23. DURAK: SÜLEYMANİYE

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
23. DURAK
SÜLEYMANİYE
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
(11:59 – 16:21)
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
-SÜLEYMANİYE, -MOLLA HÜSREV, -DEMİRTAŞ
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR

Bugün daha önce VEFA gezimiz sırasında (16 Ekim 2021 Cumartesi) alt kısımlarına kadar geldiğimiz Süleymaniye bölgesini tamamlamak üzere yola çıktık. Kurban Bayramının 4. günü. trafiğin sakin, yoğunluğun en az olduğu bir günde aracımızı Süleymaniye Caddesi üzerinde Ensar Vakfının karşısındaki kaldırıma park ettik. Önümüzde bir araç daha park etmişti. Aracı park eden şahıs da ailesi ile bölgeyi gezmeye gelmiş, henüz oradan ayrılmamıştı. Telefonlarımızı birbirimize vererek gezimize başladık. Vefa gezimizde Kalender Cami son duraktı. Şimdi de oradan başlayalım diyerek rotamızı camiye çevirdik. Ancak camiye gelmeden daha başka yerleri de fotoğraflama imkanı oldu. Bugünkü gezimizde öne çıkan hususları yazının başında vererek gezi notlarını aktarmaya başlayalım. Süleymaniye bölgesi tarihi dokuya uygun olarak bir çok bina restore edilmiş. Binaların bir kısmı İstanbul Üniversitesine ait, bir kısmı İBB’ye ait, bir kısmı da STK’lara verilmiş durumda. Zaten üniversite Süleymaniye caddesinde yüzümüzü camiye doğru döndüğümüzde yol boyunca sağ cephemizde yer almaktadır. Bozdoğan Kemeri buraya kadar devam ediyor. Vezneciler yönünden geldiğimizde kemerin altından geçerek Süleymaniye ilerliyorsunuz.

SEFERAĞA ÇEŞMESİ
BİRGİLİ ATAULLAH EFENDİ VE SIBYAN MEKTEBİ
ATAULLAH EFENDİ SIBYAN MEKTEBİ ÇEŞMESİ
İBB TAŞ EĞİTİM ATÖLYESİ
Sefer Ağa Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1029 / M.1619 – 1620
Kitabesi;
Eyledi bunda Sefer Ağa bu hayrâtı eser
Ecrini vere ona rûz-ı cezâda Bârî
Dâima Hazret-i Hakdan budur ümmîdim kim
Haşre dek ola onun hep hayrile hep âsârı
Cûd u ihsân ile sarf olmadadır evkâtı
Hak budur hayr iledir her dem onun efkârı
Oldu Selsebîl onun çeşmesini hakkâ fahrî
Eylesin böyle duʽa bundan içenler bâri
İnşaallâh dileriz kim ola mahşerde nasîb
Cennet içinde mükâfâtı Hakkın dîdârı
Hâtif-i gayb duâyile dedi târîhini
Yâ İlâhî! Ola bu çeşme hemîşe cârî

(Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
E.T:13.7.2022)

Süleymaniye Caddesi ile Kirazlı Mescit Sokağının kesiştiği, çatallaştığı köşedeki çeşme bugünün ilk fotoğraf karesi oluyor. Çınar ağacının hemen arkasında, tabelasından 1620 yılında yapılan Seferağa Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin 3 satır 4 sütun kitabesi bulunuyor. Çeşme 2002 yılında Ursula Sezgin Hanım tarafından kayınvalidesi Cemile Sezgin hayrına restore ettirilmiş. Ursula Hanım Fuat Sezgin hocamızın eşi. Haber: www.istanbultarih.com (E.T..: 13.7.2022) Çeşme çatılı, kare bir yapı. Musluğu yerli yerinde. Çeşmenin hemen solunda Kirazlı Mescit Sokağı ile Cemal Yener Tosyalı Caddesi kesiştiği köşede görünümünden birinci basamak mekteb olduğunu tahmin ettiğimiz yapıyı görüyoruz. Mektebin avlu giriş kapısı Kirazlı Mescid Sokağından yapılıyor. Kapının üzerinde bulunan tabeladan buranın geçmişte Kazasker Ataullah Efendi Sıbyan Mektebi  olduğunu öğreniyoruz. Tabelada önce Birgili Ataullah Efendi sonrada mektebin tarihçesi hakkında bilgi verilmiş:  “Ataullah Efendi, İzmir Ödemiş İlçesi Birgi kasabasında doğmuş, 1571 senesinde İstanbul ‘da vefat etmiş alim bir zattır. Kabri Şeyh Ebü’l -Vefa Camii’nin bahçesindedir. Sultan II. Selim’in hocasıdır. Molla Ataullah veya Atâî Ahmed Efendi diye tanınır. Şeyhülislam Ebussuûd Efendi’den ve İstanbul Kadısı Sadi Efendi’den ilim tahsil etti… 1547 senesinde Rüstem Paşa’nın yaptırdığı medreseye müderris tayin edildi…” Mekteb, “1571 yılında Birgili Ataullah tarafından inşa ettirilmiştir. Bina yüksek bir bodrum üzerine tek katlı ve dikdörtgen planlıdır. Duvar örgüsü kesme taş ve üç sıra tuğla ile örülmüştür. Bu duvar örgüsüne “almaşık” denir. Bodrum kat cephesi sıvalı olup, dörtgen lokma  demir parmaklıklı pencere açıklıkları  mevcuttur. Dersane katında ise büyük ve üstü kemerli pencereler bulunmaktadır. 2015 yılında Fatih Belediyesi tarafından restorasyonu tamamlanmıştır. Bina, İstanbul Edebiyat Derneği (İSEDER) tarafından  kullanılmaktadır.” Mektebin cadde üzerinde avlu duvarına yaslı, nerede ise yarısı yol seviyesinin altında kalmış çeşme dikkati çekiyor. Çeşmenin orijinal ismi nedir bilinmez ancak mekteple aynı isim Ataullah Efendi Sıbyan Mektebi Çeşmesi olarak kayıt düşüyoruz. Çeşme bina restore edilirken neden restore edilmemiş, yol seviyesi düşürülememiş herhalde! Çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Mektebi solumuza alarak trafiğe kapatılabilen dar sokağa giriyoruz. Sokak bitiminde karşımıza teni restore edildiği belli olan tek katlı yapı çıkıyor. Taştekneler Sokakta bulunan binanın tabelasından İBB Taş Eğitim Atölyesi olarak kullanıldığını anlıyoruz.

EMİR HOCA HAZRETLERİ KABRİ
KAYSERİLİ AHMET PAŞA KONAĞI
BOZDOĞAN KEMERİ
KALENDER CAMİİ MEDRESESİ
KALENDER MEDRESESİ HAZİRESİ
-FATİH RAM
-BEYAZIT FORD OTOSAN İLKOKULU

Binanın hemen yanında iki kişinin yanyana ancak geçebileceği aralıktan Emir Hoca Sokağından giriyoruz merakla. Taş Atölyesinin bahçesinde kabir taşında Emir Hoca Hazretleri yazılı mezarı görüyoruz. Yazının giriş kısmında da belirttiğim gibi gezimiz sırasında İBB tarafından kullanılan bir çok tarihi yapıyı görüyoruz. Emir Hoca Sokağının bitiminde karşımıza üç katlı gösterişli bir konak çıkıyor. Konak kapısının hemen yanında bulunan tabelada Kayserili Ahmet Paşa Konağı hakkında bilgi verilmiş: “19.yy yapısı olan konak, 1806 – 1878 yılları arasında yaşamış ve 1873’te Bahriye Nazırı olan Kayserili Ahmet Paşa aittir. Konak Osmanlı mimarisinin 19.yy ortalarında moda olan ampir örneğini teşkil etmektedir. Konak, kagir bir bodrum üzerine oturan ahşap bir binadır. Soldaki kapı harem , sağdaki çifte kapı ise selamlık girişidir. … Konak; cephesi, çifte çıkması, aralardaki pilastrları, pencere pervazları ve çıkmaları taçlandıran üçgen biçimindeki alınlıkları ile dönemin ampir üslubunun güzel örneklerinden biridir. … Dönemin önemli isimlerinden olan Paşa, Sultan Abdülaziz’in 1876’da tahtan indirilmesi olayında ön planda rol oynamıştır.” Kayserili Ahmet Paşa Sokağı, konağın bitiminde keskin bir şekilde sola kıvrılıyor. Sokağı Taştekneler Sokağı kesiyor. Taştekneler Sokağı ismi gözümüze aşina. Vefa gezisinden hatırlıyoruz. Taştekneler Sokağında sağa dönerek kısa bir süre yürüyoruz. Önümüze Ekmekçizade Ahmed Paşa Medresesi çıkıyor. Vefa gezimizde bu yapıyı görmüştük. Bu noktadan tekrar geriye dönerek aynı sokakta Taştekneler Sokağında ilerliyoruz. Sola Cemal Yener Tosyalı Caddesine dönerek Kalendarhane Camii yönünde devam ediyoruz. Sağımızda ara ara Bozdoğan Kemeri görünüyor. Sağımızda bulunan Kalender Medresesi Sokağından geçilerek Kalenderhane Camiine ulaşıyor. Kalendar Medresesi Sokağı köşesinde aynı isimle anılan Kalender Medresesi ve Haziresi bulunuyor. Caddeye devam ettiğimizde yazının ilk kısmında bahsettiğimiz Seferağa Çeşmesine ulaştık. Bu kez Bozdoğan Kemerinden geçerek Kalenderhane Camii sağımızda olduğu halde ilerledik. İstanbul Üniversitesinin bazı bölümlerinin yer aldığı sokağa Ümit Yaşar Doğanay Sokağına geçtik. Sağ yanımızda karşılıklı iki bina Fatih Rehberlik ve Araştırma Merkezi ve Beyazıt Ford Otosan İlkokulu yer alıyor. Sol yanımızda okulların karşısında ise İ.Ü. İletişim Fakültesi yer alıyor. Bina tarihi doku içinde oldukça iğreti duruyor. Zemin artı üç katın üzerinde, 4.kat -kaçak kat gibi binaya sonradan eklendiği belli olan- görüntüyü bozmuş.

-İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ
KAPTAN-I DERYA BASMACIZADE
İBRAHİM PAŞA CAMİİ
KAPTAN-I DERYA BASMACIZADE

İBRAHİM PAŞA SEBİLİ
(Restore Bekliyor)
KAPTAN-I DERYA BASMACIZADE
İBRAHİM PAŞA TÜRBE VE HAZİRESİ
İ.Ü. NADİR ESERLER KÜTÜPHANESİ (Medresetü’l-Kudât)
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ DUVAR ÇEŞMESİ
KAPTANPAŞA MEKTEBİ SOKAĞI KÖŞESİNDEKİ ÇEŞME
(Kemeraltı Çeşmesi)
DERUNİ MEHMET EFENDİ TÜRBESİ
Kaptanı Derya Basmacızade
İbrahim Paşa Sebili Kitabesi
(5 parça herbir parça 2 satır, 2 sütun)
H. 1120 / M. 1708-1709

1a Hâcı İbrahîm Paşa menbâʽ-ı bahr-i kerem
Kâpudân-ı asr-ı Sultân Ahmed-i behcet-asîl
1b Şâh-ı vâlâ-menkabet Dârâ-yı İskender-hadem
Pâdişâh-ı rubʽ-ı meskûn hâdim-i beyt-i Halîl

devamını okumak için bakınız!

İletişim Fakültesini geçtikten hemen sonra köşedeki tarihi yapı ve cami dikkatleri çekiyor. Bir kapısı Kaptanı Derya İbrahimpaşa Sokağına diğer kapısı Besim Ömerpaşa Caddesine açılan Kaptanı Derya Basmacızade İbrahim Paşa Camiini kapıları kapalı olduğundan dıştan fotoğraflayabildik. Köşedeki 5 kemerli Kaptanı Derya Basmacızade İbrahim Paşa Sebili restore edilmeyi bekliyor. Her kemerin altında 2 satır 2 sütun kitabe yer almaktadır. Tavanı acilen onarılmayı bekliyor. Külliye içerisinde sebilden başka, sıbyan mektebi, hazire bulunuyor. Ümit Yaşar Doğanay Sokağına bakan avlu duvarında pencere üstünde kitabe yer alıyor. Cami avlusundaki geniş hazireyi fotoğrafladıktan sonra avlu giriş kapısının solunda bulunan tabelasından cami hakkında bilgi ediniyoruz: “Ve yine borçlu ve hapiste olan Müslüman fukaralara senede bir akça sadaka verile…” Cami, 18. yüzyılda İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Basmacızade ailesinin bilinen en eski üyelerinden olan Basmacızade İbrahim Paşa 19 Aralık 1706 tarihinde 3. Ahmet tarafından Vezirlik makamına, sonrasında Kaptan-ı Derya görevine yükselmiştir…” Caminin aynı isimli içte kalan sokağından bir çok fotoğraf karesi yakaladık. Cami kapalı olduğundan içeri giremedik. Avlu kapısından Cami giriş kapısının üzerinde bulunan yeşil zemin üzerine 3 satır olarak yazılı kitabe bulunuyor. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisi İBRÂHİM PAŞA KÜLLİYESİ maddesi,E.T:13.7.2022)  Caminin cadde üzerinde hemen yanında Üniversiteye bağlı Nadir Eserler Kütüphanesi bulunuyor. Kütüphane binasının yüksekçe kapısı ve sağında ve solunda bulunan penceresinin üzerinde hüsn-i hat yazısı ile kitabe yer alıyor. Kitabe, ağaç dalları tarafından kapandığından tam olarak fotoğraflayamadım. Bina 1912 yılında Şeyhülislam Hayri Efendi’nin emri ile Evkaf Nezaretince Medreset’ül Kudat (Kadılar Medresesi) olarak yapılmıştır. Binanın mimarı Kemalettin Bey’dir. (Kaynak: https://kutuphane.istanbul.edu.tr/tr/content/nadir-eserler-kutuphanesi/hakkimizda E.T.:13.7.2022). Besim Ömerpaşa Caddesinde Süleymaniye yönünde ilerliyoruz. Kütüphaneden yüz metre ileride sağda tek çeşme 1-2-1 sıralı muslukları olan güzel bir çeşme yer alıyor. Kitabesi bulunmayan çeşmenin ismini İstanbul Üniversitesi Duvar Çeşmesi ibaresi dışında araştırmalarımda bulamadım. “Sağda ve solda yer alan yüksek ikişer mermer sütuna nazaran çeşmenin sathı içerlektir. Ortada büyük, iki yanında birer küçük çeşme, üçlü bir grup oluşturmaktadır. Orta çeşmenin düz ayna taşı üzerinde Lâle Devri çeşmelerinin çoğunda görülen yelpaze motifi yer almaktadır. Küçük çeşmeler birer mihrap biçimindedir. Bunlarla yüksek sütunlar arasında ayrıca birer niş vardır. İkili sütunların oymalı birer başlıkla şekillendirilmiştir.” (Kaynak Su Vakfı E.T.:13.7.2022)  Besim Ömerpaşa Caddesinde  ilerlediğinizde Süleymaniye Caddesine çıkılıyor. Süleymaniye yönünde ilerlemeyerek Süleymaniye Caddesinde geriye doğru aracımı park ettiğim yöne doğru yüzümüzü döndük. Bu kez Bozdoğan Caddesi yönünde. Kemerin altından henüz geçmiştik ki karşımıza çeşme çıktı. Çeşme, küçük bir aynası, üst kısmında kemer şeklinde tek satır kitabesi bulunuyor. “Kemerinin içinde düz ve ters yazılmış, birbirine geçmiş kitabesinde: “ Ve cealna minel mâi külle şey’in hay 1158” ayeti okunmaktadır. Çeşmenin ismini bulamadım. Sadece Kaptan Paşa Mektebi Sokağı Köşesindeki Çeşme bilgisine rastladım. (Sonradan bir kaynakta bu çeşme için Kemeraltı Çeşmesi ismi kullanılmış). Bozdoğan Kemeri Caddesinde Vezneciler yönünde yola devam ettik. Sağ yanımızda yola cephe bir penceresi olan, herhangi bir tabelası olmayan kenarları eşit olmayan çatılı altıgen yapı dikkatimizi çekti. Yaklaşıp açık olan penceresinden içeriye baktığımızda iki adet sandukanın olduğunu gördük. Yan cepheye bakan kapısının üzerinde 4 satırlık bir kitabe yer alıyor. “(1) Sahibu’l Hayrat ve’l Hasenat merhum / (2) ve mağfur şeyh deruni hacı / (3) Muhammed (Mehmet) Efendinin … şerif nakşibendiye / (4) zaviyesi merhumun ruhuna el Fatiha“ kitabenin altında 1236 tarihi not düşülmüş. Kitabeyi doğru çözümlemişsem Hacı Mehmet Efendi ve nakşibendiyen bir zat türbede medfundurlar. (Türbeye daha sonra Deruni Mehmet Efendi Türbesi yazısı konulmuş).

-SÜLEYMANİYE CAMİİ KÜLLİYESİ
SÜLEYMANİYE CAMİİ
DARÜ’L HADİS
DARÜŞ ŞİFA
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN TÜRBESİ
HÜRREM SULTAN TÜRBESİ

SÜLEYMANİYE CAMİİ HAZİRESİ
—Çeşme

Ve sonunda Süleymaniye Caddesini takip ederek Süleymaniye Camii ve Külliyesine ulaştık. Süleymaniye Cami ve Külliyesi hakkında çokça yazılar olduğundan bu bölümü oldukça kısa bir şekilde geçeceğiz. Vakit öğlen namazı vakti. Namazı Süleymaniye Camiinde kılmak için adımlarımızı hızlandırıyoruz. Namazdan sonra cami avlusunda gezerken tuvalet 2-TL yazısını gördük. Hem de peşin. Hayret ettik. Zannedersek cami derneği adına işletiliyor. İBB tarafından ücretsiz olan tuvaletleri bilmeyen yerli veya yabancı turistler bu tuvaleti kullanıyorlar. İBB tarafından ücretsiz hizmet veren tuvaletler pırıl pırıl. Cami avlusunun dört bir yanını dolaşıyoruz. Denize bakan cephe yerli yabancı turistlerle dolu. Bol bol fotoğraf çekiliyorlar. Buradan İstanbul’un bir çok tarihi dokusu görülebiliyor. Etrafı kolaçan ettikten sonra türbelerin olduğu bölüme giriyoruz. Bu alanda iki kapalı türbe var. Birisi Kanuni Sultan Süleyman Han adına, diğeri Hürrem Sultan adına yapılmış. Kanuni’nin türbesinde Sultan II. Süleyman Han, Sultan II. Ahmed Han, Rabia Sultan, Mihrimah Sultan, Saliha Dilaşûb Sultan ve Asiye Sultan’ın da sandukaları bulunuyor. Türbe oldukça süslü. Hürrem Sultan Türbesinde ise Şehzade Mehmed ve Hanım Sultan’ın sandukaları bulunuyor. Türbe, Kanuni’ye göre oldukça sade. Kubbe kısmındaki pencerelere kadar duvarlar çinilerle bezenmiş. Sonrasında süsleme bulunmamaktadır. Açık alanda geçmişten günümüze bir çok zevatın kabri bulunuyor. Özenle işlenmiş, sanat değeri yüksek, çok değişik mezar taşları özel olarak incelemeye değer. Hürrem Sultan’ın hayatı türbesi önünde Türkçe ve İngilizce olarak anlatılıyor: “Hürrem Sultan bugünkü Ukrayna sınırları içinde kalan Rogatin (Rohatyn) bölgesinde yaşayan bir rahibin kızı olup, asıl adı Alexandra Lisowska’dır. Batı kaynaklarında yaygın olarak Roxelane adıyla yer alır…” Özetle, Kendisine “sevinçli, gönül açısı, şen anlamlarına gelen Hürrem adı verildi. Çocukları, Mehmed, Mihrimah, Abdullah, Selim, Bayezid ve Cihangir’dir…. Ardında çok sayıda büyük hayır eserler bırakmıştır. En önemlisi Haseki Külliyesi’dir. Türbe, Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Sundurmalı girişiyle sekizgen planlıdır. Kubbe altında silindirik dönüş yapan kasnak üzerinde celî sülüs ayet yer alır. Kapı ve pencere kanatları kündekâri tekniği ile ağaç işçiliğinin en nefis örneklerindedir. Caminin meydan çeşmesinin bulunduğu avlu kapısının önünde prizma tabelada Süleymaniye Cami ve Külliyesi hakkında şu bilgilere ulaşıyoruz: “Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a (1550 – 1557) yaptırılan külliyedir. Boğaza ve Halice bakan yüksek bir tepe üzerinde yapılan külliyenin merkezinde Süleymaniye Camii yer almaktadır. Külliye; Cami, darüttıb, medreseler, darül kurra, sibyan mektebi, hamam, imaret, bimarhane, çarşı, türbeler gibi yapılardan meydana gelmiştir. Temeline ilk taşı büyük Osmanlı alimi Ebussü’ûd Efendi koymuştur. Mimar Sinan’ın kalfalık eserim diye nitelendirdiği bu büyük külliyenin kısa sürede yapılması zamanına göre büyük başarıdır. Cami, 16 Ağustos 1557’de Kanuni Sultan Süleyman Han ve bütün devlet ricalinin hazır bulunduğu bir törende, Mimar Sinan tarafından ibadete açılmıştır. Süleymaniye Camii, bulunduğu yer, İstanbul’a hakim bir noktadadır. Avlusu ile birlikte dikdörtgen şeklinde olan caminin harim kısmı 68×63 m ölçüsündedir. 26i50 m çapında ve 53 m yükseklikte olan düz pandantifli kubbe, dört kalın kemer üzerinde oturmakta ve kaidesinde yuvarlak kemerli otuz iki pencere bulunmaktadır. Sütunlardan biri Topkapı Sarayından, biri Kıztaşından, biri, İskenderiye, diğeri de Baalbek’ten getirilmiştir. Mihrap ve cümle kapısı  tarafında iki yarım kubbe  bulunmaktadır. Yanlarda, ayaklar arasında mukarnas başlıklı ikişer mermer sütuna dayana üç sivri kemerli galeri uzanmaktadır.  Cami,138 pencereden ışık almaktadır. Caminin akustik ve havalandırma düzeni bir mimari deha ürünüdür. Akustik düşünülerek, bütün kubbeler, çift kubbe  şeklinde yapılmıştır. Ana kubbeye ağızları içeri  doğru açılan altmış dört küp yerleştirilmiştir. Bu küplerden ayrıca küçük kubbelerin  köşelerine ve  stalaktiklerin altına da  konulmuştur. Caminin zeminine de sesi aksettiren tuğladan boşluklar yapılmıştır. Camideki yazılar meşhur hattat Ahmet Karahisari ve talebesi Hasan Çelebi tarafından yazılmış. Caminin dört minaresinden ikisi ,iç avlunun kuzey cephesinin iki köşesinde olup, ikişer şerefelidir. Diğer ikisi ise üç şerefeli olup , arka cephenin köşelerinde yer almaktadır. (Ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisi SÜLEYMANİYE CAMİİ maddesi,E.T:16.7.2022)  Külliyenin bulunduğu alan 1972 yılından beri Dünya Miras alanı içerisindedir.

SÜLEYMANİYE CAMİİ KÜLLİYESİ (DEVAM)
SÜLEYMANİYE MEYDAN ÇEŞMESİ
(Hesap Çeşmesi ve Çadır Çeşmesi)
DARUL HADİS
(İbn Haldun Üniversitesi İslam Enstitüsü)
-DÜKKANLAR
SÜLEYMANİYE HAMAMI
Süleymaniye Meydan Çeşmesi Kitabesi
Yapımı 1207 (M. 1792 1793)

1 Kalellahu tebareke ve teala
Aynen yeşrebu biha ibadullahi
2 Ve sekâhum rabbuhum şerâben tahûrân
İnne haza kane leküm cezaen
Ve kane sa’yüküm meşkura

1 Yüceler yücesi Allah şöyle buyuruyor
Bu Allah’ın has kullarının içtikleri bir pınardır
2 Rableri onlara tertemiz bir su içirir
(Onlara şöyle denir) Bu sizin için bir
mükafattır. Sizin gayretinizin karşılığı budur
Rebiül evvel ayı tarih 1207
3 (Bu) orada bir pınar ki adına selsebil denir
Azim olan Allah doğru söyledi

Avludan çıkıp cami etrafını geziyoruz. Süleymaniye Caddesinden camiye doğru gelirken geniş bir alan önünüze çıkar. İşte bu alan da kubbeli, kare yapı, dört köşeli Süleymaniye Meydan Çeşmesi dikkati çeker. Çeşmenin üzerinde 3 ayrı parça halinde kitabe yer alıyor. Kitabe ortada 3 satır, yanlarda 2 satır olarak yer alıyor. 1207 tarihinde yaptırılan çeşme Hesap Çeşmesi ve Çadır Çeşmesi isimleriyle de bilinir. Çeşme üzerinde bulunan bilgilendirme tabelasında: “Hesap Çeşmesi denilmesinin sebebi, külliyenin yapımı sırasında burada yüksekçe bir yere çıkan Mimar Sinan belirli zamanlarda yanında çalıştırdığı ustalara yevmiyelerini dağıtırmış… Çadır Çeşme denilmesinin sebebi ise Süleymaniye’nin tamamlanıp işler bittikten sonra caminin karşısındaki boş meydanda kurulmuş olan işçi gündeliklerinin ödendiği hesap çadırı kaldırılırken buraya bir hayır eseri bırakmak istemeleri imiş.”  Tek cephesinde  aynası  vardır. Musluğu takılı ve su akmaktadır. Sağ tarafımıza İstanbul Üniversitenin yüksekçe duvarını alarak aşağı mercan yönüne doğru ilerliyoruz. Solda Külliyenin bir parçası olan dış avluda yer alan bina halen ilk günkü gibi amacına ve ruhuna uygun olarak İbn Haldun Üniversitesi İslami İlimler Enstitüsü, Süleymaniye Külliyesi Darul Hadis 1557 bölümü olarak hizmet veriyor. Külliyenin bir parçası olarak alt kısımlarında iş yerleri bulunuyor. 53 adeti İBB tarafında restore ediliyor, bitmek üzere. Külliyenin etrafı eskiye nispetle oldukça açılmış, ancak daha çok yıkılması gereken yapı bulunuyor. Dükkanların karşısında Dökmeciler Hamamı sokağında Mimar Sinan tarafından yapılan Süleymaniye Hamamını gördük. Hamam tabelasını görmesem girişin yapıldığı yapıya minaresiz Cami derdim. Hamamın giriş kapısında Fatih Belediyesi tarafından hazırlanmış hamama ait bilginin yer aldığı tabela bulunuyor: “Hamam Dökmeci Hamamı olarak ta biliniyor. Süleymaniye Hamamı kubbeleri ve birbiri ardınca dizilmiş bacalarıyla İstanbul’un en güzel hamamlarındandır. Hamam 1924 yılında kapatılmış, 2004 yılında ise restore edilerek yeniden açılmıştır” Alt kısımdan dehliz gibi koridordan yukarı doğru Süleymaniye avlusuna çıkılıyor. Öğlen namazı sırasında caminin iç avlu ve içerisinden fotoğraf çekememiştim.

-AĞA KAPISI
(Bâb-ı Meşîhat- Fetvahane)
(İstanbul Müftülüğü)
MİMAR SİNAN TÜRBESİ
MİMAR SİNAN SEBİL VE ÇEŞMESİ
SÜLEYMANİYE KÜLLİYESİ DUVAR ÇEŞMESİ
(Mimar Sinan Caddesi)
AĞA KAPISI HAKKINDA AYRINTI VE
KİTABELERİN METNİNİ
OKUMAK İÇİN BAKINIZ!

Fotoğrafları çektikten sonra cami avlusunun bu kez İl Müftülüğü tarafından çıkıyoruz. Şifahane Sokakta İl Müftülüğü ek hizmet binası yer alıyor. Ana bina ise Şifahane Caddesinin bitiminde tam karşıda. Bir başka deyiş ile Şifahane Caddesi ile Fetva Yokuşu Sokağının kesiştiği noktada bulunuyor. Yüksekçe olan giriş kapısının üzerinde 1241 tarihli 4 satır 5 sütun kitabe bulunmaktadır. Kapının en üs kısmında ise Osmanlı Devlet Arması hemen altında 1309 tarihli 4 satır 2 sütun kitabe yer alıyor. Bina ilk yapıldığında Seraskerlik Makamı olarak kullanılmakta iken, yeniçeriliğin kaldırılması ile Şeyhülislamlık Makamına tahsis edilmiştir. Osmanlı Devleti’nin en yüksek memurlarından biri olan Yeniçeri Ağasının görev yaptığı şu anda İstanbul Müftülüğü hizmet binalarının bulunduğu yer kısaca “Ağa Kapısı” olarak adlandırılmıştır. Ağa Kapısı, etrafı yüksek duvarlarla çevrili bir sahada, içinde adeta Hünkar Sarayı gibi çeşitli köşkleri, selamlık, harem ve hizmet daireleri ile atölyelerden oluşan büyük bir kompleks idi. Ancak, ahşap olması sebebiyle 1660, 1750, 1771 ve 1782 yangınlarından etkilenmiş ve her defasında yeniden inşa ettirilmiştir. Yüzümüzü tekrar cami yönüne döndüğümüzde karşımıza Mimar Sinan Türbesi çıkıyor. Mimar Sinan Türbesi külliye avlusu içerisinde hazire de bulunmuyor. Fetva Yokuşu aşağı doğru inerken çatallaşıyor. Sağda Mimar Sinan Caddesi, solda Fetva Yokuşu. Çatallaşan kısımda ortada Mimar Sinan Sebil ve Çeşmesi ile Mimar Sinan Türbesi yer alıyor. Sebil, 4 köşeli ve her bir penceresinin altında çeşme bulunmaktadır. Türbe ise diğerlerine nazaran oldukça sade. Türbe duvarında tabelada, Mimar Sinan’ın hayatı anlatılıyor. “Mimar Sinan 1490 yılında Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde doğmuştur. Devşirme olarak İstanbul’a gelmiş, marangozluk öğrenmiş, yeniçeri piyadesi olarak savaşa katılmıştır. Pulya / Korfu ve Boğdan seferleri sırasında Prut Nehri üzerinde ordunun karşıya geçmesi için kurduğu köprü ile Lütfü Paşa’nın takdirini kaznmıştır.1537 yılında mimarbaşı görevine getirilmiştir. Şehzade Camii çıraklık, Süleymaniye Camii kalfalık, Selimiye Camii ise ustalık eseri olarak nitelendirilir. 1588 yılında vefat etmiştir. Türbe, köşeli kubbeli sebilin arkasına iki sokağı ayıran üçgen bir araziye inşa edilmiştir. Türbe duvarla çevrelidir. Mimar Sinan’ın mermerden yapılmış sandukası bitkisel süslemelidir. Türbenin cami yönündeki cephesinde sülüsle yazılmış Sal Mustafa Çelebi’ye ait manzum kitabe yer almaktadır. Türbede sadece Mimar Sinan medfundur. Avlusu içerisinde üç kişinin daha mezarı bulunmaktadır.” Camiye dönük cephesinde 3 satır, 5 sütun kitabe yer  almaktadır. Kitabenin latinize hali duvarında yer alıyor. Türbeden sonra Mimar Sinan Caddesinde sağda külliyenin avlu duvarında dönemin özelliklerini uygun çeşme ile müştemilat tamamlanmış olmaktadır. İsmini bilmediğimizden Süleymaniye Külliyesi Duvar Çeşmesi -Mimar Sinan Cad- olarak kayıt ediyoruz.

-METRO TÜNEL
SAATÇİ YOKUŞU SOFTA HATİP CAMİİ
DERVİŞ SALİMBEYOĞLU MUHAMMED REMZİ BEY KABRİ
SEYİT ALİ EFENDİ KABRİ
KEPENEKÇİ SİNAN MEDRESESİ (Harabe – Restore Bekliyor)
KEPENEKÇİ SİNAN CAMİİ

Aynı yoldan geri dönerek Müftülük binasını sağıma alarak Fetva Yokuşu Sokağında Müftülük külliyesi duvarı boyunca aşağı doğru iniyoruz. Vefa gezimizde bu kısma kadar gelmiş, yukarı çıkmamıştık. Müftülük duvarının bittiği köşeden sağa Namahrem Sokağına dönüyoruz. Burası Demirtaş Mahallesi. Namahrem Sokak sola keskin dönüş yaparak aşağı Haliç’e doğru inerken biz sağa Ayrancı Sokağa giriyoruz. Bu bölgeden uzaklaşmadan dönüşe geçmek istiyoruz. Aşağıda kalan kısımlar için ayrı bir program yapacağız. Sağımızda sokak boyunca uzanan yapı dikkatimizi çekiyor. Müftülüğe ait bir bina mı oksa başka bir binamı. Sanki hapishane penceresi gibi. Solumuzda ise 3 katlı cumbalı apartmanlar yer alıyor. Sokak tam doksan derecelik açıyla tekrar sola daha dar bir şekilde devam ediyor. Onarılmış binalar kadar onarılmayı bekleyen binalar burada fazla. Yapılar daha bakımsız, Yokuş aşağı inmek zorunda kalıyoruz. Hayriye hanım Sokağına girdiğimizde Haliç daha net gözüküyor. Yenikapı – Hacı Osman Metro hattı tünel çıkışı ayağımızın hemen altında ve Haliçten geçip Taksim yönüne giden köprüyü görüyoruz. Karşımızda Saatçi Yokuşu Softa Hatip Camii gözüküyor. Cami hakkında isminin yazdığı tabela dışında herhangi bir bilgiye rastlamıyoruz. Saat 15.45 olmasına rağmen cami kapalı. Cami kısa minareli, çatılı yapıya sahip. Dıştan bakımsız. Hayriye Hanım sokağında ilerliyoruz. Sağ yanımızda istinad duvarı olduğu bulunuyor. İstinad duvarı ve üzerindeki yapılar muhtemel Süleymaniye Külliyesine ait İl Müftülük binasına ait. İstinad duvarı bitiminde solda bulunan Kepenekçi Sabunhanesi Sokağına giriyoruz. Çünkü uzaktan kabir dikkatimizi çekiyor. Yaklaştığımızda tarihi yapının bahçesinde tek kalmış mezar görüyoruz. Çite asılı fotoblokta yazdığına göre burada Derviş Salibeyoğlu Muhammed Remzi Bey medfun. Kabrin alt kısmında Medrese duvarında mermer kitabe de ise Bu kabirde peygamberimizin soyundan ders hocası Seyyid Ali Efendi yatmakta olduğu yazıyordu. Tarihi bina ise muhtemel sokağa ismini veren Kepenekçi Sinan Medresesine ait. Kepenekçi Sinan Medresesi olarak anıldığı 1546 tarihli tahrir defterinden ötürü bu yıldan önce inşa edildiğini söyleyebiliyoruz. Medrese Emin Sinan Medresesi olarak ta biliniyor. Mimar Sinan eseri olduğu ifade ediliyor. Medresenin köşesinden sağa Kepenekçi Medresesi sokağına dönüyoruz. Tekrar sağa dönerek Hayriye Hanım Sokağına tekrar giriyoruz. Sol tarafımızda binaların arasında kalmış, kırmızı tuğlalı minaresi ile Kepenekçi Sinan Camiini görüyoruz. Cami yol seviyesinin altında. Bir kaç basamak ile Camiye giriş yapılıyor. Cami kapalıydı. Bu cami de bir önceki gibi ciddi bakıma ihtiyacı var. Cami giriş kapısı yanında bulunan mermer tabeladan yapım tarihi olarak 1531 – 952 tarihini görüyoruz. Caminin, ilk yapılış tarihinden sonra 1952 tarihinde yeniden inşa edildiğini yada büyük bir onarım geçirdiğini anlıyoruz.

SİYAVUŞPAŞA MEDRESESİ
(HİLYE-İ ŞERİF TESBİH MÜZESİ)
HOCA HAMZA CAMİİ
HOCA HAMZA CAMİİ ÇEŞMESİ
(Ali Ağa Çeşmesi)
(Devoğlu Ali Ağa Çeşmesi)

(Restore Bekliyor)

Camiyi geçer geçmez sağa yokuş yukarı Kepenekçi Yokuşu Sokağında ilerliyoruz. Sokağın bitimine yakın sol tarafımızda taş yapılı avlu duvarı yer alıyor. Burası tarihi Siyavuşpaşa Medresesi. Halen Hilye-i Şerif Tesbih Müzesi olarak hizmet veriyor. Medresesinin etrafı ciddi anlamda temizlenmiş, bina açığa çıkarılmış. Halen de bazı bölümlerin etrafı çevrili yıkım sonrası düzenleme devam ediyor. Yokuşu çıkmayı tamamladığımızda sola Kepenekçi Sokağına ulaşıyoruz. Kepenekçi ismi yaygın ve sokak isimlerinde çok sayıda yer almış. (Kepenek ismini merak ediyoruz. Kubbealtı sözlüğünde Kepenek için, “Kebe denen en kalın keçeden dövülerek yapılmış kolsuz çoban üstlüğü” anlamı verilmiş. Bunun imalatını yapan kişi de Kepenekçi olsa gerek. http://lugatim.com). Sokakta birkaç adım düz gittikten sonra sokak aşağı doğru sola Medresenin etrafında kıvrılarak iniyordu. Bizde Medreseyi diğer cephelerden görebilmek için aşağıya doğru indik. Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesinin girişine gelmiş olduk. Müze, İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı tarafından idare ediliyor. Salı günü hariç her gün 10-17 saatleri arasında ücretsiz ziyaret edilebiliyor. Bayram tatili olduğu için kapalıydı. Girişin önünde bulunan prizma tabelada Siyavuşpaşa Medresesi hakkında bilgiye ulaşıyoruz.: “Karşısındaki Hoca Hamza Mescidinden dolayı Hoca Hamza Medresesi olarak ta anılan yapı, III. Murad döneminde sadrazamlık görevinde bulunan Siyavuş Paşa tarafından, 1580’de yaptırılmıştır. Yapım tarihini belirleyen bir kitabesi yoktur… Bugün medresede 14 hücre sayılabilmektedir. Muhtemel Davud Ağa’nın eseri olan yapı, özenli tasarımı, malzemesi ve ayrıntıları ile dikkati çekmektedir. Süleymaniye’den Haliç’e doğru inan Odunkapı Yokuşu’na set çekercesine, dik olarak yerleştirilen medrese, arazinin eğimi nedeniyle batıya doğru yüksekliği artan bir bodrum üzerinde yükselmektedir. Arsanın düzensiz geometrisi nedeniyle medresenin planı herhangi bir şemaya bağlı değildir; özel bir çözüm sergilemektedir. Dershane doğuda, hücre dizilerinin ucundadır;  hücreler yamuk planlı avlunun üç yönü boyunca dizilmiştir. Dershane giriş  cephesinde ahşap bir saçağı taşıdığını sandığımız kancalar durmaktadır. Genel yerleşme düzeninde  dershane ve ona bitişen 6 hücre kıbleye yöneltilmiş  batıya doğru kıvrılan duvarın bu kesimine medreseye ait 2 hücre  yerleştirilmiştir. Haliç’e inen yamacın eğimi nedeniyle bu dizideki 5 hücre kısmen zemine  gömülüdür. Dışarıya pencere açılamadığından güney duvarı sağır bırakılmıştır. Avluda şadırvan vb. öğe  kalmamıştır.” Müze giriş kapısının hemen karşısında Hoca Hamza Camii ve muhtemel aynı isimli çeşme yer alıyor. Hoca Hamza Camii Çeşmesi, onarılmayı  bekliyor. Bazı kaynaklarda çeşmenin ismi Ali Ağa Çeşmesi olarak geçerken, bazı kaynaklarda Deveoğlu Ali Ağa Çeşmesi olarak belirtilmiş. Çeşmenin, 2 satırlık kitabesi bulunuyor. Kemer içerisi aynanın üzeri koyu gri renge boyanmış. Ayna kısmı ise yeşile boyanmış. Kitabenin üst kısmında karşılıklı iki vazo içerisinde çiçek motifleri güzel bir görünüm katmış. Birde restore edilmiş olsa daha renkli olurdu. Kitabede, “bismillahirrahmanirrahim-elhamdülillahi rabbil alemin / ikinci satırda ise enbiya 30. ayetten bir bölüm ve …. (henüz çözemedim)” yer alıyor. Kitabenin sol alt kısmında çeşmenin inşa tarihi olarak 1108 (1696-1697) tarihi not düşülmüş. Çeşmenin teknesi yol seviyesinin biraz altında kalmış. Caminin etrafını dolaşarak farklı açılardan görmeye çalışıyoruz. Camiye ait hazire bulunuyor. Camii kapalı idi. Cami yine oldukça bakımsız. Binaların arasında kalmış. Camiyi fotoğrafladıktan sonra tesbih müzesinin diğer cephesinde yokuş aşağı inerek etrafını gözlemliyoruz.

SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ
SÜLEYMANİYE KİTAP ŞİFAHANESİ
SÜLEYMANİYE OTOPARKI
ŞİFAHANE SOKAĞI ÇEŞMESİ (AHMET BEY ÇEŞMESİ)
NEVRUZ KADIN SIBYAN MEKTEBİ
CENDERECİZADE MUHİTTİN ÇELEBİ TÜRBESİ
ALİ EFENDİZADE ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ
KİRAZLI MESCİT CAMİİ
ŞERİFE AYŞE SIDDIKA HANIM ÇEŞMESİ

Siyavuş Paşa Medresesi bitimine kadar inip, sonra tekrar yukarı çıkarak dönüş yoluna doğru ilerliyoruz. Yüksekler Sokaktan yokuş yukarı çıkarak sonunda Külliyenin parçası olarak 1557 yılında inşa edilen Süleymaniye Kütüphanesine ulaşıyoruz. Kütüphanenin yanında Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı binası yer alıyor. Kütüphaneyi fotoğrafladıktan sonra telefon şarzım bitti, eşimin telefonunu kullanarak gezimizi eksik bırakmadan tamamlıyoruz. Kanuni Medresesi Sokak’ta sağımızda Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Süleymaniye Kitap Şifahanesi bulunuyor. Yazma eserlerin onarıldığı bu mekanının çapraz karşısında geçtikten sonra Fatih Belediyesi Süleymaniye Otoparkı yer alıyor. Kanuni Medresesi Sokağı bitiminde sola Şifahane Sokağına dönüyoruz. Sağımızda Külliyeye ait bölümler bulunuyor. Otopark cephesinde, tarihi çeşmeye rastlıyoruz. Çeşmeye ait yapım kitabesi bulunmuyor. Onarım kitabesinde “Ve cealne minel-mai külle şey’in hayy / Yeniden ihyası tarihi sefer ül hayr sene 1351 tarihi dikkati çekiyor (M 1933). Bazı sitelerde sokağın ismi ile anılmış. Şifahane Sokağı Çeşmesi, bazı sitelerde adı Ahmet Bey Çeşmesi olarak verilmiş. Çatılı, teknesi sağlam, musluğu bulunmayan çeşmenin ayeti kerimeden bir bölüm yer alan kitabesi yer alıyor. Çeşme muhtemel sonradan yapılmış, orijinalliğini kaybetmiş. Hiçbir işçilik ve estetik bulunmuyor. Çeşmenin ismini araştırmak üzere yola Şifahane Sokakta yürümeye devam ediyoruz. Şifahane Sokağı ile Kirazlı Mescid Sokağı köşesinde iki katlı, alt katı muhtemel işyeri olan mektebe benzettiğim yapıyı geçerek sola Kirazlı Mescid Sokağına dönüyoruz. (Araştırmalarımız sonucu bu yapının tahmin ettiğim gibi Nevruz Kadın Sıbyan Mektebi olduğunu öğreniyoruz.) 50 metre kadar ilerde sağda Cenderecizade Muhittin Çelebi Türbesi yer alıyor. Tabelasında bu zatın II. Bayezıd’ın defterdarı olduğu notu düşülmüş. Türbenin girişi kapalıydı. Tek kubbeli türbe yapısının etrafında hazire bulunuyor. Türbe avlu duvarının bitiminde çeşme yer alıyor. Çeşme, tabelasında yazdığına göre 1948 senesinde yeniden tamir edilmiş. 2 satır, 2 sütunluk kitabesi bulunuyor. Çeşmenin ismini araştırmak üzere yola devam ediyoruz. Araştırmalarımızda çeşmenin ismi bir kaynakta Ali Efendizade Abdullah Ağa Çeşmesi olarak geçmektedir. Sonunda sokağa ismini veren Kirazlı Mescit Camiine ulaşıyoruz. Cami avlusu, camiye göre oldukça geniş. Cami açıktı. Küçük güzel bir camii. Tavan süslemesi güzel. Mihrap orijinalse dönemin batı mimari akımının etkisini andırıyor. Kalın perde resmedilmiş. Camiden sokağa çıkıp bir iki adım atmıştık ki, caminin köşesinde, cami duvarına bitişik güzel bir çeşme bizi karşılıyor. Hicri 1257 / M. 1841- 1842 tarihinde inşa edilmiş Şerife Ayşe Sıddıka Hanım Çeşmesi, Kirazlı Mescid Sokağı ile Taştekneler Sokağının kesişiminde yer alıyor. Çeşmenin tekne kısmını kapatacak şekilde kısa bir çatı ile çeşmenin üzeri örtülmüş. çatının hemen altında 3 satırlık kitabesi yer alıyor. (Kitabesinde“Ve sekkahüm Rabbühüm şeraben tahura” / “Sahb-ül hayrat vel-hasenat Mehmed Şeyda Efendi merhumun / hemşire-i muhteremleri Şerife Ayşe Sıddîka Hanımın hayratıdır.”) Kitabenin altında salon perdesi benzeri şekil resmedilmiş. Ayna kısmı oldukça sade olan çeşmenin musluğu bulunuyor. Nihayet bugünkü gezimiz sonuna geldik.

BAZI SOKAK İSİMLERİ:

GEZİ GÜZERGAHI: –SEFERAĞA ÇEŞMESİ, -BİRGİLİ ATAULLAH EFENDİ VE SIBYAN MEKTEBİ, -ATAULLAH EFENDİ SIBYAN MEKTEBİ ÇEŞMESİ -İBB TAŞ EĞİTİM ATÖLYESİ, -EMİR HOCA HAZRETLERİ KABRİ, -KAYSERİLİ AHMET PAŞA KONAĞI, -BOZDOĞAN KEMERİ, -KALENDER MEDRESESİ ve HAZİRESİ, -FATİH RAM, -BEYAZIT FORD OTOSAN İLKOKULU, -İBRAHİM PAŞA KÜLLİYESİ (-KAPTAN-I DERYA BASMACIZADE İBRAHİM PAŞA CAMİİ, (-SEBİL Restore Bekliyor, -HAZİRE) , İ.Ü. NADİR ESERLER KÜTÜPHANESİ, -İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ DUVAR ÇEŞMESİ, -KAPTANPAŞA MEKTEBİ SOKAĞI KÖŞESİNDEKİ ÇEŞME, -…..TÜRBESİ, -SÜLEYMANİYE CAMİ VE KÜLLİYESİ (Darü’l Hadis, Darüş Şifa, Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi, Hürrem Sultan Türbesi, Çeşme) -SÜLEYMANİYE MEYDAN ÇEŞMESİ (Hesap Çeşmesi ve Çadır Çeşmesi), -DÜKKANLAR, -SÜLEYMANİYE HAMAMI, -İL MÜFTÜLÜĞÜ, -MİMAR SİNAN TÜRBESİ (Sebil ve Çeşme) , -METRO TÜNEL, -SAATÇİ YOKUŞU SOFTA HATİP CAMİİ, -DERVİŞ SALİMBEYOĞLU MUHAMMED REMZİ BEY KABRİ, -SEYİT ALİ EFENDİ KABRİ, -KEPENEKÇİ MEDRESESİ (Harabe – Restore Bekliyor), -KEPENEKÇİ SİNAN CAMİİ, -SİYAVUŞPAŞA MEDRESESİ (HİLYE-İ ŞERİF TESBİH MÜZESİ), -HOCA HAMZA CAMİİ, -HOCA HAMZA CAMİİ ÇEŞMESİ (Restore Bekliyor), -ŞİFAHANE SOKAĞI ÇEŞMESİ (AHMET BEY ÇEŞMESİ),-SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ, -SÜLEYMANİYE KİTAP ŞİFAHANESİ, -SÜLEYMANİYE OTOPARKI, -ŞİFAHANE SOKAĞI ÇEŞMESİ (AHMET BEY ÇEŞMESİ), -CENDERECİZADE MUHİTTİN ÇELEBİ TÜRBESİ, -ALİ EFENDİZADE ABDULLAH AĞA ÇEŞMESİ, -KİRAZLI MESCİT CAMİİ, -ŞERİFE AYŞE SIDDIKA HANIM ÇEŞMESİ

Günümüz Türkçesi ile
1. Allah bunun mükâfatını mahşer gününde ona versin.
2. Allah’tan ümidim daima budur ki ta kıyamete kadar onun hayır eserleri ayakta kalsın.
3. Onun bütün zamanı cömertlik ve ihsan ile geçmektedir. Gerçek olan şu ki bütün fikirleri hayır yapmak üzerinedir.
4. Işte bu çeşmesi de yüzlerce emek sonucunda (bina edilip) ortaya çıktı. Artık bu çeşmeden su içenler şöyle dua eylesinler:
5. Inşallah dileriz ki onun mahşer günündeki nasibi ve mükâfâtı Cenette Allah’ın Cemalini görmek olsun.
6. Hâtif, gayb duâsıyla oranın tarihini (şöyle) söledi: Rabbim! bu çeşme sürekli aksın, akışı hiç kesilmesin.
Haber: www.istanbultarih.com (E.T..: 13.7.2022)