27. DURAK: BELGRADKAPI – YEDİKULE HİSARI

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
27. DURAK
BELGRADKAPI – YEDİKULE HİSARI
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
15 Eylül 2022 Perşembe (11.26 – 16:31)
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
-SÜMBÜL EFENDİ, -SİLİVRİKAPI, -YEDİKULE
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR

Bugün niyetimiz restorasyonu kısmen biten ve ziyarete açılan Yedikule Hisarına gitmek. Noktasal olarak gezip gelmek. Gezi notlarımızı da Yedikule durağına eklemekti. Aracımızla Belgrad Kapısından girdiğimizde biraz ileride sağda bir kilise çanı dikkatimizi çekti. Burayı görmemiştik. Aracımızı yakın kapıya bir yere park ederek, Yedikule Hisarına yürüyerek gitmeye karar verdik. Atladığımız yerler olabilir diyerekten sokaklara bıraktık kendimizi. Bulunduğumuz ve gezdiğimiz bölgeler 3 mahallemizin kesişim noktaları. Sümbül Efendi, Silivrikapı ve Yedikule mahallelerinden daha önce yolumuz geçmişti. Gezinin sonunda kararımızın isabetli olduğunu görerek, küçücük bir alanda dahi birçok görülecek yerin olduğunu gördük. Bu sebeple ayrı bir durak başlığı açmaya karar verdik. Belgradkapı ile Yedikule Hisarı arasında kalan sokakları taradık. Bir kısmını daha önce görüp fotoğraflamıştık. Bu bölgede Perşembe günleri sokak ve caddelerde halk pazarı kuruluyor. Fatih Belediyemiz -büyük ihtimal geniş arazi olmaması sebebiyle- henüz kapalı pazar yerleri ile ilgili adım atılamamış. Metruk bina sorunu büyük oranda çözülmüş. Bugünün en ilgi çekici anektodu ise Yedikule Hisarını rehber eşliğinde gezmemiz oldu.

KARA SURLARIHENDEKLER / TEODOSİOS SURLARI
BELGRADKAPI

Kiliseyi geçip harabe halindeki çeşmenin yakınına aracımı park ediyoruz. Tekrar bu kez yürüyerek Belgradkapının dışına Zeytinburnu tarafına doğru çıkıyoruz. Girişi kapıdan yaparak hiçbir şey atlamadan ilerlemek istiyoruz. Belgrad Kapıya girmeden surların önünde prizma tabeladan Kara Surları – Hendekler / Teodosios Surları (413 – 439) başlığı altında verilen bilgileri okumakla en baştan başlıyoruz: “Konstantinopolis’i düşman saldırılarından korumak için Doğu Roma İmparatoru II. Teodosios’un (408 – 450) Marmara ile Haliç arasına yaptırdığı 7620 metre uzunluğundaki savunma yapısıdır. Ana duvar (mega teichos), ön surlar / Hisar – peçe (mikron teichos) ve hendekten (taphhros) oluşur. Taş tuğla ile örgülü asıl sur’un eni, 4,8 metre, yüksekliği ise 11-14 metredir. Surlar, 50 -75 metre aralıklala ortalama 4,5 metre çıkıntılı dörtgen çokgen 96 burçla desteklidir. …”  Kara Surları hakkında yazılanları okuduktan sonra, Belgrad Kapı’ya doğru yürüyoruz. Surların dış kısmı cadde boyunca bahçe / bostan haline getirilmiş. Görüntü güzelleşmiş. İpsiz sapsızlar daha az musallat oluyor. Bir şekilde de hem korunmuş, hem de üretime katkı da bulunulmuş oluyor. Bostan olarak edilen yerler hendekler denilen, içleri gerektiğinde su ile doldurulan oluşumlar. Surların iç kısmına geçmeden kapının solunda bir başka prizma tabela bizi karşılıyor. Bu tabelada özetle İstanbul Surlarının 5.yüzyılda inşa edildiği, çeşitli tarihlerde 4 kez onarıldığı, Belgrad Kapısı 22. kule ile 23. kulenin arasında bulunması bilgisi yanında teknik bir çok bilgide yer alıyor. Ancak neden ve ne zaman Belgrad ismi verilmiş. Bu ayrıntıyı göremedik. Hızlıca araştırdığımda “12. yüzyıl civarında Bizans tarafından örülerek kapatılmıştı. Osmanlı döneminde uzunca bir süre “Kapalı Kapı” olarak bilindi. 1521’de Belgrad’ın fethini müteakip İstanbul’a getirilen esnaf ve zanaatkar taifesinin bu bölgeye yerleştirilmesiyle Belgradkapı adını aldı. 1886’da yeniden açılmış olup hâlen kullanımdadır” (Kaynak: https://kulturvadisi.com/ E.T:16.9.2022).

PANAYİA BELGRADU KİLİSESİ
RUM ORTODOKS KİLİSESİ
SÜMBÜL EFENDİ SARNICI
KAİD MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ

Nihayet Belgrad kapısından içeri girerek Hacı Hamza Mektebi Sokağında ilerliyoruz. 100 – 150 metre sonra sağ tarafımızda çan kulesi ve üzerindeki haç sembolünü görüyoruz. Kilise yüksekçe bir duvar ile çevreleniş durumda. Kilise avlu kapısı üzerinde haç işareti bulunuyor. Haç sembolünün üzerinde 1895 tarihi notu yer alıyor. Ancak kilisenin ismi vb hiçbir şey yazmıyor. Çan kulesinin yanında Türk Bayrağı dalgalanıyor. Burası belki de bir okul. İlk araştırmamda buranın Rum Ortodoks Kilisesi ismi ile karşılaştık. Bu isim çok genel bir isim. Ayrıntıları daha sonra araştırmak üzere arabamızı park ettiğimiz noktaya kadar geldik. Araştırmalarımızda klisenin isminin belgrad kapısından mülhem Panayia Belgradu Kilisesi olduğunu öğreniyoruz. Kiliseden itibaren sokak dar ve çift yönlü. Aracı park ettiğimiz yer de biraz genişliyor. Bir kaç araç akışa engel olmadan park yapabiliyor. Sol tarafımda bir harabe göze çarpıyor. Harabenin sokağa bakan yüzünün hemen yanında bir çeşme bulunuyor. Çeşme acil onarılmayı bekliyor. Çeşmeye ait ne bir kitabe, nede ayna bulunuyor. Teknesi yol seviyenin altında kalmış. 15 veya 16. yüzyıl mimarisine benziyor. Araştırmalarımızda harabe dediğim yapının Sümbül Efendi Sarnıcı olduğunu, çeşmenin ise Kaid Mustafa Ağa Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Harabenin Sümbül Efendi Sarnıcı olduğuna dair tek bir kaynakta bilgi buldum. Başka kaynaklarda bilgi bulamadım. Bu sebeple farkı bir isimle de anılıyor olabilir. Kaid Mustafa Ağa Çeşmesi, tahmin  ettiğimiz gibi 16. yüzyıla ait (1570). Kesme taştan yapılmıştır. Bazı sitelerde kısa olan kitabesine yer verilmiş. Ancak biz kitabe göremedik. Büyük ihtimal daha önceki yıllarda vardı. Şu an olmayan kitabesinde “Hazret-i Ağa-yi Kaaid Mustafa İbn-i Şuca / Bu mahalde eyledi kevser sebîl 978” ibaresi not edilmiş. (Kaynak: http://www.suvakfi.org.tr/ ve https://kulturenvanteri.com/ E.T.:16.9.2022)  Not: “Kaid” ne demek, kadı olacaktı da yanlışlıkla kaid mi olmuş diye aklımıza gelebilir diye lügatim.com dan baktığımızda “Kumandan, serasker anlamına geldiği gibi, Yol gösteren kimse, kılavuz, rehber” anlamına da geldiğini öğreniyoruz.

HACI HAMZA CAMİİ
BİLİM FATİH
KASIM ÇELEBİ CAMİİ
KASIM ÇELEBİ CAMİİ HAZİRESİ
YEDİ ŞEHİTLER KABRİSTANI
SİLİVRİ KAPI SEMT KONAĞI PARKI

Çeşmeye sırtınızı döndüğünüzde Küçük Efendi Sokağı köşesinde yüksekçe pencereleri olan, ancak pencereleri briketle örülmüş harabe bir yapı dikkati çekiyor. Pencerelerin üstünde kapı üzerinde yükselen, sonra tekrar pencere hizasında devam eden bantta desen bulunuyor. Hacı Hamza Mektebine bakan cephesinde bir kapı ve iki pencere yer alıyor. Bu yapı gayrimüslimlere ait bir bina gibi. Daha sonra araştırmak üzere Hacı Hamza sokağında ilerliyoruz. Sağ tarafımızda Hacı Hamza Camiine ulaşıyoruz. Avlu kapısının üzerinde m.1576 h. 987 tarihi yer almış. Caminin iki zıt yönde avlusu kapısı bulunuyor. Diğer kapı bugün kurulan pazar yerine açılıyor. Avludan girdiğimizde yanlarda yer alan cami avlusuna açılan tek katlı iki bina arasından geçtiğimizde avlu genişliyor. Geçtiğimiz koridorun üzerini sarmaşık kaplamış. Duvar kenarlarından koridora sarkan narlar yola güzellik katmış. Camiye iki katlı son cemaat yeri eklenmiş. Ana yapı taştan yapılmış gibi gözüküyor. Cami kapalıydı. Ancak bir kaç sefer buraya yolumuz düştüğünden caminin açık olduğu saate de denk gelerek içerisini fotoğrafladık. Cami duvarında asılı olan mermer kitabede cami hakkında şunları okuyoruz: “Debbağ Hacı Hamza tarafından H. 985 / 1577 yılında yaptırılmıştır. Mimarı kesin olmamakla birlikte Mimar Sinan olarak zikredilmiştir. Duvarları kagir, çatısı, mahfili ve son cemaat yeri ahşap olan mescidin minaresi kesme taştandır. Zamanla harap olan eser 1940 yılında tamir görmüş, 1987 yılındaki tamir de bir çok değişiklikle bugünkü durumuna gelmiştir.” Demek ki son cemaat yeri önceden ahşapmış daha sonra 2000 den sonra dışı Amerikan lambri ile kaplanmış. Caminin iki cephesinde haziresi bulunuyor. İlgi çekici bir anekdotta avlu bahçesinde tarihi olduğunu zannettiğim sütun başı benzeri kalıntının şimdilerde saksı olarak kullanılması idi. Meraklı bakış ve soruları ile avluda oturan teyzeyi de unutmayalım. Dar olan Hacı Hamza Sokağında epeyce ilerledikten sonra solumda taş duvar görüyoruz. Artık tarihi olsun veya olmasın bu tür oluşumlara daha dikkatli bakıyorum. Taş duvar zaten dar olan sokağı iyice daraltıyor. Duvarın bitimi ile birlikte yol ağzına geliyoruz. Önce sola Saka Sokağına ardından ilk sağ Kadın Nine Sokağına giriyoruz. Sokakta devam ettiğimizde karşımızda köşede uzakta bir cami gözüküyor. Sokak bittiğinde 4 yol ağzına ulaşıyoruz. Karşımızda Beyçayırı Sokağı ile Alay İmamı Sokağı köşesinde Kasım Çelebi Camii, Koçidibek Sokağı ile Beyçayı Sokağı Köşesinde uzunlamasına devam eden Silivrikapı Semt Konağı Parkı içerisinde köşede yer alan Bilim Fatih bulunuyor. Kasım Çelebi Camii, avlu duvarı bulunmuyor. Demir korkuluklar ile çevrelenmiş. Demir korkuluklara yeşil çim çitle kaplanmış, üzerinde de ayrılmaz parça jiletli teller. Cami avlu kapısının solunda bulunan mermer kitabede “Kasım Çelebi Camiye ismini veren zatın Fatih Sultan Mehmed’in devecibaşısı ve ni’me’l ceyşten Kasım Çavuşağa olduğunu öğreniyoruz. Ağaçayırı Mescidi olarak biliniyor. Duvarları kagir, çatısı ahşap kare planlı eser, 18. yüzyılda tekke tesisiyle tevhidhane vazifesi görmüştür. 1964 ‘te halkın yardımıyla tamir edilmiştir. Ahşap tekke bölümleri betonarmeye dönüştürülmüştür. Banisi hazirede medfundur.” Cami dış kapısı açık iç kapısı kapalı idi. Bu sebeple pencereden fotoğraflayabildim. Camdan gözüktüğü kadarıyla alt pencere yarısına kadar ahşap lambri ile çevrelenmiş, Diğer yarısı ile pencere üstleri çini ile kaplanmış. pencere üstlerine kemer şekli verilmiş. Mihrap tarafındaki pencerelerde hüsn-i hat yazıları yer almış. Caminin avlusunda çim çitin önünde sokağa bakan tek başına bir kabir bulunuyor. Bu mezar caminin banisi Kasım Çelebi’ye ait. Pazar caminin önüne kadar uzanıyor. Silivrikapı Semt Konağı parkının uç kısmında 3 katlı, geniş bahçesi bulunan Bilim Fatih tabelasını okuyoruz. Birçok belediyede bulunan Bilim Merkezleri formatında sanırım. Ancak bahçe kapısındaki jiletli teller yakışmamış Fatih Bilim’e. Caminin yanındaki sokaktan Fatih Bilimi soluma alarak Beyçayırı Sokağına giriyoruz. Sokağın sonuna kadar ilerlediğimizde önceki duraklarda uğradığımız Silivrikapı Parkına ulaşıyoruz. Beyçayırı Sokağı bitiminde sokağı kesen Hancı Karagöz Sokağına sağa dönüyoruz. Karşımızda Arakiyeci Ahmet Çelebi Kur’an Kursu ve Camisi görünüyor. Bu bölgeyi gezdiğim için bir kaç yeni fotoğraf çektikten sonra Kur’an Kursunu sağımıza alarak önündeki sokakta Alay İmamı Sokağında ilerliyoruz. Uzunca bir süre ilerledikten sonra Kasım Çelebi Camiinin önüne geliyoruz. Caminin önündeki Ağa Çayırı sokağına girip biraz ilerlediğimizde solda Yedi Şehitler Sokağı Köşesinde Yedi Şehitler Kabristanını görüyoruz. Kabristanın tabelasından okuduklarımıza göre burada yatan zatlar, 1453 yılında İstanbul’un fethine katılıp şehit düşen (Ni’me’l Ceyş) askerlerdir. 7 şehit askerin kabri ve kabirlerin korunmasında katkısı Ahmet Ağa (1174 / 1760 – 1761) isimli zata ait kabir bulunmaktadır. Yedi şehitler duvar kenarı boyunca sırayla dizilmiş bir halde, yaşlı bir ağacın gölgesi altında yatıyorlar. (Not: Ağaçayırı Sokağına devam etmiş olsa idik sağ tarafımızda binalar bittikten sonra köşede tek katlı, üstü çatılı Uyku Dedeye Türbesini görecektik. Türbenin diğercephesi Ağaçkakan Sokağına bakıyor.) Kasım Çelebi Camiine doğru geri dönüp, bu kez Bilim Fatih’in solundan Koçdibek Sokağında ilerleyerek Silivrikapı Semt Konağı Parkına giriyoruz. Park, Fatih şartlarında orta büyüklükte içerisinde her zaman ki gibi, havuz, çocuk oyun gurubu, üstü kapalı piknik masaları ve kafe bulunuyor. Parkın diğer ucunda İBB Silivrikapı Olimpik Buz Pistinin girişi bulunuyor. Parkın diğer cephesinde ise Yedikule Konakları bulunuyor.

EMİN GANİM MUSTAFA ÇAVUŞ ÇEŞMESİ
SACLI KASIM DEDE HZ. TÜRBESİ
KUŞ CENNETİ PARKI
HACI PİRİ SOKAK ÇEŞMESİ
(Restorasyon Bekliyor)

Koçdibek sokağı Buz pistinin olduğu yerde 90 derece sola kıvrılıyor. Sokağı devam edip, uzunca bir süre yürüdükten sonra sokağın başına kadar geldik. Sağa Hacı Piri Sokağa girerek Hacı Hamza Camiinin önüne tekrar gelmiş olduk. İlk geldiğimizde cami kapalı idi. Madem yolumuz camiye tekrar düştü bu kez cami açıktı görelim dedik. Cami oldukça sade, Kare planlı, tek sıra yüksek pencereli, sadece pencere alt kısımları çini kaplı diğer yerler ve tavanı düz renkli. Hacı Piri Sokakta pazar kurulduğu için tekrar geldiğimiz sokaktan ilerleyerek sola Küçük Efendi Sokağına dönüyoruz (Aracımı park ettiğimiz nokta). Sol tarafımızdaki halı sahasını geçtikten sonra köşede pazarın bulunduğu Hacı Piri Sokak köşesinde tarihi bir çeşme görüyoruz. Araştırdığımızda bu çeşmenin Emin Ganim Mustafa Çavuş Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. (Bir başka kaynakta çeşmenin ismi Veliefendizade Çeşmesi (1292 / 1875) olarak verilmiş. Çeşmenin çok eski yarsı neredeyse yol seviyesinin altında kalmış bir fotoğrafı verilmiş. Fotoğraf hariç isim ve tarihte yanlışlık olma ihtimali yüksek http://www.suvakfi.org.tr/ E.T.:17.9.2022). Çeşmenin İsmi biraz garip geldi. Müslüman olmuş bir gayrimüslim mi, yoksa iki ayrı isim mi? Çeşme 16 yüzyıl çeşme stiline benziyor. Küçük bir aynası olan çeşmenin kitabesi ve musluğu bulunmuyor. Teknesi yerli yerinde. Çeşmenin tam karşısında Saclı Kasım Dede Türbesini pazar esnafının tezgahı arasından zor seçiyoruz. Türbenin kapısı var mı diye sağa sola bakarken sağolsun bir esnaf giriş kapısının biraz ileride olduğunu söyledi ve de tarih etti. Pazarın içerinden kapı aramaya başladık. Bir bahçe kapısı aralıktı, içeride tek katlı ev vardı. İçeri girsek mi girmesek mi. Burası değildir diye girmedik. Orası olduğunu tekrar teyit ettiğimizde kapıyı tıklattık. Bir zat kapıyı açtı, türbeyi ziyaret edebilir miyiz diyerek izin istedik. Bahçenin içerisinden geçerek köşedeki yeşile boyalı türbeye gittik. Bahçe de başka kabirlerde bulunuyor. Türbe kapısı kapalı idi, ancak içerisi gözüktüğünden fotoğraflama imkânı bulduk. Türbenin içerisinde 2 sanduka görebildik. İçi, yerden tavana kadar çini kaplı, tavan ise ahşap. Kapının üzerinde Kelime-i şehadet yazısı yer alıyor. Türbeden çıkıp çeşmenin karşısındaki sokaktan Hacı Piri Sokaktan yolumuza devam ediyoruz. Yolun bu kısmında pazar kurulmadığından rahatça yürüyoruz. Sağ tarafımızda futbol sahaları bulunuyor. Solumuzda ise yol seviyesinden yüksekte kalan park bulunuyor. Parka bir kaç basamakla merdiveni çıkıp, hızlıca dolaştıktan sonra yola devam edelim istiyoruz. Güzel bir park, Kuş Cenneti Parkı. İçerisinde 2 katlı Yedikule Aile Sağlığı Merkezi de bulunuyor. Bu parkta havuz ve üstü kapalı piknik masası yoktu yanlış görmedi isem. Kafe bulunuyordu. Tekrar parka girdiğimiz sokağa indik. Bu kez parkın devamında solumuzda özel bir ismi var mı bulamadığım, sokak ismiyle anılan, Hacı Piri Sokak Çeşmesini görüyoruz. Çeşme 16.yüzyıl mimarisini yansıtıyor. Emin Ganim Mustafa Çavuş Çeşmesi gibi (1875 tamir tarihi olabilir). Çeşmenin önüne araç park ettiğinden tam karşısından görüntü alamadım. Çeşmenin kitabesi bulunmuyor. Tekne kısmı kaldırım taşı ile kapatılmış. Tabi ki musluğu bulunmuyor. Restore edilmeyi bekleyenler listesine bu çeşmeyi de ekliyoruz.

HACI PİRİ CAMİİ (LEYLEK YUVASI)
-KARA SURLARI RESTORASYONU
HACI EVHADDİN ÇEŞMESİ
(Restorasyon Bekliyor)
HACI EVHADÜDDİN CAMİİ (EVHADDİN)
-HACI EVHADÜDDİN –EVHADDİN– CAMİİ HAZİRESİ
HACI EVHADDİN HAMAMI
Hacı Evhad Cami Avlu Kapısı Tamir Kitabesi
(5 satır-2 sütun)

1 Kıldı ihyâ tekye ü hücerât-ı Hacı Evhadı
Câmiü’-l hayrât sultân-ı zamân Abdülmecîd
2 Mesnevî şeyhi Hüsâmeddin Efendi’nin dahî
Yapdı beyt-i kalbini rûh-ı cihân Abdülmecîd

Kitabenin devamını ve cümle kapısı
üzerindeki Kitabeyi okumak için bakınız!

Hacı Piri Sokak Çeşmesinin 20-30 adım ilerisinde sağda, sokağa ismini veren Hacı Piri Camiine ulaşıyoruz. Caminin bilinen bir adı da Leylek Yuvası. Cami küçük ancak avlusu oldukça geniş. Cami duvarı tümden ahşapla kaplı. Minaresi kısa ve uyumlu. Camiye ait bir tabela veya kitabe göremiyoruz. Sadece avlu girişinde ismin altında 2006 tarihini görmüştük. Vakit öğle vakti. Namazımızı bu camide kılıyoruz. Namazdan sonra caminin içini fotoğraflayıp yolumuza devam ediyoruz. Caminin içi sade. Tavanı ahşap. Tek sıra penceresi bulunuyor. Camiyi geçtikten 100 adım sonra solda iki katlı 3 adet eski ahşap evleri görüyoruz. Baştaki onarılmış, diğerleri onarılmayı bekliyor. Sonda bulunan ilk bakışta üç ayrı yapı imiş gibi gözükse de tek bir konak. Giriş kapısı yanına sonradan açılan demirden çirkin kapıyı saymaz isek, bu eski haliyle bile güzel gözüküyor. Ahşap binaları geçtikten sonra surlar daha yakından gözüküyor. İstanbul Kara Surları İBB tarafından restore ediliyor. Güzel bir hizmet. Rotamız Yedikule Hisarı idi, ancak hala 10 dakikalık yolu bitiremedik. Sağımda surlar olduğu halde biraz ilerledikten sonra yine yolu uzatıyoruz. Sola Hacı Evhaddin Çeşmesi Sokağına giriyoruz. Bir iki dakikalık yürüyüşten sonra solda Hacı Evhaddin Çeşmesini ve Camii minaresini görüyoruz. Caminin bulunduğu mahalle eskiden Hacı Evhaddin Mahallesi olarak anılıyormuş. Hatta cami duvarında tabela bile asılı. “Mahalle ismini H. 983 / 1575 yılları arasında yaşamış Osmanlı Sultanı III. Murat döneminin serdebbağlarından (kasapbaşı) Hacı Evhaddin’den almaktadır.” Çeşme genel formunu korumuş, ancak restorasyona ihtiyaç bulunuyor. 16 yüzyıl çeşme mimarisine uygun. Çeşmenin kitabesi bulunmuyor. Tekne kısmı yol seviyesinin altında kalmış ve üzeri kaldırım taşı ile kapatılmış. Ayna kısmının formu kısmen duruyor. Tabi ki musluğu bulunmuyor. Çeşmenin hemen yanında bulunan avlu kapısından içeri giriyoruz. Avluya açılan tek katlı küçükte olsa aynı isimli kütüphane ve imam odası bulunuyor. Avlunun içerisinde bulunan prizma tabelada başlık Hacı Evhad Külliyesi olarak verilmiş. “Tekke, hamam ve çeşmelerle birlikte küçük bir külliye oluşturan Hacı Evhad Camii, 1585’te inşa Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Kitabeye göre Hacı Evhad’ın kabri kıble duvarı dışındaki hazirededir. Tekke ile birlikte cami, Sultan Abdulmecid tarafından 1850 -51 yıllarında tamir ettirilmiş avlusuna yeni bir şadırvan eklenmiştir. 1930’lu yıllarda harap olan cami, 1945 yılında Emine Dürnev Hanım tarafından tamir ettirilmiştir. Cami, dikdörtgen planlı olup, duvarları iki sıra tuğla bir sıra kesme taştan kuşaklar halinde örülmüştür. Cümle kapısı mermer sövelerle çerçevelenmiş üstüne de kitabe levhası yerleştirilmiştir. Minare bütünüyle kesme taştan yapılmış, ahenkli oranları ve zarif ayrıntıları ile dikkat çekmektedir. Gövde hafifçe pahlı, şerefe çıkmaları ise mukarnaslıdır. 19. yüzyılda yapılan şadırvan 12 köşeli mermer bir hazneyi örten ve ağaç dikmelere dayanan altıgen piramit biçiminde ahşap çatıdan ibarettir. Caminin yanında bulunan hamam, mimarisinden anlaşıldığı kadarıyla Mimar Sinan’a ait değildir.” Cami girişinde yer alan Fatih Belediyesince hazırlanan tabelada ise yapım tarihi 1575 olarak verilmiş. Cami cümle kapısı üzerinde 2 satır, 3 sütunluk kitabesi bulunuyor. Kitabenin üzerinde ise fotoğrafta karanlık çıkmış rozet içerisinde “Maşaallah Kan” yazısı okunuyor. Sade bir cami. Tavan düz ahşap lambrili. Cami halı seçimi renk yönünden kasvetli bir hava oluşturmuş, yani uymamış. Avlusu geniş, haziresinde çok sayıda kabir bulunuyor. Caminin diğer avlu kapısından çıkış yapıyoruz. Bu kapı yüksekçe ve üzerinde ortasında tuğra olmak üzere sağında ve solunda 5 satırlık kitabe yer alıyor. Kitabenin altında 1267 tarihini okuyoruz. Bu tarih Sultan Abdulmecid’in camiyi tamir ettirdiği tarih. Ana avlu giriş kapısında solda caminin mermer kitabesi, ismi ve Sümbül Efendi Kız Kur’an Kursu levhalarını görüyoruz. Caminin yapım tarihi 993 / 1573 olarak verilmiş. Üç farklı tarih (1573 – 1575 – 1585). (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin HACI EVHAD CAMİİ maddesine bakılabilir E.T:20.9.2022).  Araştırmalarımızda caminin banisi Hacı Evhad’ın kasapbaşı olmasının da etkisi olsa gerek kedilere ciğer dağıtıldığını öğreniyoruz. Kitabenin olduğu avlu kapısı Hacı Evhaddin Caddesine açılıyor. Caminin hemen bitişiğinde Hacı Evhaddin Caddesi üzerinde dıştan tarihi bir özelliği gözükmeyen Tarihi Hacı Evhaddin Hamamı yer alıyor (No:35). Biz bu yönde ilerlemiyoruz. Ters yönde yani avlu duvarını sağa alarak avlu boyunca devam ediyoruz, cami avlu duvarının köşesine yakın duvarda “Sahibul Hayrat vel Hasenat El Hacı Evhaddüddin rahmetillah 993” yazılı 2 satırlık kitabe yer alıyor. Sonunda 5 dakikalık bir yürüyüş sonrasında Yedikule Hisarı’na ulaşıyoruz.

YEDİKULE HİSARI MÜZESİ
FATİH MESCİDİ (Yedikule Hisarı Müzesi Avlusu)
—1-) Genç Osman Kulesi
—2-) Cephanelik Kulesi
—3-) III. Ahmet Kulesi (Pastorama Kulesi)

4-) Hazine Kulesi (Darı Kulesi)
5-) Zindan Kulesi (Kitabeler Kulesi – Yılanlı Kuyu)
—6-) Top Kulesi (Kızlar Kulesi)

—7-) Bayrak Kulesi
HİSAR KAFE (Yedikule Hisarı Müzesi Avlusu)

Bu bölgeye gezi kapsamında gelmiş ancak restorasyon devam ettiği için içeri girememiştik. (7. DURAK SAMATYA – YEDİKULE (30 Ekim 2021 Cumartesi) Çevre düzenlemesi yapılmış, park çevresi biraz değişmiş. (Ayrıca 15.9.2022 tarihinde bölgeye yaptığımız gezide bu yapının onarıldığını, etrafının çevrildiğini görmek bizleri mutlu etti. Bu arada yapının ismi Yedikule Maksem Çeşmesi imiş. Maksem yada maksim; toplanan suların belirli ölçülere göre şehre taksim edildiği yer anlamına geliyor. Taksim ismi de buradan geliyor. Dört tarafı kapalı, sadece bir cephesinde küçük bir çeşme bulunuyor. Musluğu akan çeşmenin küçük bir de tekne yapılmış. Yeni fotoğrafları 7.durağa ekliyorum.) Surların dışından bir kaç fotoğraf çektikten Yedikule Hisarı giriş kapısına geliyoruz. Güvenlik görevlisi içeriye sadece rehber eşliğinde ve randevu ile girilebildiğini, bu sebeple bugün giremeyeceğimizi ifade etti. Verdiği internet adresinde en erken rezervasyon bir gün sonraya veriyor. 35 kişilik guruplar halinde içeri alınıyorlar. Bizim tekrar gelme ihtimalimiz düşük olduğundan, gelmişken gezelim istiyoruz. 35 kişinin gelmesi mümkün görünmüyor. Ara ara vatandaşlar geliyor. Randevu almıştık diyenler isimlerinin kontrol edilmesi ile içeri alınıyor. Bizim gibi uygulamayı bilmeyenlerde olmuyor değil. Bir kaç dakika oyalandıktan güvenlik görevlisi bizim ve diğer ailenin isim ve iletişim bilgilerini aldıktan sonra içeri girebileceğimizi söylemesi bizi ziyadesiyle memnun etti. Gurup ilerlemiş ve yılanlı kuyu olarak anılan kuleye girmişlerdi. Bizde bir iki dakika sonra içeri guruba dahil olduk. Rehberimiz kule hakkında bilgi veriyor, kuleden çıkıp meydandaki şu an sadece minaresi kalmış, mescid yapılan bölgede anlatımına devam ediyor, bir durak sonra altın kapı ve son olarak esirlerin tutulduğu kulede bilgi aktararak geziye katılanları serbest bırakıyor. Bizde Altın Kapı, Genç Osman’ın hapsedildiği ve şehit edildiği kuledeki hücreleri gördük. Sonra burçlara çıktık. Manzara güzeldi. Önümüzde Marmara Denizi sağımızda Zeytinburnu. Zeytinburnu demişken tarihi dokuya zarar veren, ikiz kulelerin Cumhurbaşkanımız Tayyib Erdoğan’ın çıkışına rağmen hala ayakta olması, yıkılmaması veya tıraşlanmaması bizi çok üzdü. Bir ülkenin lideri hem de dünya çapındaki lideri bu görüntüyü eleştirecek, ancak ikiz kuleler hala varlığını sürdürecek. Samimiyetle söyleyeyim devlet gerekirse satın alır yine tıraşlar, ancak lafını yerde bırakmaz. Tarihi geçecek bir uygulama olurdu. İstoç’u geçtikten sonra ikitelli -başakşehir ve basın ekspres yolunun ayrım noktasındaki bir alışveriş merkezi ve kuleleri şehir planlaması olarak garabetti. Ancak tarihi mekanda bunu yapmak artık ne olur. Tarihimize sahip çıkmak, tarihi yarımadayı korumak zorundayız. Tarihi Yarımada da geniş caddeler açtık diye övünen kaç millet bulunur bilmiyorum. Yanlış kimden gelirse gelsin yanlıştır. Tarihi dokuyu bozacak şekilde yarımada da imar planı uygulanması maalesef bizim ülkemizde oluyor. Rehberle gezi güzel düşünülmüş. Değer katmış ve farkındalık oluşturmuş. Yedikule Hisarının Fatih Döneminde yapılan 3 kule ile (1. Darı veya Hazine Kulesi, 2.Top Kulesi ve 3.Prizma şeklinde olan Zindan Kulesi (Kitabeler Kulesi). Hisar haline getirildiği, Zindan, hayvanat bahçesi ve okul olarak kullanıldığını, Altın Kapının gerçekten de altından yapıldığı, özel törenler açıldığı, örneğin Roma imparatorunun zafer kazanması halinde bu kapıdan giriş yaptığı gibi bir çok şey öğrenmiş olduk. Hisardan yeni açılan tesiste -Hisar Kafe- bir bardak çayı yudumladıktan sonra çıkış yaparak aracımıza doğru yol alıyoruz. Yedikule Hisarı hakkında yazılanlar oldukça fazla olduğundan sadece fotoğrafları paylaşmakla iktifa edeceğiz. Hisara teknolojik unsurlar kullanılarak dokuya zarar vermeden yenilikler eklenebilir. Ses, görüntü, efekt, sanal müze, açık hava müzesi, vs. Şimdiden kültür sanat edebiyat gibi bir çok buluşmaya ev sahipliği yapıyor. Yedikule Hisarı tarihçesi hakkında bilgi almak ve online rezervasyon için Fatih Belediyesine ait siteye ulaşabilirsiniz (https://www.yedikulehisari.com/).

Hacı Evhaddin Namazgahı Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1228 / M. 1813-1814
İnşa Kitabesi;
Sâhibü’l-hayrât ve’l-hasenât Bâbüssaâde ağası
sâbık merhûm Kayış Mustafa Ağa 1228

Tamir Kitabesi;
Efendim âfiyet olsun cümle geçmişler ruhuna Fâtiha
1289
(Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
E.T.:22.9.2022) 
MİNİ OYUN PARKI
-YEDİKULE ANADOLU LİSESİ
-YEDİKULE ORTAOKULU
-YEDİKULE İLKOKULU
HACI EVHADDİN NAMAZGAHI ÇEŞMESİ
(Kayış Mustafa Ağa Çeşmesi)
-YEDİKULE MAHALLE MUHTARLIĞI
-FATİH BELEDİYESİ YEDİKULE YÜZME
HAVUZU VE SPOR KOMPLEKSİ
YEDİKULE OTOPARKI
YEDİKULE BAHÇE
-HACI EVHADDİN ÇOK AMAÇLI SALONU

Yedikule Hisarından çıktıktan sonra Cami 1. Sokak köşesinde bulunan Kürkçübaşı Hacı Hüseyin Ağa Camii duvarında bulunan aynı isimli çeşmeyi fotoğraflayıp yola devam ediyoruz. İkiyüzlü Çeşme Sokağı ile Samancı Odaları Sokak köşesinde etrafı yüksek korkulukla çevrelenmiş çocuk oyun gurubu bir kaç adet kondisyon aletleri olan mini bir parka rastlıyoruz. Samancı Odaları Sokaktan ilerleyip soldaki Eğridut Sokağına giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra sağ yanımızda üç okul sıralanmış. Yedikule Anadolu Lisesi, Ortaokulu ve İlkokulu. Sokağın bitiminde sağa Hacı Evhaddin Caddesine çıkıyoruz. Sağımızda Yedikule İlkokulunun bahçe duvarı uzanıyor. Bahçe duvarının bitiminde orijinal gibi durmayan Hacı Evhaddin Namazgahı Çeşmesini görüyoruz. Orijinal olan kısım ayna kısmı. Ayna kısmının üzerinde maşallah yazısının altında 3 satırlık kısa bir kitabe yer alıyor. Tarih olarak ikinci satırda 1228, üçüncü satırda ise, 1289 tarihi göze çarpıyor (1813 ve 1872/1873). Çeşmenin kemer kısmı kırmızı tuğlalardan yapılmış. yan duvarda ise iki sıra tuğla bir sıra taş?, olarak 3 sıra kırmızı tuğla sıralanmış. Hülasa tarihi olarak karşılığı olduğunu zannetmiyorum. Kafasına göre tadilat geçirmiş. Çeşme Hacı Evhaddin tarafından cami ile birlikte aynı tarihlerde yaptırılmıştır. Kitabede de belirttiği gibi 1813 te Mustafa Ağa tarafından yenilenmiş, 1872 – 83 yıllarında da tekrar tamir görmüştür. Çeşmeyi geride bırakıp ilerlemeye devam ediyoruz. 100 metre kadar ileri de solda tek katlı yapı, Yedikule Mahalle Muhtarlığı ve PTT şubesi yer alıyor. Bu binanın tam karşısında Fatih Belediyesine ait Yedikule Yüzme Havuzu ve Spor Kompleksi ve hemen yanında Yedikule Otoparkı yer alıyor. Spor kompleksi tabelasında Spor Toto ibaresinin olması utanç verici (biz yazmadık). Spor toto Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı bir alt kuruluş. Sonuçta devlet kurumu olması yaptığı işi meşrulaştırmaz. Kumarın devlet eliyle oynanması onu caiz kılmaz. Bu tür ifadelere -sanki doğal olağanmış gibi- alıştırılması “bize” yakışmıyor. “-Daha ne istiyorsunuz ilçemize, mahallemize spor kompleksi kazandırdık bizim bütçemiz bu tür şeyleri yapmağa yetmezdi” itirazlarınızı duyuyor gibiyim. Ne diyeyim. Sorunun en tepede çözüme kavuşturularak kumarın devlet eliyle oynatılmasının önüne geçilmelidir. Gayri meşru bir kazançla hayır işi olmayacağı ve kimseye hayır getirmeyeceği de tarih boyunca görülmüştür.

II. MAHMUT HAN ÇEŞMESİ
(FEVZİYE CAMİ ÖNÜ)
FEVZİYE CAMİİ (FEVZİYE KÜÇÜK EFENDİ)
FEVZİYE KÜÇÜK EFENDİ TEKKE HAZİRESİ
HATİCE HANIM ÇEŞMESİ (CAMİ AVLUSU)
II.MAHMUD MAKSEMİ
-İBB SİLİVRİKAPI BUZ PİSTİ
II. Mahmut Han Çeşmesi
(Fevziye Camii)

Yapılış Tarihi: H. 1241 / M. 1825-1826

Kitabesi;
Bahr-i zehhâr-ı kerem şâhenşeh-i deryâ-nevâl
Menbaʽ-ı feyz-i mehâmid Hazret-i Mahmûd Hân

Çeşme yapdı pîş-gâh-ı Câmiʽ-i Feyziyye’de
Eyledi gûya metâf-ı Kâʽbeye Zemzem revân

Eyleye dünyâyı reyyân-ı zülâl-i hayr u cûd
Ömr ü ikbâlin edip efzûn Rabb-i Müsteân

Kilk-i ter verdi iki târîh-i gevher-tâba âb
Bendesi Pertev olup bu beyt ile ratbü’l-lisân

Çeşme yapdırdı civâr-ı Câmiʽ-i Feyziyye’ye
Kulzüm-i birr ü sehâb-ı âtıfet Mahmûd Han
(Kaynak: https://kulturenvanteri.com
 E.T.:16.9.2022)

Hatice Hanım Çeşmesi
(Fevziye Küçük Efendi Cami Avlusu)
1251 (1835)

Kitabesi;
……………………. etdi cârî âb-ı sâf
Teşne-diller içe âbın hamd ile edip tavâf
Diyeler “rahmet ola” inşâsına tevfîk bulan
Duhter-i Mîr Alî Hadîce Hanım yapdı bunu
“Hayr-ı tam”
(Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ E.T.:16.9.2022) 

Hacı Evhaddin Caddesi boyunca devam ediyoruz. Bir cadde geçip yine aynı caddede devam ediyoruz. Bugün -perşembe- pazar kurulduğunu söylemiştik. Pazarın içerisinde geçsek mi geçmesek mi diye düşünürken hadi geçelim dedik. İyiki de demişiz Çünkü hemen pazarın başında sağda mimarisi farklı bir çeşme ve cami ile karşılaşıyoruz. Pazar esnafının arka kısmında kalan II. Mahmut Han Çeşmesini bir şekilde fotoğraflıyoruz. Çeşme tam da döneminin mimari yapısını yansıtıyor diyebileceğimiz türden (barokampir). Yarım daire şeklinde oldukça estetik mimarisi ile dikkat çekiyor. Çeşmenin ortasında ana olmak üzere 3 yüzü bulunuyor. Ortadakinde tekneli, diğer ikisi lavabo benzeri bir yapıda. Ortada bulunan ana çeşme yapısının üzerinde 5 satır, 2 sütunluk kitabe bulunmaktadır. Altta 1241 tarihi not edilmiş. Ortadaki çeşmenin ayna kısmı çelenk şeklinde, üst kısmında ise perde şeklindeki yapısıyla barok yapı öne çıkıyor. Yanlardaki çeşmelerde ise çelenk yerine tuğra yer alıyor. Üç yüz dede musluk bulunmuyor. Çeşmenin hemen yanında avlu pencere demirlerine asılmış fotoblok tabelada Fevziye Küçük Efendi Tekke ve Haziresi başlığı altında bilgi verilmiş. “Türk Barok mimarisinin günümüze ulaşan sayılı örneklerinden biridir. Oval planlı bir cami, kütüphane, çeşme, şadırvan, tekke odaları, çilehane, su haznesi, kuyular ve hazirelerden meydana gelmiştir. Külliyenin ilk kurucusu, Nakşibendî tarikatına bağlı olan Ayasofya vâizi Feyzullah Şükrü Efendi’dir. Bugünkü yapı ise muhtemelen, Feyzullah Şükrü Efendi’nin oğlu olan ve Küçük Efendi olarak da anılan Şeyh Mehmed Abdürreşid Efendi tarafından yeniden yaptırılmıştır.  … Hazirede ortadaki zat Nakşibendi şeyhi  Mehmed Abdurreşid Efendi, sağdaki Şerife Rukiye hanım  ve soldaki de Fatıma Hanım’dır.” Kabri özel çevreleyen korkuluk demirine 6 satır, 2 sütunluk kitabe monte edilmiş. Cami avlusunda merdivenle aşağı inilen bir çeşme gözümüze çarpıyor. Bu durumda olan bir çeşme daha görmüştük gezilerimiz sırasında. Hatice Hanım Çeşmesinin, küçük bir aynası bulunuyor. Kitabesini göremedik. Araştırmalarımızda çeşmenin zamanında kitabesi olduğunu ve tarih olarak 1251 (1835) verilmiş. Merdivenin başında etrafı demir korkulukla çevrilmiş beton saksı benzeri şeyin ne olduğunu merak ediyoruz. Fevziye Camii giriş kapısının sağında mermer kitabede cami hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz.: “Ayasofya vaizi ve Reisülkurra Feyzullah Efendi tarafından 19. yüzyılın başlarında etrafındaki tekkenin tevhidhanesi olarak yaptırılmıştır. Feyzullah Efendi’nin oğlu “Küçük Efendi” lakabıyla tanınan Mehmed Abdürreşit Efendi tarafından 1825’te tekke, yeniden inşa ettirilmiş ve kütüphane eklenmiştir. Daha sonra ilave edilen selamlık, çeşmeler ve derviş hücreleri ile küçük bir külliye meydana gelmiştir. Çevreduvarı II. Mahmud tarafından yenilenmiş ve bir çeşme eklenmiştir. Elips şeklindeki orta mekan mihrab ve giriş tarafındaki çıkıntılarla genişletilmiştir. Cami – tevhidhane, muhtelif yerlerde dışa taşan beş adet halvethane ve minareden oluşan tuğla taş örgülü duvarlara sahiptir. Son cemaat yeri üstünde hünkâr mahfili yer almaktadır. Ahşap çatılı cami, içten ahşap kubbelidir. Girişin sağına kütüphane binası eklenmiştir. 1925’ten itibaren yalnızca cami olarak kullanılmış, 1957’deki yangından sonra ahşap iç kubbesi ve çatısı tamir edilmiştir.” Caminin minaresi ilgi çekici. Cami dıştan çatılı, ancak içten kubbeli. Kubbesi klasik işlemeler yerine yine dönemin stilini yansıtıyor olsa gerek. Avizenin zincirinin de bağlandığı orta kısımda kenarları yuvarlatılmış dikdörtgen bir motif, motiften kubbe uçlarına uzanan kalın çizgiler ilginç bir motif oluşturmuş. Cami ana kısmı oval bir yapıda. Avlusu oldukça geniş, haziresinde çok sayıda kabir bulunuyor. Camiden çıkıp dönüş yoluna doğru yürürken cami avlusunun ucunda küp şeklinde küçük bir yapı daha gördük. O an anlamadık, fotoğrafını çekmekle yetindik. Araştırmak üzere yola devam ettik. Daha sonra yaptığımız araştırmalarda bu yapının II. Mahmut Maksemi / Maksimi olduğunu öğrenmiş olduk. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin KÜÇÜK EFENDİ KÜLLİYESİ maddesine bakılabilir E.T:22.9.2022).  Son olarak aracımıza binip Silivri Kapıdan çıkmak üzere iken sağımızda bulunan İBB Silivrikapı Buz Pisti bugünkü son fotoğraf karesi oluyor. Yedikule Hisarını görmek için yola çıktık. Neredeyse diğer duraklar kadar malzeme elde ettik.

EK: 5 Kasım 2024 Salı

-İSKENDER ÇELEBİ CAMİİ
İSKENDER ÇELEBİ KABRİ
UYKU DEDE TÜRBESİ

5 Kasım Çarşamba günü bölgeyi gezerken daha önce fotoğrafladığımı zannettiğim, ancak fotoğraflamadığımı anladığım İskender Çelebi Camiine ulaşıyoruz. Camii ana girişi Ağaçkakan Sokaktan yapılıyor. Diğer cephesi İskender Çelebi Camii Sokağına bakıyor. Cami girişinde kapının sağında Cami hakkında bilgi veren Fatih Belediyesinin tabelası yer alıyor. Cami duvarında ise Fatih Müftülüğünün mermer tabelası, bulunuyor. Mermer tabelada yazılanları okuyoruz: “Debbag İskender Çelebi tarafından tahminen 16.yüzyıl sonunda yaptırılmıştır. Bulunduğu semtten dolayı “Ağaçkakan Mescidi” olarak ta isimlendirilir. İmar planı uygulamalarıyla caminin arasından yol geçirilmiş, minaresi ve kemerli avlu girişi kaldırılmıştır. Dikdörtgen planlı, moloz taş duvarlı, ahşap çatılı cami, yıllarca harap durumda kaldıktan sonra, 1955-57 yıllarında halk tarafından ihya edilerek ibadete açılmıştır. Yanındaki Ağaçkakan Tekkesi. ve yakınında yine İskender Çelebi tarafından yaptırılan sıbyan mektebi yok olmuştur. Caminin banisi mihrap önünde medfundur.” Avlusunda etrafı beton üzeri demirle çevrelenmiş iki kabir dikkati çekiyor. Birisi, İskender Çelebi Kabri. Kabir taşı latin alfabesi ile yazılmış. Yola devam ediyoruz. Bu kez daha önce bir sitede fotoğrafına rastladığım Uyku Dede Türbesine denk geliyoruz. Türbe dedikse kubbeli bir yapı aklınıza gelmesin. Kapalı bir mekan olduğu için türbe diyoruz. Yapı sokak ortasında kaldığından şekil olarak yamuğa benziyor. Kapısında “Uyku Dede Ruhuna Fatiha” tabelası asılmış. Camlarından içerisini fotoğraflıyoruz. İçeride bir çok tabela asılı. Bir tane çerçeveli panoda görebildiğimiz kadarıyla şunlar yazıyor: “Uykulu Muhiddin Efendi isimli bir velinin gömülü olduğu bilinen bu türbe halk arasında Kavaklı Dede Türbesi adıyla da tanınır….

BAZI SOKAK İSİMLERİ: 

GEZİ GÜZERGAHI: -KARA SURLARI – HENDEKLER / TEODOSİOS, -BELGRADKAPI, -PANAYİA BELGRADU KİLİSESİ, -SÜMBÜL EFENDİ SARNICI, -KAİD MUSTAFA AĞA ÇEŞMESİ, -HACI HAMZA CAMİİ, -BİLİM FATİH, -KASIM ÇELEBİ CAMİİ, KASIM ÇELEBİ CAMİİ HAZİRESİ, -YEDİ ŞEHİTLER KABRİSTANI, -SİLİVRİ KAPI SEMT KONAĞI PARKI, -EMİN GANİM MUSTAFA ÇAVUŞ ÇEŞMESİ, -SACLI KASIM DEDE HZ. TÜRBESİ, -KUŞ CENNETİ PARKI, -HACI PİRİ SOKAK ÇEŞMESİ (Restorasyon Bekliyor) , -HACI PİRİ CAMİİ (LEYLEK YUVASI), -KARA SURLARI RESTORASYONU, -HACI EVHADDİN ÇEŞMESİ, -HACI EVHADÜDDİN CAMİİ (EVHADDİN), -HACI EVHADDİN HAMAMI, -YEDİKULE HİSARI MÜZESİ (—Fatih Camii —1-) Genç Osman Kulesi, —2-) Cephanelik Kulesi, —3-) III. Ahmet Kulesi (Pastorama Kulesi), —4-) Hazine Kulesi (Darı Kulesi), —5-) Zindan Kulesi (Kitabeler Kulesi – Yılanlı Kuyu), —6-) Top Kulesi (Kızlar Kulesi), —7-) Bayrak Kulesi), -MİNİ OYUN PARKI, -YEDİKULE ANADOLU LİSESİ, -YEDİKULE ORTAOKULU, -YEDİKULE İLKOKULU, -HACI EVHADDİN NAMAZGAHI ÇEŞMESİ (Kayış Mustafa Ağa Çeşmesi), -YEDİKULE MAHALLE MUHTARLIĞI, -FATİH BELEDİYESİ YEDİKULE YÜZME HAVUZU VE SPOR KOMPLEKSİ, -YEDİKULE OTOPARKI, –YEDİKULE BAHÇE, -HACI EVHADDİN ÇOK AMAÇLI SALONU, -II. MAHMUT HAN ÇEŞMESİ (FEVZİYE CAMİ ÖNÜ), -FEVZİYE CAMİİ (FEVZİYE KÜÇÜK EFENDİ), -FEVZİYE KÜÇÜK EFENDİ TEKKE HAZİRESİ, -HATİCE HANIM ÇEŞMESİ (FEVZİYE CAMİ AVLUSU), -II.MAHMUD MAKSEMİ, -İBB SİLİVRİKAPI BUZ PİSTİ
EK: 5 Kasım 2024 Salı: -İSKENDER ÇELEBİ CAMİİ, -İSKENDER ÇELEBİ KABRİ, -UYKU DEDE TÜRBESİ