15. DURAK: İSKENDERPAŞA

PROJENİN ADI
ADIM ADIM TARİHİ YARIMADA
15. DURAK
İSKENDERPAŞA
YAZAN
Tayfun NASUHBEYOĞLU
TARİH VE SAAT
5 Ocak 2022 Cumartesi (11:04 – 13:20)
HANGİ MAHALLELERDEN GEÇTİK?
 İSKENDERPAŞA, AKŞEMSETTİN
GEZİ GÜZERGAHI
SAYFANIN EN ALTINDA VERİLMİŞTİR
Güncellenme Tarihi: 24.1.2023

Bugün tarihi yarımada gezimizin 15.durağımızdayız. İlk günlerdeki hedefimize adım adım ulaşıyoruz. Rabbimize Hamd olsun. Geziye başlayıp ta bitirememek istemezdim. Bu sebeple gezinin ilk haftalarında böyle bir hedeften hatta geziden dahi bahsetmedim. Sonra durak sayısı arttıkça konuşmaya başladım. Şu da tüm açıklığı ile ortaya çıktı ki biz aslında İstanbul’u tanımıyormuşuz.

Bugün Akdeniz, Horhor, Fevzipaşa ve Vatan Caddeleri arasındaki adayı bitirmeyi planladık. Bugün aramıza Zeynep Şifa tekrar katıldı. Gezdiğimiz bölgede yaşına uygun kıyafet veya hediyelik eşya türü bir şeyler alırız diye ikna ettik. Ancak aradığınız zaman bulunmaz derler ya biz de belki geziye odaklandığımız için uygun bir şeyler alamadık Zeynebe. Gezi de bazen fotoğraf çekmesi için telefonumu verdiğimde çok memnun oldu. Böylelikle gelecek sefere de katılım sözünü aldık.

SARI NASUH HZ. HAZİRESİ
ŞENOL GÜNEŞ PARKI
MEHMED PAŞA (Gürcü) ÇEŞMESİ
(Restore Bekliyor)
ÖKSÜZCE HATİP CAMİİ
(Kayıp Camiler)
ÖKSÜZCE HATİP CAMİİ HAZİRESİ
(Mahzun)
FENARİ İSA CAMİİ
SEYYİD HALİL AĞA ÇEŞMESİ (17 Ekimde eklendi)
Gürcü Mehmed Paşa Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1035 / M.1625-1626
Yoldan görünen iki cephesi vardır.
Sol cephesine geçiş demir parmaklıklarla,
arka cephesine geçiş otopark kapısıyla
engellenmiştir.
Kitabesi;
Nâil-i devlet olan Gürcü Mehemmed Paşa
Kim ana olmuş müyesser nîk-haslet nîk-hû
Sadr-ı aʽzam olmuş idi hoş-mend ü kaymakâm
Hayr-ı aʽlâ bulmağiçün eylemişdi cüst ü cû
Buldu bir su kim cihânda misli yok
Çeşmeler yapdırdı hakkâ sû-be-sû
Mescid-i Öksüz’de el-hak etdiği çeşme için
Hak Teâlâ afv ede onun hatâsın her cû
Hep rızâ-yı Hak içün fermûde-i îrâdı
İçsün âbdan pîr ü bernâ sâde-rû
Lâfzen ü maʽnen gören târîhimi tahsîn edip
Bin otuz beşde gelip akdı çü su
Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T:26.1.2022)

Aracımızı park ettikten sonra, Balipaşa Caddesini takip ederek Akdeniz caddesine ulaştık. Vatan Caddesine doğru inmeye başladık. Şenol Güneş Parkına gelmeden Hakperest Sokağın köşesinde bir kabristan gördük. Etrafı çevrili, temizdi. Ancak herhangi bir tabelaya / bilgiye ulaşamadık. İnternetten araştırmak üzere parka girdik. (24 Ocak 2023 te bölgeyi gezerken hazireye tabela asıldığını gördük. Bu hazirenin isminin Sarı Nasuh Hz. Haziresi olduğunu öğrendik. Tabelada hazirede medfun olanların isimleri yazılmış). Şenol Güneş Parkı, güzel, bakımlı, Fatih ölçeğinde orta büyüklükte bir park. Oyun gurubu, üstü kapalı piknik masaları bulunuyor. Bu parkta havuz yoktu. Hakperest Sokaktan sokak içlerine daldık. Biraz ilerledikten sonra sağ yanımızda otoparkın yanında yol seviyesinin altında kalmış mahsun bir çeşme gördük (No:6’nın karşısında). İsminin Mehmet Paşa (Gürcü) Çeşmesi olduğunu öğrendiğimiz bu tarihi çeşme acilen restore edilmeyi bekliyor. Mehmed Paşa (Gürcü) Çeşmesi H.1035 / M.1625 tarihinde yaptırılmıştır. Fatih Hakperest sokakta bulunan çeşme, kesme taştan yapılmıştır. Suyu akmamaktadır. Her satırda üç mısra olmak üzere dört satırdan ibaret kitabesi bulunuyor. Çeşitli vazifelerde bulunup Sadrazamlığa kadar yükselen Gürcü Mehmed Paşa’nın Hırka-i Şerif’te ve Şehzade başında iki çeşmesi daha vardır. Çeşmeyi değişik açılardan fotoğraflarken dikkatimi otoparkta bulunan mezar taşları çekti. Otoparkın içerisine girdim. Etrafı bir karış yükseklikte çevrilmiş birisi kavuklu, diğeri düz mezar taşları gördüm. Garip kalmış bu kabirlerde yatanlar için dua edip ayrıldık. İnşaallah etrafı güzel bir şekilde düzenlenir ve tabela konur. Araştırmalarımızda bu kabrin zamanında kayıp camilerden Öksüzce Hatip Camii Haziresine ait olduğunu öğreniyoruz. Öksüzce Hatip Camiinin bir gün ayağa kalkması duasıyla. (Kayıp Cami Öksüzce Hatip Camii hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız) E.T.:1.7.2023

Hakperst Sokağı kesen Halıcılar Caddesine çıkıyoruz. Sağa Vatan caddesi yönüne doğru döndüğümüzde sol tarafta Vatan Caddesi üzerinde bulunan Fenari İsa Camiini görüyoruz. Bu cami İstanbul’da en çok göz önünde olan camilerden. Kiliseden dönme bir camii. Yeni restore edilmiş. Ancak bu saatte açık değildi. Merdivenle aşağı avluya iniyoruz. Caminin kapısını açmaya çalışıyoruz. Lakin kapalı. Caminin avlusunda bir çok noktadan fotoğraf alıyoruz. Cami, Molla Zeyrek Camisinin bir kaç boy küçültülmüş hali gibi. Bu durum caminin tamamının yer aldığı karede daha belirgin olarak gözüküyor. Avluda bulunan bilgilendirme prizma tabeladan tarihçesi hakkında şunları okuyoruz: “Molla Fenari Cami de denen (Constantinos Lips Manastırı), farklı dönemlerde inşa edilmiş, birbirine bitişik iki kilise ve mezar şapelinden oluşan yapıdır. Yapıyı  mimarlık açısından önemli kılan özellik,  kubbesinin dört tarafında dört küçük şapelin bulunmasıdır. Bu özelliği başka hiçbir Bizans  Kilisesinde bulmak mümkün değildir…”  (Yazının devamını okumak için bakınız! )

AHMEDİYE CAMİİ
DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ
(Orta Çeşme)
Damat İbrahim Paşa Çeşmesi Kitabesi
(Orta Çeşme)
Tamir Tarihi: H. 1132 / M. 1719-1720

1 Cenâb-ı zıll-ı Hak Sultân Ahmed Hân Gâzî kim
Odur şimdi serîr-i saltanatta hüsrev-i yektâ

2 O hâkan-ı kerîmü’ş-şânın ecdâd-ı izâmından
Azîmü’l-menkıbe Sultân Süleymân Hân-ı adl-ârâ

3 Guzât-ı dîni reyyân-ı zülâl-i lutf edip gerçi
Binâ kılmıştı bunda çeşme-sâr-ı bî-bedel ammâ

Kitabenin kalan kısmı ve kayıp kitabeyi
okumak için bakınız!

Caminin yanındaki diğer sokak olan Şair Fuzuli Sokağından yukarı doğru Fevzipaşa caddesi yönünde ilerliyoruz. Sol tarafımızda sivil toplum kuruluşu ÖNDER’in binasını görüyoruz. İlk sokak olan Hissedar Sokağa sağa dönüyoruz. Sağ yanımızda Historia AVM’nin arka kısmını bulunuyor. Sokağı kesen Aile Sokağına kadar ilerliyoruz. Aile sokağından tekrar yukarı doğru dönerek hafifçe yokuş olan sokakta ilerliyoruz. Biraz ilerledikten sonra sol tarafımızda köşede hakim konumda Ahmediye Camiini ve hemen karşısındaki tarihi çeşme dikkatimizi çekiyor. Ahmediye Camii sekizgen planlı yeşil renkli bahçeli güzel bir camii. Hemen cami avlusunda kapısı Öksüzler Sokağına bakan İskenderpaşa Mahalle Muhtarlığı binası ve biraz ileride okul bulunuyor. Caminin Türkçe kitabesinde: “Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve sadrazamı Maktul İbrahim Paşa tarafından H.934 / 1527 yılında Etmeydanında yeniçeri odalarının ortasına yaptırılmıştır. Altında Bizans devrinden kalma bir mahzen bulunmaktadır. Birçok tamir geçiren cami H. 1320 / 1902 senesinde Ahmed Efendi tarafından sekiz köşeli planla içten ahşap kubbeli olarak yaptırılmıştır. Banisi cami için Yakoviçe kasabasında birçok vakıf bırakmıştır.” bilgisini okuyoruz. Avlusunda haziresi olmayan belki de ilk camii. Camii kapalı olduğundan içerisini fotoğraflayamadık. Bir başka sefere iç mekan fotoğraflarını eklemek üzere caminin karşısındaki çeşmelere doğru yöneliyoruz. Çeşme Aile Sokağı ile Karakadı Sokağı köşesinde bulunuyor. Aile sokağına bakan tarafta 2 aktif çeşme, Karakadı tarafına bakan kısımda ise kemerleri olan ancak çeşme yapısı olmayan bölümü görüyoruz. Sanki o kısımda da çeşme varmış gibi geliyor insana. Araştırdığımızda göreceğiz. Araştırmalarımızda bu cephede de diğer cephe gibi iki çeşme olduğu ve her ikisinin üzerinde 3 sütun 2 satırlık kitabe olduğu, ancak şu an için yerinde olmadığını öğreniyoruz. Aktif olan çeşme onarılmış, çatılı, mermer çeşmelerin olduğu kısım oldukça estetik.Yan yana iki ayrı kemer içerisinde ikişer adet akar halde musluk bulunuyor. Toplamda 4 musluk var. Kitabelerin üzerinde estetik bir motif bulunuyor. Kitabeler 3 satırda 2 sütun olarak yazı yer alıyor. Araştırmalarımızda çeşmenin Orta Çeşme veya Damat İbrahim Paşa Çeşmesi olarak bilindiği anlaşılıyor. Bazı kaynaklarda çeşmenin ilk yapılışının yazının ilk kısmında yol seviyesinin altında kaldığını ifade ettiğimiz Mehmet Paşa (Gürcü) Çeşmesi adı ile aynı olduğunu ancak harab olan çeşmenin Damat İbrahim Paşa tarafından dönemin üslubuna uygun olarak yeniden tamir ettirildiği ifade ediliyor. Doğru mudur bilmem. Kitabesinde yenileme tarihi olarak H. 1132 tarihini görüyoruz.

İSKENDERPAŞA CAMİİ
VEZİR ÇEŞMESİ
MEHMET ZAHİD KOTKU ÇEŞMESİ
Vezir Çeşmesi Kitabesi
İlk Yapılış Tarihi: H.1161 / M.1748
(5 satır-3 sütun) 7 beyit

1 Yenbu-i atıfet-ü lücce-i şan-ı şevket
Şah-ı zi-şan-ı felek kevbebe Sultan Mahmud
O şehinşah-ı kerem ver ki der-i ma’deletin
2 Eylemiş maksad-ı amal-cihan hayy-ı vedud
Hayr-ı cariye olub meşreb-i paki
Eyledi su gibi icrasına ferman vürud

Kitabenin devamını okumak için bakınız!

Vatanperver Sokakta ilerliyoruz. Karşımızda bir yapı sokağı kesiyor. Oraya doğru devam ederek sokağı bitiriyoruz. Bu bina mahalleye de ismini veren İskenderpaşa Camiisine ait külliyenin bir parçası. Cami avlusuna, Çifte Kumrular Sokakta bulunan kapısından merdivenle çıkıyoruz. Caminin iki tarafı camiye ait binalarla çevreli. Avluya girer girmez, tertip ve düzeni görüyorsunuz. Her taraf pırıl pırıl, çiçeklerle süslenmiş. Ortada şadırvan yapılmış. Normalde açık olan son cemaat yeri şeffaf brandalar ile kapatılmış. Avluda ki Sadaka Taşı ise geçmişten günümüze bir geleneği yaşatma adına güzel düşünülmüş. Caminin bir yanında ise mezarlıklar bulunuyor. Mezarlığın hemen önünde bulunan tabelada kabirde meftun zatların isimleri yazıyor. Caminin etrafını çeviren binalar avluda 2 kat olarak görülüyor. Camii kitabesinden şu bilgileri okuyoruz: “Sultan II. Bayezıd-ı Veli’nin vezirlerinden İskenderpaşa tarafından M. 1505’de yaptırılmıştır. Cami, kare planlı ve tek kubbelidir…Kıbledeki iki pencere renkli camlarıyla (revzenler) dikkati çeker. Minberi yeni ve ahşap olan bu caminin mihrabı küfeki  taşından klasik tarzda, 7 kenarlı, kum saatli ve 6 sıra sarkıtlıdır. Sol köşedeki kürsü ise mermerdendir. Üstündeki kitabenin hattatı, Ali Rüştü Oran’dır. Kesme taştan yapılan bu caminin dört sütunlu son cemaat yerindeki üç kubbenin orta kubbesi yıldız biçimindeki beşik tonozdur. Diğerleri ise normal kubbedir. Minarenin kaidesi oldukça yüksek, gövdesi çok kenarlıdır. 199 depreminde hasar görmüş olan camimiz, 2006 yılında Hakyol Vakfı tarafından aslına uygun olarak restore edilmiştir.” Caminin hemen köşesinde (Sarıgüzel Caddesi ile Adnan Adıvar Sokak köşesinde) Vezir Çeşmesi ismiyle  bilinen  yeni restore edildiği belli olan bakımlı bir çeşme dikkati çekiyor. Vezir çeşmesi çatılı, ön yüzü mermerden inşa edilmiş, tek musluklu, oldukça süslü, bir çeşmedir. Kitabesi kırmızı zemin üzerine sarı yazıyla yazılmış. 5 satır, ilk 4 satır, 3 sütun, son satır ise 2 sütun olarak dizayn edilmiş. Çeşmenin yanında bulunan tabeladan şu bilgileri okuyoruz: “I.Mahmud Çeşmesi veya Vezir Çeşmesi adıyla da bilinen çeşmenin banisi I. Mahmud Han’dır. Miladi 1748 senesine ait olan yapı, gösterişli tezyinatı ve zarif mimarisiyle 18.yüzyılda Osmanlı Devletinde hissedilmeye başlanan barok mimari tarzının eşsiz örneklerindendi… Çeşmenin yedi beyitlik uzun kitabesinin şairi Neyli’dir. Çeşme miladi 1918 yılında büyük Fatih yangınına maruz kalmış, mermerleri çatlamak ve kırılmak sureti ile zaman içinde yok olmaya terk edilmiştir… Son olarak 2018 yılında İskenderpaşa Camii yanındaki mevcut yerine aslına uygun olarak yeniden ihya edilmiştir…” Yine caminin diğer köşesinde (Sarıgüzel Caddesi ile İskenderpaşa Sokak köşesinde) ise 3 köşeli, 3 musluğu olan bir çeşme bulunuyor. Çeşme yakın tarihte yapılmış. Çeşmeye Mehmet Zahid Kotku Hazretlerinin ismi verilmiş. Orta bölümde ise latinize olarak Yunus Emre’nin “Şol cennetin ırmakları” diye başlayan şiiri yazılmış. En yumuşak ifadeyle estetik olmamış.

YAYLA KAMBUR MUSTAFA PAŞA CAMİİ

İskenderpaşa Sokaktan aşağı doğru inip, ilk sokaktan sağa çifte kumrular sokağa döndük. (Çifte Kumrular Sk – Feyzullah Efendi Sk – Değnekçi Sk). Hacı Salih Efendi Sokaktan yukarı doğru çıkarken sağ yanımızda avlu girişinde bulunan tabelada Yayla Kanbur Mustafa Paşa Camii görüyoruz. Camii bulunduğumuz yere göre yüksekte kalıyor. 15 basamak gibi merdiven çıktıktan sonra avluya çıkıyorsunuz. Cami duvarında bulunan kitabesinde caminin adı Kambur Mustafa Paşa Camii olarak verilmiş: “17.y.y. sonlarında Bağdat valisi Kambur Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1918 Cibali yangınında büyük zarar görmüş 1940’lara kadar harabe olarak kalmıştır. 1950 ‘li yıllarda ise tamamen yıkılmıştır. Eski fotoğraf ve belgelerden yararlanılarak restore edilmiş 2006 senesinde ibadete açılmıştır.”  Camii minaresi kırmızı tuğladan yapılmıştır. Tek şerefeli küçük bir  camidir. Caminin diğer sokağa bakan kapısından çıkmak üzere bu kez daha az sayıdaki merdiven basamaklarından inerek sokağa Sofular Caddesine çıkıyoruz. Sokaktan baktığımızda camii bahçesindeki kabirleri görüyoruz. Sofular caddesinden aşağı doğru inmeye başlıyoruz.

EKMEL TEKKESİ (SOFULAR BABA)
MOLLA HÜSREV CAMİİ
(SOFULAR CAMİİ)

Aşağı doğru indikçe sol tarafta camii minaresi göze çarpıyor. Camiye yaklaştıkça etraf açılıyor. Caminin hemen karşısında halen Diyanet Kuran Kursu olarak kullanılan tarihi yapı dikkati çekiyor. Sağdaki sokak olan Sofular Tekkesi Sokağına giriyoruz. 20-30 metre sonra tek katlı penceresiz kiremit çatılı bina bitiyor. Bizde sokakta devam etmiyoruz. O arada çatının üzerindeki kedi ve martılar dikkatimizi çekiyor. Ayrıca karşıdaki caminin minaresi de 3’lü kompozisyon oluşturuyor. Fotoğrafladıktan sonra ana caddeye dönüyoruz. Tam karşımızda Sofular Hamamı var. Dıştan tarihi yapı gibi gözükmüyor. Ancak duvarında Fatih Belediyesi tarafından kültür mirasları için yaptığı bilgilendirme panosu bulunuyor. Hamamın II. Bayezid döneminde, Edirne’deki Külliyeye gelir getirsin diye yaptırılmış, ancak orijinal hali 1833 tarihindeki Cibali yangınında yanmış olduğunu okuyoruz. Tekrar Kur’an Kursu olarak kullanılan yapıya dönecek olursak, duvarında mermer üzerine yazılı “Ekmel Tekkesi” Sofular Baba Ruhuna Fatiha tabela dikkat çekiyor. Bahçesinde kabirler bulunmaktadır. Yola bakan avlu duvarı yol seviyesinin altında kalmış, Duvarda 4 satırlık bir kitabe bulunmaktadır. Kitabenin ilk satırında yazının her iki tarafında tabak içerisinde çeşitli meyve tasvirleri yer almış. (Hurma – ?.. Armut – Kiraz – Nar ve Ayva). Demir pencereye asılmış fotoblok tabelada “Ekmel (Sofular) Tekkesi” başlığı altında: “Tekkenin H. 910 / M. 1504 yılında Süleyman Rumi Hazretleri tarafından Halveti Tekkesi olarak yaptırıldığını, Tekke’de medfun diğer zatların, Şeyh Ekmeleddin Efendi, Şeyh Koğacızâde Mehmed Efendi, Sofular Baba Hazretleri ve Vak’anüvis Müverrih Ahmed Lütfi Efendi” olduğunu okuyoruz. Tekkenin karşısında Molla Hüsrev Sokağı köşesinde yer alan aynı isimle anılan (Sofular) Molla Hüsrev Camii’ne giriyoruz. Hemen başında söyleyelim ki cami de isim tabelası dışında hiçbir bilgilendirme tabelasına rastlamıyorsunuz. (Diyanet veya Belediye gibi). Camii avlu duvarları maalesef yine jiletli tellerle çevrili. Cami son cemaat yeri yüksekçe 6 ahşap direk üzerine kurulu 5 kemerli, estetik görünümlü bir yapıya sahip. Sol tarafta merdivenle hanımlar bölümüne çıkılıyor. Cami sokaktan dikkat çekmiyor. İçerisi dışarıdan göründüğü gibi değil. Cami içerisindeki renk uyumu ve işlemeler harika. Cami içi yüksekçe, ana bölümü minbere kadar dikdörtgen planlı, minberden sonra ilk cemaat ve mihrab bölümü ise küçük kare çıkıntılı olarak planlanmış. Ana renk tatlı tonda krem rengi, fıstık yeşili ve pembenin değişik tonları ise çerçevelemede kullanılmış. Hülasa camii hepimizin hoşuna gitti. Ancak mihrabın rengi çokta uyumlu olmamış. Sonradan yaptığımız araştırmaya göre -bir çok mahalle camiinde olduğu gibi- camii ilk olarak 1460 tarihinde yaptırılmış, ancak sonradan çeşitli tadilatlar görmüştür. Cami en son 9 Mart 2018 yılında restore edilerek ibadete yeniden açıldı. O günkü Anadolu Ajans (AA) tarafından geçilen haberde camii hakkında şunlar yazılmış: “Fatih’te Sofular Caddesi ile Molla Hüsrev Sokağı’nın kesiştiği köşede yer alan, banisi Şeyhülislam Molla Hüsrev Efendi olan caminin inşası 1460’ta tamamlandı. Banisi nedeniyle “Molla Hüsrev Mescidi” olarak da anılan yapı, çeşitli onarımlarla günümüze kadar ulaştı. Mescit, 17. yüzyılın ikinci yarısında minber ilavesiyle camiye dönüştürülürken, bugünkü görünümünü ise 1920’lerde Trabzonlu hayırsever bir kadının yaptırdığı tamiratla aldı. Ters T planlı, kagir duvarlı cami, geniş kiremitli çatıyla örtülmüştür. Cami, ahşap çatılı camiler içinde 18 metre ile açıklığı en geniş olanlarındandır. Mihrap kısmı dışarıya taşkın kare biçimli olan caminin mihrap bölümü yine dışarı taşkın bir biçimde yapılarak vurgulandı. Restorasyon esnasında 18 ve 19. yüzyıla ait kalem işleri açığa çıkarılarak korundu. Özgün çatı makaslarının da uygulama esnasında gerekli temizlik ve bakımları yapıldı.”  (https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/sofular-camisi-ibadete-acildi/1084385 E.T:24.1.2022)

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN ÇEŞMESİ
VE SADAKA TAŞI (Sofular)

HAMMAL DEDE KABRİSTANI

EK: (30 Mart 2023 Perşembe): Sofular Molla Hüsrev Camisinden çıkıp aşağı doğru (Vatan Caddesine doğru) 100 metre kadar yürüdüğünüzde solunuzda Sofular caddesi ile Ragıpbey Sokağın köşesinde Kanuni Sultan Süleyman Çeşmesi ve Sadaka Taşı yer alır. Çeşme, H.974 (M.1566 – 1567) yılında yaptırılmış. Yol seviyesinin biraz altında kalan çeşmenin kemeri üzerinde kalın sarı çizgilerle çerçevelenmiş 2 satırlık kısa bir kitabesi bulunmaktadır. Kitabede bir çok çeşmede olduğu gibi; “Sahibu’l hayrat vel hasenat merhum ve magfurun / Gazi Sultan Süleyman Han ruhuçun el fatiha” (hasenat diye okuduğumuz kelimenin ha’nın altında üç nokta bulunuyor. Özel bir anlamı var mı bilmiyorum) Kitabenin asıl yeri -izlerden anlaşıldığı kadarıyla- ayna kısmı içerisinde idi. Çeşmenin ayna kısmında tas koymak için iki hücre bulunmaktadır. Teknenin ön kısmı kırılmıştır. Musluğun başlığı maalesef yerinde yoktur. Çeşmenin hemen yanında Sofular caddesi tarafında yuvarlak üstü düzgün irice bir taş Sadaka Taşı bulunmaktadır. Sofular Caddesinden Vatana doğru inmeye devam ediyoruz. Vatan caddesine yakın noktada solda Hammal dede Kabristanı dikkati çekiyor. Önünden defalarca geçmemize rağmen fotoğraflamak bugüne nasip oldu. Kabristan önünde İBB’ye ait hem İstanbul Hazireleri tabelası hem de Prizma tabela yer alıyor. Prizma tabeladaki bilgileri okumaya başlıyoruz: “Hammal Dede olarak adlandırılan mezarlık alanı, 46,50 m2’lik bir alanda yer almakta olup, içerisinde 15 adet şahide bulunmaktadır. Mezarlıkta, 1453 yılında İstanbul’un fethine katılmış mutlu askerler (Ni’mel Ceyş) den olan ve Fatih Sultan Mehmet’in hamalbaşılığını yaptığı kabul edilen Hayrettin Çelebi yatmaktadır. Bu zat günümüze gelemeyen “Ebe Kadın” olarak şöhret bulmuş mescidinde banisidir. Hammal Dede’nin mezarının mescid civarında köşe başında olduğu ve yangınlar neticesinde, adı geçen zatın mezar taşı harap olduğundan tarihi bilinmemektedir.” Metin 1882 de çekilmiş bir fotoğraftan yola çıkarak kabrin yanında başka binalarında olduğu belirtilmiştir. En son paragrafında ise: “Bizlere okuyanın Vire muradını sübhan Fatih Sultan Muhammed Han’ın hamalı Hayreddin el-Fatiha yazmaktadır” Kabristan etrafı çevreli bakımlıdır.

Ahmed Hulusi Paşa Çeşmesi Kitabesi

İnşa Kitabesi
Yapılış Tarihi: H. 1246 / M. 1830 – 1831
Ve sekâhum rabbuhum şerâben tahûrâ (el-İnsan / 21)
Ve ce’alnâ mine-lmâ-i kulle şey-in hayy (el-Enbiyâ / 30)
Aynen fîhâ tusemmâ selsebîlâ (el-İnsan / 18)
Tamir Kitabesi
Tamir Tarihi: H. 1313 / M. 1896
Sâhibü’l-hayrât rikâb-ı hümâyûn kâim-makâmı
merhûm Ahmed Hulûsî Paşa ile halîlesi
merhûme Nefîse Hanımın ruhları için Fâtihâ
Tecdîden taʽmîr-i târihi – H. Zilkade 1313
R. Nisan 1312
BIÇAKÇI ALAADDİN CAMİİ
AHMED HULUSİ PAŞA ÇEŞMESİ

Yukarıdaki ekten sonra asıl metne devam edelim. Molla Hüsrev Camiinden çıktıktan sonra aynı isimli Molla Hüsrev Sokağına girdik. Oldukça dar bir sokak. Sol tarafımızda yukarda bahsettiğimiz Sofular Hamamı bulunuyor. Yol sokağın başına doğru kıvrılarak gidiyor. Sokakta ilerlerken sırtımızı gittiğimiz yöne dönüp Molla Hüsrev Camine son kez bakıyoruz. Tekrar ilerlemeye devam… İleride stiline az rastlanan bir minare görüyoruz. Sokağa girdiğimizde bir anda sanki farklı bir dünyaya girmiş gibi hissediyorsunuz. Cami tam sokağın sağa doğru kıvrıldığı yerde köşede yer alıyor. Sol tarafımızda Fatih Müftülüğü Kur’an Kursu tabelasını ve Bıçakçı Alaaddin Camii tabelasını görüyoruz. Ayrıca Gençlik Merkezi tabelasını da unutmayalım. Gençlik tabelası bulunan camiler büyük ihtimal imam, dernek yönetimi gibi sebeplerle aktif bir canlılık hissediyorsunuz. Cami avlu kapısının hemen bitişiğinde küçük bir teknesi olan bir çeşme gördük. Çeşmenin isminin Ahmet Hulusi Paşa Çeşmesi olduğunu öğrendik. (Çeşmenin üzerinde iki ayrı kitabe bulunuyor. Üstteki kitabe tek sütun 4 satırlık, alttaki kitabe ise 2 satırlık. İlk kitabede H 1316 tarihi yer alırken alttaki satırda H 1247 tarihi yer alıyor.) Notlarımız arasına aldık. Avlunun kapısından girerken o günkü gezimizde bizdeki en iyi intibaı bırakacak bir mekana girdiğimizi bilemezdik tabi ki. Hafif tatlı bir yokuş yukarı avludan içeri girdik. Sol tarafımızda kabirler bulunuyordu. Tatlı hafif rampa bittiğinde camiye ulaşıyoruz. Cami gittiğimizde kapalı idi. Sonra rica ettik, açtılar. Cami açılana kadar etrafı gezdik, bir çok fotoğraf çektik. Etrafta bir çok kalıntının olması dikkatimizi çekti. Sonradan bazı bölümleri yıkılmış gibi. Cami son cemaat kısmı tümden pencere ile kapatılmış. Son cemaat yerinden üst kata hanımlar bölümüne çıkılıyor. Planı giriş kısmı dar olmak üzere dikdörtgen planlı. Cami iç duvarında asılı olan Türkçe Kitabesinden şunları okuduk: “Alâaddin Tekkesi, Şeyh Alâddin Ali Kefevî tarafından 16. asrın başlarında mescid – tekke olarak yaptırılmıştır. Tekkenin bütün binaları tarihe karışmış, ancak çevre duvarının bir kısmı, avlu girişi ve yanındaki çeşme ile bazı yıkıntılar günümüze ulaşabilmiştir. 1830 tarihli çeşmenin yanında bulunan muhtemelen tekkenin inşa edildiği devirden kalan diğer çeşme yakın zamanlarda ortadan kalkmıştır. Tekkelerin kapatılmasından sonra zamanla harap olan mescid 1974-77 yılları arasında Vakıflar İdaresince, halkın yardımlarıyla klasik Osmanlı mimarisine uygun şekilde yeniden yaptırılmıştır.” Cami içerisi ferah ve sade. Zeynep avluda bir kedi ile muhabbeti ilerletiyor. Neredeyse açık adresimizi, hangi hat numaralı otobüslerin bizim oraya geldiğini söyleyecek kadar… Cami avlusunda şadırvan bulunuyor. Dikkatimizi yukarıya doğru uzanan merdivenler çekti. Merakla bizde merdivenleri çıkmaya başladık. Yukarı doğru çıktıkça aşağıda manzara güzelleşiyordu. Bir de yaz ayında düşünün burayı. Yukarı kadar çıktık, tabi ki kedi de peşimizde. Merdivenler bittiğinde kendimizi çıkmaz sokakta bulduk. Yeşil Tekke 2. Çıkmazı… Daha Molla Hüsrev Sokağına girerken farklı bir atmosferi hissettiğimizi söylemiştim. İşte bu cami de -Bıçakçı Alaaddin- bunu fazlasıyla hissediyorsunuz. Sanki zaman bir anda duruyor ve siz yüzyıllar ötesine ve derin bir sessizliğe giriyorsunuz. Şehrin gürültüsünden uzak. Bu hissi selatin camilerinde de hissedersiniz. Şehrin gürültülü ortamında cami avlu kapısından adımınızı atar atmaz sizi sessizlik karşılar. Duvarlar zamanla aranıza mesafeler örer. İşte bu camide böyle idi. Hafta boyunca evde konu açıldığında bu camiye bahar ayında tekrar gidelim cümlesi kim bilir kaç kez tekrarlandı.

SÜLEYMAN HALİFE SIBYAN MEKTEBİ
SÜLEYMAN HALİFE ÇEŞMESİ
ABDULLATİF SUPHİ PAŞA KONAĞI
HAYDARHANE CAMİİ (Rekonstrüksiyon)
HAYDARHANE CAMİİ HAZİRESİ
HAYDARHANE TEKKESİ
Süleyman Halife Sıbyan Mektebi Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1141 / M. 1728 – 1729
Kitabesi;
Sâhibü’l-hayrât vel-hasenât merhûm ve mağfûr el-muhtâc ilâ rahmeti
Rabbihi’l-Gafûr el-Hâc Süleyman Efendi halîfe-i sâlis-i muhâsebe-i evvel

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/ (E.T.: 24.1.2022)

Yeşil Tekke Çıkmazından, Yeşil Tekke Sokağına çıkarak gezimize devam ediyoruz. Kedimizle vedalaştıktan sonra… Horhor caddesi yönünde ilerlerken solda eski bir ahşap konak görüyoruz. Sokağın başlangıcına doğru sol köşede isminin Süleyman Halife Sıbyan Mektebini görüyoruz. Mektep iki katlı. Mektebin Horhor caddesine  bakan kısmında ise çeşme bulunuyor. Çeşmenin musluğu olmasa da bakımlı, güzel bir çeşme. İki satırlık kısa bir Kitabesi bulunuyor. Çeşmenin üst kısmında 3 küçük pencere bulunuyor. Pencerenin üst kısmında çatıya yakın kısmında her iki köşede kuş evi dikkati çekiyor. Sol taraftaki kuş evi varlığını muhafaza ediyor. Ancak diğeri yerinden olmuş, sadece izi kalmış. Tarihi yapının dış yüzünde kabartma motifler göze çarpıyor. Tarihi binanın yanındaki barakamsı büfe yakışmamış. Tarihi yapının çapraz köşesinde 3 katlı konak dikkati çekiyor. İnternetten 1854 yılında yapılan Abdullatif Suphi Paşa Konağı olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin karşısında etrafı İBB tarafından çevrelenmiş “Haydarhane Camii Rekonstrüksiyonu, Hazire Restorasyonu” yazısını okuyoruz. 2 Nisan 2023 tarihinde bölgeyi gezerken Haydarhane Camii rekonstrüksiyonunun bitmiş olduğunu gördüm. Cami içi duvarlarında taş, tavan ahşap unsurlar kullanılmış. Sakin, loş bir görünüşü var. Camiden çıkıp bir kaç basamak çıkarak oldukça geniş bir hazireye çıkılıyor. Hazirede yer alan Haydarhane Camii Haziresi başlıklı tabelasından yapının, 15.yüzyıldan miras kalan Camii ve Tekkenin, Alemdar Ali Haydar Dede tarafından yaptırıldığını öğreniyoruz. Hazirede en eski mezar taşı H.1161 / M.1748 yılına, en yenisi ise H.1281 / M.1864-65 yılına tarihlenmektedir. İBB Miras tarafından yapılan çalışmada 82’si dikili, 36’sı alanda dağılmış ya da gömülü halde toplam 118 yazılı mezar taşı tespit edilmiş. Hazirede 19.yüzyılın tanınmış sahaflarından Pamuk Baba ve kızı Hanife Vahide Hanım, devrin kadılarından Seyyid Hüzeyin Efendi ve Enderun cerrahlarından Mehmed Ağa gibi önemli isimlerin medfun olduğunu öğreniyoruz. Yine hazirede Haydarhâne Tekkesi başlıklı ikinci bir tabela daha görüyoruz: “Alemdar Ali Haydar Dede olarak da bilinen Şeyh Ali Haydari tarafından 15. yüzyılda yaptırılan Haydarhâne Camii ve Tekkesi, kurucusu sebebiyle halk arasında “Haydarhane”, “Haydariler Zaviyesi”, “Haydar Baba Tekkesi”, “Baba Haydar Tekkesi” gibi isimlerle de bilinmektedir. Haydar Dede’nin oğlu Hacı Hüseyin Haydarî adına vakfiyesi M. 1529-30 tarihinde tescillen tekkenin, kaynaklarda bir dönem Uşşaki’liğe bağlı olduğu, 1793’ten itibaren de “Kadiri” tekkesi olarak hizmet verdiği, daha sonra bu tarikatın “Müştakiye” koluna bağlandığı ve pazar günleri zikir yapıldığı aktarılmaktadır. Avlusundaki türbede Haydar Dede’nin sandukasının bulunduğu rivayet edilen tekkede, Ahmed Çelebi, Şeyh Mahmud Efendi, Şeyh Halil Efendi, Şeyh Mehmed Efendi, Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Mehmed Keşfi Efendi gibi isimler postnişinlik yapmıştır…”

ARKEOLOJİ PARKI

Horhor Caddesinin Fevzipaşa Caddesine açıldığı noktaya varmak üzereyiz. Eskiden hastane olarak kullanılan şimdilerde boşaltılan satılık ve kiralık yazılı afişi gördüğümde sıradan bir ilan olarak önemsemedim. Ancak Google Earth tan baktığımda aslında bu binanın yıkılması ve amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi ile birleştirilmesinin tarihi dokuya daha uygun olduğunu gördüm. Çünkü bu binanın hemen arkasındaki boş alan otopark olarak kullanılıyor. Otopark külliyeye sıfır noktada. Külliyenin hali ise içler acısı. Birazdan bu konudan bahsedeceğim. Horhor Caddesinin başlangıcına doğru sağ tarafta büyük bir park görüyoruz. Bir çok insanın her gün önünden geçtiği, geçmiş yıllarda ise kalıntıların içerisinden dahi geçilebildiği “İBB Arkeoloji Parkı” Parkın orta kısmında etrafı çitlerle çevrelenmiş. Park seviyesinin altında tarihi  kalıntılar, yıkık kemerler dikkati çekiyor. Kalıntılardan parçalar parkın değişik noktalarına dağıtılmış. Aslına uygun onarılmış olsa güzel bir olabilirdi. Parktan kavşağa doğru yüzünüzü döndüğünüzde panoramik olarak sağdan sola doğru, karşınıza İBB merkez binası, Şehzade Cami, Burmalı Mescid ve 50.yıl parkı, kemerler, saraçhane parkı ve bulunduğumuz parkın horhor caddesinin sol yanındaki Macar Kardeşler Parkı. Tabi ki en güzel görüntü Şehzade Cami ile Burmalı Mescidin oluşturduğu kompozisyon.

Şeyhülislam Mustafa Efendi Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1152 / M. 1739-1740
Kitabesi;
Şeyhülislâm müfti-yi dîn nâm-dâş-ı Mustafâ
Umde-i evlâd-ı fahrü’l-enbiyâ âli-makâm
Âb-rûy-ı mesned-ârâyân-ı fazl u cûd
Masdar-ı hayr eylemişdir zâtını Rabbü’l- enâm
Kurb-ı kabr-i kurretü’l- aynında icrâ eyledi
Fî-sebîlillah bu âb-ı sâfı ol fahrü’l-kirâm
Mevkiʽinde böyle aʽlâ çeşme bünyâd etdi kim
Tarh-ı dil-cûsun gören hayrân olur mâ-lâ-kelâm
Zâtını Mevlâ hemîşe maksem-i erzâk edip
Nâm-ı pâki hayr ile yâd ola tâ rûz-ı kıyâm
Her biri âb-ı hayât-âsâ müsellem Şâkirâ
Eyledim gencîde bir beyte iki târîh-i tâm
İç bu vâlâ çeşmeden ayn-ı hayât-ı cân-fezâ
Gel gel al iç Zemzem icrâ eyledi Müfti’l-enâm

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T.: 25.1.2022)
MACAR KARDEŞLER PARKI
AMCAZÂDE HÜSEYİN PAŞA KÜLLİYESİ
(Restore Bekliyor)
ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA EFENDİ ÇEŞMESİ

Bu caddeden o kadar çok geçtik ki. (Fevizpaşa + Horhor) Ancak hemen arkasındaki sokakta bulunan Macar Kardeşler Parkının yanında bulunan külliye hiç mi hiç dikkatimizi çekmemişti. Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesinin Macar kardeşler Parkına bakan kısmı jiletli tellerle çevreli hem de iki sıra. Yani Külliye mahzun, terkedilmiş. Külliyenin yüksek kemerli üstü açık hazirede kabirleri görüyoruz. Külliyenin, Eski Saraçhane Sokağına bakan yüzünde sırayla hazire, sebil, giriş kapısı, çeşme ve 2 katlı alt katı yüksek kemerli -büyük ihtimal- okul binası. Çeşmenin adının Şeyhülislam Mustafa Efendi Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşmenin üzerinde 5 satır, ilk 4 sütunu 3 satır, son satırı ise 2 satır olan kitabesi bulunuyor. Kitabede sol alt köşede 1156 tarihi not düşülmüş (M. 1739-40). “Külliyenin inşasından sonra cümle kapısı yanına Şeyhülislâm Mustafa Efendi tarafından yine klasik üslûpta bir çeşme yaptırılmıştır. Hattat Mehmed Refî b. Mustafa imzasını taşıyan çeşme kitâbesinin tarihi 1152’dir (1739).” Hüzünlü bir şekilde sokakta ilerlerken karşıda bir çeşme ve cami görüyoruz. Eşim ve Zeynep’e camide beni beklemelerini söyleyerek, külliyenin etrafını dolaşmak için Kamilpaşa Sokağında ilerliyorum. Sokağın sonuna geldiğimde sola Dolap Caddesine dönüyorum. Horhor’a doğru az ilerledikten sonra biraz öncesinde bahsettiğim otoparkı görüyorum. Otoparkın girişinden külliyeyi görüyorum. İçeri girip fotoğraf çekiyorum. Görevliye bu külliyenin adı nedir diye soruyorum. Ancak bilemiyor. Belki maliyetli olacak ancak otopark dahil, hastane binası ve etraftaki bazı binalarda yıkılarak tarih gün yüzüne çıkarılmalı. Diyanet İslam Ansiklopedisinin ilgili maddesinde şunları okuyoruz: “Amcazâde Hüseyin Paşa’nın sadâreti zamanında (1697-1702) dershane-mescid, kütüphane, sıbyan mektebi, on altı medrese hücresi ve sebilden ibaret olarak 2580 m2’lik bir alana inşa edilmiş ve kırk yıl kadar sonra bunlara bir de çeşme eklenmiştir. 1112 (1700) tarihli vakfiyesinden, külliyenin daha çok kıraat ve tecvid öğretimi yapmak amacıyla kurulduğu anlaşılmaktadır. Mimarbaşı İbrâhim Ağa tarafından inşa edilen külliye, barok üslûbun Türkiye’de kendini göstermeye başladığı bir dönemin eseri olmakla birlikte, daha çok klasik çizgilere bağlı kalınarak meydana getirilmiştir. Külliye 1718, 1755, 1872 ve 1896 yıllarında yangın ve depremlerden büyük zarar görmüş ve her seferinde tamir edilmiştir. Bunlar arasında en esaslı tamiratın 1168 (1754-55) yılında yapıldığı anlaşılmaktadır. Son defa 1940’ta E. Hakkı Ayverdi tarafından restore edilmiş, 1966 yılında da bazı değişikliklerle on üç seksiyonlu bir müze binası haline getirilmiştir….. Hazîre üç bölümlü olup Amcazâde Hüseyin Paşa ile onun ölümünden sonra külliyenin idaresini ele alan kızı Rahmiye Hanım’ın mezarları da burada bulunmaktadır. Külliye halen Vakıflar Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi olarak kullanılmakta, kütüphanesindeki kitaplar da Amcazâde Hüseyin Paşa Kütüphanesi adı altında Süleymaniye Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir. “ “Amcazâde Hüseyin Paşa Külliyesi” hakkında ayrıntılı bilgi için İslam Ansiklopedisinin ilgili maddesine bakabilirsiniz.

DÜLGERZADE CAMİİ ÇEŞMESİ
DÜLGERZADE CAMİİ
DÜLGERZADE TEKKESİ (CAMİİ) HAZİRESİ
MİLLET KÜTÜPHANESİ
(FEYZULLAH EFENDİ MEDRESESİ)
FEYZULLAH EFENDİ ÇEŞMESİ
Feyzullah Efendi Çeşmesi Kitabesi
(4 satır-2 sütun)

1 Hâce-i hâkân-ı aʽzam hazret-i fetvâ-penâh
Seyyidü’l-âfâk Feyzullah kudsiyyü’l-hisâl

Kitabenin devamını okumak için bakınız

Hızlıca tekrar camiye doğru gerisin geriye dönüyorum. Dülgerzade Camii avlu duvarına bitişik çeşmeyi yakından görüyoruz. Çeşmenin adı camii adı ile aynı. Dülgerzade Çeşmesi. Çeşme üç yüzlü, orta kısım geniş, kenarlar dar ve simetrik. Musluk sadece orta kısımda bulunuyor. Estetik kıvrımlı çatısı, çatının hemen altında yeşil zemin üzerine besmele yazısı yer alıyor. Besmelenin sol alt köşesinde 1195 tarihi not düşülmüş. (M. 1780-81) Estetik güzel bir çeşme. Besmele dışında kitabesi bulunmuyor. Ancak bir kaynakta 18 satırdan oluşan bir latinizeye çevrilmiş bir kitabe yazısı buluyoruz. (Aynı isimli başka bir çeşme ile karışmış olabilir). Caminin haziresinde bir çok kabir bulunmaktadır. Camii avlu pencere korkuluklarına Dülgerzade Tekkesi (Camii) Haziresi başlıklı fotoblok asılmış. Hazirede medfun olanların isimleri yer almış. Çeşmenin ve hankahın (merkez tekke) banisi Nakşibendi tarikatından Muhammed Sait efendi olduğunu öğreniyoruz. Fevzipaşa Caddesi avlu girişinde bulunan camii kitabesinde: “Fatih devri ricalinden ve Ni’me’l Ceyşten Şemsuddin Ahmed Efendi tarafından XV: asırda yaptırılmıştır. Banisinin Dülgerzâde unvanıyla anıldığı vakfiyesinde birçok dükkan ve evin cami harcamaları için vakfedildiği yazılıdır… Kısa bir dönem Tekke vazifesi de görmüştür. 1974-81 yılları arasında Vakıflar İdaresince devir özelliklerine uygun olarak restore edilmiş, ancak hat ve kalem işi bozuk ve yanlış yapılmıştır. Son cemaat yerinin bir kısmı bir bölümü caddeye taşacağından yapılamamıştır. Kare planlı, tek kubbeli olarak kesme taştan inşa edilmiş caminin banisinin kabri yol genişletilirken mihrap tarafındaki hazireye nakledilmiştir.” yazısını okuyoruz.

EK: 22 Haziran 2022 günü bölgeden geçerken Fevzipaşa Caddesi üzerindeki Millet Kütüphanesi ve Kütüphane Duvarındaki Feyzullah Efendi Çeşmesini notlarımıza ekliyoruz: Millet Kütüphanesi

-KIZTAŞI (Markianos Sütunu)
MUSTAFA EL HAC ÇEŞMESİ
Mustafa El Hac Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1202 / M. 1787-1788
Kitabesi;
Maşaallâh kân

Mazlûm el-Hâc Mustafâ’ya ere eltâf-ı Hudâ
Kim bu câyı bî-bahâne yapdı bir ayn-ı cemîl

Öyle dem-efzâ ki âb-ı sâfîsin nûş eyleyen
Tîreden ârî olup kalmadı cisminde alîl

Reşk-âver olsa gam mı âb-ı hayvân suyuna
Lutf-ı Hızr erişdi yohsa dest-i miʽmârı vesîl

Dedi bu nükte ile Hâmem onun târîhini
Kim revâ olsa da bu “Fîhâ Tüsemmâ Selsebîl

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T.: 25.1.2022)

Öğlen namazına az bir süre kaldı. Caminin Fevzipaşa Caddesine açılan kapısından dışarı çıkıyoruz. Cadde biraz ilerledikten sonra ilk sokaktan sola dönüyoruz. Kıztaşı Caddesinde “Kıztaşına” doğru ilerliyoruz. Kıztaşı olarak bilinen Markianos Sütunu hakkında bilgilendirme toteminde şunlar yazıyordu: “…455 yılında Doğu Roma İmparatoru Markianos anısına kentin valisi olan Tatianus tarafından diktirilen bir anıttır. Markianos Sütunu Fatih’te Kıztaşı olarak isimlendirilen bu küçük meydanın ortasında günümüze ulaşabilmiştir. İstanbul’un Fethinden sonra kurulan ilk Türk Mahalleleri arasında “Kıztaşı Mahallesi” olarak adı da geçmiştir. Uzunca bir süre Saraçhanebaşı’nda Yeniçeri odalarında bir evin bahçesinde kalan bu anıt, bütün bölgeyi yakan Çırçır Yangını’ndan (1908) sonra yeniden yapılan düzenleme sonunda ortaya çıkarılmıştır. Kızıl-gri Mısır granitinden iki parça olarak yapılmıştır. Kaidesi dört yüzlüdür ve beyaz mermerden yapılmıştır. Her üç yüzündeki madalyonlar Yunan haçları ile bezenmiştir. Kaidesinde Nike Heykeli’nin bulunuşundan ötürü halk arasında Kıztaşı olarak bilinmektedir. Kaidesinin batı yüzünde bir de kitabe bulunmaktadır. Kitabede Latince olarak şu metin yazılıdır.: “PRINCIPIS HANC STATVAM MARCIANI CERNE TOVUQVE PRAEFECTVS VOVIT QVOD TATIANVS OPVS” Metnin çevirisi şöyledir: “İşte bu imparator (birinci yurttaş) Marcianus’un anıtıdır / Ki Tatianus bu eseri adamıştır. Sütunun üzerinde ise bir Korint başlığı bulunmaktadır.” Kıztaşı kavşağından İskenderpaşa Camii yönünde Kızanlık Caddesi boyunca yürüyoruz. Biraz ilerledikten sonra sağ yanımızda tarihi çeşmeyi Mustafa El Hac Çeşmesini görüyoruz. Çeşme binaların arasında kalmış. Tarihi çeşmenin musluğu yok ancak bakımlı sayılabilir. Çatısının tam ortasında Maşallah yazısı hemen altında 4 satıra 2 sütun kitabe yer alıyor. Çeşme H. 1202 yılında yaptırılmış. Çeşmeyi fotoğrafladıktan sonra Kızanlık Caddesi sonuna kadar ilerledik. Sarıgüzel Caddesi ile Feyzullah Efendi Caddesinin köşesinde Kuleli Apartmanı isimli apartman estetiği ile dikkat çekiyor. Öğlen namazımızı İskenderpaşa Camiinde kıldıktan sonra gezimiz hitama ermiş oldu.

EK: 3 NİSAN 2022 PAZARİSKENDERPAŞATayfun NASUHBEYOĞLU

Bugün Ramazan ayı 2. günü pazar. Tarihi yarımada durakları bitmek üzere. Kalan bölgeleri sakin olacağını düşünerek pazar günleri gezeceğiz. İlk kez gezi yerine metro ile ulaştık. Aksaray Metrosunda indik. Öncelikle 15 Ocakta gezdiğimiz ancak bitiremediğimiz İskenderpaşa mahallesinde eksik kalan yerleri tamamlayacağız. (Vatan, Horhor, Fevzipaşa ve Atatürk Caddeleri arasında kalan ada)

-HORHOR ÇEŞMELERİ (3’LÜ)
HİNDİLER (HORHOR) TEKKESİ VE HAZİRESİ

Aksaray Metrodan çıkıp Horhor Caddesine doğru ilerliyoruz. Sağımızda tarihi çeşmeler dikkati çekiyor. Çeşme tekli olsa belki dikkat çekmeyecekti. Tek yapı 3 adet çeşme horhor (hindiler) tekkesi duvarını oluşturuyor. Çeşme 2021 yılında Fatih Belediyesince restore edilmiş. Çeşmelerin kitabesi bulunmuyor. Hindiler Tekkesi ve haziresi yeni restore edilmiş. Halen bir STK’mız kullanmaktadır. İçeri girmedik. İçerisi ziyarete açık mı bilmiyorum. Bu sebeple dıştan fotoğraflamakla yetindik. Duvar çitinin üzerine asılmış fotoblok tabelada (daha güzel bir malzeme olsa ne iyi olurdu) Hindiler (Horhor) Tekkesi ve Haziresi hakkında şu bilgileri okuyoruz: “Bulunduğu semtten dolayı Horhor Tekkesi olarak da anılan tekke Nakşibendiyye’nin İstanbul’daki en eski faaliyet merkezlerindendir…” tabelada çok fazla isim olduğu için buraya almadık. Tekke hakkında ayrıntılı bilgi almak  isterseniz diyanet İslam Ansiklopedisinin Hindiler Tekkesi başlığına bakabilirsiniz. İlgili maddede dikkatimi çeken bir bölümü buraya alıyorum: “..Hindîler Tekkesi, Osmanlı başşehrinde ve Hindistan’daki tasavvufî hayatla tarikat kültürü arasında bir köprü vazifesi görmesinin yanı sıra Osmanlı-Hint siyasî ilişkilerinin de önemli bir odak noktası olmuştur. Tekkenin hazîresine defnedilen İmam Mehmed, Hindistan’daki Meysûr Devleti’nin hükümdarı Tîpû Sultan’ın, İngilizler’e karşı giriştiği mücadelede Osmanlı Devleti’nden yardım almak amacıyla 1787’de I. Abdülhamid’e gönderdiği 300 kişilik elçi heyetinde yer almıştı. XX. yüzyılın başlarında Hindistan’ın İngiliz hâkimiyetinden kurtulması için mücadele eden Ubeydullah es-Sindî Efendi Osmanlı Devleti’ne sığındığında Hindîler Tekkesi’nde ikamet etmişti. Tekkenin son postnişini Riyâzeddin Bâbür Efendi ise Kudüs’teki Hindîler Tekkesi’nin şeyhi iken I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ordularına yardım etmiş, onlarla birlikte Kudüs’ten ayrılmış ve İstanbul’a gelerek Hindîler Tekkesi’nin meşihatını devralmış, İstanbul’un işgali yıllarında da İngilizler tarafından tutuklanarak hapse atılmıştır… Hindîler Tekkesi 1925’te tekkelerin kapatılmasından sonra kendi haline terkedilmiş, mescid-tevhidhâne yapısı 1933’te belediye tarafından yıktırılmış, geriye kalan ahşap yapılar da yakın tarihe kadar kimsesiz yaşlı kadınların barınağı olmuştur…” Bu tarihi yapının tekrar gün yüzüne çıkarılmasında emeği geçenlere binlerce kez teşekkür…

-İBB PARK
-ŞEHİTLER ANITI
GUREBÂ HÜSEYİN AĞA CAMCILAR MESCİDİ (Kayıp Camiler)

Horhor Caddesine girmeden solumuza hindiler tekkesini alarak ana artere paralel Simitçi Şakir Sokağında ilerliyoruz. Önümüze ismini bulamadığım İBB’ye ait bir park çıkıyor. Park küçükte olsa ferahlık oluşturmuş. Aynı istikamette devam ettiğimizde önümüze bir meydan çıkıyor. Meydanın içerisinde Şehitler Anıtı ve henüz yapımı bitmemiş bir mescid inşaatı bulunuyor. Anıt Fatih Belediyesince yaptırılmış. Anıtın hemen yanında etrafı çevrili İstanbul’un kayıp camilerinden inşaatı bitmek üzere olan “Gureba Hüseyin Ağa Camcılar Mescidi” yer alıyor. Fatih’te yıkılan / yıktırılan mescidlerin ihyası için Fatihin Kayıp Camileri Derneği kurulmuş. Tarihi vesikalara geçmişteki fotoğraflara bakarak birebir aynı ölçülerde kayıp mescidlerimizi tekrar hayata kazandırıyorlar. Anlamlı bir çalışma. Dernek tarafından asılan inşaat tabelasında cami hakkında verilen bilgiye göre: “15. yüzyıl askeri teşkilatının dört bölük ağalarından ,fetihte büyük yararlılıklar göstermiş, gureba-yı yemin ağası ünvanına sahip, şeyh Hüseyin bin Şeyh Hasan tarafından vakfiyesine göre Hicri 900 /1495 yılında yaptırılmıştır. Hicri 1197 /1783 yılındaki Aksaray yangınında yanmış ve aynı tekrar ihya edilmiştir. H 1248 /1832 yılında tekrar yanmıştır. Sultan II. Abdulhamid devrinde bir kez daha yenilenmiştir. 1957 yılında yol çalışmaları bahanesiyle yıktırılmıştır…” Cami 19 yüzyıldaki ölçüler esas alınarak yapılmış. Küçük şirin bir minaresi, dar ancak yüksek pencereleri ile  dönemin mimari özelliğini yansıtıyor. Mescidi dört bir yanından farklı açılardan fotoğraflıyorum. İnşaallah inşaatı bittiğinde namaz kılarak daha yakından görürüz.

MEHMET EMİN EFENDİ TEKKESİ
HASAN PAŞA ÇEŞMESİ
KETHÜDA HALİT EFENDİ ÇEŞMESİ
(Restorasyon Bekliyor)
HASODABAŞI HASANAĞA MEDRESESİ
Kethüda Halit Efendi Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H. 1269 / M. 1852 – 1853
Kitabesi;
Ricâl-i kethüdâ-yı bâbdan Hâlid Efendi’dir
Mükemmel yapdırıp bu ayn-ı hayrı etdiren icrâ
Şehîd-i Kerbelânın etdi rûh-ı pâkini şâdân
Zülâl-i cûd ile atşân-ı nâsı eyleyip irvâ
Hudâ sîr-âb-ı ecr etsin dedim târîhini Safvet
Bu vâlâ çeşmeyi Hâlid Efendi eyledi ihyâ

Kaynak: https://kulturenvanteri.com/
(E.T.: 24.4.2022)

Kayıp Mescid inşaatının arka sokağı Şekerciler Sokağına giriyoruz. Biraz ilerledikten sonra köşede sol yanımızda restorasyonu yeni bitmiş iki katlı Mehmet Emin Efendi Tekkesi yer alıyor. (Şekerciler – İmam Murat Sokağı) Köşeye hakim konumda ahşap giydirilmiş güzel bir yapı daha ortaya çıkarılmış. (Yazıyı yazdığım esnada Google Earth’te gezerken yapının İBB tarafından restorasyon işinin devam ettiği gözüküyor 23.4.2022). Tekke bir STK tarafından kullanılmaya başlanmış. Tekkenin karşısındaki Hasan Paşa Sokak ile İmam Murat Sokağı köşesindeki binanın yanında Hasan Paşa Çeşmesi dikkati çekiyor. Çeşme mermerden yapılmış. Kitabesi bulunmuyor. Çeşmenin yapılış tarihini çeşmenin mimari özelliğine bakarak 1650-1750 yılları arası diye tahmin ediyorum. Şu ana kadar çeşmeye dair bir bilgi bulamadım. Hasan Paşa Sokağında çeşme solumuzda kalacak şekilde yukarı doğru sokağın başına kadar ilerliyorum. Sokağın bitiminde tam karşı sokağın köşesinde restore edilmeyi bekleyen kitabesi olan güzel bir çeşme görüyoruz Kethüda Halit Efendi Çeşmesi (Çıngıraklı Sokak ile Hacı Halit Efendi Sokağının köşesi). Çeşmenin 3 satır 2 sütunluk kitabesi bulunmaktadır. Kitabenin üzerinde yapım tarihi olarak 1269 tarihi yer alıyor (M 1852 – 1853). Çeşmenin ayna kısmı tümden yok olmuş. Sağlam gözüken tek parçası kitabesi. Bu kez Çıngıraklı Sokakta Vatan Caddesi yönünde ilerliyoruz. Biraz sonra solumuzda tek katlı restore edildiği belli olan gösterişsiz bir yapı ile karşılaşıyoruz. Az da olsa yol seviyesinin altında kalmış. Tabelası olmasa sıradan bir bina muamelesi görebilirdi. Burası Has Odabaşı Hasan Ağa Medresesi. Tabelasından yapılış tarihi olarak 1548, restorasyon tarihi  olarak ta 2017 tarihini okuyoruz. Araştırmalarımızda binanın restore edilmeden önceki eski fotoğrafları yanında bina ile ilgili bilgi de verilmiş. Örneğin bir sitede “1069 (1659) yılında tamamlanmıştır. Dikdörtgen bir avlu etrafında ve revakların gerisinde, girişin iki yanında ki cephelerde sıralanan hücrelerin sayısı 10’dur. Medrese 1094 yılında yaşanan depremde ciddi şekilde zarar görmüş ve 1895’de yıkılarak yeniden yapılması gerektiği anlaşılır olduğundan yeni bir plan hazırlatılmıştır. 20. yüzyıla girerken yeniden yapılmıştır” bilgisi yer almaktadır (Kaynak: https://www.mustafademir.ist/proje-detay/hasodabasi-hasan-aga-medresesi/ E.T: 24.4.2022). Aslında burada yer alan 1659 tarihi aynı yıl gerçekleşen depremden sonra yeniden yapıldığı tarihtir.

Yusuf Ağa Çeşmesi
III. Ahmet Devri İstanbul çeşmeleri
kitabına göre tarih mısraları şöyle imiş:

Ser-i bevvâb-ı dergeh-i âli
Hacı Yusuf Ağa-yı âlî-şân
Ciğeri paresi Mehemmed Ağa
Edicek azm-i gülsitân-ı Cinan
Yaptırıp râh-ı Hakk’a bu eseri
Eyledi rûh-ı pâkini şâdân
Ola şayan-ı bârgâh-ı kabûl
Habbezâ hayr-ı dâ imül-cereyan
Bir düşe böyle bi-bedel tarih
İçelim âb-ı Kevser oldu revân
Kalb-i şefvet-nümâ-yı sultânî
Oldu bir böyle hayr ile mülhem
Yabdı bu çeşmesâr-ı cân-bahşı
Fi sebilillâh etti bezl-i ni’am
Suyunu buldu şübhesiz Galata
Gerçi dil-teşne idi bir niçe dem
Dedi onâ Rahîmâ ta’rih
Eser-i cûd-i âsumân-ı kerem
(1125)          
(Kaynak: http://www.suvakfi.org.tr/
(E.T: 24.4.2022)  
   
KIZIL MİNARE CAMİİ
-AKSARAY YERALTI ÇARŞISI
YUSUF AĞA ÇEŞMESİ

Çıngıraklı Bostan Sokağını bitirip tekrar Horhor Caddesine yöneliyoruz. Hafif yukarı doğru çıkarken sağda Kızıl Minare Camiine rastlıyoruz. Kısa kırmızı kiremitli minaresi, arkasında ise kubbe gözüküyor. Kubbeli kısım sanki sonradan eklenmiş gibi. Bakalım tahminimiz doğru çıkacak mı? Caminin tabelasında banisinin Mehmet bin İlyas olduğu yazılı. İlk yapılış tarihi olarak ta 1521 tarihi verilmiş. Cami Horhor Caddesi ile Halit Efendi Sokağı köşesinde yer alıyor. Cadde üzerinde bulunan kapısı direk caddeye açılıyor. Üzerinde -teravihte hanımlar girişi- yazısından sadece teravih ve bir ihtimalde cuma günleri açıldığını düşünüyoruz. Bizde caminin Halit Efendi Sokaktaki diğer kapısına yöneliyoruz. Caminin girişi buradan yapılıyor. Bu cepheden cami oldukça büyük gözüküyor. Girişte yer alan kitabeden cami hakkında şunları okuyoruz: “Fatih Sultan Mehmed’in kiremitçibaşısı Ni’me’l Ceyşten Mehmed bin İlyas tarafından yaptırılmıştır. Fatih devri eseri olan caminin vakfiyesi 1521 tarihlidir. 1718 deki yangında yok olmuş ve Halil Ağa isimli hayır sahibi tarafından ihya edilmiştir. 1965 yılında halk tarafından ciddi bir tamirle genişletilmiştir. Dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve ahşap çatılı caminin şerefeye kadar olan ilk yapıldığı yıla ait olan minaresi, sırlı kırmızı tuğla ile örülmüş, asırladır rengini korumuştur.” Cami açıktı. Tek kubbe üzerine birinci pencere bitim hizasına kadar dört bir yanı çini le kaplı güzel bir cami. Yukarıda tahmin ettiğimiz gibi bu bölüm 1965 yılında sonradan eklenmiş. Camiye dair tek orijinal kısım, minarenin şerefiyeye kadar olan kısmıdır. Daracık sokaklardan geçerek Halit Efendi Sokağı, Oyunbozan Sokağı ve Nalıncı Fevzi Sokağı hattından Aksaray AVM -yer altı çarşısı- önüne çıktık. Tekrar Valide Sultan Camii yanındaki Dağarcık Sokağa girerek gezimize devam ediyoruz. Valide Sultan Camiine en son giriş yaparak İskenderpaşa’yı bitirmeyi planlıyoruz. Cami avlu duvarını sağımıza alarak ilerliyoruz. Ara ara valide Sultan Camiini bu açıdan da fotoğraflamayı ihmal etmiyoruz. Avlusunda büyük sayılabilecek hazireyi görüyoruz. Normalde ana cadde üzerinde dikkati çekmiyor. Bu açıdan daha iyi gözüküyor. Cami avlusunun bitiminde köşede tarihi görünümü pek kalmamış gibi bir çeşmeye rastlıyoruz. Çeşmenin kitabesi ve musluğu bulunmamaktadır. Kesme taş duvarları sarı renge boyanmış gibi. Aynası da sonraki dönemlerde ilave edilmiş gibi. Araştırdığımızda çeşmenin isminin Yusuf Ağa Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Orijinal hali tam da tahmin ettiğimiz gibi. Çeşmeyi Yeniçeri Ocağı Serbevvabı Hacı Yusuf Ağa, ölen oğlu Mehmed Ağa için H 1125 / M 1713 yılında yaptırmış.

-SEYYİD HASAN PAŞA ÇEŞMESİ
(Restorasyon Bekliyor)
ULUBATLI HASAN KABRİ
-HORHOR ANTİKACILAR ÇARŞISI
Seyyid Hasan Paşa Çeşmesi
Yapılış Tarihi: H.1159 / M. 1746-47
Yerinde olmayan kitabesi;
Vezir-i pak-dil Seyyid Hasan Paşa-yı derya-kef
Mahallinde bina ettirdi işbu çeşmeyi Hakka
Lebib-âsâ gelüb sir-ab olanlar dediler tarih
Akıtdı ab-ı paki cûdundan Hasan Paşa

Dağarcık Sokakta ilerlerken sağımızda Pertevniyal Lisesinin bölümlerini görüyoruz. Vezir Çeşmesi Sokağın sonunda Çıngıraklı Bostan Sokağın da Güreş İhtisas Kulübü binası ve otoparkı yer alıyor. Sağımıza güreş kulübünü alarak tekrar aynı sokaklardan geçerek bu kez toprak sokağa ulaşıyoruz (Çıngıraklı Bostan Sokağı – Meçhul Asker Sokağı – Toprak Sokak). Toprak Sokakta sağ yanımızda yarısı yol seviyesinin altında kalmış, kitabesi sökülmüş, oldukça bakımsız bir çeşmeyi görmek hüzünlendiriyor bizi… Çeşmenin isminin Seyyid Hasan Paşa Çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Çeşme H. 1159 tarihinde yaptırılmış. Umarım bir an önce orijinaline uygun olarak restore edilir. Toprak Sokaktaki sadece yayaların geçebildiği Girdap Sokaktan geçerek İlahiyat fakültesinin alt kısmına ve Antikacılar Çarşısı tarafına çıktım. Sağ tarafımda sur kalıntılarına benzettiğim küçük parçalar vardı. Yokuş yukarı Kırma Tulumba Sokağına çıktığımda Ulubatlı Hasan’ın yalnız kalmış kabrini görmek günün en beklenmedik karesiydi. Küçük bir alanda etrafı çevrili tek bir kabrin estetik olmayan yeni yapılmış mezar taşında Fatih Sultan Muhammed Hanın Sancaktarı Baba Hasan Ağanın Kabri şerifidir yazmaktadır. Kabir 2007 yılında tamir edilmiş. Fotoblok tabelada, buradaki en ilgi çeken bilgi -doğruysa- Ulubatlı Hasan’ın genç bir nefer değil 60 yaşlarında tecrübeli bir yeniçeri olduğudur. Kırma Tulumba Sokakta solumda Horhor Antikacılar Çarşısı yer alıyor. Pazar günü kapalı idi. İlk kez böyle bir çarşının varlığından haberdar oldum.

HORHOR ACI ÇEŞME (2’Lİ)
-İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ORUÇGAZİ PARKI
-ORUÇ GAZİ ORTAOKULU
-PERTEVNİYAL LİSESİ

Kırma Tulumba sokakta Horhor Caddesine kadar ilerledim. Sokak köşedeki iki tarihi çeşme ile sona eriyor. İsmi Horhor Çeşmesi veya Horhor Acı Çeşme olarak bilinen bu çeşmenin bir kenarı Horhor Caddesine bakıyor. “Kaynaklar, I. Süleyman tarafından yaptırıldığı ya da daha öncesindeki döneme ait olduğuna dair farklı görüşler öne sürer. Bir duvar çeşmesi niteliğindeki Horhor Çeşmesi, küfeki taşından inşa edilen kâgir bir yapıdır. İki basık kemerli nişle iki bölüme ayrılan ön cephesinde musluk yoktur ve günümüzde çeşme işlevini yerine getirmemektedir. Ön yüzünde bir onarım kitâbesi yer alır.” İki çeşmenin tam ortasında onarım tarihi olarak H 1293 tarihi yazılı bir kitabe yer alıyor. Onun dışında kitabesi bulunmamaktadır. Çeşmeler yol seviyesinin biraz altında yer almış. (Ayrıntılı bilgi için https://tr.wikipedia.org adresinden Horhor Çeşmesi (Kırma Tulumba Sokağı) maddesine bakılabilir E.T:24.4.2022). Kırma Tulumba Sokağı bitiminde hemen karşısındaki sokağa Molla Hüsrev Sokağına geçiyoruz. Molla Hüsrev Sokağında biraz ilerledikten sonra önceden gezdiğimiz ve çok beğendiğimiz Bıçakçı Alaattin Caminin yanında bulduk kendimizi. Uzaktan camiyi ve girişteki çeşme ve kitabesinin fotoğrafladık. (Kitabe bilgilerini üst bölüme ekledik.) Tekrar aynı sokaktan geri döndük. Tekrar Horhor Caddesindeyiz. Yukarı doğru caddenin son kısmında yer alan Abdüllatif Suphi Paşa Konağını geçtikten sonra sağa ilahiyat fakültesinin önünden, arkeoloji parkının kenarından geçerek, ilahiyat fakültesinin bu kez yan kısmından Lütfü Efendi sokaktan Atatürk Caddesine paralel uzanan Oruçgazi Parkına ulaştık. Ana caddede aşağı yönde Aksaray yönünde gezinin bu kısmının son durağı olan Valide Sultan Camiine doğru yürüdük. Sağımızda Oruçgazi Ortaokulu ve Pertevniyal Anadolu Lisesini geçerek nihayet camiye ulaştık.

Pertevniyal Valide Sultan Camii Avlu Girişi
(Aksaray cephesi)
(3 satır-4 satır) 6 beyit
1a Hazret-i Abdülazîz Hân-ı diyânet-perverin
Görmedi vaz’-ı müberrât etmede mislin cihân

1b Vâlidi cennet-mekân Mahmûd Hanın rûhunu
Vâlide Sultân bu yüzden dahi kıldı şâd-mân

Kitabenin tamamını okumak için bakınız!
PERTEVNİYAL VÂLİDE SULTAN KÜLLİYESİ
PERTEVNİYAL VÂLİDE SULTAN CAMİİ
PERTEVNİYAL VÂLİDE SULTAN TÜRBESİ

PERTEVNİYAL VÂLİDE SULTAN CAMİİ HAZİRESİ
PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN ÇEŞMELERİ

Pertevniyal Valide Sultan Camii uzun süren bir restorasyon sürecinden sonra açılmıştı. İstanbul’da en çok bilinen göz önündeki camilerden. Cami aynı ismi taşıyan Pertevniyal Lisesinin hemen yanında köşede hakim bir durumda. Bir gün cami önündeki kavşak kaldırılırsa daha güzel bir görünüm elde edilecektir. Çokça bilinen bir cami olduğundan ayrıntılara girmeden gözlemlerimi aktarıp konuyu tamamlayacağım. Cami, Hicri 1288, miladi 1871 tarihinde yaptırılmış. İnce kalem gibi minareleri ile dönemin mimari özelliğini en iyi yansıtan camilerden. Minareler zaman içerisinde gittikçe incelmiş. Çok yüksek oranda ince işçilik var. Cadde üzerindeki avluya giriş kapısı ihtişamlı bir duruşu var. En yüksekte bir tuğra, altında 3 satır 4 sütunluk kitabe yer alıyor. Caminin bu kapısından hazire alanı gözüküyor. Kapının iç kısmında yani avludan bu kez çıkışa doğru bakıldığında, yine en üstte tuğra altta ise Ayeti kerimeden bir bölüm yer alıyor. (Selamün aleyküm tıbtum fedhuluha halidine… “Selâm size! Hoş geldiniz! Ebedî olarak kalmak üzere buyurun girin cennete!” Zümer Suresi 73.ayetin son kısmı). Öğlen namazını kıldıktan sonra avluda dolaşıyoruz. Cami avlusunda büyük bir bölüm olarak hazire yer alıyor. Ayrıca Dağarcık sokaktan girildiğinde sağda Pertevniyal Valide Sultan Türbesi yer alıyor. Türbe de restorasyon henüz bitmediğinden içeri giremedik. (14 Kasım 2024 günü türbenin açıldığını gördük). Türbenin tabelasında şu bilgileri okuyoruz: “Pertevniyal Valide Sultan, Sultan II. Mahmud’un eşi ve Sultan Abdulaziz’in annesidir. Sultan Abdülaziz’in 1861’de tahta çıkmasıyla sultan olmuş, bu tarihten ölümüne kadar hayır işleri ile uğraşmış, birçok yapı inşa ettirmiş ve birçok kişiyi yetiştirmiştir. 1884 yılında vefat etmiştir. 1867-1871 yıllarında inşa ettirdiği külliyedeki türbesine defnedilmiştir. Türbe ilk yapıldığında caminin kıble avlusundayken 1926-1929 yıllarında tramvay yolunun genişletilmesi sırasında geri çekilmiştir. Aksaray meydanının yeniden düzenlenmesi sırasında, 1958 yılında yıkılmıştır. 1968-1969 yıllarında türbe, türbenin mimari parçalarından kısmen yararlanılarak yeniden yapılmıştır. Türbe kesme küfeki taşı ve mermerden inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlıdır… Üzeri kubbeyle örtülüdür. Türbenin sokağa bakan cephesi oldukça özenli mermer işçiliğiyle gösterişlidir… Kubbe eteğinde, mukarnaslı frizi le beraber bir ayet kuşağı yer almaktadır… Türbede ayrıca torununun oğlu, torunun eşi ve torununun kayınvalidesi de medfundur.” Avluya açılan odanın üzerinde Pertevniyal Valide Sultan Musiki Cemiyeti yazısını görüyoruz. Aksaray girişi diğer giriş kapısına göre daha bir görkemli duruyor. Yüksek giriş kapısı üzerinde yine tuğra ve altında 3 satır 4 sütun kitabe yer alıyor. Kapı girişinin sağında ve solunda 2 şer adet oldukça süslü, kitabesi bulunan çeşmeler mevcut. Kitabeleri 2 satır ve 2 sütun olarak düzenlenmiş. Atatürk caddesine bakan cephesinde “Maaşallah – La Galibe İllallah” hüsn-i hat yazısı yer alıyor. Yine bu giriş kısmında Prizma Tabelada cami hakkında bilgi verilmiş: “Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırılan caminin, aslında mektep, türbe, muvakkithane ve sebilden oluşan bir külliye olarak tasarlanmıştır. Caminin mimarı Sarkis Balyan’dır, tasarıma Agop Balyan’ın da katıldığı, çizim işlerinde desinatör Osep’in çalıştığı bilinmektedir… Valide Cami İstanbul’un kentsel düzenleme çalışmalarında en çok zarara uğrayan tarihi miraslardan biridir. 1956-59 yılları arasındaki Aksaray Meydanı düzenlemesi ile Vatan ve Millet caddelerinin açılması çalışmaları sırasında türbe, muvakkithane ve ve sebil kaldırılmıştır. Sebil 1968 yılında caminin avlusuna, önündeki avlu duvarı yıkılarak sebilin yola açılmasını sağlayacak biçimde yeniden kurulmuştur.” Dış cepheyi fotoğrafladıktan sonra caminin içini fotoğraflıyoruz. Caminin kubbesi başta olmak üzere oldukça süslü bir yapıya sahip. Renk tonları uyumlu. Kubbenin ortasında besmele ve ihlas suresi yer almış. Camiden çıkıp yolun karşı tarafına laleli yönüne doğru yola devam ediyoruz. Ayrıntılı bilgi için Diyanet İslam Ansiklopedisinin PERTEVNİYAL VÂLİDE SULTAN KÜLLİYESİ maddesine bakılabilir.

BAZI SOKAK İSİMLERİ:

GEZİ GÜZERGAHI: -SARI NASUH HZ. HAZİRESİ, -ŞENOL GÜNEŞ PARKI, -MEHMED PAŞA (Gürcü) ÇEŞMESİ (Restore Bekliyor), -KABİR (Mahzun), -FENARİ İSA CAMİİ, -AHMEDİYE CAMİİ, -DAMAT İBRAHİM PAŞA ÇEŞMESİ (Orta Çeşme) 2’li, -İSKENDERPAŞA CAMİİ, -VEZİR ÇEŞMESİ, -MEHMET ZAHİD KOTKU ÇEŞMESİ (3’lü), -YAYLA KAMBUR MUSTAFA PAŞA CAMİİ, -EKMEL TEKKESİ (SOFULAR BABA), -MOLLA HÜSREV CAMİİ, -BIÇAKÇI ALAADDİN CAMİİ, -ÇEŞME, -SÜLEYMAN HALİFE SIBYAN MEKTEBİ VE ÇEŞMESİ, -ABDULLATİF SUPHİ PAŞA KONAĞI, -HAYDARHANE CAMİ (Rekonstrüksiyon), -ARKEOLOJİ PARKI, -MACAR KARDEŞLER PARKI -AMCAZÂDE HÜSEYİN PAŞA KÜLLİYESİ (Restore Bekliyor), -ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA EFENDİ ÇEŞMESİ, -DÜLGERZADE CAMİİ ÇEŞMESİ, DÜLGERZADE CAMİİ, -KIZTAŞI (Markianos Sütunu), -MUSTAFA EL HAC ÇEŞMESİ
İSKENDERPAŞA EK (3 NİSAN 2022 PAZAR):-HORHOR ÇEŞMELERİ (3’LÜ), -HİNDİLER (HORHOR) TEKKESİ VE HAZİRESİ -İBB PARK, -ŞEHİTLER ANITI, -GUREBÂ HÜSEYİN AĞA CAMCILAR MESCİDİ (Kayıp Camiler), -MEHMET EMİN EFENDİ TEKKESİ, -HASAN PAŞA ÇEŞMESİ, -KETHÜDA HALİT EFENDİ ÇEŞMESİ (Restorasyon Bekliyor), -HASODABAŞI HASANAĞA MEDRESESİ, -KIZIL MİNARE CAMİİ, -AKSARAY YERALTI ÇARŞISI, -YUSUF AĞA ÇEŞMESİ, -SEYYİD HASAN PAŞA ÇEŞMESİ (Restorasyon Bekliyor), -ULUBATLI HASAN KABRİ, -HORHOR ANTİKACILAR ÇARŞISI, HORHOR ACI ÇEŞME (2’Lİ), -İLAHİYAT FAKÜLTESİ, -ORUÇGAZİ PARKI, -ORUÇ GAZİ ORTAOKULU, -PERTEVNİYAL LİSESİ, -PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ, HAZİRE, TÜRBE VE ÇEŞMELERİ

İSKENDERPAŞA EK : -MİLLET KÜTÜPHANESİ, -FEYZULLAH EFENDİ ÇEŞMESİ

İSKENDERPAŞA EK (30 Mart 2023 Perşembe): -KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN ÇEŞMESİ, -HAMMAL DEDE KABRİSTANI

İSKENDERPAŞA EK (17 Ekim 2024 Perşembe): -SEYYİD HALİL AĞA ÇEŞMESİ (Fenari İsa Camiinden sonrasına eklendi)