivenlerle iki yönden camiye çıkılır. Kare plan üzerine inşa edilmiş olan caminin harim kısmı tek bir kubbe ile örtülmüştür. İki yanda revaklı birer koridor bulunur ve bu koridorlardan harim kısmına birer giriş vardır. Ana kubbe ise 26 metre çapındadır. Cami, beş sıra halindeki 174 pencere ile aydınlatılır. Mihrap, çıkıntılıdır ve klasik Osmanlı camilerden farklı olarak çok köşelidir ve bir yarım kubbe ile kapanmıştır. Hünkar mahfili, doğu koridorunun sonunda bulunur. Yapıya bitişik iki şerefeli iki minaresinin taş külahları bulunmaktadır. Kurşun yerine taş alemler ilk defa bu camide kullanılmıştır. Cami, revaklı ve çok köşeli bir avluya sahiptir. Bu özelliği ile Osmanlı mimarisinde türünün tek örneğidir. Şadırvanı yoktur, önde ve arkada abdestlikleri vardır. Caminin güneyinde medrese ve imaret yapıları yan yana bulunur. Medrese, Osmanlı’daki sultani medreselerin sonuncudur. Türbede ise Şehsuvar Sultan ile bazı şehzadelerin sandukaları bulunmaktadır. İki katlı bir yapı olan kütüphanesi ise, barok tasarımın en özgün örneklerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Üst katı kütüphane, alt katı dükkan olarak kullanılmaktadır. Nuruosmaniye Sebili, dairesel bir ana mekan ve yanındaki dikdörtgen bir alandan oluşan mermer bir yapıdır.” Avludan girişte solda Hünkar Mahfili bulunmaktadır. Halen İl müftülüğü ek hizmet binası olarak kullanılıyor. Mahfil tarafından ilerleyerek caminin etrafını dolaşıyoruz. Sağ yanımızda türbe kütüphaneyi görüyoruz. Cami yan giriş kapıları üzerindeki çok ince bir işçilik hemen göze çarpıyor. Avludan Beyazıd Yangın Kulesini fotoğraflıyoruz. Cami ana giriş kapısında ayaklı lavabo gibi bir çeşme yer alıyor. Caminin içi kısım süslemeleri yeni kullanılan barok özellik ile klasik özelliğin karışımı şeklinde. Mihrabın üzerindeki yarım kubbe barok stilini yansıtan, işlemeleri üç boyutlu gibi, şekiller daha büyük, görünür ve daha kalın belirgin. Sevimli duruyor mu? Bilemiyorum. Ana kubbe kubbe klasik cami tarzında ve sade. İlk iki kat pencerenin üst kısmında bant halinde dört bir yanı hüsnü hat dolaşıyor. Bu kısımda çok sayıda köşe bulunuyor. Hat estetik şekilde kesintilerden etkilenmeden devam ediyor. Ferah, güzel bir camii. Anladığım kadarıyla İç kısımda mihrabın üzerindeki kubbe hariç, çok fazla diğer camilerden farkı bulunmuyor gibi. Asıl dış cephede daha fazla yenilik ve değişim göze çarpıyor. Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği camilerimizden. Bu sebeple cami içerisinde ileri kısımlara geçilmesini önlemek için şerit çekilmiş. Kapalıçarşı Nuruosmaniye Kapısının olduğu yönde çıkış yapıyoruz. Çıkışta sağımızda etrafı Fatih Belediyesince restorasyon için çevrelenmiş III. Osman Çeşmesi, sol tarafımızda ise Nuruosmaniye Sebili (III. Osman Sebili) yer alıyor. Sebil üzerinde yer alan tabelada, Sebilin külliyenin bir parçası olarak Osmanlı Barok Mimarisinin en iyi örneklerinden olduğunu belirten yazıyı okuyoruz. Sebilin üç penceresi bulunuyor. Her bir pencere üzerinde 4 satırdan oluşan kitabesi yer alıyor. Sebil halen 1920’den beri halı, kilim satan işyeri olarak kullanılıyor. Kapalıçarşı Nuruosmaniye Kapısı gösterişli kapılardan. Kapının hemen üzerinde 2 satırlık bir kitabe yer alıyor. Onun üzerinde ise II. Abdulhamid Han Tuğrası ve Osmanlı arması yer alıyor. Kapalıçarşı 1894’ki depremde zarar gören kapı üzerindeki yazı dönemin ünlü hattatlarından Sami Efendi tarafından nakşedilmiştir. Pazar günü olduğundan çarşı kapalı. Solumuza Kapalı Çarşı Nuruosmaniye kapısını alarak ilerliyoruz. III. Osman Çeşmesinin devamında Külliyeye ait az sayıda dükkan, dükkanların bitiminde ise Kapalı Çarşı Kılıççılar Kapısı yer alıyor. Cami etrafında gezi mi tamamladıktan sonra cami avlusunda bulunan kütüphaneyi daha yakından görmek için tekrar içeri giriyoruz. Yakından bir kaç fotoğraf aldıktan sonra Vezirhanı Caddesine tekrar dönüyoruz. Caddenin Nur-u Osmaniye Caddesi ile kesiştiği köşede ismini bir türlü bulamadığım, küçük bir çeşme yer alıyor. Çeşmenin tekne kısmının üzeri kapatılmış. Terekli çatısı bulunan çeşmenin tarihi bir özelliği var mıdır? Bilemiyorum. Ancak her hangi bir kitabesi ve dönemin mimarisini yansıtır bir iz bulunmamaktadır.
Cezeri Kasım Camii Kitabesi “Oraya esenlik ve emniyetle giriniz.” 1 Oldu ihyâ Cezerî Kâsım Paşa’nın câmii Şükrü mûcib gayreti elbette ehl-i hizmetin 2 Hayy çekip târîhini dedi dilim edip duâ “Yâ İlâhî! sa’yi meşkûr olsun ehl-i himmetin” H. 1409 / M. 1988-89 1 Cezerî Kâsım Paşa’nın camii ihya oldu. Elbette hizmeti geçenlerin gayreti şükre lâyıktır. 2 Dua ederek, “hayy!” çekip tarihini “Ey Allah’ım, himmet ehlinin çalışması karşılığını bulsun” diye söyledim. (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 8.11.2022) |
Nuruosmaniye Külliyesinin Çemberlitaş kısmına çıkıyoruz. Daha önceki yazılarda da belirttiğim üzere burada güzel bir meydan oluşturulmuş. Külliyenin meydana bakan cephesinde medrese yer alıyor. Dıştan medrese duvarlarının bittiği noktada kafe ve küçük bir kaç dükkan bulunmaktadır (Tavuk Pazarı Sokağı). Mümkün olsa da bu cephede temizlense daha nezih hale getirilse. Dükkanların arka kısmında bir şeylere rastlar mıyız diyerek normal zamanda merak etmeyeceğim kısma dar bir aralıktan geçerek girdik. Bu kısımda, ön cephedeki dükkanların arka cephesini ve cami avlu duvarına bitişik dükkanların yer almakta olduğunu gördük. Pazar günü olduğu için bir çoğu kapalıydı. Tekrar rotamızı Bab-ı Ali Caddesine çevirerek yola koyuluyoruz. Karşımızda Diyanet Vakfı kitap satış merkezini görüyoruz. O noktaya geçmeden sağdan yürüyoruz. Sağ tarafımızda Mahmud Nedim Paşa Türbesi bizi karşılıyor. Bir cephesi caddeye bakan türbe alışılmış türbe stilinden farklı bir görünümde. Türbe küp şekline benziyor. Caddeye bakan cephede mermer bir tabela üzerinde Mahmud Nedim Paşa ve Türbe hakkında bilgi verilmiş: “Mahmud Nedim Paşa, Tanzimat Dönemi Osmanlı sadrazamlarındandır. 1818 yılında İstanbul’da doğdu. 1871 senesinde Sadrazam Ali Paşa’nın vefatı üzerine sadrazam oldu. 1872 yılında sadrazamlık görevinden alındı. 1875 yılında ikinci kez sadrazam oldu. 1876 yılında Musul valiliğine tayin edildi ve özür beyan ederek Midilli’ye gitti. Daha sonra İstanbul’a geldi ve 1879 yılında Said Paşa kabinesinde dahiliye nazırlığına tayin edildi. Hastalığı sebebiyle görevinden azledildi. Kısa bir süre sonra 15 Mayıs 1883 tarihinde vefat etti. Türbede Mahmud Paşa ve kimliği bilinmeyen bir kişiye ait olmak üzere iki sanduka bulunmaktadır. Türbenin, kubbe kasnağına mermer üzerinde kabartma tekniğinde, celi sûlüs hatla Ankebut Suresinin 57.ayeti ile Fecr Suresinin 27-30.ayetleri yazılmıştır.” Tabelada geçen ayetler cadde cephesinde bulunuyor. En üstte Ankebut 57.ayet, bir altta Fecr Suresi 27-28. ayetler yer alıyor. Ayrıca pencere kemeri üzerindeki yazıda ise türbede medfun zatın ruhu için fatiha isteniyor. Türbenin karşısında caddenin diğer yanında Cezeri Kasım Camii gözüküyor. Camiye girmeden önce çevresindeki sokakları dolaşıyoruz. İl Milli Eğitim Binası, bir bankanın kültür yayınlarının da bulunduğu bina derken camiye ulaşıyoruz. Abdesthanesi pırıl pırıl. Çiçeklerle süslenmiş. İlgili kişi temiz ve yeniliği seven bir zat. Namaz kılmak için üst kata çıkıyoruz. Ancak pazar olduğu için ana mekanın yanında bir alanda namazı kıldık. Bu sebeple iç kısmı pencereden fotoğraflayabildik. Caminin giriş kapısının üzerinde ayeti kerimenin altında 2 satır 2 sütunluk kitabe yer alıyor.
Sadrazam Hasan Paşa Medrese Kitabesi 1 Yaptı bin beşte Hasan Paşa sebîl ü medrese Suhte olmuş kalmamış nâm ü nişânı ve’s-selâm 2 Aʻlem-i şâhân Han Mahmûd-ı sâhib-ictihâd Eyledi taʻmîr onu ehl-i ulûm oldu be-kâm Kitabenin devamını okumak için bakınız! Cağaloğlu Hamamı Kitabesi H. 1154 / M. 1741-42 7 satır-4 sütun 1a Âb-rûy-ı hâlefâ Hazret-i Sultân Mahmûd Menbaʽ-ı cûd u himem maksem-i erzâk-ı enam 1b O şehinşah-ı rızâ-cûy-ı kerim bi-çün Her ne eylerse irade olur ahkâmına râm Kitabenin devamını okumak için bakınız! I. Mahmut Çeşmesi Bab-ıâli Yapılış Tarihi: H. 1155 / M. 1742 – 1743 Tamir Kitabesi; Cûd-ı Han Mahmûd-ı evvel çeşme bünyâd eyleyip Bin yüz elli beşde mâ’-i sâfın etmişdi revân Kalmamışdı âb u tâbı pek harâb olmuş idi Onu taʽmîr etdi suyun buldurup şâh-ı zamân Ayniyâ târîh-i dil-cûsın dedim tâm u selîs Müjde zîbâ çeşme ihyâ eyledi Mahmûd Hân Kaynak: https://kulturenvanteri.com (E.T.: 18.9.2022) |
Bab-ı Ali Kitabesi H. 1259 / M. 1843-44 (3 satır-6 sütun) (İstanbul Valiliği bina giriş kapısı üzerindeki kitabe) 1a Zîb-i evreng-i hilâfet nûr-ı sadr-ı saltanat Hazret-i Abdülmecîd Hân şehriyâr-ı kâm-bîn 1b Tabʽıdır tuğrâ-yı garrâ-yı menâşir-i kerem Zâtıdır âlî-berât-ı iftihâr-ı müslimîn 1c Emne tahvîl edeni dehre rüûs-ı adl ile Dedi dîvân-ı hümâyûnu görenler âferîn Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
-NAFİA NEZARETİ BİNASI –HADIM HASAN PAŞA MEDRESESİ (KİTAP KAFE) –HADIM HASAN PAŞA ÇEŞMESİ –CAĞALOĞLU HAMAMI –I. MAHMUD ÇEŞMESİ –YUSUFAĞA SIBYAN MEKTEBİ –BAB-I ALİ (İSTANBUL VALİLİĞİ) –NALLI MESCİD (VİLAYET CAMİİ) |
Camiden çıktıktan sonra Vilayet binasına doğru ilerliyoruz. Sol tarafımda MTTB binasını geçtikten sonra sağa Prof. Dr. Kazım İsmail Gürkan Caddesine giriyoruz. Sol tarafımda yeni restore edilmiş, Nafia Nezareti Binasını görüyoruz. Yani Bayındırlık Bakanlığı. Bodrum üzeri 3 katlı bir yapı. Sağ tarafımda ise iki katlı, etrafı açık tarihi yapı dikkatimizi çekiyor. Tarihi yapının üzerinde ne olduğu yazmıyor maalesef, halen bir STK vakıf binası ve Kitap Kafe olarak kullanmakta (Genç Dünya Kitap Kahve Projesi). Medreseden bir parça olabileceğini düşündüğümüz yapının giriş kapısının üzerinde 4 satır 2 sütun kitabesi yer alıyor. Kapının solunda çeşme yer alıyor. Ancak çeşmenin kitabesinin olduğu yerde kitabe yerine tuğra yer alıyor. Araştırmalarımız sonucu tarihi yapı ve çeşmenin Hadım Hasan Paşa Medresesi ve Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Binanın görünür her cephesinde STK tabelası bulunurken asli ismi ve medrese hakkında bilgi veren bir tabela olmaması büyük bir eksiklik. Medrese ile ilgili İslam Ansiklopedisindeki bilgileri okuduğumda ve fotoğraflara baktığımda medresenin geçmişte ciddi anlamda yangınlarda zarar görmüş olduğunu görüyoruz. STK ve ilgili kurumların işbirliği ile 2012 yılında restorasyon çalışmaları bitirilerek en azından var olan kısımları ayağa kaldırılmıştır. İlgili STK’nın sitesinden şu bilgilere ulaşıyoruz: “1597-98 yılında sadrazam olan Hadım Hasan Paşa tarafından yaptırılan medresenin; daha önce de 2. Mahmut tarafından 1826 yılında tamir ve onarımı yaptırılmıştır. Restorasyonu sürecinde ise tarihî dokusu korunarak; son derece hassas bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Yapı strüktür olarak güçlendirilmiş; taş yüzeyler korunmuştur. Kısmî olarak ayakta durmaya çalışan üst kubbe örtüsünün çoğunlukla yok olmuş olan tuğla kubbeleri tamamlanmış; mevcut olanlar güçlendirilerek kurşun üst örtü uygulamaları tamamlanmıştır. Yapının belirgin özelliklerinden olan bacalarının güçlendirme ve konservasyonu yapılmıştır. Medrese, klâsik medrese mimarisinden epeyce farklı olduğu için, ilginç bir medresedir. Çünkü İstanbul’daki zeminden yükseltilmiş, nadir medreselerden biridir. Alt katında sebil, çeşme ve dükkânlar bulunuyorken; üst katında medrese öğrencilerinin kaldığı hücreler ve dershane bulunur.” (Kaynak: https://yenidunyavakfi.org/hasan-pasa-medresesi/ E.T.: 12.11.2022) (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin HADIM HASAN PAŞA KÜLLİYESİ maddesine bakılabilir. E.T.:12.11.2022). Medresenin çapraz karşısında Cağaloğlu Hamamını görüyoruz. Dış kapı üzerinde İngilizce olarak 300 yıllık Türk Hamamı ibaresini okuyoruz. Hamama merdivenlerle iniliyor. Giriş kemerinin üzerinde büyük punto ile tek satır, 2 sütunluk (Ey hayırlı kapılar açan Allah’ım! Bizlere de hayırlı kapılar aç.) hüsn-i hat yazısı yer alıyor. Altında ise 7 satır, 4 sütunluk uzunca bir talik kitabe yer alıyor. Kitabenin alt solunda 1154 tarihi yer alıyor. Hamama ait kitabeyi fotoğrafladıktan sonra ilerlemeye devam ediyoruz. Pazar günü olmasına rağmen bazı dükkanlar açıktı. Turistik amaçlı bir çok eşya kaldırım üzerinde, vitrinlerde sergileniyor. Birbirinden güzel kilim ve halıların kaldırımda sergilendiği dükkanlara bitişik hamamla aynı hizada köşede I. Mahmud Çeşmesi bizi karşılıyor. Çeşmenin caddeye bakan cephesi oldukça sade. Mermerden aynası, musluğu, teknesi ile sıradan bir çeşme görünümünde. Ancak diğer cephesinde -Cağaloğlu Hamamı Sokağı- yine estetik bir özelliği olmasa da çeşmenin kitabesi ve yekpare uzun mermer aynası yer alıyor. Koyu mavi lacivert zemin üzerine 2 satır, 2 sütunluk kitabe yazılmış. Araştırmalarımızda çeşmenin 1155 tarihinde yapılmış olduğunu öğreniyoruz. Cağaloğlu Hamamı ile aynı tarih sayılır. Belki de onun bir parçası olarak yapılmıştı. İstanbul Defterdarlık Binası önünden geçtikten sonra Gümüşhaneli Sokağından ilerleyerek tekrar Bab-ı Ali Caddesinin devamı olan Ankara Caddesine çıktık. Uzaktan Bab-ı Ali’yi fotoğraflayarak yaklaşıyoruz. Sol tarafımda Cadde ile Cağaloğlu Yokuşu köşesinde bulunan 2 katlı yapı dikkatimi çektiğinden fotoğrafladık. Bu yapının Yusufağa Sıbyan Mektebi olduğunu öğreniyoruz. Eski fotoğrafları incelediğimizde bu yapının taş bir yapı ve bahçesi olduğunu, daha sonra binanın sarı renge, şimdide vişne çürüğü ? rengine boyandığını görüyoruz. Halen kapısının yanında küçük bir tabelada “Bağımsız Sanat” yazıyordu. Artık Bab-ı Ali‘nin önündeyiz. Valilik girişi merdivenle çıkılan üç yüksek kemerli tak üzerinde 3 satır, 6 sütunluk bir kitabe, takın en üstünde ise Osmanlı arması yer almaktadır. Valilik binasının hemen altında bitişiğinde, Marmaray Cağaloğlu girişinin yanında güzel bir mescid Nallı Mescid (Vilayet Camii). Vilayet Caminin önünde bulunan korkuluklara çıkarak Valiliğin yan cephesindeki kapının üzerinde bulunan kitabeyi daha yakından fotoğraflamaya çalışıyorum. Tam fotoğrafı çektim ki, caminin köşesinde bulunan güvenlik kulübesinden polisimiz demirlere çıkmanın yasak olduğunu söyledi haklı olarak. Kitabe diğer cephede olduğu gibi 3 satır, 6 sütundan oluşuyor. Nallı Mescid son yıllarda restore edilmiş oldukça güzel ve estetik görünümlü küçük bir mescid. Vilayet Binasına sırtını dönmüş bir çeşmesi ve şadırvanı bulunuyor. Ancak tuvalet bulunmamaktadır. Caminin avlusu bulunmuyor, direk caddeye açılıyor kapısı. Kapının üzerinde tek satır, 3 sütun hüsn-i hat yer alıyor. Kapının solunda duvardaki tabelada mescid hakkında şu bilgileri okuyoruz: “Fatih Sultan Mehmet dönemine ait olan cami, Bâbıâli Mescidi veya banisine nisbetle İmam Ali Mscidi diye anılırsa da bir zamanalar minare kürsüsünde bulunana nal şeklindeki izlerden dolayı halk arasında Nallı Mescid olarak tanınır. Hadîkatü’l-cevâmi‘de Akşemseddin’in akrabası İmam Ali tarafından yaptırıldığı kayıtlıdır. Minberini Hekimoğlu Ali Paşa’nın kardeşi Feyzullah Efendi koydurmuştur. Asıl yapı, üzeri bir kubbe ile örtülü kare planlı harimle son cemaat revakından ibaretken Sultan Abdülaziz devrindeki tâdilât sırasında harimin kuzey duvarına yakın bir parçasının duvarla kesilerek son cemaat yeri haline getirildiği anlaşılmaktadır. Yapıda kenarları 8,5 m., kalınlıkları yaklaşık 1 m. olan masif duvarlar bağlantıları Türk üçgenleriyle sağlanmış olan kubbeyi taşımaktadır. İnce uzun, gösterişsiz bir niş halindeki mihrabı iki yandan yivli sütunçelerle sınırlanmakta, mihrabın kavsarasında baklava dilimli mukarnas alçı süslemeler bulunmaktadır. Yine mukarnaslı çift sıralı bir bordürün üstünde rûmî ve palmetlerden meydana gelen süslemeli bir alınlık yer almaktadır. Ahşap olan minber ve vaaz kürsüsü bitkisel süslemeli olup üzerindeki motifler kabartma olarak altın yaldızla belirginleştirilmiştir. Minber külâhı ucu sivriltilmiş soğan kubbesiyle Doğu etkisi taşımaktadır. Hünkâr mahfiliyle olan bağlantıyı ahşap korkuluklu bir merdiven temin etmektedir. Nallı Mescid alt sırada dört büyük, mahfil hizasında sekiz ve kasnak üzerindeki dört küçük pencereden ışık alan, oldukça aydınlık bir yapıdır. Çok renkli revzenlerin bulunduğu orta sıradaki pencerelerin doğu duvarında mahfile yakın olanı ile kuzey duvarındaki iki pencere örülmüştür. Üç kapısından kuzey cephesindeki ana kapıya geometrik desenli geçmeleri olan ajurlu korkuluğa sahip bir merdivenle ulaşılır. Üzerindeki âyet levhasının hattı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye, batı cephesindeki kapının yazısı Sâmi Efendi’ye aittir. Doğu cephesindeki pencereden bozma kapı ise hünkâr mahfiline açılır. Mescidin hâkim kalem işi süsleri bitkisel kompozisyonlar içermektedir. Kesme taştan inşa edilmiş olan yapının yine aynı malzemeden yapılan tek şerefeli minaresi, mescidin kuzeydoğu köşesine yakın ve cepheden taşkın olmasına rağmen kapısı yapının içindedir. Yüksek bir kürsü üzerinde yükselen bodur gövdesi bir bilezikle son bulduktan sonra sekiz sıra stalaktitli şerefe altı başlar. İnce sütunçelerin desteklediği İran tarzı bir sakīfenin örttüğü peteğin üstünde soğan şeklinde bir külâh bulunmaktadır. Minaresindeki bu görünüm, kubbe eteğindeki palmet kuşağıyla çatı saçağındaki stalaktitli bordürde de belirgindir. Bu detaylar yapıya XVIII. yüzyıl sonlarında ve XIX. yüzyıl başındaki tâdilâtlar sırasında ilâve edilmiştir. Minare şerefesine ise bu biçim 1866 tâdilâtında verilmiştir ki o dönemde inşa edilen birçok yapının minaresiyle benzerlik gösterir. Minarenin bu kısmı 1961 yılı sonu ve 1962 yılı başlarında tamir edilmiştir. Mescidin bânisi olan İmam Ali Efendi’nin şâhide taşı kitâbesiz mezarı mescidin yakınındaki Valilik Binasında Cevad Paşa Kütüphanesi’nin arka kısmında yer almaktadır. Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi” Caminin içerisi rengarenk. Kubbesi, mihrap ve minberi ve de pencere kenarlarındaki işleme ve renk uyumu ile güzel bir cami. Caminin iki cephesi valilik binası bahçesi içerisinde yer alıyor. Minaresi de yukarıda yazıldığı gibi farklı, estetik bir görünüm arzediyor.
-MARMARAY SİRKECİ İSTASYONU CAĞALOĞLU GİRİŞİ –DÖRDÜNCÜ KADIN ÇEŞMESİ –HOCAPAŞA CAMİİ (HOCA ÜVEYS MESCİDİ) –SAFVETİPAŞA TEKKESİ (STK) |
Dördüncü Kadın Çeşmesi Yapılış Tarihi: H. 1234 / M. 1818-19 Kitabesi; Kitabenin devamını okumak için bakınız! Sultân-ı İskender-sıfât Mahmûd Hân-ı nîk-baht Zîb-âver-i dîhîm ü taht şâhenşeh-i deryâ-nevâl İhsânıdır ayn-ı hayât reyyân olup hep kâinât Bir katredir Nîl ü Fırat cûdıyle yâd olsa misâl Hak şevketin müzdâd ide her ân ü dem dil-şâd ide Tevfîkini müzdâd ide dâim o Hayy-ı Zü’l-Celâl Fâtih Mehemmed Hân iken âlemlere sultân iken Bu çeşmesi coşar iken gelmiş idi ona zevâl Şâh-ı cihânın nâgehan hâss-ı harîminden hemân Dördüncü Kadın bî-gümân yapdırdı ol nigû-hisâl Rûh-ı şerîfin şâd edip hem çeşmesin âbâd edip Akıtdı suyun yâd edip atşâna her rûz ü leyâl Târîh libâsın böyle hiçbir misli Fâik var mı hiç Dest-i duʽâyı aç gel iç bu çeşmeden ayn-ı zülâl Kaynak: https://kulturenvanteri.com (E.T.: 18.9.2022) |
Camiden çıkıp, Marmaray Sirkeci İstasyonu Cağaloğlu girişini fotoğrafladıktan sonra sağa aşağı Sirkeci yönüne doğru Ankara Caddesinde yürüyüşümüze devam ediyoruz. Sağa kıvrıldıktan sonra ilk sağa Ebussuud Caddesine dönerek Gülhane yönüne doğru ilerliyoruz. Bugünkü hedefimiz Gülhane Parkı tarafına geçmeden tramvay sınırına kadar bölgeyi dolaşabilmek. Ebussuud Caddesinde 50 metre kadar ilerledikten sonra ilk sola Hocapaşa Sokağına dönüyoruz. Uzaktan cami kubbesi ve minaresini görüyoruz. Caminin bu cephesinde tamamı siyah / yeşilimsi granit ile kaplanmış, orijinalliği kalmamış Dördüncü Kadın Çeşmesini fotoğraflıyoruz. Aynanın üstünde yeşil zemin üzerinde 7 satır, 2 sütunluk kitabe, onun da üzerinde tuğra yer alıyor. Tuğra, muhtemel Sultan II. Mahmud’a ait. Kitabenin altında 1234 tarihi yer almış. Bu tarih 1818 – 19 tarihlerine karşılık geliyor. Çeşmenin musluğu bulunuyor ancak tekne kısmı kapatılmış. Hocapaşa Sokağı caminin köşesinde çatallaşarak sağdan devam ediyor. Caminin diğer cephesi ise İbni Kemal Caddesine bakıyor. Hoca Paşa Camii girişinde bulunan Fatih Belediyesince konulan tabelada: “Sirkeci’de, İbni Kemal Caddesi ile Hoca Paşa Sokağının kesiştiği yerdedir. Caminin asıl adı Hoca Üveys Mescidi’dir. Asını, camiyi yaptıran Hoca Üveys bin Kayser’den almıştır. Cami 1580 -1590 yıllarında tamamlanmıştır. Hoca Üveys, Sultan III. Murad zamanında başdefterdarlık yapmış, sonra da vezirliğe yükselmiştir. Cami 1868 – 69’da bütünüyle yeniden yeniden yapılmış ve 19.yüzyıl mimari özelliklerini taşımaktadır. Mihrabı 1964 yılında yenilenmiş, Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Minare, kalın gövdeli, tek şerefeli ve taş külahlıdır. Giriş kapısının sağında ayna taşı rokoko tarzı bir çeşme üzerinde yazan yedi beyitlik kitabede II. Mahmud’un dördüncü hanımı tarafından yenilendiği yazar. Çeşmenin ilk yeri Fatih döneminde caminin karşısında bulunmaktaydı. Hoca Üveys, 999 yılında -1590- vefat etmiş, Mısır’da yaptırdığı caminin avlusuna defnedilmiştir.” yazılanları okuduktan sonra camiye girdik. Yüksek pencereli, tavanı ahşap, güzel bir camii. Sadece halının rengi uyumsuz olmuş. Camiden çıkıp İbn-i Kemal Caddesinde yürüyoruz. Sağ tarafımızda girişi üstteki sokağa açılan Marmaray Sirkeci İstasyonu bulunuyor. İbn-i Kemal Caddesini kesen Orhaniye Caddesini geçerek İbn-i Kemal Caddesinde devam ediyoruz. Orhaniye Caddesi, İbn-i Kemal Caddesi köşesinde 3 katlı, geniş avlusu olan Safvetipaşa Tekkesini görüyoruz. Tekke halen bir STK tarafından kullanılmaktadır. Tekke bir ada içerisinde yer almakta olup, avlunun dört bir köşesinde tekkeye ait yapılar yer almaktadır (Orhaniye Caddesi, İbn-i Kemal Caddesi, Safvetipaşa Sokağı ve Ebussuud Caddesi). Tekkenin ana giriş kapısının önünden geçerek tekkenin köşesinden yukarı doğru Safvetipaşa Sokağına yöneliyoruz.
–ASKERİ RÜŞDİYE (Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü) –HACI BEŞİR AĞA KÜLLİYESİ —HACI BEŞİR AĞA SEBİLİ VE ÇEŞMESİ —HACI BEŞİRAĞA DUVAR ÇEŞMESİ —HACI BEŞİR AĞA CAMİİ —HACI BEŞİR AĞA KÜTÜPHANESİ —HACI BEŞİR AĞA MEDRESESİ —HACI BEŞİR AĞA TEKKESİ —DÜKKANLAR —ÇEŞMESİ -AKŞAM 1918 |
Askeri Rüşdiye (Soğukçeşme) Kitabesi 1 Hazret-i Abdülhamîd Hân-ı ma’ârif-pîşenin Mülkün istikbalini te’mîndir emniyyesi 2 Onun için açtı yer yer muntazam rüşdiyyeler Ne Sitanbul ü ne Bağdâd kaldı ne Suriyyesi 3 Nakd ü vakti sarf edip gel cem‘-i zâd-ı dâniş et Harc-ı âlemdir ucuzdur şimdi vezni kıyyesi 4 Hâme-i tâz u tann-ı Hüsnî dedi târîhine “Feyz ü ilmin menba’ıdır Askerî Rüşdiyyesi” H. (1)293 / M. 1876 (Kaynak: Kitabelerin Kitabı Fatih E.T: 12.11.2022) |
Hacı Beşir Ağa Sebili ve Çeşmesi Yapılış Tarihi: H.1157 – 1158 / M. 1745 – 1746 Sebilin Kitabesi; (5 adet-4 satır-1 sütun) 1 Hidivv-i dâd-meşreb âb-rûy-ı saltanat yaʽnî Cenâb-ı Hazret-i Sultân Mahmûd-ı felek-dergâh Mahall ü mevkiʽinde bunca hayrât eyleyip inşâ Ser-â-pâ-yı cihânı kıldı âbâdan o şâhenşâh Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Çeşmenin Kitabesi; (Sebile bitişik) (4 satır-2 sütun) H. 1157 / M. 1744-45 1 Hân Mahmûd’a muʽîn olsun hemîşe lutf-ı Hak Âb-rûy-ı enbiyâ feyz-i seher-gâh aşkına 2 Devletinde etdi bu ayn-ı musaffâyı revân Hazret-i ağa-yı zî-şân ol şehenşâh aşkına Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Hacı Beşir Ağa Duvar Çeşmesi Kitabesi (Avlu Giriş Kapısının yanı) 1 Menbaʽ-ı lutf u himem Hazret-i Hân Mahmûd’un Olmada cûy-ı atâsıyla cihân âbâdan 2 Niyyet-i hâlis ile kıldı nice hayr-ı celîl Eyledi eserini der-pîş Ağa-yı zî-şân Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Hacı Beşir Ağa Külliyesi Avlu Giriş Kapısı Üzerindeki Kitabe (8 satır 4 sütun) 1 Şehinşâh-ı cihân Sultân Mahmûd-ı felek-dergâh Sezâdır dergehinde bende olsa dâver-i Dârâ 2 O sultân-ı kerem-ver bende-perver hüsrev-i dehre Hayr-hâh sadakât-kâri bi- zat-ı ekmel ü dânâ Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Hacı Beşir Ağa Cami Avlusu Medrese Avlusuna Girişi Kitabesi 1 Medâr-ı kutb-ı adâlet cenâb-ı Hân Mahmûd Sipihr-i fazl ü edeb şeyh ü şâb kavlince 2 Vücûdu masdar-ı hayr-ı ef’âl ü ihsândır Ricâl-i dâniş-i sohbet-nisâb kavlince Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Hacı Beşir Ağa Cami Girişi Kapı Üzerindeki Kitabe 1 Hatîb-i minber-i adl ü kerâmet-câmi‘-i şevket İmâm-ı dîn ü devlet Hân Mahmûd-ı kerem-pîrâ 2 Nice hayr ile kürsî-i cihânı beyt-i mâ‘mûre Müşâbih eyledi ol kıble-i şâhân-ı mülk-ârâ Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Beşir Ağa Dergâhı / Tekkesi Kitabesi H. 1158 / M. 1745-46 1 Zîb ü zîverle bu dergeh fi’l-mesel Kalb-i sâf-ı ârif-i billâhdır 2 Tabʻıma lâyıh iden bu nükteyi Feyz-i pîrândır in dergâhdır Kitabenin devamını okumak için bakınız! |
Safvetipaşa Sokağı başlangıcına kadar çıkarak yokuşu bitiriyoruz. Sola Ebussuud Caddesine dönerek Gülhane yönüne doğru Alemdar Caddesine kadar ilerliyoruz. Sağa dönerek yukarı Ayasofya yönünde ilerliyoruz. Sağ tarafımda Bab-ı Ali duvarları yükseliyor. Bab-ı Ali’nin ana girişi restorasyondan dolayı vinillerle kapatılmış. Bab-ı Ali binasını geçtikten sonra Alemdar Caddesi üzerinde köşede 2 katlı tarihi Askeri Rüşdiye binası göze çarpıyor. Bina halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi bünyesinde Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Enstitüsü olarak kullanılıyor. Rüşdiyenin önünde bulunan prizma tabelada binanın tarihçesi hakkında bilgi verilmiş: Bina, II. Abdülhamid zamanında askeri rüşdiye, yani ortaokul olarak yaptırılmış. Binanın ikinci kat çıkmasının tam ortasında en üstte içerisinde yıldız bulunan bir rozet, rozetin etrafında ise savaş aletlerinin yer aldığı arma bulunmaktadır. Armanın altında günümüz Türk Bayrağı rozet içerisinde yer almış. Onun da altında binasın adı “Mekteb-i Rüşdiye-i Askeriyye” yazısı, altında 4 satır, 2 sütunluk kitabesi. Kitabenin sol alt köşesinde 293 tarihi dikkati çekiyor (1876-1877). Abdulhamid’in tahta çıktığı ilk yıllar. Rüşdiyenin köşesinden yukarı doğru Alay Köşkü Caddesine dönerek hafif yokuş yukarı yürüyoruz. Yine sağımızda Bab-ı Ali kapısı. Alay Köşkü Caddesi ile Hükümet Konağı Sokağı köşesinde gözümüze Sebil takılıyor. Yaklaştığımda Sebil ile çeşmenin birlikte olduğunu görüyoruz. Araştırmalarımızda Hacı Beşirağa Sebili ve Çeşmesinin Hacı Beşir Ağa Külliyesine ait olduğunu öğreniyoruz. Caddeye bakan kısımlarda külliyeye ait dükkanlar bulunuyor. Biz dükkanların olduğu yönde değil de sebil ve çeşmenin olduğu köşeden sağa Hükümet Konağı Sokağına dönüyoruz. Külliyenin cadde ve sokağa bakan kısımları 3 katlı. Binanın köşesinde yer alan Hacı Beşirağa Sebili halen büfe olarak kullanılıyor. Sebil 5 pencere ve her pencere üzerinde iç bükey zemin üzerinde 4 satırlık kitabe bulunuyor. Sebil 1157 tarihinde yaptırılmış (1745-1746). Sebilin hemen yanında müştemilatı olan çeşmenin de 4 satır, 2 sütunluk kitabesi bulunuyor. Kitabenin sol alt köşesinde yine 1157 tarihi yer alıyor. Çeşmenin musluğu ve teknesi bulunmuyor. Çoğu zaman önünde küçük taburelerde oturan insanlardan dolayı çeşmeyi fark bile edemeyebilirsiniz. Sebili ve çeşmeyi solumuza alarak külliye duvarı boyunca hafif yokuş yukarı çıkıyoruz. Külliye avlu duvarı bitiminde avlu giriş kapısı bulunuyor. Kapının yanında Hacı Beşir Ağa Duvar Çeşmesi yer alıyor. Çeşmenin 5 satır, 2 sütunluk kitabesi bulunuyor. Çeşme, sebilin yanındaki çeşme ile aynı isimli olduğu için “Beşir Ağa Çeşmesi”, “Hacı Beşir Ağa Camii Avlu Duvarı Çeşmesi”, “Hacı Beşir Ağa Külliye Çeşmesi” gibi isimlerle anılmıştır. Biz ise “Hacı Beşir Ağa Duvar Çeşmesi” olarak adlandırdık. Çeşmenin klasik ayna bölümü ve de musluğu bulunmuyor. Teknesi yerli yerinde. Hacı Beşir Ağa Külliyesi avlu giriş kapısı sol tarafında, çeşmenin yanında prizma tabela bulunuyor. Külliye hakkında bilgi edinmek üzere yazılanları okuyoruz: “Külliyenin banisi III. Ahmet ve I. Mahmut dönemlerinde hizmet etmiş olan Dârüssaade ağası Hacı Beşir Ağa’dır. Külliye 18. yüzyıl ortalarında (1744-1745 yılları arasında) inşa edilmiştir. Caminin giriş kapısındaki kitabeden II: Mahmut döneminde (1826-1839) büyük bir onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde ise zaman zaman onarımlar görmüştür. Yapının mimarı bilinmemektedir. 1737 – 1745 tarihleri arasında mimarbaşı olan Ser Mimar Çelebi Mustafa Ağa’nın külliyenin inşaasında etkili olduğu düşünülebilir. Külliye; cami, kütüphane, medrese, tekke, sebil, dükkanlar, iki adet çeşme ve caminin doğusunda bulunana sıbyan mektebi ya da hünkar mahfili olarak kullanılmış olabilecek iki katlı bölümden oluşmaktadır. 2008-2010 yıllarında medrese ve tekke dışındaki bölümler restore edilmiştir. .. Cami, külliyenin güneyinde yer almaktadır ve iç mekan kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Son cemaat bölümü çift revaklıdır. Cami harimine girişteki kapının üzerinde talik hatlı bir kitabe bulunmaktadır. Son cemaat bölümünün avlu tarafındaki ilk revağı aynalı tonozla örtülü üç birimden oluşmaktadır. Kesme taştan yapılmış olan minare, kare planlı bir kaide üzerinde oturmaktadır ve son cemaat yerinin batısında medrese girişinin yanında bulunmaktadır.” Külliye avlu giriş kapısı yüksekçe ve kapı üzerinde 8 satır 4 sütun olmak üzere kitabesi, kitabenin üzerinde ise bir tuğra yer almış. Hacı Beşirağa Külliyesi halen bir STK’mız tarafından kullanılıyor. Avlu giriş kapısı üzerinde Beşirağa Akademi başlığı altında üniversite de eğitim gören kız öğrencilere dönük 2 yıllık program uygulandığı ile ilgili afişi okuyoruz. (İslami ilimler ve tamamlayıcı sosyal ve beşeri ilimler dersleri, Klasik Arapça ve akademik İngilizce eğitimi, gibi alt alt alta bir çok imkanlar sıralanmış.) Avlu kapısından içeri girdik. Sağ yanımızda medrese bulunuyor. Medrese giriş kapısının üzerinde 5 satır, 4 sütun kitabe yer alıyor. Medrese kısmına avlusunda küçük bir gurup sohbet ettiğinden iç kısımlara girmedim kapısından bakmakla iktifa ettim. Cami kapalı idi. Namaz kılmak isteyenler son cemaat yeri dışa açık olduğundan en azından namazınızı kılabilirsiniz. Külliyenin hangi kısmına baksanız önünüze bir kitabe çıkıyor. Cami giriş kapısının üzerinde 6 satır, 3 sütun kitabe yer almaktadır. Cami son cemaat yerinde üst kata çıkan merdivenleri görür görmez dikkatlice yukarı çıktık. Hanımlara mahsus namaz kılma bölümünden caminin içini fotoğraflama imkanı bulduk. Cami batı süsleme sanatının ilk uygulandığı camilerden. Örneğin kubbe klasik motif dışında daha kalın hatlarla çizilmiş, merkezinde yaprak desenlerin bulunduğu, kubbenin pencerelerine kadar çiçek desenleri ile devam ederek, kalın S şekline bağlanmış (benim teknik olmayan açıklamam bu kadar oluyor). Barok sanat akımının uygulandığı ilgi çekici güzel bir cami. “…Beşir Ağa Külliyesi, Türk sanatında Batı tesirleriyle ortaya çıkan yeni sanat akımının ilk eserlerinden olan değerli bir yapı topluluğudur. Burada ayrıca nâdir rastlanır bir özellik olarak cami, medrese ve tekkenin bir kitle halinde birleştirildiği görülür.” (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin BEŞİR AĞA KÜLLİYESİ maddesine bakılabilir. E.T.:13.11.2022). Külliyeden çıktıktan sonra, etrafını dolaşmaya başlıyoruz. Çünkü bazı yapılar külliyenin parçası gibi. Hacı Beşir Tekkesi Sokağına girdiğimizde yanılmadığımızı anladık. Beşir Ağa Tekkesi binası halen İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıf Başkanlığı olarak kullanılıyor. Tekkenin giriş kapısı üzerinde 3 satır, 2 sütunluk bir kitabe bulunmaktadır. Artık dönüşe geçiyoruz. Külliyenin Hacı Beşir Ağa Sebilini fotoğraflarken tam karşısında Bâb-ı Âli aslına kavuşuyor başlıklı afişleri görüyoruz. Açık olan inşaat kapısından inşaatı fotoğrafladık. Temeli yeni atılmıştı. 1911 yılında meydana gelen yangın nedeniyle tamamen yok olan, bir daha da inşa edilmeyen Şurâ-yı Devlet Dairesi mevcut görsellerden yola çıkılarak yeniden inşa edileceğini afişlerden öğreniyoruz. Marmaray Sirkeci İstasyonu Cağaloğlu girişine doğru yürüyoruz. Dönüş yolunda Valilik binasının diğer bir kapısında Bab-ı Ali başlıklı tabela dikkatimizi çekiyor. Bu yazıyı önemine binaen aktarıyorum: “18.yüzyıl başlarında Sultan Abdülmecit döneminde yapılan Bab-ı Ali, kelime olarak Yüce kapı anlamındadır. Siyasi literatürümüzde, Hükümet Kapısı, Bakanlar Kurulu toplantı makamı anlamı taşımaktadır. Paşa kapısı olarak ta anılan bu bölge daha önce Sadrazam Konağı’nın bulunduğu bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun ilk Dönemlerinde Bakanlar kurulu toplantıları (Divan-ı Hümayun) Topkapı Sarayı Kubbealtı’nda yapılmakta iken, Sadrazam zaman zaman Bab-ı Ali ‘de de Bakanlar Kurulu’nu toplardı Tanzimat’tan (1839) itibaren Sadrazam ikametgahı olarak kullanılmaktan çıkmış, tamamen Sadaret (Başbakanlık) makamı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Esas girişi oluşturan ve buraya adını veren Bab-ı Ali anıtsal kapısı 20.yüzyıla kadar kullanılmıştır. Bu kapı Gülhane Parkı cephesi Alay Köşkü karşısındadır. Bab-ı Ali’nin günümüzde kullanılan kapısı Ankara Caddesindeki mermer merdivenli giriştir. Her iki kitabede yapının Sultan Abdülmecit tarafından yaptırıldığı belirtilmekte olup, sanatlı yazılar Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’nindir… Bu binada yapıldığı günden başlayarak 60 sadrazam (başbakan), 48 reisülküttap (dışişleri bakanı), 22 vakanüvis (Osmanlı’nın ilk resmi tarihçileri) görev yapmıştır. Cumhuriyetin ilan edilmesinden itibaren 23 vali bu binada görev yapmıştır.” Bugünkü son fotoğrafımız 4 katlı, giriş kapısının üzerinde rozet şeklinde Osmanlıca “Akşam 1918” yazılı küçük bir tabela oluyor. Akşam gazetesi, 20 Eylül 1918’de Necmettin Sadak tarafından kurulmuş Osmanlı Devleti son dönem gazetelerinden birisidir. (15:00)
EK: 5 Eylül 2024
-TONOZLU MAHZEN YAPISI Tarihi Kalıntı- Alemdar Mh |
5 Eylül 2024 tarihinde bölgeyi gezerken Hacı Beşir Ağa Sebili sağımızda kalacak şekilde Alayköşkü Caddesinden yokuş yukarı çıkarken solumda, etrafı sac ile çevrelenmiş tarihi kalıntı dikkatimizi çekti. Kalıntı, Alayköşkü Caddesi-Küçük Sokak ve Şengül Hamamı Sokak üçgeninde yer alıyor. Sacların üzerinden tarihi kalıntının içerisini fotoğraflıyorum. Ancak ne olduğunu bilemiyoruz. Araştırdığımız kadarıyla bu yapıya tonozlu mahzen yapısı denildiğini gördük. İsmi hakkında her hangi bir bilgiye rastlamadık şimdilik.
BAZI SOKAK İSİMLERİ:
GEZİ GÜZERGAHI: –MAHMUTPAŞA ÇEŞMESİ, -ZENBİLLİ SEYYİD ALİ ÇEŞMESİ, -SURURİ DAYE HATUN CAMİİ, -RÜSTEM PAŞA MEDRESESİ, -HOCA KASIM GÜNANİ CAMİİ, -DÜYUN-U UMUMİYE (İSTANBUL ERKEK LİSESİ), -İRAN İSLAM CUMHURİYETİ BAŞKONSOLOSLUĞU, -TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ, -MİLLİ TÜRK TALEBE BİRLİĞİ (MTTB), -KETHÜDA MEHMET PAŞA ÇEŞMESİ, -…….TÜRBESİ, -BÜYÜK REŞİTPAŞA ORTAOKULU, -GÜZELCE MAHMUD PAŞA ÇEŞMESİ, MAHMUDPAŞA KÜLLİYESİ (—MAHMUDPAŞA CAMİİ, —MAHMUDPAŞA TÜRBESİ), -AHMET KETHÜDA ÇEŞMESİ, –NURUOSMANİYE KÜLLİYESİ (-NURUOSMANİYE CAMİİ, —NURUOSMANİYE MEDRESESİ, —HÜNKAR MAHFİLİ, —NURUOSMANİYE KÜTÜPHANESİ, —NURUOSMANİYE TÜRBESİ, —NURUOSMANİYE SEBİLİ), -III. OSMAN ÇEŞMESİ, -KAPALI ÇARŞI (NURUOSMANİYE KAPISI), -…….ÇEŞMESİ, -MAHMUD NEDİM PAŞA TÜRBESİ, -CEZERİ KASIM PAŞA CAMİİ, -NAFİA NEZARETİ BİNASI, -HADIM HASAN PAŞA MEDRESESİ (KİTAP KAFE) -HADIM HASAN PAŞA ÇEŞMESİ, -CAĞALOĞLU HAMAMI, -I. MAHMUD ÇEŞMESİ, -YUSUFAĞA SIBYAN MEKTEBİ, -BAB-I ALİ (İSTANBUL VALİLİĞİ), -NALLI MESCİD (VİLAYET CAMİİ), -MARMARAY SİRKECİ İSTASYONU CAĞALOĞLU GİRİŞİ, -DÖRDÜNCÜ KADIN ÇEŞMESİ, -HOCAPAŞA CAMİİ (HOCA ÜVEYS MESCİDİ), -SAFVETİPAŞA TEKKESİ (STK), -ASKERİ RÜŞDİYE (PROF DR. FUAT SEZGİN İSLAM BİLİM TARİHİ ENSTİTÜSÜ), -HACI BEŞİR AĞA KÜLLİYESİ (—HACI BEŞİRAĞA SEBİLİ VE ÇEŞMESİ, —HACI BEŞİRAĞA DUVAR ÇEŞMESİ, —HACI BEŞİRAĞA CAMİİ, —HACI BEŞİRAĞA KÜTÜPHANESİ, —HACI BEŞİRAĞA MEDRESESİ, -HACI BEŞİRAĞA TEKKESİ, —DÜKKANLAR, —ÇEŞMESİ), -AKŞAM 1918 |
EK: 5 Eylül 2024: -TONOZLU MAHZEN YAPISI Tarihi Kalıntı- Alemdar Mh |